Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM1993 ÇARŞAMBA
12 DIZIYAZI
-5-
Dinbilgisi dersleriyle Ahlak Bügisi derslerinin
birleştiriltnesinde gûdülen amaç. Türkiye insanın-
da dıne dayalı bır ahlak geliştirmektir. Çünkü ki-
taplarda dınsel ınanç ahlak için bir "telkin" aracı
olarak kullanılmıştır. Çağdaş bir ahlak anlayışı
yenne dinsel bır ahlak anlayışı ömeklendirilmiştir
hep.
Bize göre bir ahlak dersinin amacı, evrensel ah-
lak kavram ve nitelikleri ömekleyip bireyi. insansı
.doğrularla beslemektir. Aynca bırey, uslamla-
mayla bu doğrulan kavramahdır ki, davranışla-
nnda da kahcı değışimler gerçekleştirebilsin.
Eğer birey. salt "gûnah", salt "Böyle buynıl-
muş" diyereîc inanmada ussallık yerine. buyrultu
zorlamasıyla davranışlanna ahlaksal yön verirse.
bu yöndmede ya kopmalar olacak. ya da her za-
man, her yerde ve herkese karşı aynı olmayan bir
ahlaksal yapı gelıştirecektir. ÖTneğın sık sık yine-
lenen "Müslüman Müslümanın kardeşidir" yargısı
ve yönsemesınin, tersı de düşunülebıleceğindan.
Müslûman olmayanlara düşman gözüyle bakıla-
bılecektır. Halbu'ki "Burûn insanlar kardeştir" di-
yebilmeli ınsan. Çünkü ahlakın bir evrensel amaa
vardır Toplumsal yaşamı kolaylaşürmak. düzen-
lemek; kin, nefret. düşmanlık.. gibi ınsanın erinci-
R— ostluklar.
doğruluk üzerine; arkadaşlık,
sevgi temeline; banş, savaşsızlık
ortamına; eğlenti, birlikteliğe;
sayılma, saygıya: sevinç,
kavuşmaya; ortakhk,
uyumluluğa; varlık, çalışkanlığa
dayanır çağdaş insanın çağdaş
ahlakında...
f nun
, laik okullarda
okutulan Ahlak Dersi'nde;
insanlann "meleklerin
kendilerini koruduklanna, iyi ve
kötü davranışlannı yazdıklanna"
inanması istenmekte ve gelişme
çağındaki beyinlere korku
saçılmaktadır.
Türkiye'de, dine dayalı bir ahlak anlayışı geliştirilmek isteniyor. Oysa din; "günah" ve
"buyruklar"a dayanır. Çağdaş ahlak ıse '^vrenseF'dir. Müslümanlarm karaeş
olduklannı savunmakyerine BütünİNSANLARkardeştir" diyebilmeyi amaçlar...
Beııiııı Kabemiıısaııdır!ni bozan, toplumsal birliktehğı zayıflatan. yıkan
her türlü kötülüğü ınsan tininden söküp atmaktır.
Bunlar da bir ulus ve dıne göre değişmez. çünkü
evrenseldirler. Dünyanın her yennde de iki aşağı,
ûç yukan avnıdırlar. Çağdaş ahlak ve ilkelerinin
amaa da evrenseli kurmak. evrenseli yakalamak-
ür. Yazık ki ders kitaplannda bunlan bulmak
olası değildir.
"Uygun" ahlak değerleri
^ J imdi hep birliktebakalımçocuklanmıza uy-
rt gun görülen ahlaki değerlere:
y l-Ahlaklı olmada gösterilenyol:
" Allah ve onun bildirdiği her şeyi dili> \e\e kalbiy-
le doğrulatnak imandır. Allah'a inanan insan. Ö'-
IUID her yerde. her şeyi. her öngördüğüne de inan-
maktadır. Buna inanan insan açıkta vev a gizli verde
ahlaksızlık y apmaktan sakınır. Hiç kimse görmese
bile Allah'ın mutlaka gördüğünü düşünerek kötülük
işlemekteıı \azgecer. lşte ahlak inancının ahlaki
davnunşlanmıza etkisi." (19) Sozdizimi bakımın-
dan bozuk bu tümcelerde ahlak. bir korkuyla öz-
deşleştirilmiştir. Bireyin ahlaksızhktan kendini
koruması, kurtarması. sakınması. ussal olmaktan
kurtanlmış. Allah'a olan bir korkuya bağlanmış-
tır. Yani bırey bu korkuyu taşıdıkça kötülükler-
den sakınmış olacak. Bır başka açıdan bakıldığjn-
da Allah'ın'bir ahlaklılık gercksemesi varmış gibi
düşünülebilir. Bövle olunca da Allah küçültülerek
yaratılmışlar düzeyine indırilmiş olunuyor. Öte
yandan Allah'a bir tür bekçilik, gözetleyicilik de
yüklenmiş olunuyor. Yine ahlakın imana dayan-
dınlmasıyla. İslam dininden olmaydnm. ya da dini
olmayaıun ahlaki da olmaz sonucuna \anlıyor ki
böyle bîr düşünüşün ne ahlakçı felsefelerle, ne de
toplumbiüm. etikbilimlerle bağlaşır bır yanı yok-
tur. _
toplumsal yaşam için yakaladığ doğnılardır. Bu
doğrular da ahiakı oluşturur. Bu nedenle ahlaklı-
lık için bir dinsel koşul konulamaz.
3- Soyut bir ahlak anlayışı sergilenerek '^elkin"
ön plana çıkanlmıştır. Açıkça ahlak ya da ahlaklı-
lığa hemen hiçbir örnek verilmeden salt soyut ta-
nımlamalarla ahlak belirlenmeye çalışılmış. Ger-
çekte ahlak nedir. belli değıldır. Kimi ahlaksal ıl-
keler verilirken de ahlakla ilişkisı olmayan. tü-
müyle dinsel görevlerden oluşan ınanışlar ve ge-
rekleri sayılıp dökülmüştür. Böylece din ve ahlak
ıç içe girmiş. neyin din. neyin ahlak olduğu belir-
sizleşmiştir. Ömeğin: "Ahlaki görevlerimizden ba-
zdan" (23) başlığı altında. Allah'a. Peygamber'e
ve Kur'an'ı Kenm'e karşı görevler. biçiminde sa-
yılmıştır.
"Güzel ahlak" üzennde durulurken de aynı so-
yutluk sürdürülmüştür. Getirilen tanımlamalar-
dan "Güzel ahlakm ne olduğunu çıkarmak ola-
naklı değildir.
"Güzel ahlak. bütün ilahi dinlerin ortak arnacı-
dır. Buyruk >e yasaklan güzel ahlaka vönelik olma-
yan bir din gösterilemez. OzeUikle güzel ahlak isla-
miyetle eşanlamlıdır." (24)
ulusunkinden üstün saymak. insanı. ırkçı bir dü-
şünceye gölürür Üstelik böyle bir anlayış, top-
lumbi'lımin ölçü ve saptamalanvla da bağdaşa-
maz. Kaldı kı. banşçı veyaklaşımcıevrenselilkele-
n vargılamış Cumhuriyetimizin nitelikleriyle de
bağdaşmaz böyle bir üstün sayma. Aynca böyle
bır yaklaşım. öyle bir övünme duygusu geliştirir ki
bu, caedaş insanın kışılığıne sığmaz.
"Türk milletini'nin ahlaki, Türk'e hastır ve mflli-
dir." (28)
"Gerçekten dikkat edilirse Türklerin aşağı vuka-
n ahlaklan birbirine benzer. Bu yüksek ahlak hiçbir
milletin ahlakına benzemez.. ahlak.. ancak milli
olabilir." (29)
Bu ikı ornekte de göriildüğü gibi venlmek iste-
nen. Türk milletinin. her rnilletten üstün bir ahla-
ka iye olduğudur. Böyle bir övme, ıçinde yaşadığı-
mız dünyanın banşçı ortam va anlayışmı zedeler.
Çünkü sonuçta "üstün ulus" düşüncesini geliştinr
ki. böyle bır düşünce gelişimi de ırkçılığa götürür.
"Türklerin milli ahlakının cok derin milli ve dini
temelleri > ardır. tslam'dan önce de ahlak. gücümi \e
ka>nağmt dinden alıyordu. Bu köklü >e millileşmiş
ahlakın kendine has özellikleri >ardır. Milli ahlakın
lkel olan, dinle
hiçbir ilgisi olmayan ahlak olgusuna
dinsellik boyutunun kazandınlmaya
çahşılması: daha da ürkütücü yanı ise
bu bojoıtun ahlaki bir "kırbaç"
olarak kullanımıyla "zorlayarak"
kazandınlmak istenmesidir.
"Vslında bizi gözeten >alnız Allah değildir. O'-
nun >azifeli koruma melekleri de bizi gözermekte-
dirler. Çünkü meleklerin kendrsini komduğuna, iyi
ve kötü hareketlerini > a/dıklanna inanan insan da-
ha kolay kendisini kontrol eder.1
' 120)
Bura'da da ahlaksızlıklardan sakınma fızikdışı.
usdışı varlıklann gözetıminden çıkma. onlardan
utanarak kötü davranışlarda bulunmama düşün-
cesı verilmiştır. Halbuki ahlak. bireyin kendisı
içındir. toplumsal yaşama uyum sağlayabılmesi
içındir. Bireyin toplumsal \ aşamdaki çıkarlan. za-
rarlan ahlaklı ya da ahlaksız dav ranışlanna bağ-
lanmalıydı. Ancak bu bıçimde ahlak olgusu so-
mutluk kazanır. ussallaşırdı
2- Ahlak, bütünüyle dine dayandınlmış. dini ol-
mayanın ahlaklı oİamayacağı. ahlaklı olmanın
ancak dinli olmakla kazanılabileceği düşüncesi
egemenleştinlmiştir. Ömeğin:
"İnanan insan Allah sevgisiıle. ADah'm cezasm-
dan korkarak, ahirettc muTİuluk umarak hareket
eder. Dolayısıyla dini olmayan ahlak nazariyeleri
toplumlarda etkili ohnamışlardır. Bu bakundan din
ve ahlak sosyal hayatta bütünleşmişlerdir." (21)
Görüldüğü gibi dinsellikle hiçbir ilgisi bu-
lunmayan toplumsal bir olgu. ancak dinle oluşa-
bilir temeline dayandınlmıştır. Böyle bir düşünüş
pldukçâ yanlış. hatta ilkel bir düşünüştür. Çünkü
çağdaş ahlak anlayışının temeli, ınsansal ilişkiler-
deki doğrulardır. Bu doğrulan bulmak. yakala-
mak, özümsemek de mutlaka bir dinden olmayı
gerektirmez Dınü de dinsız de bulunup özümse-
nebilir bu doğrular Yalan söylemek, insanlan al-
datmak, dostluk ve arkadaşlıklan yıkmak.. vb
davTanışlann kötü olduğuna ermek için bir dine
gereksınim olmasa gerektir. Çünkü bunlar inanç-
la değıl. usla bulunan. usla erilen sonuçlardır.
Daha önce değındığimiz gibi kitaplar, belli bir
İ7İence\e dayandınlmadığından ve denetimden de
geçirilmediğınden her yazar kendince yorumlar
gethrniş aynı kavramlara. Örneğin bir başka ya-
zar daha ussal, daha bilimsel yaİdaşmıştır ahlaklı
olabilmeye:
"Din yaşayışının dışında ahlakhlığın olamayaca-
ğını sövlemek doğm değildir. Din varlığının temeli
nasıLinsan \arlığında bulunmaktaysa, ahlakın da
temeli insanın variığındadır." (22)
Doğrusu da budur. Çunkü dini yaratan da in-
san, ahlaki yaratan ve yaratacak olan da insandır.
Bu. bütünüyle insanın yaşam deneyimleri sonucu
Dinsel dogmalann ahlaki günah, tabu ve korku üçlemesi üzerine jerleştirme eği-
limi insan unsurunun ve çağdaş ahlakın gözardı edilmesi tehlikesini doğrunır.
lükler bu tanımlan |öyle yapıyor:
tstenç özgüriüğü: insanın istemlerini kendınden
başkasının engellememiş olması. ya da başka bır
şeyce zorlanmamış olmasıdır.
Düşünce özgürlüğü: İnsanın dış etkilerden kur-
tularak düşünme ozerkliği kazanabilmesıdir. Her
türlü baskıdan. özellikte de dinsel inançlardan ba-
ğımsız olarak düşünebılmesidır.
Eylera özgüriüğü: Kjşinin eylemleriru kendi do-
ğasınca sürdürmesidir.
Kjsacası sözünü ettiğimiz bu özgürlüklerde de-
vinım odağı, kışinin kendi kendisini belirleyebilme
özgürlüğüdür. Eğer kişı kendisini beiirlemekte
herhangi bir fızık. ya da koşullandırmanın etkisi
içinde buluyorsa. böyle bir belirlemede kişıye öz-
gülük yoktur. Belırlemeyı yapan. fizik baskı ya da
koşullandırmadır.
Bir de şu örneğe bakalım:
"tnsanı içten kontrol edecek olan gizli kuvvet,
vicdandır. Ama >icdanın kendisi sağlam bir terbiye
gönnezse iyi-kötüyü her zaman a> ırt edemez... Vk-
dan. dinin rehberliğinden. aydınlatmasından mah-
rum kalırsa. kolavca kötülükleri hoş karşdamava
başlar: hatta onları haklı gösterecek gerekçeleri de
kola>cabulur/'(?2)
Hep sö> lediğimiz gibi bu ve buna benzer örnek-
lemelerde temel amaç. bireyi koşullandırarak din-
sel ideolojiye yöneltmek. b'ağlatmaktır. Bu alıntı-
Dinsel ahlak
yoluyla ulusalcılığı etkileme
çabalannın altında yatan amaç. olsa
olsa ırkçılığa yönelmektir. Bunuh
sonucu da diğer uluslan küçük
görmektir. Irkçılığın, diğer ulus ve
ırklardan olan insanları görmezden
gelme özelliği. insancılhktan
uzaklaşmak değil de nedir?
lara bakmca dınli olmay anı. daha dofrusu Müslû-
man olmayanı vicdanlı sayma olanağı yoktur.
Halbuki vicdanın temel ışlevı iyı-kötü değerlendir-
mesini yapmaktır. Kısacası insanın kendi kendisi-
ni yargılamasıdır. Bunu yapabılmek için de dinsel
bilgıye gereksinim olmasa gerektir. Çünkü yaşam-
sal deneyimler. ya da usavurma yoluyla iyi-kötü
belirlenebilir, aynralan yapılarak doğrultu. doğ-
ruya çevrilebilır. Eğer kötü davranışlann ka>nak
aktanmı yapılırsa görülecektir ki din. vicdanlı ol-
maya tümden elverişsizdir Kanıtlan da tarihin.
insanlık tarihınin içinde bütün çıplaklığıyia orta-
dadır: İnsanlara üzüntü veren, sıkıntı yaralan. kan
ve gözyaşı döktüren. ölüm yağdıran şu savaşlann
kaynağı ya doğrudan. ya da dolaylı olarak dindır.
din adamlandır. dinsel düşünüdür.
"Bizi ahlaklı olmay a, ahlak kurallanna uymaya
zorlayan güç, ahlaki > aptıncı güctür. Ahlak kural-
lanna uymadığımız takdirde hem kamuoyu. hem
kendi ahlak şuurumtız çıkar. Yani içerden >e dışar-
dan bizi zorlayan iki ku>~vetle karşılaşırız. Bu iki
ku>vetin de bir iyi-kötü a>nmında birleşmeleri gere-
kir. Bunun da gercek kaynağı dindir. Din ancak on-
lan birteştirebilir." (33)'
İdeoloji zıncın
"Kaldı ki meleklere inanmak bir iyiliktir, yani bir
ahlak olayıdır." (25)
Bu yazının bicemini bozmamak ıçın alıntılann
yorumunu siz okuyuculara bırakıyorum.
4- Ahlaklılık. sürekli olarak tapınmalarla (iba-
detlerle) ilişkilendirilmiş. tapınmalann eksiksizli-
ğiyle ahlaklılık özdeşleştirilmiştir. inanma derece
ve ölçütü. ahlakhlığın da derece ve ölçütü yapıl-
mıştır. Örneğin:
"İslam ahlakının ilk şarti iman etmekrir." (26)
"Demek ki İslam. imana da>anan. gücünü iman-
dan alan bir ahlak geliştirmiştir... Çünkü iman, ah-
laki davrantşa günah-se>ap. haram-helal kavramla-
nnı da katmıştır." (27)
Görüldüğü gibi yapılan tek şey, dinsel ilkelen
ahlaksal ilkeler olarak sunmaktır.
5- Ahlakın ulusallaşünlması:
Sürekli olarak ulusal bir ahlaktan söz edilerek
Türk'ün ahlak anlayışının üstünlüğü öne çıkanl-
mıştır. Daha önce de söylediğimiz gibi ahlaksal
kavram ve değerlen bir ulusa iyelemek, ya da bir
ulusun ahlaksal değerlerini ve davranışlannı her
özellikleri Türk milletinin ortak malıdır. Bunlann
bazılarını şöyle sıralay abiliriz: Vatanı, milleti, bay-
rağı se>ip saymak, özü sözü bir olmak. sözünün eri
obnak, yiğituk, diğergamlık..." (30)
Ulusalcılığın bu kadan. olsa olsa ırkçılıktır.
Sanki başka ulustan olanlar. kendi ülkesini, halkı-
nı va bayraklannı sevmezler de. yalnızca biz sevi-
yoruz.
Ahlak konusundaki us. bilim ve çağdışılık, vic-
dan konusunda da sürdürülmüştür. Vıcdan nedir,
nerededir. nasıldır pek belli değildir. Yapılan tek
şey, vicdanın dinden beslenerek oluştuğunu vur-
gulamaktır. Sürekli olarak vicdanın dinsel duygu
ve düşüncelerden oluştuğu yönünde örnekler ve-
rilmiştir. Vicdan özgürlüğüne gelince hep, isteni-
len dine gırme, ya da istenilen tapınmayı özgürce
yapabilrne olarak göstenlmıştır. Gerçekte ise vıc-
dan özgürlüğünü, istenc özgürlüğü, eylem özgüriü-
ğü ve düşünce özgüriüğünden aynmsamak olanak-
sızdır. Çünkü özgur olmayan. ya da koşullandınl-
mış bır istenç veya benzer koşullanmadaki bir dü-
şünce yapısıyla özgür bir vicdan oluşamaz. Söz-
B
u sözlerde de öne çıkanlan. doğrulan en ıyı
belirleyenin din olduğu düşüncesidır. Boy-
lece dinsel olan her düşüncenin, her sapta-
manın salt doğnılar olduğu düşüncesini bireyin
kafasına yerleştirmektir yapılanlar. Bu yaklaşı-
mlanyla da din dersi kıtaplan dinsel ideoloji kitap-
lan durumuna gelmiş oluyor.
"Bilgi \ermek. vicdanlara müdahale efmek anla-
mına gebnez. Vatandaşbilecek >c seçimini ona göre
yapacaktır." (34)
Vicdanın bilgilendirilmesine bız de karşı değiliz.
Elbette kı bılgi verilecektır. Ama hangi bilgi? Çün-
kü vicdan. alınan bilginin türüne göre biçimlenir.
"Vicdan, insanın içindeki iyi ile kötüyü ayıran
duyguv a verilen addır. \ icdan, aynı zamanda din ve
inanç anlamlanna geur. Doğuştan sahip olunan bir
değerdir." (35)
"Kuran'ı Rerim'de Allah. kendi katında doğnı iVe
eğrinin, iyi ile kötümin ne olduğunu bütün açıklığı
ile ortaya koyar."
Kısacası ahlak kavram ve olaylan verilırken de.
vicdan kavram ve olaylan verilirken de dayanak.
din ve dinsel bilgıdir. Böyle bir veriliş de çocuklan-
mızı ahlak ve vicdan konusunda yanlış yönlendir-
miş oluyor. Bu yönelim de doğrudan dine. dinsel
ideolojiye doğru gidıyor.
Yarın: Devlet, dinin
emrinde!..
ÇALIŞANLAREV
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
"Eşime nıahıl raporu verildi"
Ora: fc^un, 1983 vüından* 1992 yüınm Şubat ayuıa ka-
dar, Bağ-Kur'lu olarak kendi adıha bir işyeri açarâk çalıştı.
Daha sonra işverini kapayarak, bir başkasının işyerinde, Şubat
1992'den \ğu>>tos 1992">e kadar sigortalı olarak hizmet verdi.
Ancak. bu çaltsmasına rahatsızlığı nedeniyle de>am edemedi.
Onu, E\lül 1992'den itibaren Sosyal Sigorialar kummu'na is-
teğe bağlı sigortalı yaptık. Halen sigortasını ödemekteviz. Bu
arada rahatsızhğı giderek arttı. Biz de bujunduğumuz ildeki
SSK hastanesine muayeneye götürdük. Kendisine sol gözünün
tamamen gormediği, sağ gözünde ise retina yırülması olduğu
teşhisi kondu. Sonuçta, işgücünün ücte ikisini kaybettiği an-
laşıldı ve esune malul raporu verildi. Bu rapor üzerine, aylık
bağlanması için müracaat ettik. Ancak, yaptığunız başvuruya,
"rapor ve ekleri 506 sayılı kanunun maİullük sigortasının 53.
maddesi ile ilgili 53/a fıkrasına göre malul durumda sav ümış ise
de: adı gecenin, işyerine maluli>etini gerektiren arıza ile girdi-
ğinden sigorta yardımlanndan fa> dalanması mümkün görülme-
mektedir" cevabı geldi. Kendisine malullük maaşı bağlanmadı.
Bundan sonra biz ne yapabiliriz?
(M.E.)
YANIT: Sosyal Sigortalar Kurumu'nca. "toplam olarak 1800 gün
veya en az 5 yıkUn beri sigortalı bulunup, sigortalüık suresjnin ber yılı için
ortalama olarak 180 gün malullük, vaşldık re ölüm primi" ödeyen sigor-
talılarıı. mdlul sa)ilmalan kojulu ile a>Iık bağlanmaktadır?
Sosyal Sigortalar Yasasf nın 53 maddesınde "kimlerin malul sayıla-
cağı" belirlenmiştir. Bu belirleme ile'
a) Çalışma gücünün üçle ikisini yitiren,
b) Yapılan tedavi sonucu calıs^mayacak durumda olduğu saptanan.
cl İş kazası ya da meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün
yüzde altmışını (%60) yitiren sigortalılar. malul sayılır
Ancak. yine aynı maddeye göre. "sigortalı olarak ilk defa çalış-
maya başladığı tarihte malul saydmayı gerektirecek derecede
hastalık veya arızası bulunduğu, önceden veya sonradan yeterli
belgeierle tespit edilen sigortalı. bu hastalık veya arızası sebe-
biyle malullük sigortası vardımlanndan varaıianamaz."
SSK'ca malullük avbğı bağlanabılmesı için SSK sıgortalılanndan. ilk
kez çalışmaya başladığı tanhte malul sayılmavı gerektirecek derecede
hastabk veya arızası bulunanlann, aylık bağlanması için yeterli koşullara
sahıp olsalar dahi malullük aylığı alamazlar Ancak. sigortalı olduktan
sonra çalışma gücünün üçte ikisini yıürenlere. (diğer koşullar da u>gun-
sa) malullük aylığı bağlanır. Eşinize yaşlılık aylığı bağlanabılmesı ıçın,
kadın sigortalı olarak. 50 yaşını doldurması, 15 yıllık sigortalılık süresi
içinde en az 3.600 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan pnmi ödeme-
si gerekir. Kısaca eşinız, Bağ-Kur sigortalısı olduğu 1983 yılının üzerin-
den 15 tam yıbn geçüği 1988 yılında. 50 vaşını da doldurursa ve Bağ-
Kur'la birlikte 3.600 gün malullük. yaşlılık ve sigortası primı de ödemiş
durumda olursa. (son 3 yıl 6 ayı Sosyal Sigortalar Kummu'na pnm ode-
mesi koşuluyla) kendisine yaşlılık aylığı bağlanır
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
•••AtatüPk lcin ŞiiPler.
Ulusal Kurtuluş Savaşı'nda bazı şairler Anadolu'ya
aeçmek istemiş; bunların kimine izin verilmiş, kimi de
Inebolu'dan yüzgeri edilmiştir. Nâzım Hikmet ve Vâlâ
NuretHn'in geçmesine izin verilmiş, Faruk Nafiz ile Yu-
sufZiya'nıngeçmesine izin verilmemişti. Herikişairde
Inebolu'dan geri dönmüşlerdir. O yıllarda Anadolu'ya
geçiş, İstanbul-lnebolu. İnebolu-Ankara'dır. Faruk Nafiz
ile Yusuf Ziya daha önce padişah için övgü yazdıkların-
dan izin verilmemiş.
Bir yazımda Anadolu'ya geçemeyen şairler arasında
Ortıan Seyfi'yi de yazmıştım. Bostancı'dan Nuri Bey te-
lefon ederek yanlışımı düzeltmişti. Nuri Beyin ağır bir
hastalık geçirmesi dostlarını ve bizi üzmüştür. Kendisi-
ne ivedi sağlıklar, acıl şifalar diliyoruz.
Bizim divan şiirinden Tanrı, Peygamber, devlet büyükle-
ri için şiırler yaznıa geleneği vardır. Şair bir divan dü-
zenleyecekse başa bir münacaat, naat, kaside koyar.
Bunlar olmazsa divan eksiktir. Birdivanda bunlar ille de
bulunacaktır. Aynca övgü (methiye) yazan şairler de
vardır Şair övgüyü yazar, bunun karşılığında birkaç ke-
se altın alır. Bu birkaç kese altın padişahın övgüsü sayı-
lır.
Padişahların tahta çıkışında da övgülü şiirler yazma
geleneği vardır. Padişah değiştıkce övgü de değişir.
Nâzım Hikmet'leVâlâNurettin, Inebolu'dan Ankara'ya
geçmişler, sonra da Moskova'nın yolunu tutmuşlar. Yu-
suf Ziya CHP döneminde, Faruk Nafiz Çamlıbel de DP
(Demokratik Parti) döneminde milletvekili olmuşlar on
yıl milletvekillıği etmişlerdir.
Faruk Nafiz, Inebolu'dan yuzgeri edilişini bir türlü içi-
nesindirememiştir.
Atatürk döneminde, Atatûrk için de birçok şiir yazıl-
mıştır. Bu şiirlerde egemen olan öğe sevgidir. Bir döne-
• mi değiştirmiş, cumhuriyeti getirmiş, ülkeye çağ atlat-
mış bir insan için yazılacak şiirlerde elbette sevgi
egemen olacaktı. Biraz ölçü, biraz uyak brlenler şiir dö-
şenmişler. Ama bunlar arasında memleketin en büyük
şairlerı de yer alır. Yahya Kemal gibi Atatürk'ün millet-
vekilliğini yapmış bir şairin şiir yazmaması da dikkat
çekicidir. Atatürk için başından beri en çok şiir yazan
Behçet Kemal Çağlar'dır Birçok şiir arasında iyisi, şi-
şirme yazılmışı da olacaktır. Ama bugün baktığımızda
Behçet Kemal'in yazdıkları en içtenlikli olanlarıdır. Onu
dalkavuklukla karalamak isteyenler çıkmışsa da zaman
onların yanıldığını göstermiştir. 1950'lerden sonra Ata-
türkçülüğü yozlaştırmak isteyenlere karşı tek başına
savaşan Behçet Kemal olmuştur. Bu da onun sürekli iç-
tenliğini gösterir. Behçet Kemal Çağlar'ın yazdıkları her
zaman için içten olmuştur. Zaman geçtikçe daha da de-
ğerlenmiştir. Behçet Kemal Çağlar'a Atatürkçülük yo-
lundaki savaşta bır ad yetmemiş, Âşık örrer takma
adıyla halk şiirleri biçiminde şiirler de kaleme almıştır.
Atatürk'ten sonra inönü dönemi başlamışsa da bu dö-
nemde Milli Şef için şiir yazanlar. geçmiş dönem dalka-
vukları olmuştur. ismet Paşa için,
Bir dağ başısın ak saçın alnında bulutlar
diye şiirler döktürenler. eski dönemin adamları değil
midir? Şurasını da açıklamalı, İsmet Paşa da kendisi için
şiirler yazılmasını pek istememiştir. Paşa hevesli olma-
yınca, düzmece şairler de cesaret edememişlerdir.
Cumhuriyet, "Atatürk için Şiirler"\ okurlarına sunu-
yor. Dikkat ederseniz bu şiirler cumhuriyete bağlanmış
olan şairlerin ürünüdür. Çoğu da Atatürk döneminde de-
ğil, onun ölümünden sonra sevgjyJeyazılmısolanterdiF.ı
Hepsi de cumhuriyet içinde yetişmiş genç şaırlerdir.
Yahya Kemal'in şiiri yoktur, ama Nâzım Hikmet'in var-
dır.
Bunlar, Atatürk sevgisininşiirle beslendiğini gösteren
örneklerdir. Atatürk anlaşıldıkça hep sevilecektir.
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDAN SAĞA:
1/ Birfilmkonusunun or-
talama on sayfa uzunlu-
ğundaki yaah özeti. 2/
Bir ticaret senedinin üze-
rine yazılan kefillik... Bir
ilimiz. 3/ İstek. amaç...
Arapçada "ben"'. 4/ Pey-
gamberleri Hud'u dınle-
medikleri için Tann tara- 6
fından yok edilen ka- j
vim... Böbrek ıltihabı. 5/
Yapraklar durumunda 8
aynlabilen parlak bir mi- g
neral... Kadın seslennin
en pesi. 6/ Işığı yansıtmaya yara-
yan araç 7/ İlişkin, değgin... Ma-
caristan'da üretilen unlü bır şarap.
8/ Paltoya benzer bır tür üstlük..
Bir nota. 9/ Hintli kadınlann ulu-
sa! giysisi... Kişınin öz benlıği.
YUKARIDAN AŞAĞIYA^
1/ Genellikle beyaz saçlı. keçı sa-
kallı, silindir şapkah bir erkek ola-
rak betimlenen ABD'nın simgesi.
2/ Acele. tez... Türk müziğinde
"usul" anlamında kullanılan söz-
cük. 3/ Bir meyve... Asya'da bir ülke. 4/ İmkân... Bizmut ele-
mentinin simgesi. 5/ Eylemleri olumsuz yapmakta kullanılan
ek... Verme. ödeme. 6/ Bir nota... Çözgü ya da atkının kumaş
yüzeyi üzerinde kendiliğindcn bir desen oluşturduğu her tür ku-
maş. 7/ Yanındakılerden daha geride bulunan. 8/ Hamur tah-
tası... Telefon sözü. 9/ Avrupa'da bir ülke.
İLAN
T.C.
İSTANBUL10. ASLÎYE HUKUK
HÂKtMLtĞİ'NDEN
1992 386
Davacı Gülhanım Aslan tarafından. davalı Kemal Aslan aleyhi-
ne açılan boşanma davasmda:
Istanbul, Maltepe. Tugay Yolu Ayhan Sok. No: 54adresinde bu-
lunan davalı Kemal Aslan'a çıkartılan tebligatlann bila tebliğ iade
edildiği ve zabıtaca da adresınin tespit edilemediğinden. mahkeme-
mızce adına ılanen tebligat yapılmasına karar venlmiş olup, mahke-
memızin 1992 386 esas sayılı dosyasının duruşmasırun 8.12.1993
günü saar 10.00da olduğu dava dılekçesi ve duruşma günü yerine
geçerü olmak uzere ve aynca yukanda belirtılen duruşma gününde
duruşmaya gelmesi. gelmedığı takdirde yargılamaya yokluğunda de-
vam edıleceği ve hüküm verileceği hususu ilanen tebhğ olunur. 5.11.
1 9 9 3
Basın: 11422
ILAN
KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞFNDEN
Esas No: 1992 1485
Davacı Maliye Hazınesi vekilı Av. Tülin Şenyücel tarafından
davalı Yusuf Aşkın aleyhıne açılan tescil davası nedeniyle:
Şirinev ler Menekşe Sok. No: 18 İstanbul Ve Selimpaşa Sok. No: 25
Lalelı İST. adreslerinde ıkamet ettıği bildırilen davalıya mahkeme-
mızce duruşma günunü bildinr dava dılekçesi ile birlikte tebligat
göndenlmiş, tebligat mahkememıze bila ikmal iade edilmiş. yapılan
zabita tahkikatı sonucunda da davalının açık adresi tespit edileme-
mıştir.
Mahkememizde yapılacak olan 24.11 1993 günü saat 9.00'daki
duruşmada, davaanın bizzat hazır buiunması veya kendisini bir vekil
ile temsıl ettirmesi, aksi takdirde yokluğunda davaya devam olunaca-
ğı ve karar venleceği hususu. HÜMK'nın 377 ve müteakipmaddeleri
gereğınce ilan olunur. 4.10.1993
Basın 44168