27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MAvRT1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA KULTUR İDSO'da 'Lucia DiLamermoor', CRR'de Musica Petropolitana, BirinciAnadolu Festivali Sanatçanıngücüaynntilardadeğilmi? EVİN fLYASOĞLU Lucia Dî Lamermoor: İstan- bul De-vlet Opera ve Balesi yine uzun yıllardır bu kentte sahne- lenmerniş bir operayı sundu: Gaetano Donizetti'nin Lam- mermoor'lu Lucia'sı. Altan Günbay'ın sahneye koyduğu operayı ilk iki temsilde konuk şef Anton Marik yönetti. Gök- çen Koray'm koroyu yönettiği yaratıcı kadroda Figen Koyu- noğhı (kostüm), Selçuk Tollıri (dekor), Ahmet Defne (ışık) yer alıyor. Orkestra, oyunun gereği ge- nellikle eşlik rolünde ve şef Ma- rik'in dikkatli yöneümiyle aynı düzeyi korudu baştan sona dek. Romantik dönemin ilk operalanndan olan Lucia, İtal- yan 'bel canto' stilinde, uzun re- çitaüflerle müziğin akışkanh- ğmın kesikliğe uğradığı bir ya- pn.ispanyoi tenorAntomoOr- ^ Bilkent Üniversitesi'nin kurduğu Uluslararası dnnez yıne ılk ıkı temsilde oy- t -i /-,• r» • ^ i I » ~ - I y > - iı. Gür sesiyie ve dramatik Akademik Sınfonıetta Orkestrası eşlığınde Gurer SSonde.'SS" Aykal'm yöneteceği bu akşamki açılış konserine ğımiz Gülgez Altındağ dengeli, İA[\ R i r e t sOİİSt O İ a c a k abartısız. sesini ölçülü kullanan 1 U 1 1 o n c ı a u u 5 1 vıa^a^. birkaraktersergiledi. Lucia'nın ünlü delirme sahnesinde gerilimi; oyun yetene- ğiyle oldugu kadar ölçülü sesi ve dikkatli yo- rumuyla da sağladı. Umanz, Enrico rolündeki S. Ahmet Yudız ilerki temsillerde rolüne daha özen gösterir. Bu arada arp solosunda Fatmagül Keşkek'i de alkışlamak gerek. Dünyanın pek çok sahnesin- Genç müzisyenJerin yaşlı müzik yaptıklan bir topluluk: Musica Petropolitana. Piyanist ve besteci Muhiddin Dümioğlu. de yapılan bir uygulamayı, sahnede değişik dil- lerin opera söylemesini izleyicimiz hala yadırgı- yor. Örneğin, ikinci perde başında tenorun İtal- yanca yakınmasına karşın Gülgez Altındağ'ına Ne diyorsun sen" sorusu, izleyicilerin gülüp fısıldaşmalanna neden oldu. Lucia Di Lammermoor. opera olarak zaten devingenliği olmayan. statik bir yapıt. Biraz daha canlandınlıp, çağımızın yeni olanaklanyla süslenebilirdi. Kocaman koro bir iki dakika şarkısını söylüyor, sonra upuzun bir süre öylece dikilip kalıyor sahnenin ortasında. Oyunculara hiçbir sahne esnekliği öngörülmemiş. Belirli el kol hareketinin çevresinde resital verir durum- dalar. Ancak hareket getirmek kaygısıyla üçün- cü perdenin başına eklenen ekosez dansındaki parlak İskoç giysileri oyunun külrengi ortamı ile bağdaşmadığı gibi, yapay bir coşkuyla, yama- ma bir dans sahnesi çıkıveriyor ortaya. Bir de son mezarhk sahnesi neden başa alınmış, hiçbir anlam veremedik. Hatta başa alındığını anla- mayanlar, "En son sahne neden çıkartılmış?" diye sonıyorlardı. Donizetti operalan. henüz Verdi stili gibi akışı olan, ya da Wagner gibi sürekli müzik kav- ramıyla oyunu tümleştiren bir tekniğe sahip de- ğil. Belki biraz daha düşgücü kuilanılıp hayal- gerçek arası sahneler zenginleşebilirdi. Rejinın ve dekorun aynntıdaki incelikleri göz etmesiyle (örneğin karton ağaçlara deriniik getirecek bir görünüm gibi) sahneler bu denli sıkıcı olmaktan kurtulabilirdi. Zaten sanaıçının gücü kendini aynntılarda göstermez mi? Musica Petropolitana Cemal Reşit Rey salonunda genç müzisyenle- rin yaşlı müzik yaptıklan bir topluluk dinledik: Mu- sica Petropolitana. Gcç Rönesans. erken barok çalgılanyla donanmış Sov- yet sanatçılardan oluşan lopluluk. yalnız bu çal- gılan çalmakla kalmryor; çalgılann özgün yorum şeklini de inceleyip araşürmış. Barok kemanı o günkü ustalan gibi tutu- yor. o havaya yay çekiyor ve o günün sesini tınlatı- yor. Keman, 1600'lerin başında, danslara eşlik eden bir çalg] olarak bili- nir. Topluluğun ıkı genç kemancısı da sanki kendi çaldıklan ezgilere uyum Ispanyol tenor AntoaıoOrdonez sağlamış, dans edercesine dalgalanıp o günlerin coşkusunu yaşattılar. Klavsencinin bir orkestra şefı edasında. zamanın klavsenci otoritesini kul- lanmasıyla. üyelerin her yaklaşan motifi birbir- lerine önceden haberleyen davranışlanyla mü- zik yapmanın ötesinde bir de dramatik etkinlik- leri vardı. Son yıllarda çok gözde olan özgün çalgılarla yorum yapma olayı. hep aynı döne- min bestecilerini sunduğu zaman benzer karak- terler içinde tekdüze bir dinleti oluyor. Prog- ramın bir bölümü 17. yüzyıl olsaydı belki biraz daha renk farkı ile bu özgün çaigılan dinlemek daha kolavlaşacaktı. Birinci Ânadolu Fes- tivali: Bu akşam Anka- ra'da yeni bir müzik festivali başlıyor: Ana- dolu FestivaÜ. Böylece İslanbul, İzmir. Anka- ra festivallerinden son- ra klasik müzik dün- yamıza dördüncü bir ' ^tival katılmış oluyor. Ba yıl ilk olarak An- kara'dan başlayan ve içinde yalnız müziksel etkinliklerin yer aldığı Anadolu Festivali. önümüzdeki yıllarda Anadolu'nun çeşitli yö- relerinde yinelenecek ve yalnız senfoni orkestra- lanyla sınırlı kalmayıp tiyatro, opera. bale gibi sahne sanat- lannı da kapsayacak. Bu ak- şamki açılış konserinde Bilkent Üniversitesi'nin kurduğu Ulus- lararası Akademik Sinfonietta Orkestrası eşliğinde Gûrer Ay- kal'ın yöneteceği konsere İdil Biret solist olacak. Akademik Sinfoniettajle verilen konserler Bilkent Üniversitesi büyük spor salonunda, diğer resitaller ise Anadolu Medeniyetleri Mü- zesi'nde sunulacak. Festival, 31 Mart 1994 tarihine dek süre- cek. Gençlerimiz parlıyor IDSO hafta sonu konserleri- ni genç solistlere ayırmıştı. Cu- martesi sabahki konserde Erol Erdinç yönetimindeki orkestra, kemana Kartal Akmcı'ya (1968), çellist Münif Akalm'a (1969) ve piyanist Zeynep Ya- mantürk'e eşlik elti. tzmirli ke- mana KartaJ Akınct, sahne ra- hatlığı ve sıcaak müzikalitesiy- le Sarasate ve Wieniawski'nin yapıtlannı seslendirdi. Daha iyi bir kemanla ve biraz daha atak bir yorumla yannın başanlı so- listleri arasında yer alacak. Çellist Mönif Akalın'ı, önce yürekli bir seçim yaptığı. Şostako- viç'in ülkemizde az tanınan çello konçertosunu çaldığı için kutlanz. Bestecinin imzası olan mo- tifleri aynmsayarak, ağır monologla elektriği yi- tirmeden, dinleyici ile kopmadan müziği sürdü- rerek ve finali Şostakoviç'e özgü o buruk coşku- yu duyurarak yorumladı. Böylece ülkemizdeki kemancı ve piyanistlerin sayısına göre çok az olan çellistlerin arasına Münif Akalın gibi de- ğerli bir sanatçı, solist olarak katılmış oldu. Pi- yanist Zeynep Yamanrürk, Saint Saens'in '2. Koncerto'sunu iyice profesyonel bir düzeyde sundu. Ajilitesi, tuşesi, saydam ve net anlatımıyla içinden gelen coşkusu, yannlarda adından söz ettireceginin kanıtı. Umanz, bütün bu yetenekli gençlerimiz konsertistlik kariyerlerini geliştırip uluslararası sahnelerde seslerini duyurabilmek için ilgili kurumlardan gerekli destekleri bulur- lar. Muhiddin Dürrüoğlu'mın başansı: Piyanist ve besteci Muhiddin Dûrröoğlu, bugüne dek yo- rumcu olarak kazandığı ödüllerden sonra şimdi de bestecilik dalında parlamaya başladı. Belçi- ka-Amerika arasında yaşayan sanatçı, son ola- rak 6 Prelüdü ile Belçika Kraliyet Akademisi'- nin kompozisyon yanşmasında birincilik ödülü- ne değer bulunmuş. Aynca Dürriioğlu'nun bir flüt-pi\ano eseri de bir süredir Almanya'da bazı konservatuvarlann ders programında "zorunlu parça".olarak yer alıyor. Uluslararası Anadolu Festivali başhyor Külriir Servisi- Bilkent Üni- versitesi Müzik ve Sahne Sanat- lan Fakültesi nın düzenlediği l luslararası Anadolu Festiva- li"nin ilki bugün başlıyor. Festi- val, fakültenin. 1988'den beri Bilkent Uluslararası Gençlik Senfoni Orkestrası'nın etkin- likleriyle yurdun çeşitli yörele- rinde bir 'gençlik şölenT olarak sürdürdüğü, Uluslararası Ti- yatro Buluşması ile alanını ge- nişlettiği sanatsal organizas- yonlann yeni bir aşaması. Uluslararası Anadolu Festiva- li. tanınmış sanatcılara da, genç yeteneklere de, ünlü eser- lere de ilk seslendirmelere de yer veren programıyla her yıl mart ayında Ankara'da baş- latılacak ve bunu izleyen dört ayda Anadolu'ya taşınacak. Anadolu Festivali, bugün saat 19.00'da Bilkent Uluslara- rası Akademik Sinfonietta Or- kestrası'nın şef Gûrer Aykal yönetiminde Bilkent Üniversi- tesi Spor Salonunda vereceği konserle başlayacak. Solist olarak piyanist İdil Biret'in kaUlacağı konserde Sibetius, Beethoven ve Mendelssohn'un eserleri seslendirilecek. Yann aynı saatte, Anadoiu Medeni- yetleri Müzesi'nde Fîdan ve Huraman Kasunovanın şan re- sitali. pazar günü, Kiirşad Ter- ci, Sooer EgeseL, Kağan Korad ve Alper Güncan'ın katıldığı gı- tar akşamı, 21 mart pazartesi akşamı Sinfonietta Orkest- rası'nın şef Bujor Hoinic yöne- timinde vereceği konser izlene- bilir. Konserin solisü kemana Toğrol Ganiev. Sinfonietta Or- kestrası'nın sah günü şef Nezih Seçkin yönetiminde vereceği konserin solistleri ise Daniyar Halikov, Iulan Lupu ve Gölge Gül Şekeramber. 26 martta, Bilkent Yaylı Çalgılar Toplu- iuğu'nun şef Muhammedjan Turdiyev yönetiminde vereceği konser Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde gerçekleştirilecek Festival, 27 mart günü verile- cek Oda Müziği Konseri 2^ mart günü Sinfonietta Orke^ rası'nın şef Gani Tulyagano yönetimindeki konseri ve 3U mart günü Bilkent Akademik Oda Orkestrası'nın konseriyie devam edecek. 31 mart günu de Bilkent Uluslararası Akade- mik Sinfonietta Orkestrası'nın kaparuş konseriyie sona ere- cek. Etkinliklerin tumüsaat 19. OO'da gerçekleştirilecek. Halk ozanlannın dindışı şarkılanyla çoksesliliğin bilinen ilk örnekleri tamtıldı Sequentia'danortaçağşarklan ÜNER BİRKAıN Batı'da çoksesli müzığin bili- nen tarihi, dokuzuncu yüzyılda başlar. Onuncu-onüçüncü yüz- yıllar arasında, özellikle, halk ozanlannın (Fransızca karşılığı ile troubadour'. Almanca karşı- lığı ile 'minnesinger') yazıp söy- ledikleri. her biri bir halk öykü- sünü konu olarak işleyen bugün- lere ulaşmış sayılan 1400'ü aşkın şarkılar, 'ballade'lar. 'sequence'- Iar; sonradan, notaya alınmış ilk çoksesli bestelerin ortak adı olan 'organum'u, daha sonra. gene bir şiir-şarkı kanşımı olan 'motet'i oluşturur. Bu hızlı gelişmenin so- nucu. Guillaunıe de Machaut (13007-1377), Philippe de Vitrj (1291-1361) gibi ustalann cliyle biçimlenen *Ars Nova'ya (Yeni Sanat) götürür çokseslilik serü- venini. Martin Luther'in refonm hareketini izleyen dönemde de. Pakstrina'nın' (1525-1594), Schütz'ün (1585-1672), büyük Bach'ın (1685-1750) kalıcı. der- leyip toparlayıa çalışmalanyla. çokseslilik ortaçağın bilinmezlik- ler dünyasından. bugün bildiği- miz kapsamına ulaşır. 10 mart perşembe akşamı Iz- mir Alman Kültür Merkezi'nce düzenlenen bir "gösteri/konser"- de dinlediğimız Sequentia toplu- luğu, çoksesliliğin gelişimini baş- langıç noktalannda, halk ozan- lannın dindışı şarkılan eliyle tanıttı dinleyicilere. Kulaklan çok çok bundan yüz-yüz elli. bile- mediniz iki yüz y\\ öncesinin mü- ziğinealışnıış olan konser dinleyi- cılcri. Benjamin Bagby (küçük arp ve şarkı). Barbara Thornton (şarkı), Ehzabeth Gaver (beş telli Benjamin Bagby, Barbara Thornton ve Ehzabeth Gaver'den oluşan Sequentia topluluğu. ortaçağ kemanı) adlı üç müzikçi- nin (icracı olmanın vanı sıra. or- taçağ müziği araştırmaası nite- likleriyle parlayan bu üç yaman yorum ustasının) sunduğu \ahn, süssüz. esprili. ortaçağ kapalılığı içinde ver yer erotik, ama şaşıla- cak ölçüde bugünün insanına ses- lenme yetisi olan. neredeyse *çağ- daş' denebilecek kadar taze şarkı- larla. çoksesliliği. tarihteki bili- nen ılk örnekleriyle tanıdılar, sev- diler. Admı o çağın belli başb mü- zikü şiirlerinin birinden alan. Köln'de yerleşik Sequentia top- luluğunu, öğretici, aydınlatıa gösterileriyle, özellikle de. Bagby ve Thornton'un nefıs şarkılan. Gaver'in keman eşliği ve solola- nyla. mevsimin en değişik, en dolu müzik olaylanndan birinin kahramanlan olarak. her zaman sevgiyle, özlemle anacağız. 11 mart cuma akşamı, İzmir DSO konserinin ilk yansında mutlu oldum. sevindim; ikinci yansındaysa. karamsarlığa ka- pıldım. Sevincimin nedeni, kon- serin iki genç. pınl pınl solistiydi: Flütçü Şefika Kutluer ile klarnet- çi Dimitri Ashkenazy (ünlü piya- nist Uladimir Ashkenazy'nin 25 yaşındaki oğlu). Kutluer, gün geçtikçe tekniğıni daha da parla- tan. anlatımını yeni yeni olanak- larla süsleyen bir üflemeli çalgı sanatçımız. 1994 yılı konser-CD programı. gerçekten uluslararası özellikte: fngiltere'de, Isviçre'de, Hindistan'da, Fransa'da. Al- manya'da, ABD'de, Meksika'da konserler, CD kayıtlan; ülkemiz- de Adana. Ankara, İzmir, lstan- bul konserleri. Kutluer-Ashke- nazy ikilisi, Franz Danzi'nin Flüt- Klamet Konçertosu'nu (Si be- mol majör, op. 41), Camflle Sa- int-Saens'ın op. 6 Tarantella'sını. bis olarak da. Hektor Villa- Lobos'un 2 numarah Choros'unu seslendirdi: Şaşmayan bir bera- berlik. cümleleme, nefes alma. entonasyon. tonlama düzgünlü- ğü. ritim ve hareket sağlamlığı, bütünlük... Bu iki gençyorumcu- nun. Ingiltere'de Hovvard Grif- fillıs'le birlikte gerçekleştirdikleri ve gerçekleştirecekleri CD'leri. bu yıl içinde dinleme olanağını bulacağız. Arada. Kutluer'in tek bajşına dolduracağı, bir bölümü Tiirk bestecilerinin yapıtlanna aynlan CD'ler de var. Şefika Kutluer'e, soluk soluğa yürüt- tüğü sanat yolculuğunda başa- nlar diliyorum. Konserin ikinci yansındaki ka- ramsarlığımın nedeniyse. orkest- raya yıllannı veren, birçok ba- şanlı konserinde bulunduğum, Romanyalı şef Iosif Conta'nın yönetiminde seslendirilen. Beet- hoven'ın 'Üçfincfi Senfonisi' (Ero- ica) karikatürüydü: Ruhsuz. et- siz-kemiksiz, bozuk, çizgileri kar- makanşık, entonasyonu, solo- lan, ensemble'lan berbat bir Ero- ica'ydı bu. İzmir DSO. bu 'emek- tar' yönetmeni herhalde biraz dinlendirmeli. kendisine de, önü- müzdeki konserler için çekidüzen vermenin çarelerini aramalı! DUŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Kaldınmlar Ankara'dan mektup yazan Sayın Coşfcun Günal, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu'nca okullarda okutulması kabul edilen "Ders Geçme ve Kredili Siste- me Göre TürkDili veEdebiyatt"kitap\annm dördüncüsü olan Edebiyat 4'teki "Kaldınmlar" şiiriyle, benim Çağ- daş Türk Şiiri Antolojisi adlı derlememdeki "Kaldınm- lar" şiiri arasında bazı ayrımlar bulunduğunu sapta- mış... Bilindiği gibi, "Kaldınmlar" Neclp Fazıl Kısakürek'in çok ünlü bir şiiri... 1927'de yazıfmış, 6 Eylül 1928'de "Ha- yat'ta yayımlanmış. Şairin aynı yıl basılan ikinci kitabı- nın adı da Kaldınmlar. Bu şiiröylesine beğenilmiş, öylesine yaygınlık kazan- mıştı ki, Necip Fazıl Kısakürek o yıllarda "Kaldınmlar şairi" diye anılırdı... Sayın Coşkun Günal, antolojideki "otuz iki dlzelik şii- r/nonö/rc//zes/n/n"okulkitabındakineuymadığınıbelir- terek soruyor: "Antoloji hazırlayan bir kişi, antolojlye alacağı bir şii- ri, istediği şekilde değiştirme hakkına sahip midir?" Bu sorunun bilgi almak için değil de, "Nasıl böyle bir şey yaparsınız!" diye sorulduğunu anlıyorum, ama bu konuda bilgi almak isteyenler de olabileceğini düşüne- rek yanıtlayayım: Bir şiiri yazarından başka hiç kimse degiştiremez... Hele antoloji hazırlayan bir kişinin böyle bir işe kalkış- ması kesinlikle söz konusu değildir. Birtakım yanlışlıklar olabilir. Dizgi düzelti yanlışlarının ötesinde, çeşitli aksaklıklar yüzünden antolojilere şiirle- rin yarısının alınıp yarısının alınmadığı, bir şairin şiirinin başkasının şiiriymiş gibi gösterildiği olmuştur. Ama bunlar "değiştirme" değil, sonradan büyük üzüntü kay- nağı olan "dikkatsiztik")erdir... Antoloji derleyicilerinin başarısı biraz da bu gibi du- rumlara düşmemeleriyle ölçülür. Şairlerin söyleşiler sırasında, birbirlerinin dizelerini eleştirerek, "Ben olsam şöyle yapardım,"dedikleri gö- rülmüştür. Ama bu tür eleştiriler söylendiği yerde kalır. Bir şairin şiirine kendisinden başka hiç kimse dokuna- maz... "Kaldınmlar" konusundaki "birbirini tutmazlıklar"a gelince... Kimi şairler yazdıkları şiirleri ilk biçimleriyle bırak- maz, zaman içinde işler, değiştirirler. Çok ünlü olmayan şiirlerinde yaptıkları ufak tefek değişiklikler gözlerden kaçabilir. Ama belleklere kazınmış ünlü şiirlerinde önemli değişiklikler yaparlarsa, ortaya, "Hangisi gü- zel?" diye tartışma konusu olan iki metin çıkar. Necip Fazıl Kısakürek şiirlerini Çile adlı yapıtında bir araya getirirken, eski şiirlerinden birçoğunu, herhalde düşünce dünyasmdaki gelişmeler yüzünden, kendi de- yimiyle, "tanımamış ve çöplüğe atmış", bazılarını ise yer yer değiştirmiştir. "Kaldtrımlar'da yaptığı değişikliklerin ise, düşünsel bir yönü olduğu söylenemez, yalnızca daha güzel söyle- yişler aramıştır. Antolojilere, okul kitaplarına bakılırsa, kimi seçicilerin bu ünlü şiirin ilk biçimini, kimilerinin de sonraki biçimıni beğendikleri anlaşılıyor... Bana sorarsanız, ikisi de güzel. Dil anlayışı bakımın- dan da aralarında bir ayrım yok. öyleyse, neden "Kaldırımlar"\n ilk biçimini seçtim? Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi'nöe hem bütünlüğü içi.rtdö Türk şiirinin gelişmelerini, hem de bazı şairlerin tek te£ kendi gelişmelerini sergilemeye çalıştım. Onun için de şiirlerin yazılış tarihlerine çok önem verdim. Necip Fazıl Kısakürek'in bir dönemde büyük yankılar uyandırmış olan "Kaldınmlar"\n\ da altına 1927 tarihini koyarak o günkü biçimiyle almamın daha doğru olacağını düşün- düm. Edebiyat 4'ün yazarları ise şiiri Ç//e'deki biçimiyle al- mışlar. Sayın Coşkun Günal'ın antolojilerle ilgilendiği, ama derlenen yapıtların doğruluğundan kuşkuya düştüğü anlaşılıyor. Antoloji derleyiciliği eleştirinin önemli bir dalıdır. Bu alanda da başanlı çalışmalar yapmış, güve- nilecek adlar vardır. Onları arayıp bulmak gerekir. Kumluca Eserlerigeüyor ANKARA (ANKA) - Antalya'dan kaçınlan veçağın hazinesi olarak adlandınlan "Kumluca Eserleri"nin Türkiye'ye iadesi için Dumbarton Oaks Müzesi ile görüşmeler başlatıldı. Kültür Bakanı Fikri Sağlar. Dombarton Oaks Müzesi yetkililerinin Kumluca Eserleri'nin Türkiye'ye ait olduğunu kabul ettiklerini \e eserlerin iadesi konusunda önemli gelişmelerin sağlandığını bildirdi. Fikri Sağlar. •"Bizgörüşmelenn başlayabilmesi için eserleri haîen elinde bulunduran Dumbarton Oaks Müzesi'nin bu eserlerin yasal sahibinin Türkiye olduğunu kabul etmeleri gerektiğini ön koşul olarak beürttik. Yetkililer. eserlerin Türkiye'ye ait olduğunu kabul ettiler ve görüşmeler yoğun bir şekilde sürdürülüyor" dedi. Anıtlar MüzelejGenel Müdürü Prof. Engin Özgen de eserlerin bjr bölümünün halen AntaK a Müzesi'nde sergilendiğini söyledi. Özgen, "Eserlerin kaçınlışı sırasında. Türk yetkililerolaya müdahaleetmiş \e bazı parçalar alınmış. Yani bu eserlerin Türkiye'den kaçınldığına hiçbir şüphe yok" dedi. Sultan Setim Külliyesi restorasyonu KONYA(AA)-Konya'nınKarapınarilçesindebulunan Sultan Seüm Külliyesi'nin restorasvonuna bu yıl başlanıyor. Vakıflar Bölge Müdü r lüğü yetkililerinden alınan bilgiyegöre. 1564yılında 2. Selim tarafından yaptınlan küllıyede, kcrvansaray. imaret. çeşme. şadırvan vecami bulunuyor. Yetkililer, daha önce VakıflarGcnel Müdürlüğü uzmanlan ile Selçuk Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından temel izlerinin ortaya çıkanldığını ve restorasyon projesinin de Selçuk Üniversitesi tarafından hazırlandığını kaydettiler. SANAT GALERILERINDE GEZINTI BAUSE'NİH tSTANBUL KAĞITLARI' Alman sanatçı Michael Bause. Berlin Senatosu bursu ile yaşadığı İstanbul için hazırladığı kolaj re- na dek BM Çağdaş Sanat Merkezi'nde sergili- •r. Bause, günlük yaşam içinde, kimsenin J.ıkkatini çekmeyen bir aynntıyı. bir tür paket kağıdını kolajlannın ana malzemesi olarak kul- lanıyor. Anonim bir tasanm üriinü olan bu ka- ğıt. ekonomik ve toplumsal bir gerçeklik taşı- yor. Bause, kolaj resimlerinde bu gerçekliğin analizini yapıyor. 1954 yılında VVestfalen'de doğan ve 1974-79 yıllan arasında Münster'de görsel iletişim eğitimi gören Michael Bause. 1988 yilından bu yana Berlin'de birçok kişisel sergi açü. Çalışmalannı bir süredir İstanbul'da sürdüren ve kentin karmaşık yapısından esin- lendiğini gösteren çalışmalar ortaya koyan Michael Bause'nin sergjsi, özellikle farklı bir kültürden gelen bir sanatçının İstanbul'a bakış açısını yansıtması açısından ilginç. Michael Bause / 10 mart-9 nisan / BM Çağ- simlerini "İstanbul Kağıtlan" başlığı alunda 9 nisa- daş Sanat Merkezi / Tel: 231 10 23. SERDAR ARAT'IN SERCİSİ Galeri Nev. Koray Ariş'ten sonra Serdar Arat'ın sergisine yer veriyor. Çalışmalannı halen Nevv York'ta sürdüren Arat, resirn eğitimi alma- dan önce Boğaziçi Üniversitesi Idari Bilimler Fakültesi'nden mezun ol- muş. 1984 yılında Nevv York Eyalet Üniversitesi'nde resim dalında lisans- üstü eğitimini tamamlayan sanatçı, bu üniversitede öğretim görevlisi ola- rak görevini sürdürüyor. 4. Uluslara- rası Asya-Avrupa Bienali'nde birinci- lik ödülü alan sanatçı, bugüne dek Ankara. İstanbul, Nevv York veCon- necücufta kişisel sergiler açü, pek çok karma sergiye katıldı. Serdar Arat / U-29 mart / Galeri Nev/Tel: 231 67 63. 'BIZDEN VE ONLARDAN'IN SEKİZİNCİSİ Dokuzuncu yılına yenilenerek giren Tem Sanat Ga- îerisi, sekiz yıldır geleneksel olarak sÜFdürdüğü "Bizden ve Onlardan" sergisine yer veriyor. 27 Türk, 22'farklı ül- keden 58 sanatçının yapıtlannın sergilendiği "Bizden ve Onlardan", pek çok önemli sanatçmm -özgünbaskı yapıtlannı gönne olanağı tanıyor. Türkiye'den Altan Adah, Bilge Alkor, Avni Arbaş. Mustafa Aslıer. Atilla Atar, Sabri Berkel, Cihat Burak, Salih Coşkun, Adnan Çoker, Selçuk Demirel, Abidin Dino, Mengü Ertel, 2^eki Fındıkoğlu, Vlehmet Güler, Güngör İblikçi, Mürşide İçmeli, Ergin İnan, Fevzi Karakoç. Mehmet Koyunoğlu, Hayati Mİsman, NUthat Şen, Suleyman Saim Tekcan, Berna Türemen, tsmail Türemen ve Fahrelnissa Zeid'in yer aldığı sergide, Avis Allman'dan Salvador Dali'ye, Joan Miro'dan Antoni Tapies'ye dek pek çok usta sa- natçının özgünbaskılannı görebilirsiniz. "Bizden ve Onlardan 8" /17 şubat-23 mart / Tem Sanat Galerisi/Tel:247 0899)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle