26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3EYLUL1995PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER CHP'nin Kadınâ Sözü..l Halk, karanlığa itiliş nedeniyle CHP'den hesap soruyor, olanlar- dan CHP'yı sorumlu tutuyor, CHP'yi silkeliyor. Haklıdır da. Laiküğe. aydınlanma devTİmine, kadının insan haklanna yapılan saldtnlar kimden sorulsun? Dr. DEMET IŞIK CHP Parti Meclisi Üyesi 1 2 Eylül darbesiniıv ülkemizin demokratik gelışmesine, sivil toplum yapılanmasına verdiği zarann altından kalkabilmek ıçın on beşyıldırçabasarfedi- \oruz. 12 Eylül darbesı ıle sol siyasette açılan yara özellikle büyüktûr. Çimkü sosyal demokrasinin temeli olan özgürîük. eşitlık. adalet. dayanışma. de- mokrası \e barış ideallenni birlikte ger- çekleştireceği ve onun doğal kaynakla- n olan parlamentoyu, siyasal partileri, sendıkalan, sivil toplum örgütlerini tah- rip etmiş, dağıtmıştır. Darbenin hedefi, başında da sonunda da sol ideoloji ve onun temel hareket noktası emekolmuş: yasaklar. bu nedenle sosyal demokratla- nn örgütlenmesini, bırleşmesini, güç- lenmesinı engellemeye yönelmış, buna koşut (paralel) olarak da 1982 Anayasa- sı toplumun dınamik kesımleri olan ka- dınları. gençleri. emekçıleri, aydınlan siyasetin dışında birakmıştır. Özellikle CHP ve DlSK'in kapatılışı bu hedefi gerçekleştirmiş, siyaset çemberi iyice daralmıştır. Bu daralmalardan bölündük. geçişler yaşadık. kadrolanmız dağıldı. Siyaset üretiminde, kitlelerle iletişimimizde ge- riledik, örgütsel yapımız güç kaybetti. tdeolojimiz bizim dışımızda sag kadro- larda ve eski solcu desteklerle sorgulan- dı. Sosyal demokrasinin bağımsızhkçı ve ulusalcı değerleri. eşitlik. özgürlük ve dayanışma ilkelerinin 'yeni dünya siya- seti'ne denk düşüp düşmedığı tartışıldı. Eşzamanlı olarak da emperyalızme, sömürüye. sultan-halifeye baş kaldıran Anadolu halkının ve önderi Mustafa Ke- mal Atatürk'iin Kurtuluş Savaşı yok sa- yılmaya çalışıldı. Laik Türkiye Cumhu- nyeti ve Atatûrk devrimleri her gün sal- dınya uğradı. Karşıdevrimcilerin örgüt odağı Milli Egitim Bakanlığı'nın gerici kadrolan ve progTamlan ile yetiştirilen ve Suud Ara- bının parası ile vakıflaştınlan kökten- dinci güçlerbürokrat oldular. banka kur- dular, erk ve para sahibi oldular. Ata- türk'ün laik cumhuriyetini yıkmak için siyasete soyundular. Söndürülmek iste- nilen Atatürk'ün aydınlanma devrimi, karanlığa çekilmek ıstenılen Tûrkiye halkıydı. Yoksa Anadolu aydınlanma devrimi- nin can daman: şairler, yazarlar, düşü- nürleT, karikatüristler, genç Türkıye'nın yazısı, soluğu, sesi olan güzelim insan- lan yakılır mıydı? Dün Suudı Arabis- tan'da cuma namazı sonrası baş kesen şeriat kılıcı etrafında tekbir getıren dü- şünce. 2 Temmuz 1993 Cuma namazı sonrası yedi saat boyunca Sıvas'ta Ma- dımak Oteli'nde biz taşlanırken ve ya- kılırken bız. aynı hınç ve vahşetle tekbir getirdi. Din sömürüsü, din baskısı bütün şid- deti ile geldi kadımmızın başına. canı- na dikildi. Genç kızlanmızın. genç ka- dınlanmızın inançlan. ekonomik yok- sunlukları, eğıtım olanaksızlıkları sö- mürülerek şeriatin sokak gücü olarak kullanıldı. Şeriatçı öğreti uygulanarak karşıdev- rimin sokak örgütlenmesi, kadına karşı kadın kullanılarak yapıldı Kadın, kadı- nı sömürüye. karanlığa. kulluğa. kapan- maya. yok olmaya çekmek için seferber edildi.' Şeriat hükümlerine göre yönetilen devletlerde yargıç (hâkim), savcı, avu- kat olmalan söz konusu dahi olmayan kadınlar, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti koşullannda elde ettikleri hukukçu olabilme donanımlan ile mah- kemelerde kışkırtıcı ajan olarak kulla- nıldılar, baro başkanlan öldürüldü. Başı açık geziyor diye öğretmen ka- dınlar büyük şehirlerde sokak ortasında hırpalandılar ve kara tesettürlüler bu olaylan izledi. Kız çocuklanmız imam-hatip lisele- rinde hiçbir meslek sahibi olamayacak- lan bilinerek sadece din baskısı altmda erkek toplumuna ıtaati öğrenmeleri amacı ile eğitıldiler. Laik cumhunyeti ve Türkiye devleti- ni kuran Atatürİc devrim ve ilkelerinin mirasçısı olan CHP, cumhuriyetin laik ve demokratik değerleriyle güçlü, sos- yal demokrasinin evrensel ilkeleri ile çağdaş bir siyasi harekettir. CHP'nın halka bağımsızlık. özgürlükçü-çoğulcu demokrasi, devletin demokratikJeşmesi, ınsan haklanna, laikliğe, yönetimde ek- siksiz erdeme bağlılık sözü vardır. CHP'nin. halkının tamamına, amaön- celikle ve özellikle kadına; laik devlet, özgür bırey, yönetıme katılma, fırsat eşitliği, çağdaş eğitim sözü vardır. Bunun için de halk, karanlığa itiliş ne- deniyle CHP'den hesap soruyor, olanlar- dan CHP'yi sorumlu tutuyor, CHP'yi silkeliyor. Haklıdır da. Laikliğe, aydın- lanma devrimine, kadının insan hakla- nna yapılan saldınlar kimden sorulsun? Elbette Atatürk'ün partisinden soru- lacak; "Neden ideoloji kavganı verrni- yorsun" denecek. CHP, sosyal demokrasinin toplumsal dönüşüm projelerini gerçekleştirebil- mek için: kadını hem amaç hem de mu- hatap alarak partiye katılmasının gerek- lerini yerine getirmelidir. Bugün CHP'de sosyal demokrat birikim ve do- natımlanyla ciddi görevler alabilecek, dil bilen, müzakereci kadın gücüne du- yulan gereksinim ortadadır. Kadına sa- dece "Buyrun, gefin katılınr demekle olmaz. ÖrgütJenme projeleri ile kendi programlaruıı kendilerinin üretmesi ko- şullannın yaratılması ile ada> olabilme ve seçilebilme fırsat eşitiiğinin sağlanma- sı ile katüım gerçekleşebilir. Kadın ger- çekçidir, pratiktır. Neye katılacağını, na- sıl katılacağını, sonucun ne olacağını görmesi, somuta yaklaşması gerekir. Havanda su dövmek, doğayı üreten ka- dın için elbette zaman ve enerji kaybı- dır. Kadın bunu bilir ve değerlendinr. CHP, kadınuı, polıtikanın bütün ku- mmlannda ve parlamentoda yer alması gerektiği bilinci içinde ciddi kadın prog- ramlan üreterek, örgütlenme modelleri geliştirerek. her kademede kota uygula- yarak kadına ciddi siyasal güven vere- rek partisinin kapılannı açmalıdır. CHP, yaratacağı bu koşullarda kendi- sine katılacak kadın gûcünün devinimi ile hem örgüt hem kadro hem de ideolo- ji olarak güçlenecek ve açıhmlara kavu- şacaktır. Siyasette CHP'de yerini alması ile sosyal demokrat hareketin şimdiye ka- dar dışında bırakılmış güçlü ve eşit oda- ğı kadın, Türkiye'nin demokratikleşme- sını, çağdaşlaşmasını ve sosyal demok- rat hareketin gelişmesini beraberinde getirecektir.CHP, Atatürk'ün en büyük devrimi olan kadın haklan devrimini; kadınlarla beraber onlann varlıklanna, farkiılıklanna, kararlanna dayanarak tamamlamak ve gerçekleştirmeİc zorun- dadır. JJJJJJ U3 Adam Şenel, Prof. Levvontin, Prof. Dr. Nihat Bozcuk, Prof. Dr. Işık Bokesoy ve Prof. Dr. Ahmet inam tartışıyor GEIULER: MODERN PUT MU? • Bıyolojik indırgemecilik nedir'' • Genler ve işlevleri. • İnsanın fizıksel ve zihinsel niteliklennın ne kadarı genetik, ne kadan çevresel kokenli ? • Insanlann savaşmasının. erkek egemenliğin, yabancı düşmanlığının, saldırganlığın, suça yaıkınlığın. bıreycılığın. ozel mülkiyet duşkünluğünün. eşcınsellığm de genı olduğu ıddıalan ne kadar doğru? Doğu Perinçek, Turan Dursun'u anlatıyor • Muazzez llmiye Çığ Hz MuhaTimed'in teyemmüm taşı dedikterı, Asurtabietı • Dr Şukrij Günbtılut Örn«klerte Ortadoğu mıstısızmi • Prof. Dr. Metın Hotinli Gökb'lim dınsel dogmaları nası! yıktı? • Prof. Or. Hikmet Gökalp Bızde edebıyat endüstrısi var mıydt yok muydu' • Sadık Usta Kızılderılı kathamından zencı köle ticarettne • Hûseyin Batuhan Bihm eğıtımı üzenne • Prof. Dr. Ali N«in ve Prof. Dr. $aıak Alp«y Matemtuk Sohbetlen Abon* ItofuUan: Yurtiv 6 aylık 2S0 000 TL. yıllık 500.000 TL. Avrupa ve OrtadoŞu yilltk 60 DM, Amerika vc Uzakdoğu 60 S Abon* b«d«li için: Ender Helvacıoğlu Tûrkiye If 8ankası Istanbul- KıZ'ttoprak Şubesı Hesap No 1071 343S39 Posta Ceki No. 673654 Vuı;ma Adrcsi: Yol sokak. Polat Ce. Ağa Isham. Kat 5 Mec.dıyek4y/1stanbu ' T.l: (0212)212 1066 F«x: (0212) 288 48 0S Eylül sayısı bayilerde ARADABIR HÎKMET KURNAZ Bankaa, tktisatçı Uyanık, Her Zaman Uyanık! Tartışmasız, ekonomik faaliyetlerin bütün amacı insanların tüketımlerini karşılayan mal ve hizmetleri üretebilmektir. Doğal ki her ekonomi tükettiğini üre- temez. ürertığıni tüketmez. Her ekonomi tükettiğinin üstünde üretebilmek ıster ki, üretemediği mal ve hiz- metleri tüketmek için yarattığı üretim fazlasıyla dışar- dan alabilsin. Evden geceyle olan randevuma çıkarken; insan- lar, televızyonlannifi başında manşetten paparazzili, yıldolu, hırtdolu programlarda geceyi tüketiyoriardı. Yanıma yalnızca Attilâ İlhan'ın bir şiirinin dizesinden ödünç aldım' "Bu akşam/Hatıralar bırakmadı yaka- mı/Seninle hasbihale geldim memleketten." Yap- mak istedığım daha üniversitenin ılk yıllannda bize öğretilen Lorenz Eğrısı'ni bu kez çoktandır söylenen gelir dağılımı eşitsızliği yerine, tüketim dağılımmda gözlemlemek. Gtnı katsayısı'rv gecenın paparazzi mekânlarında hesaplamak. Vaktiyle düşüneh bir Aziz, nüfusun yüzde 60 gibi bir oranı aptal demişti. Sonrası başına gelmedik iş, hakkında söylenmedik söz kalmamıştı. Eğer düşü- nen Aziz biraz iktisat bilseydi, bu "hesapsız yalanı- nın" ne kadar doğru olduğunu da görebilirdi. Gerçek- te, edebıyatçı ile iktisatçıyı ayıran da anlatım zengin- liği değil, ıstatistiksel verilerin nerede, nasıl kullanıla- cağıdır. Bugün ülkemiz nüfusunun yüzde 80'i milli ge- lirin yarısının altında bir pay alıyor. Bu, genye kalan yüzd 20 nüfusa göre nüfusun yüzde 80'inin daha az tükettiğini. daha az yediğini, daha az beslendiğini gösterıyor. Genel kuraldır, her canlı organizma sağ- lıklı büyüyüp gelişmek için yeterli şekilde beslenme- ye gereksinim duyar. Beslenmek ise gerek ve yeter birtüketımı öngörür. Insanın fonksiyonel gelişebilme- si için gerek ve yeter beslenmeyi sağlayacak bir ge- lir dağılımı ülkemiz gerçeğinde pek görülmüyor. Oy- le ki, varsılla yoksulu bir paydada gösteren kişi ba- şına düşen milli gelir büyüklüğü bile ülkemizi yeter- siz beslenen ülkeler arasından kurtarmıyor. Kaldı ki, milli gelir hesaplamaları gelirden tüketilmeyen yatı- nma dönüşen tasarruflan da kapsar. Dolayısıyla, sart tüketime çıkan milli gelirin dağılımı düşünüldüğünde hangi nüfusun hane halkı geçim endekslerine bakın- ca tüketim yetersızliği ile siyasi iktidarlann aptallaş- tırma politikalarına itildıkleri anlaşılır. Milli gelirin yüz- de 70'i faiz ve rant gelirlerine ayrılmış olduğu düşü- nüldüğünde, iktidarlann gelir dağılımı politikalan da anlaşılır olur. Bugün ülkemiz milli gelirinin yüzde 60'a yakınını nüfusun yüzde 20'si tüketiyorsa ve milli ge- lirin yüzde 4'ünü başka bir yüzde 20 nüfus tüketi- yorsa ortada olan, aptallık değilse nedir? Şimdi ıstatistiksel verilere gereksinim olmadan söylenecek başka koca bir yalan da, toplumda her zaman %4 gıbi uyanık bir kesim olduğudur. Böyle bir yalan, ancak Aziz bir yalandır. Inanmak isteyen, res- mi verilerden söylenenin doğruluğunu kolayca gö- rebilir. Her şeyden önce uyanık olmak için uyuma- mak gerek. Bugün TV kanallannda izlenme oranlan baz alındığında, nüfusumuzun yüzde 96 gibi bir bü- yüklüğü, evlerinde sabun köpüğü türden program- lar karşısında keçiboynuzu tadında milli geliri tüke- tirken, nüfusumuzun her zaman uyanık olan yüzde 4'ü harcama yöntemiyle hesaplanacak milli gelirin yüzde 40'ını tüketmektedir. Söylenenin doğrulanma- sı için ıktisatçıların gelir dağılım araştırmasında kul- landıkları Lorenz Eğrisi'nln uyku ile tüketim arasın- da koordinatlandırılması yeter. Kuramsal olarak uy- ku özelliği ıle bilinen tarım toplumlannda görülen ge- lir dağılımı eşitsizlığı. sanayi toplumlarına göre daha fazladır. Yaratılan mıllı gelir büyüklüğünde de durum aynıdır. Dolayısıyla, uyku ile milli gelirin büyüklüğü ve dağılımı arasında ters bir ilişki olduğu kabul edilme- lidir. Milli gelirin faktör gelirleri arasındaki dağılımın- da da bu durum somuttur. Tarım sektörünün elde et- tiği pay uykuya olan yakınlıkta kendine yakın olan maaş ve ücret gelirleri toplamına koşutluk (paralel- lik) göstenr. Nüfusumuzun yüzde 50'ye yakını köy nü- fusudur ve bu nüfus milli gelirin ancak yüzde 16'sını almaktadır. Kuşkusuz. geçmişte 20. yy başlanna kadar işgü- cü saatlerinin uzunluğuna karşın, daha fazla uyunur, daha az tüketihrdi. Sonralan işgünü saatleri kısaldı- ğı halde, iş gücünün kendıni yenilemesi için gereken en az 8 saat hep aynı kaldı. Oysa, nüfusun yüzde 4'ü hep uyanık. Bu uyanıkhğın temelinde, an'lann kârın öğeleri olması yatar. Gerçekte artı değer kuramı kâ- nn öğeleri arasında an'ları da öngörür. An'ları yaka- lamak her zaman uyanık olmayı gerektirir. Hep uya- nık olan bu yüzde 4, nüfusumuzun büyük çogunlu- ğunun an'larını gecenin içinde yenıden rant ekonomi- sine dönüşecek şekilde tükettiklerinde de uyanık ol- ma özelliklerini sürdürmektedirler. Toksik madde kullanımı üzerine... turucu, uyancı ve delirtici ol- Her bağımlının hayatı boyunca sağlam 10 kişiyi aşılayacağı ve yine her aşılananın sağlam öbür 10 kişiyi aşılayacağı, bu durumun geometrik bir sıra ile devam edeceği düşünülecek olursa, Vietnam savaşı sırasmda 25.000 Amerikalı gencin toksik maddeye ahştınlmış olmasının Amerika'ya faturasının korkunçluğu anlaşılabilir. Dr. KRİTON DİNÇMEN • anhş olarak uvuştunıcu diyebi- ran basit sosyal, ruhsal ve bedensel faaliyetin devamı söz konusu olmadığı gibi, bazen, özel- likle barbıturat ve afyon türü maddelerin kul- lanımındaçok belirginleşen ve yoksunhıksend- romu diye tanımlanan korkunç sıkıntı, sırt-bel- etraf ağnlan, titremeler, sara nöbetlen, denn terleme, ateş, kalp-damar iflası, elektrolit den- ge bozukluğu, koma ve bazen de ölümle de nok- talanan çok ağır bir tablo ortaya çıkar. "Bağımhlık" genel adıyla belirtilen ve o on- on be!} günlük kısa balayı dönemini izleyip ço- ğu kez ömür boyu süregelen bu dönemde. kişı- de. ruhsal alanda genel bir yıkım gözlenir: Ka- rakter ve genel ahlaksal değerlerde yıkım, ze- kâ yıkımı. kişinin eski sosyokültürel çevresin- den kopması ve bu tür maddeleri kullanan bir alt kühür grubu'na sığmması ile kendısını gös- teren sosyal izolasyon toksik madde bağunksı- nın psikıyatrik klinik tablosunu oluşturur. Ortaya çıkmasında çok kanşık biyokimyasal, psikodinamik ve sosyal etkenlenn ortaklaşa rol oynadığı ve yukanda çok kısa olarak klinik gö- rünümünü çizmeye çalıştığımız toksik madde bağımltitgı'nın sağaltılması da (tedavisi) o ka- dar ciddi, çok cepheli, uzun süreli ve sabır iste- yen bir süreçtir. Görülüyor ki, bağımblık yapan keyif verici madde kullanımı sadece kullanan kişiyi değil, fakat tüm toplumu ve hatta tüm insanlık'i teh- dit eden ağır bir hastalıktır. Önemle vurgulanması gerekiyor ki, bu çok ağır ve merkezi sınir sisteminde tahribat yapa- rak sürekli bir akıl hastalığının yerleşmesine de yol açabilen bu bağımlılık durumımun yayılma- sı da çok kolaydır. tşte bu nedenledir ki, üstte- ki paragrafta. hastalığın tüm toplumu, hatta in- sanlığı tehdıt ettiğini ışaret etmiş bulunuyoruz. Her toksik madde bağımlısı kişinin hayatı sü- resince 10 sağlam kişiye de bu durumu aşıladı- ğını -ve dolayısıyla, her yeni aşılamanın da baş- ka 10 sağlam kişiyi aşılayacağım ve bu duru- nlan bağunünk yapan keyif ve- rici toksik maddeler sıkıntı duygusunu geçici olarak ortadan kaldırmakta. bu durum da kişi- ye huzur. kendine güven, genel ve cinsel güç duygusunu verdirmeleri nedeniyle tarihin ilk yıllanndan beri kullanılagelmektedirler. Sıkıntı duygusunu kaldırması ve onun yeri- ne kişide huzur, kendine güven. genel ve cinsel güç duygusunun gelmesi ve de bazen. algılama- nın yüzeyden ince aynntılara inip zenginleşme- . si ile aynntılann coşkulu ve renkli bir dünyaya dönüşmesi; bunlara görsel, işitsel ve başka çe- şit varsanılann eklenmesi gibi çekici bir hayal dünyasının oluşması, insanlann bu tür madde- lere karşı sürekli bir ılgi duymalannın nedeni- dir... Ve de. tarihin derinliklerinden kök alan bu tür doğal maddelerin yanında, bu son yüzyıl içinde. kımya biliminin ilerlemesiyle yan sen- tetik ve sentetik maddeler üretilmiş olup liste, gün geçtikçe önlenemez bir şekilde artmakta- dır. Ne var ki, yukandaki paragrafta çizmiş oldu- ğumuz bu çekici tablo, yalanci olduğu kadar, çok kısa sürelidir de... tşte bu nedenle de. bu hoş durumun süregeldiği on-on beş günlük çok kı- sa döneme toksik maddenin balayı dönemi de- nilmektedir. Bu dönemden sonra maddenin bu hoş (!) etkısi süratle geriler ve kişi ilk günler- deki etkiyi elde edebilmesi için almakta oldu- ğu maddenin miktannı sürekli olarak arttırmak zorunda kalır. Bunun da ötesinde, bir süre son- ra. bu süratle artan miktar, herhangi hoş (!) bir etkiyi yaratması için değil, kişinın en basit gün- lük yaşamını sürdürebilmesi için alınmaktadır. Çünkü, artık. sözü edilen madde, vücuda sürek- li olarak alınmadığında. günlük yaşamı oluştu- mun da aynı şekilde devam edeceğini- düşüne- cek olursak, bu bağımhlığın tarihteki herhangi bir bulaşıcı hastalıktan ço1c daha vahim olduğu- nu anlamış oluruz. Vietnam savaşına katılmış Amerikalı bir akıl hekiminin çok ilginç savaş gözlemlerini taşıyan '365 Gün' adlı yapıtında bu durum açıkça be- lirtilmektedir. Kitabın bir bölümünde, Viet- konglulann Güney Vietnam'daki eğlence yer- leri ve barlarda görevlendirmiş olduklan kadın- lar aracılığıyla savaşa katılmış olan genç Ame- rikalı askerleri çok ucuz fiyatla piyasaya sürmüş olduklan bu maddelerle tanıştırma ve onlan bu maddelere bağımlı kılma projesini yürüttukle- rinden söz edilir. Unutulmaması gerekir ki, eroin gibi özellik- le afyon türevlerinde bağımlılığın oluşması için kişinin maddeyi bir-ikı kez kullanmış olması yetmektedir. Beş yıl sürmüş olan bu savaşta, rotasyon şek- linde, her yıl 50.000 yeni asker yollanmış. Ya- ni, savaş boyunca toplam 250.000 Amerikalı genç Vietnam'da bulunmuş. Kitaptaki bilgiye göre, ortalama, askerlerin yüzdelO'unun, yani 25.000 kişinin toksik maddeye ahştınlmış ol- duğu düşünülmektedir. Dolayısıyla, savaş sonunda 25.000 toksik madde bağımlısı Amerika'nın içine dağılmış bulunmaktadır. Ve her bağımlının hayatı bo- >xınca sağlam 10 kişiyi aşılayacağı ve yine her aşılananın sağlam öbür 10 kişiyi aşılayacağı, bu durumun geometrik bir sıra ile devam ede- ceği düşünülecek olursa, Vietnam savaşı sıra- sında 25.000 Amerikalı gencin toksik madde- ye ahştınlmış olmasının Amerika'ya faturası- nın korkunçluğu anlaşılabilir. Bir gazete yazısının sınırlılığı içinde açıkla- maya çalıştığımız keyif verici toksik madde ba- ğunhuğL,bugün için, dünyanın karşı karşıyabu- lunmakta olduğu en büyük tehlikedir. Ve bu tehlikenin yaygınlaştınlmasına vesile olmak, bunu bir kazanç ve ticaret aracı yapmak da in- sanhk'ın toplu yok olmasına yol açan bir suç- tur. Bu öyle bir suçtur ki, herhangi bir nedenle iş- lenmiş herhangi bir öldürme (katl) suçundan da çok daha ağırdır. Durum böyle iken, bu konuda bilgisizlik ifadesi olan herhangi pragmatist bir spekülasyonun \apılmasının da çok tehlikeli sonuçlara yol acacağına işaret etroek isteriz. DOK-SAN ELEMANLAR AR1YOR Ihracata dayalı üretimini sürdüren firma- mrzda yetiştirilmek üzere; ingilizce veya Almanca konuşup yazabilen • Fen Bilimleri mezunlan, • Mühendislik mezunlan, alınacaktır. llgilenenlerin özgeçmişlerini içeren baş- vuaılarını Personel rumuzuyla aşağıdaki adresimize göndermeleri veya fakslamalan ricaplunur. DOK-SAN A.Ş. Organize Sanayi Bölgesi- 20065 Denizli Tel. : (258) 269 10 32 Faks:(258)26910 33 ASSOS HOTEL NAZLIHAN Cuma-Pazar (2 Gece):Standart odada 2.150.00(1 TL. Balkonsuz ön odada 2J 50.000 TL. Balkonlu ön odada 2.750.000 TL Pazar-Cuma (5Gece): Standart odada 5.4)00.000 TL. tki kişilik odayı paylaşan 1 kişi yarım pansiyon Otel Disco'suna giriş ve birinci yerli içki ücretsiz İSTANBL'L İRTİBAT BİROSL: TeL: 0 212 250 94 45 - 250 71 09 OTEL TU:0 2S6 721^64 ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞt'nde sizi, özlediğinız sorumluluklar beklıyor . TeL: 275 50 82 Ataturk Kültur Merkezi 16/17 Eylül 1995 Saat: 20:00 Biletler Ataturk Kultur Merkezi ıle Esbank Bakırköy, Etiler ve Suadıye şubelerinden 1 Eylül'den itıbaren satın alınabilır. Esbank Express 24, Gençkart, Esbank Vısa ve Esbank MasterCard sahiplerine ve oğrencılere %25 ındırım uygulanmaktadır. Kirov Balesi ilk kez İstanbul'da! Esbank, 68. Kuruluş Yıldönûmü kutlamalan çerçevesinde, dünyanın en büyük bale topluluklanndan 253 yıllık Sankt Petersburg Academic Mariinsky Theatre Kirov Balesi'ni lstanbul'da ağırlıyor. Kirov Balesi, Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde, tam ikiyüz yıkhr dûn^ sahnelerinde sergilenen "Şımank Kız" balesini, çağımiEin ünlü koreograflanndan Oleg V'inogradov'un özgün yorumuyla, orijinal dekor ve kostümleriyle sunuyor™ Tüm sanatseverleri 16 ve 17 Eylül'de Ataturk Kükür Merkezi'nde seıçilenecek olan "Şımank Kız" balesini izlemeye bekliyoruz. ÇAYASLİYE HUKUK HÂKtMLİĞt'NDEN Davacı Hidayet Gök- men vekili Av. Burhan Hayran taraftndan davalı Münevver Gökmen aley- hine mahkememize açı- lan boşanma davasında davalı adına çıkanlan teb- ligatın bila tebliğ iade edildiği, adres araştırma- sında. davalmın adresinin tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılması- na karar verilmekle; Da- vacı vekili, dava dilekçe- sinde taraflann 1988 yı- lında evlendiklerini, da- valı eşin saygısızca dav- ranışlan ve bilhassa çok ağır ve edep dışı küfurleri olağan hitap haline getir- mesine dayanan bir ge- cimsizlik zuhur ettiğini, davalmın hakaretlerinin üçüncü şahıslann yanın- da da devam ettiğini, bu- na rağmen davacının evi- nin bütün ihtiyaçlarını gördüğünü ancak davalı- nın önceki eşinden olma kızının düğün günlerinde müşterek haneyi terk etti- ğini ancak adresini gizle- diğini nafaka almak pe- şinde olduğunu fiilen so- na ermiş evliliğin huku- ken de bitirilerek tarafla- nn boşanmalanna karar verilmesini talep etmiş olmakla, işbu ilan davalı Kadir ve Zeliha kızı, 1950 döğumlu Münevver Gökmen'e duruşma günü yerine kaim olmak üzere tebliğ olunur. Dunışması: 26.9.1995 DosyaNo: 1995/212 Basın: 39722
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle