Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
16 MART1994ÇARŞAMBA • • • • CUMHURİYET SAYFA
HABERLERINDEVAMI 17
TÜRKIYE'DE
*dana
AtyDn
kğrt
Knk&ra
»ntalya
»yclın
Bursa
Canatdcas
Dryarbalor
Edime
Erzurunn
Esmsehır
tstarbut
zmrr
Kars
Kooya
Samsun
Tradzoo
ZongukJafc
A 20
A 16
K 1
A 14"
A 18"
A 19"
A 17"
A 15"
A 15*
A 17*
K 0 "
A 1 4 '
A 13'
A 18"
K 0"
A 14"
B14-
Y 13
-
B 14'
.
5
-S
2
6
5'
4 '
6'
D"
5"
-•»
f
5 '
7 '
-ic
0
-
4 '
4
-
5
1
DÜNYADA
Meteoroioji Işlen Genei Mudünı>ğu ıxlen alınan bılgıye göre, yurdun kuzeydo-
$u kastmlen çok bulutlu, Do^u Karadenız kıyıları yağmurlu. Doğu Anadolu'nun 'Z~^~
kuzeydoğusu kar yağışlı, ütğer yerier az buiutlu ve açık geçacek Hava sjcaklığı
arîacak. Denızler.mızderuzgar Akdeniz de gunbabsı ve lodos. dığer denızlen-
nızde kıble ve lodosian, Akdeniz ve Marmara da 2-4. dığer denızterımızde i-5 o"^*
kuvveîınde, saatte 10-21 deniz mtlı hızia esecek VanGöJü'ndehavaparçalı bu-
lurtlu geçecek
Amsîerdam
Amman
Atına
Bağdat
Bonn
Bfüfcsei
C«nevre
Cezayir
Frankfurt
Lelkoşa
Peiersburg
Londra
Uadrıd
Mılano
Moskova
Mun,h
Osto
Pans
Prag
Rıyad
floma
Vıvana
K 4
A 18
A 20
B 18
Y 12
K 5
B 13
A 20
Y 11
A20
K 2
Y 10
A 16
A 22
K 0
Y 11
K 2
B 12
K 5
A 28
B 13
Y 12
j Yağmurlu > Buiutlu Sislı Güneşli § Karh
Marilyn efsanesi
BEVERLY H1LLS, CALJFORNIA-Marilyn Monroe'nin gizemli intihanndan bu yana
uzun vıllar geçti ama. sanşm bomba efsanesi hala vaşıvor. Nevv Yorker Dergisi'nin 21
mart günü yayınlanacak oian son sayısında, ünlü yıldızın 1957 yılında çekılen ancak
daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğraflannın da yer alacağı açıklandı ve
sözkonusu fotoğraflann çoğu Bel AirOteli'nde seçkin konuklara izletürildi. (REUTER)
Karpov
şampiyon
LİNARES,
İSPANYA-Dünya
Satranç Federasyonu"nun
şampiy onu Anatoly
Karpov, Linares
Uluslararası Tumuvası -
nda, büyük rakibi Garry
Kasparov'la berabere
kaldıktan sonraki tüm
karşılaşmalannı
kazanarak şampiyon
oldu. Karpov. Ukrayna'lı
rakibi Alexander
Beljasky'yide20.
hamlenin sonunda mat
ederken. 13 karşılaşmadır
sürdürdüğü yenilmezliğini
de'korudu. (AP)
OLAYLARIN
ARDEVDAKİ
GERÇEK
M Baştarafi 1. Sayfada
nın Korunmasına İlişkin Söz-
leşme'ye 1985'te imzalanan
"Âvrupa Mimari Mirasının
Korunması Sözleşmesi "ni
ekleyebiliriz. Uluslararası
toplumun benimsediği hu-
kuk, Ankara'nın Boğazlar'ı
korumak yolunda yapacağı
her türlü girişime dayanaklar
sağlıyor.
Gerçekte bu sözleşmeler,
kültür ve doğa mirasını gü-
venceye almak için gerekli
her çeşit olanağı Türkiye'ye
sunmaktadır; ancak istanbul
Boğazı denince işin içine in-
san da giriyor; yaşam hakkı
öne çıkıyor.
Petrol akışı vesatışı kimile-
ri için çok önemli olabilir:
bunların başında Karadeniz'-
den Akdeniz'e Boğazlar'dan
başka çıkışı olmayan ülkeler
ve ön sırada Rusya geliyor.
Ne var ki insanların yaşa-
mını ve on milyonluk bir ken-
tin yazgısını en azından pet-
rol akışı ve satışı kadar
önemli saymak zorundayız.
Uygarlık, petrol boru hatla-
rıyla akaryakıt taşımacılığını
çağımıza uygun biçimde çö-
zümlediğine göre yapılacak
olanlar belirlenmiştir. An-
kara'nın elinde güçlü kanıtlar
var: Üst üste gelen facialarla
birlikte, birbiri ardına imzala-
nan uluslararası belgeler,
Boğazlar rejiminin nasıl dü-
zenlenip çözümleneceği ko-
nusunda tutulacak yolu gös-
teriyor.
• • •
Boğaz, petrol tankeıieriııe kapatılsın
M Baştarafi 1.Sayfada
rihJı Montreux Sözleşmesi bir
kez daha tarüşma konusu olur-
ken 'Boğaziçi SİT alanı'nı her
türlü tehlikeye karşı korumak
üzere 'ulusal ve uluslararası yü-
kOmlüliikler gttiren' bir di/ı
başka sözleşme ise halen 'yürür-
lükte' bulunuyor.
Bunlar arasında. örneğin
1972'de kabul edilen 'Dûnya
Kültürel ve Doğal Mirasının Ko-
runmasına Dair Sözleşme' Bo-
ğaziçi gibi SİT alanlannın göze-
tilmesi yönünde Biıieşmiş Mil-
letler'e üye tüm ülkelere' so-
rumluluk yüklüyor.
Benzer şekilde 3 Ekim 1985'-
te imzalanan 'Avrupa Mimari
Mirasının Korunması Sözleşme-
si' de yine taraf ülkelere SİT-
lerin konınması doğrultusunda
'ortak tutum takınma' zorunlu-
luğu getiriyor. Her iki yakası-
nda da yüzlerce yıllık tarihsel
zenginliği banndıran ve gerek
'kıtalararası coğrafi konumu'.
gerekse doğal güzelliği ve öz-
gün kıyı topografyasıyla dün-
yada eşi bulunmayan Boğaziçi.
Türkiye'nin iıluslararası koru-
ma mevzuatına bağlı olarak' yü-
rürlüğe soktuğu 1710 sayılı
Eski Eserler Yasası kapsamı-
nda 1974 yılında SİT alam' ilan
edildi.
1983 yılında yürürlüğe giren
2860 sayılı Boğaziçi Yasası ile
SİT alanı kapsamı genişletilip
Boğaz'ın her iki yakasındaki
geri görünüm ve etkilenme böl-
gelen de koruma kuşağı içine
alırurken Boğaziçi'nin 'evrensel
değeri' bir kez daha ve üstelik
'özel bir yasa' ile vurgulanmış
oldu.
Nitekim, Uluslararası Mi-
marlar Birliği (UIA) eski Genel
Sekreteri Nüs Carlson da 1988
yılında, dönemin Büyükşehir
Belediye Başkanı Bedrettin Da-
lan'a gönderdiği 'uyan' yazısın-
da; Boğaziçi'nin salt Türkiye'-
nin değil. 'dünyanın ortak mira-
a' olduğunu, bu nedenle Bo-
ğaz'ın güzelliklerini yok edecek
imar plaru girişimlerinin 'ulus-
lararası koruma ilkelerine' de
aykın olduğunu vurgulamıştı...
Türkiye'nin de imzası bulu-
nan ve yine TBMM'de onayla-
narak ulusal ve uluslararası hu-
kuk içerisinde 'yasa gücünde' et-
kinliği olan kültür ve doğa de-
ğerlerine yönelik sözleşmeler.
'dûnya mirasındaki yeri' tartış-
masız olan Boğaziçi'ni koru-
mak amacıyla 'her tûrlü önlemi
almak' konusunda hem Tür-
kiye'ye hem de taraf ülkelere'
önemli 'yetki ve sorumluluklar'
veriyor.
Örneğin, 14.2.1993 gün ve
17959 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanarak 'yasa gücünde'
yürürlüğe giren. kasım 1972 ta-
rihli 'Dünya Kültürel ve Doğal
Mirasının Korunmasına Dair
Sözleşme', İstanbul Boğazı için
1974'te kabul ve ilan edilen
'SİT' tanımını şöyle yapıyor:
"Tarihsel, estetik, etnolojik
veya antropolojik bakımlardan
istisnai evrensel değeri olan in-
san ürünii eserler veya doğa ve
insanın ortak eserlerini kapsa-
yan alanlar."
Bu unlamda. 'doğa ve insanın
ortak evrensel değerlerini' kap-
sadığı tartışmasız olan Boğaziçi
SİT alanı için. yine aynı sözleş-
mede taraf ülkelere' yüklenen
görev ve sorumluluklar ise şu
şekilde hükme bağlannor:
"Kültürel ve doğal varlıklan
tehdit eden yeni tehlikelerin vüs'-
at (yayıbna) ve ciddiyeti karşı-
sında. ilgili devletin yerini alma-
makla beraber, bunu müessir bir
şekilde tamamlayacak kolektif
yardımda bulunarak istisnai ev-
rensel değerdeki kültürel ve do-
ğal mirasuı korunmasına iştirak
etmek..."
Boğaziçi'ni tehdit eden ve
özellikle Rusya petrollerinin
tankerlerle taşınması duru-
munda. bu tehdidi 'sürekli kıla-
cak' olan deniz trafığindeki ge-
lişmeler. *yayüma gösteren yeni
ve ciddi tehlikeler' olarak ele
alındtğında, yine ayru sözleşme
ilgili ülkeler açısından şu so-
rumluluğu da gündeme getiri-
yor: 'Bu sözleşmeye taraf olan
devletler, 1. ve 2. maddelerde
sözü edilen kültürel ve doğal mi-
rasın toprakları üzerinde bulun-
duğu devletlerin egemenliğine
tam olarak saygı göstererek ve
ulusal yasaların sağladığı mülki-
yet haklarına zarar vermeden,
bu tür mirasın. bütün uluslara-
rası toplum tarafından işbirliği
ile korunması gereken evrensel
bir miras olduğunu kabul eder-
ler..."
Görüldüğü gibi "Dünya Kül-
lürel ve Doğal Mirasının Ko-
runması'na Dair Sözleşme',
Montreux'den yıllarca sonra
ortaya çıkan 'yeni' ve 'ciddi' du-
rumlar karşısında, Boğaziçi
SİT alanını koruma yönünde
Türkiye'nin 'egemenlik haklan-
na tam olarak saygm' kabul
ediyor ve Türkiye'nin 'mülkiyet
hakkını korumayf taraf ülkeler
için 'uluslararası taahhüt' ola-
rak belirliyor. Uluslararası ko-
ruma sözleşmeleri uvannca.
Türkiye'nin bir 'SİT olduğu
için BM üyelerinin yanı sıra
doğrudan Avrupa Konseyi'ne
üye ülkelerin a>nca yükümlü-
lükleri var.
Çünkü; 3 Ekim 1985 tarihin-
de imzalanan ve 13/4/1989 gün
ve 3534 sayılı kanunla onayla-
nan; yanı sıra 22 Temmuz 1989
gün ve 20229 sayılı Resmi Ga-
zete'de yayımlanarak yürürlü-
ğe giren 'Avrupa Mimari Mira-
sının Korunması Sözleşmesi'nde
de yine SİT'lerin korunmasın-
da taraf ülkelere 'işbirliği' göre-
vi yükleniyor.
Sözleşmenin 13. md.de. SİT
tanımı benzer şekilde: 'insan
emeği ile doğal değerierin birleş-
tiği alanlar' şeklinde yinelenir-
ken bin yıllık emeğin ürünü
olan tarih zenginliğiyle 'bütün-
leşen' Boğaziçi SİT alanı için şu
yükümlülük, tartışmasız bir ev-
rensel sorumluluğu da hükme
bağlamış oluyor:
"İş bu anlaşmayı imzalayan
Avrupa Konsevi üye devletleri.
mimari mirasın, Avrupa kültür
mirasının zenginliği ve ceşitleri-
nin eşsiz bir ifadesi, gecmişimi-
zin değer biçilmez bir tanığı ol-
duğunu ve bütün Avrupalıların
bir ortak mirasını oluşturduğumı
kabul ederek; (...) her ülkeye ve
bölgeye has yöntemlerle anıtla-
nn, bina gruplarının ve ören> er-
lerinin (SİT'lerin) konınmasını
taahhüt ederler..."
Boğaziçi. hem tek tek 'anıtla-
n'; hem tarihsel bir doku oluş-
turan 'bina gruplan', hem de
bunlarla bir bütünlük oluştu-
ran özgün topografyası vedoğa
zenginliği ile bu sözleşme kap-
samında da artık bir 'Avnıpa
mirasıdır.'
Türkiye tazminat isteyecek
• Baştarafi 1.Sayfada
yaptınmlara. dünyada geçerli
yasal anlaşmalara bakılarak
karar verileceğini belirtü.
Dışişleri Bakanı Hikmet Çe-
tin. İstanbul'da yaşanan tanker
faciasırun ardından Boğazlar
Tüzüğü konusunda Cumhuri-
yet'in sorulannı yanıtlarken
şunlan söyledi:
"Boğazlar Tüzûğü'nün ön ha-
zırlık dönemi gerekiyor. Hem il-
gili ülkeler açısından hem Tür-
kiye açısından bütün taraflarca
bir ön hazırlık gerekiyor. Ön ha-
zıruklara olanak sağlayabilmek
için yürürlük tarihi 1 temmuz
olarak kondu ve bu tarihte yü-
rürlüğe girecek. Onun yürürlüğe
girmesiyle bazı kazalann önlen-
mesi konusunda önemli bir adım
atılmış olacak. BelirU tonajın
üzerindeki tankerlerin kontrol
altına alınması sağlanıyor. Ama
ben bunu kesin çözüm olarak
görmüyorum. Bu sadece geçici
bir çözüm. Aslında bir düzenle-
medir. Esas çözüm bulunmaz ise
önümüzdeki dönemde Boğaz'-
daki trafık çok daha fazla arta-
caktır. Çünkü Orta Asya bir
enerji kaynağı olarak ortaya çı-
kmaktadır. iki bin yılları dola-
yında o bölgeden Rusya dahil ih-
racat edilebilecek petrol fazlasi
70 ile 100 milyon ton arasında.
Bunun dünyaya pazarlanması
gerekiyor. Bizim iki yıldtr anlat-
maya çalıştığunız 70-100 milyon
Rusya Montreux'den
• Baştarafi 1.Sayfada
bir heyet geldi. Bu heyetin çalı-
şmalannın sonuçlannı görelim,
bu aşamadan sonra tüzükle il-
güi değerlendirmelerimizi ya-
pabiliriz.
- Boğazlar trafiği Türkiye'nin
iç sorunu değildir. Bu, uluslara-
rası bir konudur.
- Aslında Boğaz'dan geçen
her gemi. Boğaz trafığinin gü-
venlikli olmasına da katkıda
bulunuyor. Çünkü geçen gemi-
lerden belli bir miktar para ab-
nıyor. Bu para Boğazlar için
harcanıyor.
- Azerbaycan ve Kazak pet-
rollerinin Batı'ya nasıl ulaşün-
lacağı konusunda tartışmalar
var.
Bupetrollerin Rusya'nın No-
vorosisk limanına getirilmesi,
oradan büyük tankerlerle Bo-
ğaz'dan geçirilerek Batı'ya
ulaştınlması. olasılıklardan bi-
ri. Ancak buna "Rusya'nın zor-
laması" diye bakmak yanlış.
Azerbaycan ve Kazakistan ba-
ğımsız birer devlettir.
Bu konudaki değerlendirme-
leri onlar yapacaktır.
Bu bizim sorunumuz değil-
dir.
ton ihraca hazır perrolün. yakıcı
ve patlayıcı bir maddenin Bo-
ğazlar'dan transit geçerek pa-
zarlanmasının büyük sakıncalar
ortaya çıkaracağuıı ve bu neden-
le başka bir seçenek bulmanın
gerekli olduğu ve boru hatlarının
Türkiye üzerinden Akdeniz'e in-
mesinin temel gerekçesi bu. Bu
petrolün Akdeniz'den pazarlan-
ması gerekir. Ne Ege ne Mar-
mara ne Boğazlar böylesine bü-
yük bir petrol trafiğini kaldı-
racak boyutta değil."
Boğazlar Tüzüğü'nün ve Bo-
ğazlar'dan geçiş konusunda alı-
nacak önlemlerin Montreux
Sözleşmesi'ne aykın ol-
madığını vurgulayan Çetin, tü-
züğün mutlaka yürürlüğe gire-
ceğini söyledi. Çetin. "Orada
bir takım sorunlar çıkarsa ge-
rekli önkmler alınacaktır. Tür-
kiye hükümet olarak on milyon-
luk bir kenti riske edemez. Ge-
rekli her türlü önlem alına-
caktır " diye konuştu.
İzmir'de deniz otobüslerinin
hizmete girmesiyle ilgili düzen-
lenen törene katılan Denizcilik-
ten sorumlu Devlet Bakanı
İbrahim Tez. İstanbul Boğazı'-
nda çarpışan Kıbns Rum Kesi-
mi ve Yunan bandıralı gemiler-
le ilgili işlemlerin, yasal çerçeve
içinde ^rütüleceğini söyledi.
Tez, tazminat dahil. bütün yap-
tınmlara, dünyada geçerli yasal
anlaşmalara bakılarak karar
verileceğini belirtü.
Kazanın etkisisürecek• Baştarafi 1.Sayfada
dikkat çekiyorlar. Uzmanlara
göre İstanbul için "ucuz at-
latddığı"sö> lenen kazanın etki-
leri günlerce devam edecek.
Boğaziçi Üniversitesi öğre-
tim üyesi Prof. Dr. Kriton Curi
en büyük tehlikenin yeni bir
patlama olabileceğini belirterek
"Alolerin diğer bölmelere geç-
mesini önlemeye çalışıyorlar
ama kullanılan iki gemi ile bunu
önlemek çok zor" dedi.
Kaza sonrasında İÜ ve İTÜ'-
den öğretim üyelerinin oluştur-
duğu "Acil Çalışma Grubu"
Boğaz'ı tamamen kaplayan yağ
tabakasının deniz canlılanmn ya-
şamını tehlikeye soktuğunu açı-
kladılar. Bilim adamlan kitlesel
balık ölümlerinin yaşanabilece-
ğini vurguluyorlar. Bilimadam-
lan balıklann petrol atığı nede-
niyle yenmemesi gerektiğini be-
lirtiyorlar.
Bayramın birinci günü saat
22.30 sıralannda meydana ge-
len deniz kazasının tehlikesi he-
nüz geçmedi. Uzmanlar İstan-
bul için "ucuz atlatüdığı"söyle-
nen kazanın ctkilerinin günler-
ce devam edeceğini söylüyorlar.
Olaydan hemen sonra İstan-
bul Cniversitesi Deniz Bilimleri
ye İşletmeciliği Enstitüsü ile
İstanbul Teknik Üniversitesi
Çevre Mühendisliği, "Acil Çalı-
şma Grubu" oluşturarak. za-
man kaybetmeden çalışmalan
başlattı. Bayram tatillerini yan-
da kesen.bilim adamlan. İÜ-
ne ait ve İstin>e'de demirli bu-
lunan Arar Araştırma Gemisi'-
nde toplandı. 12 kişilik gemi
tayfası ile birlikte bilim adam-
lan kaza nedeniyle meydana
gelen deniz kirlenmesini araştı-
rmaya başladı.
İÜ Deniz Bilimleri ve tşlet-
meciliği Enstitüsü Müdürü
Prof. Dr. Ertuğrul Doğan'ın or-
ganizatörlüğünde. İ.Ü. öğretim
üyesi Prof. Dr. Kasım Cemal
Güven. aynı üni\ ersiteden Prof.
Dr. Ajun Karter. İTÜ Çevre
Mühendisliği öğreıim üyesi Prof.
Dr. Ethem^Gönenç, İÜden de-
niz kimyacısı Dr. Nur Kıratlı.
deniz biyoloğu Dr. Erdoğan
Okuş'dan oluşan Acil Çabşma
Grubu incelemelerde bulundu.
Arar ile Boğaz'ın Karadeniz
çıkışına kadar giden Acil Çalı-
şma Grubu. denizin yüzeyin-
den ve 10 metre derinliğinden
su numuneleri ile dip çamuru
örneklerj aldı. Alınan örnekle-
rin İTÜ laboratuvarlarında
araştınlacağını belirten Prof.
Dr. Ethem Gönenç. bütün Bo-
ğaz'ın vağ tabakasıyla kap-
landığını söyledi. Topaklaşmış
Memura sendika
belediyelerden başlıyor
ANKARA (Cumhurivet Bü-
rosu) - Koalis\onda uzun süre-
dir anlaşmazlığa neden olan
kamu görevlilenne toplusözleş-
meli sendika kurma hakkı veril-
mesini öngören yasa tasansı
dün geceki Bakanlar Kurulu
Toplantısfnda imzaya açıldı.
Tasanya göre. grev hakkı aşa-
malı olarak beledi\ elerden baş-
layacak. Sağlık. Milli Savunma
ve Eğitim alanında ise memur-
lar grevsiz örgütlenme ve toplu-
sözleşme hakkına sahip olacak.
Yaklaşık 2.5 saat süren Ba-
kanlar Kurulu Toplantısı son-
rasında Başbakan Tansu Çiller,
"Bütün memurlara hayırlı ol-
sun" diverek. tasannın imzaya
açıldığını açıkladı. Çiller. "Me-
murlarunıza sendikal hakları >e-
riyoruz. Örgütlenme\i veriyo-
ruz. Toplusözleşme yapabile-
cekler. Belediyelerde ise hem
toplusözleşme hem de grev yapa-
bilecekler. Sağlık, Milli Savun-
ma ve Eğitim gibi bazı dallar bu-
nun dışında kalacak" dedi.
Çalışma ve Sosyal Gü\enlik
Bakanı Mehmet Moğukay ga-
zetecılenn bazı DYP'li bakan-
lann tasanya SHP'nin dayat-
ması üzerine imza atacaklannı
ve TBMM'den geçemeyeceğini
açıkladıklannı hatırlatmalan
üzerine, "Meclis, Bakanlar Ku-
rulu'nun üzerinde bir organ değil
mi? Ama koalisyon partileri ara-
larında uzlaşmışlarsa. Meclis'e
düşen bu yasayı çıkarmaktır"
dedi. Moğultay. DYP'lilerin
anavasaya aykın olduğu gerek-
çesiyle tasanya karşı olduklan-
nın anımsatılması üzerine de.
"Ana>asaya aykın değil. Ya-
sakçı 82 Anayasası'ndaki boş-
luklardan yararlanarak ve ILO
sözleşmelerine dayanarak bu so-
runu hallettik" görüşünü dile
getirdi.
Moğultay bir başka soru üze-
nne de şunlan söyledi:
"Toplusözleşme bir barış ara-
cıdır. Gre\ de hak aramaktır.
Niye bu nedenle memurumuzdan
korkalun. Hak aranmayan yer-
de. demokratikleşme olamaz."
DYP'li 11 bakanın yurt gezi-
leri nedeniyle katılmadığı top-
lantı sonrasında SHP'li bakan-
lar. Başbakan Yardımcısı Mu-
rat Karayalçın'ın makam
odasında bir süre toplandılar.
Başbakan Çiller, bugün ya-
pacağı basın toplantısında. ta-
sanva ilişkin geniş açıklamalar-
da bulunacağını bildirirken.
Çalışma Bakanı Moğultav da
aynı amaçla bugün Mersin'de
bir toplaniı düzenlevecek.
Restorana saldırı
İstanbul Haber Servisi - Ka-
ragümrük Fevzı Paşa Caddesi
üzerindeki içkili Huzur Restau-
rant'a dün akşam molotofkok-
te\lı saldın yapıldı. Çıkan yan-
gın sonucu bir kişi öldü. 3'ü ağır
19 kişi varalandı.
Ola> dan sonra gazeteleri ara-
yan bir kişi. saldınyı radikal is-
lamcı olarak bilinen "İBDA-C-
'>e bağlı "İslami Kısas Koman-
doları" adına üstlendiklerini
bildirdi.
Dün akşam saat 21.00 sırala-
nnda Fevzi Paşa Caddesi'nde
Edirnekapı yönüne doğru seyir
halindeki pîakası belirleneme-
yen be\az renkli Doğan marka
otomobilde bulunan üç kişi ta-
rafından atıldığı belirlenen mo-
lotofkokteyli. Huzur Restau-
rant'm içerisine düşerek yangı-
nayolaçtı.
Restoranda bir anda alevler
içerisinde kalan müşterilerden
Cemal Önay adlı bir kişi \ana-
ÜNİVERSİTEYE HAZIRLIK
S1NAVA DOĞRU
SOSYAL BİLİMLER-13
YANITLAR
1-D
2-E
3-A
4-B
5-C
6-C
7-E
8-B
9-D
10- B
11-C
12- B
13-E
14-E
15-C
16- B
17-E
18- E
19-A
20- E
21-E
22-C
23- D
24- B
25- E
26-A
27-D
28-E
29-E
30- B
rak >aşamını yitirirken. yarala-
nan 19 kişi Cerrahpaşa ve
İstanbul Tıp Fakültesi hastane-
lerine kaldınlarak tedavi altına
alındılar.
Yarahlann isimleri şöyle:
Eahrettin Diriltin. Fuat Katıkçı.
Recep Yanaş, Ertan Ersöz, Fa-
ruk Nal. Yıîmaz Yazan, Ulkü
Şenses, Ahmet Gökçeağaç, Sü-
leyman Karabacak,Orhan Şim-
şek, Metin Deri, LTker Ba>er,
Ismail Eryıldız. Engin Aksoy,
Munsin Ğülöz. Ergun Ekose,
Mahfuz Şekban. Ramiz Kara-
taş, Haluk Yüzgeç.
Yaralılardan Ramiz Karataş,
Mahfuz Şekban ve Haluk Yüz-
geç adlı kişilenn durumlannın
ağır olduğu bildirildi.
Abdullah Öğrii adlı bir kişiye
ait olduğu belirlenen Huzur
Restaurant'a daha önce de çe-
şitli tarihlerde benzer nedenler-
den dolavı bombalı \emolotof-
kokteylli olmak üzere iki saldın
düzenlendiğinı öğrenildi. Gü-
venlik yetkilileri. olaydan sonra
plakası belirlenemeyen t>e\az
Doğan marka otomobille ka-
çan üç saldırgarun yakalanması
için gerekli çalışmalann başla-
tıldığıru. eşkallere ilişkin bir bil-
gjnin elde edilemediğini kaydet-
tiler.
Olaydan yaklaşık bir saat
sonra_gazeteleri arayarak saldı-
nyı "İslami Büyük Doğu Akın-
cıİarı Cephesi, islami Kısas Ko-
mandoları (İBDA-C İKK)" ör-
gütü adına üstlenen kişi. "Al-
lah'ın yasaklarına uymayanları
bu şekilde cezalandırdık" dedi.
ziftlerin de görüldüğünü vurgu-
layan Gönenç. "Tankerden
akan yakıtın yayümasının ön-
lenmesi için barıyerlerle çevrele-
me yapüması gerekirdi, yapıl-
mamış" dedi. Yağ tabakasının
motonne benzediğini ancak
bunun laboratuvar testlerinden
sonra belli olacağını ve yağ ta-
bakasının Marmara Denizı'ne
kadar ulaştığını belirten Gö-
nenç şunlan söyledi:
"Yanan maddenin ne olduğu-
nu kesin olarak bilmiyoruz.
Ham petrolse yanan. bunun bir
kısmı yanarken bir kısmı da de-
niz dibine çöker. Deniz yüzeyini
kaplayan yağ tabakası suyun
oksijensiz kalmasına neden olur.
Bundan bütün deniz canlılan et-
kilenir. Balıklann solungaçları
petrolle birbirine yapışarak
ölümlerine neden olacak. Eğer
balıklar az oranda petrol alırlar-
sa bu petrolün bünyelerine gir-
mesine neden olur. Böyle bir du-
rum. balıklann yumurtlama pe-
riyotlarının. alışkanlıklarının
değişmesine yol açar. Petrol ne-
deniyle ölen balıklann toplanıp
salılmaması için önlemlerin alı-
nması gerekir. Üç ayn noktadan
deniz yüzeyinden, İÜ metre de-
rinlikten su örnekleri ve dip ça-
muru öraekleri aldık. Örnek
alma çalışmalan bütün Boğaz'-
da ve Marmara Denizi'nde de-
vam edecek. Ömekler üzerinde
yapacağımız çalışmalann so-
nuçları birkaç gün sonra belli
olur."
Prof. Dr. Ertuğrul Doğan,
enstitülerinin Batı Karadeniz
ve Marmara Denizi'nde sürekli
araştırma çalışmalan >aptığını
belirterek, "Boğaz bu tür tan-
kerlerin geçişine kapalı olması
gerekir. Yalnızca turistik anıaçiı
gemilerin geçişine açık tutul-
malı" dedi
Yeni patlama
Boğaziçi Üniversitesi öğre-
tim üyelerinden Prof. Dr. Kri-
ton Curi'de çarpışma sırasında
ve şu günlerde tstanbul'a hakim
olan lodos rüzgannın. büyük
sanş olduğunu vurgulayarak.
rüzgar >ön değiştirdîğinde so-
run olacağını söyledi. Denize
sızan petrolün bir an önce bari-
yerler iie çevnlmesi gerektiğini
sÖNİeyen Curi. "Aksi halde so-
run büviir ve yayılma artar. Aynı
zamanda skimmerler ile denize
sızan > ağları toplama yoluna gi-
dilirse, olumsuz etkiler minimu-
ma iner" dedi. En büşük tehli-
kenin yeni bir patlama olabile-
ceğini sö\leyen Kriton Curi.
"Alevierüı diğer bölmelere geç-
mesini önlemeye çalışıyorlar
ama kullanılan iki gemi ile bunu
önlemek çok zor" dedi.
Serbest geçiş
• Baştarafi I.Sayfada
savunuldu. Uluslararası ka-
muoyu. hukukçular \e bilim
adamlan. Batılı basın organ-
lannda çıkan makalelerinde.
artık dünyada güvenlikli geçiş
ilkesinin ön plana çıkması ge-
rektiği >orumlannı vaptılar. Bu
tezler. Montreux Anlaşmasf na
şimdiye dek uvmuş olan \e
bundan sonra da uyma yüküm-
lülüğü bulunan Türkive'nin.
Boğazlar ve Marmara Bölgesi
Deniz Trafıği Hakkında Tü-
zük'le uygulamak istediği ön-
lemleri destekliyor.
3- Fransa ve Itaiya. Korsika-
Sardunya adalan arasındaki
boğazdan geçişi kendi gemileri-
ne yasaklayan ve diğer ülke ge-
milerine de tavsiye karan nitel-
ğini taşıyan bir anlaşma yap-
tılar. Bu örnekten de anlaşılaca-
ğı gibi. her ülke kendisini bu tür
kazalardan korumak için çeşjtli
önlemler almaya çalışıyor. Ül-
keler kadar, bilim adamlan da
bilimsel bir çerçevede çalışma-
larda bulunuyorlar.
4- Av rupa Birliği. çevreye za-
rar verebilecek tankerlerin geçi-
şini düzenleyecek. "Deniz Gü-
venlik Bölgeleri" oluşturma
çalışmalan yapıyor. Bu çalış-
malar da "güvenükli geçiş" ilke-
si üzerine oturtuluyor. Avrupa
Parlamentosu. tehÜkeli yük ta-
şıyan gemilerin belirliği bölge-
lerden geçişini yasaklamaya yö-
nelik hazırlıklan sürdürüyor.
Avrupa. kendi kıyılannı koru-
ma altına alırken. Türkiye'nin
"serbest geçiş" ilkesini uygula-
mak adına kendi halkını ve de-
ğerlerini tehlikeye atması düşü-
nülemez.
GUNDEM
MLSTAFA BALBAY
Mesut Yılmaz Sendromu
ANKARA - Başbakan Tansu Çiller, bayramın ikinci gece-
si Başbakanlık Konutu'nda gazetecilere yemek verdi.
Yemek saat 21.00'deydı. Çiller, Istanbul'dangeleceğı için
geç bir saate alınmıştı. Ama en az bir saat gecıkebıleceğını
hesaba katmak gerekiyordu. O yüzden yemeğe hafıf bir
şeyler atıştırıp gittirn. Yanılmamışım. Başbakan konuta 22.
05'te geldi.
"Merhaba çocuklar, çok acıktım" deyip büfeye yöneldi.
Zengin büfeden bir şeyler alıp oturduk. Çiller birkaç dakika-
da tabağı bitırdi, sonra garsona sordu: "Hani yoğurtlu bir
şeyler vardı, ona ne diyorsunuz?" Garson, "Haydari'öedl.
Çiller, "/şfeondanfcoy'deyıp tabağı nı verdi. Başbakanımız
ikıncı tabağı beklıyordu.
Ama gazetecıler durur mu, başladı soru yağmuru. Sade-
ce yuvarlak masada oturanlar Başbakan'la sohbet edince,
tabii diğer masalardaki gazetecıler rahatsız oldu Bu kez
mikrofon getırildı ve tüm salonun duyacağı şekilde konuş-
maya başladı Başbakan. Ardından özel televızyon kame-
raları, mikrofonları... Benim tabak da mikrofon kabloların-
dan payını aldı. Tabağı, soslu kablolarla başbaşa bırakıp
Başbakanı dinlemeye koyulduk.
Çiller'ın mikrofon öncesi sohbeti çok sıcak başlamıştı.
Yemekte bir kez daha kesınleşti ki, Başbakanımızda "Me-
sut Yılmaz sendromu" var. Her yanıtın üstüne bir Mesut
Yılmaz sosu...
Yılmaz, sohbetımızin ilk beş dakıkasına özelleştirme ile
girdı. Özelleştırmede nıye geç kalındı? işte Çiller'in yanıtı:
"Başbakanlığa geldim. ilk iki ayda 26 yetki yasası
çıkardım. Uçuyorum havada. Önünü açmışım. Süratle 26
yasa. 14 milyar dolar gelecektı. Bir baktım, al Mesut
Yılmaz, Anayasa Mahkemesi'ne git, boz. Niye yaptın?
Özelleştirmeye inanıyorsan nıye yaptın? Mesut Yılmaz'ın
en büyuk rakibi kendisidir, 10 yıl geride kalışıdır. Tabii Ana-
yasa Mahkemesi iptal etti. sonra Murat Karayalçın geldi,
sil baştan.''
Gazetecı sordu:
- 28 mart sabahı ne olacak?
Çiller, elindeki domates suyunu bırakıp, gülümseyerek
karşılık verdi:
- Mesut Yılmaz 'ın genel başkanlığı tartışılmaya başlana-
cak.
Başbakan'a bir diğer soru:
- Koalisyonun geleceği ne olacak, pek çok konuda anla-
şamıyorsunuz?
Çiller ve Karayalçın sanıyorum haftada ortalama üç-dört
kez buna benzer bir soruya karşılık veriyor. Çiller, bu ko-
nuda haftanın ilk yanıtını şöyle verdi:
"Tabii, uzlaşma zaman alıyor. Tek başımıza iktidarolsak
daha hızlı giderdı. Ben o bırakıp gidilen 18 aya talibim. 18
ayım olsaydı. 292 mılletvekilim olsaydı..."
Tannm yine Mesut Yılmaz...
Çiller, DEP'lı mılletvekilleri konusunda da bazı ayrıntılar
verdi. Satırbaşlarıylaaktaralım:
- Nereye gitsem halk, "PKK Meclıs'te"üıyordu. Ben hal-
ka rağmen direniyordum. DEP. boykot deyınce. . Sonra
(dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra) yanlış şeyler oldu.
Ben "Onları açığa alın "dedım.
- DEP'lilerin adam öldüren, eli kanlı adamlarla işbirliği
içinde oldukları iddiaları var. Galle'ye (Avrupa Parla-
mentosu adına ınceleme yapmaya gelen Belçikalı sosya-
list parlamenter) bu durumları anlattım,' Siz olsanız ne ya-
pardınız?" diye sordum, "Katiyen kabul etmezdik"
karşılığını verdi.
- Yargıdan rica ettim, belkı de etmemem lazım; "Bu işibir
an önce bitirin" dedim.
- Eşkıya ateşkes demeye başladı. Daha önce ateşkes de-
yip ne yaptıklarını gördük. Bu kadar büyük kaynak aktar-
dıktan sonra sil baştan yaptırtmam.
Kanal D'nin Ankara Haber Müdürü Nur Batur açıkça sor-
d u :
•
- Ağır bir suçlama altındasınız, Güneydoğu da aldığınır
kararlarda askerlerin etkin olduğu söyleniyor. DEP olayı-
nda olduğu gibi. . Bu doğru mu?
Çiller, bıraz duraklayıp karşılık verdi:
"Açıkça soyleyeyim. ağır suçlamalar altmdayım. Ama şi-
kayetçi değilim. Sızler de haklısınız, ben de haklıyım. Am'a
son DEP olayından ordunun ve Genelkurmay'ın haberi
yoktu. Allah bilir gazeteden öğrenmişlerdir. Bilmelerı de
gerekmez, bu siyasi karardır. Bu onlardan karar saklamak
anlamına da gelmez. Sadece fırsatım olmadı."
Çıller'e göre demokrasimizın eksikliklen var, ama çok
geride de değilız. Başbakan "demokrasinın önündeki en-
gellerden bin" deyip devam ettı:
"Özel radyo televizyonlar çok denetimsiz. Radyo-TV Ya-
sası'nın olmaması demokrasinın önünde engeldir."
Son olarak Başbakanın demokrası konusundakı düşün-
celerinı aktarahm.
Başbakan demokrasiyi çok seviyor. "Hiçbir şey, de-
mokrası kadar önemli olamaz." Özgürlükler ve demokra-
tikleşme genişletılmeli, ama "Evde yangın var", şımdı ol-
maz.
Peki ne zaman demokrası? Çiller bu soruya soruyla
karşılık veriyor:
"Evde yangın varken demokratikleşmeyı one alabılır mi-
yiz?"
Ah, o yangını söndürecek su vanalarını demokrasinın
açacağını bir görebilsek! Bir görebılsek...
Greenpeace ıızıııaıı
• Baştarafi 1.Sayfada
Kazadan iki gün önce Boğaz
köprüsüne "Ölüm gemilerini is-
temiyoruz" yazıh pankart asa-
rak uyanda bulunan Greenpea-
ce'in Türkive temsilcisi Berto
Hullu, denizlerde yaşanan pet-
rol tankeri kazalannın dünyada
Şİderek arttığına dikkat çekti.
istanbul Boğazı'ndaki deniz tra-
fığinin de hızla artacağını vur-
gulayan Hullu, ölüm gemileri-
nin denetlenmesi konusunda
Greenpeace'in Türkiye'nin
yaklaşımını desteklediğini açı-
kladı.
Greenpeace'in birbuçuk
yıldır petrol kampanyası yürüt-
tüğünü anlatan Berto Hullu.
sloganlannın "Akdeniz'de pet-
rol tankeri istemiyoruz" biçi-
minde belirlendiğini açıklaya-
rak şunlan sövledi:
"Biz Akdeniz'de petrolü iste-
miyoruz. Boru hatlarıyla taştsı-
nlar. Biz bu yolda eylemlerimizi
yapıyonız. Kamuoyunu oluştu-
ruyoruz. Ama inisiyatif devletle-
rin elindedir. Bu tür gemilerin bo-
ğazlardan geçmesini istemiyo-
ruz. Düşünün, bu gemi petrol de-
ğil de radyoaktif madde taşı-
saydı ne olurdu? Eacia şimdiki-
nin kat kat üstünde vahim bir hal
ahrdı." Greenpeace temsilcisi
Hullu, birçok ülkenin bu tür ge-
mileri kendi karasulanna sok-
madan, uluslararası sulardan
geçmesini zorunlu kıldığını be-
lirterek. "İstanbul Boğazı nere-
deyse büyük bir nehir gibi. Bu ge-
mileri buradan geçirmek cina-
vef'dedi.