29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24ŞUBAT1994PERŞEMBE CUMHURIYET 2 S/ KULTUR Şiirdeiçmüzik tam olmalıHüseyin Yurttaş, 'KirliTarih'adlışiirkitabıyla YunusNadi'densonraCevdetKudretÖdülunüdealdı PELİNÖZER İzmirü bir ozan olan Hüseyin Yurttaş 70'lerden günümüze şi- ir uğraşı veriyor. Kendini top- lumsal gerçekçi bir şair olarak tanımlayan Yurttaş, Ege'de çe- şitli dergilerde aktif olarak çah- şıyor ve Adam Sanat, Varlık gibi edebiyat dergileriyle şiir okuruna ulaşıyor. Bu yıl şiirda- lında verilen Cevdet Kudret ödüüerine "Kirli Tarih" adlı şi- ir kıtabıyla değer görülen sa- natçı, bu kitabıyla "1993 Yunus NadjY'ayımianmamış Şiir Kita- bı Ödülü'nü de kazanmışü. Uzun yıllar öğretmenlik yapan sanatçı, şu sıralar Bornova'da kütüphane işletiyor. Hüseyin Yurttaş ile şiiri ve genelde Türk şürinin içinde bulunduğu du- rum üzenne söyleştik: - Siz çağdaş bir halk ozanı ola- rak da tanımlanabUirsûıiz. Şiiri- nizdeki yerel motifler, y aşadığı- nız yörenin renkleriyle de bulu- şuyor. Türk şiirinde iç müziğe ve o iç müzığı lamamlayan ince özel- liklere çok dikkat ediliyor. Tüm bunlann yanında bir şeye çok özeniyor Türk şiir geleneği. -halk şiirinde de, divan şiirinde de bu böyledir- o da anlamda derinlik. Şimdi ben bu iki şeyi birlikte gerçekleştirmek istiyo- rum. Ne denli başanlı olup olamadığımı bile- mem. Ama hedefım budur. Şiirde iç müzik tam olsun, sözcükler doğru düzgün kaleme alınsın. Yani sözcükler alelade sözcükler olmaktan çıkıp imge katına yükselsin- ler. Ama orada da bir şeyi gözden kaçırmamak gerekir. Saçmalıklara kadar varan deformas- yonlara, söz oyunlanna değil, anlam dennliğine ulaşmak lazım. Benim asıl amacım budur. Halk ve Divan Şiiri geleneklerinden yararlanı- yorum. Bende özel, yerel bazı sözcükler var. On- lann kaynağı o dağ köyleri değildir, annemdir. Ben Foça'run yerli köylüsüyüm. Yani beş yüz yıllık bir köy benim köyüm. Annemin kul- İandığı sözcüİclerezamanzaman YaşarKemal- in romanlannda rastlıyorum. Yani Foça'nın Kozbeyli Köyü'yle Yaşar Kemal'in Hemite'si arasında çok farİc var. Demek ki Türkçe'de dil- de alttan alta bir bağ var. Bu, halkın Türkçe bi- lincinin kendiliğinden oluşmasıyla meydana ge- liyor. Işte ben bundan yararlanıyorum. - Yunus Nadi ve Cevdet Kudret ödüUerini aldığınız "Kirli Tarih" adlı kitabınızda acı bir söylem var. Gecen yıl yaşanan acı olaylar, kaçını- lmaz olarak sizin şair kimliğinize de yansımtş. Bu kitaptaki şiirlerinizde hüzün, olanca ağıriığıyla kendini hissettiriyor. unn seruvenı zaten insanhğın o büyük serüvenini anlatmaktır. Şiirin yolu insanhğın o uzun yoluyla denk düşer. Bizim amacımız insanı insana anlatmak. Şimdi tabii öylesine acı ve kötü olaylar yaşıyo- ruz ki... Ülkenin genel gidişine bakıldığında bir yanda genel bir kalkınmışlık,var. Bunlar umut- landınyor bizi tabii. Ama diğer yandan da ba- kıyorsunuz Mustafa Kemal çizgisınden ödünler verilmiş. o lam bağımsız Türkiye"nin yerinde yeller esiyor. Bu. tabii müthiş bir hüzün veriyor. Bir de başta Uğur Mumcu'nun öldürülmesi. son- ra Sıvas oiaylan... Çok önemli kara günler ya- şandı. O bakımdan tabii ki derin yaralar alıyo- ruz. Şu anda sizinle şiir üzerine konuşuyoruz ama Sıvas'ta ölenlerin içinde ben de olabilirdim. Ben de davetliydim. fakat maddi olanaksızlı- klardan dolayı gidemedim. Ben de şu an Metin'- in. Asım ağabeyin yanında olabilirdim. Bu yara- lardan elbette acı bir şiir kaldı geriye. Mısralar. ne kadar iyimser olmaya çalışsa da karam- sarlığını sürdüriiyor. Şimdi son yazdığım '"93 Karası" adlı şiirde de ne kadar karanlığa gömül- düğümüz anlatılıyor. - "Kod Adı: Mansur" adlı kitabımz "1992 Cey- hun Atuf Kansu". "Kirli Tarih" adlı kitabınız da "1993 Yunus Nadi Yayımlanmamış Şiir Kitabı" ve 1993 Cevdet KudretŞiir Ödülleri'ne değer gö- rûldü. Ödüllere nasıl bakıyorsunuz? Tabıı ödül amaç değildir. ödül almak amacıy- la kitap yazılmaz. Daha geniş okuyucu kitlesıne, şiir okuruna ulaşmak, yaygınlaşmak için ödülle- rin belli bir ışJevi var. O bakımdan ben ödüllen önemsiyorum. Ödüller aynı zamanda insanın sorumluluğunu da arttınyor. - Ülkemizde çok şiir yazılıyor, genç şiir sürekli bir devinim içinde. 70'li yülardan itibaren şiir ya- zan biri olarak bu şür coğrafyasında kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Bir toplum neyse sanatçı da onun aynasıdır. Toplumsal gerçeklik her şeyi öylesine belirler ki bu şairin şiirini de etkiler. Şimdi topluma baktığımızda ne var? İş dünyasına bakıyorsu- nuz arabesk, zonta. maganda egemenliği var. Bunlann kültürsüzlüğü, sıradanlığı. düzeysizliği iş dünyasını sonradan onlann da el attığı med- yayı. basın y ayın dünyasını ele geçiriyor. Geçi- yoruz öbür tarafa. Pop müzik dedikleri salgın halini almış. arabeski bile aşan bir boyuıta. Bakıyorsunuz Türkçeyi en kötü kullanan onlar. Bın "kıl oldum abi", öleki "cümbür cemaatin di- line düştün sen" diyor. Türkçeyi de kirletiyorlar. O işadamında olan arabesk kirliliği, burada bir başka boyutuyla ortaya çıkıyor. Hiçbir kültürü olmayan bir takım "ribidı"ler sanatçı diye orta- ya çıkıyor. Bunlann uzantısı şiire de ulaşıyor. - Siz gazel ve dörtlük formlarında şiirler de yazıyorsunuz. Bu formları çağdaş bir söylemle birleştiren ürünler vermeyi sürdürecek misiniz? Evet, tabii. Daha ortaya çıkmamış bir gazel çahşması var. Yeni kıtabımda da bir gazeller bö- lümü olacak. Dörtlüklere de çok önem veriyo- rum. Gelenekten yararlanmak derken şöyle bir şey var: Halk. şiiri formüle etmeyi çok sever. Yani "yazın taşa, kışuı yaşa oturma" der. Kafiyeyle bunu formüle eder. Ben de bu sözlü kültürden geldiğim için akılda kalacak ve nesilden nesile geçe- cek bir söylem aramaya baş- ladım. Şiirde de bunu koru- malıyız. Yani öyle şeyler söyle- meliyiz ki kitaplar ortadan kalksa da kalsın. - Türk şiirinde kunımsallas- mış bir eleştiri yok. Siz ülkemiz- deki şür eleştirisini nasıl eleştiri- yorsunuz? Eleştiri geleneğinin olma- ması Türk şiir, roman ve öykü- sünde büyük eksiklikür. Fethi Naci gazetenizde yayımlanan yıllık değerlendirmede 1993 yılında dişe dokunur yerli ürün olmadığını, bir iki çevirinin de anmaya değmeyeceğini söyledi. Bu ayıptır. işine saygısızlıktır. megolamaninin uç noktasıdır, sorumsuzluktur. Aynca eleştir- menin kendi görevini yapmadı- ğını gösterir. Okusa 1993 te ne kadar güzel romanlar, öyküler yayımlandığıru görecektir. Mehmet H. Dogan 70'U yıl- larda yaalan şiiri sürekli slo- gancı. basit ve toplumcu diye karalamaya çalışıyor. Türkiye'de toplumsal so- rumluiuğu öneçıkaran, anlaşılır, duyarlı. şiirin- de gercek Türk şiir geleneğinden kopmayan şa- irler hep yok sayıldı. Bu bizim değil onlann ayıbı. Bizde sevgi eksikliği var. eleştirmenler şa- irleri pek sevmiyor. Şairleri sevmeyen insan. şiir eleştirisi yapmamalı. - Tarih bilincinin şiire etkisi konusunda ne düşü- nüyorsunuz? Şiirin serüveni zaten insanhğın o büyük serü- venini anlatmaktır. Şiirin yolu insanhğın o uzun yoluyla denk düşer. Tarihsel değişim ve dönü- şümler hem toplumlann. dolayısıyla bireylerin yaşamını öylesine derinden etkiler ki bu, bütün insanhğın dramı, trajedisi ya da komedisi olabi- lecek zincirleri bize verir. Onlardan dersimizi al- mak zorundayız. Şiirin de bundan çok büyük iz- ler taşıması gerektiğine inanıyorum. Bizim amacımız, insanı insana anlatmak. Böyle olun- ca tarihten yararlanmak da kaçınılmaz olacak. - Şu anda yayımlamaya hazır, ya da üzerinde çalıştığınız kitaplar var mı? Beklemekte olan kitaplar var. Şu anda şiir dosyası hazırlamıyorum. Bitirmek üzere ol- duğum bir romanım var. bitmiş bir öykü ki- tabım var. Bir de "Ayna Kırıklan" adında çok tutulacağını sandığım bir anı-anekdot kitabım var. "Ölümün Kapüarı" adını koyduğum ro- manım da bitmek üîSre. Yontu Yanşması sonuçlandı tSTANBUL (A.A) - İstan- bul Büyükşehir Belediyesi ta- rafmdan düzenlenen "LlusaJ Kurtuluş Savaşımızdan Günü- müze LaikUk ve Demokrasi Şehitleri Anıt Parkı Yontu Yanşmasr' sonuçlandı. Yanşmayla ilgili bir basın toplanüsı düzenleyen İstan- bul Büyükşehir Belediye Baş- kanı Nurettin Sözen, amaç- lannın sanatı ve sanatçılan desteklemenin yani sıra. laik- lik ve demokrasi şehiüerinin anılannı yaşatmak olduğunu söyledi. Sözen, laiklik ve demokrasi kavramlannın toplum için büyük bir önemi olduğunu ve bu değerlerin yaşaülmaşı ge- rektiğinivurgulayarak,"Clke- mizde demokratık, özgür, in- san baklanna saygılı bir dü- zen. bu değerlerin korunmasıy- la devam edebilir." dedı. İstanbul'u sanat ürünleriy- le donatmayı amaçladıklannı söyleyen Sözen, parklar ve meydanlarda sergilenecek sa- nat eserlerinin, kentte yaşa- yanlann sanat zevkini yüksel- teceğini ve yaşamlanna yeni bir renk katacagını belirtti. Büyükşehir Belediyesi'nin karşısındaki Saraçhane Parkına "Ulusal Kurtuluş Sa- vaşımızdan Günümüze Laiklik ve Demokrasi Şehitleri Anıt Parkı" adırun vedildiğini. yanşmada secilen heykellerin de bu parka yerleştirileceğini anlatan Sözen, böylece Türki- ye'de ilk kez anıtsal bir park yaratılacağını bildirdi. / Öte yandan. 189sanatçının 243 maketle kaüldığı yan- şmada; Nurettin Sözen. Prof. Dr. Mete Tapan. Hilmi Ya- vuz, Engin Erkin. Prof. Dr. Ali Teoraan Germaner, Prof. Dr. Hüseyin Gezer, Prof. Dr. Hü- samettin Koçan, Prof. Dr. Hande Sühe, Prof. Dr. Haluk Tezonar ve Beral Madra'dan oluşan seçici kurul, 8 çah- şmayı uygulamaya değer bul- du. Maketleri dereceye giren Hakkı Baha Çavuşgil, Meriç Hızal. Handan Börütecene, Sadettin Aygün, Sinan İlhan, Nurettin Günaydın, Fatma Başoğlu ve Bahar Alpnoyan'a, çalışmalannı yapmalan için atölve ve taş çalışma olanagı sağianacağı bildirildi. Galata Festivali'nde konser, îiyatro, sergi, söyleşi veşiir dinletilerigerçekleştirilecek Unutıdanve düşlenen Galata •YannsaatlOJO'da Galatasaray'dan başlayacak olan festivale, Galata Kulesi'nden uçurulacak balonlarla çağn yapılacak. Galata,SİT alanı ilan edilecek. Kültür Senisi- İstanbul Bü- yükşehir Belediyesi, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şu- besi Galata Gönüllü Çalışma Grubu. Çekül Vakfı, Galata Dernegi. Sankt Georg Avus- turya Lisesi, Propatria ve Gala- talılann ortak calışmalanyla bir Galata Festivali düzenleni- yor. Yann başlayıp üç gün sü- recek olan festıvalde. sergiler. konserler. şiir dinletileri, tiyatro gösterileri, söyleşiler yer ahyor. "Festivalimizin amacı, gurur duyduğumuz kûltürel çok yönlü- lüğömüzü vurgulamak, Galata1 - nın tarihindcn gelen hoşgörü ve kardeşliği pekiştirmek ve birlik- te eğlenmek." dıyen festıval ko- mitesinin yayunladığı bildiride "Galata özgüıiüktür"teması vurgulanıyor: "Galata Şeyh Galip'tir. Tasavvuftur. Andre Chenier, Namık Kemal, Orhan Kemal, tbrahim Müteferrika'- dır, hürriyet düşüncesidir. Gala- ta, Sait Faik'tir, hürriyetin ta kendisidir. Galata bankerlerdir, bankalardır, borsadır. Osmanlı İmparatorluğu'nun sermaye ile ilişkisidir. Galata, Fikret Adü'- dir, bohemdir. Abidin Dino'dur, resundir. Bedri Rahmi Eyüboğ- lu'dur. Galata sinemadır. Gala- ta Beyaz Ruslar'dır. Ayrüıktır, sda hasretidir. Galata limandır. Dünya üzerinde kaybolmuş de- nizcÜerin uğrak yeridir. Galata, şimdi köyii bombalanan Sokullu Mehmet Paşa'dır. Galata Voy- voda'dn-, Kont Drakula'dır. Karpatlarda oturan korkudur. Galata Cezayir korsanlandır. Kılıç Ali Paşa'dır. Akdenizdir. Depolardan, hanlardan. ajans- lardan bonmarşelere, Galata ti- caretidir. Galata köpnidür, üs- tünden şairler denizi seyreder. Galata şiirdir. Mısra mtsra oku- nur. Her mtsrasında, dünya baş- ka başkadır. Galata Raimondo d'Aranco'dur, Alexander V'ala- ury'dir, Mongeri'dir, Salvatore cak ve kulenin altındaki kahve- de karagöz gösterisi sunulacak. Saat 18.00'deki iftar molası- ndan sonra Alman Kültür Merkezi'nde Talip Kargı ve Ni- şan Çalgıcıyan'ın konserleri ile Harmanyeli Folk Müzik Dinle- tisiyeralacak. Cumartesi günkü etkinlikler, saat 13.00'teKartÇınarSokağı St. Piyer Hanı'ndaki Andre Chenier şiir matinesiyle başja- yacak. Adnan Tönel, Esen Öz- man ve Lionel Baıtsart'ın katıla- caklan matineden sonra Özkan Eroğlu'vla yapılacak Galata ge- zisini, öalatahlann Galata Ku- lesi alundaki kahvede aktara- cağı anılarizleyecek. Fleri'dir, Carlo Anancich'dir, Fossati'dir, mimaridir, her katı- nda ayrı bir şiir, ayrı bir dünya otunır. Galata Çerkez güzelidir sırım boylu. Galata Fransız ge- çididir, altında sevdalar pusu ku- rar. Galata batakhanelerdir. Sıcak, rutubet kokusunda, cin- selliğe endeksü jefkat satüır. Galata kuledir. Cstünden He- zarfen uçar. Galata bir çift çin- gene palamududur Samatva ko- kulu. Galata unutulmuş mezar taşlandır. Unutubnuş geceler, gündüzler, hayatlardır. Galata Kamondo'dur, parayla, güzel y apüarla, sanatla ilgilenir. Gala- ta Impala'dır. Şevrole'dir, kız gi- bidir. Galata Balkon çıkmasıdır, sokağa sarkar. Galata Franz Liszt'dir. Budapeşte'ye gitmeye hazırlanır. Saçlannın arasında müzik vardır. Galata, özgürlük- tür." Tüm etkinlikleri ücretsiz ola- rak izlenecek olan festival. yann saat I0.30"da Galatasa- ray'dan Belediye Bando'sunun hareketiyle başlayacak. Kule Meydanı'ndaki basın top- lantısı. açıbş konuşmalannın ardından Galata Kulesi'nden balon uçurularak festivale çağn yapılacak ve Galata SİT alanı ilan edilecek. Galata Meydanı Büyük Sadık Paşa Apartmanı'- nda Ayün Güzelbeyoğhı'nun Galata Resimleri Şergisi, Gala- ta Kulesi Sokagı İngiliz Kara- kolu'nda, "Galata Fotoğraflan ve Galata Grubu Çalışmalan' sergileri açılırken gene aynı so- kakta Zen Topluluğu bir kon- ser verıjcek. Aynca kılavuzlar eşliğinue Galata gezisi yapıla- ç gün sürecek olan festivalin amacı, Galata'nın tarihin- den gelen hoşgörü ve kardeşliği pekiştir- mek ve birlikte eğlen- mek.Festivalde tüm etkinlikler ücretsiz olarak yapılacak. Alman Kültür Merkezi'nde Musa Albukrek'in çizgileriyle İstanbul ve Belediye Çoksesli Halk Müziği Topluluğu konse- ri izlenebilir. Saat 20.30'da İsa Çeük, Galata Meydara'nda slayt gösterisi yapacak ve fener alayı ile gün sona erecek. Festivalin son günü, Avus- turya Lisesi'nde, Franz Kang- ler'den Sankt Georg Avusturya Lisesi tarihi ile başlayacak. Gün boyunca kule altındaki kahvede Mutluluk Düşü, Tank ZaferTunaya Kültür Merkezi'- nde Mutlu Torun'un ve İstan- bul Oda Orkestrasf nın konser- leri, Dersaadet Klasik Türk Müziği konseri ve Muammer Ketencoğlu'ndan Rebetiko ve dünyadan halk şarkılan dinle- nebilecek. Aynca gene Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'- nde Dr. Ayşe Nasır'ın sunduğu "tstanbul'da Avnıpa: 19. yüzyıl- da Galata ve Pera" adlı konfe- rans ile "Galata Oyumı" adlı ti- yatro gösterisi izlenecek. Fes- tival, saat 22.00'derd kapanış ' buîacak. ODAKNOKTASI AHMET CEMAL Kentsel Yıkım ve ,, İstanbul Estetiği Doğru tanılara dayanmayan yaklaşımlarla "kentku tarma" çabalarına başlamak, kesinlikle sonuçsuz ka maya yargılı bir girişimdir. Tarih mirasıyla yüklü, kim 1 ğinin çok önemli bir bölümü böyle bir miras tarafınds belirlenmiş bir büyük kentte bundan böyle yapılması •- rekenleri saptarken, yukardaki gerçeğin göz önür bulundurulması, düşünülebilecek tek akılcı yoldur. Bu söylenenler, İstanbul gibi bir kent için elbet özel le geçerlidir. istanbul için bundan sonra neler yapılc leceğini irdelerken, kimi kavramların içeriğinin doğru bilinip bilinmediğinin sorgulanmasmda da büyük yarar vardır. Kentleşme, bu bağlamda karşımıza sorgulan- ması gereken ilk kavram olarak çıkmaktadır. Çünkü 1950'lerden günümüze uzanan süreç içersinde istart- bul'un uğradığı yıkımın en önemli nedenlerinden birini, yanlış kentleşme anlayışı oluşturmuştur Görünüşteki tüm açıklığına karşın, bu yanlış anlayışta günümüzdede direnilmesi, herhalde Istanbul'un "^cöto"yazgısıdır. Türkiye'de kentleşme, öteden beri neyazıkki hep "köy- den kente göç" ya da insanların gelip "kentlere yerl-ş? meleri" olgularıyla sınırlı değerlendirilmiştir. Kenf ar- deki nüfus yoğunlaşması, kentleşmedeki artış açısırr Jan tek başına yeterli sayılmıştır. Bu konuda resmi polltika- da, öteden beri "sayısal" göstergelerleyetinilmiştir. Du- rum, düşüncedünyamızdada bundan pekfarklı değildir. Örneğin edebiyatımızda ve sinemamızda, "köyden ken- te gelen insanın dramı", sıkça işlenen bir konu olagel- miştir. Buna karşılık aynı alanlarda "dışardan geıenlere koşulsuz teslim edilen" ya da "var olan kültüru" nere- deyse bilinçli bir tutumla yok edilen kentlerin yazgılarrr ağırlık tanınan bir konu olmamıştır. Yeni bir devlet an- layışını yerleştirmekte başarılı olan Cumhuriyet'in, iler- leyen yıllar içersinde aynı başarıyı büyük kent yönetim- lerinde neden sergileyemedigi, kentlerin dışında yaşa- yan insanları kentlere çekmek için harcanan çabaların, kentsel yapıları koruma amacından neden esirgendiği gibi noktaların araştırılması, bilimsel yaklaşımın gereği iken, bu yapılmamıştır. Yalnızca insanların kentlere yerleşmelerini "kentlp me" saymak, Batı'nın kentleşme tarihinde ortaça birlikte geride bırakılmış bir tutumdur. Batı'da, o r dansonra, "kenteyerleşme'yı, "kentseldüzeninI ması've dışardan gelip kentlere yerleşenlerin o' rin "düzenine uymalan" gibi evreler izler. Ker kültürü, başka deyişle büyük kentte yaşamanın "Ui, bu", ancak bu evrelerden geçilmişse oluşabilir. Burada sözü edilen "üslup", yalnızca estetik düzeyde anlam ta- şıyan bir kavram olmayıp, doğrudan kent yaşamının ış- lerliğini sağlayıcı bir öğedir; başka deyişle, böyle bir üs- luptan yoksunluk ya da bir zamanlar var olan kentsel üslubun yitirilmesi, çoğunlukla kent mekanizmasının iş- leyişinde aksaklıkların ortaya çıkmasına neden olur. So- kakların pislikten geçilememesi ya da kentin kışın d> mana boğulması, kıyı kentlennde denizın atık deposu dönüştürülmesı, hiç kuşkusuz estetiğe aykırı bir üsk suzluk örneğidir; ancak bundan çok daha önemlisi, dc rudan kentte yaşayanlann sağlıklarının çok ciddi te kelerle karşılaşmasıyla eşanlamlıdır. Işte bu nedenle, Istanbul'da da, bu kenti tarihi boyun- ca var etmiş bir öğenin. bir "İstanbul estetiği'nin son onyıllarda düşüncesiz bir mirasyedi tutumuyla harcan- ması, sonunda kentin bir büyük kenti ayakta tutan işlev- lerini yitirmesine, her türlü denetimin dışında gerçekle- şen "canavarca" bir büyümeye hedef olmasına yol açmıştır. Bir yönüyle içinde biriken çöp dağlarının patla- yıp insanları öldürdüğü, susuzluğun yaz kış demeden kol gezdiği, ana caddelerinin bile haftanın her günü iş- porta cennetine döndüğü, iki santimlik kar yağışının bü- tün işleyişini felçe uğrattığı, öteki yönüyle de yıldan yıla yeni gökdelenlerle donatılan, beş yıldızlı oteller marife- tiyle tarihsel görkemi karartılan, yasadışı yollarla topra- ğından her gün bir parça daha yitiren bir kentin, bir za- manların İstanbul'u bir yana, doğrudan içinde insanca yaşanılabilir bir kentle artık hiçbir ilintisi kalmamış de- mektir. Ve bu kenti, artık geri gelmesi olanaksız bir kim- lik arayışının peşine düşmek yerine, yalnızca ve ya!- nızca "yaşanabilir" kılmak, sanırım bundan sonraki bü- yük kent yönetimlerinin birincil görevi olmalıdır.. DT oyuncuları Almanya'da ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Federico Garcia Lorca'- nın yazdığı ve yas tutan anneyle kızlannı anlatan "Bernarda Âl- ba'nın Evi" adlı oyun. Devlet Ti- yatrolan sanatçılan tarafından Almanya'da sahneleniyor. Kül- tür Bakanı Fikri Sağlar. Devlet Tivatrolan ile Theater an Der Ruhr'un birlikte hazırladığı "Ber- narda Alba'nın Evi"adlı oyunun Mulheim'de yapılan prömiyeri için Almanya'ya gitti. Provalan, 3 aydır Almanya'- da süren oyunu. Roberto Cuilli yönetecek. Cuilli'nin o>una ge- tirdiği > orum ilgi çekici: kadınlar için yazılmış bu oyunda. tek kadın bile yok. Devlet Tiyatrolan ile Alman- ya'nın işbirliği içinde gerçekleş- tirdiği "Bernarda Alba'nın Evi" 23 şubattan itibaren Almanya'- da sahnelenmeye başlandı. Dev- let Tiyatrolan'nın 8 oyuncu ve 4 tekniİc elemanla katıldığı ortak çalışma için 350 bin mark har- candı. Toplumsal baskılar ve ge- lenekler kıskacında kadınlann yaşadıklan zorluklan anlatan oyun. Cuilli'nin yorumuyla er- kekler tarafından oynanacak. "Bernarda Alba'nın Evi"nde Ankara Devlet Tiyatrolan oyunculanndan Ahmet Mümtaz Taylan, Cem Emüler, Serhat Nalbantoğlu. İstanbul Devlet Ti- yatrolan'ndan Mahir Günşiray. Nihat tleri, İster Gökseven. Izmir Devlet Tiyatrosu'ndan Cevdet Ancılar. Trabzon Devlet Tiyat- rosu'ndan Ersin Yenar rol ah- yor. Theater an Der Ruhr. 2 ma- yısta "Bernarda Alba'nın Evi"- adlı oyunu sahnelemek üzere Türkiye'ye gelecek ve Ankara ile Istanbul'da temsiller verecek. 'Ebüzziya davetti sanatçıydıy Kültür Senisi - Türk Seramik Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Güner, 21 şubat tarihinde Cumhuriyet 2'de. üçüncü sayfamızda yayımlanan Necmi Sönmez'in yazısına ilişkin biraçıklamada bulundu. Necmi Sönmez, Destek Reasürans Sanat Galerisi'nde açılan " Ateşle Çeyrek Asır" karma seramik sergisinde, ünlü seramik sanatçısı Alev Ebüzziya'ya yer verilmemesinin büyük bir eksiklik olduğunu beürtmişti. TSD Başkanı Güner'in bu yoruma İlişkin açıklaması şöyle: "Hak edilmiş bir üne sahip olan ve dünyanın dört bir yanında yapıtlan yer alan seramik sanatçımız Sayın Alev Ebuzziya'nın. derneğimiz tarafından düzenlenen bu sergide yer almamasının nedeni aslında sanıldığı gibi "unutulması" ya da '-kasıtlı olarak- hak ettiği değerin verilmemesi' değildir. Bu durum, sanatçının sergi porgramın; bir yıl önceden tamamlamış olmasından kaynaklamaktadır Alev Ebüzziya, böyle bir sergi yapmaya karar verdiğimİ7de ilk akhmıza ge'sn isimlerden ^; ,ri olmuştur. Ve davet mektubu kenıdiane sergidcn ^a^laşık 7 ay önce ulaşmıştır. AncaK-- sanatçı, bize yaalibı rav -.kiamadabulunaraksergiprogr-snıınıbiryıl önce>< ^ugmıdavettenbüyükmenrıunî.ukduymasına rağmc 1 bu nedenle karma sergjye katıljmayacağını bildim ,iştır. \
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle