14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15MART1994SAU 18 HABERLER 6 Montreux, boğazlarıtelıclitediyor' • Baştarafi 1. Sayfada nasıl bır tehlikeye yol açacağını anlatmaya başladı. SŞCBnin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkan eski Sovyet cumhuriyetlerinin her biri, petrolünü Boğazlar üzerinden batıya gönder- mek istiyordu ve bu hepsi için hayati önem taşı- yan bir sorundu. Tuna nehrinin de taşımaya açılmasıyla birlikte iyice karmaşıkJaşan akar- yakıt taşımaalığında her taraf vızır vızır dolaşan tankerden geçilmiyordu. Ulusiararası çevreci örgütlerin en etkini olan Greenpeace'in gemisi daha dört gün önce Orta- köyde saatlerce "ölüm gemileri bu kentten geç- mesin" diye pankart açtığında, sanki felaketi önceden görmüşlü. Petrolün tankerlerle Boğazlar'dan geçiril- mesi olasıhğına karşı. Montrem Anlaşması'nın 57. yıldönümü nedeniyle 9 Kasım 1993 günü Istanbul'da yapılan bir toplantıda, İstanbul Be- lediye Başkanı Nurettin Sözen şunlan söylüyor- du: "Hukuk, bizzat ilhak-ı hakka imkan tanı- maz. Kişinin kendi ve yakınlannın yaşamı riske giriyorsa. meşru müdafaa tarhşmastz hak olur. Binİerce insanın yaşamı ve 2000 yıllık tarihin ko- ruıunası söz konusıidur." Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Eşref Cerrahoğlu da aynı toplantıda, Montreux mad- delerinin bugüne kadar değişmemesinin Istan- bul"u felaketle karşı karşıya bıraktığını, ham petrol ve likit gaz ticaretinde önemli gelişmeler olduğunu ve anlaşmanın bu gelişmelere yarut veremediğini anlatıyordu. Şimdi, son kazayla Montreux Anlaşması'nın konumu yeniden gündemde. Cerrahoğlu'nun kasım ayında "Bu boyutlarda tfcarete bu anlaşma yetmez" sözleri. Botaş"ın akaryakıt taşımacılığıyla ilgili rapo- ruyla kanıtlandı. Botaş, Montreux'nün imza- landığı 1936'ya kadar Boğaz'dan yıllık geçiş ya- pan tanker sayısının 9-10'u geçmediğini. bugün ise Boğazlar'dan geçiş sayısının yılda 50 bine çıktığını ortaya koydu. Anlaşma tarihinde 15-20 biner tonluk ticaret gemilerinin bulundu- ğu bilinirken, Botaş raporunda şu bilgilere yer verildi: "Her biri 50-100 bin tonluk dev akaryakıt tan- kerleri İstanbul ve Çanakkale boğazları için bü- yük tehlike oluşturmaktadır. Şimdi Azerbaycan ve Avrasya peîrolünün de aynı hattan Batı dün- yasına nakli gündeme gelmiştir ki İstanbul Bo- ğazı böyle bir akaryakıt trafiğini kaldıramaz." Gerçekten, Boğaz'dan 1960 yılında geçiş ya- pan gemilerin toplam tonajı 28 milyon 735 bin 726 iken, bu rakam I970'te 63 milyon 630 bin 897'ye, 1980'de 126 milyon 896 bin 485'e, 1990'da ise 160 milyon 522 bin 887'ye yükseldi. Şimdi tonajı 300 bin tonu bulan tankerler bile akaryakıt taşımacılığı nedeniyle Boğaz trafiği- Kıbrıs Rum Kesimi bandıralı Nasia tankeri, öoceki geceden bu yana vanıyor. Gece devam eden söndürme çalışmalarına gündüz de devam edildi. ne girebiliyor. Örneğin 1 Ocak 1990 tarihinde dan kalkan bu taraflar yerine örneğin Yugos- 333 metre boyundaki 350 bin DWT'lik bir tan- lavya adına Sırbistan mı yoksa başka bir cum- ker Boğaz'dan geçerken Boğaz trafıği 5 saat ka- patıldı. Hindistan bandıralı geminin kaptanı. kı- lavuz kaptan almıştı. Ama Montreux'ye göre al- mayabilirdi de. Almasaydı ve bir terslik meyda- na gelseydi Boğaz'm güçlü akmtısı nedeniyle de- mir atıp duramazdı. Manevra yapabilme kabili- yeti zayıf olduğu için karaya oturacaktı. Gemiye refakat eden hiçbir römorkör de gemiyi çekmeye veya kurtarmaya yetmeyecekti. Yeni yönetmelik temmuzda Türkiye, Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin Bo- ğazlar'da kullanılan denizyolu ve trafık aynmı şemaian hakkındakı 41. maddesine dayanarak Boğazlar ve Marmara Denizi Trafık Yönetmeli- ği'ni 1994 yılının Temmuz ayında yürürlüğe bu nedenlerden dolayı sokmaya hazırlanıyor. Montreux'nün değiştirilmesine kalkıldığında bir başka sorun daha ortaya çıkıyor. Montreux'- de, 20 Temmuz 1936'da anlaşmayı imzalayan "Haşmetli Bulgar Kralı" ya da Bulgaristan Krallığı diye bir ülke şimdi yok. Haşmetli Yu- gosla\7a Kraliyeti de öyle. Hükmi şahsiyeti orta- huriyet mi görüşmeci olarak masaya oturacaktı? Bir başka sorun da şu: Çevrenin korunmasına ilişkin ulusiararası hukuktaki teamüller Montreux'den çok sonra oiuşmuştu. Montreux'de çevreye ilişkin önlem- R u s y a ' n m tavrı lerin yer almamış olması, Türkiye'ye bir hak kazandırmaz mıydı? Önlem tezlen gündeme geldiğinde ya "yük- sek tonajlı gemiler geçmesin" deyip Montreu.V- nün ihlalini ya da "sözleşmenin değistirilmesini" önerenler ortaya çıktı. Oysa Askeri Yargıtay 5. Daire Üyesi Deniz Hakim Albay Dr. M. Tevfik Odrnan, "gihenlik" terimiyle sorunun çözümü- ne gidilebileceğini 30 Ağustos 1993'te Cumhu- riyet'te ortaya attı. Odman. Montreux'nün. ge- milerin sağlık kontrolleri dışında hiçbir nedenle durdurulamavacağını kabul ettiğini belirterek. antlaşmanın önsözünde güvenlıkten bahsedil- diğini ortaya koydu. Odman. önsözdeki "'...Tür- kiye'nin güvenliği ve Karadcniz'c kıyısı olan dev- letlerin Karadeniz'deki gmenliği çerçevesi içinde koruyacak biçimde, düzenleme isteğini duyarak aşağıdaki hükûmleri kararlaştırmışlardır r> iba- relerinden. imzacı devletler olan Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Yunanistan, Japonya, Ro- manya, Türkiye Cumhuriyeti, SSCB ve Yugos- lavya'nın her şeyden önce serbest geçiş ilkesini, Türkiye ve Karadeniz'e kıyısı olan devletlerin gü\ enlığı ile birlikte ele aldıklannı açıkladı. Odman'a göre "tehlike" terimi, savaş veya sa- vaş olasılığından kaynaklanan durumu olduğu kadar deniz trafıği nedeniyle de ortaya çıkabilir. Odman. akar>akıt taşımacılığı ve Boğazlar ko- nusunda, Türkiye-Rusya ve Montreux antlaş- ması çerçevesinde şunlara dikkat çekti: "Başbakanın. Rusya Büvükelçisi Albert Çer- nişev'e 'Jstanbul Boğazı'ıun Orta Asya petrolleri- nin sevkini kaldıramavacağım' belirterek Boğaz- lar'dan geçiş yok mesajını vermesi, hükümetin bu kararlılığını sürdiirmesi haliode, gerek hukuki ge- rekse fiiii olarak Boğazlar üzerindeki hak ve yetki- lerimiz yönünden avantaj bizde kalacaktır. Kaldı ki 'Montreux'\ü değiştirmek için masaya otur- mavız' şeklinde beyanda bulunan Çernişev'e, Tür- kiye'nin, sözleşmeyi 28. madde uyarınca her za- man feshetme hakkı bulunduğunu hatırlatmakta yarar umulmaktadır." Istanbul korkuyu atlatamadıİstanbul Haber Servisi - Orta Asya petrolünün nasıl ve hangi yolfe taşınacağı tartışıladursun istanbul öncekı gece bir deniz faciası daha yaşadı. Rumelika- vağı ile Anadolukavağı ara- sında önceki akşam saat 22.20 sıralannda Kıbns Rum kesimi bandıralı Nasia adlı petrol tan- keri ile Yunan bandıralı Sea Broker adlı kuru yük gemisi çarpıştı. Her iki gemideki mü- rettebattan 15 kışi yaşamını yi- tirirken, 23"ün yaralı olduğu be- lirlendi. Y'aralılann Sanyer ve Beykoz Devlet Hastaneleri'nde tedavileri süriiyor. Kayıp olan 18 gemicinin ise yaşamala- nndan ümidin kesildiği ifade edildi. Olaydan sonra fstanbul Boğazı deniz trafığine kapatıl- dı. Kaza sırasında yaklaşık 10 bin ton petrolün yandığını be- lirten yetkililer. denize ise bin ton civannda petrolün dökül- müş olabüeceğini söylediler. Kazayı yapan ve daha sonra Poyrazköy'de karaya oturan Nasia adh tankerde 98 bin 600 ton ham petrol bulunduğuna dikkat çeken yetkililer, "İstan- bul büyük bir faciajı kıl payı at- lattı" dediler. Tankerin sadece bir bölümünün yandığmı ve yangının hala sürdüğünü vur- gulayan yetkililer. "Yangın eğer ham petrolün bulunduğu diğer bölümlerc de sıçrasaydı, hem çevre mahvolur hem de İstanbul büyük bir yangın tehlikesi ile karşı karşıya kalabilirdi" diye konuştular. Yetkililer. kazadan sonra çıkan lodosun da yangın- dan çıkan dumanlann kente yayılmasını önlediğini söyledi- ler. Kaza nasıl oldu? Kuru yük gemisine yol göste- ren Selçuk kaptanın, pilot istas- yonu denilen Kavak bölgesinde gemiden indiği öğrenildi. Kara- deniz'den gelen ve "kılavuz kaptan isteyen" tankere ise kıla- vuz kaptanın binmek üzere hareket ettiği sırada kazanın meydana geldiği belirtildi. İlgi- liler, kazanın en önemli neden- lerinden birisinin "dümen kilit- lenmesi" olduğunu söylediler. Kazanın ikinci bir nedeninin de, kılavuz kaptanlar olduğu öne sürüldü. İlgililer, yük gemi- sinden kılavuz kaptanın 1 mil erken indiğini. tankere binecek kaptanın ise tankere çıkmakta geç kaldığını ve bunun da bü- yük hata olduğunu ileri sürdü- ler. Nasia adlı geminin 17 Aralık 1993 tarihinde de Perama'da kaza geçirip yandığı öğrenildi. Kazanın tüm dünyada du- yulmasının ardından dün Danimarka'dan yedi kişilik bir ekip gelerek olay yerinde ince- lemelerde bulundu. Ekibin yaptığı incelemeler sonunda si- pariş veriien söndürme malze- meleri bugün kargo ucağıyla Danimarka'dan gelecek. Kaza. önceki gece saat 22.20 sıralafında İstanbul Boğazının Karadeniz girişinde Anadolu- kavağı ile Rumelikavağı arasın- da, Rusya'dan aldığı 98 bin 600 ton ham petrolü İtalya'nın Ce- nova Limanı'na götüren Nasia adlı tanker ile Karadeniz'e geç- mekte olan Sea Broker'ın çar- pışması sonucu meydana geldi. Kazadan hemen önce, Boğaz'- daki restoranlarda bulunan bazı görgü tanıklan. Karade- niz'e doğru yol alan yük gemisi- nin uzun uzun düdük çaldığını. ancak karşıdan gelen tankerin bu uyanlara aldırmadan hızla ilerlediğini ve bunun üzerine kazanın meydana geldiğini söy- lediler. Görgü tanıklan, kaza sırasında petrol yüklü tankerin çarpışmanın hemen ardından kendi etrafında üç kez döndü- ğünü ve alev alev yanmaya baş- ladığını anlattılar. 276 metre boyunda, 40 metre eninde, 13.5 metre su derinliğinde ve 132 bin 500 DWT kapasitesindeki tan- kerde bulunan mürettebattan bazılan da, bu sırada meydana gelen patlamanın etkisiyle ya- narak denize düştüler. Olay yerinde bulunan bir uzun yol gemi kapıanı, düdük sesinin hemen ardından şiddetli bir çarpışma ve patlama sesi duyduklannı. sahile indiklerin- de ise denizin üzerinde iki gemi- nin yanarak sürüklendiğini ve çok sayıda insanın da gemiler- den yanarak denize atladığını gördüklerini söyledi. Patlamanın hemen ardından çevrede bulunan vatandaşlar kendilerine ait motor ve sandal- larla kaza yerinin yakınına ulaşmaya çalıştılar. Ancak de- nizin üzerine yayılan petrolün alev alması sonucu gemilerde mahsur kalarak yardım isteyen ve alevlerin arasma düşen gemi- cilere ulaşmak mümkün ola- madı. Anadolukavağı'na doğ- ru sürüklenen ve çarpışmanın etkisiyle ikiye bölünen yük ge- misinin personeli de denize at- lamaya ve fılıkalara binmeye başladı. Vatandaşlar. kısa süre içinde alevler içinde kalan yük gemisinden çoğu insanın yana- rak denize atladığını bir kısmı- nın ise fılikalara ulaşmak ister- ken alevlerin içinde kaybolduk- lannı söylediler. Bu arada ikiye bölünen yük gemisinin parçala- n yanarak ayn ayn sürüklen- meye başlayınca itfaiye ile poli- se üçüncü bir geminin de kaza- ya kanştığı ve yandığı ihban yapıldı. Ancak daha sonra ikiye bölünen geminin parçasının üçüncü gemi sanıldığı ortaya çıktı. Ham petrol yüklü tanker de, çarpışmanın hemen ardından Rumelikavağı'ndaki Deniz Komutanlığı binasına doğru yanarak sürüklenmeye başladı. Bu sırada, Anadolukavağı'- ndaki evler olası bir tehlikeye Tanker faciasından sonra panikle sokağa çıkan çevre sakinlari geceyi korkuvla gecirdikr. karşı askeriye tarafından bo- şalttınldı. Olayın meydana ^gelmesin- den sonra karadan Istinye ve Sanyer itfaiye gruplan olay ye- rine hareket ederlerken deniz- den de Söndüren 1 ve 2 ile Alemdar itfaiye gemisi yola çık- tı. Boğaz kapatıldı Söndüren 1 ve 2 gemileri ile İstanbul itfaiyesineait Alemdar söndürme gemisinin olay yeri- ne ulaşmasırun ardından ilk olarak denize ya>ılarak yanma- ya başlayan petrolün söndürül- mesine çalışıldı. Bu arada Ge- rek Anadolukavağı gerekse RumelikavağYnda bulunan. büyük çoğunluğu askenyeye ait mühimmat depolan ile ben- zin depolanna alevlerin ulaş- maması için sahille depolar arasına sürekli köpük sıkılarak ikiye bölünen yük gemisinin parçalannın konumlan kontrol altına alındı. Sabaha kadar süren çalışma- larda Söndüren gemileri ile Alemdar gemisinin yer yer ye- tersiz kaldığı. havadan İcurtar- ma çalışmasının da yapılamadı- ğı gözlendi. Gemilerde alevlerin arasında canhıraş feryatlarla yardım isteyenlere de, denize yayılan yakıtın alev alev yan- ması sonucu ulaşılamadı. İlgili- ler gemide kalan ve yardım iste- yenleri kurtarabilmek amaayla helikopter bulmaya çalıştılar. Ancak yapılan tüm araştırma- larda İstanbul'da gece karanlı- ğında uçuş yapabilecek bir heli- kopter bulunmadığı bilgisi ve- rildi. Helikopterler ancak sa- bah saat 05.00'den sonra çalış- malara katılabildiğinde ise iş iş- ten geçmişti. İstanbul Boğazı kazanın he- men ardından deniz trafığine kapatılırken, dün römorkörler eşliğinde Karadeniz'e çıkartıl- maya çalışılan Yunan bandıralı Nasia adlı tanker Poyrazköy yakmlannda karaya oturdu. Yanmaya devam eden tankerin çevre için tehdit oluşturmaması için Karadeniz'e çıkanlması ge- rektiğini söyleyen ilgililer, Poy- razköy'de karaya oturan tan- keri çekip Karadeniz'e çıkar- mak için yoğun çaba sarfettiler. Ancak, gazetemizin baskıya gir- diği saate dek bu girişim başan- ya ulaşmadı. Bu arada TÜPRAŞ'dan ge- len ekipler de, bariyerlerle pet- rolün deniz yüzeyinde vayılma- sını önlemeye çalıştılar ve deni? yüzeyindeki petrolü topladılar. Gemiden kurtanlan ya da de- nizden toplanan personelden bir kısmının alkollü olduğuna dik- kat çeken yetkililer. olayın çok yönlü araştınldığını söylediler. Gemi personeli Tanker'deki personelin bü- yük çoğunluğunun Filipin ve Yunan uyruklu, yük şilebindekı personelin ise Maldiv Adalan ve Mısır uyruklu oldukiannın be- lirlendiğini bildirdiler. Cesetlerin çoğunun ise yanmış olmalan ne- deniyle kimlikleri saptanamadı. Hastanelere ulaşan yaralılardan tanker personeli olduğu belirle- nenlerin isimleri şöyle: Gerasimos Pacaatis (Kaptan- Yunan). Munedidi Yurfîos (2. Kaptan-Yunan), Platios Kristo (Yunan), Emest Gudosti, Rubek İdiashi, Raimorda Fairmo, Gri Madreace, Gurcio Sipinov, So- sue Duronile, ArnoM Galimon, Roman Bartalameo, Merto Bu- rando, Yuannit Kolomabk», Ni- reld Bilyorvibe, Orbide Groben- ni, Donald Rendo Kuru yük gemisi Sea Broker'- dan kurtanlan personelden Maldiv Ada'sı uyruğuna kayıtb Adnan AU ile Abdül Asis ile Mı- sır lı Muhammed .41i Ramazan Seyis ve geminin ikinci kaptanı Nicolas Mavvelos olduklan an- laşıldı. Bu arada Sea Broker'in kaptanı Yunan Georgia Sprio da yaralı olarak Sanyer Devlet Hastanesi'ne kaldınlarak tedavi altına alındı. Meteoroloji yetkilileri lodo- sun iki gün daha süreceğini an- cak hava koşullanrun değişmesi halınde önümüzdeki günlerde kentın üzerine büyük bir kirli hava kütlesinin çökeceğini açı- kladılar. Halen yanan tankerdeki 18 tanktan 12'sinde 98 bin 600 ton ham petrol bulunduğunu bildi- ren Devlet Bakanı İbrahim Tez. tankerde aynca 250 ton mazot ve 600 ton da gemi yakıtının ol- duğunu söyledi. Tez bu yakı- tlann büyük tehlike oluşturdu- ğunu söyledi. Zihni Denizcilik Öte yandan Yuro Sankers adlı bir firmaya ait olan Nasia adlı tankerin İstanbul Boğazf- ndan geçiş işleminin Zihni De- nizcilik tarafından yürütüldüğü öne sürüldü. Zihni denizcilik yetkililen gemide 1CS adlı gü- venlik önleminin buiunduğunu. bu nedenle büyük bir patla- manın söz konusu olmadığını söy lediler. OLAYLARIV ARDINDAKİ GERÇEK • Baştarafi 1. Sayfada Uygarlık 196O'lı yıllardan beri yaygınlaşan yeni kav- ramları benimsemiş, ulusla- rarasmda paylaşılan değer- lere dönüştürmüştür; insanı ve çevreyi korumak, çağımı- zın başlıca ilkeleri arasında en önde geliyor. Ege ile Akdeniz'in birleşti- ği yerde yaşayan deniz kap- lumbağalarını korumak için sınırları aşan bir hareket ya- ratılabiliyor; fok ya da bir kaplan türünün sürdüriilme- si yanında Venedik'in kur- tarılması, ulusiararası bir olay düzeyine erişebiliyor. Insanlık, İstanbul Boğazı gibi bir tarihsel çevreyi insanıyla birlikte güvenceye almak için Türkiye'ye her çeşit ola- nağı ve anlayışı sağlamak zorundadır. Uygarlığın gereği budur. Boğazlar rejimi, 20 Tem- muz 1936'da Montreux'da imzalanan ulusiararası bir sözleşmeyle düzenlenmek- tedir. Bu sözleşmenin teme- li, barış zamanında Boğaz- lar'da geçiş serbestliği üze- rinde yükselmektedir. "Bo- ğazlar" sözcüğüyle Çanak- kale ve İstanbul boğazlarıyla Marmara'dan geçiş belirtili- yor. Boğazlar'dan geçiş öz- gürlüğü, ticaret gemilerine ilişkin 2'nci maddede şöyle dile getiriliyor: "Barış za- manında, ticaret gemileri, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, aşağıda 3'üncü madde hükûmleri saklı kalmak üzere, hiçbir iş- lem (formalite) olmaksızın Boğazlar'dan geçiş ve gidiş- geliş (ulaşım) tam özgürlü-'. ğünden yararlanacak-', lardır." Ancak bu ulaşım özgürlü-: ğü daha sonraki maddeler-. de çeşitli koşullara bağ-' lanmıştır. Çağın gereği, bu koşulların çoğu askeridir. Çünkü boğazların askerleş- tirilmesi Türkiye bakımından Montreux Sözleşmesi'nde bir doğal haktı. Yabancı ül- keler arasında, Karadeniz'- de kıyısı olanlarla olmayan-' lar ayrımını yapmak, bolge coğrafyası bakımından do- ğal sayılmalıydı. O dönemde ne kıtaları aşan füzeler vardır, ne de jet uçakları. De- niz kuvvetleri bakımından zamanın koşullarına göre. bir dengelemeyi yapmak zo- runluydu. ! Bununla birlikte İstanbul ve Çanakkale boğazlarında- ki geçişlerin bugünkü gibi çevre ve insan için yoğun ve sürekli bir tehlike yaratabi- leceği de düşünülemiyordu. Sözleşmenin 28'inci madde- sinde yürürlük süresinin yir- mi yıl olduğu saptandıktan sonra şöyle yazar: "Bununla birlikte, işbu sözleşmenin 1 '- inci maddesinde doğrula- nan ğeçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü ilkesinin sonsuz bir süresi olacaktır." Günümüzde ulaşım öz- gürlüğü sürmekle birlikte, geçiş ve gidiş-geliş düzenle- mesi kaçınılmazdır. Bilimsel ve teknolojik devrimi yaşa- yan dünyamızda, Türkiye, bu konuya sözleşme temeli- ni değiştirme gereğini duy- madan el atabilir, teknolojik zorunluklardan ve olanak- lardan yararlanabilir. Zaten ilgili bakanlığın bu konuda geniş bir çalışması vardır. Eğer gecikilirse, belki de iş işten geçecek, son piş- manlık hiçbir fayda verme- yecektir. • • • Taturayı 1urkıyeöduyor • Baştarafi 1. Sayfada den askenleştirilmesi, Türkiye güvenliği açısından kuşkusuz bü- yük bir avantaj sağlamıştır. Ancak sözleşmedeki diğer konular- da 60 yıldır çok şey değişmiştir. Bugünkü kurallara göre. özel- likle İngiltere'nin ısranyla kaleme alınan ticaret gemilerinin geçişiyle ilgili aşın serbesü. bugün Türkiye'yi tehlikelerle karşı- laştırmakUi ve onu büyük zararasokmaktadır. Önceki gece meydana gelen kaza da bunun son göstergesidir. Bu serbestinin temelınde sözleşmenin ikinci maddesinde yanlı koşullar yatmaktadır. Bu maddede, "Bayrak ve hamülesi (yük) ne olursa olsun, geçen gemiler hiçbir işleme tabi olmak- sızın gidipgelebilirler. Kılavuzluk isteğe bağlıdır'denilmektedir. Bayrak sorun olmamakta, ancak Türkiye'ye karşı kullanılmak üzere gizlice silahlar geçirildiği farzedildiginde, yük büyük tehli- ke arzedebilecektir. Geçen geminin. sıvı gaz taşıyan bir 'metani- er" (Metan gazı taşıyan gemi) ya da bu bir petrol taşıyan tanker olması halinde bile hiçbir önleme yetkisi ya da bekletme yetkisi bulunmamaktadır. Türk makamlannın bu olasılıklara karşın gemiyi kontrol hakkı yoktur. Türkiye'nin, bu koşullar içinde sözleşme koşullannda yap- mak isteyeceği değişıklikten Rusya ve Karadeniz'de kıyısı bulu- nan devletlerin kaygı duymasına gerek yoktur. Herşeyden önce Türkiye'nin ve sözkonusu Karadeniz devietlerinin güvenliği il- kesi' nasılsa sözleşmenin değişmez bir kuralı olarak kalacaktır. Ancak serbest geçiş günün gereklerine göre yeniden düzenlen- melidir. Bu değişikliğin içeriği sadece tankerlerin geçişinin sını- rlandınlması ya da Azerbaycan'dan Akdeniz'e geçırilecek pet-! rolün mutlaka karadan bir boruyla akıtılması demek değildir.' Bunun ötesinde boğazlann karşılaştığı vahim tehlikelerin ön-+ lenmesi gerekir. Birkaç ay önce hükümetçe kabul edilen •Boğaz- lar ve Marmara'da Deniz Trafik Düzeni Hakkındaki Tüzük", 1 Temmuz 1994'te yürürlüğe girecektir. Kuşkusuz geçiş kolaylığı ve bir kısım kazalann önlenmesi bakımından bu tüzük yararlı olacaktır. Ancak. bu tüzük Montrö Sözleşmesinin çerçevesi içinde yani onun dışına çıkmayan bir nitelik taşıdığından büyük sorunlar gencde ortada kalmaktadır. Son Rusya Büyükelçisi Çernişev. bi- rara "Montreux değişmez' diye bir açıklamada bulundu. Aslında Monteux'de değışiklik yapılması 29'uncu maddeyle. bu yoldan bir sonuca vanlamayacağı anlaşılıyorsa. pekala 28'inci maddeyle mümkündür. Sözleşme Rusya tarafından da imzalandığına göre "bu mümkün değildir" denilemez. Montreux Sözleşmesi'nin 9 Kasım I996'da yeniden 5 yıl için yürürlüğe girmesı sözkonusu- dur. Ancak bu zımni süre uzamasından önce. önümüzdeki kası- ma kadar bir değişiklik ya da sözleşmcye son vermek yani feshet- mek olanağı her imzacı için bir teşebbüs konusu olabilir. Kanı- mca Rusya ile iyi ilişkilerçerçevesinde bu işinelealınması ve Yelt- sin Türkiye'ye gelince sorunun konuşulması yerinde olur. Bunun yanısıra ımzaa öbür devletlerle de (ingiltere. Fransa. İtalya. Ja- ponya. Yunanistan. Yugoslavya ve kuşkusuz Ukrayna ve Gür- cisıan dahil diğer Karadeniz devletleriyle) temasa geçmekte ayn- ca Amerika ve Almanya gibi devletlerle danışmalarda bulun- makta yarar olabilir Boğaz'daki son kaza bize ve tüm diğer ilgili devletlere ciddi ve anlamlı bir uyan olmuşlur. olmasını dileriz. Boğazlar'la ilgili yasalar yeniden gözden geçirilmeli Haber Merkezi - İstanbul. önceki ge- ce yaşanan tanker faciasından ucuz kurtulurken kazanın gözler önüne ser- diği tehlike, Montreux Anlaşması'nın yeniden gözden gecirilmesini gündeme getirdi. Başbakan Tansu ÇOler, İstanbul halkının büyük tehlike atlatüğını belir- terek "Boğaz'daki deniz trafîğine kota- lar konulacaktır, bunun için de tıpkı ka- rada olduğu gibi sinyalizasyon sistemi uygulayağız" dedi. Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin Boğazlar'ın petrol yolu olarak kullanılmak istenmesinin 10 mil- yon nüfuslu İstanbul için büyük bir teh- like olduğunu söyledi ve Orta Asya ve Kafkas petrollerinin taşınmasında en güvenli yolun Türkiye üzerinden geçe- cek petrol boru hattı olduğunu söyledi. Çiller: Kota konacak Başbakan Tansu Çiller, önceki ak- şam istanbul halkının büyük bır tehlike atlattığını belirterek "Boğaz'daki deniz trafığinin kontrolü ve tanker faciaları ih- mal edilmiş bir konu. Ben Başbakanlığı- mın ilk döneminde, Rusya'ya yaptığım gezi sırasında Boris Yeltsin ile bu konuyu göriişmuşriim. Hatta kendisiyle. doğal- gaz sisteminin tümüylc yaygınlaşmasma kadar, Rusya'dan çıkışı yapılan petrolün Karadeniz üzerinden Akdeniz'e taşınma- sını engelleyen bir anlaşmaya varılmıstı. Yeltsin'e. Boğaz'dan petrol taşıyamaya- caklarını söylemiştik. Ancak söz konusu anlaşmanın koşulları yetersizdi. Montre- ux Anlaşması'nın gözden gecirilmesi şimdilik söz konusu değil. Çünkü dün- yamn gündeminde farklı konular var. Ama Türkiye olarak. Boğaz'ın ve İstan- bul'un can güvenliğini sağlamak için tüm dünvavı seferber etmek zonındayız. Bo- ğaz'daki deniz trafîğine kotalar konula- cak. Bunun için de tıpkı karada olduğu gibi sinyalizasyon sistemi uygulayağız. Boğaz'a giren her tankeri giriş-çıkışa ka- dar radarlarla kontrol edeceğiz" dedi. Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin. önce- ki gece meydana gelen kazayla ilgili ola- rak yaptığı açıklamada. Orta Asya ve Kafkas petrollerinin taşınmasında en güvenli yolun Türkiye üzerinden geçe- cek petrol boru hatlı olduğunu vurgula- dı. Yanıcı ve patlayıcı maddelerin Bo- ğazlar üzerinden taşınmasının güvenlik açısından sorun yaratacağını dışdünya- ya defalarca anlattıklannı bildiren Çe- tin, bazı kesimlerde 700 metreye kadar daralan İstanbul Boğazı'nın dünyanın en tehlikeli su yollanndan biri olduğu- nu geçişin mutlaka kurallara bağlan- ması gerektiğini kaydetti. Önümüzdeki dönemde Boğaz trafığinin artağacağı- naj dikkat çeken Çetin, Türkiye'nin bu durumda kayıtsız kalamayacağını be- lirtti. Boğazlar'daki transit ulaşımı Montreux Anlaşması'na uygun olarak yeniden düzenleyen bir tüzük hazırladı- klannı. bu tüzügün 1 temmuzda yürür- lüğe gireceğini bildiren Çetin. söz konu- su düzenlemenin kaza riskini en aza in- direceğini vurgulayarak kesin çözümün ise yama ve patlayıcı maddelerin Bo- ğazlar üzerinden taşınmaması ya da bu- nun en az düzeyde tutulması olduğunu belirtti. Bunlann yapılabilmesi için Montreux Anlaşması'nda değişiklik yapılmasına gerek bulunmadığını anla- tan Çetin, Türkiye'nin İstanbul'daki 10 milyon insanı tehlikeye atamayacağını bütün dünyanın görmesi gerektiğini sözlerinc ckledı. İçişleri Bakanı Nahit Menteşe ise Bo- ğaz'da kılavuz kaptan alma zorunlulu- ğu getirilmesi gerektiğini kaydetti. De- nizcilikten sorumlu Devlet Bakanı İbra- him Tez. İstanbul'un facianın eşiğindcn döndüğünü kaydederek , "Bizim hazı- rladığımız Boğaz Tüzügü, 1 temmuzda yürürlüğe girecek. Eğer bugün yürürlük-' te olsaydı bu kadar bol yakıtla ve kılavuz' kaptan olmaksızın geçişierine izin ver- mezdik" diye konuştu. Dev let Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Yddınm Aktuna da kazanın çok ucuz atlatıldığını belirterek, bu tür kazalann olmaması için hükümetin bir tüzük ha- zırladığını söyledi. DSP Genel Başkanı. Bülent Ecevit ise yaptığı açıklamada, "Gerekirse Boğaziçi trafığini düzenleye- na Montreuv Anlaşması da yeniden göz- den geciriunelidir" dedi. Deniz Kuvvetleri Komutanı Orami- ral Vural Beyazıt da kazanın Montreux Anlaşması'nın yeniden düzenlenmesr şeklindeki Türk tezini kuvvetlendinr ni- telikte olduğunu söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle