Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1SMART1994SALI
14 DIZIYAZI
715 sonrasında İslam egemenliği altındaki
topraklarda yoğunlaşıveren iktidar kavgasını,
Türk yurtlanna yönelik harekatta bir türlü aşı-
lamayan ciddi bir duraklama dönerrü takip
eder. Bu ise İslam devletinin geürlerini önemli
oranda düşürdüğünden ciddi bir sorun olur.
"Bu duraklamanm İslam halifelerince hoş karşı-
lanmadığı, hedefe kararldıkla yönelecek ku-
mandan bulmak maksadıvla Horasan valileri-
nin sık sık değişmelerinden (de) anlaşılmakta-
dır."(l)
719da halife olan Omer b. Abdülaziz. Türk
yurtlannda direniş ateşinin de bir türlü söndü-
rülememesi nedeniyle, içinde bulunulan duru-
mun siyasi çözümlemesinden hareketle, izlene-
gelen politikada görece bir değişim gerçekleş-
ü'rmeye çalışır. Arap İslam ordulanmn zaten
eskisi gibi ilerleyememelerinden dolayı, hiç ol-
mazsa eldeki alaniarda egemenliğin güçlendi-
rilmesi, buralann bir savaş alanı olmaktan çı-
kanlarak istikrara kavuşturulması politika-
sına yönelir. Yani işgal alanlannda İslamiyetin
yayılması ve egemenlik için zorunlu hale gel-
miş olan yumuşama gereğini esas alan bir poli-
tikaya yönelir.
Ğelinen noktada bu yönelim, İslam egemen-
liğinin uzun vadeli varlıği için zorunlu hale gel-
miştır; çünkü aksi taktirde işgal güçlerinin
Türk yurtlannda ayakta kalması gün günden
daha da zorlaşıyordu. Dolayısıyla Islamlaştır-
• ma, Arab'ın oranın pastasını yiyebilmesi için
• bir'zorunluluk haline gelmişti, zulmün görece
azalülması da İslamiyetin gelişebilmesi için...
Bu yönelim. II. ömer'in, diğer halifelerden
görece aynmla daha idealist olmasıyla da örtü-
şen bir durumdu ve bu çerçevede O;"... gerçek
anlamda teokratik bir devletin temellerini atma-
, ya..." (2) çalışmıştır. Hatta daha ötesi onun;
' "Bundan böyle (Aşağı Türkistan'da) sakın har-
betmeyiniz. İdareniz altmda bulunan ülkelere
sıkıca sanlınız (o size kafıdir)" (3) dedığı akta-
nlmaktadır.
Arap İslam egemenliğinin yayılmasındaki
yavaşlama. oradan akan gelırlerin azalması ve
sürekli savaş ve iktidarsızlık sorununa çare*
arayışı içinde, Yezid'in yerine Cerah b. Abdul-
lah getirilir. 11. ömer onu, yeni politika yöneli-
minin aracı yapmak amacındadır.
Ancak yeni Horasan valisi Cerah b. Abdul-
lah, oraya yerleşince sözkonusu yönelim için
koşullann uygun olmadığı yargısına vanr; ge-
leneksel Doğu politikacılığı içinde, yumuşama
yöneliminin, Araplann amacı açısından astan
yüzünden pahalı bir politika olacağını düşü-
nür. Bu yargısında, Türkistan'ın iç kısımlanna
yaptırdığı akınlann başansızlıkla sonuçlanma-
sınm ve Türklerin etkili direnişinin Araplan
püskürtmüş olmasmın da rolü vardır.
Türkler direniyor
Bu dönemde İslami egemenliğin esasen şehir
merkezleri dışmda kurulamadığinı, din olarak
İslamiyetin gelişiminin ise çok daha geri oldu-
ğunu görüyoruz. Dolayısıyla tarihsel gerçekle-
ri gizleme üzerine kurulmuş resmi Türk-İslam-
cı iddıalann aksine, işgalin etkili olduğu alan-
iarda bile İslamlaştırrnada ciddi bir başansızlık
sözkonusudur. Yani, "fslamlaştırma banşçü
yoldan olsaydı Türkler onu kabul edecekti, an-
cak Araplann zor uy gulamalan nedeniyle Türk-
ler de inat etmişlerdir"! yollu açıklarnalann,
tarihsel gerçek karşısında hiçbir değeri yoktur.
İşgal edilen her ülke deneyinde gördüğümüz
gibi Arap işgalinde de Türkler. üstelik o kor-
kunç baskılara rağmen bir avuç ışbirlikçi, va-
tan haıni dışında, ışgalcinin ideolojisi olarak
İslamiyeti reddetmişlerdır. Egemen sınıflardan
gerçekleşen kabuller de aynı şekilde geleneksel
çıkarlannı sürdürebilmek için gerçekleşen gö-
rüntüden ibaret bir durumdan başka birşey
değjldir.
Oyle ki Cerah'a; "Enıir el Cerah b. Abdul-
lah'ın mevlası Divaşniç'ten: Ya Emir, Allah'm
rahmeti ve selamı üzerine olsun. Seni Allah'a
öğüyorum. Ondan başka tann yoktur..." diye
mektup yazan Semerkant Dihkanı Divaşniç'in
bile, daha sonra İslam Arap yönetımine karşı
gelişen Türk ayaklanmasına katıldığını ve
722'de Said b. Amr zamanında ele gecirilerek
boynunun vurulup kellesınin halifeye gönde-
rildiğinı görüyoruz ki; bu bile, Türk egemenle-
rinden Müslüman olanlann gerçekte bu dın
değişıminde samimi olmadıklannı, bu kabulle-
rin, çoğu zaman Arap zulmüne boyun eğmek-
ten veya çıkarlannı kaybetmemek kaygısından
kaynaklanan zorakı bir durum olduğunu gös-
terir. Nitekim oğluna Kuteybe ısmi veren Arap
işbirlıkçisi Buhara egemeni Tuğşad bile, söz-
konusu ayaklanmada Müslümanlara karşı
savaşın en önünde yer alanlardan biridir.
Özetle Türkler, her fırsatta ayaklanmaya ve
önceki dınlerinin gereklerini sürdürmeye de-
vam etrruşlerdır. İşte bu gerçeklikten hareketle
vali Cerah, Horosan'da gecirdiği belli bir za-
man sonrasında Halife 11. Ömer'e yolladıği
mektupta şöyle yazar:
"Horasan'a geldiğimde fitne >e karışıklık çı-
karmaya düşkün bir kavimle karşılaştun... On-
lann hakkından ancak kıiınç ve kırbaç gelecek-
tir" (4)
Yani somut durumun tahlili üzerine her ikisi
de aynı düşünmekte. ancak Cerah. durumun
sanılandan daha vahim olduğu gerekçesiyle,
"kıünç ve kırbaç" dışındaki yollardan iplerin
elden kaçınlacağına inanmaktadır. Buna kar-
şın Ömer ise, "kıunç ve kırbaç"ın, durumu
daha da azdıracağı düşüncesindedir. Yani ara-
larandaki fark, işgal alanında uygulanacak
yöntemden ibarettir. Şeriatcılanmız işte bu
gerçeği bulandırarak 11. Ömer'in yaklaşımını,
adeta bir kompleks giderme aracı olarak kul-
lanmaktadır:
"Mektubun bana ulaştı -diyerek valisine yanrt
veriyor U. ömer-. Diyorsun ki Horasan halkı
idare etmek çok körü ve zordur. Onlar an-
cak kıiınç ve kırbaçla yola gelirler. Böyle de-
»mekle sen yalan söylüyorsun. Onlan idare et-
mek için hak ve adalet üzerine hareket etmen
JURKLER
NASIL
MÜSLÛMANLAŞTIRILDI?
A. Erdoğan Aydın
719'da halife olan Ömerb. Abdülaziz, Türk yurtlannda direniş
ateşinin de bir türlüsöndürülememesinedeniyle, izlenegelen
politikadagörece bir değişim gerçekleştirmeye çalışır. Arap/İslam
ordulannın zaten eskisigibiilerleyememelerinden dolayı, hiç olmazsa
eldeki alaniarda egemenliğingüçlendirilmesi, buralann bir savaş alanı
olmaktan çıkarılarak istikrara kavuşturulmasıpolitikasmayönelir.
Bu çerçevede işgalalanlannda egemenlik için zorunlu halegelmiş olan
tavizler verme veİslamlaştırmayı esasalan bir politikayayönelir.
Ancak sonuç olarak bir başarı elde edemez; Türkler, üstelik o korkunç
baskılara rağmen bir avuç ışbirlikçi, vatan hainidışmda, işgalcinin
ideolojisi olarak İslamiyeti reddetmeye devam ederler.
Türklerinpayınadüşen
'kıiınçve kırbaç' oluyor
2~? mer b. Abdülaziz'in halife olmasıyla birlikte, uygulanan politikada
| J görece bir değişim yaşanır. Yeni halife işgal alanlannda egemenlik için
^ ^ zorunlu hale gelmiş olan tavizler verme ve İslamlaştırmayı esas alan
bir politikaya yönelir. Ancak Yezid'in yerine gelen vali Cerah'ın görüşü
farklıdır. Ona göre Türklerin hakkından ancak kıiınç ve kırbaç gelecektir.
daha uygun olur. Adalet >e hakkı onlar arasında
yay, yeter." (5)
Buradaki "hak ve adalefın bizım bugün an-
ladığımız anlamdaki hak ve adalet olmadığı
açık. 11. Ömer. kimsenin başka ülkeleri işgal et-
meye hakkı olmadığını, kimseden haraç alına-
mayacağı, kimsenin köle yapılamayacağı ve
benzeri en basıt ahlak değerleri anlamında hak
ve adaletin çiğnenmemesi gerektiğini söyleme-
mektedir. Aksine işgalcilenn, kendi hukuklan-
nı da çiğnemek pahasma yaptıklan ve Türkle-
rin zaten alabildiğine zor olan yönetimini daha
da zorlaşünp halkın isyanlannı kışkırtan aşın-
lıklara son verilmesi anlamında bir "hak ve
adalet"ten sözetmektedir. Özetle Ömer ile vali-
si Cerah arasındaki fark, amaçta değil, ona
nasıl ulaşılabileceği noktasında. yani tercıh
edılecek yöntemlerden ibarettir. Nitekim;
"Ey anasının oğlu Cerah! Sen fitne çıkarma-
ya oıîlardan daha hırslı görünüyorsun. Gerek
mümine gerek zimmiye hak ettiği cezasından sa-
kın fazla vurmayasuı. Cezanın işlenen sucun
tam karşılığı ounasına dikkat et" (6) deyişinden
de anlaşıldığı gibi, 11. ömer, sözcüğün gerçek
anlamında zulümden vazgeçilmesi, yani işgale
son verilmesi, köleleştirmeye son verilmesi, ha-
raç alınmaması gibi şeyler emretmiyor; sadece
bunlann Müslüman/Arap hukukunu bile ihlal
eden boyutlara vardınlmamasını söylüyor; o
kadar.
ömeğin köle veya azad edilmiş Türklerden
kurulu paralı askerlerden verim alınabilmesi
(yani kendi ırkdaşlannı gönüllü öldürmeleri ve
ayaklanmamalan) için.ücret ve erzaklannın
düzenli verilmesi ve eziyet görmemelerini isti-
yor. Müslüman olmuş insanlardan haraç alın-
maya devam edilmemesini, zekat alınmakla
yeünilmesini söylüyor vb. vb.
Üstelik Müslümanlığı kabul etmiş (veya öy-
le görünen)lerden haraç almaya devam ettiği-
nı. keza işgal savaşlanna zorla kattınlan köle-
lere pay vermediğini kesın olarak bildığı halde
Ömer, Cerah'ı görevinden almaz; kurallara
uyması doğrultusunda uyanda bulunur sade-
ce. Oysa ganimet paylaşımında kuşkular uyan-
dı diye önceki vali Yezid b. Mehleb"i hemen
azledip zindana atüran da aynı Ömer ıdi!
Esasen çok açık olduğu üzere 11. Ömer'in asıl
sorunu, Türk yurtlanndakı işgalci egemenliği
ve ordan elde edilen gelirlen kalıcılaştırabıl-
mek için zorunlu hale gelmiş olan bir sorun
olarak yerlı halktan insanlann Müslümanlaş-
tınlmasıdır. Kimileri tıpkı bugün de gördüğü-
müz gibi. sadece zora dayalı bir çözümde israr
ederken, Ömer. sözkonusu bölge ınsanlanrun
ideolojik olarak kazanılmasına ağırlık \erilme-
sini öneriyordu. Ancak sonuç ikisinde de ay-
nıydı; işgal altındaki ulusun özbenliğini elin-
den almak!
Burada asıl amaç Müslümanlaştırma değil-
dir; aksine çok açık olarak gözleyegeldiğimiz
gibi Müslümanlık, kolonyalizmin ideolojik
araa olarak ışlev görüyor. Çünkü Müslüman
olarak veya öyle görünerek ağır maddi ve ma-
nevi baskılardan görece kurtulan insanlann
düzen içine çekilmesi, en azından pasifıze edil-
mesi de kolaylaşıyor. Ağır baskı ve haraç altın-
da ınletilen halka; eğer Müslüman olursaruz
haraçtan kurtulacağınız gibi yeni işgallerden
pay bile alırsınız demeye getiriîiyor. Bu yakla-
şım ise, ehven-i şer bir durum olarak kimi Türk
nüfusta etkili olarak. onlann Müslüman olma-
sı veya öyle görünmesine neden oluyor.
Ne ki soruna uzun vadeli yaklaşan halife
Ömer tarafından önemsenmese de bu durum,
kısa vadede haraç üzerine kurulu devletin ge-
lirlerinde düşmeye neden oluy or. Sadece devle-
tin de değil. yanısıra işgal bölgelerindeki yerel
iktidarlar ve oralara yerleştirilmiş Araplar da
durumdan zarar görüyordı. Bu da sömürge
alanlanndaki Araplann açık ve gizli direnişine
neden oluyordu.
Nitekim Cerah, çok haklı olarak, sözkonusu
Müslüman olmalann samimi değil tamamen
haraçtan kurtulmaya matuf bir durum oldu-
ğu. bunun sonucu olarak başta sünnet olmak
üzere pek çok noktada Müslümanlığın j>erek-
lerini yerine getırmedikleri yönünde Omer'e
itirazda bulunuyor. Bunun üzerine Ömer, bir
türlü uzak görüşlü olamayan valisine yeni bir
mektup göndererek;"Müslüman olanlardan
cizyeümraç) toplamayı bırak -diyor-. Zira Ce-
nabı Hak, Hz. Muhammed'i hidayet için gön-
dermiştir, vergi (ve sünnet) memunı olarak de-
ğil..." (7) der. (Müslüman olmayanlardan ha-
raç alınması ve onlara karşı vergi memurluğu
yapmak ise meşru oluyor!)
Ancak bu yaklaşım, başta Türkistan ve Mı-
sır olmak üzere hiçbir yerde uygulama olanağı
bulmaz; uygulanır gibi olduğu dönem bile
uzun sürmez. Çünkü uzun vadeli düşüneme-
yen bir tek Cerah değildir; devletin tüm bürok-
rasisidir ve bu da bizzat İslami devletin yapısal
karakterinden kaynaklanmaktadır. Çünkü ta-
rih, "iji" veya "kötfi" nıyetli kişilerin planlan-
na göre değil nesnel koşullarca belirleniyor.
Böyle başa böyle tarak
Haraç ve talan üzerine ınşa edilmiş İslami
devlet, kısa zamanda giderlenni karşılayamaz
duruma düşer. üretime göre organize edilme-
miş toplum düzeninin, güncel ekonomik den-
gelerini aşabileceğini sanan Ömer'in emri de
kısa zamanda devre dışı kalır. Bu noktada hiç-
bir demagojik yorum, sözkonusu valileri kötü-
leyerek zevahiri kurtaramaz; nasıl ki işgal ve
katlıamlar, yayılmacılığı koşullayarak başka
ulus ve kişilerin haklanna saygıyı yadsıyan an-
layışın ürünüyse, aynı şekilde olabildığine çok
haraç ve talan da buna göre kurulmuş ve kut-
sanmış (8) ekonominin kaçınılmaz sonuçlan-
dır. Dolayısıyla böyle bir sosyo ekonomik
yapının kendi Kuteybe'lerini, İcendi Cerah'-
lannı üretmesi kaçınılmazdır; halkın cuk otu-
ran deyimiyle, "böyle başa böyle tarak"!
Nihayet Cerah görevinden alınır; jerine Ab-
durrahman b. Nuaym atanır. Hatta Ömer so-
runlann kilitlenmesi ve Türk yurtlannda kal-
manın astan yüzünden pahalı hale gelmesi ne-
deniyle bir ara, "Seyhun-Ceyhun bölgesinden
cekümevi bile düşünür; ancak Buhara ve Semer-
kant'taki Arap kolonileri çekilmeye karşı çık-
tıklarından bu iş gerçekleşmez" (9).
Müslüman görünenlerden haraç alınmama-
sı nedeniyle genel olarak devletin gelirlerinde
düşme olur. Ancak Ömer, bu durumu yerel
Arap egemenlennın çıkarlan aleyhıne, onlann
yeni toprak alımına yasak getirerek aşmaya ve
bu topraklann devletin ortak mülkiyeti sayıl-
ması dolayısıyla, onlan çalıştıranlann kira be-
deli vererek devlete gelir aktarmasını hükme
bağlar. Yani Müslüman da olsalar köylülerin
haraç ödemeye devam etmesi politikasını bir
diğer yolla sürdürür. Bu nedenle Ömer'in.
"Befi misyonerim, vergi tahsildarı değilim" sözü
boşlukta kalır. (10)
"Ömer'in Seyhun-Ceyhun egemenlerini İs-
lam dinine çağırışı, bölgenin Arab'a karşı düş-
manca tutumunu değişdrmez. Soğd ülkesi. hala
Semerkant ve Keş kentlerindeki güçlü askeri
gamizonlaria elde tutulan düşman arazisidir."
(11)
Bu dönemde yeni işgal edilen alan olmaz.
dolayısıyla Araplar arasında paylaştınlacak
yeni ganimetler de olmaz. Buna karşılık ciddi-
ye alınacak düzeyde bir Müslümanlaşma da
olmaz ve Türklerin Müslüman işgaline karşı
mücadele ve arayışlan devam eder. Bununla
birlikte 11. Ömer'in, İslam toplumunu ayakta
tutan iç dengelere yönelik bu görece müdaha-
leleri. kısa zamanda kendi karşıtmı üretmekten
geri durmaz; halife Ömer. İslam iktidannda
sıkça uygulanagelen bir yöntemle. zehirletile-
rek öldürülür.
II) İslam Ansiklobedisi, Türklermd.,s.184 (2)
Z. Kitapçı. Türkistanda Islamiyet ve Türkler, s.
178 13) Zehebi'den akt., Z. Kitapçı. Türkistanda
İslumiyet ve Türkler. s.177 (4) Z. Kitapçı, Türkis-
tanda İslamiyet ve Türkler. s.185 15) Suyuti'den
akt.. Z. Kitapçı. age.. s.186 (6) Taberi'den akı..
2. Kitapçı. age.. s.186 17\ Bkz., Z. Kitapçı. age..
s.192 18) Bkz. E. Aydm. Islamiyet Gerçeği. c.4.2.
Bölüm (9) D. Avaoğlu. Türklerin Tarihi.cJ. s.
1149 (10) D. Avaoğlu, Türklerin Tarihi.cJ. s.
1150 (11) D. Avcıoğlu. Türklerin Tarihi.cJ. s.
1150
Yarın: Türklerin Işgall
kırma atılımı
ÇALIŞANLARIN SORULAKl/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL
Bağ-Kura üye oldum
Ben 1956 yılında yüzbaşı riitbesi ile 15 yıi 15 gün
hizmetim varken görevimden kendi isteğimle ayrıldım.
Bağ-Kur Yasası çıktığında. kendi aduna ve hesabıma
çalışmaktaydım. Bu nedenle Bağ-Kur'a üye oldum ve ge-
riye 10 yıl da çalıştığımı belgeledim.
*1922doğumluyTim. 1983 yüında Bağ-Kur'dan emekli
oldum. Emekli olduğum 1983 yılında en yüksek basamak
12 idi.Emekli Sandığı'nda geçen 15 yıl 15 günlük hizme-
timle. Bağ-Kur'da geçen 10 yıl 6 aylık hizmetim birleş-
tirildi ve ben, 25 yıl 6 ay 15 gün üzerinden emekli oldum.
1993 yılı sonunda, 1 miİyon 286 bin lira maaş alıyordum.
Eğer, ben 60 yaşmı doldurduğum 1982 yılında Emekli
SandığYndan emekli oisaydım, 5. dereceden emekli ay iığı
alacaktun. Emekli Sandığı'nın bana bağlayacağı aylık
ise, Bağ-Kur'un bağladığından çok fazla olacaktı.
Bağ-Kur'dan aylığımı kestirip, Emekli Sandığı'ndan
emekli olabilir miyim? Emekli Sandığı'ndan emekli olma
şaıtsım olsaydı, alacağım aylık ne olacaktı?
S.B.
YANTT: Çeşitli sosyal güvenlik kurumlanna bağlı olarak ge-
çen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle ilgjlilerin sosyal
güvenliklerinin sağlanması kural ve koşullannı düzenleyen,
2829 sayılı Yasa'nın emekli aylığını bağlayacak kurumu belir-
leyen 8. maddesine göre:
"Birleştirilmiş hizmet süreleri toplamı üzerinden ilgililere; son
yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde fiili hizmet süresi fazla olan ku-
rumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde sonuncusunun tabi
olduğu kurumca kendi mevzuatına göre aylık bağlanır ve ödenir."
Yasanın uygulaması ile ılgıli, 9.12.1983 günlü Resmı Gazete'-
de yayımlanan yönetmeliğın 7. maddesi uyannca, aylığı bağla-
yacak kurum şöyle saptanmaktadır:
"Ayuğı bağlayıp ödeyecck kunımun rayininde, sigor-
taldann emeklilik tarihinden geriye doğnı prim veya ke-
senek ödenerek geçen SOD yedi yıllık fiili hizmet (360x7 = 2520
gün) süresi esas ahnır."
Emekli aylığı bağlanmadan önce geçen yedi yıllık fiili hizmet
süresi olan 2.520 günün. 1.261 günü T.C. Emekli Sandığı'na
bağlı olarak geçse idi, emekli aylığınız Emekli Sandığı'nca bağ-
lanacaktı.Ancak, bu 7 yıllık sürenin yansından fazlası olan 1.261
gün Bağ-Kur'da geçtiği için, emekli aylığınız da Bağ-Kur mev-
zuatına göre bağlanmıştır.
Emekli Sandığı size, 60 yaşını doldurmuş bir iştirakçi olarak.
15 yıl 15 günlük hizmet üzerinden ve 5. derece 1. kademeden
aylık bağlasaydı, bu aylık, 1 Ocak-31 Mart 1994 arası ilk 3 aylık
dönem için 3 milyon 400 bin lıra dolayında olacaktı.
POIİTİKA VE ÖTESI
MEHMED KEMAL
Kadeiılep Refah İçin...
Muzaffer Doğan kitabının adını "Sakın Laiklere Refah
Partisı'nden Belediye Başkanı Olduğumu Söylemeyin"
koymuş... Kendıni de şöyle anlatıyor:
"Kurugöl'de doğmuş. Ilkokulu orada bitirmiş, ailece
Nevşehir'e göç etmiş. Liseyi Nevşehir'de okumuş. Fel-
sefe öğretmenleri sıkı bir' Akşamcı 'dır. Akşam gazetesi-
ni su gibi okuyup bitirirdl Muzaffer. Çetln Attan'/n 'Şey-
tan'ın Gör Dediği' sütununu adeta ezberlerdi. Günün
birinde Türkeş'/n Nevşehir'e gelmesi, felsefe öğretme-
ninin bütün çabalarını yok edivermişti. Kanı kaynayan
liseli gençlerin neredeyse tamamı Türkeş'in meydan
konuşmasından sonra ülkücü oluvermişlerdi."
Daha sonra Necip Fazri'ı tanıyor.
Büyükdoğu'cu ve Necip Fazıl'cı oluyor.
llkin Kurugöl Belediye Başkanı olması da bir rastlantı-
dır. Deneylerini orada ediniyor. Ardından Bahçelievler
Belediye Başkanlığı... Kurallara öylesine bağlı ki "Istan-
bul'un Humeynisi" diyorlar. Bu seçimde de adaydır.
Necip Fazıl'ın cenazesinde öne atıldığı için polislerle
karşılaşıyor. Cop yiyor, dayak yiyor, gözaltına alınıyor,
karakollara düşüyor, Selimiye'ye götürülüyor. Siyasal
şubelerde dolaştırılıyor. Necip Fazıl öldüğünde sırtında
iki yıllık hapislik vardır.
Siyasete girmiştir artık, ateşinde pişiyor.
Seçim gezilerinin birinde, bir gece, meyhanelerden
birine giriyorlar. içerı duman dolu, dumandan göz gözü
görmüyor. Teypte de yanık bir hava çalıyor. Akşamcılar
her günkü gibi demleniyorlar.
Birdenbire içeri girenler, pek buraların insanlarına
benzemiyorlar. Daha değişik kişiler, daha yabancı, da-
ha yadırganan... Dumanın arasında birbirlerini süzüyor-
lar. Muzaffer Doğan'ın sesi meyhaneyi çınlatıyor. Srvil
polis mi bunlar diye şaşanlar var.
"Ben Refah Partisi Bahçelievler Belediye Başkan
adayı Muzaffer Doğan. Arkadaşlanmızla sizleri görme-
yegeldik."
Görenler, "Timur't/n filerini görseler bu kadar şaşır-
mazlardı" diyorlar.
"Refah Partisi mi?"
"Evef
"Sizin meyhanede ne işiniz var?"
"Dinleyınbizi.."
İnsanlann sevecen bakışları, özverileri, sıcaklıkları ile
hemen birleşiyorlar. Sıcaklıkları kaynaştırıyor. Nedeol-
sa Müslüman insanlar. ayıp olmasın diye şişeleri ma-
saların altına, köşelere, iskemlelerin arkasına koyuyor-
lar. Gizli bir şeyi saklar gibidirler.
"Arkadaşlar rahat olun!.."
Muzaffer politikacıdır, konuşmanın verdiği rahatlık
içindedir, şöyle konuşuyor:
"Biz içkiye karşıyız. Içkiye, bütün kötülüklerin anası
olduğu için karşıyız. Ama biz, size karşı değiliz. Biz sizi
seviyoruz. Aramızda insan olarak hiçbir fark yok. Siz iç-
ki içerek günah işliyorsunuz. Içki içmeyenlerin hepsi
günahsız mı? Kimbilir ne günahlarımız var? Biz kimse-
nin günahlarının dedektifiya da yargıcı değiliz. Sizisevi-
yoruz, biz sizin oylarınızı almaya geldik."
Şimdi her şey anlaşılıyor.
Meyhaneye bir hareket geliyor. Kendi aralarında mı-
rıldanıyorlar. Konuşuyorlar, ama ne konuştukları anla-
şılmıyor. Arkadan bir iki kişi şöyle sesleniyor:
"Biz de sizi seviyoruz, biz de Müslümanız."
Bir ses daha; kadehini kaldınyor;
"Öyleyse, bu sefer Refah için..."
Bir ses daha:
"Bu sefer Refah..."
"Bir daha Refah için!.."
"Refah için bir daha!.."
Kadehler tokuşturuldu, Refah boş durmuyor, oy için
meyhanelere kadar uzanıyor. Bir de kızıyorlar. kızacak
ne var... Oy kavgası değil mi?
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3
1/ Hamamlarda dışanya ^
çıkarken kullanılmak
üzere verilen havlu. 2/ 2
Kazı yeri... Bir renk. 3/ ,
Büyükbaş hayvanlara ve-
rilen ortak ad... Esmer. 4/ 4
Çobanpüskülü bitkisıne ,-
verilen bir başka ad. 5/
Zarar verme. zarara sok- 6
ma... Bir çalgı. 6/ Kalsi- 7
yumun simgesi... Av-
rupa'da büyük bir yan- 8
mada. 7/ Birlıkten
yoksun ve anlaşamayan
gemi mürettebatına \enlen ad. 8/
Düşünce... Fenıke mıtolojisınde
en büyük tann. 9/ Dolayh olarak
anlatma.. Boksta \urulan bir
yumruk çeşidı.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ Osmanlılar döneminde Tuna
Nehn'nde kullanılan çektin türün-
den yük gemısı. 2/ Karakter... Zu-
lüm ve haksızlık eden. 3/ Mayda-
nozgıllerden. özel kokulu bir otsu
bitkı... Süreyya Duru'nun bir fılmi.
4/ İki tarla arasındaki sınır... Bir şeyden kalan kötü iz. 5/ Ço-
cuklarda kann şişmesıyle belıren bir hastahk. 6/ Mercanada...
Orta Anadolu'da bir göl. 7/ Avustralya'da yaşayan keseli hay-
van 8/ Elektrik akımı devrelerinde birleştirme yapmak ya da
akımı kollara ayırmak için kullanılan kutu... Kokmuş hayvan
ölüsü. 9/ Üzüm şırasmın tortulannı çökertmek için kullanılan
kille kanşık kireçli toprak... İsvıçre've özgü. ağaç kütüklerinden
yapılandağevi.
İLAN
T.C.
ANTALYA ASLİYE1. HUKUK
MAHKEMESİ
Sayı-1994 166
Davacı Mustata Alı Çıftçıoğlu vs. vekili Av. Ata Bulut tarafın-
dan davalı Abdullah Tufan vs. aleyhine açüan tapu ıptaü ve tesciJ
davasmın venlen tensıp karan gereğince:
Mahkememızın 1971 594 esas, 1978,68 sayılı karan Yargıtay 8.
Hukuk Dairesf nce bozularak gelmiş olmakla, 1994,166 esasa kaydı
yapılarak davalılar Ahmet Aksoy. Emıne Aksoy, Mazlum Aksoy,
Şadiye Korkmaz, Yaşar Aksoy, Emine (Mümine) Doğan, Fatma
Yavuz'a (Yunus) tebügat yapılamadığından adreslerinin de tespiü
mümkün olmadığından duruşma günü olan 6.4 1994 tanhınde saat:
10.20'de mahkememizde haar bulunmalan veya kendileriru bir ve-
kılle temsıl ettırmeleri. haar bulunmadıklan ve kendılenni bir vekille
temsıl ettırmedıklen takdirde, duruşma günü kendıkrine tebüğ edil-
miş sayılarak yargılamaya yokluklannda devam olunacağı ve sonuc-
landınlacağı ılanen tebüğ olunur 3.3.1994
Basın-46591
ÇALIŞANLAREV S0RULARI
S0RUNLARI
Yılmaz Şipal
40 000 (KDV içinde)
Çağdas Yayınltm Türkocağı Cad 39-41 Cağaloğlu-İsıanbul
ödemeli gönderilmez