23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 MART1994ÇARŞAMBA • • • • CUMHURİYET SAYFA HABERLERINDEVAMI 17 TÜRKIYE'DE *dana AtyDn kğrt Knk&ra »ntalya »yclın Bursa Canatdcas Dryarbalor Edime Erzurunn Esmsehır tstarbut zmrr Kars Kooya Samsun Tradzoo ZongukJafc A 20 A 16 K 1 A 14" A 18" A 19" A 17" A 15" A 15* A 17* K 0 " A 1 4 ' A 13' A 18" K 0" A 14" B14- Y 13 - B 14' . 5 -S 2 6 5' 4 ' 6' D" 5" -•» f 5 ' 7 ' -ic 0 - 4 ' 4 - 5 1 DÜNYADA Meteoroioji Işlen Genei Mudünı>ğu ıxlen alınan bılgıye göre, yurdun kuzeydo- $u kastmlen çok bulutlu, Do^u Karadenız kıyıları yağmurlu. Doğu Anadolu'nun 'Z~^~ kuzeydoğusu kar yağışlı, ütğer yerier az buiutlu ve açık geçacek Hava sjcaklığı arîacak. Denızler.mızderuzgar Akdeniz de gunbabsı ve lodos. dığer denızlen- nızde kıble ve lodosian, Akdeniz ve Marmara da 2-4. dığer denızterımızde i-5 o"^* kuvveîınde, saatte 10-21 deniz mtlı hızia esecek VanGöJü'ndehavaparçalı bu- lurtlu geçecek Amsîerdam Amman Atına Bağdat Bonn Bfüfcsei C«nevre Cezayir Frankfurt Lelkoşa Peiersburg Londra Uadrıd Mılano Moskova Mun,h Osto Pans Prag Rıyad floma Vıvana K 4 A 18 A 20 B 18 Y 12 K 5 B 13 A 20 Y 11 A20 K 2 Y 10 A 16 A 22 K 0 Y 11 K 2 B 12 K 5 A 28 B 13 Y 12 j Yağmurlu > Buiutlu Sislı Güneşli § Karh Marilyn efsanesi BEVERLY H1LLS, CALJFORNIA-Marilyn Monroe'nin gizemli intihanndan bu yana uzun vıllar geçti ama. sanşm bomba efsanesi hala vaşıvor. Nevv Yorker Dergisi'nin 21 mart günü yayınlanacak oian son sayısında, ünlü yıldızın 1957 yılında çekılen ancak daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğraflannın da yer alacağı açıklandı ve sözkonusu fotoğraflann çoğu Bel AirOteli'nde seçkin konuklara izletürildi. (REUTER) Karpov şampiyon LİNARES, İSPANYA-Dünya Satranç Federasyonu"nun şampiy onu Anatoly Karpov, Linares Uluslararası Tumuvası - nda, büyük rakibi Garry Kasparov'la berabere kaldıktan sonraki tüm karşılaşmalannı kazanarak şampiyon oldu. Karpov. Ukrayna'lı rakibi Alexander Beljasky'yide20. hamlenin sonunda mat ederken. 13 karşılaşmadır sürdürdüğü yenilmezliğini de'korudu. (AP) OLAYLARIN ARDEVDAKİ GERÇEK M Baştarafi 1. Sayfada nın Korunmasına İlişkin Söz- leşme'ye 1985'te imzalanan "Âvrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşmesi "ni ekleyebiliriz. Uluslararası toplumun benimsediği hu- kuk, Ankara'nın Boğazlar'ı korumak yolunda yapacağı her türlü girişime dayanaklar sağlıyor. Gerçekte bu sözleşmeler, kültür ve doğa mirasını gü- venceye almak için gerekli her çeşit olanağı Türkiye'ye sunmaktadır; ancak istanbul Boğazı denince işin içine in- san da giriyor; yaşam hakkı öne çıkıyor. Petrol akışı vesatışı kimile- ri için çok önemli olabilir: bunların başında Karadeniz'- den Akdeniz'e Boğazlar'dan başka çıkışı olmayan ülkeler ve ön sırada Rusya geliyor. Ne var ki insanların yaşa- mını ve on milyonluk bir ken- tin yazgısını en azından pet- rol akışı ve satışı kadar önemli saymak zorundayız. Uygarlık, petrol boru hatla- rıyla akaryakıt taşımacılığını çağımıza uygun biçimde çö- zümlediğine göre yapılacak olanlar belirlenmiştir. An- kara'nın elinde güçlü kanıtlar var: Üst üste gelen facialarla birlikte, birbiri ardına imzala- nan uluslararası belgeler, Boğazlar rejiminin nasıl dü- zenlenip çözümleneceği ko- nusunda tutulacak yolu gös- teriyor. • • • Boğaz, petrol tankeıieriııe kapatılsın M Baştarafi 1.Sayfada rihJı Montreux Sözleşmesi bir kez daha tarüşma konusu olur- ken 'Boğaziçi SİT alanı'nı her türlü tehlikeye karşı korumak üzere 'ulusal ve uluslararası yü- kOmlüliikler gttiren' bir di/ı başka sözleşme ise halen 'yürür- lükte' bulunuyor. Bunlar arasında. örneğin 1972'de kabul edilen 'Dûnya Kültürel ve Doğal Mirasının Ko- runmasına Dair Sözleşme' Bo- ğaziçi gibi SİT alanlannın göze- tilmesi yönünde Biıieşmiş Mil- letler'e üye tüm ülkelere' so- rumluluk yüklüyor. Benzer şekilde 3 Ekim 1985'- te imzalanan 'Avrupa Mimari Mirasının Korunması Sözleşme- si' de yine taraf ülkelere SİT- lerin konınması doğrultusunda 'ortak tutum takınma' zorunlu- luğu getiriyor. Her iki yakası- nda da yüzlerce yıllık tarihsel zenginliği banndıran ve gerek 'kıtalararası coğrafi konumu'. gerekse doğal güzelliği ve öz- gün kıyı topografyasıyla dün- yada eşi bulunmayan Boğaziçi. Türkiye'nin iıluslararası koru- ma mevzuatına bağlı olarak' yü- rürlüğe soktuğu 1710 sayılı Eski Eserler Yasası kapsamı- nda 1974 yılında SİT alam' ilan edildi. 1983 yılında yürürlüğe giren 2860 sayılı Boğaziçi Yasası ile SİT alanı kapsamı genişletilip Boğaz'ın her iki yakasındaki geri görünüm ve etkilenme böl- gelen de koruma kuşağı içine alırurken Boğaziçi'nin 'evrensel değeri' bir kez daha ve üstelik 'özel bir yasa' ile vurgulanmış oldu. Nitekim, Uluslararası Mi- marlar Birliği (UIA) eski Genel Sekreteri Nüs Carlson da 1988 yılında, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Da- lan'a gönderdiği 'uyan' yazısın- da; Boğaziçi'nin salt Türkiye'- nin değil. 'dünyanın ortak mira- a' olduğunu, bu nedenle Bo- ğaz'ın güzelliklerini yok edecek imar plaru girişimlerinin 'ulus- lararası koruma ilkelerine' de aykın olduğunu vurgulamıştı... Türkiye'nin de imzası bulu- nan ve yine TBMM'de onayla- narak ulusal ve uluslararası hu- kuk içerisinde 'yasa gücünde' et- kinliği olan kültür ve doğa de- ğerlerine yönelik sözleşmeler. 'dûnya mirasındaki yeri' tartış- masız olan Boğaziçi'ni koru- mak amacıyla 'her tûrlü önlemi almak' konusunda hem Tür- kiye'ye hem de taraf ülkelere' önemli 'yetki ve sorumluluklar' veriyor. Örneğin, 14.2.1993 gün ve 17959 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak 'yasa gücünde' yürürlüğe giren. kasım 1972 ta- rihli 'Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme', İstanbul Boğazı için 1974'te kabul ve ilan edilen 'SİT' tanımını şöyle yapıyor: "Tarihsel, estetik, etnolojik veya antropolojik bakımlardan istisnai evrensel değeri olan in- san ürünii eserler veya doğa ve insanın ortak eserlerini kapsa- yan alanlar." Bu unlamda. 'doğa ve insanın ortak evrensel değerlerini' kap- sadığı tartışmasız olan Boğaziçi SİT alanı için. yine aynı sözleş- mede taraf ülkelere' yüklenen görev ve sorumluluklar ise şu şekilde hükme bağlannor: "Kültürel ve doğal varlıklan tehdit eden yeni tehlikelerin vüs'- at (yayıbna) ve ciddiyeti karşı- sında. ilgili devletin yerini alma- makla beraber, bunu müessir bir şekilde tamamlayacak kolektif yardımda bulunarak istisnai ev- rensel değerdeki kültürel ve do- ğal mirasuı korunmasına iştirak etmek..." Boğaziçi'ni tehdit eden ve özellikle Rusya petrollerinin tankerlerle taşınması duru- munda. bu tehdidi 'sürekli kıla- cak' olan deniz trafığindeki ge- lişmeler. *yayüma gösteren yeni ve ciddi tehlikeler' olarak ele alındtğında, yine ayru sözleşme ilgili ülkeler açısından şu so- rumluluğu da gündeme getiri- yor: 'Bu sözleşmeye taraf olan devletler, 1. ve 2. maddelerde sözü edilen kültürel ve doğal mi- rasın toprakları üzerinde bulun- duğu devletlerin egemenliğine tam olarak saygı göstererek ve ulusal yasaların sağladığı mülki- yet haklarına zarar vermeden, bu tür mirasın. bütün uluslara- rası toplum tarafından işbirliği ile korunması gereken evrensel bir miras olduğunu kabul eder- ler..." Görüldüğü gibi "Dünya Kül- lürel ve Doğal Mirasının Ko- runması'na Dair Sözleşme', Montreux'den yıllarca sonra ortaya çıkan 'yeni' ve 'ciddi' du- rumlar karşısında, Boğaziçi SİT alanını koruma yönünde Türkiye'nin 'egemenlik haklan- na tam olarak saygm' kabul ediyor ve Türkiye'nin 'mülkiyet hakkını korumayf taraf ülkeler için 'uluslararası taahhüt' ola- rak belirliyor. Uluslararası ko- ruma sözleşmeleri uvannca. Türkiye'nin bir 'SİT olduğu için BM üyelerinin yanı sıra doğrudan Avrupa Konseyi'ne üye ülkelerin a>nca yükümlü- lükleri var. Çünkü; 3 Ekim 1985 tarihin- de imzalanan ve 13/4/1989 gün ve 3534 sayılı kanunla onayla- nan; yanı sıra 22 Temmuz 1989 gün ve 20229 sayılı Resmi Ga- zete'de yayımlanarak yürürlü- ğe giren 'Avrupa Mimari Mira- sının Korunması Sözleşmesi'nde de yine SİT'lerin korunmasın- da taraf ülkelere 'işbirliği' göre- vi yükleniyor. Sözleşmenin 13. md.de. SİT tanımı benzer şekilde: 'insan emeği ile doğal değerierin birleş- tiği alanlar' şeklinde yinelenir- ken bin yıllık emeğin ürünü olan tarih zenginliğiyle 'bütün- leşen' Boğaziçi SİT alanı için şu yükümlülük, tartışmasız bir ev- rensel sorumluluğu da hükme bağlamış oluyor: "İş bu anlaşmayı imzalayan Avrupa Konsevi üye devletleri. mimari mirasın, Avrupa kültür mirasının zenginliği ve ceşitleri- nin eşsiz bir ifadesi, gecmişimi- zin değer biçilmez bir tanığı ol- duğunu ve bütün Avrupalıların bir ortak mirasını oluşturduğumı kabul ederek; (...) her ülkeye ve bölgeye has yöntemlerle anıtla- nn, bina gruplarının ve ören> er- lerinin (SİT'lerin) konınmasını taahhüt ederler..." Boğaziçi. hem tek tek 'anıtla- n'; hem tarihsel bir doku oluş- turan 'bina gruplan', hem de bunlarla bir bütünlük oluştu- ran özgün topografyası vedoğa zenginliği ile bu sözleşme kap- samında da artık bir 'Avnıpa mirasıdır.' Türkiye tazminat isteyecek • Baştarafi 1.Sayfada yaptınmlara. dünyada geçerli yasal anlaşmalara bakılarak karar verileceğini belirtü. Dışişleri Bakanı Hikmet Çe- tin. İstanbul'da yaşanan tanker faciasırun ardından Boğazlar Tüzüğü konusunda Cumhuri- yet'in sorulannı yanıtlarken şunlan söyledi: "Boğazlar Tüzûğü'nün ön ha- zırlık dönemi gerekiyor. Hem il- gili ülkeler açısından hem Tür- kiye açısından bütün taraflarca bir ön hazırlık gerekiyor. Ön ha- zıruklara olanak sağlayabilmek için yürürlük tarihi 1 temmuz olarak kondu ve bu tarihte yü- rürlüğe girecek. Onun yürürlüğe girmesiyle bazı kazalann önlen- mesi konusunda önemli bir adım atılmış olacak. BelirU tonajın üzerindeki tankerlerin kontrol altına alınması sağlanıyor. Ama ben bunu kesin çözüm olarak görmüyorum. Bu sadece geçici bir çözüm. Aslında bir düzenle- medir. Esas çözüm bulunmaz ise önümüzdeki dönemde Boğaz'- daki trafık çok daha fazla arta- caktır. Çünkü Orta Asya bir enerji kaynağı olarak ortaya çı- kmaktadır. iki bin yılları dola- yında o bölgeden Rusya dahil ih- racat edilebilecek petrol fazlasi 70 ile 100 milyon ton arasında. Bunun dünyaya pazarlanması gerekiyor. Bizim iki yıldtr anlat- maya çalıştığunız 70-100 milyon Rusya Montreux'den • Baştarafi 1.Sayfada bir heyet geldi. Bu heyetin çalı- şmalannın sonuçlannı görelim, bu aşamadan sonra tüzükle il- güi değerlendirmelerimizi ya- pabiliriz. - Boğazlar trafiği Türkiye'nin iç sorunu değildir. Bu, uluslara- rası bir konudur. - Aslında Boğaz'dan geçen her gemi. Boğaz trafığinin gü- venlikli olmasına da katkıda bulunuyor. Çünkü geçen gemi- lerden belli bir miktar para ab- nıyor. Bu para Boğazlar için harcanıyor. - Azerbaycan ve Kazak pet- rollerinin Batı'ya nasıl ulaşün- lacağı konusunda tartışmalar var. Bupetrollerin Rusya'nın No- vorosisk limanına getirilmesi, oradan büyük tankerlerle Bo- ğaz'dan geçirilerek Batı'ya ulaştınlması. olasılıklardan bi- ri. Ancak buna "Rusya'nın zor- laması" diye bakmak yanlış. Azerbaycan ve Kazakistan ba- ğımsız birer devlettir. Bu konudaki değerlendirme- leri onlar yapacaktır. Bu bizim sorunumuz değil- dir. ton ihraca hazır perrolün. yakıcı ve patlayıcı bir maddenin Bo- ğazlar'dan transit geçerek pa- zarlanmasının büyük sakıncalar ortaya çıkaracağuıı ve bu neden- le başka bir seçenek bulmanın gerekli olduğu ve boru hatlarının Türkiye üzerinden Akdeniz'e in- mesinin temel gerekçesi bu. Bu petrolün Akdeniz'den pazarlan- ması gerekir. Ne Ege ne Mar- mara ne Boğazlar böylesine bü- yük bir petrol trafiğini kaldı- racak boyutta değil." Boğazlar Tüzüğü'nün ve Bo- ğazlar'dan geçiş konusunda alı- nacak önlemlerin Montreux Sözleşmesi'ne aykın ol- madığını vurgulayan Çetin, tü- züğün mutlaka yürürlüğe gire- ceğini söyledi. Çetin. "Orada bir takım sorunlar çıkarsa ge- rekli önkmler alınacaktır. Tür- kiye hükümet olarak on milyon- luk bir kenti riske edemez. Ge- rekli her türlü önlem alına- caktır " diye konuştu. İzmir'de deniz otobüslerinin hizmete girmesiyle ilgili düzen- lenen törene katılan Denizcilik- ten sorumlu Devlet Bakanı İbrahim Tez. İstanbul Boğazı'- nda çarpışan Kıbns Rum Kesi- mi ve Yunan bandıralı gemiler- le ilgili işlemlerin, yasal çerçeve içinde ^rütüleceğini söyledi. Tez, tazminat dahil. bütün yap- tınmlara, dünyada geçerli yasal anlaşmalara bakılarak karar verileceğini belirtü. Kazanın etkisisürecek• Baştarafi 1.Sayfada dikkat çekiyorlar. Uzmanlara göre İstanbul için "ucuz at- latddığı"sö> lenen kazanın etki- leri günlerce devam edecek. Boğaziçi Üniversitesi öğre- tim üyesi Prof. Dr. Kriton Curi en büyük tehlikenin yeni bir patlama olabileceğini belirterek "Alolerin diğer bölmelere geç- mesini önlemeye çalışıyorlar ama kullanılan iki gemi ile bunu önlemek çok zor" dedi. Kaza sonrasında İÜ ve İTÜ'- den öğretim üyelerinin oluştur- duğu "Acil Çalışma Grubu" Boğaz'ı tamamen kaplayan yağ tabakasının deniz canlılanmn ya- şamını tehlikeye soktuğunu açı- kladılar. Bilim adamlan kitlesel balık ölümlerinin yaşanabilece- ğini vurguluyorlar. Bilimadam- lan balıklann petrol atığı nede- niyle yenmemesi gerektiğini be- lirtiyorlar. Bayramın birinci günü saat 22.30 sıralannda meydana ge- len deniz kazasının tehlikesi he- nüz geçmedi. Uzmanlar İstan- bul için "ucuz atlatüdığı"söyle- nen kazanın ctkilerinin günler- ce devam edeceğini söylüyorlar. Olaydan hemen sonra İstan- bul Cniversitesi Deniz Bilimleri ye İşletmeciliği Enstitüsü ile İstanbul Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği, "Acil Çalı- şma Grubu" oluşturarak. za- man kaybetmeden çalışmalan başlattı. Bayram tatillerini yan- da kesen.bilim adamlan. İÜ- ne ait ve İstin>e'de demirli bu- lunan Arar Araştırma Gemisi'- nde toplandı. 12 kişilik gemi tayfası ile birlikte bilim adam- lan kaza nedeniyle meydana gelen deniz kirlenmesini araştı- rmaya başladı. İÜ Deniz Bilimleri ve tşlet- meciliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ertuğrul Doğan'ın or- ganizatörlüğünde. İ.Ü. öğretim üyesi Prof. Dr. Kasım Cemal Güven. aynı üni\ ersiteden Prof. Dr. Ajun Karter. İTÜ Çevre Mühendisliği öğreıim üyesi Prof. Dr. Ethem^Gönenç, İÜden de- niz kimyacısı Dr. Nur Kıratlı. deniz biyoloğu Dr. Erdoğan Okuş'dan oluşan Acil Çabşma Grubu incelemelerde bulundu. Arar ile Boğaz'ın Karadeniz çıkışına kadar giden Acil Çalı- şma Grubu. denizin yüzeyin- den ve 10 metre derinliğinden su numuneleri ile dip çamuru örneklerj aldı. Alınan örnekle- rin İTÜ laboratuvarlarında araştınlacağını belirten Prof. Dr. Ethem Gönenç. bütün Bo- ğaz'ın vağ tabakasıyla kap- landığını söyledi. Topaklaşmış Memura sendika belediyelerden başlıyor ANKARA (Cumhurivet Bü- rosu) - Koalis\onda uzun süre- dir anlaşmazlığa neden olan kamu görevlilenne toplusözleş- meli sendika kurma hakkı veril- mesini öngören yasa tasansı dün geceki Bakanlar Kurulu Toplantısfnda imzaya açıldı. Tasanya göre. grev hakkı aşa- malı olarak beledi\ elerden baş- layacak. Sağlık. Milli Savunma ve Eğitim alanında ise memur- lar grevsiz örgütlenme ve toplu- sözleşme hakkına sahip olacak. Yaklaşık 2.5 saat süren Ba- kanlar Kurulu Toplantısı son- rasında Başbakan Tansu Çiller, "Bütün memurlara hayırlı ol- sun" diverek. tasannın imzaya açıldığını açıkladı. Çiller. "Me- murlarunıza sendikal hakları >e- riyoruz. Örgütlenme\i veriyo- ruz. Toplusözleşme yapabile- cekler. Belediyelerde ise hem toplusözleşme hem de grev yapa- bilecekler. Sağlık, Milli Savun- ma ve Eğitim gibi bazı dallar bu- nun dışında kalacak" dedi. Çalışma ve Sosyal Gü\enlik Bakanı Mehmet Moğukay ga- zetecılenn bazı DYP'li bakan- lann tasanya SHP'nin dayat- ması üzerine imza atacaklannı ve TBMM'den geçemeyeceğini açıkladıklannı hatırlatmalan üzerine, "Meclis, Bakanlar Ku- rulu'nun üzerinde bir organ değil mi? Ama koalisyon partileri ara- larında uzlaşmışlarsa. Meclis'e düşen bu yasayı çıkarmaktır" dedi. Moğultay. DYP'lilerin anavasaya aykın olduğu gerek- çesiyle tasanya karşı olduklan- nın anımsatılması üzerine de. "Ana>asaya aykın değil. Ya- sakçı 82 Anayasası'ndaki boş- luklardan yararlanarak ve ILO sözleşmelerine dayanarak bu so- runu hallettik" görüşünü dile getirdi. Moğultay bir başka soru üze- nne de şunlan söyledi: "Toplusözleşme bir barış ara- cıdır. Gre\ de hak aramaktır. Niye bu nedenle memurumuzdan korkalun. Hak aranmayan yer- de. demokratikleşme olamaz." DYP'li 11 bakanın yurt gezi- leri nedeniyle katılmadığı top- lantı sonrasında SHP'li bakan- lar. Başbakan Yardımcısı Mu- rat Karayalçın'ın makam odasında bir süre toplandılar. Başbakan Çiller, bugün ya- pacağı basın toplantısında. ta- sanva ilişkin geniş açıklamalar- da bulunacağını bildirirken. Çalışma Bakanı Moğultav da aynı amaçla bugün Mersin'de bir toplaniı düzenlevecek. Restorana saldırı İstanbul Haber Servisi - Ka- ragümrük Fevzı Paşa Caddesi üzerindeki içkili Huzur Restau- rant'a dün akşam molotofkok- te\lı saldın yapıldı. Çıkan yan- gın sonucu bir kişi öldü. 3'ü ağır 19 kişi varalandı. Ola> dan sonra gazeteleri ara- yan bir kişi. saldınyı radikal is- lamcı olarak bilinen "İBDA-C- '>e bağlı "İslami Kısas Koman- doları" adına üstlendiklerini bildirdi. Dün akşam saat 21.00 sırala- nnda Fevzi Paşa Caddesi'nde Edirnekapı yönüne doğru seyir halindeki pîakası belirleneme- yen be\az renkli Doğan marka otomobilde bulunan üç kişi ta- rafından atıldığı belirlenen mo- lotofkokteyli. Huzur Restau- rant'm içerisine düşerek yangı- nayolaçtı. Restoranda bir anda alevler içerisinde kalan müşterilerden Cemal Önay adlı bir kişi \ana- ÜNİVERSİTEYE HAZIRLIK S1NAVA DOĞRU SOSYAL BİLİMLER-13 YANITLAR 1-D 2-E 3-A 4-B 5-C 6-C 7-E 8-B 9-D 10- B 11-C 12- B 13-E 14-E 15-C 16- B 17-E 18- E 19-A 20- E 21-E 22-C 23- D 24- B 25- E 26-A 27-D 28-E 29-E 30- B rak >aşamını yitirirken. yarala- nan 19 kişi Cerrahpaşa ve İstanbul Tıp Fakültesi hastane- lerine kaldınlarak tedavi altına alındılar. Yarahlann isimleri şöyle: Eahrettin Diriltin. Fuat Katıkçı. Recep Yanaş, Ertan Ersöz, Fa- ruk Nal. Yıîmaz Yazan, Ulkü Şenses, Ahmet Gökçeağaç, Sü- leyman Karabacak,Orhan Şim- şek, Metin Deri, LTker Ba>er, Ismail Eryıldız. Engin Aksoy, Munsin Ğülöz. Ergun Ekose, Mahfuz Şekban. Ramiz Kara- taş, Haluk Yüzgeç. Yaralılardan Ramiz Karataş, Mahfuz Şekban ve Haluk Yüz- geç adlı kişilenn durumlannın ağır olduğu bildirildi. Abdullah Öğrii adlı bir kişiye ait olduğu belirlenen Huzur Restaurant'a daha önce de çe- şitli tarihlerde benzer nedenler- den dolavı bombalı \emolotof- kokteylli olmak üzere iki saldın düzenlendiğinı öğrenildi. Gü- venlik yetkilileri. olaydan sonra plakası belirlenemeyen t>e\az Doğan marka otomobille ka- çan üç saldırgarun yakalanması için gerekli çalışmalann başla- tıldığıru. eşkallere ilişkin bir bil- gjnin elde edilemediğini kaydet- tiler. Olaydan yaklaşık bir saat sonra_gazeteleri arayarak saldı- nyı "İslami Büyük Doğu Akın- cıİarı Cephesi, islami Kısas Ko- mandoları (İBDA-C İKK)" ör- gütü adına üstlenen kişi. "Al- lah'ın yasaklarına uymayanları bu şekilde cezalandırdık" dedi. ziftlerin de görüldüğünü vurgu- layan Gönenç. "Tankerden akan yakıtın yayümasının ön- lenmesi için barıyerlerle çevrele- me yapüması gerekirdi, yapıl- mamış" dedi. Yağ tabakasının motonne benzediğini ancak bunun laboratuvar testlerinden sonra belli olacağını ve yağ ta- bakasının Marmara Denizı'ne kadar ulaştığını belirten Gö- nenç şunlan söyledi: "Yanan maddenin ne olduğu- nu kesin olarak bilmiyoruz. Ham petrolse yanan. bunun bir kısmı yanarken bir kısmı da de- niz dibine çöker. Deniz yüzeyini kaplayan yağ tabakası suyun oksijensiz kalmasına neden olur. Bundan bütün deniz canlılan et- kilenir. Balıklann solungaçları petrolle birbirine yapışarak ölümlerine neden olacak. Eğer balıklar az oranda petrol alırlar- sa bu petrolün bünyelerine gir- mesine neden olur. Böyle bir du- rum. balıklann yumurtlama pe- riyotlarının. alışkanlıklarının değişmesine yol açar. Petrol ne- deniyle ölen balıklann toplanıp salılmaması için önlemlerin alı- nması gerekir. Üç ayn noktadan deniz yüzeyinden, İÜ metre de- rinlikten su örnekleri ve dip ça- muru öraekleri aldık. Örnek alma çalışmalan bütün Boğaz'- da ve Marmara Denizi'nde de- vam edecek. Ömekler üzerinde yapacağımız çalışmalann so- nuçları birkaç gün sonra belli olur." Prof. Dr. Ertuğrul Doğan, enstitülerinin Batı Karadeniz ve Marmara Denizi'nde sürekli araştırma çalışmalan >aptığını belirterek, "Boğaz bu tür tan- kerlerin geçişine kapalı olması gerekir. Yalnızca turistik anıaçiı gemilerin geçişine açık tutul- malı" dedi Yeni patlama Boğaziçi Üniversitesi öğre- tim üyelerinden Prof. Dr. Kri- ton Curi'de çarpışma sırasında ve şu günlerde tstanbul'a hakim olan lodos rüzgannın. büyük sanş olduğunu vurgulayarak. rüzgar >ön değiştirdîğinde so- run olacağını söyledi. Denize sızan petrolün bir an önce bari- yerler iie çevnlmesi gerektiğini sÖNİeyen Curi. "Aksi halde so- run büviir ve yayılma artar. Aynı zamanda skimmerler ile denize sızan > ağları toplama yoluna gi- dilirse, olumsuz etkiler minimu- ma iner" dedi. En büşük tehli- kenin yeni bir patlama olabile- ceğini sö\leyen Kriton Curi. "Alevierüı diğer bölmelere geç- mesini önlemeye çalışıyorlar ama kullanılan iki gemi ile bunu önlemek çok zor" dedi. Serbest geçiş • Baştarafi I.Sayfada savunuldu. Uluslararası ka- muoyu. hukukçular \e bilim adamlan. Batılı basın organ- lannda çıkan makalelerinde. artık dünyada güvenlikli geçiş ilkesinin ön plana çıkması ge- rektiği >orumlannı vaptılar. Bu tezler. Montreux Anlaşmasf na şimdiye dek uvmuş olan \e bundan sonra da uyma yüküm- lülüğü bulunan Türkive'nin. Boğazlar ve Marmara Bölgesi Deniz Trafıği Hakkında Tü- zük'le uygulamak istediği ön- lemleri destekliyor. 3- Fransa ve Itaiya. Korsika- Sardunya adalan arasındaki boğazdan geçişi kendi gemileri- ne yasaklayan ve diğer ülke ge- milerine de tavsiye karan nitel- ğini taşıyan bir anlaşma yap- tılar. Bu örnekten de anlaşılaca- ğı gibi. her ülke kendisini bu tür kazalardan korumak için çeşjtli önlemler almaya çalışıyor. Ül- keler kadar, bilim adamlan da bilimsel bir çerçevede çalışma- larda bulunuyorlar. 4- Av rupa Birliği. çevreye za- rar verebilecek tankerlerin geçi- şini düzenleyecek. "Deniz Gü- venlik Bölgeleri" oluşturma çalışmalan yapıyor. Bu çalış- malar da "güvenükli geçiş" ilke- si üzerine oturtuluyor. Avrupa Parlamentosu. tehÜkeli yük ta- şıyan gemilerin belirliği bölge- lerden geçişini yasaklamaya yö- nelik hazırlıklan sürdürüyor. Avrupa. kendi kıyılannı koru- ma altına alırken. Türkiye'nin "serbest geçiş" ilkesini uygula- mak adına kendi halkını ve de- ğerlerini tehlikeye atması düşü- nülemez. GUNDEM MLSTAFA BALBAY Mesut Yılmaz Sendromu ANKARA - Başbakan Tansu Çiller, bayramın ikinci gece- si Başbakanlık Konutu'nda gazetecilere yemek verdi. Yemek saat 21.00'deydı. Çiller, Istanbul'dangeleceğı için geç bir saate alınmıştı. Ama en az bir saat gecıkebıleceğını hesaba katmak gerekiyordu. O yüzden yemeğe hafıf bir şeyler atıştırıp gittirn. Yanılmamışım. Başbakan konuta 22. 05'te geldi. "Merhaba çocuklar, çok acıktım" deyip büfeye yöneldi. Zengin büfeden bir şeyler alıp oturduk. Çiller birkaç dakika- da tabağı bitırdi, sonra garsona sordu: "Hani yoğurtlu bir şeyler vardı, ona ne diyorsunuz?" Garson, "Haydari'öedl. Çiller, "/şfeondanfcoy'deyıp tabağı nı verdi. Başbakanımız ikıncı tabağı beklıyordu. Ama gazetecıler durur mu, başladı soru yağmuru. Sade- ce yuvarlak masada oturanlar Başbakan'la sohbet edince, tabii diğer masalardaki gazetecıler rahatsız oldu Bu kez mikrofon getırildı ve tüm salonun duyacağı şekilde konuş- maya başladı Başbakan. Ardından özel televızyon kame- raları, mikrofonları... Benim tabak da mikrofon kabloların- dan payını aldı. Tabağı, soslu kablolarla başbaşa bırakıp Başbakanı dinlemeye koyulduk. Çiller'ın mikrofon öncesi sohbeti çok sıcak başlamıştı. Yemekte bir kez daha kesınleşti ki, Başbakanımızda "Me- sut Yılmaz sendromu" var. Her yanıtın üstüne bir Mesut Yılmaz sosu... Yılmaz, sohbetımızin ilk beş dakıkasına özelleştirme ile girdı. Özelleştırmede nıye geç kalındı? işte Çiller'in yanıtı: "Başbakanlığa geldim. ilk iki ayda 26 yetki yasası çıkardım. Uçuyorum havada. Önünü açmışım. Süratle 26 yasa. 14 milyar dolar gelecektı. Bir baktım, al Mesut Yılmaz, Anayasa Mahkemesi'ne git, boz. Niye yaptın? Özelleştirmeye inanıyorsan nıye yaptın? Mesut Yılmaz'ın en büyuk rakibi kendisidir, 10 yıl geride kalışıdır. Tabii Ana- yasa Mahkemesi iptal etti. sonra Murat Karayalçın geldi, sil baştan.'' Gazetecı sordu: - 28 mart sabahı ne olacak? Çiller, elindeki domates suyunu bırakıp, gülümseyerek karşılık verdi: - Mesut Yılmaz 'ın genel başkanlığı tartışılmaya başlana- cak. Başbakan'a bir diğer soru: - Koalisyonun geleceği ne olacak, pek çok konuda anla- şamıyorsunuz? Çiller ve Karayalçın sanıyorum haftada ortalama üç-dört kez buna benzer bir soruya karşılık veriyor. Çiller, bu ko- nuda haftanın ilk yanıtını şöyle verdi: "Tabii, uzlaşma zaman alıyor. Tek başımıza iktidarolsak daha hızlı giderdı. Ben o bırakıp gidilen 18 aya talibim. 18 ayım olsaydı. 292 mılletvekilim olsaydı..." Tannm yine Mesut Yılmaz... Çiller, DEP'lı mılletvekilleri konusunda da bazı ayrıntılar verdi. Satırbaşlarıylaaktaralım: - Nereye gitsem halk, "PKK Meclıs'te"üıyordu. Ben hal- ka rağmen direniyordum. DEP. boykot deyınce. . Sonra (dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra) yanlış şeyler oldu. Ben "Onları açığa alın "dedım. - DEP'lilerin adam öldüren, eli kanlı adamlarla işbirliği içinde oldukları iddiaları var. Galle'ye (Avrupa Parla- mentosu adına ınceleme yapmaya gelen Belçikalı sosya- list parlamenter) bu durumları anlattım,' Siz olsanız ne ya- pardınız?" diye sordum, "Katiyen kabul etmezdik" karşılığını verdi. - Yargıdan rica ettim, belkı de etmemem lazım; "Bu işibir an önce bitirin" dedim. - Eşkıya ateşkes demeye başladı. Daha önce ateşkes de- yip ne yaptıklarını gördük. Bu kadar büyük kaynak aktar- dıktan sonra sil baştan yaptırtmam. Kanal D'nin Ankara Haber Müdürü Nur Batur açıkça sor- d u : • - Ağır bir suçlama altındasınız, Güneydoğu da aldığınır kararlarda askerlerin etkin olduğu söyleniyor. DEP olayı- nda olduğu gibi. . Bu doğru mu? Çiller, bıraz duraklayıp karşılık verdi: "Açıkça soyleyeyim. ağır suçlamalar altmdayım. Ama şi- kayetçi değilim. Sızler de haklısınız, ben de haklıyım. Am'a son DEP olayından ordunun ve Genelkurmay'ın haberi yoktu. Allah bilir gazeteden öğrenmişlerdir. Bilmelerı de gerekmez, bu siyasi karardır. Bu onlardan karar saklamak anlamına da gelmez. Sadece fırsatım olmadı." Çıller'e göre demokrasimizın eksikliklen var, ama çok geride de değilız. Başbakan "demokrasinın önündeki en- gellerden bin" deyip devam ettı: "Özel radyo televizyonlar çok denetimsiz. Radyo-TV Ya- sası'nın olmaması demokrasinın önünde engeldir." Son olarak Başbakanın demokrası konusundakı düşün- celerinı aktarahm. Başbakan demokrasiyi çok seviyor. "Hiçbir şey, de- mokrası kadar önemli olamaz." Özgürlükler ve demokra- tikleşme genişletılmeli, ama "Evde yangın var", şımdı ol- maz. Peki ne zaman demokrası? Çiller bu soruya soruyla karşılık veriyor: "Evde yangın varken demokratikleşmeyı one alabılır mi- yiz?" Ah, o yangını söndürecek su vanalarını demokrasinın açacağını bir görebilsek! Bir görebılsek... Greenpeace ıızıııaıı • Baştarafi 1.Sayfada Kazadan iki gün önce Boğaz köprüsüne "Ölüm gemilerini is- temiyoruz" yazıh pankart asa- rak uyanda bulunan Greenpea- ce'in Türkive temsilcisi Berto Hullu, denizlerde yaşanan pet- rol tankeri kazalannın dünyada Şİderek arttığına dikkat çekti. istanbul Boğazı'ndaki deniz tra- fığinin de hızla artacağını vur- gulayan Hullu, ölüm gemileri- nin denetlenmesi konusunda Greenpeace'in Türkiye'nin yaklaşımını desteklediğini açı- kladı. Greenpeace'in birbuçuk yıldır petrol kampanyası yürüt- tüğünü anlatan Berto Hullu. sloganlannın "Akdeniz'de pet- rol tankeri istemiyoruz" biçi- minde belirlendiğini açıklaya- rak şunlan sövledi: "Biz Akdeniz'de petrolü iste- miyoruz. Boru hatlarıyla taştsı- nlar. Biz bu yolda eylemlerimizi yapıyonız. Kamuoyunu oluştu- ruyoruz. Ama inisiyatif devletle- rin elindedir. Bu tür gemilerin bo- ğazlardan geçmesini istemiyo- ruz. Düşünün, bu gemi petrol de- ğil de radyoaktif madde taşı- saydı ne olurdu? Eacia şimdiki- nin kat kat üstünde vahim bir hal ahrdı." Greenpeace temsilcisi Hullu, birçok ülkenin bu tür ge- mileri kendi karasulanna sok- madan, uluslararası sulardan geçmesini zorunlu kıldığını be- lirterek. "İstanbul Boğazı nere- deyse büyük bir nehir gibi. Bu ge- mileri buradan geçirmek cina- vef'dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle