14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURtYET 2 15MART1994SALI Çocuğuönyargısızyetiştirmek eünizde ELITE Servlce RICHARDA.MARINÎ Barbara Lewis, henüz genç bir kızken bir gün yeğenlerini çocuk parkına götürmüştü. Parkta değişik etnik gruplara ait çocuklar birlikte oynuyorlar, anneler ise kendi grup- lanndaki kişilerle sohbet ediyorlar- dı. Bir süre sonra, anneler oyun alanına girdiler ve çocuklannı kendi ırklanndan çocuklarla birlikte oy- namaya adeta mecbur ettiler. Bu olay, bugün Susquehanna Üniversitesi'nde gelişim psikoloğu olan Lewis"in ırksal önyargılann na- sd etkili olduğuna ilk şahit oluşuy- du. Irkçıbk birçok ülkede hala bir so- run oluşturuyor ve alevlenmesi için genellikle ufak kıvılcımlar yetiyor. Irklann yasalar karşısında eşit ol- masına rağmen ırklara özgü olduğu kabul edilen stereotipler hala kabul görüyor. Amerika'da 1992 yıhnda tam 1730 anti-semitik olayın gerçekleş- mış olması olayın boyutlanru az da olsa açıklarken sadece 1991 yıhnda 4558 nefret cinayetinin işlenmiş ol- duğu da rapor ediliyor. Daha gizli ve daha kapalı yapılan sınıflandırmalar ise tek kelimeyle yı- kıa olabiliyor. Bir öğretmenin, sadece yabancı olduğu ve yaşadığı ülkenin dilini de- ğişik bir aksanla konuştuğu için bir çocuğu "yavaş" veya "geri" olarak damgaladığını düşünün. Uzmanla- ra göre bir süre sonra bu çocuklar bu sınıflandırmaya göre davranıyor ve olaya kendileri de inanarak "geri- kşjyorlar". Irkçılık bütün çocuklara zarar verir Irkçılık sadece kurbanlara zarar vermez. Irkçı görüşleri benimseyen bir kişi kendi değeri hakkında da yanlış kanılar geliştirir. Boston'daki Massachusetts Ge- neral Hospital'da çocuk psikolojisi şefı olan Dr. Michael JeUinek'e göre "Irkçılar kendilerini kendi başanla- rma göre değjU başkalan üzerindeki güçlerine göre değerlendirirler. Onemli olan ne y aptıklan değil, han- gi gruba ait olduklandır. Bir öğretmenin, sadece yabancı olduğu ve yaşadığı ülkenin dilini değişik bir aksanla konuştuğu için bir çocuğu "yavaş" veya "geri" olarak damgaladığını düşünün. Uzmanlara göre bir süre sonra bu çocuklar olaya kendileri de inanarak "gerileşiyorlar". Çocuk, yetiskinliğe doğru gittJkçe, değişik ırk ve dinden kişikrie birlikte olmasırun önemi artar. Aynca ABD'- de söz konusu olduğu gibi, bugün azınlıkta olanlann, yann çoğunluğa yükselebilecekleri, geleceğin iş, eko- nomi dünyası ve hatta hükümet lider- lerinin değişik etnik gruplara ait kişi- lerden çıkabileceği umıtulmamalı- dır." Irkçılığın kökleri Uzmanlara göre çocuklar 3 yaşın- dan başlayarak derinin rengi, cinsi- yet ve diğer fıziksel özelliklerdeki değişiklikleri farketmeye başlarlar. Bu durum, kişinin kendisini bir gru- bun üyesi olarak görme eğiliminin doğal sürecinin başlangıcıdır. JeUinek'e göre; genç bir çocuk, gruba ait olma işgüdüsünü bir fut- bol (basketbol vs.) takımının taraf- tan olarak tatmin edebilir. Öyle ki diğer takımlan tutanlar nefret edi- len düşmanlara dönüşürler. Iowa'- da, ilkokul çocuklan arasmda yapı- lan bir araşürma. çocuklann sınıf- landırmalan ne kadar çabuk benim- sediklerine iyi bir örnekur. Bir öğretmen, bir gün sınıfını, "mavi gözlü çalışkanlar" ve "kahve- rengi gözlü tembeUer" diye ikiyi ayı- nr. Mavi gözlüler ön sıralarda otur- tulur ve istedikleri zaman su içme hakkını elde ederler. Öğretmen sını- fa, mavi gözlülerin daha akıllı ol- duklannı söyler. Bu arada kahve- rengi gözlü çocuklann diğerleri ile oynamalan yasaklanır. Ertesi gün roller değiştirilir. Sonuçta, kendi iç- sel yetenekleri ne olursa olsun. "iyi- ler" grubuna koyulan çocuklann daha başanlı olduklan ve kendileri- ni daha iyi hissettikleri görülmüştür. Daha da ilginci, gruplara aynlinca "iyiler", "kötülere" gerçekten kötü davranmaya başlamış ve hatta sınıf- ta kavgalar çıkmışür. Hangi ırka ya da etnik gruba ait olursanız olun, sizin de cocuğunuz bir gün, bütün çocuklann birbirleri- ne benzemediklerini. aynı dili ko- nuşmadıklannı ve aynı şekilde dua etmediklerini farkedecektir. Çocuğunuzun, büyüdüğü zaman diğer bütün insanlara aynı saygılı davranışı sürdürmesini sağlamak elinizdedir. İsterseniz önyargısız bir çocuğu nasıl yetiştırebileceğinizı şöyle bir görelım: • Kendi inançlarınız »e önyargıları- nızı gözden geçirin. Onları yok var- saymak yerine yenmeyi öğrenin, aksi halde ne kadar "ben açık fikirliyim" deseniz de, cocuğunuz davranışlaruu- ztn arkasındaki önyargıları sezecek- tir. - İyi örnek olun. Din ve ırklar hakkında değişik ve karmaşık fıkir- ler duyan cocuğunuz en güvendiği kaynağa, yani size başvuracaktır. Bu yüzden, önyargılı yorumlar yap- mamak önemlidir. Bir aile ya da dost toplantısında bir yakınınız size ters gelen saldırgan bir yorumda bu- lunursa bunu tartışmaktan çekin- meyin. - "Olumlu" sınıflandırma bile yap- mayın. Zenciler iyi koşar, Museviler iyi işadamıdır gibi tanımlamalar in- sanlan etnik gruplanna ya da ırkla- nna göre sınıflandırmak iyi bir şey- miş gibi bir etki bırakır. - Çocuğunuzun empati geliştir- mesine, yani olaylan bir başkasının gözünden de görebilmesine >ardım- cı olun. Bir kitap okurken >a da TV izlerken, değişik karakterlerin görüş açılannı anlamasına çalışın. Bir ar- kadaşıyla kavga ettiği zaman, ken- dini bir de onun yerine koyabilmesi için cesaretlendirin. - Çocuklarınızın kitaplarını ve oyuiKaklarını gözden geçirin ve bun- ların toplumun hemen her kesimini yansıtıp yansıtnıadığına bakın. Ona, Türk denizdliği doğru rotada ADANA(AA)-Türk denizciliğinin. devlet, üniversite ve özel sektörde hizmet verenler arasmda sürekli işbirliği sağlanması halinde en geç 10 yıl içinde çağdaş ülkeler düzeyini yakalayabileceği ve dünyada bu alanda rekabet eden 5 ülke arasında yer alabileceği belırtildi. Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz İşletmeciîiği ve Yönetimi Yüksek Okulu Müdürü Prof. Dr. ömer BaybarsTek, Mersin Deniz . Tıcaret Odasf nın yayın organında yer alan açıklamasında, Türk denizcilik sektörünün, bilim adamı eksikliğinin yaratüğı boşluğu dolduran ve 'kendini yetiştirmiş' denizciler tarafından yönlendirildiğini bildirdi. Tüm olumsuzluklara rağmen, sektörtin içinde bulunduğu durumu takdiretmek gerektiğjnı ifade eden Prof. Dr. Tek. şunlan kavdetti: "Öncelikle denizcilik okullannm savısını arrtırmak. donantmlarını sağlamak ve belirli sayıda genci yurtdışına göndererek uzraanlaşmalannı sağlamak gereklidir." Bir program çerçevesinde, hedefler belirlenerek hareket edilmesi gerektiğini de kaydeden Prof. Dr. Tek. "Bu, hükümetlerin üniversitelerle sıkı ve sürekli bir işbirliğine gitmesini zorunlu kdar. Devlet v önetimi anlaytşındaki bu eksikük giderilmeli ve bu yönde yeni bir yapılanmaya gidilmelidir" dıye konuşlu. "Bazı şartlann yerine getirilmesi halinde en geç 7 ile 10yıl içinde çağdaş ülkeler düzeyine ulaşabilir ve dünyada bu alanda rekabet eden 3-5 ülkeden biri olabiliriz" diyen Prof. Dr. Tek, bunun sağlanabilmesi için yapılması gerekenleri şö\ le özetledi: "Filonuzu gençleştirirsîmz, nionuzu daha eğitimli kaptanlarla doldunırsunuz, gerekirse kaptan ihracatı için iyi kaptanlar yetiştirirsiniz. Ayrıca denizcilikle ilgili eğitim kurumlan ve kadrolannızı geliştirirsini/, yatırım planlannı, gemi ve tersane planlannı ona göre yaparsınız." A.Ü.Hahcılık Merkezi 5 bin dokumaustası yetiştirdi ERZURUM (AA) - Atatürk Üniversitesi Halıcılık Merkezi'nde bugüne kadar 5 bin dokuma ustası yetişüği bildirildi. A.Ü. Hahahk Eğkirn Merkezi Şefı Mirza Kurtoğlu, yaptığı açıklamada, A.Ü. bünyesinde 1962 yıhnda 22 tezgahla kurulan atölyede bugün 232 tezgah bulunduğunu. eğjtilen 5 bin gençle de hahcılık sektörü altyapısına katkı sağlandığını söyledi. Osmanh ve Selçuklular'dan günümüze kadar devam eden Türk-lslam kültürünün renk ve moüflerinin yaşaülmaya çalışıldığmı belirten Kurtoğlu, " Yetiştirdiğimiz kalifiye elemanlardan birçoğu kendi dokuma atölyelerini kurdular. Atölyemizde, halılann yanı su-a, talebi az olmasına karşm dokunan 20 metrekarelik kiümler de şark köşelerini süslüyor. Aynca yöresel kıyafetimiz olan ehramlar da yerli ve j abancı turistler tarafından adeta kapışılıyor" diyekonuştu. Restorasyonda tarihesaygı OKTAY EKtNCt "Giderek yaygınlaşan yağmacdı- ğın sonucunda, kimi çevreİer, Kültür ve Tabiat V'arhklarını Konıma Ku- rullan'nı imar komisy onları gibi gör- meye başladılar. Oysa, birim kurul- lanmızın görevi, adı üzerinde koru- maktır; imar hakkı dağıtmak de- Aynı zamanda Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Yüksek Kuru- lu Başkanı da olan Prof. Emre Kon- gar, son dönemlerde kaüldığı he- men her toplantıda yukandaki vur- gulamayı yapma gereğini duyuyor. Çünkü, koruma kurullanyla ilgili olarak bakanlığa yansıyan hemen her "şjkâyetin" kökeninde. ya bir "imar hakkı ihlali", ya da > ine "imar ve rant adına konımadan verilen ödünler" yatıyor. pcnebilir İci. gerçekten de atfık koruma kurullan, ülkemizdeki kül- tür ve doğa değerlerinin "nasıl koru- nacaklanna" değil. nasıl "ranta açı- lacağına" yönelik başvurulann ka- rara bağlandığı "imar heyetleri" gibi görülüyorlar. Dahası. başanlı olup olmadıklan da, bu kararlannda sağladıklan "yapılaşma olanaklany- la" ölçülebiliyor. E,'skievlerin onanm adına yıkılmalan anlamınagelen ' k 3. grup uygulamalar" nihayet kaldınlıyor... Aslında bu durum, 1980'li yıllar- da başlatılan; ve "vatandaşm mağ- duriyetini giderme" gerekçesiyle sa- \unulan "yağmaya dayalı bir ko- ruma (!) anlaytşının", bir dizi yasal ve kurumsal yapılanmaya dönüş- mesinin sonucunda yaşanmaya baş- landı. "Yağmaya dayalı bir koruma" na- sıl olabilir? Evet; olabiliyor. Ve elbette sonun- da ortaya çıkan uygulamalar da kültür mirasının "tarihsel bir belge" olarak yaşatılması yerine. "tarihsel görünümlü bir apartman" haline ge- tirilmesine yanyor. Yani. salt görünüşte koruma; ya da aslında "korumama"... Konımacılıkta imarcılık... Bu sürenin ilk önemli adımı, hiç kuşkusuz "eski" Anıtiar Yüksek Ku- rulu'nun dağıtılıp, korumayı "yay- gmlaştnTna" ve 'işlemleri hızlandır- ma" adına Bölge Kurullan'nın oluş- turulmasıyla atıldı. Asbnda, "ana ffldr" doğruydu. On binlerce eski eser binası, binlerce ören yeri ve antik kentleri, yüzlerce SİT'i olan; dünyanın en zengin "do- ğa ve uygarlıklar müzesi" olarak övündüğümüz ve hemen her kenti- nin yıne yüzlerce ve binlerce yıllık geçmişi bulunan Türkiye'de, tüm bu değerlerin korunmalanna yönelik uygulamalann "bir tek kurulda alı- nan karariarla" sürebilmesi arük olanaksızdı. Ne var ki, 21.7.1983 tarihinde yü- rürlüğe giren, 2863 sayıh "yeni" Kültür ve Tabiat Varhklannı Koru- ma Yasası'yla, bir yandan ülkenin değişik kentlerinde "Bölge Kunılla- n" oluşturulurken, öbür yandan bu kurullann "koruma görevlerini" spekülatif ve polıtik baskılardan uzak olarak yerine getirebilmeleri için gerekli "hukuksal güvenceler' ih- mal edildi. cü grup yapılar ise arük "tümüyle gözden çıkartüan" eski eserleri içen- >or. Bu gruba alınan yapılar hemen yok ediliyor: sadece "rölöveleri... (yanı, tıpkı çizimleri) ve fotoğraflan birer belge olarak arşıvlere alınıyor; vapıdan "anndmlan" arsaya dikile- cek yeni bına ıçın de olağan imar koşullan geçerli kılınıyor... İlke kararı değişiyor Eski eser niteliğindeki binalann korunmalanv la ilgili genel kurallan, taşıdıklan kültür, sanat \e kente kimliğini veren değerlerinin vaşatıl- ması \erine. "yıküarak imara açıl- ması" sürecine oturtan; o nedenle de korumavı "göstermelik bir cephe süslemeciliğine" dönüştüren anla- vışlar. neyse ki artık terkedıli^or. Koruma Yüksek Kurulu'nun aldığı 22.12.1993 gün ve 349 savılı kararla. süregelen olumsuzluğun en önemli dayanaklanndan olan 14 no.lu ilke karan yeniden düzenlenı\or ve içe- riğı de tümü>le değiştinlıvor. Bu konuda görevlendirilen bir komisyon. eski eser olan \apılann korunmalanna ilişkin yeni kurallan belirlemek üzere. çalışmalannı son aşamaya getırdı. Komisyonun geliştırdiğı ilke ka- Tarih yerine rantı koruyan imar haklan, kültür variıklannın "modem katlarla" yükseltildiği "altı eski, üstü yeni" mimari çözümler yaratmaya başladı...(Fotoğraf:GARBİS ÖZATAY) Buna, özellikle Yüksek Kurul'un gün ve 14 no.lu İlke Karan'na göre, kalmak koşuluyla, istenilen iç dü- kültür varhğı olarak tescil edilen ya-yine 80'li yıllardaki kimi "ilke karar- lanna" da yansıyan, "imarcılığa da- yalı bir koruma" anlayışı eklenince, Bölge Kurullan gerçekten -Emre Kongar'ın vurgulamasıyla- bir tür 'imar komisyonu" gibi çalışır oldu- lar... Yıkmaya dayalı sımflama Korumada "rant bekkntUerinin" belirleyici olmaya başlamasırun en çarpıcı sonuçlanndan biri, eski eser yapılann "koruma gruptannm" sap- tanmasındaki "gözden çıkarma" an- layışı olsa gerek. Halen yürürlükte bulunan, Koru- ma Yüksek Kurulu'nun 4.8.1988 pılar "dört gnıpta" toplaruyor. Birinci grup yapılar; tüm özellik- leriyle korunmalan gereken, "aıut- sal" nitelikte önemli eserleri kapsı- yor. Tarihsel camiler, diğer dinsel yapılar. eski çarşılar. hanlar, ha- mamlar, saraylar, görkemli yalılar. köşkler, konaklar, üstün özellikler taşıyan diğer mimarlık ürünleri gibi. Bu eserler, ancak "olduğu gibi" res- tore edilebiliyorlar. İkinci grup yapılar ise yine önemli kültür varlığı özelüği taşımalanna karşın, özellikle iç mekânlannın -"yıkılabileceği"-, hatta gerekirse "tümüyle" yıkılıp, dış görünüşü aynı zenlemelere göre yeniden inşa edile- bilecek eski eserleri tanımlıyorlar. Bu "yıkma ve değiştirme" olanağı. "üçüncü grup yapdarda" daha da "öz- gür" kılınıyor. Dahası. bu gruba so- kulan eski eserlerin üzerlerine "kat çıkmak", (bu olamayacağı için tü- müyle yıkıp, yerine "cephesi eskiye benzer" bir apartman dikmek) ya da binayı arsa içinde tutup başka bir köşeye "taşıyarak", (yani. yine yı- karak) boşalan alana yeni bir yük- sek bina yapmak... Bütün bunlar. 3. grup uygulamalann artık olağan karşılanan ve "vatandaşm mağduri- yetini giderici" sonuçlan olarak de- ğerlendirilivor. Aynı ilke karanna göre. dördün- Bır yapının koruma grubu, "yıkılabilme koşullanna" göre değil, sahip olduğu ve çevresine kattığı kültür değerlerinin düzeyi açısından belirlenecek. ran önerileri arasında. artık eski eser >apılann 'vıkılmadan" restorc edıl- mesının "temel kural" olarak be- nımsenmesi de yer alnor. Böylece. bir vapının koruma gru- bu. "\ikilabilme koşullarına" göre değil. sahıp olduğu \e çevresine kat- tığı kültür değerlerinin düzevi açı- Mndan belirlenecek. Dolayısıyla. >ine bir kültür varlığının. restoras- \onu sırasında yıkılıp >ıkılma\aca- ğı, salt "fîziksel durumuna" göre be- lirlenecek; onu "eser" \apan özellik- lerinin değerlendınlmesine aöre de- ğil... Yeni sonımluluklar... Kültür Bakanlığı Kültür \e Tabi- ai Varlıklannı Koruma Genel Mü- dürlüğü'nde çalışmalannı tamamla- yan komisvonun bu yaklaşımlan- nın "ilke karan" olarak da benim- senmesi durumunda. öncelikle mi- marlara ve Koruma Kurullan'na da yeni sonımluluklar düşecek. Daha bir "mimarca" ve daha bir "koru- macı" süreç başlamış olacak. Örneğin mimarlanmız bundan böyle. "ait katlan tarihi, üst katlan modern" apartmanlar tasarlamak gibi. dünyadaki diğer meslektaşlan- na açıklamakta zorluk çektikleri bir dayatmadan kurtulurlarken. Koru- ma Kurullan da arük "imar hakkı" için değil, gerçekten korumak için geliştirilen projelerle ilgilenecekler. Benzer şekilde, aslında "sağlam" olan kimi eski eser vapılar. salt daha fazla kullarum alanı elde etme adına "tarihten silinme" tehlikesmden de kurtanlırken; yanı sıra yine ayakta tutulmalan mümkün olan kültür varlıklan, "üzerine yeni katlar ekle- mek" ya da "yerini değiştirmek" gibi gerekçelerle artık yok edilmeyecek- ler... Elbette. "rant çevreleri", bu olum- lu adımlara taş ko> up, son anda bir "operasyona" yeltenmezkrse... içinde değişik ırklardan insanlar olan kitapları alın ya da en sevdiği kitaplardaki yüzleri değişik renkle- re boyayın. - Değişik etnik gruplara ait insan- larla birlikte olun. Medya imajlanvla mücadele etmek Medyadaki imajlar etnik smı- flandırmalan pekiştirir. Araştı- rmalar. çok TV izleyenlerin cinsi- yet ve ırk hakkındaki önyargı- lannın az TV izleyenlerden daha güçlü olduğunu göstermiştir. Yıne de televizyonu çocuğunu- zun dünya hakkında daha sağlıkh bir görüş edinmesi için kullanabi- lirsiniz. Teloizyonun önemi Kansı Dorothy Singer'la birlik- te Yale Üniversitesi Televizyon Araştırma ve Danışma Merkezi'ni yöneten Joreme L. Singer'ın be- lirttiğıne göre. "Aşılacak uzun bir yol olmasına karşın televizyon di- ğer külrürel kaynaklardan daha bü- tünleştiricidir." Ana-babalar televizyonu ço- cuklanyla birlikte izleyerek ve on- larla izledikleri programlan tartı- şarak bu araçtan yararlanabilirler. Bütün çabalannıza rağmen ya cocuğunuz başka kaynaklardan önvargılı fıkirler edinirse, örneğin başka dinden bir arkadaşı için bu farkını hedef alan kötü sözler kullanırsa ne vapmalısınız? Aşın tepki işe yaramayacaktır Jellınek'e göre eğer cocuğunuz çok küçükse ve sadece onun arka- daşlanndan duyduklannı tekrarlı- yorsa en iyisi duymamazlıktan gelmektir. Aşın tepkıniz. onun aynı sözleri yinelemesinden başka bir işe yaramayacaktır. çünkü ço- cuk için olumlu ya da olumsuz si- zin tepkinizi çekmek önemlidir. Daha büvük çocukta ise bu davranışlara ve sözlere izin verme- mek. mesela: "Bu evde bu kelimele- ri kullanma" demek gerekir. Eğer çocuk aynı sözlen kul- lanmaya devam ederse. bunu tartışmanın zamanı gelmiştir. Onun anlayacağı kelimelerle ço- cuğa söylediklerinin ne anlama geldiği anlatılmahdır. Kelimelerin tam etkisini anlayamazlar Çocuklar genellikle sözcüklerin tam etkisini anlamazlar. Eğer keli- menin anlamını bilerek kullanı- yorsa aynı kelimeler kendine söy- İense ne hissedeceği sorulmalıdır. Cocuğunuz büyüdükçe. bir baş- kasının ırkçı bir tutum izlediğini gördüğü ya da du\duğu zaman tepki vermesini cesaretlendirmelı- siniz. Tüm önyargılann ortadan kalktığı bir gün hiç gelmeyebilir. Fakat çocuğunuza başkalanna saygılı olmasını öğretebilirsiniz; dünya üzerinde ve ülkenizde yaşa- yan tüm etnik gruplann birbırine bir parça olsun yaklaşmalanna faydanız dokunabilir. UMCEFten yoksulluk ve çevre için 7öneri DİYARBAKIR(AA)- Birleşmış MiUetler Çocuklara Yardım Fonu.dünvadakı > oksulluk. nüfus artışı v e çev re sorunu ile ilgili"? öneride bulundu. Yardım fonu tarafından hazırlanan raporda, çocuklann sağlık ve mutluluğunavönelik çalışmalann çok az bir malivet karşılığında. dünv adaki tüm ailelerin hizmetine sunulmasının mümkün olduğu belirtilerek ülkeler v e uluslararası topluluklann. dünya çocuklannın büv ük bir bölümünün yaşamında. sağlvğında, beslenmesinde çok önemli gelişmeler sağlayabilecekleri kaydedildi. Dünyadaki yoksulluk. nüfus artışı ve çev re sorununun önemli boyutta olduğuna işaret edilen raporda, şu görüşlereyerverildi: "Tüm bu sorunlar, 7 yolla çözümlenebilir. Bunlar, başlıca çocukluk dönemi hastalıklann kontrol altına alınması, çocuklann bedensel, zihinsel gelişinıini engelleyen hastalıklann azaltılması, 5 yaş altı çocuk ölüm oranlaruım iiçte bir azaltılması, anne ölüm oranlannın yarı yarıya azaltılması, bütün topluluklara temiz su unkanı sağlanması, bütün çocuklara temel eğitim sağlanması ve aile planlaması bilgi ve hizmetlerinin herkese ulaştırümasıdır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle