Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15MART1994SAU
18 HABERLER
6
Montreux, boğazlarıtelıclitediyor'
• Baştarafi 1. Sayfada
nasıl bır tehlikeye yol açacağını anlatmaya
başladı. SŞCBnin dağılmasıyla birlikte ortaya
çıkan eski Sovyet cumhuriyetlerinin her biri,
petrolünü Boğazlar üzerinden batıya gönder-
mek istiyordu ve bu hepsi için hayati önem taşı-
yan bir sorundu. Tuna nehrinin de taşımaya
açılmasıyla birlikte iyice karmaşıkJaşan akar-
yakıt taşımaalığında her taraf vızır vızır
dolaşan tankerden geçilmiyordu.
Ulusiararası çevreci örgütlerin en etkini olan
Greenpeace'in gemisi daha dört gün önce Orta-
köyde saatlerce "ölüm gemileri bu kentten geç-
mesin" diye pankart açtığında, sanki felaketi
önceden görmüşlü.
Petrolün tankerlerle Boğazlar'dan geçiril-
mesi olasıhğına karşı. Montrem Anlaşması'nın
57. yıldönümü nedeniyle 9 Kasım 1993 günü
Istanbul'da yapılan bir toplantıda, İstanbul Be-
lediye Başkanı Nurettin Sözen şunlan söylüyor-
du: "Hukuk, bizzat ilhak-ı hakka imkan tanı-
maz. Kişinin kendi ve yakınlannın yaşamı riske
giriyorsa. meşru müdafaa tarhşmastz hak olur.
Binİerce insanın yaşamı ve 2000 yıllık tarihin ko-
ruıunası söz konusıidur."
Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Eşref
Cerrahoğlu da aynı toplantıda, Montreux mad-
delerinin bugüne kadar değişmemesinin Istan-
bul"u felaketle karşı karşıya bıraktığını, ham
petrol ve likit gaz ticaretinde önemli gelişmeler
olduğunu ve anlaşmanın bu gelişmelere yarut
veremediğini anlatıyordu. Şimdi, son kazayla
Montreux Anlaşması'nın konumu yeniden
gündemde. Cerrahoğlu'nun kasım ayında "Bu
boyutlarda tfcarete bu anlaşma yetmez" sözleri.
Botaş"ın akaryakıt taşımacılığıyla ilgili rapo-
ruyla kanıtlandı. Botaş, Montreux'nün imza-
landığı 1936'ya kadar Boğaz'dan yıllık geçiş ya-
pan tanker sayısının 9-10'u geçmediğini. bugün
ise Boğazlar'dan geçiş sayısının yılda 50 bine
çıktığını ortaya koydu. Anlaşma tarihinde
15-20 biner tonluk ticaret gemilerinin bulundu-
ğu bilinirken, Botaş raporunda şu bilgilere yer
verildi:
"Her biri 50-100 bin tonluk dev akaryakıt tan-
kerleri İstanbul ve Çanakkale boğazları için bü-
yük tehlike oluşturmaktadır. Şimdi Azerbaycan
ve Avrasya peîrolünün de aynı hattan Batı dün-
yasına nakli gündeme gelmiştir ki İstanbul Bo-
ğazı böyle bir akaryakıt trafiğini kaldıramaz."
Gerçekten, Boğaz'dan 1960 yılında geçiş ya-
pan gemilerin toplam tonajı 28 milyon 735 bin
726 iken, bu rakam I970'te 63 milyon 630 bin
897'ye, 1980'de 126 milyon 896 bin 485'e,
1990'da ise 160 milyon 522 bin 887'ye yükseldi.
Şimdi tonajı 300 bin tonu bulan tankerler bile
akaryakıt taşımacılığı nedeniyle Boğaz trafiği-
Kıbrıs Rum Kesimi bandıralı Nasia tankeri, öoceki geceden bu yana vanıyor. Gece devam eden söndürme çalışmalarına gündüz de devam edildi.
ne girebiliyor. Örneğin 1 Ocak 1990 tarihinde dan kalkan bu taraflar yerine örneğin Yugos-
333 metre boyundaki 350 bin DWT'lik bir tan- lavya adına Sırbistan mı yoksa başka bir cum-
ker Boğaz'dan geçerken Boğaz trafıği 5 saat ka-
patıldı. Hindistan bandıralı geminin kaptanı. kı-
lavuz kaptan almıştı. Ama Montreux'ye göre al-
mayabilirdi de. Almasaydı ve bir terslik meyda-
na gelseydi Boğaz'm güçlü akmtısı nedeniyle de-
mir atıp duramazdı. Manevra yapabilme kabili-
yeti zayıf olduğu için karaya oturacaktı. Gemiye
refakat eden hiçbir römorkör de gemiyi çekmeye
veya kurtarmaya yetmeyecekti.
Yeni yönetmelik temmuzda
Türkiye, Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin Bo-
ğazlar'da kullanılan denizyolu ve trafık aynmı
şemaian hakkındakı 41. maddesine dayanarak
Boğazlar ve Marmara Denizi Trafık Yönetmeli-
ği'ni 1994 yılının Temmuz ayında yürürlüğe bu
nedenlerden dolayı sokmaya hazırlanıyor.
Montreux'nün değiştirilmesine kalkıldığında
bir başka sorun daha ortaya çıkıyor. Montreux'-
de, 20 Temmuz 1936'da anlaşmayı imzalayan
"Haşmetli Bulgar Kralı" ya da Bulgaristan
Krallığı diye bir ülke şimdi yok. Haşmetli Yu-
gosla\7a Kraliyeti de öyle. Hükmi şahsiyeti orta-
huriyet mi görüşmeci olarak masaya
oturacaktı? Bir başka sorun da şu:
Çevrenin korunmasına ilişkin ulusiararası
hukuktaki teamüller Montreux'den çok sonra
oiuşmuştu. Montreux'de çevreye ilişkin önlem- R u s y a ' n m tavrı
lerin yer almamış olması, Türkiye'ye bir hak
kazandırmaz mıydı?
Önlem tezlen gündeme geldiğinde ya "yük-
sek tonajlı gemiler geçmesin" deyip Montreu.V-
nün ihlalini ya da "sözleşmenin değistirilmesini"
önerenler ortaya çıktı. Oysa Askeri Yargıtay 5.
Daire Üyesi Deniz Hakim Albay Dr. M. Tevfik
Odrnan, "gihenlik" terimiyle sorunun çözümü-
ne gidilebileceğini 30 Ağustos 1993'te Cumhu-
riyet'te ortaya attı. Odman. Montreux'nün. ge-
milerin sağlık kontrolleri dışında hiçbir nedenle
durdurulamavacağını kabul ettiğini belirterek.
antlaşmanın önsözünde güvenlıkten bahsedil-
diğini ortaya koydu. Odman. önsözdeki "'...Tür-
kiye'nin güvenliği ve Karadcniz'c kıyısı olan dev-
letlerin Karadeniz'deki gmenliği çerçevesi içinde
koruyacak biçimde, düzenleme isteğini duyarak
aşağıdaki hükûmleri kararlaştırmışlardır
r>
iba-
relerinden. imzacı devletler olan Bulgaristan,
Fransa, İngiltere, Yunanistan, Japonya, Ro-
manya, Türkiye Cumhuriyeti, SSCB ve Yugos-
lavya'nın her şeyden önce serbest geçiş ilkesini,
Türkiye ve Karadeniz'e kıyısı olan devletlerin
gü\ enlığı ile birlikte ele aldıklannı açıkladı.
Odman'a göre "tehlike" terimi, savaş veya sa-
vaş olasılığından kaynaklanan durumu olduğu
kadar deniz trafıği nedeniyle de ortaya çıkabilir.
Odman. akar>akıt taşımacılığı ve Boğazlar ko-
nusunda, Türkiye-Rusya ve Montreux antlaş-
ması çerçevesinde şunlara dikkat çekti:
"Başbakanın. Rusya Büvükelçisi Albert Çer-
nişev'e 'Jstanbul Boğazı'ıun Orta Asya petrolleri-
nin sevkini kaldıramavacağım' belirterek Boğaz-
lar'dan geçiş yok mesajını vermesi, hükümetin bu
kararlılığını sürdiirmesi haliode, gerek hukuki ge-
rekse fiiii olarak Boğazlar üzerindeki hak ve yetki-
lerimiz yönünden avantaj bizde kalacaktır. Kaldı
ki 'Montreux'\ü değiştirmek için masaya otur-
mavız' şeklinde beyanda bulunan Çernişev'e, Tür-
kiye'nin, sözleşmeyi 28. madde uyarınca her za-
man feshetme hakkı bulunduğunu hatırlatmakta
yarar umulmaktadır."
Istanbul korkuyu atlatamadıİstanbul Haber Servisi - Orta
Asya petrolünün nasıl ve hangi
yolfe taşınacağı tartışıladursun
istanbul öncekı gece bir deniz
faciası daha yaşadı. Rumelika-
vağı ile Anadolukavağı ara-
sında önceki akşam saat 22.20
sıralannda Kıbns Rum kesimi
bandıralı Nasia adlı petrol tan-
keri ile Yunan bandıralı Sea
Broker adlı kuru yük gemisi
çarpıştı. Her iki gemideki mü-
rettebattan 15 kışi yaşamını yi-
tirirken, 23"ün yaralı olduğu be-
lirlendi. Y'aralılann Sanyer ve
Beykoz Devlet Hastaneleri'nde
tedavileri süriiyor. Kayıp olan
18 gemicinin ise yaşamala-
nndan ümidin kesildiği ifade
edildi. Olaydan sonra fstanbul
Boğazı deniz trafığine kapatıl-
dı. Kaza sırasında yaklaşık 10
bin ton petrolün yandığını be-
lirten yetkililer. denize ise bin
ton civannda petrolün dökül-
müş olabüeceğini söylediler.
Kazayı yapan ve daha sonra
Poyrazköy'de karaya oturan
Nasia adh tankerde 98 bin 600
ton ham petrol bulunduğuna
dikkat çeken yetkililer, "İstan-
bul büyük bir faciajı kıl payı at-
lattı" dediler. Tankerin sadece
bir bölümünün yandığmı ve
yangının hala sürdüğünü vur-
gulayan yetkililer. "Yangın eğer
ham petrolün bulunduğu diğer
bölümlerc de sıçrasaydı, hem
çevre mahvolur hem de İstanbul
büyük bir yangın tehlikesi ile
karşı karşıya kalabilirdi" diye
konuştular. Yetkililer. kazadan
sonra çıkan lodosun da yangın-
dan çıkan dumanlann kente
yayılmasını önlediğini söyledi-
ler.
Kaza nasıl oldu?
Kuru yük gemisine yol göste-
ren Selçuk kaptanın, pilot istas-
yonu denilen Kavak bölgesinde
gemiden indiği öğrenildi. Kara-
deniz'den gelen ve "kılavuz
kaptan isteyen" tankere ise kıla-
vuz kaptanın binmek üzere
hareket ettiği sırada kazanın
meydana geldiği belirtildi. İlgi-
liler, kazanın en önemli neden-
lerinden birisinin "dümen kilit-
lenmesi" olduğunu söylediler.
Kazanın ikinci bir nedeninin
de, kılavuz kaptanlar olduğu
öne sürüldü. İlgililer, yük gemi-
sinden kılavuz kaptanın 1 mil
erken indiğini. tankere binecek
kaptanın ise tankere çıkmakta
geç kaldığını ve bunun da bü-
yük hata olduğunu ileri sürdü-
ler.
Nasia adlı geminin 17 Aralık
1993 tarihinde de Perama'da
kaza geçirip yandığı öğrenildi.
Kazanın tüm dünyada du-
yulmasının ardından dün
Danimarka'dan yedi kişilik bir
ekip gelerek olay yerinde ince-
lemelerde bulundu. Ekibin
yaptığı incelemeler sonunda si-
pariş veriien söndürme malze-
meleri bugün kargo ucağıyla
Danimarka'dan gelecek.
Kaza. önceki gece saat 22.20
sıralafında İstanbul Boğazının
Karadeniz girişinde Anadolu-
kavağı ile Rumelikavağı arasın-
da, Rusya'dan aldığı 98 bin 600
ton ham petrolü İtalya'nın Ce-
nova Limanı'na götüren Nasia
adlı tanker ile Karadeniz'e geç-
mekte olan Sea Broker'ın çar-
pışması sonucu meydana geldi.
Kazadan hemen önce, Boğaz'-
daki restoranlarda bulunan
bazı görgü tanıklan. Karade-
niz'e doğru yol alan yük gemisi-
nin uzun uzun düdük çaldığını.
ancak karşıdan gelen tankerin
bu uyanlara aldırmadan hızla
ilerlediğini ve bunun üzerine
kazanın meydana geldiğini söy-
lediler. Görgü tanıklan, kaza
sırasında petrol yüklü tankerin
çarpışmanın hemen ardından
kendi etrafında üç kez döndü-
ğünü ve alev alev yanmaya baş-
ladığını anlattılar. 276 metre
boyunda, 40 metre eninde, 13.5
metre su derinliğinde ve 132 bin
500 DWT kapasitesindeki tan-
kerde bulunan mürettebattan
bazılan da, bu sırada meydana
gelen patlamanın etkisiyle ya-
narak denize düştüler.
Olay yerinde bulunan bir
uzun yol gemi kapıanı, düdük
sesinin hemen ardından şiddetli
bir çarpışma ve patlama sesi
duyduklannı. sahile indiklerin-
de ise denizin üzerinde iki gemi-
nin yanarak sürüklendiğini ve
çok sayıda insanın da gemiler-
den yanarak denize atladığını
gördüklerini söyledi.
Patlamanın hemen ardından
çevrede bulunan vatandaşlar
kendilerine ait motor ve sandal-
larla kaza yerinin yakınına
ulaşmaya çalıştılar. Ancak de-
nizin üzerine yayılan petrolün
alev alması sonucu gemilerde
mahsur kalarak yardım isteyen
ve alevlerin arasma düşen gemi-
cilere ulaşmak mümkün ola-
madı. Anadolukavağı'na doğ-
ru sürüklenen ve çarpışmanın
etkisiyle ikiye bölünen yük ge-
misinin personeli de denize at-
lamaya ve fılıkalara binmeye
başladı. Vatandaşlar. kısa süre
içinde alevler içinde kalan yük
gemisinden çoğu insanın yana-
rak denize atladığını bir kısmı-
nın ise fılikalara ulaşmak ister-
ken alevlerin içinde kaybolduk-
lannı söylediler. Bu arada ikiye
bölünen yük gemisinin parçala-
n yanarak ayn ayn sürüklen-
meye başlayınca itfaiye ile poli-
se üçüncü bir geminin de kaza-
ya kanştığı ve yandığı ihban
yapıldı. Ancak daha sonra ikiye
bölünen geminin parçasının
üçüncü gemi sanıldığı ortaya
çıktı.
Ham petrol yüklü tanker de,
çarpışmanın hemen ardından
Rumelikavağı'ndaki Deniz
Komutanlığı binasına doğru
yanarak sürüklenmeye başladı.
Bu sırada, Anadolukavağı'-
ndaki evler olası bir tehlikeye
Tanker faciasından sonra panikle sokağa çıkan çevre sakinlari geceyi korkuvla gecirdikr.
karşı askeriye tarafından bo-
şalttınldı.
Olayın meydana ^gelmesin-
den sonra karadan Istinye ve
Sanyer itfaiye gruplan olay ye-
rine hareket ederlerken deniz-
den de Söndüren 1 ve 2 ile
Alemdar itfaiye gemisi yola çık-
tı.
Boğaz kapatıldı
Söndüren 1 ve 2 gemileri ile
İstanbul itfaiyesineait Alemdar
söndürme gemisinin olay yeri-
ne ulaşmasırun ardından ilk
olarak denize ya>ılarak yanma-
ya başlayan petrolün söndürül-
mesine çalışıldı. Bu arada Ge-
rek Anadolukavağı gerekse
RumelikavağYnda bulunan.
büyük çoğunluğu askenyeye
ait mühimmat depolan ile ben-
zin depolanna alevlerin ulaş-
maması için sahille depolar
arasına sürekli köpük sıkılarak
ikiye bölünen yük gemisinin
parçalannın konumlan kontrol
altına alındı.
Sabaha kadar süren çalışma-
larda Söndüren gemileri ile
Alemdar gemisinin yer yer ye-
tersiz kaldığı. havadan İcurtar-
ma çalışmasının da yapılamadı-
ğı gözlendi. Gemilerde alevlerin
arasında canhıraş feryatlarla
yardım isteyenlere de, denize
yayılan yakıtın alev alev yan-
ması sonucu ulaşılamadı. İlgili-
ler gemide kalan ve yardım iste-
yenleri kurtarabilmek amaayla
helikopter bulmaya çalıştılar.
Ancak yapılan tüm araştırma-
larda İstanbul'da gece karanlı-
ğında uçuş yapabilecek bir heli-
kopter bulunmadığı bilgisi ve-
rildi. Helikopterler ancak sa-
bah saat 05.00'den sonra çalış-
malara katılabildiğinde ise iş iş-
ten geçmişti.
İstanbul Boğazı kazanın he-
men ardından deniz trafığine
kapatılırken, dün römorkörler
eşliğinde Karadeniz'e çıkartıl-
maya çalışılan Yunan bandıralı
Nasia adlı tanker Poyrazköy
yakmlannda karaya oturdu.
Yanmaya devam eden tankerin
çevre için tehdit oluşturmaması
için Karadeniz'e çıkanlması ge-
rektiğini söyleyen ilgililer, Poy-
razköy'de karaya oturan tan-
keri çekip Karadeniz'e çıkar-
mak için yoğun çaba sarfettiler.
Ancak, gazetemizin baskıya gir-
diği saate dek bu girişim başan-
ya ulaşmadı.
Bu arada TÜPRAŞ'dan ge-
len ekipler de, bariyerlerle pet-
rolün deniz yüzeyinde vayılma-
sını önlemeye çalıştılar ve deni?
yüzeyindeki petrolü topladılar.
Gemiden kurtanlan ya da de-
nizden toplanan personelden bir
kısmının alkollü olduğuna dik-
kat çeken yetkililer. olayın çok
yönlü araştınldığını söylediler.
Gemi personeli
Tanker'deki personelin bü-
yük çoğunluğunun Filipin ve
Yunan uyruklu, yük şilebindekı
personelin ise Maldiv Adalan ve
Mısır uyruklu oldukiannın be-
lirlendiğini bildirdiler. Cesetlerin
çoğunun ise yanmış olmalan ne-
deniyle kimlikleri saptanamadı.
Hastanelere ulaşan yaralılardan
tanker personeli olduğu belirle-
nenlerin isimleri şöyle:
Gerasimos Pacaatis (Kaptan-
Yunan). Munedidi Yurfîos (2.
Kaptan-Yunan), Platios Kristo
(Yunan), Emest Gudosti, Rubek
İdiashi, Raimorda Fairmo, Gri
Madreace, Gurcio Sipinov, So-
sue Duronile, ArnoM Galimon,
Roman Bartalameo, Merto Bu-
rando, Yuannit Kolomabk», Ni-
reld Bilyorvibe, Orbide Groben-
ni, Donald Rendo
Kuru yük gemisi Sea Broker'-
dan kurtanlan personelden
Maldiv Ada'sı uyruğuna kayıtb
Adnan AU ile Abdül Asis ile Mı-
sır lı Muhammed .41i Ramazan
Seyis ve geminin ikinci kaptanı
Nicolas Mavvelos olduklan an-
laşıldı. Bu arada Sea Broker'in
kaptanı Yunan Georgia Sprio
da yaralı olarak Sanyer Devlet
Hastanesi'ne kaldınlarak tedavi
altına alındı.
Meteoroloji yetkilileri lodo-
sun iki gün daha süreceğini an-
cak hava koşullanrun değişmesi
halınde önümüzdeki günlerde
kentın üzerine büyük bir kirli
hava kütlesinin çökeceğini açı-
kladılar.
Halen yanan tankerdeki 18
tanktan 12'sinde 98 bin 600 ton
ham petrol bulunduğunu bildi-
ren Devlet Bakanı İbrahim Tez.
tankerde aynca 250 ton mazot
ve 600 ton da gemi yakıtının ol-
duğunu söyledi. Tez bu yakı-
tlann büyük tehlike oluşturdu-
ğunu söyledi.
Zihni Denizcilik
Öte yandan Yuro Sankers
adlı bir firmaya ait olan Nasia
adlı tankerin İstanbul Boğazf-
ndan geçiş işleminin Zihni De-
nizcilik tarafından yürütüldüğü
öne sürüldü. Zihni denizcilik
yetkililen gemide 1CS adlı gü-
venlik önleminin buiunduğunu.
bu nedenle büyük bir patla-
manın söz konusu olmadığını
söy lediler.
OLAYLARIV
ARDINDAKİ
GERÇEK
• Baştarafi 1. Sayfada
Uygarlık 196O'lı yıllardan
beri yaygınlaşan yeni kav-
ramları benimsemiş, ulusla-
rarasmda paylaşılan değer-
lere dönüştürmüştür; insanı
ve çevreyi korumak, çağımı-
zın başlıca ilkeleri arasında
en önde geliyor.
Ege ile Akdeniz'in birleşti-
ği yerde yaşayan deniz kap-
lumbağalarını korumak için
sınırları aşan bir hareket ya-
ratılabiliyor; fok ya da bir
kaplan türünün sürdüriilme-
si yanında Venedik'in kur-
tarılması, ulusiararası bir
olay düzeyine erişebiliyor.
Insanlık, İstanbul Boğazı gibi
bir tarihsel çevreyi insanıyla
birlikte güvenceye almak
için Türkiye'ye her çeşit ola-
nağı ve anlayışı sağlamak
zorundadır.
Uygarlığın gereği budur.
Boğazlar rejimi, 20 Tem-
muz 1936'da Montreux'da
imzalanan ulusiararası bir
sözleşmeyle düzenlenmek-
tedir. Bu sözleşmenin teme-
li, barış zamanında Boğaz-
lar'da geçiş serbestliği üze-
rinde yükselmektedir. "Bo-
ğazlar" sözcüğüyle Çanak-
kale ve İstanbul boğazlarıyla
Marmara'dan geçiş belirtili-
yor. Boğazlar'dan geçiş öz-
gürlüğü, ticaret gemilerine
ilişkin 2'nci maddede şöyle
dile getiriliyor: "Barış za-
manında, ticaret gemileri,
gündüz ve gece, bayrak ve
yük ne olursa olsun, aşağıda
3'üncü madde hükûmleri
saklı kalmak üzere, hiçbir iş-
lem (formalite) olmaksızın
Boğazlar'dan geçiş ve gidiş-
geliş (ulaşım) tam özgürlü-'.
ğünden yararlanacak-',
lardır."
Ancak bu ulaşım özgürlü-:
ğü daha sonraki maddeler-.
de çeşitli koşullara bağ-'
lanmıştır. Çağın gereği, bu
koşulların çoğu askeridir.
Çünkü boğazların askerleş-
tirilmesi Türkiye bakımından
Montreux Sözleşmesi'nde
bir doğal haktı. Yabancı ül-
keler arasında, Karadeniz'-
de kıyısı olanlarla olmayan-'
lar ayrımını yapmak, bolge
coğrafyası bakımından do-
ğal sayılmalıydı. O dönemde
ne kıtaları aşan füzeler
vardır, ne de jet uçakları. De-
niz kuvvetleri bakımından
zamanın koşullarına göre.
bir dengelemeyi yapmak zo-
runluydu. !
Bununla birlikte İstanbul
ve Çanakkale boğazlarında-
ki geçişlerin bugünkü gibi
çevre ve insan için yoğun ve
sürekli bir tehlike yaratabi-
leceği de düşünülemiyordu.
Sözleşmenin 28'inci madde-
sinde yürürlük süresinin yir-
mi yıl olduğu saptandıktan
sonra şöyle yazar: "Bununla
birlikte, işbu sözleşmenin 1 '-
inci maddesinde doğrula-
nan ğeçiş ve gidiş-geliş
(ulaşım) özgürlüğü ilkesinin
sonsuz bir süresi olacaktır."
Günümüzde ulaşım öz-
gürlüğü sürmekle birlikte,
geçiş ve gidiş-geliş düzenle-
mesi kaçınılmazdır. Bilimsel
ve teknolojik devrimi yaşa-
yan dünyamızda, Türkiye,
bu konuya sözleşme temeli-
ni değiştirme gereğini duy-
madan el atabilir, teknolojik
zorunluklardan ve olanak-
lardan yararlanabilir. Zaten
ilgili bakanlığın bu konuda
geniş bir çalışması vardır.
Eğer gecikilirse, belki de
iş işten geçecek, son piş-
manlık hiçbir fayda verme-
yecektir.
• • •
Taturayı
1urkıyeöduyor
• Baştarafi 1. Sayfada
den askenleştirilmesi, Türkiye güvenliği açısından kuşkusuz bü-
yük bir avantaj sağlamıştır. Ancak sözleşmedeki diğer konular-
da 60 yıldır çok şey değişmiştir. Bugünkü kurallara göre. özel-
likle İngiltere'nin ısranyla kaleme alınan ticaret gemilerinin
geçişiyle ilgili aşın serbesü. bugün Türkiye'yi tehlikelerle karşı-
laştırmakUi ve onu büyük zararasokmaktadır. Önceki gece
meydana gelen kaza da bunun son göstergesidir.
Bu serbestinin temelınde sözleşmenin ikinci maddesinde
yanlı koşullar yatmaktadır. Bu maddede, "Bayrak ve hamülesi
(yük) ne olursa olsun, geçen gemiler hiçbir işleme tabi olmak-
sızın gidipgelebilirler. Kılavuzluk isteğe bağlıdır'denilmektedir.
Bayrak sorun olmamakta, ancak Türkiye'ye karşı kullanılmak
üzere gizlice silahlar geçirildiği farzedildiginde, yük büyük tehli-
ke arzedebilecektir. Geçen geminin. sıvı gaz taşıyan bir 'metani-
er" (Metan gazı taşıyan gemi) ya da bu bir petrol taşıyan tanker
olması halinde bile hiçbir önleme yetkisi ya da bekletme yetkisi
bulunmamaktadır. Türk makamlannın bu olasılıklara karşın
gemiyi kontrol hakkı yoktur.
Türkiye'nin, bu koşullar içinde sözleşme koşullannda yap-
mak isteyeceği değişıklikten Rusya ve Karadeniz'de kıyısı bulu-
nan devletlerin kaygı duymasına gerek yoktur. Herşeyden önce
Türkiye'nin ve sözkonusu Karadeniz devietlerinin güvenliği il-
kesi' nasılsa sözleşmenin değişmez bir kuralı olarak kalacaktır.
Ancak serbest geçiş günün gereklerine göre yeniden düzenlen-
melidir. Bu değişikliğin içeriği sadece tankerlerin geçişinin sını-
rlandınlması ya da Azerbaycan'dan Akdeniz'e geçırilecek pet-!
rolün mutlaka karadan bir boruyla akıtılması demek değildir.'
Bunun ötesinde boğazlann karşılaştığı vahim tehlikelerin ön-+
lenmesi gerekir. Birkaç ay önce hükümetçe kabul edilen •Boğaz-
lar ve Marmara'da Deniz Trafik Düzeni Hakkındaki Tüzük", 1
Temmuz 1994'te yürürlüğe girecektir. Kuşkusuz geçiş kolaylığı
ve bir kısım kazalann önlenmesi bakımından bu tüzük yararlı
olacaktır.
Ancak. bu tüzük Montrö Sözleşmesinin çerçevesi içinde yani
onun dışına çıkmayan bir nitelik taşıdığından büyük sorunlar
gencde ortada kalmaktadır. Son Rusya Büyükelçisi Çernişev. bi-
rara "Montreux değişmez' diye bir açıklamada bulundu. Aslında
Monteux'de değışiklik yapılması 29'uncu maddeyle. bu yoldan
bir sonuca vanlamayacağı anlaşılıyorsa. pekala 28'inci maddeyle
mümkündür. Sözleşme Rusya tarafından da imzalandığına göre
"bu mümkün değildir" denilemez. Montreux Sözleşmesi'nin 9
Kasım I996'da yeniden 5 yıl için yürürlüğe girmesı sözkonusu-
dur. Ancak bu zımni süre uzamasından önce. önümüzdeki kası-
ma kadar bir değişiklik ya da sözleşmcye son vermek yani feshet-
mek olanağı her imzacı için bir teşebbüs konusu olabilir. Kanı-
mca Rusya ile iyi ilişkilerçerçevesinde bu işinelealınması ve Yelt-
sin Türkiye'ye gelince sorunun konuşulması yerinde olur. Bunun
yanısıra ımzaa öbür devletlerle de (ingiltere. Fransa. İtalya. Ja-
ponya. Yunanistan. Yugoslavya ve kuşkusuz Ukrayna ve Gür-
cisıan dahil diğer Karadeniz devletleriyle) temasa geçmekte ayn-
ca Amerika ve Almanya gibi devletlerle danışmalarda bulun-
makta yarar olabilir Boğaz'daki son kaza bize ve tüm diğer ilgili
devletlere ciddi ve anlamlı bir uyan olmuşlur. olmasını dileriz.
Boğazlar'la ilgili yasalar yeniden gözden geçirilmeli
Haber Merkezi - İstanbul. önceki ge-
ce yaşanan tanker faciasından ucuz
kurtulurken kazanın gözler önüne ser-
diği tehlike, Montreux Anlaşması'nın
yeniden gözden gecirilmesini gündeme
getirdi. Başbakan Tansu ÇOler, İstanbul
halkının büyük tehlike atlatüğını belir-
terek "Boğaz'daki deniz trafîğine kota-
lar konulacaktır, bunun için de tıpkı ka-
rada olduğu gibi sinyalizasyon sistemi
uygulayağız" dedi. Dışişleri Bakanı
Hikmet Çetin Boğazlar'ın petrol yolu
olarak kullanılmak istenmesinin 10 mil-
yon nüfuslu İstanbul için büyük bir teh-
like olduğunu söyledi ve Orta Asya ve
Kafkas petrollerinin taşınmasında en
güvenli yolun Türkiye üzerinden geçe-
cek petrol boru hattı olduğunu söyledi.
Çiller: Kota konacak
Başbakan Tansu Çiller, önceki ak-
şam istanbul halkının büyük bır tehlike
atlattığını belirterek "Boğaz'daki deniz
trafığinin kontrolü ve tanker faciaları ih-
mal edilmiş bir konu. Ben Başbakanlığı-
mın ilk döneminde, Rusya'ya yaptığım
gezi sırasında Boris Yeltsin ile bu konuyu
göriişmuşriim. Hatta kendisiyle. doğal-
gaz sisteminin tümüylc yaygınlaşmasma
kadar, Rusya'dan çıkışı yapılan petrolün
Karadeniz üzerinden Akdeniz'e taşınma-
sını engelleyen bir anlaşmaya varılmıstı.
Yeltsin'e. Boğaz'dan petrol taşıyamaya-
caklarını söylemiştik. Ancak söz konusu
anlaşmanın koşulları yetersizdi. Montre-
ux Anlaşması'nın gözden gecirilmesi
şimdilik söz konusu değil. Çünkü dün-
yamn gündeminde farklı konular var.
Ama Türkiye olarak. Boğaz'ın ve İstan-
bul'un can güvenliğini sağlamak için tüm
dünvavı seferber etmek zonındayız. Bo-
ğaz'daki deniz trafîğine kotalar konula-
cak. Bunun için de tıpkı karada olduğu
gibi sinyalizasyon sistemi uygulayağız.
Boğaz'a giren her tankeri giriş-çıkışa ka-
dar radarlarla kontrol edeceğiz" dedi.
Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin. önce-
ki gece meydana gelen kazayla ilgili ola-
rak yaptığı açıklamada. Orta Asya ve
Kafkas petrollerinin taşınmasında en
güvenli yolun Türkiye üzerinden geçe-
cek petrol boru hatlı olduğunu vurgula-
dı. Yanıcı ve patlayıcı maddelerin Bo-
ğazlar üzerinden taşınmasının güvenlik
açısından sorun yaratacağını dışdünya-
ya defalarca anlattıklannı bildiren Çe-
tin, bazı kesimlerde 700 metreye kadar
daralan İstanbul Boğazı'nın dünyanın
en tehlikeli su yollanndan biri olduğu-
nu geçişin mutlaka kurallara bağlan-
ması gerektiğini kaydetti. Önümüzdeki
dönemde Boğaz trafığinin artağacağı-
naj dikkat çeken Çetin, Türkiye'nin bu
durumda kayıtsız kalamayacağını be-
lirtti. Boğazlar'daki transit ulaşımı
Montreux Anlaşması'na uygun olarak
yeniden düzenleyen bir tüzük hazırladı-
klannı. bu tüzügün 1 temmuzda yürür-
lüğe gireceğini bildiren Çetin. söz konu-
su düzenlemenin kaza riskini en aza in-
direceğini vurgulayarak kesin çözümün
ise yama ve patlayıcı maddelerin Bo-
ğazlar üzerinden taşınmaması ya da bu-
nun en az düzeyde tutulması olduğunu
belirtti. Bunlann yapılabilmesi için
Montreux Anlaşması'nda değişiklik
yapılmasına gerek bulunmadığını anla-
tan Çetin, Türkiye'nin İstanbul'daki 10
milyon insanı tehlikeye atamayacağını
bütün dünyanın görmesi gerektiğini
sözlerinc ckledı.
İçişleri Bakanı Nahit Menteşe ise Bo-
ğaz'da kılavuz kaptan alma zorunlulu-
ğu getirilmesi gerektiğini kaydetti. De-
nizcilikten sorumlu Devlet Bakanı İbra-
him Tez. İstanbul'un facianın eşiğindcn
döndüğünü kaydederek , "Bizim hazı-
rladığımız Boğaz Tüzügü, 1 temmuzda
yürürlüğe girecek. Eğer bugün yürürlük-'
te olsaydı bu kadar bol yakıtla ve kılavuz'
kaptan olmaksızın geçişierine izin ver-
mezdik" diye konuştu.
Dev let Bakanı ve Hükümet Sözcüsü
Yddınm Aktuna da kazanın çok ucuz
atlatıldığını belirterek, bu tür kazalann
olmaması için hükümetin bir tüzük ha-
zırladığını söyledi. DSP Genel Başkanı.
Bülent Ecevit ise yaptığı açıklamada,
"Gerekirse Boğaziçi trafığini düzenleye-
na Montreuv Anlaşması da yeniden göz-
den geciriunelidir" dedi.
Deniz Kuvvetleri Komutanı Orami-
ral Vural Beyazıt da kazanın Montreux
Anlaşması'nın yeniden düzenlenmesr
şeklindeki Türk tezini kuvvetlendinr ni-
telikte olduğunu söyledi.