Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 TEMMUZ1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Yalçm Tura, besteci hakkını savunmak için 'kapı kapı dolaşmamah' diyor
Telifhaklan yasası gözdengeçirilmeli
EVİNİLYASOĞLU
Şu sıraiarda bir şarkı ünlendi: Badem Şekeri.
Sezen Aksu'nun "derleme" olarak sunduğu, Gö-
nül Akkor'un "okuduğu" ve Turan Yûkseter'in
aranjmanını yapüğı bir şarkı. Besteci Yalçm
Tura, bu şarkının kendisine ait tstanbul Türküsü
olduğunu, sözlerinin de Oktay Rifat'ın 1952'de
yazdığı bir şiire dayandığını üeri sürmekte. Ve
yargı organlanna başvnrmak için Kültür Ba-
kanlığı'ndan MESAlVTa, savını kanıtlamasına
yardım edecek, ona arka çıkacak bir kuruluş
arama çabalannda.
Bu olay, ülkemizde bestecinin haklan nasü
korunur, böyle durumlarda ona kim sahip çı-
kar, haklan için hangi kuruluş savaşım verir so-
rusunu bir kez daha gündeme getiriyor. Sezen
Aksu gibi, her şarkısma yeni bir soluk getirme
amaayla araşüran bir müzikçi, "Badem Şekeri"
adını verdiği şarkıyı nasıl oluyor da sadece "der-
lerne" imzası ile sunuyor? Bir folklor tenmi olan
"derleme" dediğimiz şeyin de referansı yok mu-
dur? Folklorda derleme, yöre, zaman ya da kay-
nak kişi belirtilerek yapılır. Kaldı ki, yülardır
Erol Uras'ın yorumuyla söylenmiş bu ezginin
Yaiçaı Tııra'nın kendi el yazısıyla yazdığı notası
daprtada!
Öte yandan Gönül Akkor'un kaseti her yerler-
de satılıp çalınıyor. MESAM veya Kûltûr Ba-
kanlığı'na hiç haber verilmeden, Oktay Rifat'ın
varisleri düşünülmeden öylece alınıp yapılmış!
Bir de yurtdışındaki uygulamalan gözden geçi-
riyoruz. Örneğin SACEM'in, kendi üyelerini
koruyabilmek için, daha teyp kaydı olanağı
yokken, müzikhollere hafıye gibı uzman müzik-
çiler gönderdiği bilinir. YaJçın Tura gibi fılm ve
televizyon müziklen bestelerniş (Bir Yudum Sev-
gj, Keşanlı AJi Destaıu, vb.) bir bestecımız, hiçbir
• Yalçın Tura'nun
yakınması, ülkemizde
kendisineeser
ısmarlanmayan, ısmarlansa
dahangıraftayitip
gidecek kaygısındaki
bestecinin, bestecilikle
yaşamını sürdürmesinin
olanaksızlığını ortaya
koyuyor. Bu durumda
MESAM gibi bir örgütün
mutlaka güçlenrnesi,
yalnız Türk sanat müziği ya
dapopmüzik
yapımcılannın değil de
klasik müzik
. bestecilerimizin de bu
kuruluşa üye olması
gerekıyor.
zaman ülke içinde filmlerin yeni gösterimiyle
kendisine yayın hakkı verilmediğinden yakını-
rken, yurtdışında haberi olmaksızm çalınmış bir
yapıtı ya da bir fılm mûziği için uluslararası
yayın hakkı kuruluşlanndan paralar geldiğini
söylüyor ve ekliyor "Eüi yıl önce yapılmış ve bir
türifl hayata geçirilemeyen bir yasa var. jngil-
tere'de, Fransa'da sanat konsejleri tardır. Clke-
nn kültür politikasını oluşturan kuruluşlardır
bunlar. Ve müzikçinin haklarının peşinde koşar-
lar. Ben Türkiye'de MESAM'ın kurucu üyelerin-
den biriyim. Ancak MESAM'ın da pek yapabtle-
ceği bir şey yok. Bu yasa baştan gözden gecirilme-
li. Siz hırsızı bırakıp ev sahibine 'bu mal senin mi,
kotala bakalım' diyorsunuz. Hak sahipkrinin bir
an önce örgütlenmesi gerekiyor."
Yalçın Tura'nun yakınması, ülkemizde kendi-
sine eser ısmarlanmayan, ısmarlansa da hangi
rafta yitip gidecek kaygısındaki bestecinin, bes-
tecilikle yasamını sürdürmesinin olanaksızlığını
ortaya koyuyor. Bu durumda MESAM gibi bir
örgütün mutlaka güçlenmesi, yalnız Türk sanat
müaği ya da pop müzik yapımcılannın değil de
klasik müzik bestecilerimizin de bu kuruluşa üye
olması gerekiyor. MESAM güçlenirse telif hak-
lan yasası da baştan incelenebilir. Besteci de
hakkını kovalamak için kendi başına kapı kapı
dolaşmak dunımuna düşmez.
Geçen hafta İstanbul Festivali'ndeizleyebildi-
ğim tek olay Janacek Oda Orkestrası oldu. Top-
luJuğun, yumuşacık tonu, magnetik yorumu ve
alışageldiğimiz yapıtlann yanı sıra değişik bir
dağarcık sunması övgüye değerdi. Çek besteci
Josef Mysliveçek (1737-178 l)'in Sinfonia'sını
dinlerken, müzik tarihinde adı duyulup sürekii
yapıtlan seslendirilen besteciier kadar hiç adını
duyrnadığımız ne çok sessiz kahraman var diye
düşündük. Topluluk, baştan sona, her yapıtta
değişmeyen bir nitelik sergiledi. Ozellikle Mo-
zaıt'ın Divertimento'sunu, çoktandır dinlemedi-
ğimiz kadar gerçek bir Mozart anlayışı içinde,
hiç tatlandırmadan, duru ve net çaldı. Adını
aldıklan Janacek'in Yaylı Çalgılar Süiti'nde yö-
resel renklerin rafine işlendiği dramatik bir anla-
tım dinledik. Üyelerin ellerindeki çalgılann çok
nitelikli olmadığı halde pınl pınl sesler üretebil-
meleri, "Kötü çalgı yoktur, iyi müzisyen vardır"
sözünü bir kez daha anımsattı. Janacek sanatçı-
lannı kış programlanmızda da İstanbul'da din-
lemeyi dileriz.
Bugün tarihi iki ses var Festival'de: Victoria
de Los Angeles ve Nicolai Gedda. Daha önce de
yazmıştık; bu iki şancıyı dinlemek, her şeyden
önce, onlann onca yıllık deneyimlerine tanık ol-
mak çok önemli. Müzik cümlelerini kuruşlan-
ndaki ustalık; soluk alışlan, ses dınamiğini kont-
rol edişleri, aynca "dûet" söyleme sanatındaki
incelikleri, mutlaka gençlere çok şey öğretecek-
tir. Bu hafta sonunu, BBC Senfoni Orkestrası'-
nın görkemli konserleri süsleyecek.
de los Angeles
Victoria de los
Angelesve
Nicolai Gedda
Aya trini'de
KatürServi-
si- tstanbul
Müzik Festiva-
li'nde bugün
soprano Victo-
ria de los Ange-
les ve tenor Ni-
colai Gedda
raüzikseverlere
birkonservere-
cek. Aya trini'de saat 19.00'da
başlayacak konserde sanatcıla-
ra piyanosuyla Geoffirey Par-
sons eşlik edecek. Victoria de
los Angeles ve Nicolai Gedda,
müa'kseveriere Robert Sdııı-
maım'dan 6 düet, Pkrtr 1. Çay-
kovski'den 5 şarkı, Manuel de
Falla'dan 7 îspanyol halk
şarkısı, Gabriel Faure'den 2
düet, Camilie Saint-Saens'den
2 düet ve son olarak Emüe Pa-
ladühe ve Hector Berüoz'dan
birer eser sunacaklar.
Barselonada doğan soprano
Victoria de los Angeles, müzik
eğitimini Liceo Konservatu-
van'nda yaptı ve alü yıllık egi-
tim süresini büyük başan
göstererek üç yılda bitirdi. Bu
arada Ars Musicae topluluğu-
na katılarak liedler, Fransız ve
îspanyol şarkılan, barok ve ba-
rok sonrası bestecilerin eserleri-
ni içeren geniş bir repertuvara
sahip oldu.
1947'de Paris Operası'nda
büyük başan kazandı ve bun-
dan sonra Milano La Scala'da.
Kraliyet Operası'nda, Buenos
Aires'te Colon, Mexico City'de
Bellas Artes, Viyana Devlet
Operası, Rorna Operası, Napo-
li San Carlos, Brüksel La Mon-
naıe, Kopenhag ve Stockholm
operalannda söyledi.
Sanatçı, uzun kariyeri bo-
yunca dünyaca ünlü şeflerin
yönetimindeki orkestralarla
konserler de verdi.
Doldurduğu 22 opera ve 40
resital plağı ile Thomas Edison
ödülü, alü kez Plak Büyük
Ödülü, sekiz kez Recording
Academy of Arts ve plaklarını
beş milyonun üzerinde satması
nedeniyle de üç yü önce bir
Alnn Plak aldı.
Gedda'nın repertuvan
İsveç"te Rus-lsveç bir ailenin
oğlu olarak doğan tenor Nico-
lai Gedda ilk kez 1952'de
Stockholm Kraliyet Operası'-
nda Le Postillon de Longjume-
au operasındaki yorumuyla
başan kazandı. Bundan sonra
1953'te Milano La Scala,
1954'te Paris Operası ile 1957'-
de New York Metropolitan'da
sahneye çıkü. Her stil ve döne-
me ait oratroyo, opera, operet,
şarkı ve orkestra eserlerini kap-
sa>an geniş repertuvanyla
uluslararası üne sahip olan
Gedda, günümüzün en önemli
toik tenorlan arasında yer alı-
yor. Sanatçı 200'den fazla plak
doidurdu.
Günümüzün en ünlü eşlikçi-
fcrnden bıri olan Geoffrey Par-
soıs, Sydney'de doğdu. Krali-
ye
1
. Müzdk Akademisi ileGuild-
baü Müzik Okuhı'nun şeref
ûyisi ve Kraliyet Müzik Ko-
fcj.'nin asil üyesı olan sanatçı,
ka-iyeri boyunca Victoria de los
AJgeles, Elizabeth Scbwarz-
lopf, Birgh Nflsson, Hans Hot-
eı, Lucia Popp, Janet Baker
pH şarkıalara dünyanın dört
biı yanında verdikleri konser-
lede eşlik etti.
1992 yılında ise Kraliyet Fi-
lumoru Derneği'nin "Yıhıı en
iji enstriaıuıntalisti" ödülünü
0a.
îstanbul Devlet Opera ve Balesi Genel Sanat Yönetmeni Yekta Kara:
Türk operası Avrupa'da ilk tentsilverecek
NtLGÜNTOPTAŞ
Ülkemizde, özellikk de 10 milyonluk
metropolümüz İstanbul'da, yıllardır söy-
lene söylene dillerde pelesenk olan salon-
suzluk sorunu, gün geçtikçe dramatik bo-
yutlar kazanıyor. JstanbuJ'un bıncik ope-
ra, bale, tiyatro, konser ve son olarak da
kongre merkezi olan emektar Atatürk
Kültür Merkezi zorunlu olarak onanma
ahrunca, salonsuzluğun artık utanç verici
düzeye varan boyutlan bir kez daha orta-
ya çıkü. Dört salonu ve bale stüdyosu,
atölyeleri, prova odalanyla İstanbul Dev-
let Opera ve Balesi, fstabul Devlet Tiyat-
rosu, tstanbul devlet senfoni Orkestrası ve
Istanbul Devlet Klasik Türk Müziği Ko-
rosu'nun gittikçe büyüyen gereksinimlere
karşılık vermeye çalışan AKM"nin geçen
yıl kararlaştınlan onanmının kapsamı, 5
Nisan ekonomik tasarruf tedbirleri nede-
niyle oldukça kısıtlandı ve iki ay kadar ge-
ciİcti. Kültür Bakanlığı'nca mayısta başla-
nacağı söylenen onanm için, ancak önü-
müzdeki haftalarda ihale yapüacak. Şım-
dilık yılbaşına dek süreceği bıldirilen
onanm; saline mekanığı ve elektrik, ses,
ışık tesisatının yenilenmesiyle sınırlanmış.
Yeni mekanlar için kampanya
Büyük prodüksiyonlar sahneiemesı ne-
deniyle mekan bulma yönünden diğer ku-
rumİara göre daha şanssız bir konumda
bulunan IDOB'un, Genel Sanat Yönet-
meni Yekta Kara, yılbaşına kadar eserleri-
ni sahnelemek için ne istanbul'da ne de
Türkiye'de uygun bir salon bulun-
madığmj belirterek tek çarelerinin stadlar
ve büyük spor salonlan da dahil olmak
üzere yeni mekanlar bulmak ve eserleri
buralara adapte etmek olduğunu söylü-
yor. Yekta Kara, uzun vadede bu sorun-
lann yasanmaması için tstanbul'a yeni
mekanlar kazandınlması gerektiğini vur-
gulayarak bunun için bir kampanya baş-
latılmasın ıöneriyor.
Yekta Kara herşeye karşm iyimser,
"Beilti çok farklı aolanlar gerçekteştirece-
ğiz. Her işiıı bir de ohonlu yönü var" diyor
ve gerçekten çok önemli gelişmeyi mûjde-
liyor: "İÖOB, Turandot operasını ekim
ayında Danimarka'nın üç ayn kentinde
sahndemek üzere teklifaldı. Turandot bu-
gûne dek Danünarka'da hiç sahnelenıne-
nüş. Böylece Danünarka'da ilk Türk toptu-
hığu ve Turandot'un ilk temsfli gibi iki ilk,
bir arada olacak. Bu tDOB'un TOrkiye
suurian dtşındaki ilk temsfli olduğu gibi bir
Türk operasmın da Avrupa'da ilk temsfli
olacak".
Yekta Kara, görüşmemizde geçen sezo-
nu değerlendirdi ve gelecek sezonla ilgili
sorunlan an-
latü.
- önce bize
geçen sezonun
bir değerien-
dirmesini ya-
parnusuuz?
1993-94 se-
zonunu ekim
başında baş-
lattık ve 7 ay
sürdü, etkin-
liklerimizi hiç
kesintısiz ts-
tanbullu sa-
natseverlere
sunduk. Nor-
m'al olarak bi-
zim 8 aylık bir
sezonumuz
oluyor, ama
bu kez onanm
nedeniyle bir
ay önce göste-
rileri noktala-
mak zorunda
kaldık. Buna
karşın 183
gösteri yapmış
• bulunuyoruz.
Bunlann 178'i
AKM'nin iki
sahnesinde,
diğerleri de
Bakırköy Be-
lediye Tiyat-
rolan Yunus
Emre Kültür Merkezi'nde gerçekleştı.
Bunu Kadıköy'e de taşımak istiyoruz.
Oraya hiçbir etkinliğimizi götüremiyoruz.
Bu sadece devletin değil, yerel yönetimle-
rin ve özel sektörün de düşünmesi gereken
bir şey. Herkesin el ele verip yeni mekan-
lann oluşması ıçın gayret göstermesı
lazım. Haziran ayında 1 Âspendos Opera
ve Bale Festivaü ile Bursa Festivali'nin
açılışını yaparak ve her iki festival kap-
samında dört ayn eser sunarak en son da
Enka şenliğine katılarak sezonu gerçek
anlamda 30 hazıranda bıtırmış oluyoruz.
- Geçen sezoo ne gibi zoriuklarla karşı-
laştuuz?
Şunu gururla ifade etmem gerekiyor:
saklıklar olabilir ve program değişikliğıne
gidilebiür. Bunlann hiçbıri olmadı, daha
doğrusu birtakım aksakhklar oldu tabii,
ama hepsinin üstesinden geldik ve bunu
asla seyircımize yansıtmadık. Hemen anı-
nda çözümler bulundu. yeni şeyler üretil-
dı. Tamamen repertuvaranlayışıyla caüşı-
yoruz, yanı her akşam seyırcimize farklı
bir opera ya da bale eseri ızleme olanağı
sunuyoruz.
- Geçen sezon çok sayıda komık sanatçı
getirdiniz. Diğer bazı kurumlarda bu konu-
da çatışmaya varan anlasmazlıklar oldu,
sizde bu dunun vaşandı mı?
Hayır tam tersıne. çok olumlu oldu.
Çünkü biz, kendi sanatçılanmızın tümü-
'Turandot' operası ve İDOB Genel Sanat Yönetmeni Yekta Kara (küçük kare).
çok önceden, tamamen profesyonel an-
layış çerçevesinde hazırladığımız bir prog-
ram doğrultusunda etkinüklenmizı sunu-
yoruz. iki tur olarak ayırdığımız sezonu.
dört aylık programlarla dört a\ önceden
duyuruyoruz. Bu, çok büyükriskleriçe-
ren bir yöntem, herhangi bir alcsakhk çı-
kabilir. Üstelik kendi binamız olmadığı
için AKM'de böyle bir aksaklığın çıkma
olasılığı daha da fazla. Hastalanan sa-
natçılar, herhangi bir teknık anza gibi ak-
nün katıhmıyla yapımlar gerçekleştirdik.
Sahneye cıkmayan bir tek sanatçımız ol-
madı. Bunun yanı sıra konuk sanatçılar
da getirerek renk kattık. Bu, seyircinin de
çok ilgisini çektj. Getirdiğimiz sanatçı-
lann her biri değişik ülkeden, sanatçıb-
klan üst düzeyde insanlardı. En ünlüsü
Turandot'un galasını yapan Galina Savo-
va'ydı.
- Bu arada Türkiye'de ya da İstanbul'-
da ilk kez ve uzun vıllar sonra \eniden
sahnelenen birçok eser oldu..
Bu, bizim özenle koruduğumuz bir ilke-
miz. Buna uygun olarak Verdi'nin baş-
yapıtı Reouienı'le sezonu açtık, İDOB ta-
rafından ilk kez seslendiriliyordu. Hayal
Yolculan'yla dün>a prömıyeri yaptık, Tu-
randot, Şen Dul, Don Carlos yeni bir nesil
yetışecek kadar uzun aralardan sonra sah-
nelendı. İki de anma programı yaptık; ül-
kemizin yetiştirdiği en büyük ve en ünlü
opera sanatçılanndan biri olan Leyla
Gencer ve Türk balesinın kurucusu Ma-
dam De Valoua için.
- Gençlere ve değişik kesimlerden opera-
ya ilgi dujanlara \önelik yapıtlann
sayısının artnğı gözleniyor.
Bız ödenekh ü>atroyuz, asıl işlevimiz,
opera ve baleyı geniş kitlelere tanıtmak ve
sevdirmek. Bu bağlamda da her kesimden
her yaş kesimıne seslenebilecek nitelikte
geniş bir repertuvar oluşturmak zorun-
dayız. Nitekim büyük prodüksiyonlann
yanı sıra hiç opera bale izlememiş ya da
çok az bir tanışıklığı olmuş seyircimize,
gençlerimize yönelik olarak
u
Rossmi'yi
Sever misüıiz", "Çaykovski'den Bir Mek-
rup Var", Bir Tenor Aranıyor" ile Sihirli
Flüt'ten uyarladığımız "Kuş Adam ve
Kaz"ı sahneledik.
- Yeni sezonda \eni eserler tar mı?
Onanm nedenivle karşılaşdacak zoriuklar
nedir?
Görkemli bir açılış planlıyoruz
Yeni sezon için ne yazık ki bir şey söyle-
yemiyorum. AKM yılbaşında bitecek mı,
daha da sarkacak mı? O açıdan hepimiz
çok üzgünüz. Sekiz ayhk bir sezona göre
repertuvar haarlamak başka, yılbaşından
sonrayı kapsayacak bir dönem için reper-
tuvar oluşturmak başka. Yine de daha
çok seyircı, daha çok etkinlik ve tüm kad-
ronun işlevsel kılınması doğrultusunda
olacak repertuvar. Ama şimdi tek amaç,
mekan bulmak. Yılbaşına kadar bekleye-
meyiz, bu hem Istanbullu sanatseverlere
çok büyük bir haksızlık ve saygısızlık olur
hem de sanatçılanmızı suskunluğa sürük-
lemek çok tehlikeli. Bakırköy Yunus
Emre Kültür Merkezi'ndeki oyunlar süre-
cek, ama sahne çok ufak, orada bir 'Na-
bocco', 'Lçan HoDandalı'yi oynaya-
mayız. Oraya 'Bir Tenor Aranıyor', özel
bale gösterileri ve çocuk oyunlan gidecek.
- Açılış nerede yapıiacak?
Sezonu Aya Irini'de çok görkemli deği-
şik bir gösteriyle açmayı planlıyoruz. Bü-
yük kitle konserleri, stadyumlan bile dü-
şünüyoruz. İlginç olabilir, belki de bu bizi
yeni atılımlara götürecek. Ben çok iyımser
bir insanım, hep iyi gelişmeler olacağına
inanıyonım.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Önce Mdrajen Vartı...
Dilimize Dinozorlann Sessiz Gecesi diye çevrilen ki-
tabın, yazıldığı dildeki, Almancadaki adının Önce Hidro-
jen Vardı olduğunu söylemiştik.
Neyi deyimliyor bu ad?
Evrenin oluşumunun yaklaşık 14 milyar yıl önce baş-
ladığı hesaplanıyor. Dünyanın katılaşarak aşağı yukarı
günümüzdeki biçimini almasının üstünden ise en az 1
milyar yıl geçmiş. Dünayı oluşturan basit organik bile-
şimler, bugün yeryüzünde bulunan bütün elementleri
içeren bir yığışım halinde, evrenin derinliklerinden gel-
miş. Bildiğimiz elementlerin hepsi, hem ilk, hem de en
hafıf element olan hidrojenden türemişler.
14 milyar yıl önceki Büyük Patlama'da ortaya çıkan ilk
element hidrojenmiş.
Şöyle diyor Hoimar Von DHfurth:
"Başlangıçta hidrojen vardı. Herşeyhidrojenle, kendi
ağırlıklanyla topaklanarak ilk yıldızlar kuşağını oluştu-
ran dev hidrojen bulutlarıyla başladı. Bu güneşlerin,
çoktan yok olup gitmiş ilk yıldız kuşaklarının merkezin-
de, adım adım, ama akıl almaz uzunluktaki zaman ara-
lıkları içinde, hafif elementler, atom füzyonuyla ağır
elementleri meydana getirmişlerdir." (s.121)
Ne kada ilginç: Evrenin oluşumu üzerine böylesine
önemli saptamalar yapan bilim, güneş dizgesinin ya da
dünyanın başlangıcı konularında "açık seçik, inandırıcı
bir açıklama" ortaya koyabilmiş degil.
Güneş dizgesinin nasıl doğduğunu açıklamaya çalı-
şan tam 30 kuram bulunduğu söyleniyor. Hepsi de bir
yanlarından açık vermek^eymiş. (ss. 77-78)
Büyük Patlama kuramı üzerinde ise aşağı yukarı bü-
tün fizikçiler birleşiyorlar. Çünkü bu olayın odalarımıza
kadar giren bir kanıtı var.
Fizikçi Robert H. Dteke yaptığı hesaplamalarla Büyük
Patlama'nın "evrene yayılan şimşeğinden arta kalan 3
Kelvin derecelik bir ışın yağmurunun gunümüzde varlı-
ğını hala koruması gerektiği sonucuna" varmış. Aynca
evren kendi dışında bir noktadan başlamadığı, doğru-
dan kendisi bir nokta olduğu, Büyük Patlama'y'a o nokta
genişleyip şiştiği için, bu ışın yağmuru evrenin her yanı-
na eş oranda dağılmış olmalıymış. (ss. 59-60)
1965 yılının ilk yazında Bell Telephone'da çok güçlü
bir toplayıcı antenin geliştirilmesi için çalışan Arno A.
Penzias ile Robert W. Wilson beklenti dışı bir radyo se-
si, bir hışırtıyla karşılaşmışlar. Alıcı anten neyanaçevri-
lirse çevrilsin, bu hışırtı kesilmiyormuş. Ps"azitin nedeni
sanki aygıtın içinde gibiymiş.
Robert H. Dicke olayı öğrenince, Bell Telephone'un
araştırmacılarıyla ilişki kurmuş. Penzias ile VVilson'un
bir rastlanti sonucu yakaladıkları bu hışırtının, onun yıl-
lardır araştırdığı kozmik olayın yankısı oldugu anlaşıl-
mış. (ss. 25-27)
Hoimar Von Ditfurth şöyle diyor:
"Üstelik bu artık-ışınm varlığını göstermek de o kadar
zor bir iş değildir. TV yayınları bittikten sonra, TV aygıtı-
mız açık kalır ve ekran boşalırsa, ekranda beliren gör-
sel-parazit'in bir bölümüne bu ışınların yol açtığı da bi-
linmektedir. Anlayacağınız evrenin doğumunun yankısı
bu yoldan oturma odalarımıza kadar uzanmaktadır,"
(s.61)
Peki, Büyük Patlama'yla başlayan şişme, dağılma
olayı nereye kadar sürecek?
Kimi bilim adamları şişme olayının sürekii yavaşlaya-
rak sürdüğü görüşünde birleşiyorlar. Evrendeki bütün
kütlelerin birbirlerini karşılıklı olarak çekmeleri dolayı-
sıyla bir yavaşlama söz konusu.
Bu görüş doğruysa, birkaç milyar yıl sonra, şişme son
bulup yerine bir sönme başlayacak demektir.
"Birbirinin üzerine çullanmaya doğru yol alan evren-
deki kütlelerin hızı bu sönme hareketi sırasında gittikçe
artacaktır. Sonunda her biri yüz ya da daha çok milyar
güneşten oluşmuş (...) o sayısız galaksi çarpışarak kay-
naşacak ve bütün evren, Big-Bang'in tersıne birpatla-
mayla yok olup gidecektir." (s. 63)
Sonra?
Sonra başka bir Büyük Patlama'yla her şey yeniden
başlayacak...
Bilim adamları bu birbiri ardına şişen-sönen evrenler
kuramını akla yatkın buluyorlarmış. İki kozmik patlama
arasındaki süre ise yaklaşık 80 milyar yıl olarak hesap-
lanıyor.
Adının aldatıcılığı bir yana, güzel bir kitap Dinozorla-
nn Sessiz Gecesi. Yalnız birtakım bilgiler vermekle kal-
mıyor, insanın evrene, dünyaya, dolayısıyla yaşama
bakışını da etkiliyor.
Suyun hidrojenle oksijenin külü olduğunu bilir miydi-
niz?
Bilginler tıpkı şairler gibi...
Şöyle de diyebiliriz- Gerçekler ne kadar şiirsel...
*YerüdaTgrubunun
4. resîm sergisiKültür Servisi - Resim sana-
tında Türkıye'de ilk kez 'sosya-
Kst reaüzm' anlayışını benimse-
yen ve savunan 'Yenidal' gru-
bunun 4. resim sergisi Kadıköy
Belediyesi Merkez Sanat Gale-
risi'nde açıldı. Yenidal grubu-
nun kuruluşu 1950'lere kadar
gidiyor. Ressam Avni Meme-
Kültür • Sanat 293 89 78 (3 hat)
BEYOĞLÜ EÜRIMAGES SİNEMASI
"Eunmages'm katkılartyla
SİNEMA YAZARLARININ SEÇTİKLERİ 2
Bugün
ŞARKÜTERİYön: MARC CARO &JEAN-PIERRE JEUNET
(Tel:251 32 40) 12.15-14.30-16.45-19.00-21.15
PERA SİNEMASI (251 32 40) |
\&ef
oö-> S.^emas
v
an
TEPENİN KRAU
YOn: Srever Scde Cc g i
Oyuncular Jesse B'aüto d
Jeroen Krabbe
Usa Eıchhen
'2 00 14 "5 '5 3C 1S 45 21 00
ALKAZAR'IN SEÇTİKLERİ
Tel: 245 73 83-245 75 38
Yılın "en iyi film" listelerine giren en seçkin eserleri Alkazar gösterdi
Alkazar AlkazarAvrBpaEtamages
6Tem Çarş TATLI EMMA SEVGİLİ BÖBE KAFKA
Istvan Szabo Steven Soderberg
1200-14 15-16 30-18 45-21 00 12 15-14 30-16 45-19 00-21 15
7 Tem Psrş CHAPLIN ELVEDA CARİVEM
Rıchard Attenborough Chen Kaıge
12 00-15 00-18 00-21 30 12 00-15 15-18 00-21 45
8 Tem Cuma TATTIE DANIELLE DÜNYANIN TÛM SABAHLARI
Etıenne Chatıllıez Alam Corneau
12 00-14 15-16 30-18 45-21 00 12 15-14 30-16.45-19 00-21.15
9 Tem C tesi ELVEDA CARİVEM AYAZOA BİR YÜREK
Crıen Kaıge Claude Sautet
12 00-15 15-18 30-21 45 12 15-14 30-16 45-19 00-21 15
1988den beri böyle bir protest mûzik dinlemediniz!
ekrem ataer
MARE NOSTRÜM (Bizim Deniz)
Madımak'ta | p [ , ^ m |
lanan üeoıın^^^Fcr^^^H^^^^I
• He Canım ^ ^ * ' , ^ ^ H H ^ ^ H
(UoneUone) ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ Ş ^ ^ ^ H
• Sardunyava Ağıt ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ M . * ^ ^ ^ |
•MayısAylann ^ ^ ^ ^ ^ H ^ ^ R | | l ^ ^ ^ l
Güludûr ^ ^ ^ ^ I ^ ^ ^ K f l ^ ^ ^ ^ |
• Benım Kabem ^ ^ ^ B l *I B ^ B V - I B ^ L ^ L ^ H
Fnsandır ^ ^ ^ ^ H . ^ L ^ L H B ^ I ^ L ^ L H
• Sol Kolıım Yaralı | ^ ^ ^ | H | ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ B ^ ^ ^ H
• Yunı Bre O^^^^^^^^^^B^^^^^^I
Hızır Paşa H H ^•^•^•^•^•^L^LB
• Sıvas Ellennde ^ ^ ^ B - ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ |
Sazım Çalınır ^ ^ ^ H k ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ H
• Işçı Maışı • • H H H B B B V H H İ I H I
MAJÖR PLAK (O 212) 527 61 28 j
Kültür
Sanat
ılanlarınız ıçın
293 89 78
(3 hat)
BULUNMAZ TİYATRO
İ S T A N B U L
Yön H. Hilmi Bulunmaz
ÇAĞDAŞ
KARAGÖZ
Oyn: Gürsel Akyel
Akın Güneş-Mete Özdemir
Cuma 20.00
doğlu, seramik sanatpsı Nejat
Tözge, ressarn Marta Tözge,
ressam Kemal tncesu. ressam
thsan tncesu, ressam Hikmet
Aksüt ve yontucu Vahit tncesu'-
nun kurduğu grup, ilk sergıleri-
ni 1959 yıhnda Beyoğlu Şehır
Galerisi'nde açmış. Nisan
I96I'de açtıklan ikınci sergi,
I^K savalıkça ka-
patıhnca grup
dağılmış. Uzun
bir aradan sonra
geçen yıl bir ara-
ya gelerek Ken-
terler Galerisi'-
nde bir sergi
açan Yenidal
grubunun dör-
düncü sergisi, 16
temmuza kadar
açık kalacak.
(stık-al Cid No: 186 2 Bcyoglu
T e l : 513 74 31 -522 65 85-
2S1 60 9 0 - 6 3 8 14 84
KÜLTÜR GEZİLERİtarih
topljjm
Arkeolog NEZİH BAŞGELEN
KULA-BİRGİ 30/31 Temmuz
KARADENİZ 13/20 Ağustos
FEST SEYAHAT ACENTASI (0-2121258 25 73 • 258 25 89
f<.< ı
<.
<.
< ı
Bu yaz açıkhava sinemaları yaz tatilinize renk
katacak. Kuşadası, Bodrum, Marmaris ve <,
Kemer'de açılan sinemalar sizleri bekliyor. •
HikmetAksüt,
trfan Ertel, Ab-
bas Yaşar, Adij
Bayraktar, Fevzi
Bflge, Avni
Memedoğhı, AH-
me Mitap, Neri-
man Oyînan ve
Mine Demirsöz -
ün yapıtlannın
yer aldığı sergi-
nin gelirinın yüz-
de 25'i, toplulu-
ğun diğer sergile-
rinde de olduğu
gibi Nazan Hik-
met Kiütür ve Sa-
nat Vakfına
bağışlanacak.
Sergi, pa2ar gün-
leri dışında her
gün 10.00-18.00
saatleri arasında
gealebilecek.