Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 18 ŞUBAT 1996 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
'Liderlikhastalığı' tehlikelidirM0SK0VA
HAKAN
AKSAY
Iktidar nıye bu kadar önemli?
Liderlik kavgası neden bu denli
heyecanlı ve acımasız? Bunca
yıldan ve bunca kandan sonra,
Boris Yeftsin'ın hâlâ iktidarda
kalmak istemesi niye? Neden
Türkiye'de iki ay boyunca en
fazla tartışıian konu, başbakanlık
koltuğuna kimin vücudunun
uygun yerinin yerleşeceği?
Devletlerde,"ordulaıida,
partilerde, işyerlerinde, okullarda
ve evlerde kimin "bir nıımara"
olacağı niçin böylesine yaJcıcı bir
soru?.. Liderliğin tadınj gerçek
anlamda tatmayanlar, insanlan
yönetmenin ûstünlükJerini
duyumsamayanlar, iktidann
keyfini bilmeyenler için bu
sorular fazla anlam taşımayabilir.
O rolü tanımıyorsanız, o tutkuyu
da kolay kolay anlayamazsınız.
Ah, o ne tutkudur!.. Eğer lider
sizseniz, olduğunuzdan daha
güçlü, daha güzel, daha iyi ve
daha akıllı sayabilirsıniz
kendinizi. Çevrenizdekileri, birer
sirk hayvanı gibi eğitme firsatına
sahipsiniz demektir. Bu iyi
eğirilmiş yaratiklar, siz çıplak
dolaşırken ne güzel giyindiginizi
anlatabilecek kadar
yetenekJidirler. Sizin
bulunduğunuz ortamlarda,
dudaklannızdan çıkacak sözcügü
soluğunu tutarak bekJeyenler,
elinizin bir işaretiyle harekete
geçenler, bir bakışınızla duruşuna
ve oturuşuna çeki düzen verenler
bulunur. Yalnızca sizin
söyleyebileceğiniz sözler,
yalnızca sizin yapabileceğiniz
şakalar, yalnızca sizin
koyabileceğiniz tavırlar vardır.
Başka herhangi birinin ağzında
hiçbir anlam taşımayacak bir
cümle, sizin dudaklannızdan
döküldüğünde "tarihi" önem
kazanabilir.
Aptalca sözleriniz bile dilden di)e
dolaşabilir. Birtekjesrinizle
ününüze ün katmanız ve
başkalanna örnek olmanız
mümkündür. Sizin saç biçiminiz
ve giysileriniz, yeni modalar
yaratabilir. Sizin gecmiş yıllarda
yazdığınız bir şiir, yaptiğımz bir
resim, beğendiğiniz bir şarkı,
gazete sayfalanna ve televizyon
ekranlanna günlerce konu
olabilir. Sizin sevdiğiniz yemeği
ve tuttuğunuz takımı bir başka
merakla sorarlar. Sizin anneniz,
eşiniz ve çocuğunuz, öteki
annelerin, eşlerin ve çocuklann
yanında "uzayh" gibi
bambaşkadır. Sizin
öksürüşünüzün, parmağınızdaki
yüzüğün ve ayağınızdaki nasırtn
bile "ulusal çapta" tartışılma
olasılığı vardır. Evet, bu kadar
ilgi sizi bunaltır; özel yaşamınızı
gizlerken yorufursunuz;
istediğiniz zaman yalnız
kalamazsınız. Ama bu tür
sıkıntılan yaşadığınızda, aklınıza
"Ya ilerde bir gûn halk ve basın
bana hiç ilgi göstermezse"
sorusunu getirirseniz,
yakınmaktan vazgeçersiniz.
Çünkü siz artık eski siz
değilsiniz. Başkalannın ilgi
merkezinde bulunmadan mutlu
olamazsınız. Tanımadığınız
insanlann size yönelik saygı ve
korku duygulannı
duyumsamadan rahat
edemezsiniz. "Otorite" olmanın
keyfinden uzak yaşayamazsınız.
Işleriniz olağanüstü yoğundur
elbette. Sıradan insanlar bunu
anlayacak kadar akıllı değıldir.
Zaten sıradan insanlann yazgısı,
sizin altına imza attığınız
kâğıtlara çizilir. Oniara zaman
zaman kızarsınız, adam
olmayacaklannı söylersiniz.
Cezalandırdığınız, hapislere
attığınız, savaşlara sürüp
öldürdüğünüz olur. Bazen de
acırsınız, iyilik etmeye
çalışırsınız.
Ödüllendirirsiniz onlan; "aferin"
diyerek, ya da yanınızda bir
yerlere oturtarak. Bütûn bu
haklar yalnızca size airtir. Karşı
cinse duyduğunuz açlığı
gidermeniz kolay değildir; hele
bunca göz ve kulak arasında.
Ama karşi cins, iktidara egemen
olanı ele geçirmek için yanar
tutuşur. Bunu bildiğiniz için, her
rürlü eksiklerinize ve
biçimsizlikJerinize karşın
kendinize güvenirsiniz. Kimi
özlemlerle içten içe lavransanız
bile, aynada bir "yeryüzü
tannsı"gördüğünüz için. insan
yanınızı bastınrsınız. Işinız
zordur. Çünkü "lideriik
hastahğın
nın virüsleri aklınızı ve
ruhunuzu teslim almıştır.
Fransızlann
küçük tasarruflan
PARIS
MİŞEL
PERLMAN
Ille tüketim! Bunu isteyen kim?
Komşusundaki eşyalan kıskanan,
aradaki mesafeyi azaltıp, "Şimdi bende
de var, hem de en âlâa" diye düşûnen
ev hanımlannı parmakla göstermeğe
calışıyorsunuz galiba. Ama, işler öyle
değil. Hiç mı hiç değil... Bu durumun
altından çapanoglu çıkar mı? Derhal
şunu söyleyelim kı, eğer bu soruya
"evet" yanıtım veımeye
hazırlanıyorsanız, yûzde bin hakhsınız.
Bunun nedeni ıse olası bir kaprise
kesinlikle bağh degil. Çünkü, tüketimi
dört gözie bekleyen, Başbakan Alain
Juppe'den başkası değil... Şimdı, şöyle
başımızı çevirip geriye bir bakalım. Ve
de Juppe'yı az da olsa anlamak
istiyorsak, karmaşık bir ekonomik ve
parasal durumda yaşamakta olan
Fransa'nın karşı karşıya kaldığı şu
istihdam sorunuyla cebelleştiğıni
vurgulamaktan geri kalmayahm.
Buyurun size en son durum: Gariban
işsizlenn sayısı yıne 3 mılyonu aşıp
başını altnış gıdiyor. Aralarında en
kalabalık olanlar da gençler hâlâ! Gel
de, öfkelenme. Peki, bütün bunlar bir
yana, Başbakan Alain Juppe niye
bekler tüketim artışını? Bu sorunun
karşılığını buimak hiç de zor değil
Tükeümin artışı halinde, tasarruflan
kaynakJanan para, kredi faızi
düşürüldüğü takdirde "uyanacak",
alışveriş canlanacak, ekonomik
kuruluşlar ferahlayıp ardından çalışma
imkânlan sağlayacak manen bitkin
işsizlere. Diyeceksiniz ki, böylesine
kısa ve ayrıntısız bilgi yeterli değil ki...
Burada, şimdi, gelişmeleri
mikroskopla incelesek ne yazar ki!
Alan memnun, veren memnun ha?!
Söylemesi kolay. Yoksa, güvenini
yitirmiş, yannından kaygılı vatandaş,
bankadaki birkaç frankını sürmez
derhai piyasaya. Üstü başı kan ter
içinde biriktirdiği paralan harcamadan
önce, kim bilir kaç kez, santimine
kadar hesaplar yapmıştır emekçıler. Ve
de diğerleri. Küçük halk tasarruflanna
Fransa'da "yün çorap" lakabı takılalı
bir hayli oldu. Aynca, bu boyuttaki
mütevazı tasarruflann simgesidir
"lasamıf Sandtğı". Bununla oynamak,
hele hele verdiği faızin oranına
olumsuz bir davranışla müdahale
etmek büyük tepkiier doğurur. Jşte,
Başbakan AJain Juppe ile danışmanlan
düşündü durdu sandığın verdiği faizi
nasıl düşürüruz diye. Ve olan oldu.
Geçenlerde, 1995 Mayısf ndan şimdiye
dek 6 ekonomik program ortaya
sürnıüş hükümet başkanı, nihayet
karannı venü: "A" kitapçığının bugüne
dek yüzde 4.5 olan tüketim faizi bir
puan gerileyerek, yüzde 3.5'e indirildi.
Sağ iktidar, bu hesap sahiplerinin artık
daha kolay para harcayacağı
görüşünde Tabii, bu durumda, daha
önce "Tasamıf SandtğTnın sağladığı
faizi "haksz" gören bankalar da şimdi,
uyguladıklan faız oranını azaltmak
zorunda kalacak. Juppe'nin son
planmda, elbette ki, daha başka
önlemler de yer almakta. Şu durum
karşısmda emekçiler, emekliler, gözleri
kapalı, kendilerini düşük tüketim
faizlerinın kollanna mı atacak? Yoksa
sürdürecekJer mi hesap ameliyelerini.
Parasal spekülasyon oyunlanndan fazla
bir şey anlamayan bu mütevazı kışıler,
adeta "zoraki tüketim"e kaptınrlar mı
kendilerini dersiniz... Bunun kesin
yanıtım zaman verecek!
İrlanda
banş
istiyor
Dış Haberler Servisi - İrlanda'da binlerce
insan önceki gün IRA'ya (trlanda
Cumhuriyetçi Ordusu) 'şiddete son
ver'demek için yollara döküldu.
Kuzey trlanda ile Ingiltere yönetimi
arasında başlatılan banş sürecine en azından
bir şans daha verilmesini isteyen bu savaş
yorgunu insanlar, irlanda adasının dört bir
>_ jonş mıtingleri düzenlediler.
Halka dağıttığı beyaz kurdelelerle bir banş
kampanyası başlatan İrlanda Cumhuriyeîi
Başbakan Yardımcısı Dick Spring,
Dublin'deki mitingde yaptığı konuşmada
"trlanda'yı önemseyen herkes için geçen
hafta yaşamlarınm en kötü dönemi oldu"
diye konuştu.
Bay Microsoft
ile göz göze
STUTTCART
AHMET
ARPAD
Stuttgart'ın ünlü
otellerinden birinin
banndayız. Masalar tek-tük
dolu. Daha erken sayılır.
Sohbet ediyoruz. Dostlardan
bıri bu otelın ön büro
müdürü. Onun davetlısiyız.
tşlerden söz ediyor. Otelin
şu sıralar pek dolu
olmadığını, yerh-yabancı
işadamlannın gıttıkçe daha
az geldığini, kentteki
dünyaca ünlü sanayi
kuruluşlannın bile bir
markın hesabını yaptığmı
anlatıyor. Simgesi yıldız
olan otomobıl fabrikası da
on binlerce işçıyi kapının
önüne koyduktan sonra
Stuttgart'ın, özellikle
sanayiciler, isadamlan,
polıtikacılar ve sanatçılan
mısafır eden beş yıldizlı üç
otelinde toplam yatak sayısı
2000. Yıllık doluluk
ortalamajan ise %50'nin
altında. Ön büro müdürü
dost susuyor. Bann kapısına
bakıyor. Yeni gelenler var.
Hemen bannen Mer'e el
edip yanına çağnyor. "Vip"
diye fisıldıyor. Peter hızla
müştenlerin yanına gıdiyor.
Gelenler Amerikalı. Işadamı
olduklan belli. Neşeleri
yennde. O gün işler iyi
gitmış olmalı. Barmen,
karşımızdakı büyük masada
yer gösteriyor. Rahat
koltuklara Amerikanvan,
uzanır gibi oturuyorlar. Dost
dönüp, "Taıudın mı?" diyor.
"Kimi?" "Şu
gözlükJüsünü..."
Sözünü ettiği, 40 yaşlannda,
tipik Amerikalı banker
görünümünde biri.
"Gözüiğii yüzüne göre
büyük*\ diye bır an
düşünüyorum. Ceketi de bol
ve ütüsüz. "Tanıyamadım"
dıyorum. Diğerlen de adamı
tanımıyor. Dost gülümsüyor.
Ağzından tek bır kelıme
çıkıyor: "Mfcrosoftî"
"Bill Gates!" Ağzınuz acık,
karşımızda oturan sempatık
görünüşlü Amerikalıya
bakjyoruz. Buluşlan ile son
yıllarda bılgısayar dünyasını
birbinne katan demek bu
adam. Amerikanın en
zenginı. Genç yaşında 15
milyar dolann sahibi.
Rockefeller'dan bile zengin.
İyi bir terzinin elinden
çıkmadığı belli olan takım
elbise yenne blucin-kazak
giyse, stnavlara gire çıka
diplomasını bir türlü
alamayan yaşı geçmiş
üniversitelı sanırsınız.
Hızlı hızh konuşuyorlar.
lşleri söz ettikleri belli.
Davos, Varşova, Frankfurt
sözleri kulaga geliyor. Bill
Gates, masada oturanlardan
bıri ile senli-benli. "Avrupa
meneceri'', diyor otelin ön
büro müdürü dostumuz.
"Bugün Daimler-Benz'de
işleri vardı_" Bıldiğim
kadanyla Stuttgartlı dev
şırketin yan kuruluşu Debis,
bılgısayar pazannda söz
sahibi olmak çabasında.
Microsoft ile ortaklaşa mı
çalışacaklar yoksa?..Bıll
Gates ılk başanya
eriştiğınde 20 yaşında bir
kolej öğrencısi idi.
Microsoft firmasım o
yıllarda kuruyor. Bir kaç yıl
içinde de geleceğini sağlam
temellere orurtmasıru
beceriyor. Dev bilgisyar
kuruluşu IBM'e "Dise
Operation System" DOS'u
satıyor. Ardından Windows,
geçen yılın güzünde de
Windows '95 ile bılgısayar
pazannı altüst ediyor. Şu
anda dünyada 20 mılyon
PersonaJ Computer, BiJl
Gates'in programı ile
çalışıyor. Ve bu başannın
sonu gelmeyecek gibi. Her
gün bir kaç bin yeni müşteri
Microsoft satın alıyor.
Bill'in kuruluşu rekordan
rekora koşuyor. 1995 yılı
cırosu 6 milyar dolardı.
Emrinde 18 bin eleman
çalıştıran bır işveren Gates.
Elınde vıskı bardağı,
koltuğuna ıvice gömülmüş,
ikide bir gözlüğunü düzelten
bu adam hiç de kendıne
güvenen, çok başanlı insan
görünümünde değil. Tam
tersıne, buuz çekıngen,
biraz temkınlı, yeni
yatınmlardan kaçınan biri
gibi. llgınç bır kişiliği
olduğu mutlak. Bir yerde
okumuştum.
Windows '95 programını
piyasaya sürerken 500
milyon dolarlık yatınmı
gözden
çıkardığını, yemeklerden en
çok soğuk pizza ile hazır
Spagettryı sevdığini, eşini
arada sırada McDonald's
lokantalannda yemeğe davet
ettigini. Anlayacağıruz,
Amerika'nm bu en zengin
adamı tipik bır Amerikalı...
Terörle yaşamanın dayanılmaz 'hafifliği'Yıllar önce Istanbul'a gelen yabancı
tunstlerin dikkatini en çok çeken
şeylerden bıri, polisın ve askerin,
sokaklarda ne kadar çok dolaştığı, üstelık
nasıl olup da silahlannı uluorta
sergileyerekdolâştığıydı. 12 Eylül
sonrasında özellikle askerlerin
tüfeklerinın ucımda süngü takılı olarak
halkın içinde devnye gezmelerini,
Amerikalı bır arkadaşım, "üpkı
fDmkrdeki gibi" diye nitelemişti.
Amenkalının sözünü ettiği filmler, hiç
kuşkusuz bızımkı gıbı "sılö*'yönetilen
ülkelerde geçen fılmlerdi. Ama daha
sonralan, hem Türkiye alıştı bu fılmlere,
hem de yabancılar şiddet eylemlerini
kendi ülkelerinde daha çok yaşamaya
başladıklannda. sokaklarda namlunun da
süngünün de bombanın da bır gün olağan
bır manzara haline gelebilecefini, herkes
görüverdi Londra'da önceki gün, en işlek
caddelerden birinde yol kesip kimlik
soran, elindeki makineli tüfeği halkın
üzenne dogrultan Ingilız polislerinı
görünce, hemen o Amerikalı arkadaşımı
ve lstanbul'daki pohslere "uzayü
varaüklar" gibi bakan, dığer yabancılan.
Ingilizlen ve Fransızları hatırladım.
IRA'nın ateşkesi bozması ile, "banş
uykusu"ndan çabuk uyanan tngiltere,
yeniden bomba, mermi, silah, suikast,
alarm, kapanan yollar, barikatlar, kimlik
kontrolleri ile tanıştığı günlere dönüverdi.
Çevreye şöyle bir baktım: Metro ve
trenler çalışmaymca, "Allah betalaruu
versin bu teröristleriıı_" diyen John ya da
LONDRA
ZAFER
ARAPKİRLİ
Davıd'ın. "Üç tauesini saOandjracaksuı bu
bölücülerin. bak bir daha bir tanesinin
paçası sıkar mı bu halü yemeye—"
şeklınde ahkam kesen Ahmet ya da
Mehmet'ten farkı var mıydı? Londra'nın
süslü salonlannda haybeye lafazanlık edip
"Meselenin antrifıksivonu, löjümfiye
edümezse, bu frimvatöjiriyeJeri,
komifarjömpf haline getinnek zor,
azmm-" muhabbetı yapan Mr. Martin ile,
"Ashnda beıı hep soylcmişimdir. Bu
btn lamsal dfirtüleri, tilibeciınsd verikrle
boyuüandırnıaktır, bu sorunsalm asd
betimknmesi gereken yani-" dıyen (!)
sevgili entel kardeşim Münevver, ne kadar
da yakın akrabadırlar. Londra'nın ıslak
caddelerinde trafiği saatlerce durdurarak,
ya da masum insanlan bir gece vakti
işinden dönerken havaya uçurarak
"bagunsızhk mücadctesi" verdiğini sanan
Belfastlı Seamus ile, köy basıp çarşı
bombalayarak, çocuk öldürerek "vatan
kurtaran" Şeyhmus'un kan kardeşi
olduğundan hiç kuşku duyar mı insan?
İnsanlan. dünyamn neresinde olursa
olsun, silah, acı, gözyaşı, zincir, işkence
ile tanıştıran bu kardeşler arasında,
yüksek yûksek tepelerde ve koltuklarda
oturup da "bir kanş topraie bir çakıl taşı
büe-." edebiyatı yapan ve çözüm yerine oy
peşinde koşan, hem silaha ve şiddete
davetıye çıkanp, kendisi de bunlardan
vazgeçmeyip, "kafalannı ezeriz"
safsatasıyla gezinen, lacivert elbiselı (ya
da tayyörlü) ağabeylerimizi ve
ablalanmızı da anmadan gecmeyelim.
Onlar ki, Londra'nın orta yerinde,
nonnalde değil makineli tüfek, çakı bile
taşımayan Ingilız polisınin o komik
görüntüsünü hazırlayan, tstanbul'da ya da
Siırt'te, Istıklal Marşı eşlıginde yargısız
infaz yapüran, sonra da "nasıl çözeceğiz?''
diye kara kara düşünen biçarelerdir. Her
yerde, onlann maceralan vardır...
Toronto'nun iki
milyarlık hazinesi
TORONTO
İLDENÎZ
KUKTULAN
Bir pazar gününün düşündürdükleri..Stockholm'ün Arlanda Havaalanı'nı severim. Kent
merkezinden otobüsle 40 dakika tutar. Bizden
gelenler ve bıze gidenler olduğu zaman, her yer
vatandaş dolar. Bunu nihayet anlayan üst kattaki
kafeteryanın yöneticileri, masalara koyduklan küçük
bayraklar arasına bızimkiru de koymuşlar, üsteük
tavana kocaman birkaç Türk bayrağı da asmışlar.
Bizirrde rekabet eden tek ülke, Japonya. llginçtir, hiç
Yunan bayrağı görmedim. Hani alışmışız yıllardır
yurtdışında yaşarken, "önce onlar. sonra bizler" diye
düsünmeye. Gec«n pazar, sevgili Oral'ı (Çalışlar)
uğurlarnak için Arlanda'daydım. Bir hafta burada
kimlerin peşinde koşturduğunu. yakında
öğreneceksiniz. Bir yolcuyu uğurladığım zaman,
uçağın kalkmasını beklemek gibi bir huyum vardır.
Buna o arada iki bira içmek ıçın bahane olarak
bakanlar da olabilir. Oral'ın THY'sinin kalkışını
STOCKHOLM
beklerken, çeşitli gazetelere bır
göz attım. Bir kadın
meslektaşlannın cinsel ve başka
biçimlerde taciz edilmesinden
ötürü işten elçektirilen 60 polis,
gazetelerin birinci sayfasındaki
konuydu. Ya suçlular ortaya çıkjp
itirafta bulunacaklardı ya da 60
kişi birden suçlu yerine
konulacakb. Kadın amirin
eldivenlerine cam kınklan dolduran, onun adına
pornografik araç gereçler ve yayınlar sipariş eden,
otomobiline hasar veren ve hatta köpeğiyle bile
uğraşan adamlar günışığına çıkartılacaktı. Pohs
müdürü, "Adi suçhılara bizim meslekte yer yok"
diyordu çok kararlı olarak. "halkın polise olan
güvenini konımak zorundayız."
GÜRHAN
UÇKAN
Bır başka haber, eğitim süresinin
daha az olmamasına karşın, erkek
bir mühendisten daha az ücret
alan bir ebenın durumuydu. lş
Mahkemesi, aradaki ücret
farkının cinsiyetten ötürü olup
olmadığını inceliyordu. Bu
konuda alınacak karar, benzen
diğer anlaşmazlıklarda yol
_ _ _ _ _ ^ ^ _ gösterici olacağı için, özel bır
önem taşıyordu. Aynı zamanda, ekonomik bunalımın
-büyük şirketlerin değil, sıradan vatandaşlaruı içinde
bulunduğu bunalımın- faturasının, en çok yalnız
yaşayan çocuklu annelere kesildiği açıİdanıyordu.
Işsizlik sigortasındaki son kesintiler, belirli tip
işgücünden başkasına hayat hakkı tanımayan yeni
dünyanın pazarlannda şansı olmayan orta yaşlı
kişilere ve özellikle kadınlara büyük darbe
indiriyordu. Oral'ın ucağı kalkıp Istanbul'a doğru
uzaklaşınca, her yolcu uğurlamadan sonra yaşadığım
burukluk ıçimi sardı. Pazar öğleden sonrasıydı.
yetişmesi gereken yazüar vardı; ev sorumlulukJan
bitmiyordu. Oysa içimden, ilk elime aldığımda 40
şayfasını büyük bır zevkle okuduğum Demir
Ödü'nün "Tatlı Bir Eylül" adlı son romanma, birkaç
kadeh kırmızı şarap eşliğinde kapanmak geçiyordu.
Otobüs Stocholm'e yaklaştıkça, ben uzaklaşıyordum.
Bu kentte, çok uzun süredir görülmemiş bir kış
yaşanıyordu; deniz bile donmuştu. Arlanda'da
beklerken başlayan düşünce zinciri, otobüs kent
mericezine varana dek sürdü. Sonra, hiçbir şey
olmadı. Tıpış üpış eve gidip, yazmam gereken
yazılan yazıp faksladım. Demir'in kitap da kaldı,
kırmızı şarap da. Bu arada, Oral da evine vardı...
Sarsılan ekonomide, tüm
işletmeleri çalkalanırken,
kımi zarar eden holdingleri,
dükkân kapılanna kılıt
asarken, Toronto'da sanat ve
kültür etkinlıklerinin bir
"sektör" olarak, yılda iki
milyar dolar ülke
ekonomisine katkıda
bulunması, herkesi şaşkına
çevirdi. "Toronto Sanat
Şurası"nın yayımladığı
yıllık raporda; Şûra Başkanı
Anne Collins, bu
beklenmedik sevindirici
durum karşısında, "tfcaret
erbabı"na seslenerek
"şoping senter" yerine
yatırımlannızı bizim
sektöre yaparsanız, hiç
sıkmtı çekmeden, riske
girmeden, çarçabuk u
köşeyi
dönersmiz" anlamına gelen
şu ifadeyi kullanıyor
raporda: "Sanat ve küJtür
üretim carkına giren her
dolar, başka sektörlere
girmesinden çok daha fazla
dolarlar getirecek ve
sonuçta,ülke
ekonomtsini
canlandırabilecek ve
yeniden
yapılandırabilecektirf
Haksız değil tabii, kimi
zaranna çalışan sanatçı
grupların yılda 20
milyon dolarlık bir yük
• getirmelerine karşın,
sanat sektörünün kazancı,
bölgenin tunst celbeden
Rocky Dağlan ve Niagara
Şelalesı'nin kazancını
şimdiden ikiye katladı.
Toronto Sanat Şûrası
raporu, bu kazancın
sanatçılara olan yansımasıru
şöyle açıklar: "150 fjyatro
grubu. 150 dans topluluğu,
100 müzik organizas>onu ve
aynca 500 kadar bireysel
çahşan sanatçıya, 4.7 milyon
dolar prim ödendL"
Rapor, devletin. bu sektör
elemanlanna yeni konan
ağu" vergi yükü karşısında
ezılmesine mani olmasını
öngörürken, sanatçıyı
önemsememenin devletin
para kaybı olacağını
anımsatıyor. Verimli bir
endüstri kişiliği kazanan
Toronto sanatsal
etkinliklerinin, bu kentin
geleceğinin yeniden
biçimlenmesinde söz sahibi
olacağı anlaşılmaktadır.
Kolavlıklar dileriz.
KEMALÎST ABDURRAHİM HOCA'NIN OĞLU
CAHİT GÜÇLÜ
ÖLDÜ
CAHÎT GÜÇLÜ BIR YURTSEVERDİ.
AÎLESİ
Başka Türkiye Yok.
Haydi Fidan Dikelim.
ORMAN BAKANLIĞI
AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON
KONTRQLU
GENEL MÜDÜRLÜĞU
"TEKERLEKLt SANDALYE
KAMPANYASINA KATKIDA BULUNMAK
BtR INSANLIK GÖREVÎDÎR"
Ziraat Bankası Sirkeci Şb. 304420/718-5
Bedensel Eng. Dayanışma Der.
Tel: (0216) 370 81 66 - 44108 34
BEYOĞLU19. NOTERLİĞİ'NDEN tHTARNAME
Tarih: 12.2.1996 / Y.No: 6085
Keşideci: fktisat Finansal Kiralama Anonim Şirketi'ne vekaleten Av. Halil Aldırmaz, Büyükdere Cad. No: 165 ESENTEPE-İSTANBUL
Muhataplar: Polen Pazarlama Ithalat Ihracat A.Ş. Yalova Yolu Burselkur Sitesi P.K. 572 16200 BURSA. Yassıören Cad. No: 14, HADIMKÖY-ÇA-
TALCA-İSTANBUL Burselkur Makına Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Yeniyalova Yolu Orman Fidanlığı Karşm - BURSA Açıklamalar: 1) Şirketi-
miz ile muhataplar arasında 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu çerçevesinde T.C. Bursa 9. Noterlifi'nde 14.05.1993 tarih, 29764 yevmiye sayılı, 93-
239 sözleşme numarah, 18.06.1993 tarih, 37954 yevmiye sayılı, 93-318 sözleşme numaralı düzenleme şeklınde finansal kiralama sözleşmeleri akdedil-
miştir. 2) Muhataplar finansal kiralama sözleşmelerinden doğan 2.462.027.569.- TL. kira ve 16.244.261.- TL. sigona borcunu bugüne kadar ödememiş-
lerdir. 3) Muhataplara 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu'nun 23. maddelen ile fmansal kiralama sözleşmeleri gereğince, 2. maddede yazılı toplam
2.462.027.569.- TL. kıra ve toplam 16.244.261.- TL. sigorta borcunu, ihtarnamemizın tebliği tarihinden itıbaren 60gün içinde ödemelerini ihtar ederiz.
4) Muhataplann tayin ettiğimiz bu müddet içinde 3. maddede yazılı borçlannı ödemedikleri takdirde sözleşmeleri ışbu ihtarname ile feshedilmiş ol-
duğundan; a- Muhataplann 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu'nun 25. ve sözleşmelerin ilgili maddeleri gereğince finansal kıralamaya konu, AC
91/E model döner bıçak sistemli N.16 iğneli Chenille marka iplik dokuma makinesı ve 4 adet Thema 11 E Tıp Soıuet marka mekiksiz dokuma tezgâhı
işbu ihtarnamenin tebliğini müteakip 60 günlük yasal sürenin sonundan itibaren 5 gün içinde şirketimizin kanuni ilrametgâhı olan Büyükdere Cad. No:
165/1 ESENTEPE - tSTANBUL adresinde hazır bulundurulmalanru teslim etmelerini, b- Keza ademi tedıye sebebı ilç muhataplann Finansal Kiralama
Kanunu'nun 25. maddesi, sözleşmelerin ilgili maddeleri gereğince bütün finansal kıra borçlan muaccel hale gelece£inden 2.462.027.569.- TL. kira bor-
cu ile birlikte ileriye dönük 217.296.- DM. toplam kira borcu ve 16.244.261.- TL. sigorta borcu (işleyecek faızelen ve d'^er alacakJanmızı talep hakkı-
mız saklı kalmak kaydı ile) 4-a maddesindeki süre içinde şirketimize ödemelerini ihtar ederiz.
5) Aksi halde; a- Ademi tediye tarihinden itibaren sözleşmelerin ilgili maddesi gereğince %200 faız tahakkuk ettirleceğini, b- Temmatlann nakde tah-
vil edileceğini, c- Kiralananlann kanuni yollara başvurularak geri alınacağım, d- Alacağımızın tahsili için muhataplar hakkında hukuki takıbat yapıla-
cağını, e- Emniyeti suiistimal suçu nedeni ile cezai kovuşturma isteneceğini, f- Diğer hukuki ve cezai yollara başvifulacağmı ıhbar ve ıhtar ederiz.
Saygılanmızla...
Keşideci: tktisat Finansal Kiralama Anonim Şirketi'ne vekaleten Av. Halil Aldırmaz. tlgilinin şahıs ve hüviyeti dairece marufumdur.
Müstenit: Dairemizden tanzim ve tasdikli 17.4.1995 tarih ve 13672 sayılı vekâletname ile yetkıli olduğu görüldi. 29.8.1995 tarih ve 29546 yevmiye
no ile muhataplann ticari ikametgâhlanna gönderilen tebligâtlar gösterilen adreslerin boş olması nedeniyle tebliğ edilemeden geri dönmüş olup, ilgili-
lerin başkaca adresleri olmadıgından bu ihtarnamenin ilan yoluyla tebliğine karar verilmiş olmakla işbu ihtamame -nuhataplara tebliğ olunur.
Beyoglu 19. Noteri
I. ŞENER YUNUSOĞLU
Basın: 71594