Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURJYET 2 22ŞUBAT1994SALİ
Anne-babalann çocuklarma, her işte hırslı olmanın önemini anlatmalan gerekiyor
Yapahüeoeğini düşün,çokçahş,akdlıol
ELITE Service
KATHY SEAL
Jim Stigler şaşkındı. Kaliforruya
Üniversitesi temel matematik sınıfı
öğrendleri arasında bulunan Asyalı
öğrenciler bütün testlerde Amerika-
lılardan daha başanlı oluyorlardı.
Bir psikolog olan Stigler. bu öğren-
cilerin başanlı olmalannın nedeni-
nın ısrarlı ve azimli çalışma tarzlan
olduguna inanıyor ve bunu kanıtla-
mak istiyordu. Bu amaçla hanrla-
yıp uyguladığı bir deney çerçevesin-
de iki ayn grup Amerikah ve Japon
öğrenciye aynı, çözümü olmayan
matematik problemini verdi.
KendiJerinden emin Amerikalı
çocuklar hemen probleme saldırdı-
lar. kısa bir süre savaştıktan sonra
da çözmeye çalışmaktan vazgeçti-
ler. Japon öğrenciler ise saatler b o
yunca bıkmadan çalıştılar.
Bir süre sonra kendıni fena hisset-
meye başlayan Stigler deneyi dur-
durdu; eğer Japon çocuklara dur-
malannı söylemezse düşüp bayılın-
caya kadar uğraşacaklannı anla-
mıştı.
Stigler'e göre "Japon çocuklar
eğer çalışmaya devam ederlerse çö-
zümü mutlaka bulaeaklarını varsayı-
yorlardı. Amerikalılar ise ya ba-
şarırsın ya da başaramazsın diye dü-
şünmeye alışmtşlardı."
..Stigler'in "The Learning Gap"
(Öğrenme Açığı) adını verdiği kitabı
işte bu konuyu inceliyor.
Asıl görev, düşünmeyi
öğreîmek
Aslında Japon ve Çinli ilkokul
öğretmenleri asıl göre\lerinin dü-
şünmeyi öğretmek olduguna inanı-
yorlar. Bu doğrultuda da öğrencile-
rine yeterince düşünürlerse sonuca
ulaşacaklannı söylüyorlar.
Stigler'in vardığı sonuca göre As-
yalı öğrencilenn akademik olarak
Amerikalı öğrencılerden daha ba-
şanlı olmalannın asıl nedenı. Doğu-
lulann başanya götüren yolun çok
çalışmaktan geçtiğine inanmalan.
JLsilsikolog Stingler'in yaptığı araştırmalara göre Japon çocuklar
eğer çalışmayı sürdürürlerse çözümü mutlaka bulacaklanna
inanıyorlar. Amerikalılar ise ya başanrsın ya da başaramazsın diye
düşünmeye alışmışlar.
Amerikahlar ise okul başansının
doğuştan gelen bir yeteneğe bağlı ol-
duguna inanıyorlar. Stigler bu ko-
nuda şunlan söylüyor:
"Eğer başanmn yeteneğe bağlı
olduguna inanırsanız, öğrenimin fay-
dalı olduguna inanmıyorsunuz de-
mektir. Eğer çocuklann doğuştan de-
ğişik yetenek ve becerilerle donanmrş
olduklanna inanıyorsanız. bazı yete-
neksizlerin hiçbir zaman öğreneme-
yeceklerini düşünüyorsunuzdur. Ja-
ponlar ise herkesin yeterince zaman
verilmesi halinde her şeyi ögrenebile-
ceğine inanırlar.'
Stigler ve Michigan Üniversitesf-
nden Harold W. Stevenson. bu yan-
hş inançlan yüzünden Amerikahla-
nn potansiyellerinin büyük kısmını
boşa harcadıklanna inanan çok sa-
yıda psikologdan sadece ikisi.
Amerikalılar, yetenek ve becerile-
rin doğuştan var olduguna inandı-
klan için çocuklar bir işten kolayca
vazgecebiliyorlar.
Kültürler ararası başan testleri.
aradaki farkın ne kadar büyük ol-
duğunu gösteriyor. Çin'de Beijing'-
de, Amerika'da Chicago ve Minne-
apolis'te. Japon'ya da Sendai'de ve
Taivvan'da Taipeı'de 75 ilkokulda.
10 yıllık bir dönemde yapılan ma-
tematik testlerinın sonuçlannı ince-
leyen Stigler ve Stevenson "ın bulgu-
Ianna göre en başanlı Amerikan
okullannın skorlan, en başansız
Asya okullannın puanından daha
düşük olarak gerçekleşiyor.
Çok çalışmaya saygı, Asya kül-
türünün temel taşlanndan birini
oluşturuyor. Asya'da çocuklardan
beklentiler hem daha yüksek hem de
daha demokratık. Öğrenmenin.
adım adım gerçekleştiğine ve herke-
sin bi.lgi sahibi olabileceğine inarulı-
yor. Orneğin. bir Japon ilkokulun-
da öğretme ve öğrenme olayı şöyle
gerçekleşiyor: Japon öğretmen sınıfı
eğilerek selamlar ve 'bugün üçgenleri
inceleyeceğiz' der ve onlara bir dık-
dörtgenin alanını bulmayı bildikle-
rini hatırlatır. Daha sonra çocukla-
ra, kimi dik. kimi ikızkenar. kımı de
eşkenar olan büyük kağıt üçgenler
dağıtır ve onlardan.k
bir üçgenin ala-
nını bulmanın en iy yolunu' düşün-
melerini ister.
Çocuklar 15 dakika kadar kendi
aralannda konuşarak, üçgenleri
katlayıp keserek düşünürler. So-
nunda, içlerinden 9'u öğretmene gi-
der ve bulduklan çözümlen göste-
rir. Öğretmen, çocuklara, bu 9 so-
nucun aynı formül içinde nasıl eriti-
leceğini gösterir. Üçgenin alanı, ta-
banının yüksekliği ile çarpılmasının
ikiye bölünmesinden bulunmak-
tadır.
Stigler'e göre bu öğrenme süresi
en zeki öğrencilere konuyu derin-
lemesine anlama fırsatı verirken.
daha yavaş öğrenen çocuklar da
olayın çeşitli açılardan ortaya konu-
luşunu izleyerek fayda sağlıyorlar.
Amenka'da ise çocuklar daha
ilkokul yıllanndan başlayarak yete-
neklerine göre sınıflandınlıyorlar.
Çocuklar, öğretmenin sınıfta kimi
k
akılir kimi 'aptal' bulduğunu çok
ıyi bılıyorlar.
Akılh çocuklann her zaman ba-
şanlı olacaklan varsa> ıJırken. daha
yeteneksizlerin bazı konulan öğren-
mek için gereken zekadan yoksun
olduklan düşünülüyor. Amerika"da
bu inanış o kadar ileri gitmiş ki,
okulda çok çalışanlann aptallar ol-
duguna inanılıyor.
Halbuki çocuklann başanlı ol-
malan için zekalanru övmek yerine
daha çok çalışmaya teşvik etmek ge-
rekiyor. Çünkü zekanın doğuştan
elde edildiğine inanmak, çocuklann
zorlandıklan her şeyi kolayca terk
etmelerine neden oluyor. Bu inanışı
yıkıp, Asya tarzı bir düşünceyi yer-
leştirmek son derece zor bir iş. Bu-
nun yerine. işe anne-babalardan
başlamak gerekiyor. Anne-babala-
nn çocuklanna. her işte hırslı olma-
nın önemli olduğunu anlatmalan
çok yararlı oluyor. Kullanılması
planlanan slogan. az fakat öz söz-
cükle bakın olayı ne kadar iyi özetli-
yor: "Yapabileceğini düşün; çok
çalış; akülı ol."
Neden denemeyesiniz ki?..
Geçen 6 ay içinde 93 bin yeni araç trafığe katıldı
Trafik, Bangkok'u inletiyor
NATIONAL
GEOGRAPHIC
STEVE RA YMER
Son zamanlarda Bangkoklular
yaşamlannın büyük bir bolümünü
trafiğin ağına düşmüş otolannda
geçiriyor. Bu aralar kentte en çok
satılan eşya. taşınabilir tuvaletler.
Kadınlara uyarlanan parçalan ile
birlikte satılan tuvaletler giderek
taksi ve özel araçlann vazgeçilmez
bir özelliği durumuna geliyor.
Bangkoklular, trafık sorununun
beş yıl önce cıddi boyutlara
ulaştığını, ancak hiç kimsenin ko-
nuya yeterince eğilmediğini belirti-
yor.
Bangkok "klong"lan ya da ka-
nallannın üstlerine, on yıl öncesine
kıyasla sayılan dört katına ulaşan.
3 milyonu aşkın araba ve bir bu ka-
dar da motosikleti alabilecek alan-
lar yapıldı.
Henüz tamamlanan bir Birleşmış
Mılletler konferansında. sekiz mıl-
yonluk kentin büyük bir bölümü-
nün uzun süredır bildiğı bir gerçek
su yüzüne çıkmış oldu: Yirmi yıl
içindeki korkunç ekonomik büyü-
me Bangkok'u arapsaçına çevırdi.
Anık her bir kırmızı ışıkta 12 daki-
ka beklemek ve saatte 8 km. hızla
ilerlemek doğal sayılıyor.
Araçlann egzozundan yayılan
kurşun. havayı ö>lesine sarmış ki
doğan bebeklerin kanındaki kur-
şun miktan desilitre başına 20 mik-
rogramı aşıyor. Sinır ve beyin göze-
lerine zarar veren bu oran. ABD ve
ötekiBatıülkeleritarafından'ioplu-
mu tehdit eden ciddi bir sağlık soru-
nu" olarak nitelendınliyor. Kur-
şun. uluslararası ölçütlere göre za-
rarsız kabul edilen miktarlann üst
sınırlannı aşan 18 maddeden yalnı-
zca biri Bangkok'ta. Lokanta sa-
hipleri. geceyansından sonra bile
süren trafık keşmekeşı yüzünden.
sağlığı konusunda kaygısı olan yer-
lı-yabancı herkesin dışan çıkmaya
korktuğunu. bu nedenle işlerin ke-
sat olduğunu belirtiyor.
Bangkok'un sorunlan öylesine
çok kı, Birleşmiş Milletler burayı
"yeryüzünün en kirti megakenti"
ilan etmiş.
Tayland ekonomisinin bu yıl %
7.7 oranında gelişmesi beklenirken,
bu gelişmenin % l'inın trafık
sıkışıklığından yok edilmesinden
korkuluyor.
Resmi rakamlara göre geçen altı
ay içinde 93 bin yeni araç trafiğe
katıldı; her gün 450 yeni moıosiklet
de Bangkok sokaklannda boy gös-
teriyor. Uzmanlar. kentin trafikso-
rununa kısa dönemde bir çözüm
getirmenin olanaksız olduğunu be-
lirtivor. • «*
Bangkok'ta işe ve okula gidip gelmek, çakşanlar ve öğrenciler için işkence oluyor.
Birleşmiş Milletler'e göre, Bang-
kok'un giderek daha ciddi boy utla-
ra varan bir başka sorunu da, bek-
lenmedik nüfus artışı. 10 milyona
varan nüfusuyla Bangkok. okul ve
iş saatlerinı değiştirme, otobüslere
tercihli yollar ve üst geçitler yapma
yoluna gittiyse de somut bir çözü-
me ulaşamadı. İşe gidiş-geliş. artık
Bangkoklunun yılda 40 gününü
alıyor. Kent merkezinden 24 km.
uzakta olan havaalanına ancak 3-4
saatte ulaşılabiliyor. Lüks oteller.
konuklanna kolaylık olsun dıve
helikopter servisİeri başlatıyor.
Kimi tunst. uçağını kaçırmamak
için otelden bir gün önce aynlarak
havaalanına vakın otele yerleşiyor.
Ekspres yol
Kent planlamacılan. yeni yol-
lann Bangkok trafiğine çözüm ge-
tirmeyeceğini ileri sürüvor. Trafik
ve hava kirlenmesine karşı tek çö-
züm olarak uydu kent sıstemı ve
kitlesel demiryolu taşımacılığına
umut bağlandı. Ancak venı açılan
"ikinci aşama ekspres yol". Tav-
landlı bürokratlar ve müteahhitle-
rin geliri paylaşma konusunda uz-
laşamamalan nedeniyle fıyaskovla
sonuçlandı. Yolun açılmasından
dört ay sonra Tayland Kralı. baş-
bakanı Çin'den çağırtarak yolun
mahkeme karanyla açılmasını bu-
yurdu. Bu çağn, yolun yapımını
destekleyen uluslararası yatınmcı-
lann gözünü korkuttu. Bir Japon
bankere göre, kuru arbede. gele-
cekte kitle taşımacılığı projelerinc
yatmm yapmayı tasarlayan ulusla-
rarası inşaat şirketlerinin geri cekil-
mesine yol açıı. İşadamlan. devlet-
teki kokuşmuşluğun altyapı proje-
lerini engelleyicı etkisı olduğunu
ileri süriiyor.
Bangkok'un sorunlanna çözüm
olarak. otobüs sayısının arttınlıp
araba sayısının yüksek kota ve ver-
gilendirme yoluyla azaltılması öne-
riliyor. Bir başka öneri de, komşu
Singapurgibi yoğun irafiğin bulun-
duğu bölgelere geçmek için özel
ızin alınması.
Tüm önerilerbiryana. Bangkok-
lu arabasından kopmaya hiç niyetli
görûnmüyor. Araştırmalar. araba
satışlannın her geçen gün daha da
arttığını ortaya koyuyor. Bangkok'ta her bir kırmızı ışıkta 12 dakika beklemek >e saatte 8 km. hızla ilerlemek doğal savılıvor
Bitküer
bavul ticareti
kurbanı
ANTALYA (AA) - Düny anın
biyolojik çeşitlilik açısından en
zengin bölgelerinden bıri olan
Türkiye'den yurtdışına izinsiz
yapılan yabani bitki ihracatının.
bu bitkilerin popülasyonlannın
hızla azalmasına neden olduğu
bildirildi.
Doğal Hayatı Koruma Derneği
Bitki Bölümü SorumlusuSema
Atay, Türkiye'de yaklaşık 10 bin
adet bitki türü bulunduğunu ve
bunlardan üçte birinin yalnızca
Türkiye'yeözgü olduğunu
hatırlatarak. "LTkemizde böyle
zengin bir bitki potansiyeli varken,
maalesef bu zenginliğûnize
yeterince sahip çıkamıyoruz"
dedi.
Yurtdışından Türkiye'nin bitki
zenginliğini duyarak gelen bir
çok meraklı insan ve uzmanın,
"bavul ticareti" denilebilecek
şekilde. buradan topladıklan
bitkileri ülkelerine
götürdüklerini kaydeden Atay,
yurtdışına süs bitkisi olarak
götürülmek üzere ve tıbbi
amaçlarla toplanan soğanlı
bitkilerin doğadaki
popülasyonlannın her geçen yıl
azaldığmı belirtti.
Çevredler, betonlaşmadan ve turizm sektörünün ölmesinden endişe duyuyorlar
Otoyol, Çeşme'yi yutancanavar olmamah
ASUMAN ABACIOĞLL
İZMİR - İzmir-Çeşme otoyolu ile
binlerce ağaan katledildiği Çeşme
Yanmadası. şimdi havaalanı ve
Alaçatı Teknoparkı'nm yaratacağı
çevre tahribatıyla karşı karşıya.
Otoyolun bitmesıyle birlikte arazi
spekülasyonu ve betonlaşmanın
gündeme geleceğini vurgulayan
Çeşmeh çevreciler, "otoyolun Çeş-
me'yi yutan bir canavar olmasına
karşı mücadele" ediyorlar.
Bugüne değın İzmir'in sayfıye ye-
ri olarak ışlev gören Çeşme Yanma-
dası, dev otoyolun sağladığı ulaşım
kolaylığı ile birlikte giderek kentin
yaz-kış oturulabilecek bir semti du-
rumuna dönüşüyor. Otoyolun yanı
sıra Alaçatı Teknoparkı. İzmir
Yüksek Teknoloji Enstitüsü ve yeni
bir havaalanı gibi yeni yatınmlarla
Çeşme Yanmadası. yoğun bir yapı-
laşma tehdıdi altında bulunuyor.
Kentli nüfusun da akınıyla Çeşme
Yanmadasfndaki tarihi ve doğal
değerlerin yok olmasının durdurul-
masına yönelik önlemlerin şımdi-
den alınması isteniyor.
Dev metropollerin yakınındaki
doğa parçalannın büyük kent ın-
sanlanna doğal park olarak aynl-
ması zorunluluğunu vurgulayan
eşme Yanmadası yoğun bir yapılaşma tehdidi
altında bulunuyor. Kentli nüfusun da akınıyla
Çeşme Yanmadası'ndaki tarihi ve doğal değerlerin
yok olmasının durdurulmasına yönelik önlemlerin şimdiden
alınması isteniyor.
Çeşmeli çevreciler, Çeşme ve Kara-
burun Yanmadası'nın böyle bir do-
ğal park niteliğine sahip olduğunu
söylüyorlar. Çeşmelilenn, "Gökova
gibi bir cetınet parçasına termik sant-
ral oturtan, Çeşme-Lzmir arasma,
doğayı yırtıp parçalayan der otoyolu
konduran, Çeşme've ve başka yerlere
asbest su borularuiı öngören devlerin
bürokrat ve uzmanlanna güvenleri-
nin kalmadığını" kaydeden çevreci-
ler. "Bırakınız; Çeşme'yi, Alaçatı'yı,
Karaburun'u, yörenin ve izmir'in
çevre dostlan planlasın ve korusun"
görüşünü savunuyorlar.
Otoyolun yapımıyla birlikte yük-
sek karlılık hesaplanyla geniş arazi-
ler satın alarak otoyolun bitmesini
dört gözle bekleyenler bulunduğu-
nu belirten Çeşmeli Çevre Dostlan
sözcüsü Yaşar Tanzan şunlan söy-
lüyor:
"Otoyolun bitmesi ile İzmir-Çeş-
me arasındaki ulaşım 35-40 dakika-
ya ineceğinden, kentli nüfus kışın da
Çeşme'de oturmayı düşünecek ve do-
layısıyla konut talebi artacaktır. İşte
bu talep iyi kanalize edilemezse Çeş-
me on yıl içinde betonlaşacak ve tu-
rizm sektörü de ne vazık ki ölecekrir.
Çeşme'de metropol kentlilik kültürü-
nün oluşturacağı yoğun ve kar hırsı
içeren yapılaşma. yarımadamızın
öiümü, dolayısıyla İzmir insanlarının
geleceğinin ölümü demektir. Bu ne-
denle biz Çeşmeli ÇevTe Dostlan,
otoyolun gerekstz yapıbnış olsa da
Çeşme'yi yutacak bir canavar olma-
sına karşı mücadele ediyoru/V
Çeşmeli Çevre Dostlan sözcüsü
Yaşar Tanzan. otoyolun \e yeni ıs-
kelenin TIR ve RO-RO taşfmacıh-
ğında kullanılmasına kesinlikle
karşı olduklannı v urgulayarak. bu
konuda tüm doğaseverleri uyanık
olmaya çağırdı. Doğal ve tarihi po-
tansiyeli çok yüksek olan Alaçatı
Limanfnda bugünlerde kıyıyda
dolgu çalışmalan yapıldığını ve coğ-
rafyasının değiştirildiğini bildiren
Tanzan, balıklann yumurtlama ve
üreme alanı olan. aynca sayılan her
yıl artan kuğulann kışlak yeri ola-
rak geldikleri bu doğa parçasımn
yüksek karlıhk hesaplanyla tahrip
edildiğini söyledi. Yine Alaçatı kıyı-
lannda kunılması düşünülen "Ala-
çatı Teknoparkı" adlı dev yatınmın,
"adı kadar masum olmayan amaçla-
ra hizmet edeceği endişesinin" tüm
yöre halkını rahatsız ettiğinı belirten
Tanzan. "Çünkü bu yatırımın amaç
ve hedefleri, basından ve kamuovun-
dan sır gibi saklanmaktadır" dedi.
Çeşme Yanmadası'na yapılması
planlanan havaalanı için de kaygılar
taşıdıklannı kaydeden Tanzan, şu
anda var olan Menderes Havaa-
lanı'nın gereksinime yanıt verdiğini
söyledi. Tanzan. Çeşme Yanma-
dası'nın çok az \e değerli olan arazi
stokunun. turizm ve çevrecilik açı-
sından verimli ve yararlı olmayan
tesislerle doldurulmasının "ciddi bir
arazi israfına"yol açmasının yanın-
da. yeni bir havaalanının görüntü.
ses ve hava kirliliğine neden olabile-
ceği uyansında bulundu. Tanzan,
Çeşme'nin. kanalizasyon atık sula-
nnın plajlara boşaltılması veçöpde-
polama alanlannın yer seçımindeki
y anlışlıklar gibi diğer sorunlanna da
değinerek sözieriru şöyle sürdürdü:
"Yarunadada bitki ve hayvan tür-
leri de çarpık kentleşme ve tahribat-
tan nasiplerini almaktadır. İzmir-
Çeşme arasında. binlerce y ıldan beri
el degmemiş doğay ı bir bıçakla yırtar
gibi geçen otoyol. bu güzergah bo-
yunca korkunç bir ağaç katliamı ya-
ratmıştır. Ayrıca bu bölgelerde yaşa-
yan yaban hayvanları da ay nı katlia-
nıa uğramış veya uğra.vacaklardır.
Çünkü bu yaban hayvanlarının, alı-
şık oldukları su içme kaynaklan, üre-
me, yavrulama ve avlanma alanları,
otoyolun kendisi ve kenarındaki tel
örgülerle kapatılmıştır. Otoyolun ya-
ban hayatı üzerindeki tahribatı ço-
ğatmadan, üniversiteler ve çevre ku-
ruluşları gerekli bilimsel ve ahlaki gö-
revlerini yapmalıdır."
Gelişigüzel
antibiyotik
kullanıyoruz
ANKARA(AA)-Antibiyotik
alanlann y uzde S7
'sının kendinı ıyı
hıssedinceilacı kestıği belırlendı.
Bir ilaç fırmasınca İstanbul.
Ankara ve İzmir'de antibiyotik
kullananveya çocuğuna
antibiyotik veren 600 yetişkın
üzerinde yapılan araştırmada. en
az 5 gün kullanılması gereken
antıbiyoüklerin bırkaçgün
kullanılıp bırakıldığı belirlendi.
Hastalannyandanfazlasınınbasit
bir soğuk algınlığında bile
antibiyotik almayı tercih ettiği
v urgulanan araştırma sonuçlanna
göre ateşi çıkanlann yüzde 83"ü.
boğazı ağny anlann yüzde 8 l'i.
gribeyakalananlannyüzde74'ü
en iyi tedavinin antibiy otik
olduguna inanıyor. Halkın yüzde
23"ü ise yanm bıraktıklan
tedavilerinden kalan
antibiy oııklenn ılende
kullanılmak üzere saklanması
gerektiğinidüşünüyorvebunu
uyguluyor.
Tedaviyi sonuna kadar
uygulamayan hastalann yüzde
87'si kendıni iyi hissedince
antibiyotik tedavisini yanda
kesıyor. Ancak bu durum
tedav ınin yanm kalmasına ve
hastalığın tekranna yol açabiliyor.