Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 ŞUBAT1996 PAZAR
12 DIZIYAZI
'Milli Misak'a karşı 'Megali İdea'
rürkiye'nin dış poii-
tıkasında Yunanis-
tan, gerçek önemin-
den fazla yer tutan bir kom-
şudur. Fazla yertutması Yu-
naaistan'ın Türkiye aleyhi-
ne her alanda zaıar verme-
ye çalışmasından ileri gel-
mektedır. Bu zararlan önle-
mek için Türkiye zaman ve
kaynak sarf etmektedir.
Yunanistan yaklaşık 51
bir. mil kara yüzölçümlü bir
ülkeye ve 10 milyon nüfusa
sahiptir. Dogal kaynaklan
zengin değildir. Denizcilik
ve turistik faaliyetleri faz-
Iadır.
lstatistikleT aynı yıllara eş
düşmediği için Türkiye'yi
Yunanistan Ta karşılaştır-
mak mümkün olmamakta-
dır. Türkiye de yaklaşık ola-
rak 301 bin milkare bir ül-
keye ve 60 milyon nüfusa
sahiptir. Doğal kaynaklan
çeşitli, fakat zengin değil-
dir.
Verilen rakamlara göre
Türkiye kaynak olarak Yu-
nanistan °dan 6 defa daha
güçlüdür. Tiirkiye'nin top-
lam ekonomik ve askeri gü-
cü yaklaşık olarak Yunanis-
tan'ın iki katıdır.
Yunanistan'ın coğrafya
bakımından dağınık ofma-
sma karşı Türkiye, toplu ve
merkezi bir devlettir. Yuna-
nistan, Türkiye'nin Avrupa
ile ilişkilerinde bir geçit ko-
numundadır. Bu yüzden
Türkiye. Yunanistan'a Av-
Prof. Dr. Suat Bilge, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde yıllarca
uluslararası hukuk okuturken Dışişleri Bakanlığı'nın baş hukuk müşavirliğini
de yürütmüştür. Prof. Bilge, "teorik" alandaki bu çalışmalannı, daha sonra
"büyükelçi" olarak "pratiğe" dökmüştür. "Kürsü" ile "müzakere masası"
arasında yıllannı geçirmiş olan Prof. Bilge, özellikle Türk-Yunan ilişkilerine ve
Kıbrıs sorununun hemen hemen tüm aşamalanna, hukuksal katkılan ile
katılan deneyimli ve birikimli bir "bilim adamı-diplomat-politikacrdır. Kendisi
kısa bir süre önce Ankara'da Dışişleri Bakanlığı Akademisi'nde genç
diplomatlara bu alandaki hukuksal ve diplomatik birikimlerini iki ayn
konuşmada aynntılan ile anlattı. Konuşmaların birincisi "Türk-Yunan
ilişkileri", ikincisi ise "Kıbns uyuşmazlığı" ile ilgiliydi. Her kafadan değişik
seslerin çıktığı her iki güncel konuda, Türkiye'nin çıkarlan açısından
bilinmesi gereken doğrulan içeren, Prof. Bilge'nin kaleminden çıkmış bu
konuşmalan okurlanmıza sunuyoruz.
' kend^snîe iî'iş-
V e n i z e l o s
> İnönü'nün davetlisi olarak Ankara'yı ziyaret etti. Ankara'da Venizelos, dostluk gösterileri ile karşılandı.
rafindan değerlendirilme-
mektedir. İki devletin iliş-
kileri son otuz yıldır dost bir
komşuluğa dönüştürüleme-
mektedir.
Nedeni, iki de\ letin po-
litikalannın zıt hedeflere
yönelmesi ve ilkelere da-
yanmasıdır.
İki komsunun
hedefleri
Türkıye'nin dış politika-
sı "Milli Misak-a ve "Yfcrt-
ta sulh, cihanda sulh" yön-
temıne dayanmakiadır. Yu-
nanistan'ın dış politikası
"Megali İdea "y a, propa-
ganda ve tedhiş yöntemine
dayanmaktadır.
Kurtuluş Savaşı başında
savaşın hedefi 28 Ocak
1920 tarihli Milli Misak'ta
belirtilmiştir. Milli Misak
birbanşprogramıdır. Prog-
ramda. kurulacak yöneti-
min sınırlan saptanmıştır.
Bu sınırlar Mondros Müta-
rekesi'nin kabul edildiği ta-
rihte düşman ordusunun iş-
gali altına girmemiş toprak-
ları kapsamaktadır. Milli
lanna yöneldi. Atatürk, 20
Nisan 1931'de yayımladığı
seçim beyannamesinde
şöyle demişti:
"Cumhuriyet Halk Fır-
kası'nın müstakar umumi
srvasetini şu kısa cümle açık-
ça ifadeye kâfîdir zannede-
rim: Yurtta sulh, cihanda
sulh için çalışryoruz."
Atatürk, dünyada banş
için başta Sovyetler Birliği
ve Yunanistan olmak üzere
bütün komşu devletlerle
dostluk kurmuştur. "Yurtta
sulh, cihanda sulh" daha
sonra devletin ilkesi olmuş
ve 1961 ve 1982 anayasala-
nnın metnine girmiştir.
Türkiye'nin bu politika-
sından en fazla Yunanistan
memnun olmuşrur. Başba-
kan VfenizeJos, 12 Ocak 1934
tarihinde Nobel Ödül Ko-
mıtesi Başkanı'na yazdığı
mektupta, Atatürk'ü şu ge-
rekçeyle banş ödülüne aday
göstermiştir:
" _ Banşı takvrve hareke-
ti, yeni ve seçkin Türk dev-
letine bugünkü görüntüsü-
nü veren tüm iç reform ha-
reketleri ile birlikte yürü-
müştür. Türkiye, yabancı
unsuriaria meskûn vilayet-
lerini terk etmck hususunda
tereddüt etmemiş ve anlaş-
kilerini iyileştirmeye çalış- lanna yöneldi. Atatürk, 20 den sonra ortaya atıldığı
mıştır. Ancak Türkiye'nin Nisan 1931'de yayımladığı söylenmektedir. Çoğunluk,
çalışmalan Yunanistan ta- seçim beyannamesinde Megali ldea'nın Yunanis-
tan'ın bağımsızlığmı kazan-
dıktan sonra bu memleketi
büyürmek için ortaya atıldı-
ğı görüşündedir.
Megali ldea'nın ftkirba-
bası sayılan Başbakan Jean
Kolettis, Yunan Meclisi 'nde
15 Ocak 1844'te yaptığı ko-
nuşmada. şöyle demiştir:
"Yunanistan Kralhğı, Yu-
nanistan değildir; sadece
Yunanistan 'ın en küçük, en
fakir parcasıdır. Yunanu,
yalnız krallıkta oturan de-
ğil; Yanya ve Selanik'te, Se-
rez veya Edirne, Istanbul ve-
ya Trâbzon'da, Giritveya Si-
sam'da veya Yunan tarihine
veya ırkına ait olmuş herha-
ni bir memlekette onıran-
dır... Bağunsızlık kahra-
manlan yalnız kralhğın, kü-
çükYunanistan KralltgVnın
değil; Yunan dünyasının,
Hermo'dan Matapan'a,
Trabzon'dan Adana'ya ka-
dar bütün eyak'Ücrin insan-
landır. Yunanhlığm iki bü-
yük merkezi vardır; Atina
ve tstanbuL Atina kralhğın
merkezkür. Bütün Yunanb-
lann emeli, güzel şehir ts-
tanbuL, büyük merkezdir."
Kolettis'in sözlerinegöre
^ ^ küçük krallık bütün Yunan
fT dünyasını kapsamalıdır. Yu-
f Ürkİye'nİn dlŞ POİİtİkaSI "MİIIİ M İ S a k " a nandünyasıneresidir?Sayı-
lan yerlere göre kuzeyde
Edirne ve Trabzon'dan, gü-
neyde Matapan Burnu ve
Adana 'ya kadar olan kesimi
içine almaktadır. Doğal
merkez lstanbul'dur.
Megali ldea'yı gerçekleş-
tinnek için geçmişte Kınm
Savaşı 'ndan, Balkan Sava-
şı'ndan. I ve H'nci Dünya
savaşlanndan yararlanılma-
ya çalışılmıştır.
Megali Idea'nın gerçek-
leşmesi için Yunan medeni-
yeti övülmüş, Türklerin bar-
barhğınm propagandası ya-
pılmıştır. Girit, Anadolu,
Trakya ve Kıbns'ta görül-
düğü gibi her çeşit tedhiş
kullanılmıştır.
Istenilen hedeflere tama-
men vanlamamakla berabeT
Yunan krallığı, kurulduğun-
dan beri iki katından fazla
büyümüştür.
Türkiye ile Yunanistan
arasındaki ilişkilerin otuz
yıldan beri bozulmasının
nedeni Yunanistan'ın Kıb-
ns ve Ege'de gürmek istedi-
ği Megali İdea politikasıdır.
Bu politikanın son temsil-
cisi Panhelenik Sosyalist
Hareket'in lideri Andreas
Papandreu'dur.
Kıbns'ın Yunan adası,
Ege'nin Yunan gölü oldu-
ğunu iddia etmektedir. Yu-
nanistan'ın karşılaştığı iç
güçlükleri Türk tehdıdi kor-
kutması ile geçiştirmeye ça-
lışmaktadır. Başbakan ol-
duktan sonra Türkiye ile ev-
velce başlatıhrıış ikili görüş-
melere son verdirmiştir.
laşık 400 yıl Osmanlı ege-
menliği altında yaşamışlar-
dır.
Osmanlılar, heryerde ol-
duğu gibi Yunanlılara da di-
ni muhtariyet vermişlerdir.
Osmanhlann kuvvetli oldu-
ğu devirterde ilişkiler, ba-
ğımlılık biçiminde yürütül-
müştür.
Osmanlılar zayıflayınca
ilk önce Hıristiyanlık, son-
OSMANLI
İMPARATORLUĞU
1832 -1881
ürkiye'nin dış politikası "Milli Misak"a
ve "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesine,
Yunanistan'ın dış politikası ise "Megali
idea"ya, propaganda ve tedhiş
yöntemine dayanıyor.
OSMANLI
İMPARATORLUĞU
' Y_UNANISTAN_
OSMANLI
İMPARATORLUĞU
1881
ra milliyetçilik görünümü
altında Yunanlılar, Osman-
lı egemenliğine karşı ayak-
lanmaya başlamışlardır. Bu
mücadele sonunda Yuna-
nistan 1832 yilında bağım-
sızlığmı elde etmiştir.
Bağımsizlıktan sonra Yu-
nanistan, Rusya'nın da yar-
dırru ile Ösmahlılann zayıf-
lamasından ve karşılaştığı
güçlüklerden yararlanarak
genişlemeye başlamıştır.
Bu genişlemenin, Mega-
li idea politikasının uygu-
lanmasının aynnölanna gir-
meyeceğiz. Genişleme poli-
tikası; Balkan savaşlannda,
1. Dünya Savaşı 'nın son yıl-
lannda elde edilen kazanç-
lann verdiği cesaret ile Ba-
tı Anadolu'ya saldırmaya
kadar devam etmiştir.
Yunanlılar, Hıristîyanla-
nn öldürüleceği uydurma
haberi ile 1919'da başlıca
Ingiltere'nin müsaadesi ile
Izmir'e çıkrruşlardır. Çıkar-
ma, Sevres Antlaşması'nı
zorla uygulattırma amacı ile
Anadolu içinde yayılmaya
dönüşmüştür. Yayılma,
1922 yılında Sakarya Neh-
ri'nin ötesine geçme büyük
hatası ile tam bir yenilgiyle
sonuçlanmıştır.
Fransa'nın uyanlanna ve
Atina ttflafhamesi'nin Tat-
bikatından Mütevellit Me-
sailin Suret-i KarJyede Hal-
li Hakkında Mukavelena-
me" imza edildi.
Ekim ayı sonunda Veni-
zelos, İnönü'nün davetlisi
olarak Ankara'yı ziyaret et-
ti. Ankara'da Venizelos,
dostluk gösterileri ile karşı-
landı. Yunanistan ile bütün
sorunlar giderildi. Dostlu-
ğun temeli atıldı. 30 Ekim
1930 tarihinde Türkiye ile
Yunanistan arasında "Dost-
luk, Tarafsızhk, Uzlaşma ve
Hakemlik AntlaşmaM" im-
za edildi. Atarürk, Türkiye
Büyük Millet Meclisi'nde 1
Kasım 1930 tarihinde yap-
tığı konuşmada Yunanistan
için şöyle demiştir:
"-.Türkiye ile Yunanis-
tan 'ın yüksek menfaatlan
birbirine zrt olmaktan tama-
men çıkmışür. Bu iki mem-
leketin samimi bir dostluk-
ta kendileri için emniyet ve
kuvvet görmelerinde isabet
vardır."
Ertesi yıl Başbakan Inö-
nü, Atina'yı ziyaret etti.
Türkiye ile Yunanistan ara-
sındaki dostluk, Başbakan
Inönü ile Tsaldaris arasın-
da Ankara'da 14 Eylül 1933
tarihinde imza edilen "Sa-
mimi Anlaşma Misakı" ile
ışbirliğine dönüştürüldü.
Megali İdea rafa kaldınldı.
Türkiye'nin "Milletler
Cemiyeti"ne üye olarak da-
veti konusunu içeren görüş-
melerde Yunanistan Dışiş-
leri Bakanı Mihalakopulos,
"Türkiye'nin Yunan milk'ti
ile kendisini a>ıran münafe-
reti izale hususunda göster-
diği hüsnüniyet \v bu müna-
feretin jerine bulutsuz bir
dostluk ikamc etmek yolun-
da sarf ettiği halisane me-
saL"yi övmüştür.
Polrtisde 1936 Boğazlar
Montreux Konferansı'nda,
"_Türkiye, buradan, dün-
ya gözünde moral açısından
daha da yüceuniş olarak,
uluslararası haklılıgın san-
caktan, uluslar arasında uz-
laşmanın koruyucusu ve ba-
nşuı düzenlenmesinin savu-
nucusu olarak çıkmakta-
dm.." diyerek Türkiye'nin
banşçı politikasını göklere
çıkarmıştır.
Türk-Yunan işbirliği H'n-
ci Dünya Savaşı arifesinde
en yüksek seviycsine çık-
mıştır. Örnek olaıak Ata-
türk'ün 19 Ekim 1937 tari-
hinde Ankara'da Yunan
Başbakanı Metaksas ile
yaptığı görüşme gösterile-
bılir.
Görüşmede Balkan ban-
şının kuvvetlendirilmesi,
Bulgaristan'a karşı ortak sa-
vunma politikası ele alını-
yor. Görüşmede Metaksas,
Yunanistan'ın askeri plan-
lannı bile açıklıyor. Aynn-
Misak'ın 1. maddesinde bu-
ralan Osmanlı-lslam ço-
ğunluğunun yerleştiği yer-
ler olarak nitelendirilmek-
tedir. Sınırlar gerçekte mü-
tareke sınırlan değil, Os-
manh-îslam çoğunluğunun
yerleşmiş bulunduğu yurdu
göstermektedir.
Osmanlı-lslam deyimi;
din, ırk ve amaç birliği ba-
kırrundan birbirlerine bağlı
olan. karşılıklı saygı ve öz-
veri duygulan besleyen hal-
kı göstermektir. O günkü
şartlar ıçinde bir oylamaya
gidilememiştir. Halkın ha-
reketinden, kurtuluş müca-
delesine katılımından, bir
oylama yapılabilse idi aynı
sonucun alınacağı kabul
edilmiştir. Bu düşünce Mil-
li Misak'ın "self-detenni-
natktn" ilkesine dayandığı-
nı göstermektedir. Milli Mi-
sak. VVilson ilkeleri ve özel-
lilde XH'nci ilkesi ile karşı-
laştınlınca NVilson ilkeleri-
ne uyduğu görülmektedir.
Milli Misak'ın l'inci
maddesinin Osmanlı Impa-
ratorluğu'nun Arap çoğun-
luğunun yerleştiği bölgele-
rini tasfıye etmesi, hem self
determination ilkesine say-
gısını gösteriyor. hem de ar-
tık Türk çoğunluğunun bu-
lunduğu yerlerin dışma çı-
kılmayacağı politikasının
ilk işaretlerini veriyordu.
Yurtta sulh,
cihanda sulh
Bu politika sonradan
"Yurtta sulh. cihanda sulh"
yöntemine temel oldu. Ata-
türk, iç ve dış politika ara-
sindaki bürünlüğü gördü;
yıkılıp yanan Anadolu "nun
yeniden yapılanması için,
yurtiçinde ve yurtdışında
banşı gerçekleştırme çaba-
malarda da betirtildiği üze-
re kendi milli sınırlan ile sa-
mimi şekilde iktifa ederek
Yakındoğu'da banşın ger-
çek bir savunucusu olmuş-
tur."
Yunanistan'ın dış politi-
kası, milletlerarası politika-
nın gerekleri karşısmda za-
man zaman vazgeçilmesi
dışında, Megali İdea deni-
len 'Büyûk Ideal'e dayan-
mıştır. Megali ldea'nın tek
ve açık bir tanımlaması
yoktur. Ortaya atıldığı za-
manlara göre Megali idea;
bağımsız Yunanistan'ın,
Büyük Yunanistan'ın, Yu-
nan Imparatorluğu'nun, Bi-
zans Imparatorluğu'nun,
Yunanlılık adı altında bir
kültür imparatorluğunun
kurulmasını öngören bir an-
lamda kullanılmıştır.
Megali Idea'yı gerçekleş-
tirmek için kurulacak devle-
tin coğrafya sının belli de-
ğildir. Yunanhlann eskiden
oturduğu yerler belli değil-
dir. Kıyıdaki bir koloni, kı-
yının arkasını da kapsamak-
ta mıdır; belli değildir. Za-
man zaman bazı coğrafya
bölgelerinin adı söylenmiş-
tir.
"Yunanh" deyimi de pek
açık değildir. "Hangi Yu-
nanlT sorusu yanıtlanma-
maktadır. Yunanlı deyimi
ile Yunan ırkından olan mı,
Yunanca konuşan mı veya
kendini Yunanlı sayan in-
sanlar mı göz önüne alın-
maktadır, belli değildir. td-
dialara bakılırsa üç ölçü bir-
likte veya ayn ayn olarak
zaman ve yerine göre ileri
sürülmektedir.
İki büyük merkez!
Megali ldea'nın Türkle-
rin İstanbul'u işgal etmesin-
Türk - Yunan
mşkiierl
Osmanlı Imparatorluğu
zamanında ilişkiler, bugün-
kü anlamı ile bir "miüeöer
topiuluğu" olan imparator-
luk ve bu topluluk içinde bir
millet olan Yunanlılar ara-
sındaki ilişkiler olarak baş-
lamıştır. Osmanlılar, Trakya
ve istanbul'u işgal ettikten
sonra Yunanistan'ı da işgal
ermişlerdir. Yunanlılar yak-
fegali Idea'ya göre Yunanistan'ın
sınırları nerede başlar, nerede biter belli
değildir. Yunanistan'ın iki büyük merkezi
vardır: Atina ve Istanbul. Atina, kralhğın
merkezidir. Istanbul ise en büyük
merkezdir.
Yunan kumandanlığının çe-
kimserliğine rağmen sivil-
lerin ısran ile Sakarya'nm
ötesine geçilmiştir. Burası
Megali ldea'nın bile öngör-
medıği birbölge idi. Sakar-
ya'yı geçme hatası Yuna-
nistan'a pahalıya mal oldu.
Ordulan 9 Evlül 1922'de,
çıktıklan yer Izmir'den tek-
rar gemilere binip kaçtılar.
Yunanhlann deyimi ile
"Anadolu trajedisi" kapan-
dı.
1923 Lozan Banş Konfe-
ransı'nda "smırlar", "aha-
H mübaddesi", "tazminat",
"aanhkstatüsü" ve"patrik-
Hk" konulannda anlaşmaya
vanldı.
Venizelos, hayatı çelişki
ve çalkantılar ile dolu bir
Yunan lideridir. Düşmanı da
dostu da fazladır. Trakya ve
îzmir'in almması için Yu-
nanistan'ı savaşa sokmuş-
tur. Savaşın gelişmeleri ken-
disini de aşmıştır.
Venizelos, yedinci defa
başbakan olduktan sonra
Yunanistan'ı yıkmtıdan
kurtarmak için 1928 yılında
bir banş politikası başlat-
mıştır. Italya ve Yugoslav-
ya ile dostluk kurmuştur.
(Dedeağaç üzerindeki istek-
lerinden vazgeçmeyen Bul-
garistan ile bir anlaşmaya
varamamıştır.)
Venizelos, Türkiye ile de
ahali mübadelesi gibi Lo-
zan'dan arta kalan uyuş-
mazlıklan çözümlemek için
Ankara'daki elçisine 1930
yılı Mart ayında talimat ver-
miştir. Ankara'da Dışişleri
Bakanı Tevfik Rüştü Aras
ile Yunanistan Elçisi Mik-
roniyadis arasında başlayan
görüşmeler sonunda 10 Ha-
ziran 1930 tarihinde "Mü-
badele-i Ahalive Mütedair
Lozan Muahedenamesi ile
nlara girmeden. sadece Ata-
türk'ün şu sözlerine yer ve-
rilebilir: "_lki milletin bir-
bhine dost olmasu her ildsi-
nin de büyük \e ha> ati men-
faatlan iktizası buiunduğu-
nu, zaman ile bu hakikaün
anlaşılacağmı ve bu dostiu-
ğun teessüs edeceğini ve da-
ima buna çahşmak muvafik
olacağuu söylemişimdir. Be-
nim, çok eski olan düşün-
cem bugün tahakkuk etmiş
bulunuyor."
Metaksas'ın yanıtı ise
özetle şöyledir:
"„. O beyhude mücadele-
lerle Yunanistan'ı zaafa dü-
şürmenin bü>ük bir hata ol-
duğunu \e bu hatanın bizi
felakete götüreceğini o za-
man görmüş ve mesul a-
mandarlanmıza söylemiş-
rim. Fakat o valdt sözümü
dinietemediğun gibi, düşün-
cemin cezasına bile uğraül-
mıştım._"
Türk-Yunan dostluğunun
diğer bir gösterisi olarak
Başbakan Bayar'ın, Ati-
na'yı ziyareri ve burada Me-
taksas ile 27 Nisan 1938 ta-
rihinde mevcut işbirliği ve
dayanışmayı arttıran bir an-
laşma imzalaması verilebi-
lir. Yunanistan'ın dostluğu-
na güvenen Türkiye, II.
Dünya Savaşı'nda Stalm'in
Oniki Adalar'ı Türkiye'ye
verme önerisini kabul etme-
miş ve Hitler'in aynı konu-
dakı dolaylı önerisini red-
detmiştir.
Savaştan sonra Ingilte-
re'nin 1947 Italyan banş
görüşmelerine katılma öne-
risini yanıtlamamış, hatta
Anadolu'ya çok yakın ada-
lann Türkiye'ye verilebile-
ceği imasının üzerine atla-
mamıştır
Yarın: Bern Anlaşması
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Sıcak Okur Mektupları...Irtgiliz The Daily Telegraph gazetesinin Ankara Temsil-
cisi Amberin Zaman, Tekirdağ'dakı domuz çiftliğinin du-
aımunu çok merak ediyordu. Gazetesi de Amberin Za-
man'ın bir an önce Tekirdağ'a gitmesini, oradaki domuz-
ların sonucundan bilgi vermesini ıstiyordu. Amberin Za-
man, benden çiftliği yöneten Ali Yaman'ın telefonlannı al-
dı, foto muhabıri Buıtıan Özbilici ile birlikte mühürlenen
domuz çiftliğine yollandı. The Daity Telegraph'ın günlük
satışı 1.5 milyondu. Pazarlan ise Daily Telegraph'ın kar-
deşi The Sunday Telegraph çıkıyordu. The Sunday Te-
legraph'ın satışı bir milyon dolayındaydı.
•••
Uzunköprü'den öğretmen Murat Biricik'in, "Ankara
Notlan"m eleştıren bir mektubunu 8 şubat günlü Cumhu-
riyet'te yayımlamıştım. Bıricık'ten yeni bir mektup aJdım,
şöyle diyor:
"SBvgili Ekmekçi,
Dozu kaçınlmış eleştinlerimle sizı ûzdûğüm için özûrdi-
liyorum. Beni bağışlayın.
Uğur Mumcu için içinızin yandığını bilmez miyim? Sa-
ctoce üç yıl sonra O'nun için daha değişik düşünceleryaz-
manızı bekiemiştim sizden. Ne bileyım. Üç yıldan beri ül-
ke üzerindeki alacakaranlığın daha koyulaştığını, giderek
daha sevgisiz bir toplum olduğumuzu falan yazmanızt.
Domuz dizilerine gelince... Ülke halkının büyük bir bö-
lümü açlık savaşı venyorken.. eline kalemi kamerayı, mik-
roionu alan bir sûrü halk düşmanı, yoksul, çaresız insan-
lan şok görüntülerie, canavarmasallanyla önce şaşkına çe-
virip sonra da piyangolarla, çelişkilerie sömürüyorken..
hak aramak için sokaklara dökülmüş insanlan güvenlik
güçleri, kadın-erkek demeden halı silkergibi copluyorken
ve de yaşama umudunu yitirmış çaresizler Boğaz Köprü-
sü korkuluklanndan ve çatılardan sarkıyorken Ekmekçi'nin
gûndeminde domuzun Çıki ayaklılar dunıyorken) ve hele
hele kefirin ne işı varkı diye düşündüm Sayın Ekmekçi. A-
ma maksadı aştık. Eleştıri yergiye dönüştü.
Neyapalım sevgiliMustafa Ağabey... Dalkavuklukyap-
mayan gazetecinin okuru da dalkavukluk etmez. Derin
saygılar sunanm."
Içel'in Mezrtlisi'nden S.D. (adını ben yazmadım) Murat
Biricik'in ilk mektubuna değiniyor. Şöyle diyor:
"Sayın M. Ekmekçi,
8 Şubat 1996 günkû 'Ankara Notlan'nda çıkan 'Alman-
ya'da' başlıklı yazınızı okuduktan sonra, bu satırian yaz-
maya karar verdim.
Söz konusu yazıda Sayın Murat Biricik, bazı düşünce-
ler ortaya atmış. Kusura bakmasın, ama bence saçmala-
mış. Bir defa Cumhunyet 7 40 yıldır okuduğunu söyluyor,
gerçekten vahim. Soranm kendisine: Türk basınında var
mı bir domuz konusunu işleyen babayiğit? Varsa yoksa din
bezirgânlığı, buquva yağcılığı. Sonra, kendisi acaba dü-
şünmemiş mı Ekmekçi niçin domuz konusunu işliyor? Yüz-
yıllarca bu halka doyasıya etyedirmediler. Yok günah, yok
yasak. Şimdi bir avuç soyguncu, hırsızdan başka var mı
kasaba gidip doyasıya et alıp yiyen? Dağlan domuz sar-
dı, ne olur onlann etiyense? Hem de tanm alanlan kurul-
sa. Ama ışlerine gelmez. Takılmışlar, 3-5 taneyobazın, din
bezirgânının peşıne; gıdiyoriar. Geçmişte bir Turan Dur-
sun, Uğur Mumcu, Aziz Nesin vardı. Elbirliğıyle öldürdû-
ler, meydanlar yobazlara kaldı; şimdi bir Ekmekçi kaldı
maskelerini indiren. Murat Biricik'e tavsiyem geçsın şeri-
atçılann safına, o da saldırsın. Ama, hem Cumhunyet oku-
ruyum deyip hem saldırması ınsanı üzüyor. Hâlâ anlama-
mış mı UğurMumcu'yu kımlenn öldürdüğünü, katillenn ni-
çin bulunmadığını? Ben Cumhuriyet'i kendisi gibi 40 yıl-
dır değil, topu topu 8-10 yıldır okuyorum. Aynca maddi
zoriuklardan dolayı haftada 2-3 defadan fazla alamıyo-
nım. Aldığım gûnler de genellikle salı, perşembe ve pazar
günlendir. Bu da herhalde anlayana bir mesaj venr. Ayn-
ca şunu da belirteyım: Ben ne kendimi, ne de başkasını
övmeyi severim. Ama Ekmekçi, basında izlediğim yazar-
lardan çıfte standartlı olmayan sayılı kalemlerdendir. En
çok bu yönünü beğenırim. Ûmrüm boyunca da bir defa
yakından görmuşlüğüm vardır.
Lütfen, tepki göstereceksek ortadakı soyguna, vurgu-
na, hırsızlığa, yargısız infazlara, sömürüye gösterelim.
Sayın Ekmekçi, mektup yeterince uzun oldu, burada
kesmek istıyonım. Eğer köşenize alıp değeriendirmeye /a-
yık görürsenız sevinirim.
Aynca isim vermeseniz de olur. Çünkü reklam yapılma-
sından hoşlanmam. Sakın aklınıza şenatçılardan korktu-
ğum falan gelmesin. Çünkü biliyorum ki onlann hepsi kor-
kaktır. Ancak sınsice insanı arkadan vururiar. Saygılanm-
la..."
Bugün vereceğim son mektup emekli yazın öğretmeni
Sevim Günay'ın. O, geçenlerde yıtirdiğimiz cumartesi ar-
kadaşlanmızdan Prof. Ali Fuat Cesur'a değiniyor. Şöyle
diyor:
"Sevgili Ekmekçi,
Bu mektup her yazınızdan sonra size yazılmak istenen
ya da yazılıp da gönderilmemiş mektuplardan ilki... O yüz-
den bakalım, kısacık, zamanınızı çok almayacak bir mek-
tup olacak mı?
Elbette dığerieri gibi Ali Fuat'ın kaybını da sizin yazınız-
dan öğrendim; önce çok üzüldüm, ağladım. Çünkü, kay-
bettiğimiz diğerjeri de tazelendi. 'O güzel insanlar, güzel
atlara binıp gıttiler.'
Hepsınin kulaklan çınlasın, üzerierine ışıklar yağsın.
Ben, Hekimoğlu 'nun adlandırdığı gibi Cumhunyet kı-
zıyım. O yüzden ödünsüz öğretmenlık yapbm. Kısakü-
rek'/e savaşımda yenik düşüp ilk sürgûn olarak Haydar-
paşa Usesi'ne atandım. 'Sınıf her yerde sınrf, öğretmen
her sınrfta öğretmendir' diyerek çalıştım; dertleri zevk et-
mededir alemde hüner."
Remzi Inanç (ilk öğrencilerimden), elden verecek bu
mektubu, PTT'ye çok güvendiğimÇ) için.
Şimdi sizden bir dıleğim var Nahit Damar (Nahit Ha-
nım) ya da birimizden binmiz o güzel atlara binip gitme-
den önce, Istanbul'a geldiğinizde yanm saat Nahit Da-
mar"da olalım. Sizi çok sever, beni ve oğullanmı da.
Selamlar ve sağlık dileklerimı gönderiyorum."
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3
SOLDANSAĞA:
1/ Ahmak olduğu
halde kendini çok
zeki sanan kimse
için kullanılan bir
sözcük. 2/ Ema-
net..Birmevye.3/
Dik yerlerden i-
nen buzullarda,
derin yanlmalar
nedeniylebuzpar- 6
çalannın koparak
aşağıya düşmesi...
Fasıla. 4/ Kişiler
arasında gözetilen
saygı sırası... Hay- *»
vanlara vurulan damga. 5/
Özel bir mantarla keçi ya da
inek sütünün mayalanmasıy-
la hazırlanan ekşi içecek. 6/
Notada durak işaretı... Bir s-
por dalı. 7/ Güneydogu Ana-
dolu'da daha çok kadınlann
çeşitli yerlerine yaptırdıklan
bir tûr dövme... Çok aromalı
olan yapraklan bahar olarak
kullanılan otsu bir bitkı. 8/
Arşının sekizde bıri uzunlu-
ğundaki ölçü... Pembe renkli
şarap. 9/ Bir dik üçgende, dik açının karşısmda bulunan ke-
nar.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Duygu... Eskiden mektubun istenilen yere ulaşmasını
sağlamak için zarfın üzerine yazılan tılsımlı sözcük. 2/ Halk
dilinde "sermaye" anlamında kullanılan sözcük... Hintli ka-
dınlann ulusal gıysisi. 3/XVI. ve XVIII. yüzyıllar arasında
Avrupa 'da gelişen munarlık. resim ve müzik biçemi... Giy-
si kesımı. 4/ Emirlik, beylık... ttalya'da bir ova. 5/ Çapraz
çubuklarla yapılan pencere sıperi. 6/ Çıplak vücut resmi...
"Geceyse ay hemen tazeler —- 'leri" (Cemal Süreya). 7/
Sıktntı verme, üzme... Genellikle boynuz ya da hayvan başı
biçiminde yapılan antık kap. 8/ Madencı ocağı... Mantar
katmanı çoİc gelişen bir tür meşe. 9/Zonguldak yöresıne öz-
gü bir halk oyunu... "Baş, kafa" anlamında eski sözcük.