Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24ŞUBAT1994PERŞEMBE CUMHURIYET 2 S/
KULTUR
Şiirdeiçmüzik tam olmalıHüseyin Yurttaş, 'KirliTarih'adlışiirkitabıyla YunusNadi'densonraCevdetKudretÖdülunüdealdı
PELİNÖZER
İzmirü bir ozan olan Hüseyin
Yurttaş 70'lerden günümüze şi-
ir uğraşı veriyor. Kendini top-
lumsal gerçekçi bir şair olarak
tanımlayan Yurttaş, Ege'de çe-
şitli dergilerde aktif olarak çah-
şıyor ve Adam Sanat, Varlık
gibi edebiyat dergileriyle şiir
okuruna ulaşıyor. Bu yıl şiirda-
lında verilen Cevdet Kudret
ödüüerine "Kirli Tarih" adlı şi-
ir kıtabıyla değer görülen sa-
natçı, bu kitabıyla "1993 Yunus
NadjY'ayımianmamış Şiir Kita-
bı Ödülü'nü de kazanmışü.
Uzun yıllar öğretmenlik yapan
sanatçı, şu sıralar Bornova'da
kütüphane işletiyor. Hüseyin
Yurttaş ile şiiri ve genelde Türk
şürinin içinde bulunduğu du-
rum üzenne söyleştik:
- Siz çağdaş bir halk ozanı ola-
rak da tanımlanabUirsûıiz. Şiiri-
nizdeki yerel motifler, y aşadığı-
nız yörenin renkleriyle de bulu-
şuyor.
Türk şiirinde iç müziğe ve o iç
müzığı lamamlayan ince özel-
liklere çok dikkat ediliyor. Tüm
bunlann yanında bir şeye çok
özeniyor Türk şiir geleneği.
-halk şiirinde de, divan şiirinde
de bu böyledir- o da anlamda derinlik. Şimdi
ben bu iki şeyi birlikte gerçekleştirmek istiyo-
rum. Ne denli başanlı olup olamadığımı bile-
mem. Ama hedefım budur.
Şiirde iç müzik tam olsun, sözcükler doğru
düzgün kaleme alınsın. Yani sözcükler alelade
sözcükler olmaktan çıkıp imge katına yükselsin-
ler. Ama orada da bir şeyi gözden kaçırmamak
gerekir. Saçmalıklara kadar varan deformas-
yonlara, söz oyunlanna değil, anlam dennliğine
ulaşmak lazım. Benim asıl amacım budur.
Halk ve Divan Şiiri geleneklerinden yararlanı-
yorum. Bende özel, yerel bazı sözcükler var. On-
lann kaynağı o dağ köyleri değildir, annemdir.
Ben Foça'run yerli köylüsüyüm. Yani beş yüz
yıllık bir köy benim köyüm. Annemin kul-
İandığı sözcüİclerezamanzaman YaşarKemal-
in romanlannda rastlıyorum. Yani Foça'nın
Kozbeyli Köyü'yle Yaşar Kemal'in Hemite'si
arasında çok farİc var. Demek ki Türkçe'de dil-
de alttan alta bir bağ var. Bu, halkın Türkçe bi-
lincinin kendiliğinden oluşmasıyla meydana ge-
liyor. Işte ben bundan yararlanıyorum.
- Yunus Nadi ve Cevdet Kudret ödüUerini
aldığınız "Kirli Tarih" adlı kitabınızda acı bir
söylem var. Gecen yıl yaşanan acı olaylar, kaçını-
lmaz olarak sizin şair kimliğinize de yansımtş. Bu
kitaptaki şiirlerinizde hüzün, olanca ağıriığıyla
kendini hissettiriyor.
unn seruvenı zaten
insanhğın o büyük
serüvenini anlatmaktır.
Şiirin yolu insanhğın o
uzun yoluyla denk
düşer. Bizim amacımız
insanı insana anlatmak.
Şimdi tabii öylesine acı ve kötü olaylar yaşıyo-
ruz ki... Ülkenin genel gidişine bakıldığında bir
yanda genel bir kalkınmışlık,var. Bunlar umut-
landınyor bizi tabii. Ama diğer yandan da ba-
kıyorsunuz Mustafa Kemal çizgisınden ödünler
verilmiş. o lam bağımsız Türkiye"nin yerinde
yeller esiyor. Bu. tabii müthiş bir hüzün veriyor.
Bir de başta Uğur Mumcu'nun öldürülmesi. son-
ra Sıvas oiaylan... Çok önemli kara günler ya-
şandı. O bakımdan tabii ki derin yaralar alıyo-
ruz. Şu anda sizinle şiir üzerine konuşuyoruz
ama Sıvas'ta ölenlerin içinde ben de olabilirdim.
Ben de davetliydim. fakat maddi olanaksızlı-
klardan dolayı gidemedim. Ben de şu an Metin'-
in. Asım ağabeyin yanında olabilirdim. Bu yara-
lardan elbette acı bir şiir kaldı geriye. Mısralar.
ne kadar iyimser olmaya çalışsa da karam-
sarlığını sürdüriiyor. Şimdi son yazdığım '"93
Karası" adlı şiirde de ne kadar karanlığa gömül-
düğümüz anlatılıyor.
- "Kod Adı: Mansur" adlı kitabımz "1992 Cey-
hun Atuf Kansu". "Kirli Tarih" adlı kitabınız da
"1993 Yunus Nadi Yayımlanmamış Şiir Kitabı"
ve 1993 Cevdet KudretŞiir Ödülleri'ne değer gö-
rûldü. Ödüllere nasıl bakıyorsunuz?
Tabıı ödül amaç değildir. ödül almak amacıy-
la kitap yazılmaz. Daha geniş okuyucu kitlesıne,
şiir okuruna ulaşmak, yaygınlaşmak için ödülle-
rin belli bir ışJevi var. O bakımdan ben ödüllen
önemsiyorum. Ödüller aynı zamanda insanın
sorumluluğunu da arttınyor.
- Ülkemizde çok şiir yazılıyor, genç şiir sürekli
bir devinim içinde. 70'li yülardan itibaren şiir ya-
zan biri olarak bu şür coğrafyasında kendinizi
nasıl konumlandırıyorsunuz?
Bir toplum neyse sanatçı da onun aynasıdır.
Toplumsal gerçeklik her şeyi öylesine belirler ki
bu şairin şiirini de etkiler. Şimdi topluma
baktığımızda ne var? İş dünyasına bakıyorsu-
nuz arabesk, zonta. maganda egemenliği var.
Bunlann kültürsüzlüğü, sıradanlığı. düzeysizliği
iş dünyasını sonradan onlann da el attığı med-
yayı. basın y ayın dünyasını ele geçiriyor. Geçi-
yoruz öbür tarafa. Pop müzik dedikleri salgın
halini almış. arabeski bile aşan bir boyuıta.
Bakıyorsunuz Türkçeyi en kötü kullanan onlar.
Bın "kıl oldum abi", öleki "cümbür cemaatin di-
line düştün sen" diyor. Türkçeyi de kirletiyorlar.
O işadamında olan arabesk kirliliği, burada bir
başka boyutuyla ortaya çıkıyor. Hiçbir kültürü
olmayan bir takım "ribidı"ler sanatçı diye orta-
ya çıkıyor. Bunlann uzantısı şiire de ulaşıyor.
- Siz gazel ve dörtlük formlarında şiirler de
yazıyorsunuz. Bu formları çağdaş bir söylemle
birleştiren ürünler vermeyi sürdürecek misiniz?
Evet, tabii. Daha ortaya çıkmamış bir gazel
çahşması var. Yeni kıtabımda da bir gazeller bö-
lümü olacak. Dörtlüklere de çok önem veriyo-
rum. Gelenekten yararlanmak
derken şöyle bir şey var: Halk.
şiiri formüle etmeyi çok sever.
Yani "yazın taşa, kışuı yaşa
oturma" der. Kafiyeyle bunu
formüle eder. Ben de bu sözlü
kültürden geldiğim için akılda
kalacak ve nesilden nesile geçe-
cek bir söylem aramaya baş-
ladım. Şiirde de bunu koru-
malıyız. Yani öyle şeyler söyle-
meliyiz ki kitaplar ortadan
kalksa da kalsın.
- Türk şiirinde kunımsallas-
mış bir eleştiri yok. Siz ülkemiz-
deki şür eleştirisini nasıl eleştiri-
yorsunuz?
Eleştiri geleneğinin olma-
ması Türk şiir, roman ve öykü-
sünde büyük eksiklikür. Fethi
Naci gazetenizde yayımlanan
yıllık değerlendirmede 1993
yılında dişe dokunur yerli ürün
olmadığını, bir iki çevirinin de
anmaya değmeyeceğini söyledi.
Bu ayıptır. işine saygısızlıktır.
megolamaninin uç noktasıdır,
sorumsuzluktur. Aynca eleştir-
menin kendi görevini yapmadı-
ğını gösterir. Okusa 1993 te ne
kadar güzel romanlar, öyküler
yayımlandığıru görecektir.
Mehmet H. Dogan 70'U yıl-
larda yaalan şiiri sürekli slo-
gancı. basit ve toplumcu diye
karalamaya çalışıyor. Türkiye'de toplumsal so-
rumluiuğu öneçıkaran, anlaşılır, duyarlı. şiirin-
de gercek Türk şiir geleneğinden kopmayan şa-
irler hep yok sayıldı. Bu bizim değil onlann
ayıbı. Bizde sevgi eksikliği var. eleştirmenler şa-
irleri pek sevmiyor. Şairleri sevmeyen insan. şiir
eleştirisi yapmamalı.
- Tarih bilincinin şiire etkisi konusunda ne düşü-
nüyorsunuz?
Şiirin serüveni zaten insanhğın o büyük serü-
venini anlatmaktır. Şiirin yolu insanhğın o uzun
yoluyla denk düşer. Tarihsel değişim ve dönü-
şümler hem toplumlann. dolayısıyla bireylerin
yaşamını öylesine derinden etkiler ki bu, bütün
insanhğın dramı, trajedisi ya da komedisi olabi-
lecek zincirleri bize verir. Onlardan dersimizi al-
mak zorundayız. Şiirin de bundan çok büyük iz-
ler taşıması gerektiğine inanıyorum. Bizim
amacımız, insanı insana anlatmak. Böyle olun-
ca tarihten yararlanmak da kaçınılmaz olacak.
- Şu anda yayımlamaya hazır, ya da üzerinde
çalıştığınız kitaplar var mı?
Beklemekte olan kitaplar var. Şu anda şiir
dosyası hazırlamıyorum. Bitirmek üzere ol-
duğum bir romanım var. bitmiş bir öykü ki-
tabım var. Bir de "Ayna Kırıklan" adında çok
tutulacağını sandığım bir anı-anekdot kitabım
var. "Ölümün Kapüarı" adını koyduğum ro-
manım da bitmek üîSre.
Yontu
Yanşması
sonuçlandı
tSTANBUL (A.A) - İstan-
bul Büyükşehir Belediyesi ta-
rafmdan düzenlenen "LlusaJ
Kurtuluş Savaşımızdan Günü-
müze LaikUk ve Demokrasi
Şehitleri Anıt Parkı Yontu
Yanşmasr' sonuçlandı.
Yanşmayla ilgili bir basın
toplanüsı düzenleyen İstan-
bul Büyükşehir Belediye Baş-
kanı Nurettin Sözen, amaç-
lannın sanatı ve sanatçılan
desteklemenin yani sıra. laik-
lik ve demokrasi şehiüerinin
anılannı yaşatmak olduğunu
söyledi.
Sözen, laiklik ve demokrasi
kavramlannın toplum için
büyük bir önemi olduğunu ve
bu değerlerin yaşaülmaşı ge-
rektiğinivurgulayarak,"Clke-
mizde demokratık, özgür, in-
san baklanna saygılı bir dü-
zen. bu değerlerin korunmasıy-
la devam edebilir." dedı.
İstanbul'u sanat ürünleriy-
le donatmayı amaçladıklannı
söyleyen Sözen, parklar ve
meydanlarda sergilenecek sa-
nat eserlerinin, kentte yaşa-
yanlann sanat zevkini yüksel-
teceğini ve yaşamlanna yeni
bir renk katacagını belirtti.
Büyükşehir Belediyesi'nin
karşısındaki Saraçhane
Parkına "Ulusal Kurtuluş Sa-
vaşımızdan Günümüze Laiklik
ve Demokrasi Şehitleri Anıt
Parkı" adırun vedildiğini.
yanşmada secilen heykellerin
de bu parka yerleştirileceğini
anlatan Sözen, böylece Türki-
ye'de ilk kez anıtsal bir park
yaratılacağını bildirdi. /
Öte yandan. 189sanatçının
243 maketle kaüldığı yan-
şmada; Nurettin Sözen. Prof.
Dr. Mete Tapan. Hilmi Ya-
vuz, Engin Erkin. Prof. Dr. Ali
Teoraan Germaner, Prof. Dr.
Hüseyin Gezer, Prof. Dr. Hü-
samettin Koçan, Prof. Dr.
Hande Sühe, Prof. Dr. Haluk
Tezonar ve Beral Madra'dan
oluşan seçici kurul, 8 çah-
şmayı uygulamaya değer bul-
du.
Maketleri dereceye giren
Hakkı Baha Çavuşgil, Meriç
Hızal. Handan Börütecene,
Sadettin Aygün, Sinan İlhan,
Nurettin Günaydın, Fatma
Başoğlu ve Bahar Alpnoyan'a,
çalışmalannı yapmalan için
atölve ve taş çalışma olanagı
sağianacağı bildirildi.
Galata Festivali'nde konser, îiyatro, sergi, söyleşi veşiir dinletilerigerçekleştirilecek
Unutıdanve düşlenen Galata
•YannsaatlOJO'da
Galatasaray'dan
başlayacak olan
festivale, Galata
Kulesi'nden
uçurulacak balonlarla
çağn yapılacak.
Galata,SİT alanı ilan
edilecek.
Kültür Senisi- İstanbul Bü-
yükşehir Belediyesi, Mimarlar
Odası İstanbul Büyükkent Şu-
besi Galata Gönüllü Çalışma
Grubu. Çekül Vakfı, Galata
Dernegi. Sankt Georg Avus-
turya Lisesi, Propatria ve Gala-
talılann ortak calışmalanyla
bir Galata Festivali düzenleni-
yor. Yann başlayıp üç gün sü-
recek olan festıvalde. sergiler.
konserler. şiir dinletileri, tiyatro
gösterileri, söyleşiler yer ahyor.
"Festivalimizin amacı, gurur
duyduğumuz kûltürel çok yönlü-
lüğömüzü vurgulamak, Galata1
-
nın tarihindcn gelen hoşgörü ve
kardeşliği pekiştirmek ve birlik-
te eğlenmek." dıyen festıval ko-
mitesinin yayunladığı bildiride
"Galata özgüıiüktür"teması
vurgulanıyor: "Galata Şeyh
Galip'tir. Tasavvuftur. Andre
Chenier, Namık Kemal, Orhan
Kemal, tbrahim Müteferrika'-
dır, hürriyet düşüncesidir. Gala-
ta, Sait Faik'tir, hürriyetin ta
kendisidir. Galata bankerlerdir,
bankalardır, borsadır. Osmanlı
İmparatorluğu'nun sermaye ile
ilişkisidir. Galata, Fikret Adü'-
dir, bohemdir. Abidin Dino'dur,
resundir. Bedri Rahmi Eyüboğ-
lu'dur. Galata sinemadır. Gala-
ta Beyaz Ruslar'dır. Ayrüıktır,
sda hasretidir. Galata limandır.
Dünya üzerinde kaybolmuş de-
nizcÜerin uğrak yeridir. Galata,
şimdi köyii bombalanan Sokullu
Mehmet Paşa'dır. Galata Voy-
voda'dn-, Kont Drakula'dır.
Karpatlarda oturan korkudur.
Galata Cezayir korsanlandır.
Kılıç Ali Paşa'dır. Akdenizdir.
Depolardan, hanlardan. ajans-
lardan bonmarşelere, Galata ti-
caretidir. Galata köpnidür, üs-
tünden şairler denizi seyreder.
Galata şiirdir. Mısra mtsra oku-
nur. Her mtsrasında, dünya baş-
ka başkadır. Galata Raimondo
d'Aranco'dur, Alexander V'ala-
ury'dir, Mongeri'dir, Salvatore
cak ve kulenin altındaki kahve-
de karagöz gösterisi sunulacak.
Saat 18.00'deki iftar molası-
ndan sonra Alman Kültür
Merkezi'nde Talip Kargı ve Ni-
şan Çalgıcıyan'ın konserleri ile
Harmanyeli Folk Müzik Dinle-
tisiyeralacak.
Cumartesi günkü etkinlikler,
saat 13.00'teKartÇınarSokağı
St. Piyer Hanı'ndaki Andre
Chenier şiir matinesiyle başja-
yacak. Adnan Tönel, Esen Öz-
man ve Lionel Baıtsart'ın katıla-
caklan matineden sonra Özkan
Eroğlu'vla yapılacak Galata ge-
zisini, öalatahlann Galata Ku-
lesi alundaki kahvede aktara-
cağı anılarizleyecek.
Fleri'dir, Carlo Anancich'dir,
Fossati'dir, mimaridir, her katı-
nda ayrı bir şiir, ayrı bir dünya
otunır. Galata Çerkez güzelidir
sırım boylu. Galata Fransız ge-
çididir, altında sevdalar pusu ku-
rar. Galata batakhanelerdir.
Sıcak, rutubet kokusunda, cin-
selliğe endeksü jefkat satüır.
Galata kuledir. Cstünden He-
zarfen uçar. Galata bir çift çin-
gene palamududur Samatva ko-
kulu. Galata unutulmuş mezar
taşlandır. Unutubnuş geceler,
gündüzler, hayatlardır. Galata
Kamondo'dur, parayla, güzel
y apüarla, sanatla ilgilenir. Gala-
ta Impala'dır. Şevrole'dir, kız gi-
bidir. Galata Balkon çıkmasıdır,
sokağa sarkar. Galata Franz
Liszt'dir. Budapeşte'ye gitmeye
hazırlanır. Saçlannın arasında
müzik vardır. Galata, özgürlük-
tür."
Tüm etkinlikleri ücretsiz ola-
rak izlenecek olan festival.
yann saat I0.30"da Galatasa-
ray'dan Belediye Bando'sunun
hareketiyle başlayacak. Kule
Meydanı'ndaki basın top-
lantısı. açıbş konuşmalannın
ardından Galata Kulesi'nden
balon uçurularak festivale çağn
yapılacak ve Galata SİT alanı
ilan edilecek. Galata Meydanı
Büyük Sadık Paşa Apartmanı'-
nda Ayün Güzelbeyoğhı'nun
Galata Resimleri Şergisi, Gala-
ta Kulesi Sokagı İngiliz Kara-
kolu'nda, "Galata Fotoğraflan
ve Galata Grubu Çalışmalan'
sergileri açılırken gene aynı so-
kakta Zen Topluluğu bir kon-
ser verıjcek. Aynca kılavuzlar
eşliğinue Galata gezisi yapıla-
ç gün sürecek
olan festivalin amacı,
Galata'nın tarihin-
den gelen hoşgörü ve
kardeşliği pekiştir-
mek ve birlikte eğlen-
mek.Festivalde tüm
etkinlikler ücretsiz
olarak yapılacak.
Alman Kültür Merkezi'nde
Musa Albukrek'in çizgileriyle
İstanbul ve Belediye Çoksesli
Halk Müziği Topluluğu konse-
ri izlenebilir. Saat 20.30'da İsa
Çeük, Galata Meydara'nda
slayt gösterisi yapacak ve fener
alayı ile gün sona erecek.
Festivalin son günü, Avus-
turya Lisesi'nde, Franz Kang-
ler'den Sankt Georg Avusturya
Lisesi tarihi ile başlayacak.
Gün boyunca kule altındaki
kahvede Mutluluk Düşü, Tank
ZaferTunaya Kültür Merkezi'-
nde Mutlu Torun'un ve İstan-
bul Oda Orkestrasf nın konser-
leri, Dersaadet Klasik Türk
Müziği konseri ve Muammer
Ketencoğlu'ndan Rebetiko ve
dünyadan halk şarkılan dinle-
nebilecek. Aynca gene Tank
Zafer Tunaya Kültür Merkezi'-
nde Dr. Ayşe Nasır'ın sunduğu
"tstanbul'da Avnıpa: 19. yüzyıl-
da Galata ve Pera" adlı konfe-
rans ile "Galata Oyumı" adlı ti-
yatro gösterisi izlenecek. Fes-
tival, saat 22.00'derd kapanış
' buîacak.
ODAKNOKTASI
AHMET CEMAL
Kentsel Yıkım ve ,,
İstanbul Estetiği
Doğru tanılara dayanmayan yaklaşımlarla "kentku
tarma" çabalarına başlamak, kesinlikle sonuçsuz ka
maya yargılı bir girişimdir. Tarih mirasıyla yüklü, kim
1
ğinin çok önemli bir bölümü böyle bir miras tarafınds
belirlenmiş bir büyük kentte bundan böyle yapılması •-
rekenleri saptarken, yukardaki gerçeğin göz önür
bulundurulması, düşünülebilecek tek akılcı yoldur.
Bu söylenenler, İstanbul gibi bir kent için elbet özel
le geçerlidir. istanbul için bundan sonra neler yapılc
leceğini irdelerken, kimi kavramların içeriğinin doğru
bilinip bilinmediğinin sorgulanmasmda da büyük yarar
vardır. Kentleşme, bu bağlamda karşımıza sorgulan-
ması gereken ilk kavram olarak çıkmaktadır. Çünkü
1950'lerden günümüze uzanan süreç içersinde istart-
bul'un uğradığı yıkımın en önemli nedenlerinden birini,
yanlış kentleşme anlayışı oluşturmuştur Görünüşteki
tüm açıklığına karşın, bu yanlış anlayışta günümüzdede
direnilmesi, herhalde Istanbul'un "^cöto"yazgısıdır.
Türkiye'de kentleşme, öteden beri neyazıkki hep "köy-
den kente göç" ya da insanların gelip "kentlere yerl-ş?
meleri" olgularıyla sınırlı değerlendirilmiştir. Kenf ar-
deki nüfus yoğunlaşması, kentleşmedeki artış açısırr Jan
tek başına yeterli sayılmıştır. Bu konuda resmi polltika-
da, öteden beri "sayısal" göstergelerleyetinilmiştir. Du-
rum, düşüncedünyamızdada bundan pekfarklı değildir.
Örneğin edebiyatımızda ve sinemamızda, "köyden ken-
te gelen insanın dramı", sıkça işlenen bir konu olagel-
miştir. Buna karşılık aynı alanlarda "dışardan geıenlere
koşulsuz teslim edilen" ya da "var olan kültüru" nere-
deyse bilinçli bir tutumla yok edilen kentlerin yazgılarrr
ağırlık tanınan bir konu olmamıştır. Yeni bir devlet an-
layışını yerleştirmekte başarılı olan Cumhuriyet'in, iler-
leyen yıllar içersinde aynı başarıyı büyük kent yönetim-
lerinde neden sergileyemedigi, kentlerin dışında yaşa-
yan insanları kentlere çekmek için harcanan çabaların,
kentsel yapıları koruma amacından neden esirgendiği
gibi noktaların araştırılması, bilimsel yaklaşımın gereği
iken, bu yapılmamıştır.
Yalnızca insanların kentlere yerleşmelerini "kentlp
me" saymak, Batı'nın kentleşme tarihinde ortaça
birlikte geride bırakılmış bir tutumdur. Batı'da, o r
dansonra, "kenteyerleşme'yı, "kentseldüzeninI
ması've dışardan gelip kentlere yerleşenlerin o'
rin "düzenine uymalan" gibi evreler izler. Ker
kültürü, başka deyişle büyük kentte yaşamanın "Ui,
bu", ancak bu evrelerden geçilmişse oluşabilir. Burada
sözü edilen "üslup", yalnızca estetik düzeyde anlam ta-
şıyan bir kavram olmayıp, doğrudan kent yaşamının ış-
lerliğini sağlayıcı bir öğedir; başka deyişle, böyle bir üs-
luptan yoksunluk ya da bir zamanlar var olan kentsel
üslubun yitirilmesi, çoğunlukla kent mekanizmasının iş-
leyişinde aksaklıkların ortaya çıkmasına neden olur. So-
kakların pislikten geçilememesi ya da kentin kışın d>
mana boğulması, kıyı kentlennde denizın atık deposu
dönüştürülmesı, hiç kuşkusuz estetiğe aykırı bir üsk
suzluk örneğidir; ancak bundan çok daha önemlisi, dc
rudan kentte yaşayanlann sağlıklarının çok ciddi te
kelerle karşılaşmasıyla eşanlamlıdır.
Işte bu nedenle, Istanbul'da da, bu kenti tarihi boyun-
ca var etmiş bir öğenin. bir "İstanbul estetiği'nin son
onyıllarda düşüncesiz bir mirasyedi tutumuyla harcan-
ması, sonunda kentin bir büyük kenti ayakta tutan işlev-
lerini yitirmesine, her türlü denetimin dışında gerçekle-
şen "canavarca" bir büyümeye hedef olmasına yol
açmıştır. Bir yönüyle içinde biriken çöp dağlarının patla-
yıp insanları öldürdüğü, susuzluğun yaz kış demeden
kol gezdiği, ana caddelerinin bile haftanın her günü iş-
porta cennetine döndüğü, iki santimlik kar yağışının bü-
tün işleyişini felçe uğrattığı, öteki yönüyle de yıldan yıla
yeni gökdelenlerle donatılan, beş yıldızlı oteller marife-
tiyle tarihsel görkemi karartılan, yasadışı yollarla topra-
ğından her gün bir parça daha yitiren bir kentin, bir za-
manların İstanbul'u bir yana, doğrudan içinde insanca
yaşanılabilir bir kentle artık hiçbir ilintisi kalmamış de-
mektir. Ve bu kenti, artık geri gelmesi olanaksız bir kim-
lik arayışının peşine düşmek yerine, yalnızca ve ya!-
nızca "yaşanabilir" kılmak, sanırım bundan sonraki bü-
yük kent yönetimlerinin birincil görevi olmalıdır..
DT oyuncuları
Almanya'da
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Federico Garcia Lorca'-
nın yazdığı ve yas tutan anneyle
kızlannı anlatan "Bernarda Âl-
ba'nın Evi" adlı oyun. Devlet Ti-
yatrolan sanatçılan tarafından
Almanya'da sahneleniyor. Kül-
tür Bakanı Fikri Sağlar. Devlet
Tivatrolan ile Theater an Der
Ruhr'un birlikte hazırladığı "Ber-
narda Alba'nın Evi"adlı oyunun
Mulheim'de yapılan prömiyeri
için Almanya'ya gitti.
Provalan, 3 aydır Almanya'-
da süren oyunu. Roberto Cuilli
yönetecek. Cuilli'nin o>una ge-
tirdiği > orum ilgi çekici: kadınlar
için yazılmış bu oyunda. tek
kadın bile yok.
Devlet Tiyatrolan ile Alman-
ya'nın işbirliği içinde gerçekleş-
tirdiği "Bernarda Alba'nın Evi"
23 şubattan itibaren Almanya'-
da sahnelenmeye başlandı. Dev-
let Tiyatrolan'nın 8 oyuncu ve 4
tekniİc elemanla katıldığı ortak
çalışma için 350 bin mark har-
candı. Toplumsal baskılar ve ge-
lenekler kıskacında kadınlann
yaşadıklan zorluklan anlatan
oyun. Cuilli'nin yorumuyla er-
kekler tarafından oynanacak.
"Bernarda Alba'nın Evi"nde
Ankara Devlet Tiyatrolan
oyunculanndan Ahmet Mümtaz
Taylan, Cem Emüler, Serhat
Nalbantoğlu. İstanbul Devlet Ti-
yatrolan'ndan Mahir Günşiray.
Nihat tleri, İster Gökseven. Izmir
Devlet Tiyatrosu'ndan Cevdet
Ancılar. Trabzon Devlet Tiyat-
rosu'ndan Ersin Yenar rol ah-
yor.
Theater an Der Ruhr. 2 ma-
yısta "Bernarda Alba'nın Evi"-
adlı oyunu sahnelemek üzere
Türkiye'ye gelecek ve Ankara ile
Istanbul'da temsiller verecek.
'Ebüzziya davetti sanatçıydıy
Kültür Senisi - Türk Seramik Derneği Yönetim Kurulu
Başkanı Yüksel Güner, 21 şubat tarihinde Cumhuriyet
2'de. üçüncü sayfamızda yayımlanan Necmi Sönmez'in
yazısına ilişkin biraçıklamada bulundu. Necmi Sönmez,
Destek Reasürans Sanat Galerisi'nde açılan " Ateşle
Çeyrek Asır" karma seramik sergisinde, ünlü seramik
sanatçısı Alev Ebüzziya'ya yer verilmemesinin büyük bir
eksiklik olduğunu beürtmişti. TSD Başkanı Güner'in bu
yoruma İlişkin açıklaması şöyle: "Hak edilmiş bir üne
sahip olan ve dünyanın dört bir yanında yapıtlan yer alan
seramik sanatçımız Sayın Alev Ebuzziya'nın. derneğimiz
tarafından düzenlenen bu sergide yer almamasının nedeni
aslında sanıldığı gibi "unutulması" ya da '-kasıtlı olarak-
hak ettiği değerin verilmemesi' değildir. Bu durum,
sanatçının sergi porgramın; bir yıl önceden tamamlamış
olmasından kaynaklamaktadır Alev Ebüzziya, böyle bir
sergi yapmaya karar
verdiğimİ7de ilk akhmıza ge'sn
isimlerden ^;
,ri olmuştur. Ve davet mektubu kenıdiane
sergidcn ^a^laşık 7 ay önce ulaşmıştır. AncaK-- sanatçı, bize
yaalibı rav
-.kiamadabulunaraksergiprogr-snıınıbiryıl
önce>< ^ugmıdavettenbüyükmenrıunî.ukduymasına
rağmc 1
bu nedenle karma sergjye katıljmayacağını
bildim ,iştır. \