25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 ŞUBAT1996 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 'Türk Resminde Otoportre' sergisi, 8 marta dek Yapı Kredi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi'nde görülebilir Aynanın yansıtbğı yüzün ötesi CANAN BEYKAL Hegel der ki: "Göz, kendisini, bir a>Tiadaki yansıması sayesinde gönnek dışında görmez." Özne, kendini, nesne olarak algılamayı ve yorumlamayı aynadaki görüntûsü yoluyla saglar. Özne ve nesnenin bu karşılıklı yer değiştirmesi. paradoksal bakjş ilişkilerini kotarması resim sanatında özellikle otoportre'lerde gerçekleşir. Leonardo, aynayı, ressamın öğretmeni olarak tanımlar. Trattato della Phlura'sında gözümûze ilişkin belleğin üzerinde durur ve ressamlara portre konusunda uyanlarda bulunur. Öncelikle ressamlann kendilerine bir sınıflandırma şeması yapmalannı ve bu şemada her yüzû, alın, burun, aği2 ve çene olmak ûzere dört ayn ana öğeye ayınp, daha sonra bu ögelerin alabilecegi formlar üzerinde çalışmalannı salık verir. Leonardo'ya göre insan yüzünûn bu temel birimleri bir kez belleğe yerleştikten sonra bir bakışta bir yüzün çözümlenmesi ve bunun bellekte kaydedılmesı olasıdır. Portrenin sahibine benzeriiği Resim sanatı, tarz resimlerinde uzmanlaşacak olan sanatçılara öğütler aktaran çizim kitaplanna, öğretilerine bolca yer vermiştir. Bunlarda geneJlikJe, insan kafası, içine haç yerleştirilmiş bir yumurta olarak düşünülmüştür. Ressam önce bir kafa düşünüp. ardından bunu soyut oval biçimine yaklaştıracagına, tersine önce yumurta bicimini, ovalı düşünür ve ardından gerektiğinde ete ve kemiğe dönüştürecegi bir kafa oluşturur. Ancak tikel bir insan portresi elbette bundan daha çok şeye gereksınim duyar. Bir ressam için yapılan portrenin iislup özelliği ve resmin kalitesi önplanda olsa bile, yine de en başta aranan özeJJik portrenin sahibine benzerliğidir. Şema, sanatçının gözlemi doğrultusunda da sonuçta benzerliğin egemen olduğu belli karakter, ifade ve kalıplann şaşmaz bir şemaya uygunlaştınlmasından öteye gitmez. Öznenin bir başka özneyi nesnesi haline getirmesi yine de kolay bir çözümdür. Zor olan sanatçının benzerine, kendine, aynadaki ikizine nesnel gözlemle bakabilmesidir. tnsanın kendiyle, özne-nesne ilişkisini karşılıklı olarak yer değiştirir bir süreç içinde yaşayabilmesi daha karmaşıktır. Sanatçı, Hegel'in sözleriyle, kendisini ayna dışında görmemiş, görmeyecek olandır. Bundan da öte sanatçının kendi bedeninin görsel gestalt'i ile Şeker Ahmet Pasa Avnilifij HaleAsaf AJaı Sabri Berkı I 'anatçı, Hegel'in sözleriyle, kendisini ayna dışında görmemiş, görmeyecek olandır. Bundan da öte sanatçının kendi bedeninin görsel gestalt'i ile özdeşleşmesi de gerekecektir. Otoportre yapan bir sanatçı aklınm bir ucunda şunu saklı tutmak zorundadır: "Öteki benim benzerimdir, benzerim benim ötekimdir." Balkan Naci İshrmeh özdeşleşmesi de gerekecektir. Otoportre yapan bir sanatçı aklının bir ucunda şunu saklı tutmak zorundadır, (bütiin nesnel gözlemine karşın) "Öteki benim benzerimdir, benzerim benim ötekimdir." Buna benzer bir sozıi Heide^er söylemış: "Ötekinin aslı bizim aslımızın tamamlayıcı parçasıdır." Orhan Pamuk'un "Kara Kitap"ında Galip ilk yazısına, "Aynaya baktun ve yüzümü okuduırTdıye başlar. Yüzün okunması onun gizli anlamının çözümlenmesidir. Kendini dışandan seyreden ressam, kendi yüzüne bir başkasının yüzüymüş gibi bakabüen ve başkasının gizji anlamlannı okuyabilen. "artık başka birisi oMum ben" diyebılen olmuştur. Bir yüzün okunması gibi, kendi yüzünün okunması bir başkasının belleğini ağır ağır edinmekten başka nedır kı? Galip, yüzündeki gizlı anlamı okuma cesaretini topladığında helaya gidıp aynada yüzüne bakacak ve her şey ondan sonra çok çabuk oluşacakfır. "fik anda. çıplak ampulün ışıgında aynada gördüğü yüzüne gazetelerde göre göre alışOğı başbakanlann, sincma oyunculannın yüzlerine bakar gibi bakmıştı. Bir sırru günlerdir peşinden koştuğu gizli bir oyunu çözer gibi değil, giyeghe ahştıgı esİd bir paltoyu ya da sıradan bir kıs sabahım benimser gibi bakmıştı kendi yüzüne; bir kader duygusuyla sahiplendiği eski bir şemsiyeye görmeden bakar gibi O zamanlar kendimk birtikte yaşamaya o kadar alışnm ki yüzümü fark etmiyordum, diye düşünecekti daha sonra... Aynada gordüğü yüzüne günlerdir bakngı fotograf ve resimkrdeki yüzJere bakar gibi bakabikligi zaman, hemen harflerin gölgelerini seçmeye başlaımştı çünkü." Portrc ve otoportre"de hiç kuşkusuz en önemli konu ifadedir. Bir portrenin tikel bir insana aıt olduğu sorunu, benzeşimden öte, ifadenin _, aktanlabileceği bir yandır. Rönesans sanatına kadar tikel insana yöneltilmiş portrelere pek rastlanmaz. Bu döneme kadar sanatçı kalıp formlan uygulamış, şemalann ve ideogramlann izinde yürümüştür. Orada Doğu'nun belli başh dinleri elle tutulacakmış gibi figür ve özellikle yüzün betimlenmesini yasaklamış, bu nedenle yüzleri bulunmayan figürler yapılagelmiştir. Doğu Kilisesi, özellikle bakışlanyla kötülük yapabileceğine inanılanlann, örneğin Yahuda'nm, cepheden resmedilmesıne karşı çıkmıştır. Çünkü cepheden bize bakan bir göz altında ızleyici sürekli takip edildiğı duygusuna kapıJır. Tablodaki kişiyle göz göze gelmek, tıpkı canlı biriyle göz göze gelmek gibi ifade yüklüdür ve bazen dehşet duygusu uyandınr. Bir Eskimo yaradılış öyküsünde, yaratıcının insana baktığı ve bu yeni, garip varlığın kendine bu denli benzeyişine şaştığı anlatılır. Minyatürler tıpkı Rönesans öncesi Batı resminde olduğu gibi tikel insan portrelerinden çok kalıplara uygun figür ve portrelere yönelmiştir. Dinle ilgili konularda fıgurler yüzleri yok edılerek resimlenmiş, sivil konularda ise herhangi bir ınsanın alışılmış ve öğrenılmiş insan kalıbına uygun betimlemesi yapılmıştır. Padişahlar kartal burunlu, cüsseli, şahin bakışlı ya da köstek burunlu, al yanaklı, halım selım de olsalar, yazısal olarak böyle betimlenmiş olsalar bile aynı portre kalıbıyla resimlenmişlerdir. Giysisi, oturduğu taht, başına taktığı kavuğuyla mevkii, hiyerarşisi belirtilmiştir. Temalı sergilerin ilki Osmanlı Türkıyesf nde Şeker Ahmet Paşa'yi Mercan Atölyesi'nde resim sehpasının önünde, elınde paleti ile ayakta tam cephe bir portrede gösteren tablo ile başiayan yeni resim geleneğinin izleri, Yapı Kredi Kültür Merkezi'nin portreler temalı bir dizi sergisinin ilki olan "Otoportreter" sergisinde izlenebiliyor. Şeker Ahmet Pasa'nın bu portresi; genellikle aynaya bakarak kendi portresini çalışan ressamlann yan-cepheden ve kaçan bakışla portrelerine göre resim geleneğimizde ender tam cephe portrelerdendir. Sergide Avni LJflj'in romantik ve sembolik anlatımlı iki adet portresi yanında, Hikmet Onat, Halil Paşa, Nazmi Ziya, Namık Ismail gibi eski ustalar yanında genç kuşak sanatçılann da portre denemeleri yer almaktadır. Musin'in Avrupa'daki ilk konseri Kültür Servisi- Adı ne 20 ciltlik New Grove Müzik AnsikJopedisi ne de Pengu- in Müzık Adamlan Ansiklopedisi'ndege- çiyor 11ya Alexandravich Musin'ın. Ulus- lararası müzık dünyasında yeterince ta- nınmıyor olsa da Rusya'nın yaşayan en önemli müzik adarru olarak gösteriliyor. Yaşamını müzığe adayan 92 yaşındaki Rus bestecı, orkestra şefi. önümüzdekı gün- lerde Londra Fılarmoni Orkestrası eşli- ğınde Avrupa'da vereceği ilk konsere ha- zırlanıyor. Şostakoviç ile olan yakın dostluğu ile de bilınen Musın, son 65 yılını St. Peters- burg'da kurmuş oldugu müzık okulunun yönetıcisı olarak geçirmış. Eski Sovyetler Birlıgı'nde rejımın dayattığı katı kurallar yüzünden Batı'da müzik alanında olup bi- ten gelişmeleri yeterince gözlemleyeme- miş olmanın üzüntüsünü yaşıyor. "Kafes içinde büyüyen bir kuş, uçmanın ne de- mek olduğunu nerden bilebilir?" diye- rek üzüntüsünü dile getıren Alexandra- vich Musın, rejımın çökmesiyle birlikte gelen görece özgürlükler arasında en çok seyahat etme özgürlüğünden yararlandığı- nı belirtiyor. Avrupa'nın bellibaşlı mer- kezlenne giderek müzik biJgisını yenile- meye kararveren 92 yaşındaki sanatçı, öğ- renmenin yaş- la ılgrsi olma- dığını; Londra Kraliyet Mü- zik Akademi- si'nindûzenle- diği kJasik mü- zik kurslann- dan birini üç hafta önce bi- tirdiğini söylü- yor gülümse- yerek. R i o s k y Korsakov'un öğrencisi olan ÎVikoiai Malko'dan aldığı derslerle önce konser piyanisti daha son- ra da orkestra şefı olarak kariyer yapan Munsin, kendisini Korsakov, Liadav,Gb- zunov gibi ünlü Rus bestecilerinin günü- müzdeki temsilcisi olarak görüyor. St. Pe- tersburg'daki müzik okulunda öğrencile- rini bu geleneğe göre yetiştıren Musin'e göre mûzikte belli bir çizgide yürümenin en güzel yanı 'benim stilinT dediğı bir sti- le sahip olmak. "Her orkestra şefınin mü- zisyenlerinden beklediği farkJı bir şey var- dır. Ben öğrencUerimden duvgulannın se- sine kulak vermelerini isterim.Böylelikle yoflannı bulahilirler.Çünkü müzikduygu- lara yönelik bir sanatür". Sanatçının bir başka özelliği de, orkest- ra seflennin elınde görmeye aiışmış oldu- ğumuz değneği kullanmaması. Musin, şef değneğinin, orkestra ile arasına giren önemli bir engel olduğu düşüncesinde. "Şef, o değnegin yardımı olmadan yüz mi- mikleriyle de düşüncelerini miiziğe akta- rabüir" dıyen Musın, şefin orkestrayı, opera repertuannda yer alan >apıtlar dışın- da. belleğine dayanarak yönetmesi gerek- tığıne ınanıyor. Tıyatro sanatçısı Savaş Dinçel 'in 'çalamadığı aletleri' konu alan 'ÇokSesli' karikatürleri Şinıcli sıra tiyatro karikatürierinde NURHA.N KAVAKLI "Çalamadığun aletlerin resmini çizdim." Istanbul Şehir Tiyatrolan sanatçısı Savaş Dinçei, tiyatro sanatçılığı ile birlikte yürüttügü karikarürcü yanının ürünlerini sergiledifi "Çok SeslT karikatür sergisine ilişkin duygulannı bu sözlerle aktanyor. 1992yılında yayımladığı aynı adlı karikatür kitabındaki karikatürlerin orijinallerinin yer aldığı ve 25 şubata kadar Harbıye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde açık kalacak serginin ana teması müzik. Müziği, özellikle de klasik mûziği çok sevdiğini söyleyen Dinçel, çalmayı çok istediği, ama çalamadığı aletleri karikatürlerinde öyle detaylı ve özenli çizmiş ki onlann Tiyatro sanatçısı Savaş DinçeTin müzik temalı'Çok Sesir karikatür sergisi, 25 şubata dek Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda sergileniyıor. Bu sergisinde klasik müzjğcolan düşkünlüğünü karikatürleri aracıbğryia ortaya koyan Dinçei, artık yaglıboya tiyatro karikatürleri yapryor. ihtişamlı görüntülerinin yanında insanlar sanki silikleşiyor, zavallılaşıyorlar. Karikatürlerdeki insanlann çoğunun çıplak çizilmiş olması, bu etkiyi daha da güçlendiriyor. "Onlan çalamay an. hiçbir şey beceremeyen bir insanın en yalm halini göstermek için çıplak çizdim. Ensfrüman onun çok üzerinde bir şeymiş gibi geliyor bana. Klasik müzikten anlamayan, onu dinlemek istemeyen, sevmeyen insanlar için üzülüyorum, bir taraflan eksikmiş gibi geliyor. Ya da onlara o gıda verilmemiş, alışânlmamışlar." Savaş pinçel'in karikatüre olan ilgisi, konservatuvardaki öğrencilik yıllanna kadar uzanıyor. "Konservatuvarda tiyatro bölümünde okurken karikatür çizen bir ağabeyim vanü. Onun kullandjğı kalem çok hoşuma gitti. Ona özenerek ben de aldım o kalemden, sanınm yetenegim \ardi." Öğrencilik yıllannda başlayan çizgiyle olan bu yakınlık. karikatür, kitap resimleri, afış çalışmalan gibi kendi içinde çeşitlenerek, tiyatro ile beraber sürmüş. Ancak sanatçı riyatroyu asıl mesleği olarak gördüğünden karikatürü ikinci planda bıraktığını söylüyor. Bütün sanat dallannın birbiriyle yakın akraba olduğu söylenir. Yine de tiyatro ve karikatür ilk duyuşta biraz uzak akraba gibi geliyor insana. Bu iki dalı birleştiren, buluşturan ortak noktalar neler olabilir? Her iki sanat dalında da ürünler veren biri olarak Savaş Dinçel, birbirinden çok ayn alanlar gibi görünmesinin nedenini, tiyatronun çok daha eski bir geçmişe sahip olmasına, dolayısıyla da aşağı yukan 150 yıllıİc geçmişi olan karikatür sanatıyla geç buluşabilmiş olmalanna bağlıyor. Ancak tiyatro bütün sanat dallannı kendi içinde banndıran bir sanat dalı. tikel halinden bugüne gelinceye kadar çok büyük bir evre geçirmiş ve bütün sanatlan koynuna almış durumda. Sanatlar arasında son dönemlerde büyük sentezlere ulaşıldığını düşünen Dinçel, "Karikatür gibi müzik vardır. Çizgi fiunlere bakın. Oradaki hareketlere göne efektif müzik yapariar, hepsi bir yerde bir sentez, 20. yüzyıbn sanatı oluy^>r" diyerek sanatlann iç içeliğini vurguluyor. Tiyatro ile karikatür arasında benzerJikler olduğunu kabul etmesine karşın karikatürü daha çok edebiyata yakın gören Dinçel "Karikatür resmin reddettjği. edebiyaün eviat edindiği bir çocuktur"diyor. Karikatürlerinde yazı kullanmayı sevmeyen Dinçel, çizgiyle mizah yapıldığinda çizginin yeterlı olacağına inanıyor. Karikatürcü yanının oyunculuğunu çok fazla etkilemediğini düşünen sanatçı, yine de karikatür çizerek insanın kendi boyutlannı genişletebileceğini ya da başkalannın çizdiği karikatürlerdeki birtakım gaglan, drimaslan, yüzûn aldığı şekilleri, vücut davranışlannı görüp onlar gibi birtakım komik hareketleri edinebileceğini düşünüyor. Peki tiyatroda yapamadığı, aktaramadığı şeyleri karikatür gerçekleştirme olanağı veriyor mu? Muhakkak vermesi gerektiğini düşünen Savaş Dinçel "Meseb ben çok kalabalık insan kitksi çizmeyi severim. tstediğnuz kalabahğı sahnede elde edcmeycbilirsiniz. 250 kişi çizmek jstiyorum mesela. Gecen sene 'Gözterimi Kaparun Vazifemi Yaparun' ovununu koymuştum sahneye. Orada karikatür görüntülerdeki ögelerden çok yarar1andım"diyor. Sanatçının "Çok Sesfi"den, Müjdat Gezen'le birlikte hazırladıgı, çizgi roman niteliğinde "Çizgflerle Nâzmı Hikmet" adlı başka bir çalışması var; "O günlerde Nâzun Hikmet'in başına gelenler bana trajikomik geimisti. Adamcağıza yapılanlan karikatür yardrmryla nüzahi çizgi roman esprisiyle aniattun." Uzun yıllar çeşitli gazetelerde bant karikatür çizen Dinçel, artık karikatür çizmiyor. "Bunun çok özel bir sebebi var. YJlarca poiitik karikatür çizdim. Bundan iki yıl önce taşuurken orijinauerini buldum ve hepsini attun. Çünkü baktıgun zaman ben de bir şey anlamryordum. Bundan 4-5 şene önce çizdigim siyası karikatür hiçbir şey ifade etmiyor, yalntzca o gün için çizilmiş. Ben karikatürün başka bir türiü bir sanat olduğunu düşünüyonım ve kaİKrıngı obnasuu tercih ediyorum. Poiitik karikatüıierde her zaman kaucıhk yakalanmadığı için arük tercih etmjyorum." Savaş Dinçel'in karikatürdeki yolculuğunda bu bir son değil, sadece yeni bir dönemeç. Çünkü artık sanatçı daha gelişkin bir karikatür anlayışınm, yüksek bir boyutun peşinde. "Yeni bir şey yapryorum. Resimie karikatürü birleştiren, yani mizah ve konu içeren yaglıboya çalışmalan yapmaya baştadun." Bu defa yapamadağı bir şeyin değil, yapabildiği, hem de çok iyi yaptığı bir şeyin, yani tiyatronun yağlıboya karikatürlerini yapıyor Savaş Dinçel. PENALTI MEMET BAYDUR Taş ile Kumaş "Onur toprakta değil, insandadır." Ahmet Altan'ın Yeni Yüzyıl gazetesinde yayımla- nan biryazısından bu cümle. Onur, toprakta değil in- sandadır. Bunun tersini savunabilir miyiz? Hayır ca- nım, ne münasebet, onur insanda değil, topraktadır denebilir mi? Bu görüşü de savunanlar var. Yazıyla değil, eylemle savunuyorlar üstelik inançlarını. Bir başka gazetenin yazan da "Bayrak, bir bez parçası değildir" gibi bir şey yazdı. Aferin almıştır büyükle- rinden kuşkusuz. Oysa bayrak bir bez parçasıdır. Türkçe sözlüğe göre bayrak; bir ulusa, belli bir top- luluğun niteliğine işaret olmak üzere bir göndere, açı- lıp dalgalanacak bir biçimde çekılebilen, belirli renk ve biçimde özelleştirilmiş dikdörtgen kumaştır. Bu bezi önemli kılan da altında toplanan insanlann onu- rudur. Onur ise, Ahmet Altan'ın dediği gibi, toprakta değil, insandadır. Onur ve İnsan başlıklı yazının ilk pa- ragrafını okuyalım şimdi. "Hak etmediğiniz bir onuru, dünyanın bütün kaya parçalanna bayrak dikseniz de elde edemezsiniz. Biryılda iki bin insanı faili meçhule kurban veren, ga- zetecilerini döve döve öldüren, pariamenteherini partamento kapısında tutuklayıp hapse atan, binler- ce köyünû cayırcayıryakan, emeklilerinı ekmek kuy- ruklannda ağlatan, otuz yılda üç askeri darbe geçir- miş; daha, sivil biranayasa bile yapamamış bir top- lurr.un onuru filan olmaz. Onur, toprakta değil insan- dadır. " • İnsana ait olması gereken onuru, taş ve kumaşa yükleyip işin içinden sıynlanlan öfkelendirecektir bu satırlar. Bense tümüyle katılıyorum Sayın Altan'ın yazdjklarına. Yurtseverlikle milliyetçilik arasında (sozcük oyun- lannı aşan) bir fark var gibi geliyor bana. Yurtsever- ler bu ülkenin insanlannın onurunu koruyan, yücel- ten insanlardır diye düşünüyorum. İnsan onurunu her şeyin üstünde tutan yurtseverler geliyor aklıma. Nâzım Hikmet, Mehmet AN Aybar, Aziz Nesin, Oktay Rifat, Pertev Naili Boratav, Sadun Aren, Mümtaz Soysal.. uzar gider bu liste. Bırbirine ben- zemeyen güzel insanlar. Milliyetçiler tarafından çe- şitli biçimlerde cezalandırılmış birçok "yurtsever" vardır içlerinde. Milliyetçi olanlann pek kolayca an- layamayacağı bır onur, üzerine hiçbir şey diktirtme- yen bir kaya parçası gibi yükselir bu insanlann ya- şamlannda. Adına da insan olmanın onuru denir. İnsanı elinin ya da sopasının tersiyle bir kenara itip rnsanı içermeyen bir onur peşinde koşanların ıktida- n ise, korkunun ve kuşkunun imparatorluğudur öte yandan. Kimileri çağ atlamak adı altında bır hava boşluğunda bılinçsizce yardımcı olurtar bu karanlı- ğın yoğunlaşmasına. Kimınin çıkarıysa karanhğın yo- ğunlaşmasındadır zaten. Toprakla ınsanı birbirlerine kanştırmak kolaylaşır kimi dönemlerde. Devletin onu- ru korunmuş olur, insan onuru pek itibar görmese bi- le. Oysa zaman (tarih diyecektim) geri dönüp baktı- ğımızda bize gösterir ki uzun vadede ayakta kalan toplumlar, insan onurunu her şeyin üstünde tutan toplumlardır. Öte yandan zamanın aptallığa faydası yoktur. (Her şeye vardır da, aptallığa yoktur.) Sayın Altan'ın dayazdığı gibi, onuriu bir toplum olmanın yo- lu, onuriu bir toplum gibi davranmaktan geçer. Böy- le davranıp öyle olmak mümkün değildir çünkü. • Bambaşka şeylerden söz açacaktım bu pazar. Bi- lim, yolculuk, ölüm üstüne bir şeyler vardı aklımda. Sonra yeni kitaplar. oyunlar, filmlerden, sergilerden dem vuracaktım. Olmadı. Ermeni Fransız şarkıcı Az- navour'un dediği gibi, "zamanın kangreni" izin ver- medi o başka şeyleri yazmama. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın; bu değerfi, büyük, iyi okunması gereken yazanmızın üç beş dizesi geliyor aklıma nedense... "Başımızın üstünde bir bulutun Gûneşe asılmış gölgesJ, Uzakta toz halinde dağılan Yoğurtçu sesı, Gün bitmeden başladı içimizde Yannsız insanlann gecesi." ŞÖP Işüğinde kitap mezatı Kültür Servisi - Kadıköy Sahaf Cafe Kültür Merkezi'nde her pazar Sami Önal'ın yönetimınde sahaflık geleneğine uygun olarak 'kitap mezatı" düzenleniyor. Baskısı tükenmiş kıtaplann ucuza satın alınabileceği kitap mezatının yanı sıra çarşamba günleri de Eray Canberk yönetimınde şiir tutkunlanna yönelik 'Şiir Işliği" gerçekleştiriliyor. (414 42 06) Çahntı Renoir, Belçika'da bulundu BRUKSEL (Reuter) - Fransız empresyonist ressam Auguste Renoir'ın 1993 yılında Londra'da çalınan tablosu Belçika'da bulundu. tngiliz polisinin 3 yıl süren titiz araştırması sonucunda De Vuyst Müzayede Salonu'nda ortaya çıkanlan kayıp tabloya 80 bin dolar değer biçiliyor. Ciıan Ünal, AKtör Kean'i yemden sahneKyop Kültür Servisi - Cihan Ünal, İstanburdal990ve 1991 yıllannda sahnelediği, ancak tiyatroseverlerin önemli bir kısmına ulaşamayan 'Aktör Kean'i, Efes Pilsen'in sponsorluğunda tstanbul'da yeniden sahneliyor. İlk kez 6 yıl önce Istanbui Şehir Tiyatrolan'nda oynanan 'Aktör Kean' ile Avni Dilligil En İyi Erkek Oyuncu Ödülü'ne değer görülen Cihan Ünal, oyunun prömiyerini 29 şubatta, galasını i e 4 mart tarihinde yapacak. Oyunun rejisini, Türkiye ve yurtdışında 100'den fazla yapıtı sahneleyen Tunç Yalman gerçekleştiriyor. 19. yüzyıl Ingilteresi'nin önde gelen aktörü Edmond Kean'in kişiliğinde tiyatro sanatını ve aktörlüğü çeşitli yönleriyie aktaran "Aktör Kean', ünlü Idasiklerden seçilmiş sahnelerle zengin bir virtüözite gösterisine dönüşüyor. 1 Cüzzamla Savaşta 0 Be' Kültür Servisi - 'Sanatçılar Cüzzamla Savaşta El Ele' karma resim sergisi 28 şubatta Beşiktaş'taki Sandoz Sanat Galerisi'nde açılıyor. Çok sayıda sanatçının tablo bağışında bulunduğu sergiden elde edilecek gelir cüzzamlı hastalara katkıda bulunmak yolunda kullanılacak. Sergiye ünlü Ispanyol ressamı Nieto Anton da 6 yapıtı ile katılıyor. Resim bağışlayan sanatçılar arasında Bedri Baykam. Gürdal Duyar. Ahmet Faik Aksoy, Gürol Sözen, Güner Ener. Niyazi Toptoprak, Salih Zeki, Cemil Başo, Oktay Günday, Berç Toroser, Nasip lyem yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle