27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 ŞUBAT1996 PAZAR 12 DIZIYAZI 'Milli Misak'a karşı 'Megali İdea' rürkiye'nin dış poii- tıkasında Yunanis- tan, gerçek önemin- den fazla yer tutan bir kom- şudur. Fazla yertutması Yu- naaistan'ın Türkiye aleyhi- ne her alanda zaıar verme- ye çalışmasından ileri gel- mektedır. Bu zararlan önle- mek için Türkiye zaman ve kaynak sarf etmektedir. Yunanistan yaklaşık 51 bir. mil kara yüzölçümlü bir ülkeye ve 10 milyon nüfusa sahiptir. Dogal kaynaklan zengin değildir. Denizcilik ve turistik faaliyetleri faz- Iadır. lstatistikleT aynı yıllara eş düşmediği için Türkiye'yi Yunanistan Ta karşılaştır- mak mümkün olmamakta- dır. Türkiye de yaklaşık ola- rak 301 bin milkare bir ül- keye ve 60 milyon nüfusa sahiptir. Doğal kaynaklan çeşitli, fakat zengin değil- dir. Verilen rakamlara göre Türkiye kaynak olarak Yu- nanistan °dan 6 defa daha güçlüdür. Tiirkiye'nin top- lam ekonomik ve askeri gü- cü yaklaşık olarak Yunanis- tan'ın iki katıdır. Yunanistan'ın coğrafya bakımından dağınık ofma- sma karşı Türkiye, toplu ve merkezi bir devlettir. Yuna- nistan, Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerinde bir geçit ko- numundadır. Bu yüzden Türkiye. Yunanistan'a Av- Prof. Dr. Suat Bilge, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde yıllarca uluslararası hukuk okuturken Dışişleri Bakanlığı'nın baş hukuk müşavirliğini de yürütmüştür. Prof. Bilge, "teorik" alandaki bu çalışmalannı, daha sonra "büyükelçi" olarak "pratiğe" dökmüştür. "Kürsü" ile "müzakere masası" arasında yıllannı geçirmiş olan Prof. Bilge, özellikle Türk-Yunan ilişkilerine ve Kıbrıs sorununun hemen hemen tüm aşamalanna, hukuksal katkılan ile katılan deneyimli ve birikimli bir "bilim adamı-diplomat-politikacrdır. Kendisi kısa bir süre önce Ankara'da Dışişleri Bakanlığı Akademisi'nde genç diplomatlara bu alandaki hukuksal ve diplomatik birikimlerini iki ayn konuşmada aynntılan ile anlattı. Konuşmaların birincisi "Türk-Yunan ilişkileri", ikincisi ise "Kıbns uyuşmazlığı" ile ilgiliydi. Her kafadan değişik seslerin çıktığı her iki güncel konuda, Türkiye'nin çıkarlan açısından bilinmesi gereken doğrulan içeren, Prof. Bilge'nin kaleminden çıkmış bu konuşmalan okurlanmıza sunuyoruz. ' kend^snîe iî'iş- V e n i z e l o s > İnönü'nün davetlisi olarak Ankara'yı ziyaret etti. Ankara'da Venizelos, dostluk gösterileri ile karşılandı. rafindan değerlendirilme- mektedir. İki devletin iliş- kileri son otuz yıldır dost bir komşuluğa dönüştürüleme- mektedir. Nedeni, iki de\ letin po- litikalannın zıt hedeflere yönelmesi ve ilkelere da- yanmasıdır. İki komsunun hedefleri Türkıye'nin dış politika- sı "Milli Misak-a ve "Yfcrt- ta sulh, cihanda sulh" yön- temıne dayanmakiadır. Yu- nanistan'ın dış politikası "Megali İdea "y a, propa- ganda ve tedhiş yöntemine dayanmaktadır. Kurtuluş Savaşı başında savaşın hedefi 28 Ocak 1920 tarihli Milli Misak'ta belirtilmiştir. Milli Misak birbanşprogramıdır. Prog- ramda. kurulacak yöneti- min sınırlan saptanmıştır. Bu sınırlar Mondros Müta- rekesi'nin kabul edildiği ta- rihte düşman ordusunun iş- gali altına girmemiş toprak- ları kapsamaktadır. Milli lanna yöneldi. Atatürk, 20 Nisan 1931'de yayımladığı seçim beyannamesinde şöyle demişti: "Cumhuriyet Halk Fır- kası'nın müstakar umumi srvasetini şu kısa cümle açık- ça ifadeye kâfîdir zannede- rim: Yurtta sulh, cihanda sulh için çalışryoruz." Atatürk, dünyada banş için başta Sovyetler Birliği ve Yunanistan olmak üzere bütün komşu devletlerle dostluk kurmuştur. "Yurtta sulh, cihanda sulh" daha sonra devletin ilkesi olmuş ve 1961 ve 1982 anayasala- nnın metnine girmiştir. Türkiye'nin bu politika- sından en fazla Yunanistan memnun olmuşrur. Başba- kan VfenizeJos, 12 Ocak 1934 tarihinde Nobel Ödül Ko- mıtesi Başkanı'na yazdığı mektupta, Atatürk'ü şu ge- rekçeyle banş ödülüne aday göstermiştir: " _ Banşı takvrve hareke- ti, yeni ve seçkin Türk dev- letine bugünkü görüntüsü- nü veren tüm iç reform ha- reketleri ile birlikte yürü- müştür. Türkiye, yabancı unsuriaria meskûn vilayet- lerini terk etmck hususunda tereddüt etmemiş ve anlaş- kilerini iyileştirmeye çalış- lanna yöneldi. Atatürk, 20 den sonra ortaya atıldığı mıştır. Ancak Türkiye'nin Nisan 1931'de yayımladığı söylenmektedir. Çoğunluk, çalışmalan Yunanistan ta- seçim beyannamesinde Megali ldea'nın Yunanis- tan'ın bağımsızlığmı kazan- dıktan sonra bu memleketi büyürmek için ortaya atıldı- ğı görüşündedir. Megali ldea'nın ftkirba- bası sayılan Başbakan Jean Kolettis, Yunan Meclisi 'nde 15 Ocak 1844'te yaptığı ko- nuşmada. şöyle demiştir: "Yunanistan Kralhğı, Yu- nanistan değildir; sadece Yunanistan 'ın en küçük, en fakir parcasıdır. Yunanu, yalnız krallıkta oturan de- ğil; Yanya ve Selanik'te, Se- rez veya Edirne, Istanbul ve- ya Trâbzon'da, Giritveya Si- sam'da veya Yunan tarihine veya ırkına ait olmuş herha- ni bir memlekette onıran- dır... Bağunsızlık kahra- manlan yalnız kralhğın, kü- çükYunanistan KralltgVnın değil; Yunan dünyasının, Hermo'dan Matapan'a, Trabzon'dan Adana'ya ka- dar bütün eyak'Ücrin insan- landır. Yunanhlığm iki bü- yük merkezi vardır; Atina ve tstanbuL Atina kralhğın merkezkür. Bütün Yunanb- lann emeli, güzel şehir ts- tanbuL, büyük merkezdir." Kolettis'in sözlerinegöre ^ ^ küçük krallık bütün Yunan fT dünyasını kapsamalıdır. Yu- f Ürkİye'nİn dlŞ POİİtİkaSI "MİIIİ M İ S a k " a nandünyasıneresidir?Sayı- lan yerlere göre kuzeyde Edirne ve Trabzon'dan, gü- neyde Matapan Burnu ve Adana 'ya kadar olan kesimi içine almaktadır. Doğal merkez lstanbul'dur. Megali ldea'yı gerçekleş- tinnek için geçmişte Kınm Savaşı 'ndan, Balkan Sava- şı'ndan. I ve H'nci Dünya savaşlanndan yararlanılma- ya çalışılmıştır. Megali Idea'nın gerçek- leşmesi için Yunan medeni- yeti övülmüş, Türklerin bar- barhğınm propagandası ya- pılmıştır. Girit, Anadolu, Trakya ve Kıbns'ta görül- düğü gibi her çeşit tedhiş kullanılmıştır. Istenilen hedeflere tama- men vanlamamakla berabeT Yunan krallığı, kurulduğun- dan beri iki katından fazla büyümüştür. Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin otuz yıldan beri bozulmasının nedeni Yunanistan'ın Kıb- ns ve Ege'de gürmek istedi- ği Megali İdea politikasıdır. Bu politikanın son temsil- cisi Panhelenik Sosyalist Hareket'in lideri Andreas Papandreu'dur. Kıbns'ın Yunan adası, Ege'nin Yunan gölü oldu- ğunu iddia etmektedir. Yu- nanistan'ın karşılaştığı iç güçlükleri Türk tehdıdi kor- kutması ile geçiştirmeye ça- lışmaktadır. Başbakan ol- duktan sonra Türkiye ile ev- velce başlatıhrıış ikili görüş- melere son verdirmiştir. laşık 400 yıl Osmanlı ege- menliği altında yaşamışlar- dır. Osmanlılar, heryerde ol- duğu gibi Yunanlılara da di- ni muhtariyet vermişlerdir. Osmanhlann kuvvetli oldu- ğu devirterde ilişkiler, ba- ğımlılık biçiminde yürütül- müştür. Osmanlılar zayıflayınca ilk önce Hıristiyanlık, son- OSMANLI İMPARATORLUĞU 1832 -1881 ürkiye'nin dış politikası "Milli Misak"a ve "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesine, Yunanistan'ın dış politikası ise "Megali idea"ya, propaganda ve tedhiş yöntemine dayanıyor. OSMANLI İMPARATORLUĞU ' Y_UNANISTAN_ OSMANLI İMPARATORLUĞU 1881 ra milliyetçilik görünümü altında Yunanlılar, Osman- lı egemenliğine karşı ayak- lanmaya başlamışlardır. Bu mücadele sonunda Yuna- nistan 1832 yilında bağım- sızlığmı elde etmiştir. Bağımsizlıktan sonra Yu- nanistan, Rusya'nın da yar- dırru ile Ösmahlılann zayıf- lamasından ve karşılaştığı güçlüklerden yararlanarak genişlemeye başlamıştır. Bu genişlemenin, Mega- li idea politikasının uygu- lanmasının aynnölanna gir- meyeceğiz. Genişleme poli- tikası; Balkan savaşlannda, 1. Dünya Savaşı 'nın son yıl- lannda elde edilen kazanç- lann verdiği cesaret ile Ba- tı Anadolu'ya saldırmaya kadar devam etmiştir. Yunanlılar, Hıristîyanla- nn öldürüleceği uydurma haberi ile 1919'da başlıca Ingiltere'nin müsaadesi ile Izmir'e çıkrruşlardır. Çıkar- ma, Sevres Antlaşması'nı zorla uygulattırma amacı ile Anadolu içinde yayılmaya dönüşmüştür. Yayılma, 1922 yılında Sakarya Neh- ri'nin ötesine geçme büyük hatası ile tam bir yenilgiyle sonuçlanmıştır. Fransa'nın uyanlanna ve Atina ttflafhamesi'nin Tat- bikatından Mütevellit Me- sailin Suret-i KarJyede Hal- li Hakkında Mukavelena- me" imza edildi. Ekim ayı sonunda Veni- zelos, İnönü'nün davetlisi olarak Ankara'yı ziyaret et- ti. Ankara'da Venizelos, dostluk gösterileri ile karşı- landı. Yunanistan ile bütün sorunlar giderildi. Dostlu- ğun temeli atıldı. 30 Ekim 1930 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında "Dost- luk, Tarafsızhk, Uzlaşma ve Hakemlik AntlaşmaM" im- za edildi. Atarürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 1 Kasım 1930 tarihinde yap- tığı konuşmada Yunanistan için şöyle demiştir: "-.Türkiye ile Yunanis- tan 'ın yüksek menfaatlan birbirine zrt olmaktan tama- men çıkmışür. Bu iki mem- leketin samimi bir dostluk- ta kendileri için emniyet ve kuvvet görmelerinde isabet vardır." Ertesi yıl Başbakan Inö- nü, Atina'yı ziyaret etti. Türkiye ile Yunanistan ara- sındaki dostluk, Başbakan Inönü ile Tsaldaris arasın- da Ankara'da 14 Eylül 1933 tarihinde imza edilen "Sa- mimi Anlaşma Misakı" ile ışbirliğine dönüştürüldü. Megali İdea rafa kaldınldı. Türkiye'nin "Milletler Cemiyeti"ne üye olarak da- veti konusunu içeren görüş- melerde Yunanistan Dışiş- leri Bakanı Mihalakopulos, "Türkiye'nin Yunan milk'ti ile kendisini a>ıran münafe- reti izale hususunda göster- diği hüsnüniyet \v bu müna- feretin jerine bulutsuz bir dostluk ikamc etmek yolun- da sarf ettiği halisane me- saL"yi övmüştür. Polrtisde 1936 Boğazlar Montreux Konferansı'nda, "_Türkiye, buradan, dün- ya gözünde moral açısından daha da yüceuniş olarak, uluslararası haklılıgın san- caktan, uluslar arasında uz- laşmanın koruyucusu ve ba- nşuı düzenlenmesinin savu- nucusu olarak çıkmakta- dm.." diyerek Türkiye'nin banşçı politikasını göklere çıkarmıştır. Türk-Yunan işbirliği H'n- ci Dünya Savaşı arifesinde en yüksek seviycsine çık- mıştır. Örnek olaıak Ata- türk'ün 19 Ekim 1937 tari- hinde Ankara'da Yunan Başbakanı Metaksas ile yaptığı görüşme gösterile- bılir. Görüşmede Balkan ban- şının kuvvetlendirilmesi, Bulgaristan'a karşı ortak sa- vunma politikası ele alını- yor. Görüşmede Metaksas, Yunanistan'ın askeri plan- lannı bile açıklıyor. Aynn- Misak'ın 1. maddesinde bu- ralan Osmanlı-lslam ço- ğunluğunun yerleştiği yer- ler olarak nitelendirilmek- tedir. Sınırlar gerçekte mü- tareke sınırlan değil, Os- manh-îslam çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu yurdu göstermektedir. Osmanlı-lslam deyimi; din, ırk ve amaç birliği ba- kırrundan birbirlerine bağlı olan. karşılıklı saygı ve öz- veri duygulan besleyen hal- kı göstermektir. O günkü şartlar ıçinde bir oylamaya gidilememiştir. Halkın ha- reketinden, kurtuluş müca- delesine katılımından, bir oylama yapılabilse idi aynı sonucun alınacağı kabul edilmiştir. Bu düşünce Mil- li Misak'ın "self-detenni- natktn" ilkesine dayandığı- nı göstermektedir. Milli Mi- sak. VVilson ilkeleri ve özel- lilde XH'nci ilkesi ile karşı- laştınlınca NVilson ilkeleri- ne uyduğu görülmektedir. Milli Misak'ın l'inci maddesinin Osmanlı Impa- ratorluğu'nun Arap çoğun- luğunun yerleştiği bölgele- rini tasfıye etmesi, hem self determination ilkesine say- gısını gösteriyor. hem de ar- tık Türk çoğunluğunun bu- lunduğu yerlerin dışma çı- kılmayacağı politikasının ilk işaretlerini veriyordu. Yurtta sulh, cihanda sulh Bu politika sonradan "Yurtta sulh. cihanda sulh" yöntemine temel oldu. Ata- türk, iç ve dış politika ara- sindaki bürünlüğü gördü; yıkılıp yanan Anadolu "nun yeniden yapılanması için, yurtiçinde ve yurtdışında banşı gerçekleştırme çaba- malarda da betirtildiği üze- re kendi milli sınırlan ile sa- mimi şekilde iktifa ederek Yakındoğu'da banşın ger- çek bir savunucusu olmuş- tur." Yunanistan'ın dış politi- kası, milletlerarası politika- nın gerekleri karşısmda za- man zaman vazgeçilmesi dışında, Megali İdea deni- len 'Büyûk Ideal'e dayan- mıştır. Megali ldea'nın tek ve açık bir tanımlaması yoktur. Ortaya atıldığı za- manlara göre Megali idea; bağımsız Yunanistan'ın, Büyük Yunanistan'ın, Yu- nan Imparatorluğu'nun, Bi- zans Imparatorluğu'nun, Yunanlılık adı altında bir kültür imparatorluğunun kurulmasını öngören bir an- lamda kullanılmıştır. Megali Idea'yı gerçekleş- tirmek için kurulacak devle- tin coğrafya sının belli de- ğildir. Yunanhlann eskiden oturduğu yerler belli değil- dir. Kıyıdaki bir koloni, kı- yının arkasını da kapsamak- ta mıdır; belli değildir. Za- man zaman bazı coğrafya bölgelerinin adı söylenmiş- tir. "Yunanh" deyimi de pek açık değildir. "Hangi Yu- nanlT sorusu yanıtlanma- maktadır. Yunanlı deyimi ile Yunan ırkından olan mı, Yunanca konuşan mı veya kendini Yunanlı sayan in- sanlar mı göz önüne alın- maktadır, belli değildir. td- dialara bakılırsa üç ölçü bir- likte veya ayn ayn olarak zaman ve yerine göre ileri sürülmektedir. İki büyük merkez! Megali ldea'nın Türkle- rin İstanbul'u işgal etmesin- Türk - Yunan mşkiierl Osmanlı Imparatorluğu zamanında ilişkiler, bugün- kü anlamı ile bir "miüeöer topiuluğu" olan imparator- luk ve bu topluluk içinde bir millet olan Yunanlılar ara- sındaki ilişkiler olarak baş- lamıştır. Osmanlılar, Trakya ve istanbul'u işgal ettikten sonra Yunanistan'ı da işgal ermişlerdir. Yunanlılar yak- fegali Idea'ya göre Yunanistan'ın sınırları nerede başlar, nerede biter belli değildir. Yunanistan'ın iki büyük merkezi vardır: Atina ve Istanbul. Atina, kralhğın merkezidir. Istanbul ise en büyük merkezdir. Yunan kumandanlığının çe- kimserliğine rağmen sivil- lerin ısran ile Sakarya'nm ötesine geçilmiştir. Burası Megali ldea'nın bile öngör- medıği birbölge idi. Sakar- ya'yı geçme hatası Yuna- nistan'a pahalıya mal oldu. Ordulan 9 Evlül 1922'de, çıktıklan yer Izmir'den tek- rar gemilere binip kaçtılar. Yunanhlann deyimi ile "Anadolu trajedisi" kapan- dı. 1923 Lozan Banş Konfe- ransı'nda "smırlar", "aha- H mübaddesi", "tazminat", "aanhkstatüsü" ve"patrik- Hk" konulannda anlaşmaya vanldı. Venizelos, hayatı çelişki ve çalkantılar ile dolu bir Yunan lideridir. Düşmanı da dostu da fazladır. Trakya ve îzmir'in almması için Yu- nanistan'ı savaşa sokmuş- tur. Savaşın gelişmeleri ken- disini de aşmıştır. Venizelos, yedinci defa başbakan olduktan sonra Yunanistan'ı yıkmtıdan kurtarmak için 1928 yılında bir banş politikası başlat- mıştır. Italya ve Yugoslav- ya ile dostluk kurmuştur. (Dedeağaç üzerindeki istek- lerinden vazgeçmeyen Bul- garistan ile bir anlaşmaya varamamıştır.) Venizelos, Türkiye ile de ahali mübadelesi gibi Lo- zan'dan arta kalan uyuş- mazlıklan çözümlemek için Ankara'daki elçisine 1930 yılı Mart ayında talimat ver- miştir. Ankara'da Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras ile Yunanistan Elçisi Mik- roniyadis arasında başlayan görüşmeler sonunda 10 Ha- ziran 1930 tarihinde "Mü- badele-i Ahalive Mütedair Lozan Muahedenamesi ile nlara girmeden. sadece Ata- türk'ün şu sözlerine yer ve- rilebilir: "_lki milletin bir- bhine dost olmasu her ildsi- nin de büyük \e ha> ati men- faatlan iktizası buiunduğu- nu, zaman ile bu hakikaün anlaşılacağmı ve bu dostiu- ğun teessüs edeceğini ve da- ima buna çahşmak muvafik olacağuu söylemişimdir. Be- nim, çok eski olan düşün- cem bugün tahakkuk etmiş bulunuyor." Metaksas'ın yanıtı ise özetle şöyledir: "„. O beyhude mücadele- lerle Yunanistan'ı zaafa dü- şürmenin bü>ük bir hata ol- duğunu \e bu hatanın bizi felakete götüreceğini o za- man görmüş ve mesul a- mandarlanmıza söylemiş- rim. Fakat o valdt sözümü dinietemediğun gibi, düşün- cemin cezasına bile uğraül- mıştım._" Türk-Yunan dostluğunun diğer bir gösterisi olarak Başbakan Bayar'ın, Ati- na'yı ziyareri ve burada Me- taksas ile 27 Nisan 1938 ta- rihinde mevcut işbirliği ve dayanışmayı arttıran bir an- laşma imzalaması verilebi- lir. Yunanistan'ın dostluğu- na güvenen Türkiye, II. Dünya Savaşı'nda Stalm'in Oniki Adalar'ı Türkiye'ye verme önerisini kabul etme- miş ve Hitler'in aynı konu- dakı dolaylı önerisini red- detmiştir. Savaştan sonra Ingilte- re'nin 1947 Italyan banş görüşmelerine katılma öne- risini yanıtlamamış, hatta Anadolu'ya çok yakın ada- lann Türkiye'ye verilebile- ceği imasının üzerine atla- mamıştır Yarın: Bern Anlaşması ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Sıcak Okur Mektupları...Irtgiliz The Daily Telegraph gazetesinin Ankara Temsil- cisi Amberin Zaman, Tekirdağ'dakı domuz çiftliğinin du- aımunu çok merak ediyordu. Gazetesi de Amberin Za- man'ın bir an önce Tekirdağ'a gitmesini, oradaki domuz- ların sonucundan bilgi vermesini ıstiyordu. Amberin Za- man, benden çiftliği yöneten Ali Yaman'ın telefonlannı al- dı, foto muhabıri Buıtıan Özbilici ile birlikte mühürlenen domuz çiftliğine yollandı. The Daity Telegraph'ın günlük satışı 1.5 milyondu. Pazarlan ise Daily Telegraph'ın kar- deşi The Sunday Telegraph çıkıyordu. The Sunday Te- legraph'ın satışı bir milyon dolayındaydı. ••• Uzunköprü'den öğretmen Murat Biricik'in, "Ankara Notlan"m eleştıren bir mektubunu 8 şubat günlü Cumhu- riyet'te yayımlamıştım. Bıricık'ten yeni bir mektup aJdım, şöyle diyor: "SBvgili Ekmekçi, Dozu kaçınlmış eleştinlerimle sizı ûzdûğüm için özûrdi- liyorum. Beni bağışlayın. Uğur Mumcu için içinızin yandığını bilmez miyim? Sa- ctoce üç yıl sonra O'nun için daha değişik düşünceleryaz- manızı bekiemiştim sizden. Ne bileyım. Üç yıldan beri ül- ke üzerindeki alacakaranlığın daha koyulaştığını, giderek daha sevgisiz bir toplum olduğumuzu falan yazmanızt. Domuz dizilerine gelince... Ülke halkının büyük bir bö- lümü açlık savaşı venyorken.. eline kalemi kamerayı, mik- roionu alan bir sûrü halk düşmanı, yoksul, çaresız insan- lan şok görüntülerie, canavarmasallanyla önce şaşkına çe- virip sonra da piyangolarla, çelişkilerie sömürüyorken.. hak aramak için sokaklara dökülmüş insanlan güvenlik güçleri, kadın-erkek demeden halı silkergibi copluyorken ve de yaşama umudunu yitirmış çaresizler Boğaz Köprü- sü korkuluklanndan ve çatılardan sarkıyorken Ekmekçi'nin gûndeminde domuzun Çıki ayaklılar dunıyorken) ve hele hele kefirin ne işı varkı diye düşündüm Sayın Ekmekçi. A- ma maksadı aştık. Eleştıri yergiye dönüştü. Neyapalım sevgiliMustafa Ağabey... Dalkavuklukyap- mayan gazetecinin okuru da dalkavukluk etmez. Derin saygılar sunanm." Içel'in Mezrtlisi'nden S.D. (adını ben yazmadım) Murat Biricik'in ilk mektubuna değiniyor. Şöyle diyor: "Sayın M. Ekmekçi, 8 Şubat 1996 günkû 'Ankara Notlan'nda çıkan 'Alman- ya'da' başlıklı yazınızı okuduktan sonra, bu satırian yaz- maya karar verdim. Söz konusu yazıda Sayın Murat Biricik, bazı düşünce- ler ortaya atmış. Kusura bakmasın, ama bence saçmala- mış. Bir defa Cumhunyet 7 40 yıldır okuduğunu söyluyor, gerçekten vahim. Soranm kendisine: Türk basınında var mı bir domuz konusunu işleyen babayiğit? Varsa yoksa din bezirgânlığı, buquva yağcılığı. Sonra, kendisi acaba dü- şünmemiş mı Ekmekçi niçin domuz konusunu işliyor? Yüz- yıllarca bu halka doyasıya etyedirmediler. Yok günah, yok yasak. Şimdi bir avuç soyguncu, hırsızdan başka var mı kasaba gidip doyasıya et alıp yiyen? Dağlan domuz sar- dı, ne olur onlann etiyense? Hem de tanm alanlan kurul- sa. Ama ışlerine gelmez. Takılmışlar, 3-5 taneyobazın, din bezirgânının peşıne; gıdiyoriar. Geçmişte bir Turan Dur- sun, Uğur Mumcu, Aziz Nesin vardı. Elbirliğıyle öldürdû- ler, meydanlar yobazlara kaldı; şimdi bir Ekmekçi kaldı maskelerini indiren. Murat Biricik'e tavsiyem geçsın şeri- atçılann safına, o da saldırsın. Ama, hem Cumhunyet oku- ruyum deyip hem saldırması ınsanı üzüyor. Hâlâ anlama- mış mı UğurMumcu'yu kımlenn öldürdüğünü, katillenn ni- çin bulunmadığını? Ben Cumhuriyet'i kendisi gibi 40 yıl- dır değil, topu topu 8-10 yıldır okuyorum. Aynca maddi zoriuklardan dolayı haftada 2-3 defadan fazla alamıyo- nım. Aldığım gûnler de genellikle salı, perşembe ve pazar günlendir. Bu da herhalde anlayana bir mesaj venr. Ayn- ca şunu da belirteyım: Ben ne kendimi, ne de başkasını övmeyi severim. Ama Ekmekçi, basında izlediğim yazar- lardan çıfte standartlı olmayan sayılı kalemlerdendir. En çok bu yönünü beğenırim. Ûmrüm boyunca da bir defa yakından görmuşlüğüm vardır. Lütfen, tepki göstereceksek ortadakı soyguna, vurgu- na, hırsızlığa, yargısız infazlara, sömürüye gösterelim. Sayın Ekmekçi, mektup yeterince uzun oldu, burada kesmek istıyonım. Eğer köşenize alıp değeriendirmeye /a- yık görürsenız sevinirim. Aynca isim vermeseniz de olur. Çünkü reklam yapılma- sından hoşlanmam. Sakın aklınıza şenatçılardan korktu- ğum falan gelmesin. Çünkü biliyorum ki onlann hepsi kor- kaktır. Ancak sınsice insanı arkadan vururiar. Saygılanm- la..." Bugün vereceğim son mektup emekli yazın öğretmeni Sevim Günay'ın. O, geçenlerde yıtirdiğimiz cumartesi ar- kadaşlanmızdan Prof. Ali Fuat Cesur'a değiniyor. Şöyle diyor: "Sevgili Ekmekçi, Bu mektup her yazınızdan sonra size yazılmak istenen ya da yazılıp da gönderilmemiş mektuplardan ilki... O yüz- den bakalım, kısacık, zamanınızı çok almayacak bir mek- tup olacak mı? Elbette dığerieri gibi Ali Fuat'ın kaybını da sizin yazınız- dan öğrendim; önce çok üzüldüm, ağladım. Çünkü, kay- bettiğimiz diğerjeri de tazelendi. 'O güzel insanlar, güzel atlara binıp gıttiler.' Hepsınin kulaklan çınlasın, üzerierine ışıklar yağsın. Ben, Hekimoğlu 'nun adlandırdığı gibi Cumhunyet kı- zıyım. O yüzden ödünsüz öğretmenlık yapbm. Kısakü- rek'/e savaşımda yenik düşüp ilk sürgûn olarak Haydar- paşa Usesi'ne atandım. 'Sınıf her yerde sınrf, öğretmen her sınrfta öğretmendir' diyerek çalıştım; dertleri zevk et- mededir alemde hüner." Remzi Inanç (ilk öğrencilerimden), elden verecek bu mektubu, PTT'ye çok güvendiğimÇ) için. Şimdi sizden bir dıleğim var Nahit Damar (Nahit Ha- nım) ya da birimizden binmiz o güzel atlara binip gitme- den önce, Istanbul'a geldiğinizde yanm saat Nahit Da- mar"da olalım. Sizi çok sever, beni ve oğullanmı da. Selamlar ve sağlık dileklerimı gönderiyorum." BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 SOLDANSAĞA: 1/ Ahmak olduğu halde kendini çok zeki sanan kimse için kullanılan bir sözcük. 2/ Ema- net..Birmevye.3/ Dik yerlerden i- nen buzullarda, derin yanlmalar nedeniylebuzpar- 6 çalannın koparak aşağıya düşmesi... Fasıla. 4/ Kişiler arasında gözetilen saygı sırası... Hay- *» vanlara vurulan damga. 5/ Özel bir mantarla keçi ya da inek sütünün mayalanmasıy- la hazırlanan ekşi içecek. 6/ Notada durak işaretı... Bir s- por dalı. 7/ Güneydogu Ana- dolu'da daha çok kadınlann çeşitli yerlerine yaptırdıklan bir tûr dövme... Çok aromalı olan yapraklan bahar olarak kullanılan otsu bir bitkı. 8/ Arşının sekizde bıri uzunlu- ğundaki ölçü... Pembe renkli şarap. 9/ Bir dik üçgende, dik açının karşısmda bulunan ke- nar. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Duygu... Eskiden mektubun istenilen yere ulaşmasını sağlamak için zarfın üzerine yazılan tılsımlı sözcük. 2/ Halk dilinde "sermaye" anlamında kullanılan sözcük... Hintli ka- dınlann ulusal gıysisi. 3/XVI. ve XVIII. yüzyıllar arasında Avrupa 'da gelişen munarlık. resim ve müzik biçemi... Giy- si kesımı. 4/ Emirlik, beylık... ttalya'da bir ova. 5/ Çapraz çubuklarla yapılan pencere sıperi. 6/ Çıplak vücut resmi... "Geceyse ay hemen tazeler —- 'leri" (Cemal Süreya). 7/ Sıktntı verme, üzme... Genellikle boynuz ya da hayvan başı biçiminde yapılan antık kap. 8/ Madencı ocağı... Mantar katmanı çoİc gelişen bir tür meşe. 9/Zonguldak yöresıne öz- gü bir halk oyunu... "Baş, kafa" anlamında eski sözcük.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle