28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 1995 PAZAft 8 PAZAR KONUKLARI Salih ZeldPeMn'egöre Türkiye'de *yapıpolisliği'kurtnakzo - İmaryetkilerinin belediyelerdeya da yerel yönetimlerde olması demokrasi için gereklidir, diyoruz. Attcak Türkiye'nin durumu da ortada. Yetkinin hem yerelyönetimlerde olması hem de bilimsel ve toplum yararına kullandması nasıl gerçekleşririlebilir? PEKİN - Evet, planlann yerel yönetimlerde olması gerekir. Atna Türkiye'de kurumlar yerli yerine oturmamıştır. Yerlerıne oturmayan bu kurumlardaki kaymalardan ötûrü, bütün bu plansızlıklar yaşanıyor. Bir planlı kent gelişmesini unuttuk. Bu iş maalesef Türkiye'de siyasetçilenn eline kaldı. - Yani kentlerdeki arazUerin yağmalanmastna cevaz veren kişiler siyasiler mi sizce? PEKİN - Çok net bir şekilde, evet. Hem uygulamada aldıklan kararlarla hem de var olan bazı kanun ve yönetmehklere zaman zaman yaptıklan müdahalelerle... - Peki sizce bunu neden yapıyoriar? PEKtN - Her toplumda olduğu gıbi imar, büyük bir rant oluşumunun meydana geldiği alan. Yerel yönetimleri hem bir yandan savunuyoruz hem de bunlann da kendilenne siyasi çıkar sağlama çabası ıçinde olduklannı görüyoruz. Büyükşehir Belediye Yasası da buna yardımcı olmuş, tam bir imparatorluk kurdurmuştur. Beledıyenın meclısınden geçmiş bir planı ya da bir plan tadilatını yeniden tadıl etme yetkisi veriyor. Türkiye'de pek çok SALİH ZEKt PEKİN - Izmir, 1945 doğumlu. uzun süre mimarlık yaptı. Türkiye'ye dönünce Orta öğrenimini Izmir'de tamamladı. Daha sonra Fransa'ya gitti. Bu ülkede de mesleğini sürdürdü. Geçen yıl Türkiye Mimarlar Odası Başkanı seçildi. SUNUŞ: Türkiye de yıllardır arazi yağması, inşaatlarda başıbozukluk, imar planlarının kişisel çıkarlar uğruna her türiü tahrifatı yaşanıyor. Yerelyönetimler son 30yıldır kentlerde bozuk planlama, gecekondulaşmaya göz yummak, kent alanlannda inanümaz ranûar yaratmak ve yarattırmakla suçlanıyorlar. Son olarak da hükümet başta htanbul olmak üzere, yerel yönetimlerin, yetki alanlarındaki imar yetkilerini kendi denetimi altına almak için kolları sıvadı. Türk insanının beyninde bu bağlamda çeşitli sorular oluşmuştu. Yetkiler, demokrasinin temel taşları kabul edilen verel yönetimlerde kahrken hem de bilimsel ve toplum yararına nasıl kullanılabilirdi? Mimarların ve Mimarlar Odası 'nın inşaatlarda neden yetki ve sorumluluklan yoktu? Planlara neden müdahale edemiyorlardı? Yerelyönetimler Mimarlar Odası 'nınproje denetimleri yapmasına nedenyanaşmıyorlardı? Üstüne üstlükde hükümet, inşaatları denetleyecek bir "yapı polisi "oluşturulmasıfıkrini ortaya atmıştı. Bunun işlevi ne olacaktı? Bütün bu sorulann yanıtlannı Türkiye Mimarlar Odası Başkanı Salih Zeki Pekin 'le konuşmamızda bulmaya çalıştık Türkiye'de kentbilinciyok'kent büyükşehir belediyesi oldu. Bunlann bazılannın alt beledıyeleri de yok. Tek başına büyük kent belediyesi oldular. Daha pek çok kent de büyükşehir belediyesi olmak istiyor. Çünkü devlet bütçesinden ahnacak yüzde 5 ödenekten yararlanmayı amaçlıyorlar. Işın çarpıklığının önemli bir ned'enı kaynak eksıkliği. Batı. yerel yönetımlerdeki kaynak eksıkliğini çok eşki dönemlerde çözmüş. Hatta Batı bile değıl... Türkiye Mimarlar Odası, Akdenız Mimarlar Bırlığı'nın kurucu üyesidir. Bu çerçevede bir grup mimar, Cezayir'e gitmişıik. Orada Rabat kentine hayran kaldık. Rabat, bu sorunu çoktan aşmış. Orada da KDV Yasası var. Rabat'ta doğan artı değerin yüzde 6O'ı o kentte kalıyor. Ama Türkiye'de ancak yüzde 15'ı kalmaktadır. Bızde toplumsaJ yararlan gözeterek hareket etmek için beledıyeler, yeterli kaynağı bulamamaktadırlar. Bu durumda kaynak yaratma zorunluluğu doğunca da imar planlanna müdahale ederek bu hareket ıçinde doğan ranttan bir pay alarak o kaynağı yaratma yoluna gıdiyorlar. Bunun sonucunda da toplum yaranna hareket etmesi gerekırken kişi çıkarlan doğrultusunda hareket ederek imar planındakı değişikliklen bazı kişilenn çıkanna sunmaktadır. Olmaması gereken bir kat yüksekiiği vererek bir arsayı çok değerli hale getirip bu arsayla ilgilenen şahsa, şirkete ya da kuruluşa satabilmektedir. - Bu, sanıyorum tstanbul'da çok açık bîçimde görülüyor. Bazı semtlerdeyoğun olarak binalann çatılarının kapanmadığı ve ileride kat çıkabilme amacıyla betonarme demirlerinin açıkta bulunduğu görükbiliyor... PEKtN - Bız bunlara "ümitfilizleri"diyoruz.Bu ümit filizlerini artık Taksim'deki apartmanlann çatılannda bile görüyoruz. - Peki, bu aşamada mimarlık yetkileri ve Türkiye Mimarlar Odası 'nın misyonu devreye girmiyor mu? PEKİN - Daha önce de söylediğim gibı Türkiye'de yerine oturmamış kurumlar ortaya çıkmıştır. Meslek odalan, Türkiye'de tam yerine oturmamış kurumlar yapısına sahiptir. Bir yandan kamu yaranna hareket edeceksiniz, bir yandan da üyenin çıkannı koruyacaksınız. Tam birbiine zıt iki kavram. Mimarlar Odası gibi bır kurum, bir yandan toplum çıkanna çahşırken bır yandan da üyesine, yani mimarlara dıyecektir ki: "Yapüğın iş topluma yararta olsun. tnsanlar senin yaptığın işten zarar görmesinler.''Ama bir > andan da miman arkasına alıp onun çıkanna koruyacaktır. Böyle bir kurum yapısı çelışkılıdır. Ben her zaman söylüyorum. Türkiye'de mimarlar ve mühendisler mesleklerini ne kadar zor koşullarda icra etseler de cennette yaşıyorlar. - Neden? PEKİN - Türkiye'de mimarlar ve mühendisler, meslek yasası olmadığı için yaptıklan işten sorumlu değillerdir. Sadece imar yasasının bır maddesinin getirdiği zorunluluk nedeniyle bazı sorumluluklan vardır. 'Banker Kastelli' adıyla tanınan Cevher Özden'i televizyonda izledim. Sahibi olduğu Ipar Köşkü'nün bahçesine yaptırdığı yapılarla ilgili kendi savunmasmı gördüm. Orada kişinin bir yağmaya katılmakla suçlanması durumunda sığındığı şeyin "yasa" olduğunu görüyorsunuz. "Benim yaptığım yasal" diyor. Yani yasalan bir punduna getirmiş, uydurmuş. verdiği önergeyle çıkıveriyor. Belki umudu buna bağlamak lazım. Ama uzun tartışmalar sonucu bu yasa çıkanlmaya çalışılırsa herhalde bu Meclis'te kuşa döndürülür. Gidişat kötü. Türkiye'de imar planlan istikamet planlan gibi anlaşılmıştır. Bence burada Bayındırlık Bakanlığı'nın suçu çok büyüktür. Planda on metrelik yolun iki tarafında ancak şu kadara kadar kat çıkıhr, denmiştir. Sokak ölçeğine gelene kadar daha yapılması gereken çok şey vardır. Bütün bunlann denetlenmesi lazım. - Burada sormak istediğim şey, son zamanlarda ortaya atüan "yapı polisi" anlayışı. Bu, sizce ne kadar etkili olabilir yapılann denetlenmesinde? PEKİN - Denetim, ancak toplumun bütün katmanlannın katılmasıyla olabilir. Plan süreklidir. "Bir plan \aptik. Bu 20 yıDıkbr. Bu süre sona erince bir daha yapanz" anlayışı olmaz. Toplum nasıl sürekli gelişiyorsa plan da sürekli gelişecektir. Türkiye'de başka garip bir şey daha var. Planı yapan ve uygulama yetkisine sahip olan erk tek, aynı... Yerel yönetimlere geçti diyoruz, ama orada da çok temel bir kurgu hatası var. Planın yapımı belediyenin planlama bürosunda; uygulama da onda... Bugün daha fazla yetkıye sahip olan belediye başkanlan artık bu planlan elleriyle çiziyorlar. Kuşadası'nda bu oldu. Oysa oranın belediye başkanı da mimar. Bu kadar keyfı bir şey olamaz. Plan, teknik bir olaydır. Burada mimarlann yanında pek çok disiphnlerin katılması gerekir. Sosyologlar, psikologlar, yapar, gözüyle bakıyor. Dolayısıyla sahip çıkmak da zor. Bir de her şey kapalı kapılar arkasında cereyan ediyor. Yönetmelik değişikliklen, planlan askıva almak... Planlann bir ay askıda kalması da önemli değil. Sade vatandaş bu planı anlamadıktan sonra... Hiç bir şey şeffaf değil. Hiç kimse de kalkıp topluma, bak burası yeşıl alan, burası spor tesisi, demiyor. Dolayısıyla planlanmız hiç bir şeffaflığı olmayan, kapalı kapılar arkasında her an manipüle edilebilecek belgeler haline geliyor. Fas'a gittiğimizde Rabat kenti çok hoşumuza gitti. Gerçekten şehircilik anlayışı mükemmeldi. Bunun nedenini araştırdık ve anladık. Bir kere daha önce de söylediğim gibi o kentteki KDV'nin yüzde 6O'ı kentte kalıyordu. Sonra savunma ve dışişleri dışında, içişleri, sağlık, güvenlik, ıtîfaiye bütün hizmetler belediyenin elindeydi. Yani bir anlamda orada belediye başkanının yetkileri valininkinden üstün. Ama bu Fransa'da da Almanya'da da Ingıltere'de de böyle. Sistemlerde biraz farklüık gösterse de olay bu... Bir de şehircilik enstitüsü kuimuşlar. Bütün planlar bu enstitüde yapılıyor. Aynca orada şehircilik müfettişi kurumu Trafik polislerini ele alalun. Belli zamanlarda denetim yapıyoriar, cezalar kesiyorlar. Ama bir karayolunda bir facia oluyor. Kimse de gidip yerinde denetlemıyor. Öte yandan o çevirmeler yapılıyor, cezalar kesiliyor; ondan sonra üç ay boyunca her şey unutuluyor. Ben, polis yaklaşımıyla bir çözüm olamayacağı kamsındayım. 'Banker Kastelli' adıyla tanınan Cevher Özden'i televizyonda izledim. Sahibi olduğu Ipar Köşkü'nün bahçesine yaptırdığı yapılarla ilgili var. O da bir işçi inşaattan düşüp öldüğü takdirde yakasına yapışılacak adam olması gereğidir. Türkiye'de bakış açısı budur. Mimar, bır yetkıye de sahip değildir. Yetkıye sahip olmaymca verdiği talımat doğrultusunda bınalar yapılmamaktadır. Istanbul'un yüzde 65'i kaçak yapılarla doludur. Yani iki kat izni verılmesıne karşın dokuz kat yapılan yasak yapılar vardır. Meslekler, o olguya yasal olarak da sahip değillerdir. - Öğrendiğime göre odanız bir meslek yasası çıkarma hazırlığı ıçinde... Bu yasa neyi amaçhyor? PEKİN - Evet. Ama bunun yasalaşacağından pek de umutlu değıliz. Sabırlıyız, bekleyeceğız. Türkiye'de kanunlann çıkış şekli de çok ilginç. Hiç ummadığınız bır kanun bir geceyansı iki milletvekilınin görev almalıdırlar. - Belediyeler neden Türkiye Mimarlar Odası 'nın ya da şubelerin proje denetimini istemiyorlar? Bunun içyüzünü biraz anlatır mısınız? PEKİN - Bizi kanştırmak istemiyorlar. Başka bir izah tarzı yok. Yani belediyeler, kimse kendisine kanşmadan at oynatmak istiyorlar. Sonuç ona dayanıyor. - Burada, Istanbul'un Nazım Planı neden hâlâ yürürlüğe sokulamtyor diye sormak da boş olacak sanıyorum... PEKİN - tstanbul'da nazım plan olması tabii ki talana bir parça sekte vuracaktır.Ama Istanbul'da nazım plan yürürlüğe konsa, biz planı onaylasak da bunun ne kadar uygulanacağı konusunda şüphelerimiz var. Insanlanmız garip. Kentte bir toprak parçasının onun yaranna aynldığının bilincinde değil. Bilincinde olmadığı için, nasılsa birisi gelip oraya bir şey - Bunun görevi nedir? PEKtS - Meğer orada da bizdeki gıbi olaylar olmuş. Bu tür olgulan önlemek için bu kurumu kurmuşlar. Bizde "yapı polisi" kavramını ortaya attılar. Bu acaba neyi denetleyecek, neyin polisliğini yapacak? Yine Fas'tan ömek vereyim. Fas, yedı eyalete bölünmüş. Her bir eyalet için de bir yapı müfettişi var. Herhangi bır imar karan, bır inşaat ruhsaö karan onlar görmeden alınamıyor. - Peki bu kişiler deformasyona uğramışlarsa, bir takım kaçak, yasa dışı yapüaşmaya göz yumarlarsa ne olacak? PEKİN - Bu müfettişler, özellikle çok tanmmış mimarlardan, şehircilerden seçilmiş. Her türlü yetkiyle donatılmışlar. Ama küçük bir defonnasyonu dunımunda o kişiye hayat boyu mesleğini o toplumda uygulayamama cezası veriyorlar. - Ama tabii Türkiye'de bir büyükşehir belediye başkanı kalkıp da "Ben tabii ki kaçak yapıda oturuyorum. Düzen bu" dediğinde bu belediye baskamm denetlemek için de müfettişlerya da yapı polisi mi görevlendirmek gerekiyor? PEKİN - Bence yapı polisliği hem Türkiye'nin genelde içinde bulunduğu koşullardan ötürü hem de yasal düzenlemeler ve kültür açısından zor. Türkiye'de öncelikle kent bilincinin oluşması lazım. Biz toplum olarak kent kültüründen yoksunuz. Hatta biz endüstri devrimini geçirmedik. Kapitalizm, bireyin kendi çıkanna yarar sağlayan bir felsefedir. Ama Batı'da kapitalist kendi çıkannı daha da arttıran bir düzen oluşturmuş. O yüzden kent planlaması koşulunu koymuş. Biz o endüstri devrimini geçirmeden oradan aldığımız bir ana fikri düşe kalka uygulamaya çalışıyoruz. kendi savunmasmı gördüm. Orada kişinin bir yağmaya katılmakla suçlanması durumunda sığındığı şeyın "yasa* olduğunu görüyorsunuz. "Benim yapüğım yasal" diyor. Yani yasalan bır punduna getirmiş, uydurmuş. Size burada Kıyı Yasası'ndan örnek vermek istiyorum. Kıyı Yasası çıktı, "lyi bir şey çıkü" dedik. Ama arkasından bir yönetmelik çıkanldı, kanunun topluma getirdiği avantajlar yok edildi. O yönetmelik sayesinde herkes istediğıni yapabilecek duruma geldi; yapıyoriar da... Turizmi Teşvik Kanunu var. Bu kanun yüzünden bir gecede imar durumu değiştiriliyor; o yerde üç yerine beş kat çıkılabihyor. - Hükümetin son karan var. Yerel yönetimlerin imar ve plan çalışmalan merkezi hükümetin denetimine veriliyor... PEKİN - Yerel yönetim ve merkezi hükümet arasında iyiniyetli bir diyalog varsa olumlu. Çünkü merkezden ülke planını yapamazsınız Bu erk olarak da teknik olarak da mümkün değil. Şimdi Çanakkale'ye bır köprü yapılması söz konusu. Bunu lütfen ulaşım plancılanna sorun. Hiçbir rantabilitesi olmayan bır olay. Hiçbir planı yok. Siz Edirne'den gelecek trafiği doğuya götürmek ve Istanbul Boğazı'nı rahatlatmak ıstemiş olabilirsiniz. Ama bunun başlangıç noktası sadece Çanakkale Boğazı'na köprü yapmak değildir. Bu köprü yüzde üç kapasiteyle kullanılacak diye böyle bir yatınm yapmanın anlamı yok. Ama Türkiye bunun büyük bir ekonomik aks üzennde olmasını sağlarsa tabii ki rantabl olur. Ama buraya köprü en son yapılacak şeydir. Şimdi bu konuda büyük bir yaygara kopanlıyor. Bunun amacı da bırtakım bakanlann, bırtakım mılletvekıllennm. seçmenlenne sempatik görünmeleri... - Peki, bu köprü olgusunda Çanakkale çevresindeki StT alanlan arsa spekülatörleri tarafmdan yağma edilebilir mi? PEKİN - Hemen arkasından başladı. Köprü ve organize sanayi bölgesi... Şimdi de "Havaalanun büyüteceğiz,'' dendi. İki yılda bolgedeki arsalann fiyatlan yırmi katına çıktı. - Sizce çıkış yolu nedir? PEKİN - Türkiye'de öncelikle kent bilincinin oluşması lazım. Biz toplum olarak kent kültüründen yoksunuz. Hatta biz endüstri devrimını geçirmedik. Kapitalizm, bireyin kendi çıkanna yarar sağlayan bir felsefedir. Ama Batı'da kapitalist kendi çıkannı daha da arttıran bir düzen oluşturmuş. O yüzden kent planlaması koşulunu koymuş. Biz o endüstri devrimini geçirmeden oradan aldığımız bır ana fikri düşe kalka uygulamaya çalışıyoruz. Ama bizde o bilinç eksik Yerel yöneticilerin yapması gereken kent suçunun ne büyük bir suç olduğunu, nelere mal olması gerektiğini göstermek. Burada yapı polisıyle ilgili bir şey daha söylemek istiyorum. Yapının başında yapı polisiyle denetlemek değil, eğiterek ve sorumluluk paylaştırarak sorunu çözmek gerekir. Sorumluluk bence sonuçta yetkiyi de getirecektir. T.C. MUĞLA İCRA DAİRESt İLAMSIZ TAKİPLERDE ÖDEME EMRİNİNİLANEN TEBLİĞ1 DosyaNo- 1994,147 1 - Alacaklı ve varsa vekilinın adı, soyadı ve ıkametgâhı Akbank T A Ş Vek. Av. Nevzat Sançoban, Muğla 2- Borçlunun ve varsa kanuni temsılcısinın adı, soyadı \e ıkematgâhı Mustafa Delıbaş, Inönü Cad. No: 5/A, Garaj karsısı. Ford Bayıı. Yatağan. 3- Alacağm Turk parasıyla tutan, faız mıktan ve ışlemeye basladığı tanh: Alacak 9 131 074.-TL. faiz 1.318.932.- TL, toplam 10 450.000.- TL. alacağın takıp mas. takip ücr ve yüzde 130 kredı faizıyle bırlıkte tahsılı. 4- Senet ve tanhı ve senet yoksa borcun sebebı: 13 111990 tarihlı kre- dı sözleşmesı 5- Birterekeye karşı yapılan takıplerde mırasçılann adı, soyadı, söhret ve ıkametgâhlan lşbu ödeme emnnın ılan tanhınden ıtıbaren borcu ve takıp masraflannı yırmı ıkı gün ıçmde ödemeniz (temınatı vermeniz), borcun tamamına veya bır kısmına veya alacaklının takıbat ıcrası hakkına daır bır ıtırazınız varsa. senet altındaki ımza sıze aıt değilse yine bu yir- mı ıkı gün içinde aynca ve açıkça bildırmenız, aksi halde ıcıa takibinde bu senedm sizden sadır olmuş sayılacağı, ımzayı reddettiğiniz takdirde de meTciı önünde yapılacak duruşmada hazır bulunmanız, buna uy- mazsanız vaki ıtırazınızın muvakkaten kaldınlacağı senet veya borca ıtı- razınızı yazılı veya sözlü olarak ıcra daıresıne yırmı ıkı gün ıçinde bıldırmedığınız takdirde aynı müddet ıçinde 74. raadde gereğınce mal beyanında bulunmanız, aksi takdirde hapisle tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bulunmaz veya aykın beyanda bulunursanız hapisle ceza- landınlacağınız, borç ödenmez veya mraz edılmezse cebn ıcraya devam edı leceğı, tebliğ yerine kaim olmak üzere ilanen ıhtar olunur. 17.1.1995 Basın: 5135 T.C. KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ 1994/743 Kadıköy, Caferağa Mahallesı, Arayıcı Başı Sok. 3/5 adresınde ıkamet eden Ahılya ıle Kıryakiçe'den olma, 1315 doğumlu, mev- cut rahatsızlığı nedeni ile vesayet altına almarak kendisine aynı yerde ikamet eden ve lstanbul-Bakırkoy nüfusuna kayıtlı 1335 doğumlu Naciye Nermin Yürek vası tayın edılmıştir. fian olunur. 31.1.1995 Basın: 5095
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle