22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 ARALIK 1990 CUMHURİYET/17 HIVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN DvietrMeteoro(0|i Işlen Genel MG- dinğü'nden alınan btlgıye göre bu- türıölgeler çok buluflu, Doğu Ana- doı nun gûneydoğusu ıle Güneydc- ğufladolu'nun doğusu dışında tüm yuryağıslı gececek Yağışlar yer yer etkı oimak üzere yağmur ve sağa- na>5ek)inde olacak HAVA SICAK- LIĞ Ûnemlı bır değışıknk olmaya- cat Rûzgâr, güney ve batı yönler- (ienaftf, ara sıra orta kuvvette ese- cek D£NIZLERIMIZDE Karadenız. MaTiara ve Kuzey Ege'de gündoğu- su e poyraz. dığer denızienmizde kıbf ve lodostan 3-5, yer yer 6, Ka- radfiız'de 7 kuvvetınde saattB 1CK1 yer yer 27, Karadenız'de 33 denız mılı tiızla esecek Dalga yukseklığı 03-05, yer yer 1-15, Karadenız 2-2.5 m dotayında bulunacak Van Golû'nde hava parçalı ve çok bulutlu geçecek Rûzgâr gûney ve batı yönler- den hafif. ara sıra orta kuvvette esecek Göl kûçûk dalgalı. görüs uzakliğı 10 km dolayında bulunacak Afyoi Ağr, Ankara Anta<ya Antatya »İVH Aydın 3- ıkesır B.«QK Bigoı BlttS Bolü Bursa Canaklale Corum Oenı* 1 21° 14° DıyarDanr Y 14° 10° Emrne Y 15° 7°E r zıncan Y 12° 6°Erzurum Y 8= 1° Estaşetnr Y 12° 7°Saaantep Y 23° 17° Gi'esun i t9° 14° Gumûşlane V Y 15° 9°Hakkin Y 20° 11" isparta Y 12° 7° istantıu! Y 10» 6°lnnr v 12° 5°Kars t 10° 3°Kastamonu »' 12° 4° Kaysen Y 15° 10° K rk,are« Y 15° 10= Kcnya Y 10° 6°Kutahya Y 17° 10" Valatya •4° 4°Mansa 9° B=KM3raş 12° 4°M«rs.r 8° 0°Mu$ls 12° 6°Mus 16° 8»NıO«)e 15° 12° Ord'j 14° 8°Fta 13° 4 c Sams*n 12° 9°S«rt 13° 10° Smoo 18° 12° Sıvas 9° O°Tefcraae 13° 5° T rabzon 13° PTunceiı 9° 6°Uşa* 13° 6° Van 12° S°Yc«Ba: 12° 7°Zonguldak Y 16° 11° Y 15° 9° Y 22° 17° Y 15° 10° B 12° 5° Y 14° 6° Y 15° 12° Y 15° 12° Y 15° 12° B 15° 8° Y 13° 10° v 10° 6° Y 13° 10° Y 16° 12° Y 11° 5° Y <2° 6° B -2° 1° Y 9° 5° Y '.4° 10° açık buıuHu ^yaflmuriu ^ ss* fStark * • * * B-taıMu G-jûneşlı K-karlı S-SB» Y-yaOmurtu BULMACA ALLCOCKS POROUB PLASTKRS SO1DAN SAĞA 1/ Sannısağın anti- biyaik güç taşıyan etkea maddelerin- den biri. 2/ Bir işi yeriıegetirme... Yü- zen 3İr geminin baş ve tıç taraflannın suya batma miktar- ları ırasındaki fark. 3/ \apraklan saJata gibi yenen kokulu bir bitki... Küçük bal teknesi. 4/ Küçük mağara... ttalyan Radyo Televizyon Kummu'nun simge- si... Bir kürk hayvaru. 5/ Rus köylü dansı. 6/ Akıl... Gereğinden çok ye- mek yiyen. 7/ II. Abdülhamit'in sür- güne gönderildiği Selanik'te ikâmet ettiği köşkün adı. 8/ Iki ve daha çok kath ev... Uyanık, gözü açık. 9/ Yos- ma... Uzakkk anlatmakta kullanılan söz. YUKARmAN AŞAĞIYA 1/ Kasidelerde övgü bölümüne geçi- şi sağlayan beyit. 2/ Ses yitirai... Bo- yacılıkta ve yaldızcılıkta astar olarak kullanılan bir tür zamk. 3/ Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi... Deniz kuş- lannın gübre olarak kullanılan pisliği. 4/ Yapıları örten süslü çatı ve saçaklar. 5/ Köpek... tki tarla arasındaki sınır... Sahip. 6/ Karbon yerine silisyumun geçtiği organik cisimlere benzer maddelerin genel adı. 7/ "Irlanda Cumhuriyet Ordusu"... Ok- yanuslann çok derin kesimlerine verilen ad. 8/ Çek.işme, kav- ga... Satrançta bir taş. 9/ Bağırsakları tutan kann içzarı. 60 Y1L ÖNCE Cumhuriyel ^evfik Rüştü Bey 4 ARALIK 1930 M. Burof, bugün Tevfik Rüştü Beyin şerefine bir öğle ziyafeti vermiştir. Bu ziyafette başvekil ve sair hükümet erkânı hazır bulunmuştur. öğleden sonra Kral Boris Tevfik Rüştü Beyi kabul etmiştir. Tevfik Rüştü Bey, akşam üzeri Türkiye sefaretinde Bulgar gazetecilerile hasbihalde bulunmuştur. Türkiye Hariciye Vekili. Kral hakkında sitayişte bulunduktan sonra, Bulgar milletinin dtvlet reisi etrafında tamamen müttchit bulunduğunu ehemmiyetle kaydetmiş ve yeni Türkiye'nin muvaffakiyet sunnın bilhassa Gazi Hz.ne karşı olan müttehit itimat ve muhabbette mündemic olduğunu söylemiştir. Tevfik Rüştü Bey resmi Bulgar mehafilinden gördüğü hararetli kabulden ve uzun zamandan beri Bulgaristan'ı ziyaret hususundaki arzusunu tahakkuk ettirdiğinden dolayı fevkalâde bahtiyar olduğunu beyan eylemiştir. Tevfik Rüştü Bey, Türkiye ve Bulgaristan'ın bir çok müşterek menfaatlerini tebarüz ettirdikten sonra, iki komşu milletin bir çok noktai nazardan birbirine benzediklerini, her ikisinin de felâket içinde çalışmağı ve mukavemet etmeği bildiklerini söylemiştir. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Biten davalar 4 ARALIK 1960 Yüksek Adalet Divanı dün iki davayı karara bağladı. Davalardan biri Zeyyat Mandalinci'nin Amerika'ya Milletlerarası Para Fonu toplantılanna katılmak üzere gittiği zaman Merkez Bankası'ndan aldığı avans mahiyetindeki paranın geri kalanını iade etmemesi, Sıtkı Yırcalı kendisinden sonraki Ticaret Bakanı olan Hayrettin Erkmen'in bu parayı iki Ofise ödettirmesi ile ilgili idi. Başkan Başol, her iki sanığa da son sözlerini sordu. Saruk Mandalinci ile Erkmen ilave edecek bir sözleri olmadığını söyiediler. Bunun üzerine Başkan, Yüksek Adalet Divanının oybirliğiyle vardığı karannı bildirdi. Kararda: "Sanıklardan Zeyyat Mandalinci hakkında bu davadan dolayı kesilmiş bulunan tevkif müzekkeresinin geri alındığı, Hayrettin Erkmen'le ilgili karann ise Anayasayı thlâl davasiyle birlikte bildirileceği" ifade ediliyordu. Böylece, Yüksek Adalet Divanı, Zeyyat Mandalinci'nin bir kastını görmemiş, hakkında beraet kararı vermiştir. Bu davayı "Değirmen Davası" takip etti. Sanık Sıtkı Yırcalı ile Şemsi Demirkan son söz olarak beraetlerine karar verilmesini istediler. Yüksek Adalet Divanı Başkanı Salim Başol, iddia edilen suçun işlenmesinin üzerinden beş yıl geçtiğini, bu suretle zaman aşımının tahakkuk ettiğini ve davamn düştüğünü bildirdi. Ayrıca, sanıklar hakkında bu suçtan kesilen tevkif müzekkeresinin geri alındığı, başka bir suçla ilgisi olmayan Şemsi Demirkan'ın "derhal salıverilmesine" Yüksek Adalet Divanının oybirliğiyle karar verdiğini söyledi. Zeyyat Mandalind Faaliyetler hızlandı Kumcu Meclis Anayasasını incelemekte olan Milli Birlik Komitesi üyelerinden müteşekkile yedi kişilik komisyon bugün Ankara ve Istanbul Profesörlerinden Cahit Talas, Fehim Fırat, Fikret Narter, Sait Kuran, Vahit Turan, Necip Bilge, Sabahattin Fenmen ve Uğur Ersoy'la birlikte bir toplantı yapmışlar ve Anayasa üzerinde dünden beri devam eden istişarelerini tamamlamışlardır. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhı^yet TYS'de seçimler 4 ARALIK 1989 Türkiye Yazarlar Sendikası'nın yeni yönetim kurulu dün Gazeteciler Cemiyeti lokalinde yapılan seçim sonucu belirlendi. TYS'nin yeni yönetim kurulunda Oktay Akbal, Demirtaş Ceyhun, Atilla Birkiye, Cengiz Bektaş, Erhan Bener, Özdemir tnce, Naim Tirali, Hayati Asılyazıcı ve Ismet Kemal Karadayı yer aldılar. Kanıre • DÜNYADA BUGÜN Amsle'dan Anvman Alına Bagdat Barcelona Basel Beigrad Berlır Bonn Bruteel Budap«s:e Cenmre Cezayır Cıdde Duöa, Frankfu't Srne Helankı Kahre Kopenhag Köln Lefkosa A 28° V 16° A 27" B 12° B 1° Londra Mılano Montreal Moskova Munıh B 16° A 32° A 28° B 3° Y 21° B 4° A 28° B 5° B 5° Y 23° B r B 9° B 9° B 8° V 8° B -1° B 1° B 10° B 4° B 7» B 1° A 31° V 10° K 2° A 23° A 32° A 30° B 1° B 8° B 8° VVashmgton V 12° Zunh B 2° Oslo Pans Prag Ryaö floma Soiya Sam Teı Avıv Tunus Varşova Vened* Vıyana TAKTISMA İki Vıllık Av Yasağı Gerçekçi Birkaç türün ve alanın korunmasında Av Kanunu'nun uygulanmasmdaki yetersizlikler açıkça ortada iken yurt çapında iki yıllık bir yasak nasıl uygulanabüecek? Bugün Türkiye'de avın iki yıl tamamen yasaklanmasının yararlı olup olmayacağı tartışılıyor. Bunun av hayvanı toplulukla- rının sayılarının artması için gerekli oldu- ğu söyleniyor. Türkiye'de herkes, özellikle de avcılar av kaynaklannın sürdüriilebilir bir şekilde kul- larulmadığının bilincindedir. Olumlu geliş- melerden biri de 1990/91 av sezonunda kekliğin ilk kez koruma altına alınması: Pek çok yerde kekliklerin sayılannın önemli öl- çüde azaldığını ve bazı yörelerde neslinin tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu- nu göstermektedir. Aşırı avlanmayı önlemek için uzun yıl- lar önce yurdumuzda av kanunlan hazır- lanmış ve uygulamaya konmuştur. Bu ka- nunları hazırlayanlar ve destekleyenler geç- mişte de günümüzde de kendileri ve gele- cek nesiller için av hayvanlan kalmasını ga- ranti altına aJmak isteyen avcılardır. Yüriir- lükteki kanunlar çok sayıda "korurna ala- nı", "geçid olarak koruma altına alınan alanlar" (örneğin bir yıl boyunca bir ala- nın belli bir türün bölgedeki sayısını arttır- mak için ava kapatılması), "korunan tür- ler listesi" ve "yasaklanmış yöntemler listesi" oluşturulmasını sağlamıştır. Bütün bu kanun ve yönetmelikler sadece ve sade- ce gelecek nesillerin de avlanabilmeleri için av hayvanlannı korumak amacıyla hazır- lanmıştır. DHDK bugünkü kötü durumun avcılık bilincinin eksikliğinin ve Av Kanunu uygu- lamalarındaki ciddi bir yetersizliğin sonu- cu olduğu görüşündedir. Gelecek kuşaklar için av kaynaklannı güvenceye almak için yapılması gereken şeyler vardır. Ancak iki yıllık bir yasaklamamn yararı nedir? Yu- karda sayılanlan göz önüne aldğımızda iki yıllık bir yasağa uyulacağını düşunmek saf- hk olur. Yasak bugünkü durumu hiçbir şe- kilde değiştirmeyecek ve gene eskisi gibi ko- ruma altındaki alanlarda koruma altında- ki türlerin, avlanması vb. uygulamalar sü- recektir. Birkaç türün ve alanın korunma- sında Av Kanunu'nun uygulanmasmdaki yetersizlikler açıkça ortada iken yurt çapın- da iki yıllık bir yasak nasıl uygulanabüecek? Ancak kanun yapıcı bu kanunu uygulamak için gerekli olan yasal düzenlemeleri (bü- yük ölçüde ciddi av kontrolü örgütü ve ağır yaptınm cezalan gibi) öngörmüşse DHKD de bu görüşe katılacaktır. Kacak avcılık sorununa gerekçi ve sağ- hklı bir çözüm buimanın zamanı artık gel- miştir. Gelecek kuşak avcıları, bu konudaki önceliklerin bir listesini haarlayarak bir an önce harekete geçebilirsek bizlere minnet- tar kalacaklardır. DHKD, acilen uygulama- ya konması gereken tedbirlerin bir listesini hazırlamıştır: 1. Özel Yaban Hayati Ekipleri'nin kurul- ması. Bu ekipler sadece Av Kanunu'nu uy- gulamakla görevli olacak ve görevlerinin gerektirdiği sınu-lı yasal yetkiyle donatılmış olarak kanunun çiğnendiği dunımlarda tü- fekleri veya çantaları müsadere etme yet- kisine sahip olacaklardır. Bu görevliler ya- ban hayati uzmanlan ve polis yetkililerin- den iyi bir eğitim almalıdırlar. Görevlerini yerine getirmede gerektiğinde yerel jandar- ma ve polisten yardım görmelidirler. DHKD, Yaban Hayati Ekipleri'nin Onnan Genel Miidürlüğii'ne bağlı olmaları gerek- tiği düşüncesindedir. Bb ekip sadece avlak- larda değil Türkiye'nin büyük sulak alan- larında, örneğin kıyı deltalarında da görev yapmalıdır. 2. Eğitim. Her yıl o mevsimin avlanma kurallarını belirleyen Merkez Av Komisyo- nu kararları yılda sadece 30.000 adet basıl- maktadır. Bunun, av kaynaklarını koru- mak için ahnmış yeni kararlan 4 milyon av- cıya duyurmak içjn yeterli olmadığı açık- tır. Renkli bir posterin bısımı ve yurt ça- pında dağıhmı bu kararlan duyurmada et- kin bir yol olabilir. 3. Bütün avcıların yere! bir avcılık kulü- büne iiye olmalan zorunlu olmalıdır. Bu durumda avcılık kulübü üyeleri üzerinde bir dereceye kadar bir denetim kurabilir. DHKD, üyelik aidatlarının lisans ücretine dahil olmasını önermektedir. Aynca bütün avcılık dernekleri bir merkezi avcılık der- nefiııin çatısı altında toplanmahdır. Bu der- nek diğer avcılık kuruluşlarının çalışmala- nnı koordine etmeli ve avcıların çıkarları- nı politik olarak da korumalıdır; örneğin Merkez Av Komisyonu'nun bir üyesi olarak. 4. Bu merkezi dernek tüm yerel avcıhk derneklerinin geçmek zorunda oldukları bir sınav hazırlamalıdır. Bu sınava avcılık li- sansı başvurusu sırasında girilmeli ve sınav başvuruda bulunan kişinin a) Kuş türleri, b) Av sahası, c) Avlanma dönemleri ve d) Yasaklanmış yöntemler konulanndaki bil- gisini ölçmelidir. Bu tür sınavlar pek çok Ulkede yaygın olarak kullanılmakta ve avanm bilgi ve do- ğal hayat konusundaki bilincini arttırıcı rol oynayarak avcıların sorumluluk duygula- nru da arttırmaktadır. DOĞAL HAYATİ KORUMA DERNEGİ îdam ve Alternattf Ceza Birçok ülkede "ergastolo" adı verilen bir ceza uygulanmaktadır. Bu cezaya göre şartlı sahverme olanağı bulunmayıp suçlunun doğal ölümüne kadar cezaevinde tutulması öngörülmektedir. & %_ ölüm cezaları toplumlarm sosyal ve po- litik yaşamları açısından ciddi sorunlar ya- ratmaktadır. Ülkemizde 1937 yılından bu yana asüarak idam edilen 443 kişinin önem- li bir bölümü siyasal dava sanıklarıdır. Yi- ne ülkemiz açısından söz konusu idamla- nn büyük bir bölümü olağanüstü dönem- lerde infaz edilmiştir. Sadece 1980-84 yıl- lan arasında 4 yıllık dönemde 50 idam ce- zası infaz edilmiş olup bu sayı diğer dönem- lere oranla en fazla infazın gerçekleştiğini göstermektedir. Bu olgular, idamların, hukuksal kaygı- lardan çok politik kaygılardan hareketle in- faz edildiğini gözler önüne seriyor. Insan yaşantısının, birilerinin koltuk çıkarlarına alet edilmesinin savunulabilir bir tarafı yok- tur. Hele hele söz konusu çıkarların yasa hükümlerince korumaya alınması, son de- rece düşündürücüdür. ölüm cezasımn tamamen kaldırılması, çağdaş bir eğilimi, devletin hukuk politika- sındaki çağdaş yönelişi ifade edecektir ki bundan çekinmeye hiç gerek yoktur. Bugü- ne kadar idam cezalan hep olagelmiştir. Bir süre idam cezalarının yasalardan kaldınl- masını denemekten korkulması, açıklana- bilir bir tutum değildir. Ölüm cezalarının amacı "suçlunun top- hıma zarar verici davranışlardan" toplumu korumak olduğu düşünülürse, ölüm ceza- sımn işlevini yerine getirebilecek bir başka cezanın bulunması sorunu çözecektir. Işte bu anlayışla birçok Ulkede "ergastolo" adı verilen bir ceza uygulanmaktadır. Bu ceza- ya göre şartlı sahverme olanağı bulunma- yıp suçlunun doğal ölümüne kadar cezae- vinde tutulması öngörülmektedir. Ayrıca bu suçlular ilerde olası bir af kapsamı dı- şında tutulmuşlardır. Papa'ya suikast giri- şiminde bulunan Mehmet AIi Ağca bu ce- zaya çarptırılmıştır. Hiç kuşku yok ki alternatif ceza konusu birçok yönüyle tartışılmalıdır. Ancak ülke- mizde bu konu bir türlü tartışma boyutu- na taşınamıyor. Hükümetin idam cezalany- Ia ilgili tutumundaki katılık alternatif ce- zanın tartışılmasmdaki en büyük engeldir. Buna rağmen alternatif cezanın gündeme getirilmesine olan inancımdan dolayı ilgili düşüncelerimi belirtme gereği duyuyorum. öncelikle alternatif cezanın hangi suçla- rın karşılığı olarak hükme bağlanacağı özenle araştırılmalı ve bugünkü ceza mev- zuatımızda ölüm cezası ile karşılanan tüm suçların bu kapsama alınması gibi büyük bir yanılgıdan kaçınılmalıdır. Ayrıca "ergastolo" adı verilen alterna- tif ceza, tıpkı ölüm cezası gibi suçlunun ye- niden topluma kazandınlması (sosyalizas- yonu) gibi ciddi bir sorunu göz ardı etmiş- tir. Bu sakıncaları gidermek için bu kap- samdaki suçlulara, örneğin 25 yıl ergasto- lo cezasımn hükümlerinin uygulanması gi- bi bir sınır konmalı, sonraki yıllar içinse fa- ilin durumu göz önünde bulundurularak yine mahkemelerce verilecek kararlarla şartlı salıverme ya da olası bir genel aftan yararlanabilme olanağı tanınması düşünü- lebilir. Böylece en azından bu açıdan bir di- zi Avrupa ülkesinin ilerisinde yer almak çok mu ürkütücüdür. Ya da çağdaşlığın Batı ül- kelerinin tekelinde olduğuna içten içe ina- nıyor muyuz? BÜLENT. AKBAY t.Ü. Hukuk Fakültesi öğrcncisi Yeni Bir Bekleyiş Yaklaşık 5 nüfuslu tütün ekicisi, 13 aylık emeğinin karşılığında 465 kg tütün elde edebilmekte, bunu satarak eğer bir başka gelir kaynağı yok ise geçimini sağlamaktadır. Tütün, ülkemiz ekonomisinde ve sosyal yapısında önemli bir yeri olan tanm ürii- nüdür. öncelikle yaklaşık 600.000 üretici ailesi direkt olarak bu üretim dalında etkin- lik göstermektedir. Buna tütün mamulleri sanayii ve diğer hizmet dallarında çalışan- lan da eklediğimizde karşımıza kesinlikle küçümsenmemesi gereken bir rakam çıka- caktır. Bu durum, tütün ile ilgili politika- ların belirlenmesinde, son derece duyarh ve titiz davramlmasmı, özellikle belirlenen po- ütikaların uygulanmasında ciddi ve karar- h bir tutumun izlenmesini gerekli kılmak- tadır. Izlenen politika nedir? Ülke iç tüketim pazarını yabancı tütün ve sigaraya açma- mn kesin kararhbğma sahip olan hükümet, gerekli yasa değişikliğini, hiçbir danışma ve tartışma gereksinimi duymadan, bir gece ansızın yapmıştır. Zira 1988 yıh fiyatlany- la yaklaşık 2.5 trilyonluk, tüketim potan- siyeli yüksek, son derece cazip bir pazar söz konusudur. Tütün üretimi 13 aylık bir süreyi kapsa- yan, oldukça güç şartlarda yapılan bir et- kinliktir. Bu etkinlik genellikle aile tanmı şeklinde sürdürülmektedir. TEKEL Geoel Müdürlüğü'nün 1989 yılına ait verilerine göre tütün üretimi yapan tanm işletmele- rinin ortalama büyuklüp yaklaşık 5 dekar- dır. Aynı kaynakh verilere dayanılarak ya- pılan hesaplamalar sonucunda, bir dekar- dan elde edilen tütün miktannın 93 kg ol- duğu ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak yaklaşık 5 nüfuslu tütün ekicisi, 13 aylık emeğinin karşılığında 465 kg. tütün elde edebilmekte, bunu satarak eğer bir başka gelir kaynağı yok ise geçimini sağlamakta- dır. Bu hesaplamalanmıza bazı tartışılabUir varsayımlara dayanılarak devam edelim! Söz konusu tütün ekicisinin, emeğinin dı- şında hiçbir harcama yapmadığı varsayı- mından hareketle, 465 kg tütün karşılığın- da, geçen yılın ortalama destekleme alım fı- yatıyla (7.696.3 TL/Kg) elde ettiği gelir 3.578.780 TL'dir. Tütün işletmesinin bir aylık geliri 275.290 TL., fert başına düşen gelir ise 55.058 TL'dir. Bir başka anlatım- la; fert başına düşen gelir net asgari ücre- tin yaklaşık % 20'sidir. Tütün destekleme alım fiyatının belirlen- mesinde, bu tartışılabilir varsayımlara da- yalı yaklaşımın da dikkate alınması, konu- nun ticari yönünden öte, sosyal yönünün daha ağırlıkh olarak değerlendirilmesi ge- rekmektedir. Tütun ekicisi bu beklenti içe- risinde bulunmaktadır. Unutulmamalıdır ki geçen yıhn ortalama destekleme alım fiya- tı "7o lOOartırıldığında, tütün işletmesinde çalışan fert başına düşen aylık gelir yakla- şık 110.000 TL olacaktır. Bugüne kadar izlenen genel ekonomi ve sektör politikalarını belirli bir temele otur- tarak değerlendirmek olanaksızdır. Her ne kadar, izlenen politikaların serbest piyasa ekonomisinin gereği olduğu söylenmekle birlikte, serbest piyasa ekonomisinin, bir karmaşa, düzensizük ve günlük politikalar dizini olmadığı da bir gerçektir. Bu politi- kaların, özellikle tanm sektörü gibi alınan kararlann sonucunun birkaç yıl sonra gö- rülduğü, yapılan yanlışhklann onanmının uzun yıllar aldığı sektörler üzerindeki etki- si yıkıcı olmaktadır. Uygulanacak ekono- mik politika ve tercihler, birer araştırma ko- nusu olmalı, tartışmalar yapılmalı ve daha da önemlisi ortaya çlkan sonuçlar mutla- ka dikkate alınmalıdır. Zira bazı makroe- konomik politikaların etkisi tanm kesimi üzerinde oldukça fazla olabilmektedir. Diğer yandan, tanm kesimindeki dur- gunluğun genel ekonomik durgunluğa da neden olacağı açıktır. Bu itibarla, tanm ke- simindeki üretim potansiyelinin en etkin bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Böyle bir yaklaşım, halen uygulanan tanm politikalarının aksine, tutarlı, kapsamlı, özellikle ülke şartlanna uygun tanm poli- tikalarının belirlenmesini, bu politikaların madde politikalarına (tütun, pamuk gibi) dayandırılmasını gerekli kılmaktadır. NEDİM ARIKBAY Ziraat Mühendisi/Ankara SİNOP KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN 1966/567 Esas 1968/100 Karar Sinop ili Merkez Taşmanlı köyılnün Sarnıç mevkiinde tarla ve ah- şap ev vasıflı 355 m! rnesahalı 833 parsel sayılı taşınmaz, tapulama yetkililerince Hüseyin Vurat, Necmiye Karagülle, ölü Ibrahim kıa EMİ- NfE, Hüseyin oğlu Erol Vurat'a tahdıt ve tespit edilmiş ise de; davacı- lar Sinop Orman tdaresi Müdürlüğu, Taşmanlı köyiinden Hüseyin Kurt ve Salih Kurt tarafından itiraz edilmiş, mahkememize açılan tespite itiraz davasının yapılan açık duruşmalan sonunda; mahkemece veri- len 26.11.1968 tarih ve 1966/567 esas, 1968/100 karar sayılı hüküm ile davacıtarın itirazlanaın reddine, tespit gibi davalılar adlarına ta- puya tesciline dair verilen karar davacı idare vekili tarafından 6.3.1990 tarihinde lemyiz edilmiştir. Gerek yukarıda bahsi geçen karar özeti ve gerekse davacının tem- yiz layihası adı geçen davalılar ile davacılar Hüseyin ve Salih Kurt'a tum araştırmalara rağmen tebliğ edilememiştir. Bu itibarla ilanen teb- ligat yapılmasına karar verilmiş olmakla; Hüküm ozetınin gazetede tebliğinden 15 gun sonra, temyiz lahiya- sının tebliğinden sonra 10 gun içinde itiraz edilebileceği, karar tebli- ğe ve temyiz layihası yerine kaira olmak uzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 48954 ANKARA NOTLARI MUST4FA EKMEKÇİ İlginç Şeyler... İstanbul'da, kaldığım iki gün içinde, sabahlan erkenden kal- kıp yürüyüş yaptım. Büyük Suadiye Oteli'nden, Fenerbah- çe'ye dek yürüyordum. O gün pazardı. Görkemli, kapısında nöbetçi bekleyen Fenerbahçe Orduevi'nin önünden geçtim. O saatte, gazeteler çıkmıştır diye bir dağıtıcı, bir bakkal bu- labilir miyim diye aranıyorum. Bir sivile sordum orduevi önün- de... —Kardeşim, burada gazete nerede bulurum? —Şu köşeyi dönün, bakkalda var. Köşeyi dönünce ne görsem? "Fenerbahçe Eczanesi"! Bu Fenerbahçe Eczanesi, Hacı Turgut Bey'in ilk eşinin eczane- si değil mi? Emın Çölaşan'ın, "Turgut Nereden Koşuyor?" kitabından belleğimde kalmıştı Hacı Turgut Bey'in ilk eşi. Bir kez savunmanımız Gülçin Çaytıgil'in evinden aramış, konuş- mak istediğimi söylemiştim; çok ince bir dayranışla: —Telefonda konuşmuyomm efendim, demişti. —Ben sizi ziyarete gelsem? —Gazetecilerle konuşmuyorum efendim! Böyle demişti. Eczane kapalıydı; camında, nöbetçi ecza- nelerin adresleri yazılıydı. Bakkala girip bir Cumhuriyet iste- dim. Sordum: —Bu yandaki eczanenin sahibi kim? —Ayhan Hanım! —Turgut Bey'in ilk eşi, değil mi? —Evet! —Bir şey soracağım; Turgut Bey buraya hiç geldi mi? Gel- se, siz görürsünüz de... Orada bulunan bir başkası, karşılık verdi: —Ne gelecek abi, zaten iki ay evli kalmışlar! Çıktım. Ertesi sabah, yürümek için zamanım vardı, ama o gün aynlacaktık İstanbul'dan. O sabah da yürüdüm. Fenerbahçe Eczanesi açıktı. Ama içeride, iki genç kız vardı. Yürek ilacı 'Isordil' aldım, bulun- sun diye. Sordum: —Ayhan Hanım yok mu? —Yarım saat sonra gelecek efendim! Otele döndüm. Mahmut Makal, Ali Yılmaz kalkmışlar, Kartal Belediye Başkanı Mehmet Ali Büklü ile birlikte kahvaltı yapı- yorlardı. Mahmut'la, Ali 1030 treniyle Ankara'ya döneceklerdi. Benim akşama dek vaktim vardı. Mehmet Ali Büklü, benim rahatça gezip tozmam için bir araba ayıracağını söyledi. Ara- ba, havaalanına götürüp bırakacaktı. Mahmut'la, Ali gitme- den, Büklü bizleri Kartal-Maltepe yöresinde gezdirdi. Belediye başkanı olarak yaptıklannı anlattı. Güzel bir hela yaptırmıştı, bu hoşuma gitti. Parklar, spor alanları, ne varsa gördük. Be- ğenimizi söyledik. Makal'la, Yılmaz'ı uğurlamaya Bostancı is- tasyonuna Mehmet Başaran da geldi. Ayrıldık. M.AIi Büklü'nün, bana ayırdığı arabayla gezmeye başladım. Şofö- rün adı Erdal'dı. Önce Kadıköy'e gidip bilet işini çözümledim. Erdal'a: —Şimdi, Fenerbahçe'ye gideceğiz, dedim. Eczaneye girdim. Heyecanlıydım doğrusu. Bir bayan otu- ruyordu. Saçları ağarmış mı azıcık? Duru yüzlü bir hanım. Yapay şekerim bitmişti, bir paket istedim. Çok ucuzdu, eski- den kalmış, ondanmış. —Ayhan Hanım sizsiniz değil mi? —Evet! —Ayhan Hanım, ben gazeteciyim! Sizinle bir kez konuş- mak istedim, olmadı. Görüşemedik. Gülümsedi. Kimler aramıştı kim bilir görüşebilmek için. Ka- famda bin bir soru vardı? Sorsam, ne yanıt alırdım acaba? —Ayhan Han.m, Körfez savaşına ne diyorsunuz? —Bizim açımızdan mı? —Evet! —Bir cinayet olur! Nasıl da sade bir bayan; bir ruj bile sürmemiş. O gülüm- süyor, ben öyle duruyorum. Bir şeyler sorsam; neden bir şey soramıyorum? —Nasılsınız? ^ —Teşekkür ederim! Emin Çölaşan'ın kitabını okuyup oku- madığını sordum. Okumamış! Gözüm, taburenin üzerindeki Cumhuriyet'e ilişiverdi. De- mek Cumhuriyet okuyordu! —Cumhuriyet okuyorsunuz! dedim. Gözleriyle 'evet' dedi. "Başka okuyacak gazete mi var ki?" —Ben, o gazetenin yazarlarındanım. Adım, Mustafa Ek- mekçi! Hiçbir şey sormaya gerek yoktu artık; e bir Cumhuriyet oku- ruydu! —Allahaısmarladık! —Güle güle! Elimi sıktı. Dışarı çıkıp arabaya bindim. Er- dal'a: —Erdal, korna çalıp o hanımefendiye 'Allahaısmarladık!' diyelim! Korna çaldık, bir bir daha. Kapıdan baktı, el salladı... Deniz Otel'de, gazeteci İhsan Ada'ya uğrayıp not bıraktım, görüşemedim. Arabanın telefonundan, Münire Hanım'ı, Al- bay Sait Beyleri, aradım. Taksim'e geçtim. Etap Otel'de, 'An- kara Notlan'ndan tanıdığım. Iclal Işık'ın kızı Sevim Uyguner'le Doçent Türkel Minibaş'la görüştüm Sevim Uyguner, Burga- zadalı, Ali Gevgilili'yitanıyor. Beki ile görüşemedim. Yakının- daki Vakıflar Bankası salonunda ressam Pertev Boyar'tn resim sergisini gezdim Türkel'le birlikte. Pertev Boyar'ın kızı Füruzan gezdirdi sergiyi, babasının resimlerini sergileyerek yaşatıyordu onu. Sergide, şarkılannı dinlediğimiz Şevki Bey'in de bir resmi vardı. Füruzan Hanım, "Şevki Bey'in kimi kim- sesi yok mu acaba? Gelip dedelerinin tablosunu görseler" diyordu. Ankara'da, ilginç olaylardan biri, İstanbul'dan gelen öğre- tim üyelerinin Anıtgömüt'e gidişleri, saygı duruşunda bulu- nuşlarıydı. Gelenler içinde, hiçbir dekan, rektör yoktu. 1920 imza adına Ankara'ya gelenlere, aba altından sopa mı gös- termişler, "Giderseniz adlarınızı saptarız" mı demişlerdi. 130 kişi yılmamış gelmişlerdi Ankaralara. Otobüsten Anrtgömüt'te indiler. Aslanlı yolun başında, onları Ankaralı öğretim üyele- riyle, gazeteciler, birde MİT elemanlarıyla sivil polisler bek- liyorlardı. Boynunda fotoğraf makinesi de olan, tombulca birini çok kişi birbirine gösteriyor; —O var ya, polismiş o, gazeteci değil; haberiniz olsun diyordu. Çağdaş Gazeteciler Derneği yöneticileri olarak Anıtgömüt'e saygı duruşuna gekiiğimizde görmüştüm onu. Ben de ga- zeteci sanmıştım. Önce o sormuştu: —Siz Cumhuriyet'tensiniz değil mi? —Evet! Siz hangi gazetedensiniz? —Hürriyet, deyip uzaklaşmıştı. Sonra Hürriyet'in Ankara Temsilcisi Fatih Çekirge'ye sorup olayı anlattığımda, Hürri- yet'in, öyle Anrtgömüt'te, boynunda fotoğraf makinesiyle do- laşan muhabiri olmadığım öğrenmiştim. Bunlara ne gerek var? MİT görevlilerinin, sivil polislerin, Anıtgömüt'te ne işle- ri var? Anıtgömüt'e saygı duruşuna gelen kişilerin, bilim adamlarının resimlerini çekip ne yapacaklar? İşkence mi? Artık kapansın bu dönemler... Prof. Olcay Neyzi başkanlığındaki öğretim üyeleri, Atatürk1 ten sonra İsmet Inönü'nün gömütüne de gidip saygı duru- şunda bulundular. Buna, kimileri katılmadı. Ah, bu korku salanların gözleri kör olsun, emi? Cumhuriyet'ten, foto muhabiri Banş Bil, ivedi gazeteye dö- necekti. İdil de İstanbullu öğretim üyeleriyle otobüste yer bu- lup Meclis Başkanı Erdem'e gidecekti. Ben, Kızılay'a giden bir araba aramaya başladım. Gazeteciler kalabalık gruplar biçlminde, arabalara doluşmuşlardı. Pek tanıdığım da yok- tu. Birinde, iki kişi oturuyordu; sordum: —Nereye gidiyorsunuz? Kızılay'a gidiyorsanız, ben de ge- leyim! —Hayır, dediler Pek yüz vermediler! Bir arabada da Ana- dolu Ajansı'ndan muhabirler varmış. Biri seslendi: —Buyur Mustafa Abi, bırakalım nereye gidiyorsanız! - Teşekkür edip girdim arabaya. Onlar gülüşüyorlardı. Biri: —Biraz önce binmek istediğin araba MİT'indi abi, dedi... Foto muhabiri hayıflanıyordu: —Abi binseydin de bir fotoğrafını çekseydim, ne ilginç ola- caktı: "Mustafa Ekmekçi MİT arabasında" ne güzel! MİT Müsteşarı Paşa'yla, Emniyet Genel Müdürü'ne söy- lüyorum: —Kaldırın adamlannızı oradan, yanlıslıklara yol açıyor! Lüt- fen!..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle