27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15MART1994SALI HABERLER Tıp Bayramı kutlandı Haber Merkezi -14 Mart Tıp Bayramı nedeniyle Ankara'da Gülhane Asker Tıp Akademisi Komutanı Prof. Tümgenerel ömer Şarlak başkanhğında Ankara, Başkent, Gazi ve Hacettepe Tıp Fakülteleri dekanlan, öğretim üyeleri, GATA öğrencileri ile Ankara Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Ulya Erkanvedoktorlar Anıtkabir'e kırmıa, beyaz karanfıllerden oluşan bir çelenk bıraktılar ve saygı duruşunda bulundular. Daha sonra Misak-ı Mill Kulesi'ne gelen Tümgeneral Şarlak ve beraberindekiler anıt özel defterini imzaiadılar. Adana'da operasyonlar ADANA (Cumhuriyet Güney llleri Bürosu)-Adana'da bayramın birinci günü Büyük Postone'ye bırakılan bombanm paüaması sonucu altısı asker 13 kişinin yaralanması olayıyla ilgili operasyonlar sürüyor. Şüpheli görülen çok sayıda kişi gözaitına alınırken yaralılann sağlık durumunun iyiyegittiğı öğrenildi. Bomba olayını henüz üstlenen olmadı. PTT Başmüdürlüğü, vatandaşlann bayramda zor durumda kalmamalan için seyyar postane oluşturdu. Yenilenecek işsözleşmelerf •ANKARA (AA) - Türk-İş üyesi sendikalar, bu yıl içinde bin 347 işyerinde çalışan toplam 429 bin 641 işçi adına toplusözleşme masasına oturarak, sözleşmelen yenileyecekler. Türk-İş yetkililerinden alınan bilgiye göre, bu yıl yenilenecek toplu iş sözleşmelerinde özel kesim ağırhkta bulunuyor. Türk-lş üyesi sendikalar, 1994yılında 617 özel kesim işyerinde 282 bin 760, kamu işyerinde de 14 bin 881 işçi olmak ûzere toplam 429 bin 641 işçi adma toplusözleşme masasına oturarak üyelerine yeni hakiarsağlamaya çahşacaklar. Toplu iş sözleşmelerinin aylara göre dağılımında. yoğunluk eylül ayında bulunurken, bunu mart ve ocak aylan izliyor. Kamu kesiminde sözleşmelerin ağırlıklı olduğu ay ise, içinde bulunduğumuz mart ayı. Bu ay içinde sendikalar. kamu kesiminde çalışan 82 bin 951 işçi adma toplu işsözleşme göriişmelerinde başlayacak. Domuz yagı • ANKARA (AA)- Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendısliği Bölûm Başkanı Prof. Dr. llbilge Saldamlı. son günlerde tartışılan başta margarin olmak üzere bisküvi, çikolota. yoğurt, dondurma ve reçel gibi hazır gıdaiarda kullanılan E-471 kodlu maddenin domuz orijinü olmadığını söyledi. Prof. Dr. Saldamlı. yaptığı açıklamada, Türkiye'de fabrikasyon olarak üretilen her türlü gıdanm Sağlık BakanlığVnın izinine tabi olduğunu ve ilgiü standartlara uygun özellikler taşıdığını belirtti. Çikolata ve bisküvi üretiminde kullanılan gıda katkı maddelerj içinde de kesinlikie domuz eti ile ilgili bir kaynağın yer aîmadığını söyleyen Prof. Dr. Saldamlı, dondurma ve reçellerde yapıyajel özelliği kazandırmak amaayla kullanılan katkı maddesinin (jelatin) hayvansal kaynaklı olduğunu veTürJdye'nin ihtiyaanın tamamının domuz hariç, büyükbaş hayvanlann kemiklerinden ve deri artıklanndan elde edildiğini anlattı. AktaşTEK'e180 milyar borçlu • ANKARA (UBA)- İstanbul'un Anadolu yakasında elektrik dağıtım işlerini yürüten Aktaş firmasının vatandaşı olduğu gibi, TEK'i de vurduğu ortayaçıktı. Yürüttüğü hizmeti aksatan, faturalan kabank gösteren ve vatandaşa pahalı elektrik satarak şimşekleri üzerine çeken Aktaş firmasının TEK'e 180 milyarlira borç taktığı saptandı. TEK'in, iştiraklerinden alacaklan 241 milyar 978 milyon lira tutuyor. Bu durumda Aktaş'tan alacaklan en ağırlıklı kalemi oluşturuyor. GAP bölgesindeçarpıkkentleşme 'GAP'ın Sosyal Boyutu ve Kentsel Gelişme' konusunda hazırlanan bir raporda,Türkiye'de 1962 yılından beri yapılan kalkınma planlannda Doğu Güneydoğu'nun gözardı edildiği savunuldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - GAP bölgesinde hızlı ancak. çarpık bir kentleş- menin yaşandığı. kentsel nüfus oranmın ise Türkiye ortalamasının çok üzerinde ol- duğu bildirildi. Bölgede kişi başına düşen milli gelir oranının yaklaşık 750 dolar ol- duğu, bu oranın ketlere göre değiştıği be- lirtilerek, Şırnak'da kişi başına düşen millı gelirin 270 dolar dolayında seyrettiği kay- dedildi. GAP Belediyeler Birliğfnce "GAFın Sosyal Boyutu ve Kentsel Gelişme" ko- nusunda hazırlanan bir raporda. Tür- kiye'de 1962 yılından beri yapılan kalkıma planlannda Doğu ve Güneydoğu'nun gö- zardı edildiği savunuldu. GAP Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Ahmet Özer tarafı- ndan hazırlanan raporda, yatınm yapı- lmaması nedeniyle bölgede sanayileşme- nın gelişmediğı vurgulanarak şu göriişlere >er verildi- "Bölgede ekonomiyi sûrökleve- cek olan temel sanayiler kamu ve özel sek- tör tarafından gerçekleştirilmediğinden ara ve yan sanayiler de gelişrnemiştir. V'ar olan tesisler ise, diğer bölgelerin sanayileriyle re- kabet edememiştir. Türkiye'de kişi başına düşen milli gelir 2800 dolar iken, bölgede bu rakam 750 dolar civanndadır. Bu madalyo- nun bir vüzü. Birde öteki yüzü var, bölgede kendi içinde çarpık bir dağılım gösteriyor. Örneğin, Diyarbakır'da merkezde kişi başına milli gelir 1100 dolar iken, bu oran Şırnak'da ancak 270 dolara ulaşnuştır. Izmit'de ise kişi başına düşen milli gelir 4500 dolardır. İşte bu dengesiz ve adil olma- yan gelir dağılımdaki derin uçurumlar, ön- lem aluunadığı takdirde GAP ile beraber uçunm daha da derinleşecektir. " GAP'tan soruralu Devlet Bakanlığı ve siyasi partilere gönderilen raporda, bun- dan sonra yapılması gerekenler ve çözüm önerileri ise şöyle sıralandı: - Problemi kökeninde çözmenin yolu sağbklı ve sonuç alıcı bir nüfus planla- masıdır. - Kırsal alan göç edilen bir yer olmaktan çıkanlmaîıdır. Bunun için kırdaki nüfusu orada tutabilmek için kırsal kalkınmayı istihdam olanaklannı yaratacak bir bi- çimde gerçekleştirmeliyiz. - Bölge kentlerinden batıya yaşanan sermaye, beyin ve kentli nüfus göçünü durduracak kentsel, ekonomik, sosyal ve siyasal yapılanmalara luz verilmelidir. - Bölgede uygulanan kalkınma projeleri çerçevesinde enerji yatınmlannın yanısıra insan unsuru başta olmak üzere halkın re- fah düzeyini direkt etkileyecek tanm, sa- nayi, eğitim, sağlık gibi) sektörlere önem ve ağırlık verilmelidir. - Bölgede üretilen enerıinin batıya ta- şınması yerine, bölgede kullanılması sağ- lanmalı ve sanayide bir teşvik unsuru ola- rak kullanılmalıdır. Atatürk Barajı, Urfa Tüneli, Karakaya, Kralkızı gibi projelere ortak edilme de uygun bir adım olabiiir. - Kırsal istihdamı arttırmak ve kentte olan göçü durdurmak için kırsal alanı doğrudan ilgilendiren sulama projelerinin tamamlanmasına ağırlık verilmelidir. - Sanayi sonrası topluma dev adımlarla geçen ülkeleri yakalamak için bilgi ve tek- nolojinin üretimi, kullanımı, yönetimi ve pazarlanması sürecine ve bunlara daya- nan hizmet sektörlemne zaman içerisinde gerekli yer ve ağırlık verilmelidir. Filipinlerde horoz döğüşüKavgacı Denizli horozlan bizdede ünlüdür. Ege'nin birçok yöresinde zaman zaman sokak ortalannda horozlar döğüştürülür. Tuttuklan horozlan destekleyen taraftarlar vardır. Oysa Filipin Adalan'nda horoz döğüştürmek hala en heyecan verici ve en gözde spor sayılıyor. 70'in üzerinde kentte düzenlenen yanşmalarda döğüştürülen horozlan izleyenlerin sayısı oldukça fazla. Fotoğrafta Filipin Adalan'nda Bimalbagan'daki yanşmadan göriintüleryeralıyor. Fanatik taraftarlar hangi horozun döğüşü kazanacağına ilişkin "bahis" oynuyor. yanşmalar sırasında kavgalarçıkıyor. Horoz döğüşüne gözlemcilik yapan hakem iki horozu önce karşı karşıya getiriyor sonra da onlan kendi haline bırakıyor. DİSK Genel Sekreteri Süleyman Çelebi, 'Çiller'e destek vereceğiz' diyen Bayram Meral'i eleştirdi Türk-İş sivil darbe heveslilerîne cesaret veriyor' tstanbul Haber Servisi - Türk- lş Genel Başkanı Bayram Me- ral'in "Çiller'e sürekli destek vere- ceğiz'' sözünü eleştiren DİSK Genel Sekreteri Süleyman Çelebi, "Tûrk-lş'in teslimiyeti ya- şadjğınr öne sürdü. Türk-İş'in demokrasi dışı güçlerin peşine takıldığını belırten Çelebi. "Bu tavn ile Türk-İş sivil darbe hevesli- lerine cesaret vermekte ve tarihsel bir sorumluluk aJtma girmekte- dk" dedi. DİSK Genel Merkezi'nde Sü- leyman Çelebi ile"Türk-tş", "dar- be söylentileri", "yetki" konu- lanm konuştuk. Türk-İş'in teslimiyeti ya- şadığmı öne süren Çelebi. "Türk- fş'in çaltşanlan adma teslim olma hakkı yoktur. Demokrasi müca- delesine omuz vermek ÇUIer'i des- teklemek değildir" görüşünü sa- vundu. Bayram Meral'in "Çiller'e sü- rekB destek vereceğiz" sözünü de eleştiren Çelebi bu konuda şun- lan söyledi: "Darbe sövlenrilerinin ayyuka çıktığı şu günlerde Türk-İş tıpkı 12 Eylül döneminde olduğu gibi, işçi suııfı ve emekçiler açısından biricik çözüm ve çıkar yolu olan demokrasi ve demokrarik ilkelerin değil, demokrasi dışı güçlerin peşi- ne takılmaktadır. Bu tavn ile Türk-İş sivil darbe hevesliterine cesaret vermekte ve tarihsel bir so- rumluluk altına girmektedir." Türk-tş Sendikası ile DİSK arasındaki işyerlerindeki yetkı anlaşmazlıklanna değinen Çe- lebi, Türk-İş ile yaşadıklan so- nınun nedeninin. 12 Eylül yasa- lannın getirdiği yüzde 10 baraj sisteminden kaynaklandığını be- lirtti. Çelebi, Türk-İş'i 12 Eylül yasalannın arkasına sığınmakla suçlayarak. sözlerini şöyle sür- dürdü: "Türk-İş üyesi sendikalar anti- demokratik yasalara sığuıarak DİSK üyesi sendikalann yetkileri- neitirazebnekte, DİSK'li işcilerin toplu sözleşme haklaruu engelle- • Türk-İş'in teslimiyeti yaşadığını öne süren Çelebi,Türk-Iş'in çalışanlan adına teslim olma hakkı yoktur. Demokrasi mücadelesine omuz vermek Çiller'i desteklemek değildir' görüşünü savundu. meye çalışmaktadırlar. Çeşitii iş- verlerinde 9-10 aydır davalar sür- mektedir. Bu tavn demokratiıkla, emekçilikle, sendikacılıkla bağ- daşlaştırmak mümkün değildir." Baraj sıstemınin. DİSK'e.yö- nelik bir tuzak olduğunu, DİSK gibi bir yapının bir daha doğ- masını engelleme isteğiyle getiril- digini ileri süren Çelebi, "Bu sis- tem Türkiye'nin ayıbıdır. Batılı çağdaş hiçbir ülkede böyle bir sen- dikal sistem yoktur" dedi. Çelebi. baraj sistemini savunmarun. Türk-İş ve DfSK'in üye olduğu "özgür tşçi Konfederasyonlan" ve "Avrupa Sedikalan Konfede- rasyonu" ilkelerine avkın oldu- ğunu savundu. Türk-İş'i ILO normlan konusunda çifte stan- dart uygulamakla suçlayan Çele- bi, "Türk-İş ILO kararlannuı Türkiye'de uygulanmamasından şikayetçi olurken, diğer yandanda ILO karaıianna aykırı olan 12 Eylül kalıntısj yasaları kullan- maktadır" şeklinde konuştu. DİSK'in çalışmalannın 12 yıl engellendiğini hatırlatan Çelebi. darbe sonrasındaki calışma dö- nemlerinde pek çok sorunla karşılaştıklannı anlattı. Çelebi. "Türkiye'de bir cummırbaşkam. bir miUervekili istifa ettiği zaman hemen işleme konulur. Türkiye'de yalnız işciler noterden istifa et- mck. noterden üye olmak zorunda bırakıbnıştır. Bu anti-demokratik u) gulama işcilerin özgürce sendi- kaya üye olmalarını engellemek- tedir" dedi. 12 Ejlül asken darbesinden sonra Türk-İş'e geçen işciler ko- nusunda da Çelebi. DİSK'e bağlı işçilenn kendi arzulanyla Türk- İş'e gitmediklerini, DİSK'in alı- konulan falıyet döneminde, hak- lardan kayba uğramamak ıçın bu yolu seçtiklerini söyledi. Türk-İş ile her zaman uzlaş- maya hazır olduklannı belirten Çelebi. sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu anlaşmazlıklar sermayenin işiııe yanyor. Sermayenin ekmeği- ne yağ sürüyor. Gelin \Ji milyon işçiyi enflasy on altında ezdirmeye- lim. Bövle uzlaşmazlıklar işçiye re sendikal mücadelemize hiçbir şey kazandırmaz. Bu tür sendikal an- lavtşlardan vazgeçip işçilerimizi hak etmedikleri zor günlerden kurtaralım." DİSK'in istlkrar paketi Sermaye kesiminden özel servet vergisi alınsın YILMAZ KARABACAK Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyo- nu(DİSK),D\T-SHPkoalisyonunun 1994 yılı hükümet programına karşı geliştirdiği "Alternatif İstikrar Paketi"nde calışanlar aleyhıne bozulan ekonomik dengelerin onanlmasını istedi. DİSK'in istikrar pake- tinde, sermaye. ticaret ve rant kesiminden bir defaya mahsus "özel servet vergisi'' alı- nması gerektiği vurgulandı. DİSK'e bağlı Araştırma Enstitüsü, DYP- SHP koalısyonunun 1994 yılı hükümet programının eleştirisinden hareketle geliştir- diği "Alternatif istikrar Paketi" kamuoyun- da tartışmaya açıldı. 1994 yılı hükümet programında bu yıl için öngörülen 192 tril- >on liralık bütçe açığının finansmanmda 45.6 trilyon liralık dış. 453.3 trilyon liralık da iç borçlanmanın planlandığı açıklandı. An- cak bu planlamanın kur değişimi ve Türk Lirası'nda görülen hızh değer kaybı nede- niyle altüst olacağı beürtildi. Araştırmalar- da büyük risk taşıyan iç borçlanma yöntemi yerine, aynı miktann yergi yoluyla kamuya aktanlması önerildi. İsukrar paketinin "İç borçlar ertelenerek zamana yayılmalıdır" başlığını taşıyan ikinci bölümünde ise 1994 yılında toplanması hedeflenen 473 tnlyon li- ralık verginin yüzde 55.5'ine ulaşan borç ödemelerinin kamu açıklan ve enflasyon üzerindeki etkisinin diğer kamu harcama- lannın çok üzerinde olduğu iddia edildi. Bu nedenle iç borçlanma yönteminin terkedilir- ken bir yandan da yüksek düzeydeki iç borç- lann ertelenmesi yoluna gidilmesi gerektiği öne sürüldü. Böylelikle ücretli kesimin üze- rindeki doğrudan ve dolaylı vergi yükleri ile enflasyonist baskının getirdiği etkilerin ran- tiye kesimine kaydınlabileceği de savlandı. Bunun için, iç borçlann dövıze çevrilerek uzun vadeli bir ödeme programına yayı- lması önerisi getirildi. Araştırmanın,"Acil olarak kapsamlı bir vergi reformu yapılmah, sermave kesiminin vergi yükii arttırılmalıdır" başlığındaki üçüncü bölümünde ise milli gelirden yakla- şık yüzde 24 oranında pay alan emek kesi- minin gelirlerinin, yüzde 44'lük dilimini ver- giler yoluyla kamuya aktardığı bildirildi. Milli gelirin yansına ulaşan kayıt dışı ge- lınn getirilecek reformla vergilendirilmesi sonucu elde edilecek gelirin, 1994 yılı için he- deflenen 473 trilyonluk vergi gelinni aşacağı da raporda kaydedildi. Bu sayede aynı yıl için öngörülen bütçe gideri tavanı olan 819 trilyon iiraya ulaşacağı da ifade edildi. ARAYIS TOKTAMIŞATEŞ Bir Mektup...Geçenlerde dostum Ercan Yaylalı'dan bir "mektup- yazı" aldım. Fatih Belediye Başkanı ve başkan adayı Yusuf Günaydın hakkında. içeriğinden de anlayacağı- nız i>zere bu mektubu (biraz kısaltarak da olsa) yayımla- mak benim için bir "gönül borcu". Ama oyumu Yusuf Günaydın'a verme konusunda ısrarlıyım. SÖZ UÇAR YAZI KALIR, TOKTAMIŞ ATEŞ'İNKİLER DAHİL..." Eğersevgili arkadaşım. Prof. Toktamış Aleş, 17Şubat 1994 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan ya- zısını "Fatih'teoyum YusufGünaydın'ın"diyebağlama- saydı, kendisinin daha önce yazdığı ve içinde ısrarla kalıcı olacağını söylediği bir mektup da unutulup gide- cekti. T. Ateş'in 18 Nisan 1990 tarihli mektubu Fatih'in SHP'li Belediye Başkanı Yusuf Günaydın'a yazılmıştı. Konusu, kendi deyimiyle "pestenkerane bir dükkan rekabeti'öe- ğil, "mücadelemizde ufak biraşama kazandık diye sevi- nirken, bizjm arkadaşımız sandığımız insanlann, bizle- re kurşun sıkan kanlı ellerin uzantılarıyla iç içe olmalan, bu insanlann kuyruğuna takılmaları" dolayısıyla T. Ateş'in kendisini "yaralanmış"hissetmesiydi. Söz konusu "pestenkerane dükkan rekabeti" diye özetlenen ve gerçekten de öyle olan konu çoktan hukuk yoluyla halledildi. Ama sonuca hiçbir olumlu etkisi ol- masa da Toktamış Ateş söz konusu mektubu yazmak zorunda kaldı. Dahası Fatih Belediyesi Hukuk işleri Mü- dürü Av. Fırat Sarı, aynı belediyenin Imar ve Planlama Müdürlüğü'nce verilen proje onayının yasalara aykırılı- ğı yönünde görüş bildirdi. Tekrar istenince aynı görüşü bir kere daha bildirdi ve nihayet görüş değiştirmesi iste- nince, ülkemizde artık sıkça görülmeyen onurlu bir tu- tumla istifa etti. Şimdi okumakta olduğunuz bu mektup bütün bunlar olmasaydı, belki de kaleme alınmazdı. Ama benim hem arkadaşım Toktamış Ateş'e, hem hu- kukçu onurunu korumak için istifa yolunu seçen Av. Fırat San'ya borcum var. Üstelik bütün bu olanların unutul- mamasını, kalıcı olmasını, T. Ateş ısrarla istemişti. Toktamış, mektubunda aynen şunları söylüyor: "Bazı dostlarım, Fatih ilçesinde milletvekili ara seçimi olasılı- ğından da bahisle böyle bir mektubun sosyal demokrat harekete zarar verebileceğini, hiç olmazsa Kol kınlır yen içinde' bir tavır takınmamı önerdiler. Dinlemedim. Zira böyle bir tutumun sergilenmesinin ve mahkum edil- mesinin sosyal demokrat harekete zarar vereceğine inanmıyorum. Hatta tam tersine yararlı olacağını düşü- nüyorum. Zaten eğer 'sosyal demokratım' diye ortaya çıkanlar, böylesine basit bir meseleyi bile hakça ve sü- ratle çözemiyorlarsa, ortada çok ciddi başka sorunlar var demektir. Ve bu sorunların çözümü, sorunları sakla- makla değil, üzerine gitmekle mümkündür." T. Ateş'in aktarılan cümlelerdeki yaklaşımı doğrudur. Dostlarımıza böyle davranmalıyız. Dostluklarımızı koru- manın ve onları kalıcılaştırmanın yolu, "Kol kınlır yen içinde kalır" tutumuyla sın/rsız bir hoşgörü değil, dostlu- ğumuzun dayandığı kişilik özelliklerini eleştiriyle koru- mak ve güçlendirmektir. Bu yüzden T. Ateş'in dün kadar kısa bir süre önce, hakkında sözü geçen mektuptaki de- ğerlendirmelere sahip olduğu Yusuf Günaydın'ı, o de- ğerlendirmelere neden olan gerçeklerden hiçbiri değiş- mediği halde, bugün desteklemesini "olur böyleşeyler" diye kabullenmek yerine eleştirmek gerektiğini düşünü- yorum. Bu eleştirinin bire bir ve yüz yüze yapılması ye- rine böyle yazıya dökülmesi ve daha geniş bir çevrenin bilgisine sunulması ise gene T. Ateş'in doğru bulduğu yöntemin bunlar olmasıdır. Şöyle söylüyor: ' Sayın Başkan size bu mektubu yazıyorum, zira konu- şulan şeyler unutulur ve rüzgarm sisi dağıtması gibi, hafızalardan dağılır. Oysa ki her türlü yazı belge olarak yarınlara kalır. Partinizin genel merkez ve diğer bazı yöneticilerine, diğer partilerin yöneticilerine ve kimi ba- sın mensuplarına da birer fotokopisini göndereceğim bu mektup da bir belge olarak yarınlara kalacaktır". Toktamış Ateş, Yusuf Günaydın'a yazdığı mektupta ağır eleştiriler yapıyor ve bu eleştirilerin, bu mektupla belgeleşerek kalıcılık kazandığını söylüyordu. Ve bütün bunlardan sonra "Ben tarihçiyim. Nesiz, ne ben, ne bu sorun okyanusta bir damla değerine bile sa- hip değildir. Sorun bakalım çevrenize acaba kaç kişi siz- den önceki belediye başkanlarından kaçının adını hatırlıyor. Siz kaçının adını biliyorsunuz? Ama Sayın Başkan, ben bu mektubu unutulmamanız için, bir belge olarak kaleme aiıyorum" diyordu. Peki bütün bu söylenenlerden sonra Yusuf Günaydın'- ın cephesindene değişti?Açıkça busorunun cevab\ "hiç- bir şey'dir. Belediyeye veh\en dilekçelere aylar sonra ve olumsuz cevap verilmiş. Yüz yüze görüşme girişim- leri hiçbir sonuç yaratmamış ve sonuçta hukuk yoluna başvurularak, başından beri sahip olduğumuz haklılık durumu mahkemelerce tescil edilmiştir. Toktamış Ateş ise "Fatih'te oyum Yusuf Günaydın'a" diye biten "Ben Yobaz Bir Solcuyum"başfıklı yazısında. SHP'nin Büyük- şehir Belediyesi başkan adayıZülfü Livaneli'yi bir "med- ya gülü" olarak tanımlamış, oyunu SBP adayı Aslan Ba- şer Ka/aoglu'na vereceğini söylemiştir. Oyunu kime is- terse ona verebilir. Buna kimsenin diyeceği bir şey ola- maz. Ama Yusuf Günaydın'a destek vermeye gelince, yukarıdan beri yazdıklanm üzerinden benim sormak is- tediğim ve buna hakkımın olduğundan şüphe etmedi- ğim sorularvar: 1. "Medya gülü'' eleştirisi Yusuf Günaydın'a yönelti- len eleştirilerden daha ağır bir eleştiri midirki bu eleştiri oy vermeyi imkansız kıldığı halde, diğerleri mümkün kı- lıyor? 2. Bu mektup bir belge olsun, kalıcılık sağlasın, ibret alınsın diye kaleme alındığı halde, bizzat yazan için bir kalıcılığa sahip olamama bahtsızlığına uğramıştır. Bu durumdan nasıl bir ibret dersi çıkaralım, bizler de toplu- mumuzun uğradığı değer ve hafıza kaybı rüzgarına ken- dimizi bırakalım mı? Yoksa bu mektupta söylenenlerin hiç değilse Toktamış Ateş'i bağladığını, belki de artık başka değerler gibi geçmişte unutulmaya terkettiğimiz, "aydın ahlakı"r\a inanmaya devam ederek bekleyebilir miyiz? 3. Toktamış Ateş'in bütün görüşlerine, bütün tercihle- rine, aramızdaki yakın dostluğa rağmen katılmam ge- rekmiyor. Keza Toktamış Ateş'in de benim görüş ve ter- cihlerimi paylaşması gerekmez. Paylaştığımızı düşün- düğüm değerler ise tutarlılık ve duyarlılıktır. Benim dos- tum olan ve sizin de tanıdığınız Toktamış Ateş böyle dav- ranamaz. Ya zamanında Yusuf Günaydın'a haksızlık et- miştir, ki böyle olmadığı gelişmelerden bellidir. Ama gene de haksızlık ettiğini düşünüyorsa bu durumu hepi- mize açıklaması gerekirdi. Böylece örneğin Av. Fırat Sarı kendisinin de hukuk açısından "katılmış bulundu- ğu" bu haksızlıktan haberdar olurdu. Ya da bizim tanıdı- ğımız Toktamış Ateş bizlere ve kendisine haksızlık etti- ğini, önümüzdeki günlerde kabul eder, bu defa bunu açı- klardı. Bu imkan hala önünde duruyor. Son olarak ortak dostumuz ve yakınımız Toktamış Ateş'le bizi dost yapan değerleri, korumamız gerektiği- ne yeniden işaret etmek istiyorum. Ben bu mektupla kendi dosttuğumun gereğini yerine getirmeye çalıştım. Sizleri de dostluklarımza ve yakınlıklarınıza, eleştirerek sahip çıkmaya çağırıyorum. Sevgilerimi sunuyorum."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle