26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EYLÜL 1990 KÜLTÜR-YAŞAM CUMHURÎYET/5 Ruhi Su anıldı • Kiiltttr Servisi — Beş yıl önce yitirdiğimiz Ruhi Su, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda dün anıldı. Anma törenine Ruhi Su'nun eşi Sıdıka Su, oğlu Ilgın Su, TBKP Genel Başkanı Nihat Sargın, tiyatro sanatçısı Genco Erlcal, seramik sanatçısı Unal Cimit, heykeltıraş Mehmet Aksoy, sinema sanatçısı Yavuzer Çetinkaya, Grup Yorum ve Dostlar Korosu'nun yanı sıra dostları ve sanatçı arkadaşlan katıldı. "Anıt-mezar" yanşması sonucunda inşa edilen, ancak kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından tahribe uğrayan mezarının başında bir konuşma yapan Dostlar Korosu'ndan Yusuf Uzun, Ruhi Su'nun, halkın gerçek yuzünıi, toplumun hazinesini gün ytızüne çıkardığını belirterek "Yaptığı işe özgürce bakabilen ender sanatçılardan biridir o. Ruhi Su büyük bir müzisyen, gerçek bir insan, ilerici bir aydındı" dedi. Dostlar Korosu şefı Sarper özsan da bir konuşma yaparak "Ruhi Su'nun sanatçı kişiliginin yanı sıra insan kişiliği de asla unutulmadı" dedi. Özsan'm konuşmasırun ardından Dostlar Korosu, söz ve muziği Ruhi Su'ya ait olan "Mahsus Mahal" ile Yunus Emre'nin deyişi "Behey Kardeş Hakkı Bulam mı Dersin" adlı çahşmayı seslendirdi. (Fbtoğraf: Uğur Günytlz) Mine Mutlu topraga verildi • İSTANBUL (AA) — Yakalandığı kanser hastalığı sonucu önceki gün ölen sinema sanatçısı Mine Mutlu'nun cenazesi, Levent Camii'nde öğleyin kılınan namazdan sonra Feriköy Mezarlığı'nda toprağa verildi. Yaklaşık 2 yıldır kanser tedavisi gören sanatçı, geçen salı günü aniden fenalaşarak Şişli Hayat Hastanesi'ne kaldırümış, ancak yapılan müdahalelere rağmen kurtanlamamıştı. Sanatçının cenaze törenine eşi Ünal Çulha'mn yanı sıra Mujde Ar, Kemal Sunal, Orhan Gencebay ve Ferdi Tayfur'un da aralarında bulunduğu kalabahk bir sanatçı topluluğu katıldı. 'Fazilet' Valencia yolcusu • Kiiltttr Servisi — Yönetmenliğini îrfan Tözüm'ün yaptığı "Fazilet" adlı film, Valencia Akdeniz Ülkeleri FUm Festivali'nin yanşmalı bölümüne davet edildi. Festival 10-19 ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek. En iyi fîlme Altın Pahniye ödülü'nün verildiği Valencia Film Festivali bu yıl 11. kez yapılacak. Festivalin yanşmalı bölümündeki tek Türk fılmi olan "Fazilef'te başrolleri Hülya Avşar ve Yaman Okay paylaşıyor. Senaryosunu Gökay Özgüç'ün yazdığı, görüntü yönetmenliğini Ertunç Şenkay'ın yaptığı fılmin müzikleri Cahit Berka/a-ait. Köyden buyük kente gelen ve yıllar boyu kendisini hanımının yerine koyan bir kızın öyküsunü anlatan film, daha önce Kültür Bakanuğı'nın seçtiği en iyi altı film arasında yer almıştı. 'Pir Sultarf için valilige uyan • Kültür Servisi — Erol Toy'un yazdığı "Pir Sultan Abdal" adlı oyunun bugünden itibaren Beyoğlu Karaca riyatro'da, Ankara Birlik Tiyatrosu tarafından sahnelenmesi bekleniyor. Istanbul Valiliği tarafından ikinci kez yasaklanan oyunun yazarı Erol Toy, Istanbul 1. ldare Mahkemesi'ne başvurmuş, Idare Mahkemesi de yürütmeyi durdurma kararı almıştı. Avukat Burhan Apaydın, bugünden başlayarak sahnelenecek "Pir Sultan Abdal" oyunu ile ilgili Istanbul Valiliği'ne bir uyan gönderdi. "Suç oluşturmayan bir eylemin valiliğin takdir konusu olabilmesi kanunen mümkun değildir" cumlesinin yer aldığı uyan metni şöyle: "...Istanbul 1. ldare Mahkemesi 1990/884 esas sayılı kararı ile 'yürütmenin durdurulmasına' karar vermişür. Kararda, 'hukuka aykınhk bulunduğu ve yürütülmesinde zararlar doğurabileceği' gerekçesine dayamlrruştır. Bu karann bir yargı karan olduğu göz önünde tutularak 'Pir Sultan Abdal' eserüıin Karaca Tiyatrosu'nda sergilenmesini önleyici nitelik taşıyan kararınızın emniyetçe uygulanmasımn dev-am etmemesi konusunda Istanbul Emniyet Mudürlüğu'ne emir ve direktif vermenizi talep ve rica ederim." TİYAP toplantısı • Kültür Servisi — Tiyatro Yapımcıları Derneği TlYAP'ın özel tiyatrolara devlet yardımını tartışmak amaayla yaptığı toplantı "ateşli" tartışmalarla ceçti. Dün Dormen Tiyatrosu'nda yapılan toplantıda tiyatrocuların üstunde durduklan temel noktalar, yardım yönetmeliğinin maddeleri, yardımın tiyatro toplulukları arasındaki "dengesiz" dağıhmı, bu dağılımın neye göre yapıldığının gerçekçi ve tam bir açıklamasmın yapılmaması. Bu arada dernek üyelerinin birçoğunun TİYAP Başkanı Rutkay Aziz'le sürtüşme içinde oldukları da gözlendi. Yardım yönetmeliğinin kesinlikle değişmesi gerektiğini belirten Necef Uğurlu, Rutkay Aziz'i, "Tiyatroculann temsilcisi olarak itiraz etmesi gerekirken, bakanlık yetkilileriyle el sıkışmakla" suçladı. Toplantıda bulunanlardan Nejat Uygur da Rutkay Aziz'in yardım konusunda alınan kararlarda "vicdanen" rahat olmadığını söylemesi üzerine kararlar alınırken "çantasını alıp çıkmadığı" ıçin Aziz'e tepki gösterdi. Tiyatrocu Oya Başar, herkesin kendisi için hareket ettiğini, seslerin ancak kişilerin kendilerı zor durumda olduğu zaman duyulduğunu, oysa her zaman herkesin birbirine destek olması gerektiğini savundu. Bir tiyatrocu tarafından "devletin parasının bekçiliğini yapmakla" suçlanan Aziz, tiyatrolar arasındaki yardım dağılımının eşit olması için elinden geleni yaptığını belırtti. SINEMA/ATİLLA DORSAY ttalyan yönetmen Giuseppe Tornatore'nin OscarlıfilmiNova-BaranSineması'nda Sinema, dünyada bir cennet (Nouvo Cinema Paradiso) / Yönetmen ve senaryo: Giuseppe Tornatore / Görüntü: Blasco Giurato / Müzik: Ennio Morjicone / Oyuncular: Philippe Noiret, Jacques Perrin, Salvatore Cascio, Leopoldo Trieste, Marco Leonardi, Angese Nano / Italyan-Fransız ortak yapımı / 123 dakika (Nova-Baran Sineması) Sicilya güneşinin daha da be- yaz gösterdiği bir meydana açı- lan Cennet Sineması, Giancal- do kasabasının yıllar boyu tek eğlence yeridir. Tıpkı yıllar bo- yu sayısız köy, kasaba, semt ve- ya kentte olduğu gibi bu salon da bu küçük topluluğun yüreği- nin attığı, kolektif bilincinin oluştuğu ana mekândır. Orada yalmzca film izlenmez. Orası, en uzak, olanaksız ve fantastik olanlan da dahil, tüm düşlere açılan kapıdır. Orada her tür- den duyu ve duygu yaşanır, ora- da tarih ve toplumbilim öğreni- lir, orada bakışıhr, âşık olunur, el ele tutuşulur... Orada perde- den taşan iri göğüslü kadın gö- rüntüleriyle ilk doyumlara ula- şıhr, gizli köşelerde veya loca- larda ilk cinsel deneyimler edi- nilir. Orada yürekler bir çarpar, heyecanlar paylaşılır, ortak olanla bireysel olan arasında gi- zemli köprüler kunılur... Ve orada küçük Salvatore, "nftm-ı diger" Toto, ilk gerçek hayat eğitimini yapar. Görmüş gecirmiş, sessiz dönemden süzü- lüp gelrniş, sinema hastası, ama yaşamı da çok iyi tanıyan, her ne kadar John Wayne veya Henry Fonda'nın "film cümleteri" ile konuşsa da onlar- dan ödünç aldığını yaşamda tam yerine oturtmasını bilen makinist Alfredo'nun yanında, hem sinemayı hem de gerçek ha- yatı öğrenir. Kasabarun tek si- nemasını, dınsel otorite adına "tek kişilik bir sansür"e tabi tu- tan papaz sayesinde kasabalılar, "20 yıldır sinemaya gelirim, bir tek öpüşme sahnesi gormedim" diye övunebılirler. Alfredo, pa- pazın zoraki sansürüne boyun eğer. Ama kapıda kuyruk oldu- ğu ve içeri giremeyenlerin bağı- rıp çağırdığı bir gece, görüntü- yü meydandaki bir cepheye yan- ALFREDO İLE TOTO — Giuseppe Tornatore'ııin "Cennet Sineması" adlı filminde kasabanın sinemacısı Alfredo'yu, Fransız sinemasının deneyimli oyuncusu Philippe Noiret canlandınyor. Son- radan ünlü bir yapımcı olan Salvatore ya da Toto'nun küçüklüğünu ise Salvatore Cascio oynuyor. sıtarak onlan mutlu kılmak, Alfredo'yiı da mutlu kılmaya yeter. Bu iyilik, onu sakat bıra- kan bir kazayla sonuçlansa da... Ve yıllar gececek, Toto köyu- nü terk edip uzaklara, Roma'- ya gidecek ve ünlu bir yapımcı olacaktır. Cennet Sineması ise yangından sonra yenilenmiş, "papazın sansürii"nden de kur- tulmuş, yeni kuşaklara yeni gö- rüntüler, yeni heyecanlar sun- maktadır. Ne var ki 70'li, son- ra 80'li yıllar gelip çatmıştır. "Salon sinemasının ölümü", her yerde olduğu gibi Italya'da da gundemdedir. Toto/Salvato- re, tam 30 yıl sonra köyüne an- cak Alfredo'nun, savaşta ölen babasının yerine koyduğu ve tüm yaşam felsefesini aldığı bu adarnın cenazesi için dönecektir. Bulduğu, onunkiyle birlikte, Cennet Sineması'run da cenaze- sidir. Köyün eskileri, yıkılan si- nema salonuna değil, onunla birlikte göçüp gitmiş kendi gencliklerine ağlamaktadırlar kuşkusuz... Ama Toto, Alfre- do'nun ölüm-sonrası armağa- nında, yalnızca eskilere dönük nostaljik bir belge değil, sinema sevgisinin ve tutkusunun da en anlamlı, en simgesel, en doğru- layıa hediyelerinden birini bu- lacaktır... "Cennet Sineması", ismiyle uygun bir mucize gerçekleştirdi, çoktü çöküyor denen ltalyan si- nemasına, bir Oscar ödülüyle birlikte büyük bir umut, büyük bir canlıhk getirdi. Ama bu "ulusal sorun"un dışında, "&- •ema Paradiso", gerçekten de sinemalann yok olması, sinema saJonlarının yitip gitmesi olayı- na, yersiz, gereksiz ve anlamsız bir kültür dramı saydığım ve bir kültürel tuketim biçiminin, ye- rine aynı güçte bır şey konma- dan yok olması olarak gördü- ğüm bu olaya getirilmiş en du- yarlı yanıt. Evet, o salonlarla birlikte bizim kişisel tarihimiz de çöküyor, yıkıhyor. Antik çağlardan beri varolagelmiş bir toplu kültür tüketimi, kalabahk bir bayram, bir şenlik gibi ya- şanan bir "seyir" olayı, yerine bencil, kısır, egoist ve alabildi- ğine bireyci bir "oda seyri" konmaya çahşılarak ölume terk ediliyor. Hep birlikte ağlayalım mı? "Cennet Sineması", en azından bunu yapmaya birebir. Dayanılmaz bir duygusalhk, yüklü bir nostalji ve geçmişe yo- ğun bir özlem içeren bu film karşısında, gözyaşlarınızı tut- manız hemen hemen mümkun değil. Ama bu film, bunun ötesin- de, eleştiriyor, kınıyor, bizi da- ha bilinçli, "vefalı" olmaya, belleklerimizi daha sık havalan- dırmaya çağınyor. Salvatore'- nin tam 30 yıl boyunca köyüne dönmemesi, başta annesi ve Alfredo, tüm sevdiklerini öyle- sine unutması, hele "yarun sa- atlik bir yolculuk" diye küçüm- sendiğinde, ne denli acı gözükü- yor!.. lşte o unutkanlık, o ve- fasızlık, o kadir bilmemezlik, Cennet Sineması'nın perişan, yıkık dökük görünümuyle ne denli çakışıyor!.. Hep aynı bel- leksizÛğin, değer bilmezliğin, il- gisizliğin ve bencilliğin dışavu- rumu değil mi bunlar? Ah, bel- lek!.. tnsanı insan yapan bu özelliğimizi hiç unutmayahm, daha iyi kullanalım. Yakınlan- mızı ve sevdiklerimizi de çocukluk-gençlik anüanmızı da "cennet sinemalan" da unut- mayalım. Bu güzel film, içinde yaşadığımız maddeci çağa duy- gusal bir tepki oluştu'an ve ön- lenemez, ama çok iyi sindirilmiş nostaljisiyle gözlerimizden yaş getiren "Cennet Sineması", içftıde en küçük de olsa bir si- nemasever kımıltısı yaşayan herkes için gerekli bir seyir. 'Gremlinler'in ikincisinde de yine Steven Spielberg'in parmağı var Mekanikliğin mekanik eleştirisi (Gremlins^2) / Yönetmen: Joe Dante / Senaryo: Charlie Haas / Görüntü: John Hora / Müzik: Jerry Goldsmith / Oyuncular: Zach Galligan, Phoebe Cates, John Glover, Robert Prosky, Christopher Lee, Robert Picardo / Warner Bros yapımı (Emek, Reks, Ankara Akün, Izmir, tzmir). "Gremlinler dönüyor"muş!.. Aman ne sevindik, ne sevin- dik!.. 6 yıl önceki ilk film bize uğramamıştı. Bu kez, hareket- lenen - bereketlenen sinema pi- yasamız sağolsun, yoruhnak bil- mez Steven Spielberg'in "himayesinde" gerçekleşen (bu adam, bu kadar parayı ne yapı- yor acaba?) ve şu kadar milyon dolara mal olup şu kadar mil- yon dolar getiren bu ikincisi şıp diye kapımızda!.. Ashnda film, ilk başlarda iti- raf etmeli, oldukça sevimli. Her yeri çağdaş beton kulelerle dol- durmak isteyen, "konuşan ÖZEL EFEKTLER — "Gremlinler "in ozel efektleri üstüste yıgıldıkça, film de tıpkı deştirdigi ma- kineleşme çabası gibi tam bir mekanik çarka dönüşfiyor, teknolojiye teslim oluyor. asansör"le dolu ultramodern binalar yapan acımasız bir ya- tınmaya karşı, dükkânı sevim- li antikalarla dolu yaşh bir Çin- linin miras bıraktığı ilk "grem- lin", yine bir "teknolojik harika" olarak göze hoş gözü- küyor. Fihnin Amerikan iş dün- yasını, anlamsız bir makineleş- me çabasını, insancıl değerleri süindir gibi ezip geçen bir mo- dernleşme anlayışım hicvetme- si de güzel. Ne var ki, işte o "teknolojik harika" ve bunu gitgide daha çok dozu artan bir uyuşturucu gibi kullanmak, insanı sanki teknolojiye tutsak etmek heve- si, bu fılmin de canına okuyor. Tek başınayken özgün ve par- lak bir sevimli buluş olan "gremlin", sayılan gitgide ço- ğalıp artık her şeyi yapmalan beklenebilecek bir orduya dö- nuştukçe ve filmın "öıd efelrt"- leri üst üste yıgıldıkça, film de tıpkı eleştirdiği şeyler gibi tam bir mekanik çarka dönüşüyor, teknolojiye teslim oluyor, insan- cıl boyutlardan uzaklaşıyor. Fi- nal, AJlah'tan yine oldukça gır- gır ve sürprizli... tşte bu tür filmlerin temel ku- suru bu. 1leri, her zaman daha ileri gitmek, fantastiğin, tekno- lojinin, özel efektlerin her za- man daha çoğunu, daha fazla- sını sunmak!.. İnsancıl boyutu ve insan ölçeğinde bir öykü an- latmayı böylesine gözden kaçır- mak, yalnız bu fılmin değil, tüm bir Spidberg anlayışının temel kusuru. Zaman zaman ve kimi fılmlerde bizlere oldukça hoş dakikalar geçirtmesine karşın, bu tür bir sinema anlayışım, bu filmi ve tüm bir Spielberg sine- masını, bu yüzden artık pek (en azından başlardaki kadar) seve- miyoruz. Umal n ki Spielberg de günün birinde tekniğe biraz "dur" desin ve bizlere, "E.T."nin sıcakhğım yeniden yakalamayı başarmış filmler sunsun... 1. Abdülhamit'in 'Gözde'siyle sevişirken terlediği sahne makaslandı Padisahlar da sevisirken terlerGözde (The Favoritep Yönetmen: Jack Smight / Senaryo: Michel de Grece'm romanından Larry Luyst / Görüntü: Howard Wexler, Giorgio Tonti / Müzik: William Goldstein / Oyuncular: F. Muarry Abraham, Maud Adams, Amber O'Shea, (Site, Sinepop, Moda, Şafak, Renk, Ankara Metropol) "Gözde" fılminin ülkemizde- ki çekimi sırasmda basında ko- pan ve bizim de taraf oluştur- duğumuz bir polemiği okurlan- mız ammsarlar. Bu filmin ve za- ten onun kaynağı olan "Saray Geceleri" adh Fransu romanı- nın "Abdülhamid'i küçük dü- şördugu", "naremi kötü, sapık- lıklaıia doln bir yer" gibi gös- terdiği, "Osmanh'yı yanlış tanıttıgı" vb. savlarla çığlık çığ- hğa ileri atılan bir kısım dediko- du gazeteleri ve onlara alet olan yaşh başlı, ciddi middi aHamlar, fihnin burada apar topar çeki- lip bitirilmesine, fümcilerin ade- ta kaçmasına neden olan bir ha- va yarattılar. Durduk yerde kı- yamet koptu. Bu gereksiz ve tam anlamıyla "bir kaşık sada fırtına" olaydan sonra işte "Gözde" filmi bitmiş haliyle huzurlanmzda. NapoKon'un kansı Josephi- ne'in uzaktan akrabası, Marti- nik Adası'nda (o dönemde Fransız sömürgesi) doğmuş soy- lu bir genç kadının Aimee Do- bucx de Rivery'nin korsanlar ta- rafından kaçırıhp önce Ceza- yir'e getirümesi, oradan da Os- manlı sarayına "saülıp" padi- şahın haremine girmesi, daha önce de sayısız yazarca işlenmiş, fantezi bir. iddia. Doğru mu? Ne fark eder? Yuzyıllar boyu bin- lerce kadının yaşadığı, aralann- da her ırktan, milletten kadının bulunduğu Osmanlı haremine bir Fransız soylusu da düşmuş ve kişisel yetenekleriyle 3 padi- şahı etkilemiş ve Osmanlı'run iç- dış politikasında \5 yıldan çok etkili olmuş... Batılı böyle bir efsaneye inanıyorsa daha da iyi- si onu yaratıyor, süslüyor, püs- lüyor, sayısız romanda ve şim- di de sinemada işliyorsa bundan gocunmak niye? İşte Topkapı Sarayı, o olağa- nüstü mekânlanyla, ince mima- risiyle, benzersiz fayanslan, bahçeleri, çeşmeleri, revnakla- n ve kubbeleriyle karşımızda... Topkapı Sarayı ve özellikle de Harem Dairesi, şimdiye dek hiç- bir filmde yapılmadık biçimde değerlendirilmiş, kullanılmış. Yaşh II. Abdülhamid'in gözdesi genç, ateşli ye hülyalı 3. Selim'- in gerçek ve tutkulu aşkı ve re- fonncu, katı ve kararlı 2. Mah- mut'un "manevi annesi" olmak gibi benzersiz bir tarihe erişmiş, Aimee/Nakşidü Sultan. İşte on- lar da sırasıyla bu 3 önemli ve ilginç padişah ve çevresindeki- ler karşımızda, perdede. Tarih tam anlamıyla bu değil mi? Kuşkusuz. Anlatılanlarda fantezi dozu gerçeğe ağır mı ba- sıyor? Hangi tarihsel Hollywo- od filminde basmıyor ki. Ama tarihine Hollywood tarafından el atılan hiçbir ulus, hiçbir halk böylesine duyarlı davranmıyor, bizde olduğu türden bir kıyamet kopannıyor. Çünkü tarih dedi- iz şey, artık yalnızca bir ulu- sun değil, tüm dünyanın ortak mah. Bırakahm alsınlar, kullan- sınlar.. Bugün yanlış, eksik ge- dik bir şey yaparlarsa yann doğ- rusunu yaparlar. Yoksa biz bu "Bunlar bizim tarihimiz, bizim geçmişimiz, bizim padişanlan- mız.. Topkapı Sarayı bizim harim-i ismetimiz" kafasmı sür- durürsek ya şimdiye dek oldu- ğu gibi bize, tarihimize hiç yak- laşmayacaklar ya da bu filmle- ri yine çekecekler, ama gidip Yugoslavya'da, Bulgaristan'da ("Gözde"nin çekimi orada baş- lamıştı), Malta'da ("Geceyan- sı Ekspresi" orada çekilmişti) veya ne bileyim, bunun gibi yer- lerde çekecekler. Sonuç bizim için daha mı iyi olacak? "Gözde" pek parlak bir film değil. Ele aldığı ve roman ola- rak özellikle Fransa'da çok sevil- miş, yüzbinler satmış konuyu, sıradan bir tarihsel fıhn, yüzey- sel bir aşk öyküsüne dönüştürü- yor. Mnrray Abraham'ın dışın- da, oyuncular oldukça kötü. Ve en önemlisi, Osmanlı pa- dişahlan, kitaplardan çıkıyor, portrelennden veya minyatür- lerden canlanıyor, ayaklannı yere basıyor ve çağdaş drama- nın konusu oluyorlar. Drama insan öykülerini anlatma sana- tıdır. Böylece Osmanh padişah- lan "resmi" niteliklerinden ve tarih kitaplanndan sıyrüıp kanlı canlı, yaşayan insanlara dönü- şüyorlar. I. Abdülhamit "artık beni ilgOendiren tek ölüm, ken- di öliimüm" veya "Beni bir da- kika için bile olsa aamadan sev- digin için sana teşekkür ede- rim" derken, ömrunun "ipekli kumaşlardan ve güzel kadınlar- dan oluşmuş bir kapan içinde gectiğinden" yakınırken, ne denli insancıl... Bu filmin temel erdemi de bu işte: Osmanlı'yı heykel kaide- sinden ve resim çerçevesinden alıp drama konusu yapmak... Bunun ise filmde hoşumuza gjt- meyen yanlar da olsa yaran tar- tışıhr mı? Artık gereksiz korku- larımızdan, kaygılarımızdan kurtulup Topkapı Sarayı'nı da tarihimizi de yerli-yabancı dra- ma çabalarına açmak zamanı gelmedi mi? Cindoruk'un takılan • Knltür Servisi — Ela Cindoruk'un takı sergisi, 1 ekimde Ortaköy'deki Ayşe Takı Galerisi'nde açılacak. Sanatçının ilk kişisel sergisi 13 ekim gününe kadar açık kalacak. 1963 Ankara doğumlu Ela Cindoruk, Orta Doğu Ifcknik Üniversitesi Endustri Ürünleri Tasanmı Bölümü'nu bitirdikten sonra iki yıl New York'ta Parson's Tasarım Okulu'nda Metal-Mücevher Bölümü'nde öğrenimini surdürdü. 'Doğu-Baü Ikilemı • Kültür Servisi — Prof. Devrim Erbil, 29 eylülde saat 15.00'te Devlet Güzel Sanatlar Galerisi'nde (Istiklal Cad. No. 209/49, Atlas Sineması üstü) bir konferans verecek. 1990 Bilgi Yüı etkinhkleri çerçevesinde gerçekleştirilecek konferans "Türk Resminde Doğu-Batı Ikilemi" adını taşıyor. Baleye yeni bina • ANKARA (AA) — Devlet balesinin eğitim ve prova çahşmalan için yaptırılacak yeni binasının temeli dün atıldı. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Erol Gömürgen, 1991-1992 sezonundan itibaren kullanıma açılacak olan yeni binanın, bale çahşmalannda karşılaşılan mekân sorununu ortadan kaldıracağım, birden çok çahşmanın bir arada rahathkla sürdürülebileceğini söyledi. Tarihi opera binasının arkasında balerinlerin çahşma yaptığı stüdyonun yıkıldığı yerde insaatına başlanan binanın yaklaşık 1500 metrekare kullamm alanı olacak. Aboucaya 9 dan • Kültür Servisi — Fransız ressam Olivier Aroaud Aboucaya'nın resim sergisi, 23 eylül günü Ankara Akpınar Sanatevi'nde açıhyor. Ankara Fransız Kültür Merkezi ve Akpınar - Sanatevi'nin işbirfiği ile * "• gerçekleşen sergi 16 ekim tarihine dek gezilebilecek. (Akpınar Sanatevi: Güneş Sok. No: 31) Ekal'dan doğa görüntimleri • Kültur Servisi — Ressam Rami Ekal'm sergisi, 24 eylülde Kadıköy Belediyesi Merkez Sanat Galerisi'nde açılıyor. Ekal, yağlıboya resimlerinde çoğunlukla doğadan görünümler sunuyor. Sanatçı, yapıtlarıyla ilgili olarak, "Yeşille mavinin korunması çabasındayım. Sergimin konusunu da bu oluşturuyor" diyor. Sami Ekal'm sergisi 3 ekim tarihine dek görülebilecek. Sema Temel'in sergisi • Knltür Servisi — Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Sema Ilgaz Temel'in akrilik ağırhkh karışık tekniklerden oluşan resim sergisi Ankara Urart Sanat Galerisi'nde açıldı. Sergi, 14 ekime dek sürecek. Şimdiye dek yurt- içi ve dışında pek çok karma sergiye katılan Ilgaz'ın bu ikinci kişisel sergisi. BuGÜN • Dinleti Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda saat 20.30'da Huseyin Başaran dinletisi yapılacak. konsa
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle