15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Şubatl992 kültûr Cumhuriyet 13 Artium'ıia özgün baskılar • AA (Ankara) - Özgûn baskı resim tekniklerini kendine özgü bir yorumla kullanan Mürşıde İçmeli'nin yapıtlanndan oluşan sergi bugün Artium Sanat Galerisi'nde açılıyor. Halen Bilkent Üniversıtesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyesı olarak görev yapan tçmeli, Istanbul'da doğdu. 1953 yılında Gazı Eğitim Enstitüsü resim-iş bölümünü bitiren sanatçı, bir süre lise öğretmenliği yaptı. 1959 yılında yüksek öğrenımını tamamladığı okula asistan olan sanatçı, 1960 yılında özgün baskı dahnda ıhtısas yapmak ûzere Madrid'e gitti. Sanatçı, Madrid'de Escuela Central de Bcllas Artes de San Fernando'da gravür atölyesine, Escuela Naınoal de Artes Grafikas'ta da, litografi atölyesine devam etti. 1962 yılında grafik sanatlan ûzerine çalışmalar yapmak ûzere Londra'ya gönderilen tçmeli, Central School art and Design'de illüstrasyon dahnda ihtisaş yaptı. 1965 yılında yurda dönen ve Gazi Eğitim Enstitüsü'ndegöreve başlayan sanatçı, 1986 ekiminden itibaren Bilkent Üniversitesi'nde görev yapıyor. Üçü yurtdışında toplam 11 ödül kazanan, Düsseldorf, Bonn ve Mannheim'ın yanı sıra yurtiçmde 16 kişisel sergi açan Içmeli, çok sayıda karma sergiye katıldı. I.Perotı'ılactımartesi • Költûr Servisi - 1. Peron Şanatevi'nce düzenlenen cumartesi etkinliklerinin bugünkü konuklan Grup Izel Çelık ve Ercan ile tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Savaş Dinçel.Etkinlik tzel-Çelik ve Ercan'ın vereceği özledim adlı dınleti ile başlayacak. Saat 15.00'teki dinletinin ardından Savaş Dinçel konuklarla tiyatro ûzerine söyleşecek.(Moda Cad.Gûndoğdu Sok.YapıKredi-Akbank arası). GnıpYorafn'öanıJavet • Kültûr Servisi - Grup YorumI2adet sinema ürûnü yaratmayı amaçbyor ve bu yönde oyunculuk,dekor üretimi,senaryo,makyaj,yönetim,koregrafı gibi çeşitli konularda katkıda bulunacak kişileri ortak bır çalışmaya davet ediyor.Bilgi için Ortaköy Kültûr Merkezı Dereboyu Cad.Barbaros pasajı no:IIO adresinebaşvurulabilir(Tel:I586987). 1 DrtGönHeğr • KültürServisi - Balkan Nacı İslimyelı, Garantı Bankası'nın Beyoğlu'ndakı Sanat Galerisi'nde "Deli Gömleği" adlı sergısmi açıyor. On ıkı adet gömlek ve kaftan biçiminde kesilmiş bağımsız tuvalden oluşan sergi, bir mekân düzenlemesi biçiminde. Kaftan ve gömleklerin doğal dokusunu oluşturan yazılar, sanatçının yaratı, akıl ve delilik ûzerine notlanndan oluşuyor. Bu notlar sergi bitiminde yayımlanacak. Sanatçının bu sergisi geçen nisan ayında da NewYork'ta izleyicilere sunulmuştu. 1947 yılında doğan, yurtiçinde ve yurtdışmda birçok sergiye katılan, ödüller alan ve eserleri ünlü koleksiyonlarda yer alan sanatçının sergisi, 4-25 Şubat 1992 tarihleri arasında Garantı Sanat Galerisi'nde gezilebilecek. Balkan Naci Islimyeli'nin sergisi, pazar günlen dışında, her gün 11.00 ile 18.00 saatleri arasında açık. Tömzamartaraıeniyifflmi • AA (Ankara) — Sinema eleştirmenleri,sanatçılan,yönetmenve yapımcılar tarafından değışik tarihlerde yapılan değerlendirmeler sonucu Türk sinemasındaTüm Zamanlann En İyi Filmi olan on yapım belirlendı.Liste şu filmlerden oluşuyor,Adı Vasfiye(AtıfYılmaz),Anayurt Oteli(Ömer Ka vur),Gelin(Lütfü Akad),Hakkari'de Bir Mevsim(Erden Kıral),Muhsın Bey(Yavuz Turgul ),Susuz Yaz(Metin Erksan),Sürü(Zeki ökten),Uçurtmayı Vurmasın lar(Tunç Başaran),Umut(YılmazGüney),Yol(Şerif Gören)Türkiye'de ilk kez bir festival adına düzenlenen ve bütün zamanlann iyi yapımlannı genç izleyiciler için biraraya getiren çalışmayı hazırlayanlar arasında Atilla Dorsay,Burçak Evren,Sami Şekeroğlu,Vecdı Sayar,Sungu Çapan.Ibrahim Altınsay,Nejat özon gibi sinemacılar bulunuyor. ŞelûrtariNeri • Kültûr Servisi - Pandora Kitapevi'nde bugünden itibaren 9 şubat gününe dek Türk yayın tarihınde önemli bır yer tutan 'şehir tarihi' kitaplan sergilenecek.Geçen ay Nazım Hikmet kitaplannın yer aldığı vitnnde,IO-23 şubat tarihleri arasında ise bir dönem yazıh kültürûn önemli ayakları olan ve bugün bir kısmı yayınını durdurmuş dergilenn koleksiyonlan görülebilecek. MuWnunşiPteri •Kültür Servisi - Insancıl Okuma Tiyatrosu'nun etkinlikleri şubat ayında Ayten Mutlu'nun şiirleri ile sürüyor.Bugün saat IŞ.OO'den itibaren Fırat Kitap Galerisi'nde(Yasa Cad.Üzerük sok.no:II Kadıköy) Ayten Mutlu'nun şiirleri okunup tartışılacak. AFSADfotoğrafkursian • ANKA (Aakara) - Ankara Fotoğraf Sanatçılan Derneği 57. ve 58. dönem fotoğraf temel eğitim seminerleri için aday üye kayıtlanna başladı. Teorik ve pratik çalışmalardan oluşan ve 6 hafta sürecek seminerlerde fotoğrafa giriş ve fotoğraf makineleri, ışık ölçümü ve fılmler, ışıklama, kompozisyon, yardımcı aksesuarlar, karanlık oda geliştirme ve baskı tekniklerinin avnntılı olarak işleneceği açıklandı. 11. Uluslararası îstanbul Film Festivali'nde iki usta yönetmen Büyülü Bergman, Samuray Kurosavva Kültür Servisi - 14-29 Mart 1992 tarihleri arasında düzenlenecek olan 11. Uluslararası Îstanbul Film Festivali'nin zengin prog- ramında yer alan iki bölüm, dünya sinemasının önde gelen yönetmenlerinden Ingmar Bergman ve Akira Kurosavva'- nın yapıtlannı tanıtıyor. Isveç sineması üzerinde tartışılmaz bir etkisi olan Ingmar Bergman, tüm dünyanın yakından tanıdığı sinema devlerinden bıridir. Sürekli olarak insan ruhunun karmaşık yapısıyla uğraştığı için 196O'lı yıllarda Bo VViderberg ön- cülüğünde bir grup genç eleştirmenin saldırılanna hedef olan Bergman, bu eleştınlerdeki gerçek payı yadsınamasa da kırk yıl boyunca yarattığı birbirin- den çarpıcı yapıtlarla önemli bir sinema ustası olarak dünya sahnesinde yerini almıştır. Ingmar Bergman filmleri, uluslararası ticari dağıtımcıiar arasında basit eğlence filmleri değerlendirmesi- nin dışında tutulmuş ve uzun süre, yö- netmenin filmlerinde yansıtmayı yeğle- diği ölüm, kader, sevgi, yalnızlık gibi temalann yalnız entelektûel çekiciliği olduğu varsayılmıştır. Bu yıl Istanbullu sinemaseverler, yal- nız Isveç'in değil dünya sinemasının da önde gelen bu seçkin yönetmenini altı başyapıtı aracılığıyla tanıma olanağı bulacaklar. Festival programında Bü- yülü Fener başlığı altında izlenecek Bergman filmlerinden ılkı Çıplak Gece (yanda) adını taşıyor. Bir sirk atmos- ferinde gelişen film, geleceğin neler geti- receğinı bılmeyen, hayallerini gerçekleş- tirme savaşı verirken aşağılanan ve nef- ret ettikleri her şeye mahkûm edilen iki insanın öyküsünü anlatıyor. Bergman'- ın çoğu filminde olduğu gibi "kader" düşüncesi Çıplak Gece'nin de ana te- masını oluşturuyor. Yazgılanndan4caç- ma çabalan, film kahramanlannı daha sefıl bir yaşama sürûklemekten öteye gi- demez. 1956 Cannes Festivali'nde Bergman'a uluslararası başarı getiren Bir Yaz Gecesı Tebessümleri, zengin sınıftan in- sanların ve hizmetçilerinin davranış- larını, karmaşık aşk entrikalarını, gul- dürü biçiminde işleyen bir operet ha- vasında çekilmiş. Bu bağlamda Berg- man, her bir karakterin aşk ûzerine dü- şüncesini ıncelerken, farklı çiftler aracılığıyla diğer çiftleri yorumlar. Bir Yaz Gecesi Tebessümleri aşkın doğası, kimlik sorunlan ve sürekli bir duygusal doyumun imkânsızlığı gibi özellikle Bergman'a ozgü temaları gulduru kalıp- ları içinde irdeleyen bir sinema baş- yapıtı. Isveçli ustanın festival kapsamında izlenecek bir diğer filmi, Yaban Çilek- leri. Filme admı veren yaban çilekleri Isveçliler için bahann gelişinin ve ya- şamın yeniden doğuşunun sembolüdür. Bu nedenle, filmdeki tüm karakterler Ingmar Bergman'nın Çıplak Gece'si geleceğin neler getireceğini bümeven iki insanın öyküsünü anlatıyor. yaşamla, ölümle ve bunlann hiç degiş- meyen döngüsüyle uğraşırlar. Yaban Çilekleri, yaşlılık dönemini ve yaşamı boyunca yaptığı hataları ve acımasızlık- ları gözden geçiren yaşlı bir adamın arük onanlma olanağı bulunmayan bu hatalarla uzlaşma çabasının derin bir incelenmesi niteliğinde. Yıllar önce Türkiye'de gösterime gir- diğinde büyük yankılar uyandıran Ses- sizlik bu kez sansür makasına takılma- danızlenebılecek. Bergman'ın, çağdaş insanın içinde bulunduğu yalnızlığı ve acılan birbirin- den bagımsız konular araalığıyla yansıttığı, "dini" üçleme diye adlandırı- lan fılmlerinin son halkası olan sessızlik, Tann'nın sessiz kaldığı bir dünyada in- sanlann sevgiyle iletişim kurma çaba- lanm anlatıyor. Filmde, ölmekte olan bir kadınla, gerçekleşmeyen arzulannın ıstırabı altında ezilen kızkardeşini, dilini bile konuşamadıklan yabancı bir ülke- de soyutlayan Bergman, üetişimsizlik ve yalnızlık kavramlannı en uç noktaya taşıyarak çağdaş yabancılaşmanın, in- sanlar arası ileüşimi, sonu olmayan bir dizi umutsuz cınsel ilişki boyutuna in- dirgediği savını çarpıcı bır biçimde orta- ya koyuyor. Ünlü görüntü yönetmeni Sven Ny- kvist'in zengin sonbahar renkleriyle olağanüstü bir biçimde görüntülediği Çıglıklar ve Fısıltılar, geçen yüzyılın sonlannda muhteşem bir malikânede, ölümün bir araya getirdıği dört kadm arasındaki ürkütücü, huzursuz edici, sevgisiz aile içi ilişkileri ele alıyor. Usta yönetmenin, karmaşık insan ru- hunun derinliklenni araştırdığı Güz So- natı, yaşamını sanatına adamış ünlü konser piyanısti Charlotte'un, yedi yıl aradan sonra yeniden bir araya geldigı orta yash kızı Eva'yla ilişkilerini Cho- pin'in prelüdleri eşliğinde irdeliyor. Bergman'ın deyimıyle "yaşaülan sevgi, tüketilen sevgi, sevgi özlemi, sevgi ya- lanlan, bozulmuş bir sevgi ve kısaca, ya- şamımızı sürdürebilmek için tek şansımız olan sevgi", filmin ana te- masını oluşturuyor. Festival programının en çarpıa bö- lümlerinden biri de Japonya'nın tartış- masız yaşayan en ünlü film yönetmeni Akira Kurosavva'ya adandı. Bir Genç Samuray ana başlığı altında yer alan dört film, özellikle son yıllarda filmleri ülkemizde büyük yankılar uyandıran ünlü yönetmenin erken dönem yapıtları- nı tanıma olanağı sağlayacak. Festival programında yer alan ilk Ku- rosawa filmi, yönetmenin ilk önemli yapıtı sayılan Sarhoş Melek. Japonya'- da büyük başan kazanan Sarhoş Me- lek, aynı zamanda, yönetmenin gözde oyuncusu Toshiro Mifune'yle gerçek- leştirdiği ilk film olma özelligını de tası- yor. Film, alkolik bir doktorun, suç ve sefaletin kol gezdiği bir mahalleye bir parça ışık getirmek>ve veremli bırgangs- teri ruhsal ve fıziksel olarak kurtarmak adına gösterdiği ısrarlı ve boş çabalann öyküsünü anlatmakta. Ikı kısa öyküye dayanan Rashomon, bir iğfal olayının, aynı inandıncılıkta aktanlan dört farklı öyküsünü, usta bir sinema diliyle anlatarak gerçeğin doğa- sını sorgular. 1951'de Venedik Festi- vali'nde büyük yankılar uyandınp Altın Aslan Ödülü'nü kazanan ve Japon sine- masını Batı'ya tanıtan Rashomon, gös- terildıği her yerde ızleyicıleri büyüle- meyi sürdüren biryapıt. "Gerçek" kav- ramının tanımmdaki belirsizliği yansı- tırken, ınsanoğlunun zayıflıklannı ve başarısızlıklannı ele alan Rashomon, bu bağlamda, ulusal olma özelliğinı aş- makta, evrenselliğe ulaşmakta. Festival çerçevesinde gösterilecek bir diğer Kurosavva filmi de Japonya'daki günlük yaşamı yansıtan ve sıradan bir atmosferde gelişen Yaşamak. Film, kanserden öleceğini öğrenince, boş ve yararsız yaşamına bir anlam katmayı, ardında, kalıcı bir şeyler bırakmayı amaçlayan yaşh ve huysuz bır adamın öyküsünü anlatıyor. Festivalde izleyeceğimiz son Kurosa- wa filmi, Kanlı Taht, yönetmenin en gözde yazarlanndan bın olan Shakes- peare'in en iyi sinema uyarlamaların- dan biri. "Macbeth"in vahşi doğası, ortaçağ Japonyasfnda son derece ge- çerli bir kişiliğe dönüşmüş. Küçük aynntılar dışında, özgün öyküye tü- müyle sadık kalan Kurosavva, Japon- ya'nın geleneksel Noh tiyatrosu öğeleri- ni de katmış eserine. 10 Sanatçı 10 İş: C; sergisi okunmayı bekliyor Çağdaşolanıkavramak AYKUT KÖKSAL (Îstanbul) - Cezanne'la birlikte endüstri toplu- munda sanatın kendi programım belirlediğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bir geçiş dönemi ölan 19. yüzyılın üslup sorunsah yerini resmin kendi gerçeklik düzlemindeki tartışmalara bırakmıştır. Resim yüzeyinin iki boyutlu gerçekli- Benzer bir sürecin tiyatroda da ya- ğiyle hesaplaşma, yanılsama sorunsalı- şandığı görülüyor. Mekân-nesne-birey nın baş köşeye oturması daha baş- ilişkilerinin öne çıkması, seyreden-sey- langıçta vanlabilecek noktayı da belirli- redilen aynmının yok olması, giderek yordu. Kubistlerden minimalistlere, tartış- manın ardında aranan hep aynı sorunun yanıtıydı. İki boyutlu düzlem üzerindekı an- latım sınırları sınanıyor ve "ontolojı" sorunu programın ana çizgisini oluşturuyordu. Sonun- da kendi varoluşunu sonlandıracak bir arayışın zorunlu adım- lanydı bunlar. Ne ki bu tartışmalann sonuç ürünü olan resim hiçbir zaman varoluşunu "se- yirlik nesne" konumu- na indirgemiyordu. Doğal olarak benzer arayışlan Keykelde de görüyoruz. Bu kez üç boyutlu gerçekliktir tartışılan. Üçüncü bo- yutun ötesine ulaşma, devinimle birlikte dör- düncü boyutu heykele sokma isteği Calder'ın mobillerini ortaya çıkarır. Öte yandan ka- ide üzerinde tanımfan- mış "seyirlik nesne" da- ha yuzyıl başında sahne- yi terk edecektir. Man Ray'in "Çivili Ütü"su 1921 tarihlidir. Dört yıl önce ise Duchamp "Çeş- me"yle büyük karşı çıkı- şını yapmıştır. Artık yüz- yılın, sanat yapıtını kav- Adem Yıhnaz'ın sergJde yer alan bir çalışması ramsal arka duzlemiyle tartışaağı ortaya konmuştur. Tartışma, sonunda geleneksel plastik sanatlar tanımını ortadan kaldınr. Re- sim-heykel aynmı geçmişten devralın- mış yapay bir aynmdır. İki ya da üç bo- yutlu gerçeklikle hesaplaşma gerilerde kalmış, mekânın sonsuz boyuta ulaşan olanaklan çağdaş sanatın söz sımrlannı yeniden belirlemiştir. temel katılıma ulaşılması happeninglere dek giden bir ortak çizginin yaşandığım gösteriyor. Işte günümûzde çağdaş sanat ancak bu kavramsal içerikle var olabiliyor. Başka bir deyişle "yerleştirme" ya da "installation" sözcükleriyle anlatılan çalışmalar modero sanatın günümuzde- ki tek doğal ve zorunlu süregini oluştu- ruyor. Ne ki bu sürecin, başından beri Batı dünyasının merkezlerinde yaşandı- ğı unutulmamah. Periferi ülkelerinde ise çağdaş sanat marjinal etkinlik düzeyin- de kalıyor. Türkıye gibi fıktif bır sanat piyasasının en yaygın medyalara dek egemenliğini sürdürdüğü ülkelerde "pi- yasa nesne"si konumuna indirgenmiş "sanat yapıtı" doğal olarak bu çağdaş oluşumu görmemeyi yeğliyor. Son za- manlarda yaşanan tartışmalar bu bakış- la gözlendiğinde, tartışmanın gerçek "öznesi" göriilebilecek- tir. Çünkü marjinal et- kinük düzeyinde bile kalsa, çağın içeriğıni ya- kalayan, gerçek te güçlü olandır. Bu durumda fıktif olanın yok olması da kaçınılmaz bir süreç- tir. İşte AKM sergi salo- nunda açılan 10 sanatçı 10 îş: C sergisi bu bağ- lamda değerlendırilme- lidir. C sergisınde yer alan işleri değerlendirir- ken serginin tûmel bildi- risinin yanı sıra her sa- natçının önceki işleriyle birlikte bütünlenen "yapıt"ına bakmak ge- rekli. Ne ki burada yapı- tın bütünselliğini oluştu- ran bir üslup, biçim ya da zanaat sürekliliği de- ğildir. "Piyasa nesnesi" ve "seyirlik nesne" ol- mayı yadsıması, sa- natçıyı, "görünürdeki" sürekliliği oluşturma, gi- derek bu görünür sürek- liliğin yapıtın kendisi ol- ma ve bu yoldan bir arz- talep ilişkisi içinde ko- numlanma tuzakların- dan korunmaktadır. Ar- tık süreklilik yalnızca kavramsal arka düzlem- dedir. C sergisindeki her iş bu bakışla ele alındı- ğında serginin asıl sözü ortaya çıkacaktır. örneğin Ayşe Erkmen'in "Bir Yer'ı 1985 tarihli "Uyumlu Çizgiler" çalış- masına ya da 1989 tarıhlı "Geçmişe Tören" işine doğrudan bağlanır. Bu yüzden C sergisindeki işi Erkmen'ın yapıtından bir kesittır yalnızca. Ya da bütünü oluşturan puzzle'ın bir parçası. C sergisi okunmayı bekleyen ve çağ- daş sanatın bugününden bir kesit sun- duğu için "ızlenmesi" gereken bır sergi- Baskhirov'un resitali Cemal Reşit Rey'deydi Tuşların ötesinde buluşalım EVtN tLYASOĞLU (Îstanbul) - Bazı konserler vardır, sanatçı sizi tuşların, yayın, üflediği flütün ötesine, bir yerlere çekip götü- rür. İçinde bulunduğunuz salonu, yanınızda oturan kişiyi, bi- raz sonra çıkacağınız soğuk havayı unutup yorumcunun ça- ğırdığı yolda yürümeye başlarsınız. Dmitri Baskhirov, 27 ocak pazartesi günü Cemal Reşit Rey Salonu'nda verdiği resitalde böylesi bir yolculuğa çıkardı dinleyenleri. Sanki ondokuzuncu yüzyıl sonlann- dan bir filmde, köşede semaver kay- narken, çini sobada odunlann sıcaklığı; her yanı küçük tablolarla be- zenmiş bir duvarın önünde sizin için çalıyordu bu Rus piyanist. Sizin için, sizeözel birelektrik ulaştınyordu. "Yo- rum süresinde bu akımı yaratabildiğim zaman ben de çok mutlu oluyorum. Aslında rahatsız, hasta bir günümdü, ama bence bir plak yapıyor gibi kont- rollü, kusursuz çalmak değil de içinden geldığini duyurabiknek önemli konser sırasında. Plak çahşmasında ise kon- serde gibi çalmak kötü." Oysa pek çok yorumcu bugün plak stüdyosunda dinleyici olmasından, canlı yorumun, o andaki doğal ateşin plağa aktanlmasından yana. Dmitri Baskhirov, Tiflis'te doğmuş. Moskova'da Alexander Goldenweiser ile çalışmış. Sanatsal geleneğe sahip bir çevrede yetişmiş. Paris'te Marguerite Long Piyano Yanşması'nı kazandı- ktan sonra (1955) adını bütün dünyada duyurmaya başlamış. Çağımızın pek çok ünlü şefı ile örneğin, Barbirolli, Szell, Masur ve Sawallisch gibi şeflerle konserler vermiş. Borodin Kuarteti'- nde ve Gidon Kremer'in eşliğinde sayısız resitaller vermiş. Piyanistlık ka- riyeri yanı sıra Baskhirov ünlü bir eği- timci aynı zamanda. 1957'den sonra Moskova Konservatuvan'nda ders vermeye başlamış. Walen Salzburg Mozartoum Akademisi'nde, Paris Konservatuvan'nda ve Madrid'de us- tahk sınıflannı çahştınyor. Ve Mad- rid'de yaşıyor. 1980'de Batı'da çalış- ması yasaklanmış ve tam sekiz yıl an- cak yurt içinde konserler vermesıne izin venlmiş. "Psikolojik olarak çok büyük sıkıntılar yaşadım. Daha genç bir sanatçı için önemli olmasa da ellı yaşında bir piyanistin her anını değer- Iendirmesi düşünülmelidir. Ben de dur- madan konser verdim. Ülkenin dört bir yanında çaldım durdum bu sekiz vıl içinde. Ülkemde bugünkü değişıklikler bir yanda olumlu: Seyahat etme, kon- ser verme, dışanda ders verme özgürlü- ğûmüz var. öte yanda politik ve eko- nomik yaşam gibi kültür dûnyası da henüz çok düzensiz." Onca yıllık bir eğitimci olarak gençlerin müzik öğrenımi üstüne ko- nuşuyoruz Baskhirov ile: "Her şeyden Dmitri Baskhirov önce teknik zorluklardan sıynhnayı, tekniğin ötesine geçip yorum getirme, kendi renklenni duyurma, kendi ıç dünyasını yansıtma yollannı öğretme- liyiz. Nereye kadar kontrollü çalma, nereden sonra doğalı verme bir denge yöntemidir. Bir de yanşmalar var, gençleri yü- reklendirmek, tanıtmak, kamçılamak için. Özellikle günümûzde bu tür kon- kurlann ülkemizdeki gereksinimi tartışılmakta. "Ne yazık ki tıpkı spor- cular gibi kendilerini tanıtmak için yanşması gerekıyor gençlerin. Bu kon- kurlar içm öylesı kontrollü, mekanik baskı altında yetiştirilıyorlar ki sonun- da mekanik müzikçiler ortaya çıkabili- yor. Konkuru kazanmış bir müzisyen mutlaka ilerde de başaracak değildır." Baskhirov, gerçek yeteneğin mutla- ka kendini parlatıp üstünluk kazana- cağına ve bu yeteneğini yalnız müzık dahnda değil diğer konularda da kul- lanıp kendi kendini yetiştirebileceğıne ınanıyor D.Baskhirov bu hafta sonu kon- serlerinde İDSO'nun solisti olarak Mozart'ın do minör piyano konçerto- sunuçalıyor. Orkestrayı Varga yöneti- yor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle