Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 EYLÜL 1990 KÜLTÜR-YAŞAM CUMHURÎYET/5
Ruhi Su anıldı
• Kiiltttr Servisi — Beş yıl önce yitirdiğimiz Ruhi Su,
Zincirlikuyu Mezarlığı'nda dün anıldı. Anma törenine
Ruhi Su'nun eşi Sıdıka Su, oğlu Ilgın Su, TBKP Genel
Başkanı Nihat Sargın, tiyatro sanatçısı Genco Erlcal,
seramik sanatçısı Unal Cimit, heykeltıraş Mehmet Aksoy,
sinema sanatçısı Yavuzer Çetinkaya, Grup Yorum ve
Dostlar Korosu'nun yanı sıra dostları ve sanatçı
arkadaşlan katıldı. "Anıt-mezar" yanşması sonucunda
inşa edilen, ancak kimliği belirlenemeyen kişiler
tarafından tahribe uğrayan mezarının başında bir
konuşma yapan Dostlar Korosu'ndan Yusuf Uzun, Ruhi
Su'nun, halkın gerçek yuzünıi, toplumun hazinesini gün
ytızüne çıkardığını belirterek "Yaptığı işe özgürce
bakabilen ender sanatçılardan biridir o. Ruhi Su büyük
bir müzisyen, gerçek bir insan, ilerici bir aydındı" dedi.
Dostlar Korosu şefı Sarper özsan da bir konuşma
yaparak "Ruhi Su'nun sanatçı kişiliginin yanı sıra insan
kişiliği de asla unutulmadı" dedi. Özsan'm konuşmasırun
ardından Dostlar Korosu, söz ve muziği Ruhi Su'ya ait
olan "Mahsus Mahal" ile Yunus Emre'nin deyişi "Behey
Kardeş Hakkı Bulam mı Dersin" adlı çahşmayı
seslendirdi. (Fbtoğraf: Uğur Günytlz)
Mine Mutlu topraga verildi
• İSTANBUL (AA) — Yakalandığı kanser hastalığı
sonucu önceki gün ölen sinema sanatçısı Mine
Mutlu'nun cenazesi, Levent Camii'nde öğleyin kılınan
namazdan sonra Feriköy Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Yaklaşık 2 yıldır kanser tedavisi gören sanatçı, geçen salı
günü aniden fenalaşarak Şişli Hayat Hastanesi'ne
kaldırümış, ancak yapılan müdahalelere rağmen
kurtanlamamıştı. Sanatçının cenaze törenine eşi Ünal
Çulha'mn yanı sıra Mujde Ar, Kemal Sunal, Orhan
Gencebay ve Ferdi Tayfur'un da aralarında bulunduğu
kalabahk bir sanatçı topluluğu katıldı.
'Fazilet' Valencia yolcusu
• Kiiltttr Servisi — Yönetmenliğini îrfan Tözüm'ün
yaptığı "Fazilet" adlı film, Valencia Akdeniz Ülkeleri
FUm Festivali'nin yanşmalı bölümüne davet edildi.
Festival 10-19 ekim tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
En iyi fîlme Altın Pahniye ödülü'nün verildiği Valencia
Film Festivali bu yıl 11. kez yapılacak. Festivalin
yanşmalı bölümündeki tek Türk fılmi olan "Fazilef'te
başrolleri Hülya Avşar ve Yaman Okay paylaşıyor.
Senaryosunu Gökay Özgüç'ün yazdığı, görüntü
yönetmenliğini Ertunç Şenkay'ın yaptığı fılmin müzikleri
Cahit Berka/a-ait. Köyden buyük kente gelen ve yıllar
boyu kendisini hanımının yerine koyan bir kızın
öyküsunü anlatan film, daha önce Kültür Bakanuğı'nın
seçtiği en iyi altı film arasında yer almıştı.
'Pir Sultarf için valilige uyan
• Kültür Servisi — Erol Toy'un yazdığı "Pir Sultan
Abdal" adlı oyunun bugünden itibaren Beyoğlu Karaca
riyatro'da, Ankara Birlik Tiyatrosu tarafından
sahnelenmesi bekleniyor. Istanbul Valiliği tarafından
ikinci kez yasaklanan oyunun yazarı Erol Toy, Istanbul 1.
ldare Mahkemesi'ne başvurmuş, Idare Mahkemesi de
yürütmeyi durdurma kararı almıştı. Avukat Burhan
Apaydın, bugünden başlayarak sahnelenecek "Pir Sultan
Abdal" oyunu ile ilgili Istanbul Valiliği'ne bir uyan
gönderdi. "Suç oluşturmayan bir eylemin valiliğin takdir
konusu olabilmesi kanunen mümkun değildir"
cumlesinin yer aldığı uyan metni şöyle: "...Istanbul 1.
ldare Mahkemesi 1990/884 esas sayılı kararı ile
'yürütmenin durdurulmasına' karar vermişür. Kararda,
'hukuka aykınhk bulunduğu ve yürütülmesinde zararlar
doğurabileceği' gerekçesine dayamlrruştır. Bu karann bir
yargı karan olduğu göz önünde tutularak 'Pir Sultan
Abdal' eserüıin Karaca Tiyatrosu'nda sergilenmesini
önleyici nitelik taşıyan kararınızın emniyetçe
uygulanmasımn dev-am etmemesi konusunda Istanbul
Emniyet Mudürlüğu'ne emir ve direktif vermenizi talep
ve rica ederim."
TİYAP toplantısı
• Kültür Servisi — Tiyatro Yapımcıları Derneği
TlYAP'ın özel tiyatrolara devlet yardımını tartışmak
amaayla yaptığı toplantı "ateşli" tartışmalarla ceçti. Dün
Dormen Tiyatrosu'nda yapılan toplantıda
tiyatrocuların üstunde durduklan temel noktalar, yardım
yönetmeliğinin maddeleri, yardımın tiyatro toplulukları
arasındaki "dengesiz" dağıhmı, bu dağılımın neye göre
yapıldığının gerçekçi ve tam bir açıklamasmın
yapılmaması. Bu arada dernek üyelerinin birçoğunun
TİYAP Başkanı Rutkay Aziz'le sürtüşme içinde oldukları
da gözlendi. Yardım yönetmeliğinin kesinlikle değişmesi
gerektiğini belirten Necef Uğurlu, Rutkay Aziz'i,
"Tiyatroculann temsilcisi olarak itiraz etmesi gerekirken,
bakanlık yetkilileriyle el sıkışmakla" suçladı. Toplantıda
bulunanlardan Nejat Uygur da Rutkay Aziz'in yardım
konusunda alınan kararlarda "vicdanen" rahat
olmadığını söylemesi üzerine kararlar alınırken "çantasını
alıp çıkmadığı" ıçin Aziz'e tepki gösterdi. Tiyatrocu Oya
Başar, herkesin kendisi için hareket ettiğini, seslerin
ancak kişilerin kendilerı zor durumda olduğu zaman
duyulduğunu, oysa her zaman herkesin birbirine destek
olması gerektiğini savundu.
Bir tiyatrocu tarafından "devletin parasının bekçiliğini
yapmakla" suçlanan Aziz, tiyatrolar arasındaki yardım
dağılımının eşit olması için elinden geleni yaptığını belırtti.
SINEMA/ATİLLA DORSAY
ttalyan yönetmen Giuseppe Tornatore'nin OscarlıfilmiNova-BaranSineması'nda
Sinema, dünyada bir cennet
(Nouvo Cinema Paradiso)
/ Yönetmen ve senaryo:
Giuseppe Tornatore /
Görüntü: Blasco Giurato /
Müzik: Ennio Morjicone /
Oyuncular: Philippe
Noiret, Jacques Perrin,
Salvatore Cascio,
Leopoldo Trieste, Marco
Leonardi, Angese Nano /
Italyan-Fransız ortak
yapımı / 123 dakika
(Nova-Baran Sineması)
Sicilya güneşinin daha da be-
yaz gösterdiği bir meydana açı-
lan Cennet Sineması, Giancal-
do kasabasının yıllar boyu tek
eğlence yeridir. Tıpkı yıllar bo-
yu sayısız köy, kasaba, semt ve-
ya kentte olduğu gibi bu salon
da bu küçük topluluğun yüreği-
nin attığı, kolektif bilincinin
oluştuğu ana mekândır. Orada
yalmzca film izlenmez. Orası,
en uzak, olanaksız ve fantastik
olanlan da dahil, tüm düşlere
açılan kapıdır. Orada her tür-
den duyu ve duygu yaşanır, ora-
da tarih ve toplumbilim öğreni-
lir, orada bakışıhr, âşık olunur,
el ele tutuşulur... Orada perde-
den taşan iri göğüslü kadın gö-
rüntüleriyle ilk doyumlara ula-
şıhr, gizli köşelerde veya loca-
larda ilk cinsel deneyimler edi-
nilir. Orada yürekler bir çarpar,
heyecanlar paylaşılır, ortak
olanla bireysel olan arasında gi-
zemli köprüler kunılur...
Ve orada küçük Salvatore,
"nftm-ı diger" Toto, ilk gerçek
hayat eğitimini yapar. Görmüş
gecirmiş, sessiz dönemden süzü-
lüp gelrniş, sinema hastası, ama
yaşamı da çok iyi tanıyan, her
ne kadar John Wayne veya
Henry Fonda'nın "film
cümleteri" ile konuşsa da onlar-
dan ödünç aldığını yaşamda
tam yerine oturtmasını bilen
makinist Alfredo'nun yanında,
hem sinemayı hem de gerçek ha-
yatı öğrenir. Kasabarun tek si-
nemasını, dınsel otorite adına
"tek kişilik bir sansür"e tabi tu-
tan papaz sayesinde kasabalılar,
"20 yıldır sinemaya gelirim, bir
tek öpüşme sahnesi gormedim"
diye övunebılirler. Alfredo, pa-
pazın zoraki sansürüne boyun
eğer. Ama kapıda kuyruk oldu-
ğu ve içeri giremeyenlerin bağı-
rıp çağırdığı bir gece, görüntü-
yü meydandaki bir cepheye yan-
ALFREDO İLE TOTO — Giuseppe Tornatore'ııin "Cennet Sineması" adlı filminde kasabanın
sinemacısı Alfredo'yu, Fransız sinemasının deneyimli oyuncusu Philippe Noiret canlandınyor. Son-
radan ünlü bir yapımcı olan Salvatore ya da Toto'nun küçüklüğünu ise Salvatore Cascio oynuyor.
sıtarak onlan mutlu kılmak,
Alfredo'yiı da mutlu kılmaya
yeter. Bu iyilik, onu sakat bıra-
kan bir kazayla sonuçlansa da...
Ve yıllar gececek, Toto köyu-
nü terk edip uzaklara, Roma'-
ya gidecek ve ünlu bir yapımcı
olacaktır. Cennet Sineması ise
yangından sonra yenilenmiş,
"papazın sansürii"nden de kur-
tulmuş, yeni kuşaklara yeni gö-
rüntüler, yeni heyecanlar sun-
maktadır. Ne var ki 70'li, son-
ra 80'li yıllar gelip çatmıştır.
"Salon sinemasının ölümü",
her yerde olduğu gibi Italya'da
da gundemdedir. Toto/Salvato-
re, tam 30 yıl sonra köyüne an-
cak Alfredo'nun, savaşta ölen
babasının yerine koyduğu ve
tüm yaşam felsefesini aldığı bu
adarnın cenazesi için dönecektir.
Bulduğu, onunkiyle birlikte,
Cennet Sineması'run da cenaze-
sidir. Köyün eskileri, yıkılan si-
nema salonuna değil, onunla
birlikte göçüp gitmiş kendi
gencliklerine ağlamaktadırlar
kuşkusuz... Ama Toto, Alfre-
do'nun ölüm-sonrası armağa-
nında, yalnızca eskilere dönük
nostaljik bir belge değil, sinema
sevgisinin ve tutkusunun da en
anlamlı, en simgesel, en doğru-
layıa hediyelerinden birini bu-
lacaktır...
"Cennet Sineması", ismiyle
uygun bir mucize gerçekleştirdi,
çoktü çöküyor denen ltalyan si-
nemasına, bir Oscar ödülüyle
birlikte büyük bir umut, büyük
bir canlıhk getirdi. Ama bu
"ulusal sorun"un dışında, "&-
•ema Paradiso", gerçekten de
sinemalann yok olması, sinema
saJonlarının yitip gitmesi olayı-
na, yersiz, gereksiz ve anlamsız
bir kültür dramı saydığım ve bir
kültürel tuketim biçiminin, ye-
rine aynı güçte bır şey konma-
dan yok olması olarak gördü-
ğüm bu olaya getirilmiş en du-
yarlı yanıt. Evet, o salonlarla
birlikte bizim kişisel tarihimiz
de çöküyor, yıkıhyor. Antik
çağlardan beri varolagelmiş bir
toplu kültür tüketimi, kalabahk
bir bayram, bir şenlik gibi ya-
şanan bir "seyir" olayı, yerine
bencil, kısır, egoist ve alabildi-
ğine bireyci bir "oda seyri"
konmaya çahşılarak ölume terk
ediliyor. Hep birlikte ağlayalım
mı? "Cennet Sineması", en
azından bunu yapmaya birebir.
Dayanılmaz bir duygusalhk,
yüklü bir nostalji ve geçmişe yo-
ğun bir özlem içeren bu film
karşısında, gözyaşlarınızı tut-
manız hemen hemen mümkun
değil.
Ama bu film, bunun ötesin-
de, eleştiriyor, kınıyor, bizi da-
ha bilinçli, "vefalı" olmaya,
belleklerimizi daha sık havalan-
dırmaya çağınyor. Salvatore'-
nin tam 30 yıl boyunca köyüne
dönmemesi, başta annesi ve
Alfredo, tüm sevdiklerini öyle-
sine unutması, hele "yarun sa-
atlik bir yolculuk" diye küçüm-
sendiğinde, ne denli acı gözükü-
yor!.. lşte o unutkanlık, o ve-
fasızlık, o kadir bilmemezlik,
Cennet Sineması'nın perişan,
yıkık dökük görünümuyle ne
denli çakışıyor!.. Hep aynı bel-
leksizÛğin, değer bilmezliğin, il-
gisizliğin ve bencilliğin dışavu-
rumu değil mi bunlar? Ah, bel-
lek!.. tnsanı insan yapan bu
özelliğimizi hiç unutmayahm,
daha iyi kullanalım. Yakınlan-
mızı ve sevdiklerimizi de
çocukluk-gençlik anüanmızı da
"cennet sinemalan" da unut-
mayalım. Bu güzel film, içinde
yaşadığımız maddeci çağa duy-
gusal bir tepki oluştu'an ve ön-
lenemez, ama çok iyi sindirilmiş
nostaljisiyle gözlerimizden yaş
getiren "Cennet Sineması",
içftıde en küçük de olsa bir si-
nemasever kımıltısı yaşayan
herkes için gerekli bir seyir.
'Gremlinler'in ikincisinde de yine Steven Spielberg'in parmağı var
Mekanikliğin mekanik eleştirisi
(Gremlins^2) / Yönetmen:
Joe Dante / Senaryo:
Charlie Haas / Görüntü:
John Hora / Müzik: Jerry
Goldsmith / Oyuncular:
Zach Galligan, Phoebe
Cates, John Glover,
Robert Prosky,
Christopher Lee, Robert
Picardo / Warner Bros
yapımı (Emek, Reks,
Ankara Akün, Izmir,
tzmir).
"Gremlinler dönüyor"muş!..
Aman ne sevindik, ne sevin-
dik!.. 6 yıl önceki ilk film bize
uğramamıştı. Bu kez, hareket-
lenen - bereketlenen sinema pi-
yasamız sağolsun, yoruhnak bil-
mez Steven Spielberg'in
"himayesinde" gerçekleşen (bu
adam, bu kadar parayı ne yapı-
yor acaba?) ve şu kadar milyon
dolara mal olup şu kadar mil-
yon dolar getiren bu ikincisi şıp
diye kapımızda!..
Ashnda film, ilk başlarda iti-
raf etmeli, oldukça sevimli. Her
yeri çağdaş beton kulelerle dol-
durmak isteyen, "konuşan
ÖZEL EFEKTLER — "Gremlinler "in ozel efektleri üstüste yıgıldıkça, film de tıpkı deştirdigi ma-
kineleşme çabası gibi tam bir mekanik çarka dönüşfiyor, teknolojiye teslim oluyor.
asansör"le dolu ultramodern
binalar yapan acımasız bir ya-
tınmaya karşı, dükkânı sevim-
li antikalarla dolu yaşh bir Çin-
linin miras bıraktığı ilk "grem-
lin", yine bir "teknolojik
harika" olarak göze hoş gözü-
küyor. Fihnin Amerikan iş dün-
yasını, anlamsız bir makineleş-
me çabasını, insancıl değerleri
süindir gibi ezip geçen bir mo-
dernleşme anlayışım hicvetme-
si de güzel.
Ne var ki, işte o "teknolojik
harika" ve bunu gitgide daha
çok dozu artan bir uyuşturucu
gibi kullanmak, insanı sanki
teknolojiye tutsak etmek heve-
si, bu fılmin de canına okuyor.
Tek başınayken özgün ve par-
lak bir sevimli buluş olan
"gremlin", sayılan gitgide ço-
ğalıp artık her şeyi yapmalan
beklenebilecek bir orduya dö-
nuştukçe ve filmın "öıd efelrt"-
leri üst üste yıgıldıkça, film de
tıpkı eleştirdiği şeyler gibi tam
bir mekanik çarka dönüşüyor,
teknolojiye teslim oluyor, insan-
cıl boyutlardan uzaklaşıyor. Fi-
nal, AJlah'tan yine oldukça gır-
gır ve sürprizli...
tşte bu tür filmlerin temel ku-
suru bu. 1leri, her zaman daha
ileri gitmek, fantastiğin, tekno-
lojinin, özel efektlerin her za-
man daha çoğunu, daha fazla-
sını sunmak!.. İnsancıl boyutu
ve insan ölçeğinde bir öykü an-
latmayı böylesine gözden kaçır-
mak, yalnız bu fılmin değil, tüm
bir Spidberg anlayışının temel
kusuru. Zaman zaman ve kimi
fılmlerde bizlere oldukça hoş
dakikalar geçirtmesine karşın,
bu tür bir sinema anlayışım, bu
filmi ve tüm bir Spielberg sine-
masını, bu yüzden artık pek (en
azından başlardaki kadar) seve-
miyoruz. Umal n ki Spielberg
de günün birinde tekniğe biraz
"dur" desin ve bizlere,
"E.T."nin sıcakhğım yeniden
yakalamayı başarmış filmler
sunsun...
1. Abdülhamit'in 'Gözde'siyle sevişirken terlediği sahne makaslandı
Padisahlar da sevisirken terlerGözde (The Favoritep Yönetmen: Jack Smight /
Senaryo: Michel de Grece'm romanından Larry Luyst /
Görüntü: Howard Wexler, Giorgio Tonti / Müzik:
William Goldstein / Oyuncular: F. Muarry Abraham,
Maud Adams, Amber O'Shea, (Site, Sinepop, Moda,
Şafak, Renk, Ankara Metropol)
"Gözde" fılminin ülkemizde-
ki çekimi sırasmda basında ko-
pan ve bizim de taraf oluştur-
duğumuz bir polemiği okurlan-
mız ammsarlar. Bu filmin ve za-
ten onun kaynağı olan "Saray
Geceleri" adh Fransu romanı-
nın "Abdülhamid'i küçük dü-
şördugu", "naremi kötü, sapık-
lıklaıia doln bir yer" gibi gös-
terdiği, "Osmanh'yı yanlış
tanıttıgı" vb. savlarla çığlık çığ-
hğa ileri atılan bir kısım dediko-
du gazeteleri ve onlara alet olan
yaşh başlı, ciddi middi aHamlar,
fihnin burada apar topar çeki-
lip bitirilmesine, fümcilerin ade-
ta kaçmasına neden olan bir ha-
va yarattılar. Durduk yerde kı-
yamet koptu. Bu gereksiz ve
tam anlamıyla "bir kaşık sada
fırtına" olaydan sonra işte
"Gözde" filmi bitmiş haliyle
huzurlanmzda.
NapoKon'un kansı Josephi-
ne'in uzaktan akrabası, Marti-
nik Adası'nda (o dönemde
Fransız sömürgesi) doğmuş soy-
lu bir genç kadının Aimee Do-
bucx de Rivery'nin korsanlar ta-
rafından kaçırıhp önce Ceza-
yir'e getirümesi, oradan da Os-
manlı sarayına "saülıp" padi-
şahın haremine girmesi, daha
önce de sayısız yazarca işlenmiş,
fantezi bir. iddia. Doğru mu? Ne
fark eder? Yuzyıllar boyu bin-
lerce kadının yaşadığı, aralann-
da her ırktan, milletten kadının
bulunduğu Osmanlı haremine
bir Fransız soylusu da düşmuş
ve kişisel yetenekleriyle 3 padi-
şahı etkilemiş ve Osmanlı'run iç-
dış politikasında \5 yıldan çok
etkili olmuş... Batılı böyle bir
efsaneye inanıyorsa daha da iyi-
si onu yaratıyor, süslüyor, püs-
lüyor, sayısız romanda ve şim-
di de sinemada işliyorsa bundan
gocunmak niye?
İşte Topkapı Sarayı, o olağa-
nüstü mekânlanyla, ince mima-
risiyle, benzersiz fayanslan,
bahçeleri, çeşmeleri, revnakla-
n ve kubbeleriyle karşımızda...
Topkapı Sarayı ve özellikle de
Harem Dairesi, şimdiye dek hiç-
bir filmde yapılmadık biçimde
değerlendirilmiş, kullanılmış.
Yaşh II. Abdülhamid'in gözdesi
genç, ateşli ye hülyalı 3. Selim'-
in gerçek ve tutkulu aşkı ve re-
fonncu, katı ve kararlı 2. Mah-
mut'un "manevi annesi" olmak
gibi benzersiz bir tarihe erişmiş,
Aimee/Nakşidü Sultan. İşte on-
lar da sırasıyla bu 3 önemli ve
ilginç padişah ve çevresindeki-
ler karşımızda, perdede.
Tarih tam anlamıyla bu değil
mi? Kuşkusuz. Anlatılanlarda
fantezi dozu gerçeğe ağır mı ba-
sıyor? Hangi tarihsel Hollywo-
od filminde basmıyor ki. Ama
tarihine Hollywood tarafından
el atılan hiçbir ulus, hiçbir halk
böylesine duyarlı davranmıyor,
bizde olduğu türden bir kıyamet
kopannıyor. Çünkü tarih dedi-
iz şey, artık yalnızca bir ulu-
sun değil, tüm dünyanın ortak
mah. Bırakahm alsınlar, kullan-
sınlar.. Bugün yanlış, eksik ge-
dik bir şey yaparlarsa yann doğ-
rusunu yaparlar. Yoksa biz bu
"Bunlar bizim tarihimiz, bizim
geçmişimiz, bizim padişanlan-
mız.. Topkapı Sarayı bizim
harim-i ismetimiz" kafasmı sür-
durürsek ya şimdiye dek oldu-
ğu gibi bize, tarihimize hiç yak-
laşmayacaklar ya da bu filmle-
ri yine çekecekler, ama gidip
Yugoslavya'da, Bulgaristan'da
("Gözde"nin çekimi orada baş-
lamıştı), Malta'da ("Geceyan-
sı Ekspresi" orada çekilmişti)
veya ne bileyim, bunun gibi yer-
lerde çekecekler. Sonuç bizim
için daha mı iyi olacak?
"Gözde" pek parlak bir film
değil. Ele aldığı ve roman ola-
rak özellikle Fransa'da çok sevil-
miş, yüzbinler satmış konuyu,
sıradan bir tarihsel fıhn, yüzey-
sel bir aşk öyküsüne dönüştürü-
yor. Mnrray Abraham'ın dışın-
da, oyuncular oldukça kötü.
Ve en önemlisi, Osmanlı pa-
dişahlan, kitaplardan çıkıyor,
portrelennden veya minyatür-
lerden canlanıyor, ayaklannı
yere basıyor ve çağdaş drama-
nın konusu oluyorlar. Drama
insan öykülerini anlatma sana-
tıdır. Böylece Osmanh padişah-
lan "resmi" niteliklerinden ve
tarih kitaplanndan sıyrüıp kanlı
canlı, yaşayan insanlara dönü-
şüyorlar. I. Abdülhamit "artık
beni ilgOendiren tek ölüm, ken-
di öliimüm" veya "Beni bir da-
kika için bile olsa aamadan sev-
digin için sana teşekkür ede-
rim" derken, ömrunun "ipekli
kumaşlardan ve güzel kadınlar-
dan oluşmuş bir kapan içinde
gectiğinden" yakınırken, ne
denli insancıl...
Bu filmin temel erdemi de bu
işte: Osmanlı'yı heykel kaide-
sinden ve resim çerçevesinden
alıp drama konusu yapmak...
Bunun ise filmde hoşumuza gjt-
meyen yanlar da olsa yaran tar-
tışıhr mı? Artık gereksiz korku-
larımızdan, kaygılarımızdan
kurtulup Topkapı Sarayı'nı da
tarihimizi de yerli-yabancı dra-
ma çabalarına açmak zamanı
gelmedi mi?
Cindoruk'un
takılan
• Knltür Servisi — Ela
Cindoruk'un takı sergisi, 1
ekimde Ortaköy'deki Ayşe
Takı Galerisi'nde açılacak.
Sanatçının ilk kişisel sergisi
13 ekim gününe kadar açık
kalacak. 1963 Ankara
doğumlu Ela Cindoruk,
Orta Doğu Ifcknik
Üniversitesi Endustri
Ürünleri Tasanmı
Bölümü'nu bitirdikten
sonra iki yıl New York'ta
Parson's Tasarım Okulu'nda
Metal-Mücevher
Bölümü'nde öğrenimini
surdürdü.
'Doğu-Baü
Ikilemı
• Kültür Servisi — Prof.
Devrim Erbil, 29 eylülde
saat 15.00'te Devlet Güzel
Sanatlar Galerisi'nde
(Istiklal Cad. No. 209/49,
Atlas Sineması üstü) bir
konferans verecek. 1990
Bilgi Yüı etkinhkleri
çerçevesinde
gerçekleştirilecek konferans
"Türk Resminde Doğu-Batı
Ikilemi" adını taşıyor.
Baleye yeni
bina
• ANKARA (AA) —
Devlet balesinin eğitim ve
prova çahşmalan için
yaptırılacak yeni binasının
temeli dün atıldı. Devlet
Opera ve Balesi Genel
Müdürü Erol Gömürgen,
1991-1992 sezonundan
itibaren kullanıma açılacak
olan yeni binanın, bale
çahşmalannda karşılaşılan
mekân sorununu ortadan
kaldıracağım, birden çok
çahşmanın bir arada
rahathkla
sürdürülebileceğini söyledi.
Tarihi opera binasının
arkasında balerinlerin
çahşma yaptığı stüdyonun
yıkıldığı yerde insaatına
başlanan binanın yaklaşık
1500 metrekare kullamm
alanı olacak.
Aboucaya
9
dan
• Kültür Servisi — Fransız
ressam Olivier Aroaud
Aboucaya'nın resim sergisi,
23 eylül günü Ankara
Akpınar Sanatevi'nde
açıhyor. Ankara Fransız
Kültür Merkezi ve Akpınar -
Sanatevi'nin işbirfiği ile * "•
gerçekleşen sergi 16 ekim
tarihine dek gezilebilecek.
(Akpınar Sanatevi: Güneş
Sok. No: 31)
Ekal'dan doğa
görüntimleri
• Kültur Servisi — Ressam
Rami Ekal'm sergisi, 24
eylülde Kadıköy Belediyesi
Merkez Sanat Galerisi'nde
açılıyor. Ekal, yağlıboya
resimlerinde çoğunlukla
doğadan görünümler
sunuyor. Sanatçı,
yapıtlarıyla ilgili olarak,
"Yeşille mavinin korunması
çabasındayım. Sergimin
konusunu da bu
oluşturuyor" diyor. Sami
Ekal'm sergisi 3 ekim
tarihine dek görülebilecek.
Sema Temel'in
sergisi
• Knltür Servisi —
Marmara Üniversitesi
öğretim üyesi Sema Ilgaz
Temel'in akrilik ağırhkh
karışık tekniklerden oluşan
resim sergisi Ankara Urart
Sanat Galerisi'nde açıldı.
Sergi, 14 ekime dek
sürecek. Şimdiye dek yurt-
içi ve dışında pek çok
karma sergiye katılan
Ilgaz'ın bu ikinci kişisel
sergisi.
BuGÜN
• Dinleti Harbiye Açıkhava
Tiyatrosu'nda saat 20.30'da
Huseyin Başaran dinletisi
yapılacak.
konsa