Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 MAvRT1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET2 SAYFA
KULTUR
İDSO'da 'Lucia DiLamermoor', CRR'de Musica Petropolitana, BirinciAnadolu Festivali
Sanatçanıngücüaynntilardadeğilmi?
EVİN fLYASOĞLU
Lucia Dî Lamermoor: İstan-
bul De-vlet Opera ve Balesi yine
uzun yıllardır bu kentte sahne-
lenmerniş bir operayı sundu:
Gaetano Donizetti'nin Lam-
mermoor'lu Lucia'sı. Altan
Günbay'ın sahneye koyduğu
operayı ilk iki temsilde konuk
şef Anton Marik yönetti. Gök-
çen Koray'm koroyu yönettiği
yaratıcı kadroda Figen Koyu-
noğhı (kostüm), Selçuk Tollıri
(dekor), Ahmet Defne (ışık) yer
alıyor.
Orkestra, oyunun gereği ge-
nellikle eşlik rolünde ve şef Ma-
rik'in dikkatli yöneümiyle aynı
düzeyi korudu baştan sona
dek. Romantik dönemin ilk
operalanndan olan Lucia, İtal-
yan 'bel canto' stilinde, uzun re-
çitaüflerle müziğin akışkanh-
ğmın kesikliğe uğradığı bir ya-
pn.ispanyoi tenorAntomoOr- ^ Bilkent Üniversitesi'nin kurduğu Uluslararası
dnnez yıne ılk ıkı temsilde oy- t
-i /-,• r» • ^ i I » ~ - I y > -
iı. Gür sesiyie ve dramatik Akademik Sınfonıetta Orkestrası eşlığınde Gurer
SSonde.'SS" Aykal'm yöneteceği bu akşamki açılış konserine
ğımiz Gülgez Altındağ dengeli, İA[\ R i r e
t sOİİSt O İ a c a k
abartısız. sesini ölçülü kullanan
1 U 1 1 o n c ı a u u 5 1
vıa^a^.
birkaraktersergiledi. Lucia'nın
ünlü delirme sahnesinde gerilimi; oyun yetene-
ğiyle oldugu kadar ölçülü sesi ve dikkatli yo-
rumuyla da sağladı. Umanz, Enrico rolündeki
S. Ahmet Yudız ilerki temsillerde rolüne daha
özen gösterir.
Bu arada arp solosunda Fatmagül Keşkek'i de
alkışlamak gerek. Dünyanın pek çok sahnesin-
Genç müzisyenJerin yaşlı müzik yaptıklan bir topluluk: Musica Petropolitana.
Piyanist ve besteci Muhiddin Dümioğlu.
de yapılan bir uygulamayı, sahnede değişik dil-
lerin opera söylemesini izleyicimiz hala yadırgı-
yor. Örneğin, ikinci perde başında tenorun İtal-
yanca yakınmasına karşın Gülgez Altındağ'ına
Ne diyorsun sen" sorusu, izleyicilerin gülüp
fısıldaşmalanna neden oldu.
Lucia Di Lammermoor. opera olarak zaten
devingenliği olmayan. statik bir yapıt. Biraz
daha canlandınlıp, çağımızın yeni olanaklanyla
süslenebilirdi. Kocaman koro bir iki dakika
şarkısını söylüyor, sonra upuzun bir süre öylece
dikilip kalıyor sahnenin ortasında. Oyunculara
hiçbir sahne esnekliği öngörülmemiş. Belirli el
kol hareketinin çevresinde resital verir durum-
dalar. Ancak hareket getirmek kaygısıyla üçün-
cü perdenin başına eklenen ekosez dansındaki
parlak İskoç giysileri oyunun külrengi ortamı ile
bağdaşmadığı gibi, yapay bir coşkuyla, yama-
ma bir dans sahnesi çıkıveriyor ortaya. Bir de
son mezarhk sahnesi neden başa alınmış, hiçbir
anlam veremedik. Hatta başa alındığını anla-
mayanlar, "En son sahne neden çıkartılmış?"
diye sonıyorlardı.
Donizetti operalan. henüz Verdi stili gibi akışı
olan, ya da Wagner gibi sürekli müzik kav-
ramıyla oyunu tümleştiren bir tekniğe sahip de-
ğil. Belki biraz daha düşgücü kuilanılıp hayal-
gerçek arası sahneler zenginleşebilirdi. Rejinın
ve dekorun aynntıdaki incelikleri göz etmesiyle
(örneğin karton ağaçlara deriniik getirecek bir
görünüm gibi) sahneler bu denli sıkıcı olmaktan
kurtulabilirdi. Zaten sanaıçının gücü kendini
aynntılarda göstermez mi?
Musica Petropolitana
Cemal Reşit Rey salonunda genç müzisyenle-
rin yaşlı müzik yaptıklan
bir topluluk dinledik: Mu-
sica Petropolitana. Gcç
Rönesans. erken barok
çalgılanyla donanmış Sov-
yet sanatçılardan oluşan
lopluluk. yalnız bu çal-
gılan çalmakla kalmryor;
çalgılann özgün yorum
şeklini de inceleyip
araşürmış. Barok kemanı
o günkü ustalan gibi tutu-
yor. o havaya yay çekiyor
ve o günün sesini tınlatı-
yor. Keman, 1600'lerin
başında, danslara eşlik
eden bir çalg] olarak bili-
nir. Topluluğun ıkı genç
kemancısı da sanki kendi
çaldıklan ezgilere uyum Ispanyol tenor AntoaıoOrdonez
sağlamış, dans edercesine dalgalanıp o günlerin
coşkusunu yaşattılar. Klavsencinin bir orkestra
şefı edasında. zamanın klavsenci otoritesini kul-
lanmasıyla. üyelerin her yaklaşan motifi birbir-
lerine önceden haberleyen davranışlanyla mü-
zik yapmanın ötesinde bir de dramatik etkinlik-
leri vardı. Son yıllarda çok gözde olan özgün
çalgılarla yorum yapma olayı. hep aynı döne-
min bestecilerini sunduğu zaman benzer karak-
terler içinde tekdüze bir dinleti oluyor. Prog-
ramın bir bölümü 17. yüzyıl olsaydı belki biraz
daha renk farkı ile bu özgün çaigılan dinlemek
daha kolavlaşacaktı.
Birinci Ânadolu Fes-
tivali: Bu akşam Anka-
ra'da yeni bir müzik
festivali başlıyor: Ana-
dolu FestivaÜ. Böylece
İslanbul, İzmir. Anka-
ra festivallerinden son-
ra klasik müzik dün-
yamıza dördüncü bir
' ^tival katılmış oluyor.
Ba yıl ilk olarak An-
kara'dan başlayan ve
içinde yalnız müziksel
etkinliklerin yer aldığı
Anadolu Festivali.
önümüzdeki yıllarda
Anadolu'nun çeşitli yö-
relerinde yinelenecek ve
yalnız senfoni orkestra-
lanyla sınırlı kalmayıp tiyatro,
opera. bale gibi sahne sanat-
lannı da kapsayacak. Bu ak-
şamki açılış konserinde Bilkent
Üniversitesi'nin kurduğu Ulus-
lararası Akademik Sinfonietta
Orkestrası eşliğinde Gûrer Ay-
kal'ın yöneteceği konsere İdil
Biret solist olacak. Akademik
Sinfoniettajle verilen konserler
Bilkent Üniversitesi büyük
spor salonunda, diğer resitaller
ise Anadolu Medeniyetleri Mü-
zesi'nde sunulacak. Festival, 31
Mart 1994 tarihine dek süre-
cek.
Gençlerimiz parlıyor
IDSO hafta sonu konserleri-
ni genç solistlere ayırmıştı. Cu-
martesi sabahki konserde Erol
Erdinç yönetimindeki orkestra,
kemana Kartal Akmcı'ya
(1968), çellist Münif Akalm'a
(1969) ve piyanist Zeynep Ya-
mantürk'e eşlik elti. tzmirli ke-
mana KartaJ Akınct, sahne ra-
hatlığı ve sıcaak müzikalitesiy-
le Sarasate ve Wieniawski'nin
yapıtlannı seslendirdi. Daha iyi
bir kemanla ve biraz daha atak
bir yorumla yannın başanlı so-
listleri arasında yer alacak. Çellist Mönif
Akalın'ı, önce yürekli bir seçim yaptığı. Şostako-
viç'in ülkemizde az tanınan çello konçertosunu
çaldığı için kutlanz. Bestecinin imzası olan mo-
tifleri aynmsayarak, ağır monologla elektriği yi-
tirmeden, dinleyici ile kopmadan müziği sürdü-
rerek ve finali Şostakoviç'e özgü o buruk coşku-
yu duyurarak yorumladı. Böylece ülkemizdeki
kemancı ve piyanistlerin sayısına göre çok az
olan çellistlerin arasına Münif Akalın gibi de-
ğerli bir sanatçı, solist olarak katılmış oldu. Pi-
yanist Zeynep Yamanrürk, Saint Saens'in '2.
Koncerto'sunu iyice profesyonel bir düzeyde
sundu.
Ajilitesi, tuşesi, saydam ve net anlatımıyla
içinden gelen coşkusu, yannlarda adından söz
ettireceginin kanıtı. Umanz, bütün bu yetenekli
gençlerimiz konsertistlik kariyerlerini geliştırip
uluslararası sahnelerde seslerini duyurabilmek
için ilgili kurumlardan gerekli destekleri bulur-
lar.
Muhiddin Dürrüoğlu'mın başansı: Piyanist ve
besteci Muhiddin Dûrröoğlu, bugüne dek yo-
rumcu olarak kazandığı ödüllerden sonra şimdi
de bestecilik dalında parlamaya başladı. Belçi-
ka-Amerika arasında yaşayan sanatçı, son ola-
rak 6 Prelüdü ile Belçika Kraliyet Akademisi'-
nin kompozisyon yanşmasında birincilik ödülü-
ne değer bulunmuş. Aynca Dürriioğlu'nun bir
flüt-pi\ano eseri de bir süredir Almanya'da bazı
konservatuvarlann ders programında "zorunlu
parça".olarak yer alıyor.
Uluslararası
Anadolu
Festivali
başhyor
Külriir Servisi- Bilkent Üni-
versitesi Müzik ve Sahne Sanat-
lan Fakültesi nın düzenlediği
l luslararası Anadolu Festiva-
li"nin ilki bugün başlıyor. Festi-
val, fakültenin. 1988'den beri
Bilkent Uluslararası Gençlik
Senfoni Orkestrası'nın etkin-
likleriyle yurdun çeşitli yörele-
rinde bir 'gençlik şölenT olarak
sürdürdüğü, Uluslararası Ti-
yatro Buluşması ile alanını ge-
nişlettiği sanatsal organizas-
yonlann yeni bir aşaması.
Uluslararası Anadolu Festiva-
li. tanınmış sanatcılara da,
genç yeteneklere de, ünlü eser-
lere de ilk seslendirmelere de
yer veren programıyla her yıl
mart ayında Ankara'da baş-
latılacak ve bunu izleyen dört
ayda Anadolu'ya taşınacak.
Anadolu Festivali, bugün
saat 19.00'da Bilkent Uluslara-
rası Akademik Sinfonietta Or-
kestrası'nın şef Gûrer Aykal
yönetiminde Bilkent Üniversi-
tesi Spor Salonunda vereceği
konserle başlayacak. Solist
olarak piyanist İdil Biret'in
kaUlacağı konserde Sibetius,
Beethoven ve Mendelssohn'un
eserleri seslendirilecek. Yann
aynı saatte, Anadoiu Medeni-
yetleri Müzesi'nde Fîdan ve
Huraman Kasunovanın şan re-
sitali. pazar günü, Kiirşad Ter-
ci, Sooer EgeseL, Kağan Korad
ve Alper Güncan'ın katıldığı gı-
tar akşamı, 21 mart pazartesi
akşamı Sinfonietta Orkest-
rası'nın şef Bujor Hoinic yöne-
timinde vereceği konser izlene-
bilir.
Konserin solisü kemana
Toğrol Ganiev. Sinfonietta Or-
kestrası'nın sah günü şef Nezih
Seçkin yönetiminde vereceği
konserin solistleri ise Daniyar
Halikov, Iulan Lupu ve Gölge
Gül Şekeramber. 26 martta,
Bilkent Yaylı Çalgılar Toplu-
iuğu'nun şef Muhammedjan
Turdiyev yönetiminde vereceği
konser Anadolu Medeniyetleri
Müzesi'nde gerçekleştirilecek
Festival, 27 mart günü verile-
cek Oda Müziği Konseri 2^
mart günü Sinfonietta Orke^
rası'nın şef Gani Tulyagano
yönetimindeki konseri ve 3U
mart günü Bilkent Akademik
Oda Orkestrası'nın konseriyie
devam edecek. 31 mart günu
de Bilkent Uluslararası Akade-
mik Sinfonietta Orkestrası'nın
kaparuş konseriyie sona ere-
cek. Etkinliklerin tumüsaat 19.
OO'da gerçekleştirilecek.
Halk ozanlannın dindışı şarkılanyla çoksesliliğin bilinen ilk örnekleri tamtıldı
Sequentia'danortaçağşarklan
ÜNER BİRKAıN
Batı'da çoksesli müzığin bili-
nen tarihi, dokuzuncu yüzyılda
başlar. Onuncu-onüçüncü yüz-
yıllar arasında, özellikle, halk
ozanlannın (Fransızca karşılığı
ile troubadour'. Almanca karşı-
lığı ile 'minnesinger') yazıp söy-
ledikleri. her biri bir halk öykü-
sünü konu olarak işleyen bugün-
lere ulaşmış sayılan 1400'ü aşkın
şarkılar, 'ballade'lar. 'sequence'-
Iar; sonradan, notaya alınmış ilk
çoksesli bestelerin ortak adı olan
'organum'u, daha sonra. gene bir
şiir-şarkı kanşımı olan 'motet'i
oluşturur. Bu hızlı gelişmenin so-
nucu. Guillaunıe de Machaut
(13007-1377), Philippe de Vitrj
(1291-1361) gibi ustalann cliyle
biçimlenen *Ars Nova'ya (Yeni
Sanat) götürür çokseslilik serü-
venini. Martin Luther'in refonm
hareketini izleyen dönemde de.
Pakstrina'nın' (1525-1594),
Schütz'ün (1585-1672), büyük
Bach'ın (1685-1750) kalıcı. der-
leyip toparlayıa çalışmalanyla.
çokseslilik ortaçağın bilinmezlik-
ler dünyasından. bugün bildiği-
miz kapsamına ulaşır.
10 mart perşembe akşamı Iz-
mir Alman Kültür Merkezi'nce
düzenlenen bir "gösteri/konser"-
de dinlediğimız Sequentia toplu-
luğu, çoksesliliğin gelişimini baş-
langıç noktalannda, halk ozan-
lannın dindışı şarkılan eliyle
tanıttı dinleyicilere. Kulaklan
çok çok bundan yüz-yüz elli. bile-
mediniz iki yüz y\\ öncesinin mü-
ziğinealışnıış olan konser dinleyi-
cılcri. Benjamin Bagby (küçük
arp ve şarkı). Barbara Thornton
(şarkı), Ehzabeth Gaver (beş telli
Benjamin Bagby, Barbara Thornton ve Ehzabeth Gaver'den oluşan Sequentia topluluğu.
ortaçağ kemanı) adlı üç müzikçi-
nin (icracı olmanın vanı sıra. or-
taçağ müziği araştırmaası nite-
likleriyle parlayan bu üç yaman
yorum ustasının) sunduğu \ahn,
süssüz. esprili. ortaçağ kapalılığı
içinde ver yer erotik, ama şaşıla-
cak ölçüde bugünün insanına ses-
lenme yetisi olan. neredeyse *çağ-
daş' denebilecek kadar taze şarkı-
larla. çoksesliliği. tarihteki bili-
nen ılk örnekleriyle tanıdılar, sev-
diler. Admı o çağın belli başb mü-
zikü şiirlerinin birinden alan.
Köln'de yerleşik Sequentia top-
luluğunu, öğretici, aydınlatıa
gösterileriyle, özellikle de. Bagby
ve Thornton'un nefıs şarkılan.
Gaver'in keman eşliği ve solola-
nyla. mevsimin en değişik, en
dolu müzik olaylanndan birinin
kahramanlan olarak. her zaman
sevgiyle, özlemle anacağız.
11 mart cuma akşamı, İzmir
DSO konserinin ilk yansında
mutlu oldum. sevindim; ikinci
yansındaysa. karamsarlığa ka-
pıldım. Sevincimin nedeni, kon-
serin iki genç. pınl pınl solistiydi:
Flütçü Şefika Kutluer ile klarnet-
çi Dimitri Ashkenazy (ünlü piya-
nist Uladimir Ashkenazy'nin 25
yaşındaki oğlu). Kutluer, gün
geçtikçe tekniğıni daha da parla-
tan. anlatımını yeni yeni olanak-
larla süsleyen bir üflemeli çalgı
sanatçımız. 1994 yılı konser-CD
programı. gerçekten uluslararası
özellikte: fngiltere'de, Isviçre'de,
Hindistan'da, Fransa'da. Al-
manya'da, ABD'de, Meksika'da
konserler, CD kayıtlan; ülkemiz-
de Adana. Ankara, İzmir, lstan-
bul konserleri. Kutluer-Ashke-
nazy ikilisi, Franz Danzi'nin Flüt-
Klamet Konçertosu'nu (Si be-
mol majör, op. 41), Camflle Sa-
int-Saens'ın op. 6 Tarantella'sını.
bis olarak da. Hektor Villa-
Lobos'un 2 numarah Choros'unu
seslendirdi: Şaşmayan bir bera-
berlik. cümleleme, nefes alma.
entonasyon. tonlama düzgünlü-
ğü. ritim ve hareket sağlamlığı,
bütünlük... Bu iki gençyorumcu-
nun. Ingiltere'de Hovvard Grif-
fillıs'le birlikte gerçekleştirdikleri
ve gerçekleştirecekleri CD'leri.
bu yıl içinde dinleme olanağını
bulacağız. Arada. Kutluer'in tek
bajşına dolduracağı, bir bölümü
Tiirk bestecilerinin yapıtlanna
aynlan CD'ler de var. Şefika
Kutluer'e, soluk soluğa yürüt-
tüğü sanat yolculuğunda başa-
nlar diliyorum.
Konserin ikinci yansındaki ka-
ramsarlığımın nedeniyse. orkest-
raya yıllannı veren, birçok ba-
şanlı konserinde bulunduğum,
Romanyalı şef Iosif Conta'nın
yönetiminde seslendirilen. Beet-
hoven'ın 'Üçfincfi Senfonisi' (Ero-
ica) karikatürüydü: Ruhsuz. et-
siz-kemiksiz, bozuk, çizgileri kar-
makanşık, entonasyonu, solo-
lan, ensemble'lan berbat bir Ero-
ica'ydı bu. İzmir DSO. bu 'emek-
tar' yönetmeni herhalde biraz
dinlendirmeli. kendisine de, önü-
müzdeki konserler için çekidüzen
vermenin çarelerini aramalı!
DUŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Kaldınmlar
Ankara'dan mektup yazan Sayın Coşfcun Günal, Milli
Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu'nca okullarda
okutulması kabul edilen "Ders Geçme ve Kredili Siste-
me Göre TürkDili veEdebiyatt"kitap\annm dördüncüsü
olan Edebiyat 4'teki "Kaldınmlar" şiiriyle, benim Çağ-
daş Türk Şiiri Antolojisi adlı derlememdeki "Kaldınm-
lar" şiiri arasında bazı ayrımlar bulunduğunu sapta-
mış...
Bilindiği gibi, "Kaldınmlar" Neclp Fazıl Kısakürek'in
çok ünlü bir şiiri... 1927'de yazıfmış, 6 Eylül 1928'de "Ha-
yat'ta yayımlanmış. Şairin aynı yıl basılan ikinci kitabı-
nın adı da Kaldınmlar.
Bu şiiröylesine beğenilmiş, öylesine yaygınlık kazan-
mıştı ki, Necip Fazıl Kısakürek o yıllarda "Kaldınmlar
şairi" diye anılırdı...
Sayın Coşkun Günal, antolojideki "otuz iki dlzelik şii-
r/nonö/rc//zes/n/n"okulkitabındakineuymadığınıbelir-
terek soruyor:
"Antoloji hazırlayan bir kişi, antolojlye alacağı bir şii-
ri, istediği şekilde değiştirme hakkına sahip midir?"
Bu sorunun bilgi almak için değil de, "Nasıl böyle bir
şey yaparsınız!" diye sorulduğunu anlıyorum, ama bu
konuda bilgi almak isteyenler de olabileceğini düşüne-
rek yanıtlayayım:
Bir şiiri yazarından başka hiç kimse degiştiremez...
Hele antoloji hazırlayan bir kişinin böyle bir işe kalkış-
ması kesinlikle söz konusu değildir.
Birtakım yanlışlıklar olabilir. Dizgi düzelti yanlışlarının
ötesinde, çeşitli aksaklıklar yüzünden antolojilere şiirle-
rin yarısının alınıp yarısının alınmadığı, bir şairin şiirinin
başkasının şiiriymiş gibi gösterildiği olmuştur. Ama
bunlar "değiştirme" değil, sonradan büyük üzüntü kay-
nağı olan "dikkatsiztik")erdir...
Antoloji derleyicilerinin başarısı biraz da bu gibi du-
rumlara düşmemeleriyle ölçülür.
Şairlerin söyleşiler sırasında, birbirlerinin dizelerini
eleştirerek, "Ben olsam şöyle yapardım,"dedikleri gö-
rülmüştür. Ama bu tür eleştiriler söylendiği yerde kalır.
Bir şairin şiirine kendisinden başka hiç kimse dokuna-
maz...
"Kaldınmlar" konusundaki "birbirini tutmazlıklar"a
gelince...
Kimi şairler yazdıkları şiirleri ilk biçimleriyle bırak-
maz, zaman içinde işler, değiştirirler. Çok ünlü olmayan
şiirlerinde yaptıkları ufak tefek değişiklikler gözlerden
kaçabilir. Ama belleklere kazınmış ünlü şiirlerinde
önemli değişiklikler yaparlarsa, ortaya, "Hangisi gü-
zel?" diye tartışma konusu olan iki metin çıkar.
Necip Fazıl Kısakürek şiirlerini Çile adlı yapıtında bir
araya getirirken, eski şiirlerinden birçoğunu, herhalde
düşünce dünyasmdaki gelişmeler yüzünden, kendi de-
yimiyle, "tanımamış ve çöplüğe atmış", bazılarını ise
yer yer değiştirmiştir.
"Kaldtrımlar'da yaptığı değişikliklerin ise, düşünsel
bir yönü olduğu söylenemez, yalnızca daha güzel söyle-
yişler aramıştır.
Antolojilere, okul kitaplarına bakılırsa, kimi seçicilerin
bu ünlü şiirin ilk biçimini, kimilerinin de sonraki biçimıni
beğendikleri anlaşılıyor...
Bana sorarsanız, ikisi de güzel. Dil anlayışı bakımın-
dan da aralarında bir ayrım yok.
öyleyse, neden "Kaldırımlar"\n ilk biçimini seçtim?
Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi'nöe hem bütünlüğü içi.rtdö
Türk şiirinin gelişmelerini, hem de bazı şairlerin tek te£
kendi gelişmelerini sergilemeye çalıştım. Onun için de
şiirlerin yazılış tarihlerine çok önem verdim. Necip Fazıl
Kısakürek'in bir dönemde büyük yankılar uyandırmış
olan "Kaldınmlar"\n\ da altına 1927 tarihini koyarak o
günkü biçimiyle almamın daha doğru olacağını düşün-
düm.
Edebiyat 4'ün yazarları ise şiiri Ç//e'deki biçimiyle al-
mışlar.
Sayın Coşkun Günal'ın antolojilerle ilgilendiği, ama
derlenen yapıtların doğruluğundan kuşkuya düştüğü
anlaşılıyor. Antoloji derleyiciliği eleştirinin önemli bir
dalıdır. Bu alanda da başanlı çalışmalar yapmış, güve-
nilecek adlar vardır. Onları arayıp bulmak gerekir.
Kumluca Eserlerigeüyor
ANKARA (ANKA) - Antalya'dan kaçınlan veçağın
hazinesi olarak adlandınlan "Kumluca Eserleri"nin
Türkiye'ye iadesi için Dumbarton Oaks Müzesi ile
görüşmeler başlatıldı. Kültür Bakanı Fikri Sağlar.
Dombarton Oaks Müzesi yetkililerinin Kumluca
Eserleri'nin Türkiye'ye ait olduğunu kabul ettiklerini \e
eserlerin iadesi konusunda önemli gelişmelerin
sağlandığını bildirdi. Fikri Sağlar. •"Bizgörüşmelenn
başlayabilmesi için eserleri haîen elinde bulunduran
Dumbarton Oaks Müzesi'nin bu eserlerin yasal sahibinin
Türkiye olduğunu kabul etmeleri gerektiğini ön koşul
olarak beürttik. Yetkililer. eserlerin Türkiye'ye ait
olduğunu kabul ettiler ve görüşmeler yoğun bir şekilde
sürdürülüyor" dedi. Anıtlar MüzelejGenel Müdürü Prof.
Engin Özgen de eserlerin bjr bölümünün halen AntaK a
Müzesi'nde sergilendiğini söyledi. Özgen, "Eserlerin
kaçınlışı sırasında. Türk yetkililerolaya müdahaleetmiş \e
bazı parçalar alınmış. Yani bu eserlerin Türkiye'den
kaçınldığına hiçbir şüphe yok" dedi.
Sultan Setim Külliyesi
restorasyonu
KONYA(AA)-Konya'nınKarapınarilçesindebulunan
Sultan Seüm Külliyesi'nin restorasvonuna bu yıl
başlanıyor. Vakıflar Bölge Müdü
r
lüğü yetkililerinden
alınan bilgiyegöre. 1564yılında 2. Selim tarafından
yaptınlan küllıyede, kcrvansaray. imaret. çeşme. şadırvan
vecami bulunuyor. Yetkililer, daha önce VakıflarGcnel
Müdürlüğü uzmanlan ile Selçuk Üniversitesi öğretim
üyeleri tarafından temel izlerinin ortaya çıkanldığını ve
restorasyon projesinin de Selçuk Üniversitesi tarafından
hazırlandığını kaydettiler.
SANAT GALERILERINDE GEZINTI
BAUSE'NİH tSTANBUL KAĞITLARI'
Alman sanatçı Michael Bause. Berlin Senatosu
bursu ile yaşadığı İstanbul için hazırladığı kolaj re-
na dek BM Çağdaş Sanat Merkezi'nde sergili-
•r. Bause, günlük yaşam içinde, kimsenin
J.ıkkatini çekmeyen bir aynntıyı. bir tür paket
kağıdını kolajlannın ana malzemesi olarak kul-
lanıyor. Anonim bir tasanm üriinü olan bu ka-
ğıt. ekonomik ve toplumsal bir gerçeklik taşı-
yor. Bause, kolaj resimlerinde bu gerçekliğin
analizini yapıyor. 1954 yılında VVestfalen'de
doğan ve 1974-79 yıllan arasında Münster'de
görsel iletişim eğitimi gören Michael Bause.
1988 yilından bu yana Berlin'de birçok kişisel
sergi açü. Çalışmalannı bir süredir İstanbul'da
sürdüren ve kentin karmaşık yapısından esin-
lendiğini gösteren çalışmalar ortaya koyan
Michael Bause'nin sergjsi, özellikle farklı bir
kültürden gelen bir sanatçının İstanbul'a bakış
açısını yansıtması açısından ilginç.
Michael Bause / 10 mart-9 nisan / BM Çağ-
simlerini "İstanbul Kağıtlan" başlığı alunda 9 nisa- daş Sanat Merkezi / Tel: 231 10 23.
SERDAR ARAT'IN SERCİSİ
Galeri Nev. Koray Ariş'ten sonra
Serdar Arat'ın sergisine yer veriyor.
Çalışmalannı halen Nevv York'ta
sürdüren Arat, resirn eğitimi alma-
dan önce Boğaziçi Üniversitesi Idari
Bilimler Fakültesi'nden mezun ol-
muş. 1984 yılında Nevv York Eyalet
Üniversitesi'nde resim dalında lisans-
üstü eğitimini tamamlayan sanatçı,
bu üniversitede öğretim görevlisi ola-
rak görevini sürdürüyor. 4. Uluslara-
rası Asya-Avrupa Bienali'nde birinci-
lik ödülü alan sanatçı, bugüne dek
Ankara. İstanbul, Nevv York veCon-
necücufta kişisel sergiler açü, pek
çok karma sergiye katıldı.
Serdar Arat / U-29 mart / Galeri
Nev/Tel: 231 67 63.
'BIZDEN VE ONLARDAN'IN SEKİZİNCİSİ
Dokuzuncu yılına yenilenerek giren Tem Sanat Ga-
îerisi, sekiz yıldır geleneksel olarak sÜFdürdüğü "Bizden
ve Onlardan" sergisine yer veriyor. 27 Türk, 22'farklı ül-
keden 58 sanatçının yapıtlannın sergilendiği "Bizden ve
Onlardan", pek çok önemli sanatçmm -özgünbaskı
yapıtlannı gönne olanağı tanıyor. Türkiye'den Altan
Adah, Bilge Alkor, Avni Arbaş. Mustafa Aslıer. Atilla
Atar, Sabri Berkel, Cihat Burak, Salih Coşkun, Adnan
Çoker, Selçuk Demirel, Abidin Dino, Mengü Ertel, 2^eki
Fındıkoğlu, Vlehmet Güler, Güngör İblikçi, Mürşide
İçmeli, Ergin İnan, Fevzi Karakoç. Mehmet Koyunoğlu,
Hayati Mİsman, NUthat Şen, Suleyman Saim Tekcan,
Berna Türemen, tsmail Türemen ve Fahrelnissa Zeid'in
yer aldığı sergide, Avis Allman'dan Salvador Dali'ye,
Joan Miro'dan Antoni Tapies'ye dek pek çok usta sa-
natçının özgünbaskılannı görebilirsiniz.
"Bizden ve Onlardan 8" /17 şubat-23 mart / Tem Sanat
Galerisi/Tel:247 0899)