Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15MART1994SALI
HABERLER
Tıp Bayramı
kutlandı
Haber Merkezi -14 Mart Tıp
Bayramı nedeniyle
Ankara'da Gülhane Asker
Tıp Akademisi Komutanı
Prof. Tümgenerel ömer
Şarlak başkanhğında
Ankara, Başkent, Gazi ve
Hacettepe Tıp Fakülteleri
dekanlan, öğretim üyeleri,
GATA öğrencileri ile
Ankara Tabip Odası
Başkanı Doç. Dr. Ulya
Erkanvedoktorlar
Anıtkabir'e kırmıa, beyaz
karanfıllerden oluşan bir
çelenk bıraktılar ve saygı
duruşunda bulundular.
Daha sonra Misak-ı Mill
Kulesi'ne gelen Tümgeneral
Şarlak ve beraberindekiler
anıt özel defterini
imzaiadılar.
Adana'da
operasyonlar
ADANA (Cumhuriyet Güney
llleri Bürosu)-Adana'da
bayramın birinci günü
Büyük Postone'ye bırakılan
bombanm paüaması sonucu
altısı asker 13 kişinin
yaralanması olayıyla ilgili
operasyonlar sürüyor.
Şüpheli görülen çok sayıda
kişi gözaitına alınırken
yaralılann sağlık
durumunun iyiyegittiğı
öğrenildi. Bomba olayını
henüz üstlenen olmadı. PTT
Başmüdürlüğü,
vatandaşlann bayramda zor
durumda kalmamalan için
seyyar postane oluşturdu.
Yenilenecek
işsözleşmelerf
•ANKARA (AA) - Türk-İş
üyesi sendikalar, bu yıl içinde
bin 347 işyerinde çalışan
toplam 429 bin 641 işçi adına
toplusözleşme masasına
oturarak, sözleşmelen
yenileyecekler. Türk-İş
yetkililerinden alınan bilgiye
göre, bu yıl yenilenecek toplu
iş sözleşmelerinde özel kesim
ağırhkta bulunuyor. Türk-lş
üyesi sendikalar, 1994yılında
617 özel kesim işyerinde 282
bin 760, kamu işyerinde de 14
bin 881 işçi olmak ûzere
toplam 429 bin 641 işçi adma
toplusözleşme masasına
oturarak üyelerine yeni
hakiarsağlamaya
çahşacaklar. Toplu iş
sözleşmelerinin aylara göre
dağılımında. yoğunluk eylül
ayında bulunurken, bunu
mart ve ocak aylan izliyor.
Kamu kesiminde
sözleşmelerin ağırlıklı olduğu
ay ise, içinde bulunduğumuz
mart ayı. Bu ay içinde
sendikalar. kamu kesiminde
çalışan 82 bin 951 işçi adma
toplu işsözleşme
göriişmelerinde başlayacak.
Domuz yagı
• ANKARA (AA)-
Hacettepe Üniversitesi Gıda
Mühendısliği Bölûm
Başkanı Prof. Dr. llbilge
Saldamlı. son günlerde
tartışılan başta margarin
olmak üzere bisküvi,
çikolota. yoğurt, dondurma
ve reçel gibi hazır gıdaiarda
kullanılan E-471 kodlu
maddenin domuz orijinü
olmadığını söyledi. Prof. Dr.
Saldamlı. yaptığı
açıklamada, Türkiye'de
fabrikasyon olarak üretilen
her türlü gıdanm Sağlık
BakanlığVnın izinine tabi
olduğunu ve ilgiü
standartlara uygun özellikler
taşıdığını belirtti. Çikolata ve
bisküvi üretiminde
kullanılan gıda katkı
maddelerj içinde de kesinlikie
domuz eti ile ilgili bir
kaynağın yer aîmadığını
söyleyen Prof. Dr. Saldamlı,
dondurma ve reçellerde
yapıyajel özelliği
kazandırmak amaayla
kullanılan katkı maddesinin
(jelatin) hayvansal kaynaklı
olduğunu veTürJdye'nin
ihtiyaanın tamamının domuz
hariç, büyükbaş hayvanlann
kemiklerinden ve deri
artıklanndan elde edildiğini
anlattı.
AktaşTEK'e180
milyar borçlu
• ANKARA (UBA)-
İstanbul'un Anadolu
yakasında elektrik dağıtım
işlerini yürüten Aktaş
firmasının vatandaşı olduğu
gibi, TEK'i de vurduğu
ortayaçıktı. Yürüttüğü
hizmeti aksatan, faturalan
kabank gösteren ve
vatandaşa pahalı elektrik
satarak şimşekleri üzerine
çeken Aktaş firmasının
TEK'e 180 milyarlira borç
taktığı saptandı. TEK'in,
iştiraklerinden alacaklan 241
milyar 978 milyon lira
tutuyor. Bu durumda
Aktaş'tan alacaklan en
ağırlıklı kalemi oluşturuyor.
GAP bölgesindeçarpıkkentleşme
'GAP'ın Sosyal Boyutu ve Kentsel Gelişme' konusunda hazırlanan bir raporda,Türkiye'de 1962
yılından beri yapılan kalkınma planlannda Doğu Güneydoğu'nun gözardı edildiği savunuldu
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - GAP
bölgesinde hızlı ancak. çarpık bir kentleş-
menin yaşandığı. kentsel nüfus oranmın
ise Türkiye ortalamasının çok üzerinde ol-
duğu bildirildi. Bölgede kişi başına düşen
milli gelir oranının yaklaşık 750 dolar ol-
duğu, bu oranın ketlere göre değiştıği be-
lirtilerek, Şırnak'da kişi başına düşen millı
gelirin 270 dolar dolayında seyrettiği kay-
dedildi.
GAP Belediyeler Birliğfnce "GAFın
Sosyal Boyutu ve Kentsel Gelişme" ko-
nusunda hazırlanan bir raporda. Tür-
kiye'de 1962 yılından beri yapılan kalkıma
planlannda Doğu ve Güneydoğu'nun gö-
zardı edildiği savunuldu. GAP Belediyeler
Birliği Genel Sekreteri Ahmet Özer tarafı-
ndan hazırlanan raporda, yatınm yapı-
lmaması nedeniyle bölgede sanayileşme-
nın gelişmediğı vurgulanarak şu göriişlere
>er verildi- "Bölgede ekonomiyi sûrökleve-
cek olan temel sanayiler kamu ve özel sek-
tör tarafından gerçekleştirilmediğinden ara
ve yan sanayiler de gelişrnemiştir. V'ar olan
tesisler ise, diğer bölgelerin sanayileriyle re-
kabet edememiştir. Türkiye'de kişi başına
düşen milli gelir 2800 dolar iken, bölgede bu
rakam 750 dolar civanndadır. Bu madalyo-
nun bir vüzü. Birde öteki yüzü var, bölgede
kendi içinde çarpık bir dağılım gösteriyor.
Örneğin, Diyarbakır'da merkezde kişi
başına milli gelir 1100 dolar iken, bu oran
Şırnak'da ancak 270 dolara ulaşnuştır.
Izmit'de ise kişi başına düşen milli gelir
4500 dolardır. İşte bu dengesiz ve adil olma-
yan gelir dağılımdaki derin uçurumlar, ön-
lem aluunadığı takdirde GAP ile beraber
uçunm daha da derinleşecektir. "
GAP'tan soruralu Devlet Bakanlığı ve
siyasi partilere gönderilen raporda, bun-
dan sonra yapılması gerekenler ve çözüm
önerileri ise şöyle sıralandı:
- Problemi kökeninde çözmenin yolu
sağbklı ve sonuç alıcı bir nüfus planla-
masıdır.
- Kırsal alan göç edilen bir yer olmaktan
çıkanlmaîıdır. Bunun için kırdaki nüfusu
orada tutabilmek için kırsal kalkınmayı
istihdam olanaklannı yaratacak bir bi-
çimde gerçekleştirmeliyiz.
- Bölge kentlerinden batıya yaşanan
sermaye, beyin ve kentli nüfus göçünü
durduracak kentsel, ekonomik, sosyal ve
siyasal yapılanmalara luz verilmelidir.
- Bölgede uygulanan kalkınma projeleri
çerçevesinde enerji yatınmlannın yanısıra
insan unsuru başta olmak üzere halkın re-
fah düzeyini direkt etkileyecek tanm, sa-
nayi, eğitim, sağlık gibi) sektörlere önem
ve ağırlık verilmelidir.
- Bölgede üretilen enerıinin batıya ta-
şınması yerine, bölgede kullanılması sağ-
lanmalı ve sanayide bir teşvik unsuru ola-
rak kullanılmalıdır. Atatürk Barajı, Urfa
Tüneli, Karakaya, Kralkızı gibi projelere
ortak edilme de uygun bir adım olabiiir.
- Kırsal istihdamı arttırmak ve kentte
olan göçü durdurmak için kırsal alanı
doğrudan ilgilendiren sulama projelerinin
tamamlanmasına ağırlık verilmelidir.
- Sanayi sonrası topluma dev adımlarla
geçen ülkeleri yakalamak için bilgi ve tek-
nolojinin üretimi, kullanımı, yönetimi ve
pazarlanması sürecine ve bunlara daya-
nan hizmet sektörlemne zaman içerisinde
gerekli yer ve ağırlık verilmelidir.
Filipinlerde
horoz döğüşüKavgacı Denizli horozlan bizdede ünlüdür. Ege'nin birçok
yöresinde zaman zaman sokak ortalannda horozlar döğüştürülür.
Tuttuklan horozlan destekleyen taraftarlar vardır. Oysa Filipin
Adalan'nda horoz döğüştürmek hala en heyecan verici ve en
gözde spor sayılıyor.
70'in üzerinde kentte düzenlenen yanşmalarda döğüştürülen
horozlan izleyenlerin sayısı oldukça fazla.
Fotoğrafta Filipin Adalan'nda Bimalbagan'daki yanşmadan
göriintüleryeralıyor. Fanatik taraftarlar hangi horozun döğüşü
kazanacağına ilişkin "bahis" oynuyor. yanşmalar sırasında
kavgalarçıkıyor.
Horoz döğüşüne gözlemcilik yapan hakem iki horozu önce karşı
karşıya getiriyor sonra da onlan kendi haline bırakıyor.
DİSK Genel Sekreteri Süleyman Çelebi, 'Çiller'e destek vereceğiz' diyen Bayram Meral'i eleştirdi
Türk-İş sivil darbe heveslilerîne cesaret veriyor'
tstanbul Haber Servisi - Türk-
lş Genel Başkanı Bayram Me-
ral'in "Çiller'e sürekli destek vere-
ceğiz'' sözünü eleştiren DİSK
Genel Sekreteri Süleyman Çelebi,
"Tûrk-lş'in teslimiyeti ya-
şadjğınr öne sürdü. Türk-İş'in
demokrasi dışı güçlerin peşine
takıldığını belırten Çelebi. "Bu
tavn ile Türk-İş sivil darbe hevesli-
lerine cesaret vermekte ve tarihsel
bir sorumluluk aJtma girmekte-
dk" dedi.
DİSK Genel Merkezi'nde Sü-
leyman Çelebi ile"Türk-tş", "dar-
be söylentileri", "yetki" konu-
lanm konuştuk.
Türk-İş'in teslimiyeti ya-
şadığmı öne süren Çelebi. "Türk-
fş'in çaltşanlan adma teslim olma
hakkı yoktur. Demokrasi müca-
delesine omuz vermek ÇUIer'i des-
teklemek değildir" görüşünü sa-
vundu.
Bayram Meral'in "Çiller'e sü-
rekB destek vereceğiz" sözünü de
eleştiren Çelebi bu konuda şun-
lan söyledi:
"Darbe sövlenrilerinin ayyuka
çıktığı şu günlerde Türk-İş tıpkı
12 Eylül döneminde olduğu gibi,
işçi suııfı ve emekçiler açısından
biricik çözüm ve çıkar yolu olan
demokrasi ve demokrarik ilkelerin
değil, demokrasi dışı güçlerin peşi-
ne takılmaktadır. Bu tavn ile
Türk-İş sivil darbe hevesliterine
cesaret vermekte ve tarihsel bir so-
rumluluk altına girmektedir."
Türk-tş Sendikası ile DİSK
arasındaki işyerlerindeki yetkı
anlaşmazlıklanna değinen Çe-
lebi, Türk-İş ile yaşadıklan so-
nınun nedeninin. 12 Eylül yasa-
lannın getirdiği yüzde 10 baraj
sisteminden kaynaklandığını be-
lirtti. Çelebi, Türk-İş'i 12 Eylül
yasalannın arkasına sığınmakla
suçlayarak. sözlerini şöyle sür-
dürdü:
"Türk-İş üyesi sendikalar anti-
demokratik yasalara sığuıarak
DİSK üyesi sendikalann yetkileri-
neitirazebnekte, DİSK'li işcilerin
toplu sözleşme haklaruu engelle-
• Türk-İş'in teslimiyeti yaşadığını öne
süren Çelebi,Türk-Iş'in çalışanlan adına
teslim olma hakkı yoktur. Demokrasi
mücadelesine omuz vermek Çiller'i
desteklemek değildir' görüşünü savundu.
meye çalışmaktadırlar. Çeşitii iş-
verlerinde 9-10 aydır davalar sür-
mektedir. Bu tavn demokratiıkla,
emekçilikle, sendikacılıkla bağ-
daşlaştırmak mümkün değildir."
Baraj sıstemınin. DİSK'e.yö-
nelik bir tuzak olduğunu, DİSK
gibi bir yapının bir daha doğ-
masını engelleme isteğiyle getiril-
digini ileri süren Çelebi, "Bu sis-
tem Türkiye'nin ayıbıdır. Batılı
çağdaş hiçbir ülkede böyle bir sen-
dikal sistem yoktur" dedi. Çelebi.
baraj sistemini savunmarun.
Türk-İş ve DfSK'in üye olduğu
"özgür tşçi Konfederasyonlan"
ve "Avrupa Sedikalan Konfede-
rasyonu" ilkelerine avkın oldu-
ğunu savundu. Türk-İş'i ILO
normlan konusunda çifte stan-
dart uygulamakla suçlayan Çele-
bi, "Türk-İş ILO kararlannuı
Türkiye'de uygulanmamasından
şikayetçi olurken, diğer yandanda
ILO karaıianna aykırı olan 12
Eylül kalıntısj yasaları kullan-
maktadır" şeklinde konuştu.
DİSK'in çalışmalannın 12 yıl
engellendiğini hatırlatan Çelebi.
darbe sonrasındaki calışma dö-
nemlerinde pek çok sorunla
karşılaştıklannı anlattı. Çelebi.
"Türkiye'de bir cummırbaşkam.
bir miUervekili istifa ettiği zaman
hemen işleme konulur. Türkiye'de
yalnız işciler noterden istifa et-
mck. noterden üye olmak zorunda
bırakıbnıştır. Bu anti-demokratik
u) gulama işcilerin özgürce sendi-
kaya üye olmalarını engellemek-
tedir" dedi.
12 Ejlül asken darbesinden
sonra Türk-İş'e geçen işciler ko-
nusunda da Çelebi. DİSK'e bağlı
işçilenn kendi arzulanyla Türk-
İş'e gitmediklerini, DİSK'in alı-
konulan falıyet döneminde, hak-
lardan kayba uğramamak ıçın bu
yolu seçtiklerini söyledi.
Türk-İş ile her zaman uzlaş-
maya hazır olduklannı belirten
Çelebi. sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu anlaşmazlıklar sermayenin
işiııe yanyor. Sermayenin ekmeği-
ne yağ sürüyor. Gelin \Ji milyon
işçiyi enflasy on altında ezdirmeye-
lim. Bövle uzlaşmazlıklar işçiye re
sendikal mücadelemize hiçbir şey
kazandırmaz. Bu tür sendikal an-
lavtşlardan vazgeçip işçilerimizi
hak etmedikleri zor günlerden
kurtaralım."
DİSK'in istlkrar paketi
Sermaye kesiminden özel servet vergisi alınsın
YILMAZ KARABACAK
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyo-
nu(DİSK),D\T-SHPkoalisyonunun 1994
yılı hükümet programına karşı geliştirdiği
"Alternatif İstikrar Paketi"nde calışanlar
aleyhıne bozulan ekonomik dengelerin
onanlmasını istedi. DİSK'in istikrar pake-
tinde, sermaye. ticaret ve rant kesiminden
bir defaya mahsus "özel servet vergisi'' alı-
nması gerektiği vurgulandı.
DİSK'e bağlı Araştırma Enstitüsü, DYP-
SHP koalısyonunun 1994 yılı hükümet
programının eleştirisinden hareketle geliştir-
diği "Alternatif istikrar Paketi" kamuoyun-
da tartışmaya açıldı. 1994 yılı hükümet
programında bu yıl için öngörülen 192 tril-
>on liralık bütçe açığının finansmanmda
45.6 trilyon liralık dış. 453.3 trilyon liralık da
iç borçlanmanın planlandığı açıklandı. An-
cak bu planlamanın kur değişimi ve Türk
Lirası'nda görülen hızh değer kaybı nede-
niyle altüst olacağı beürtildi. Araştırmalar-
da büyük risk taşıyan iç borçlanma yöntemi
yerine, aynı miktann yergi yoluyla kamuya
aktanlması önerildi. İsukrar paketinin "İç
borçlar ertelenerek zamana yayılmalıdır"
başlığını taşıyan ikinci bölümünde ise 1994
yılında toplanması hedeflenen 473 tnlyon li-
ralık verginin yüzde 55.5'ine ulaşan borç
ödemelerinin kamu açıklan ve enflasyon
üzerindeki etkisinin diğer kamu harcama-
lannın çok üzerinde olduğu iddia edildi. Bu
nedenle iç borçlanma yönteminin terkedilir-
ken bir yandan da yüksek düzeydeki iç borç-
lann ertelenmesi yoluna gidilmesi gerektiği
öne sürüldü. Böylelikle ücretli kesimin üze-
rindeki doğrudan ve dolaylı vergi yükleri ile
enflasyonist baskının getirdiği etkilerin ran-
tiye kesimine kaydınlabileceği de savlandı.
Bunun için, iç borçlann dövıze çevrilerek
uzun vadeli bir ödeme programına yayı-
lması önerisi getirildi.
Araştırmanın,"Acil olarak kapsamlı bir
vergi reformu yapılmah, sermave kesiminin
vergi yükii arttırılmalıdır" başlığındaki
üçüncü bölümünde ise milli gelirden yakla-
şık yüzde 24 oranında pay alan emek kesi-
minin gelirlerinin, yüzde 44'lük dilimini ver-
giler yoluyla kamuya aktardığı bildirildi.
Milli gelirin yansına ulaşan kayıt dışı ge-
lınn getirilecek reformla vergilendirilmesi
sonucu elde edilecek gelirin, 1994 yılı için he-
deflenen 473 trilyonluk vergi gelinni aşacağı
da raporda kaydedildi. Bu sayede aynı yıl
için öngörülen bütçe gideri tavanı olan 819
trilyon iiraya ulaşacağı da ifade edildi.
ARAYIS
TOKTAMIŞATEŞ
Bir Mektup...Geçenlerde dostum Ercan Yaylalı'dan bir "mektup-
yazı" aldım. Fatih Belediye Başkanı ve başkan adayı
Yusuf Günaydın hakkında. içeriğinden de anlayacağı-
nız i>zere bu mektubu (biraz kısaltarak da olsa) yayımla-
mak benim için bir "gönül borcu". Ama oyumu Yusuf
Günaydın'a verme konusunda ısrarlıyım.
SÖZ UÇAR YAZI KALIR, TOKTAMIŞ ATEŞ'İNKİLER
DAHİL..."
Eğersevgili arkadaşım. Prof. Toktamış Aleş, 17Şubat
1994 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ya-
zısını "Fatih'teoyum YusufGünaydın'ın"diyebağlama-
saydı, kendisinin daha önce yazdığı ve içinde ısrarla
kalıcı olacağını söylediği bir mektup da unutulup gide-
cekti.
T. Ateş'in 18 Nisan 1990 tarihli mektubu Fatih'in SHP'li
Belediye Başkanı Yusuf Günaydın'a yazılmıştı. Konusu,
kendi deyimiyle "pestenkerane bir dükkan rekabeti'öe-
ğil, "mücadelemizde ufak biraşama kazandık diye sevi-
nirken, bizjm arkadaşımız sandığımız insanlann, bizle-
re kurşun sıkan kanlı ellerin uzantılarıyla iç içe olmalan,
bu insanlann kuyruğuna takılmaları" dolayısıyla T.
Ateş'in kendisini "yaralanmış"hissetmesiydi.
Söz konusu "pestenkerane dükkan rekabeti" diye
özetlenen ve gerçekten de öyle olan konu çoktan hukuk
yoluyla halledildi. Ama sonuca hiçbir olumlu etkisi ol-
masa da Toktamış Ateş söz konusu mektubu yazmak
zorunda kaldı. Dahası Fatih Belediyesi Hukuk işleri Mü-
dürü Av. Fırat Sarı, aynı belediyenin Imar ve Planlama
Müdürlüğü'nce verilen proje onayının yasalara aykırılı-
ğı yönünde görüş bildirdi. Tekrar istenince aynı görüşü
bir kere daha bildirdi ve nihayet görüş değiştirmesi iste-
nince, ülkemizde artık sıkça görülmeyen onurlu bir tu-
tumla istifa etti. Şimdi okumakta olduğunuz bu mektup
bütün bunlar olmasaydı, belki de kaleme alınmazdı.
Ama benim hem arkadaşım Toktamış Ateş'e, hem hu-
kukçu onurunu korumak için istifa yolunu seçen Av. Fırat
San'ya borcum var. Üstelik bütün bu olanların unutul-
mamasını, kalıcı olmasını, T. Ateş ısrarla istemişti.
Toktamış, mektubunda aynen şunları söylüyor: "Bazı
dostlarım, Fatih ilçesinde milletvekili ara seçimi olasılı-
ğından da bahisle böyle bir mektubun sosyal demokrat
harekete zarar verebileceğini, hiç olmazsa Kol kınlır
yen içinde' bir tavır takınmamı önerdiler. Dinlemedim.
Zira böyle bir tutumun sergilenmesinin ve mahkum edil-
mesinin sosyal demokrat harekete zarar vereceğine
inanmıyorum. Hatta tam tersine yararlı olacağını düşü-
nüyorum. Zaten eğer 'sosyal demokratım' diye ortaya
çıkanlar, böylesine basit bir meseleyi bile hakça ve sü-
ratle çözemiyorlarsa, ortada çok ciddi başka sorunlar
var demektir. Ve bu sorunların çözümü, sorunları sakla-
makla değil, üzerine gitmekle mümkündür."
T. Ateş'in aktarılan cümlelerdeki yaklaşımı doğrudur.
Dostlarımıza böyle davranmalıyız. Dostluklarımızı koru-
manın ve onları kalıcılaştırmanın yolu, "Kol kınlır yen
içinde kalır" tutumuyla sın/rsız bir hoşgörü değil, dostlu-
ğumuzun dayandığı kişilik özelliklerini eleştiriyle koru-
mak ve güçlendirmektir. Bu yüzden T. Ateş'in dün kadar
kısa bir süre önce, hakkında sözü geçen mektuptaki de-
ğerlendirmelere sahip olduğu Yusuf Günaydın'ı, o de-
ğerlendirmelere neden olan gerçeklerden hiçbiri değiş-
mediği halde, bugün desteklemesini "olur böyleşeyler"
diye kabullenmek yerine eleştirmek gerektiğini düşünü-
yorum. Bu eleştirinin bire bir ve yüz yüze yapılması ye-
rine böyle yazıya dökülmesi ve daha geniş bir çevrenin
bilgisine sunulması ise gene T. Ateş'in doğru bulduğu
yöntemin bunlar olmasıdır. Şöyle söylüyor:
' Sayın Başkan size bu mektubu yazıyorum, zira konu-
şulan şeyler unutulur ve rüzgarm sisi dağıtması gibi,
hafızalardan dağılır. Oysa ki her türlü yazı belge olarak
yarınlara kalır. Partinizin genel merkez ve diğer bazı
yöneticilerine, diğer partilerin yöneticilerine ve kimi ba-
sın mensuplarına da birer fotokopisini göndereceğim
bu mektup da bir belge olarak yarınlara kalacaktır".
Toktamış Ateş, Yusuf Günaydın'a yazdığı mektupta
ağır eleştiriler yapıyor ve bu eleştirilerin, bu mektupla
belgeleşerek kalıcılık kazandığını söylüyordu.
Ve bütün bunlardan sonra "Ben tarihçiyim. Nesiz, ne
ben, ne bu sorun okyanusta bir damla değerine bile sa-
hip değildir. Sorun bakalım çevrenize acaba kaç kişi siz-
den önceki belediye başkanlarından kaçının adını
hatırlıyor. Siz kaçının adını biliyorsunuz? Ama Sayın
Başkan, ben bu mektubu unutulmamanız için, bir belge
olarak kaleme aiıyorum" diyordu.
Peki bütün bu söylenenlerden sonra Yusuf Günaydın'-
ın cephesindene değişti?Açıkça busorunun cevab\ "hiç-
bir şey'dir. Belediyeye veh\en dilekçelere aylar sonra
ve olumsuz cevap verilmiş. Yüz yüze görüşme girişim-
leri hiçbir sonuç yaratmamış ve sonuçta hukuk yoluna
başvurularak, başından beri sahip olduğumuz haklılık
durumu mahkemelerce tescil edilmiştir. Toktamış Ateş
ise "Fatih'te oyum Yusuf Günaydın'a" diye biten "Ben
Yobaz Bir Solcuyum"başfıklı yazısında. SHP'nin Büyük-
şehir Belediyesi başkan adayıZülfü Livaneli'yi bir "med-
ya gülü" olarak tanımlamış, oyunu SBP adayı Aslan Ba-
şer Ka/aoglu'na vereceğini söylemiştir. Oyunu kime is-
terse ona verebilir. Buna kimsenin diyeceği bir şey ola-
maz. Ama Yusuf Günaydın'a destek vermeye gelince,
yukarıdan beri yazdıklanm üzerinden benim sormak is-
tediğim ve buna hakkımın olduğundan şüphe etmedi-
ğim sorularvar:
1. "Medya gülü'' eleştirisi Yusuf Günaydın'a yönelti-
len eleştirilerden daha ağır bir eleştiri midirki bu eleştiri
oy vermeyi imkansız kıldığı halde, diğerleri mümkün kı-
lıyor?
2. Bu mektup bir belge olsun, kalıcılık sağlasın, ibret
alınsın diye kaleme alındığı halde, bizzat yazan için bir
kalıcılığa sahip olamama bahtsızlığına uğramıştır. Bu
durumdan nasıl bir ibret dersi çıkaralım, bizler de toplu-
mumuzun uğradığı değer ve hafıza kaybı rüzgarına ken-
dimizi bırakalım mı? Yoksa bu mektupta söylenenlerin
hiç değilse Toktamış Ateş'i bağladığını, belki de artık
başka değerler gibi geçmişte unutulmaya terkettiğimiz,
"aydın ahlakı"r\a inanmaya devam ederek bekleyebilir
miyiz?
3. Toktamış Ateş'in bütün görüşlerine, bütün tercihle-
rine, aramızdaki yakın dostluğa rağmen katılmam ge-
rekmiyor. Keza Toktamış Ateş'in de benim görüş ve ter-
cihlerimi paylaşması gerekmez. Paylaştığımızı düşün-
düğüm değerler ise tutarlılık ve duyarlılıktır. Benim dos-
tum olan ve sizin de tanıdığınız Toktamış Ateş böyle dav-
ranamaz. Ya zamanında Yusuf Günaydın'a haksızlık et-
miştir, ki böyle olmadığı gelişmelerden bellidir. Ama
gene de haksızlık ettiğini düşünüyorsa bu durumu hepi-
mize açıklaması gerekirdi. Böylece örneğin Av. Fırat
Sarı kendisinin de hukuk açısından "katılmış bulundu-
ğu" bu haksızlıktan haberdar olurdu. Ya da bizim tanıdı-
ğımız Toktamış Ateş bizlere ve kendisine haksızlık etti-
ğini, önümüzdeki günlerde kabul eder, bu defa bunu açı-
klardı. Bu imkan hala önünde duruyor.
Son olarak ortak dostumuz ve yakınımız Toktamış
Ateş'le bizi dost yapan değerleri, korumamız gerektiği-
ne yeniden işaret etmek istiyorum. Ben bu mektupla
kendi dosttuğumun gereğini yerine getirmeye çalıştım.
Sizleri de dostluklarımza ve yakınlıklarınıza, eleştirerek
sahip çıkmaya çağırıyorum.
Sevgilerimi sunuyorum."