Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 ARALIK 1990 CUMHURİYET/17
HIVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN
DvietrMeteoro(0|i Işlen Genel MG-
dinğü'nden alınan btlgıye göre bu-
türıölgeler çok buluflu, Doğu Ana-
doı nun gûneydoğusu ıle Güneydc-
ğufladolu'nun doğusu dışında tüm
yuryağıslı gececek Yağışlar yer yer
etkı oimak üzere yağmur ve sağa-
na>5ek)inde olacak HAVA SICAK-
LIĞ Ûnemlı bır değışıknk olmaya-
cat Rûzgâr, güney ve batı yönler-
(ienaftf, ara sıra orta kuvvette ese-
cek D£NIZLERIMIZDE Karadenız.
MaTiara ve Kuzey Ege'de gündoğu-
su e poyraz. dığer denızienmizde
kıbf ve lodostan 3-5, yer yer 6, Ka-
radfiız'de 7 kuvvetınde saattB
1CK1 yer yer 27, Karadenız'de 33
denız mılı tiızla esecek Dalga yukseklığı 03-05, yer yer 1-15,
Karadenız 2-2.5 m dotayında bulunacak Van Golû'nde hava
parçalı ve çok bulutlu geçecek Rûzgâr gûney ve batı yönler-
den hafif. ara sıra orta kuvvette esecek Göl kûçûk dalgalı.
görüs uzakliğı 10 km dolayında bulunacak
Afyoi
Ağr,
Ankara
Anta<ya
Antatya
»İVH
Aydın
3- ıkesır
B.«QK
Bigoı
BlttS
Bolü
Bursa
Canaklale
Corum
Oenı*
1 21° 14° DıyarDanr
Y 14° 10° Emrne
Y 15° 7°E
r
zıncan
Y 12° 6°Erzurum
Y 8= 1° Estaşetnr
Y 12° 7°Saaantep
Y 23° 17° Gi'esun
i t9° 14° Gumûşlane V
Y 15° 9°Hakkin
Y 20° 11" isparta
Y 12° 7° istantıu!
Y 10» 6°lnnr
v 12° 5°Kars
t 10° 3°Kastamonu
»' 12° 4° Kaysen
Y 15° 10° K rk,are«
Y 15° 10= Kcnya
Y 10° 6°Kutahya
Y 17° 10" Valatya
•4° 4°Mansa
9° B=KM3raş
12° 4°M«rs.r
8° 0°Mu$ls
12° 6°Mus
16° 8»NıO«)e
15° 12° Ord'j
14° 8°Fta
13° 4
c
Sams*n
12° 9°S«rt
13° 10° Smoo
18° 12° Sıvas
9° O°Tefcraae
13° 5°
T
rabzon
13° PTunceiı
9° 6°Uşa*
13° 6° Van
12° S°Yc«Ba:
12° 7°Zonguldak
Y 16° 11°
Y 15° 9°
Y 22° 17°
Y 15° 10°
B 12° 5°
Y 14° 6°
Y 15° 12°
Y 15° 12°
Y 15° 12°
B 15° 8°
Y 13° 10°
v 10° 6°
Y 13° 10°
Y 16° 12°
Y 11° 5°
Y <2° 6°
B -2° 1°
Y 9° 5°
Y '.4° 10°
açık buıuHu ^yaflmuriu ^ ss* fStark
* • * * B-taıMu G-jûneşlı K-karlı S-SB» Y-yaOmurtu
BULMACA
ALLCOCKS
POROUB PLASTKRS
SO1DAN SAĞA
1/ Sannısağın anti-
biyaik güç taşıyan
etkea maddelerin-
den biri. 2/ Bir işi
yeriıegetirme... Yü-
zen 3İr geminin baş
ve tıç taraflannın
suya batma miktar-
ları ırasındaki fark.
3/ \apraklan saJata
gibi yenen kokulu
bir bitki... Küçük bal
teknesi. 4/ Küçük
mağara... ttalyan
Radyo Televizyon
Kummu'nun simge-
si... Bir kürk hayvaru. 5/ Rus köylü
dansı. 6/ Akıl... Gereğinden çok ye-
mek yiyen. 7/ II. Abdülhamit'in sür-
güne gönderildiği Selanik'te ikâmet
ettiği köşkün adı. 8/ Iki ve daha çok
kath ev... Uyanık, gözü açık. 9/ Yos-
ma... Uzakkk anlatmakta kullanılan
söz.
YUKARmAN AŞAĞIYA
1/ Kasidelerde övgü bölümüne geçi-
şi sağlayan beyit. 2/ Ses yitirai... Bo-
yacılıkta ve yaldızcılıkta astar olarak kullanılan bir tür zamk.
3/ Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi... Deniz kuş-
lannın gübre olarak kullanılan pisliği. 4/ Yapıları örten süslü
çatı ve saçaklar. 5/ Köpek... tki tarla arasındaki sınır... Sahip.
6/ Karbon yerine silisyumun geçtiği organik cisimlere benzer
maddelerin genel adı. 7/ "Irlanda Cumhuriyet Ordusu"... Ok-
yanuslann çok derin kesimlerine verilen ad. 8/ Çek.işme, kav-
ga... Satrançta bir taş. 9/ Bağırsakları tutan kann içzarı.
60 Y1L ÖNCE Cumhuriyel
^evfik Rüştü Bey
4 ARALIK 1930
M. Burof, bugün Tevfik
Rüştü Beyin şerefine bir öğle
ziyafeti vermiştir. Bu
ziyafette başvekil ve sair
hükümet erkânı hazır
bulunmuştur. öğleden sonra
Kral Boris Tevfik Rüştü
Beyi kabul etmiştir. Tevfik
Rüştü Bey, akşam üzeri
Türkiye sefaretinde Bulgar
gazetecilerile hasbihalde
bulunmuştur. Türkiye
Hariciye Vekili. Kral
hakkında sitayişte bulunduktan sonra, Bulgar milletinin
dtvlet reisi etrafında tamamen müttchit bulunduğunu
ehemmiyetle kaydetmiş ve yeni Türkiye'nin muvaffakiyet
sunnın bilhassa Gazi Hz.ne karşı olan müttehit itimat ve
muhabbette mündemic olduğunu söylemiştir. Tevfik
Rüştü Bey resmi Bulgar mehafilinden gördüğü hararetli
kabulden ve uzun zamandan beri Bulgaristan'ı ziyaret
hususundaki arzusunu tahakkuk ettirdiğinden dolayı
fevkalâde bahtiyar olduğunu beyan eylemiştir. Tevfik
Rüştü Bey, Türkiye ve Bulgaristan'ın bir çok müşterek
menfaatlerini tebarüz ettirdikten sonra,
iki komşu milletin bir çok noktai nazardan birbirine
benzediklerini, her ikisinin de felâket içinde çalışmağı ve
mukavemet etmeği bildiklerini söylemiştir.
30 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Biten davalar
4 ARALIK 1960
Yüksek Adalet Divanı dün iki
davayı karara bağladı. Davalardan
biri Zeyyat Mandalinci'nin
Amerika'ya Milletlerarası Para
Fonu toplantılanna katılmak üzere
gittiği zaman Merkez Bankası'ndan
aldığı avans mahiyetindeki paranın
geri kalanını iade etmemesi,
Sıtkı Yırcalı kendisinden sonraki Ticaret Bakanı
olan Hayrettin Erkmen'in bu parayı iki Ofise ödettirmesi
ile ilgili idi. Başkan Başol, her iki sanığa da son sözlerini
sordu. Saruk Mandalinci ile Erkmen ilave edecek bir
sözleri olmadığını söyiediler. Bunun üzerine Başkan,
Yüksek Adalet Divanının oybirliğiyle vardığı karannı
bildirdi. Kararda: "Sanıklardan Zeyyat Mandalinci
hakkında bu davadan dolayı kesilmiş bulunan tevkif
müzekkeresinin geri alındığı, Hayrettin Erkmen'le ilgili
karann ise Anayasayı thlâl davasiyle birlikte
bildirileceği" ifade ediliyordu. Böylece, Yüksek Adalet
Divanı, Zeyyat Mandalinci'nin bir kastını görmemiş,
hakkında beraet kararı vermiştir. Bu davayı "Değirmen
Davası" takip etti. Sanık Sıtkı Yırcalı ile Şemsi Demirkan
son söz olarak beraetlerine karar verilmesini istediler.
Yüksek Adalet Divanı Başkanı Salim Başol, iddia
edilen suçun işlenmesinin üzerinden
beş yıl geçtiğini, bu suretle zaman
aşımının tahakkuk ettiğini ve
davamn düştüğünü bildirdi. Ayrıca,
sanıklar hakkında bu suçtan
kesilen tevkif müzekkeresinin geri
alındığı, başka bir suçla ilgisi
olmayan Şemsi Demirkan'ın
"derhal salıverilmesine" Yüksek
Adalet Divanının oybirliğiyle karar
verdiğini söyledi. Zeyyat Mandalind
Faaliyetler hızlandı
Kumcu Meclis Anayasasını incelemekte olan Milli Birlik
Komitesi üyelerinden müteşekkile yedi kişilik komisyon
bugün Ankara ve Istanbul Profesörlerinden Cahit Talas,
Fehim Fırat, Fikret Narter, Sait Kuran, Vahit Turan,
Necip Bilge, Sabahattin Fenmen ve Uğur Ersoy'la
birlikte bir toplantı yapmışlar ve Anayasa üzerinde
dünden beri devam eden istişarelerini tamamlamışlardır.
GEÇEN YIL BUGÜN Cumhı^yet
TYS'de seçimler
4 ARALIK 1989
Türkiye Yazarlar Sendikası'nın yeni yönetim kurulu dün
Gazeteciler Cemiyeti lokalinde yapılan seçim sonucu
belirlendi. TYS'nin yeni yönetim kurulunda Oktay
Akbal, Demirtaş Ceyhun, Atilla Birkiye, Cengiz Bektaş,
Erhan Bener, Özdemir tnce, Naim Tirali, Hayati
Asılyazıcı ve Ismet Kemal Karadayı yer aldılar.
Kanıre •
DÜNYADA BUGÜN
Amsle'dan
Anvman
Alına
Bagdat
Barcelona
Basel
Beigrad
Berlır
Bonn
Bruteel
Budap«s:e
Cenmre
Cezayır
Cıdde
Duöa,
Frankfu't
Srne
Helankı
Kahre
Kopenhag
Köln
Lefkosa
A 28°
V 16°
A 27"
B 12°
B 1°
Londra
Mılano
Montreal
Moskova
Munıh
B 16°
A 32°
A 28°
B 3°
Y 21°
B 4°
A 28°
B 5°
B 5°
Y 23°
B r
B 9°
B 9°
B 8°
V 8°
B -1°
B 1°
B 10°
B 4°
B 7»
B 1°
A 31°
V 10°
K 2°
A 23°
A 32°
A 30°
B 1°
B 8°
B 8°
VVashmgton V 12°
Zunh B 2°
Oslo
Pans
Prag
Ryaö
floma
Soiya
Sam
Teı Avıv
Tunus
Varşova
Vened*
Vıyana
TAKTISMA
İki Vıllık Av Yasağı Gerçekçi
Birkaç türün ve alanın korunmasında Av Kanunu'nun
uygulanmasmdaki yetersizlikler açıkça ortada iken yurt
çapında iki yıllık bir yasak nasıl uygulanabüecek?
Bugün Türkiye'de avın iki yıl tamamen
yasaklanmasının yararlı olup olmayacağı
tartışılıyor. Bunun av hayvanı toplulukla-
rının sayılarının artması için gerekli oldu-
ğu söyleniyor.
Türkiye'de herkes, özellikle de avcılar av
kaynaklannın sürdüriilebilir bir şekilde kul-
larulmadığının bilincindedir. Olumlu geliş-
melerden biri de 1990/91 av sezonunda
kekliğin ilk kez koruma altına alınması: Pek
çok yerde kekliklerin sayılannın önemli öl-
çüde azaldığını ve bazı yörelerde neslinin
tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olduğu-
nu göstermektedir.
Aşırı avlanmayı önlemek için uzun yıl-
lar önce yurdumuzda av kanunlan hazır-
lanmış ve uygulamaya konmuştur. Bu ka-
nunları hazırlayanlar ve destekleyenler geç-
mişte de günümüzde de kendileri ve gele-
cek nesiller için av hayvanlan kalmasını ga-
ranti altına aJmak isteyen avcılardır. Yüriir-
lükteki kanunlar çok sayıda "korurna ala-
nı", "geçid olarak koruma altına alınan
alanlar" (örneğin bir yıl boyunca bir ala-
nın belli bir türün bölgedeki sayısını arttır-
mak için ava kapatılması), "korunan tür-
ler listesi" ve "yasaklanmış yöntemler
listesi" oluşturulmasını sağlamıştır. Bütün
bu kanun ve yönetmelikler sadece ve sade-
ce gelecek nesillerin de avlanabilmeleri için
av hayvanlannı korumak amacıyla hazır-
lanmıştır.
DHDK bugünkü kötü durumun avcılık
bilincinin eksikliğinin ve Av Kanunu uygu-
lamalarındaki ciddi bir yetersizliğin sonu-
cu olduğu görüşündedir. Gelecek kuşaklar
için av kaynaklannı güvenceye almak için
yapılması gereken şeyler vardır. Ancak iki
yıllık bir yasaklamamn yararı nedir? Yu-
karda sayılanlan göz önüne aldğımızda iki
yıllık bir yasağa uyulacağını düşunmek saf-
hk olur. Yasak bugünkü durumu hiçbir şe-
kilde değiştirmeyecek ve gene eskisi gibi ko-
ruma altındaki alanlarda koruma altında-
ki türlerin, avlanması vb. uygulamalar sü-
recektir. Birkaç türün ve alanın korunma-
sında Av Kanunu'nun uygulanmasmdaki
yetersizlikler açıkça ortada iken yurt çapın-
da iki yıllık bir yasak nasıl uygulanabüecek?
Ancak kanun yapıcı bu kanunu uygulamak
için gerekli olan yasal düzenlemeleri (bü-
yük ölçüde ciddi av kontrolü örgütü ve ağır
yaptınm cezalan gibi) öngörmüşse DHKD
de bu görüşe katılacaktır.
Kacak avcılık sorununa gerekçi ve sağ-
hklı bir çözüm buimanın zamanı artık gel-
miştir. Gelecek kuşak avcıları, bu konudaki
önceliklerin bir listesini haarlayarak bir an
önce harekete geçebilirsek bizlere minnet-
tar kalacaklardır. DHKD, acilen uygulama-
ya konması gereken tedbirlerin bir listesini
hazırlamıştır:
1. Özel Yaban Hayati Ekipleri'nin kurul-
ması. Bu ekipler sadece Av Kanunu'nu uy-
gulamakla görevli olacak ve görevlerinin
gerektirdiği sınu-lı yasal yetkiyle donatılmış
olarak kanunun çiğnendiği dunımlarda tü-
fekleri veya çantaları müsadere etme yet-
kisine sahip olacaklardır. Bu görevliler ya-
ban hayati uzmanlan ve polis yetkililerin-
den iyi bir eğitim almalıdırlar. Görevlerini
yerine getirmede gerektiğinde yerel jandar-
ma ve polisten yardım görmelidirler.
DHKD, Yaban Hayati Ekipleri'nin Onnan
Genel Miidürlüğii'ne bağlı olmaları gerek-
tiği düşüncesindedir. Bb ekip sadece avlak-
larda değil Türkiye'nin büyük sulak alan-
larında, örneğin kıyı deltalarında da görev
yapmalıdır.
2. Eğitim. Her yıl o mevsimin avlanma
kurallarını belirleyen Merkez Av Komisyo-
nu kararları yılda sadece 30.000 adet basıl-
maktadır. Bunun, av kaynaklarını koru-
mak için ahnmış yeni kararlan 4 milyon av-
cıya duyurmak içjn yeterli olmadığı açık-
tır. Renkli bir posterin bısımı ve yurt ça-
pında dağıhmı bu kararlan duyurmada et-
kin bir yol olabilir.
3. Bütün avcıların yere! bir avcılık kulü-
büne iiye olmalan zorunlu olmalıdır. Bu
durumda avcılık kulübü üyeleri üzerinde bir
dereceye kadar bir denetim kurabilir.
DHKD, üyelik aidatlarının lisans ücretine
dahil olmasını önermektedir. Aynca bütün
avcılık dernekleri bir merkezi avcılık der-
nefiııin çatısı altında toplanmahdır. Bu der-
nek diğer avcılık kuruluşlarının çalışmala-
nnı koordine etmeli ve avcıların çıkarları-
nı politik olarak da korumalıdır; örneğin
Merkez Av Komisyonu'nun bir üyesi
olarak.
4. Bu merkezi dernek tüm yerel avcıhk
derneklerinin geçmek zorunda oldukları bir
sınav hazırlamalıdır. Bu sınava avcılık li-
sansı başvurusu sırasında girilmeli ve sınav
başvuruda bulunan kişinin a) Kuş türleri,
b) Av sahası, c) Avlanma dönemleri ve d)
Yasaklanmış yöntemler konulanndaki bil-
gisini ölçmelidir.
Bu tür sınavlar pek çok Ulkede yaygın
olarak kullanılmakta ve avanm bilgi ve do-
ğal hayat konusundaki bilincini arttırıcı rol
oynayarak avcıların sorumluluk duygula-
nru da arttırmaktadır.
DOĞAL HAYATİ KORUMA DERNEGİ
îdam ve Alternattf Ceza
Birçok ülkede "ergastolo" adı verilen bir ceza
uygulanmaktadır. Bu cezaya göre şartlı sahverme olanağı
bulunmayıp suçlunun doğal ölümüne kadar cezaevinde
tutulması öngörülmektedir. & %_
ölüm cezaları toplumlarm sosyal ve po-
litik yaşamları açısından ciddi sorunlar ya-
ratmaktadır. Ülkemizde 1937 yılından bu
yana asüarak idam edilen 443 kişinin önem-
li bir bölümü siyasal dava sanıklarıdır. Yi-
ne ülkemiz açısından söz konusu idamla-
nn büyük bir bölümü olağanüstü dönem-
lerde infaz edilmiştir. Sadece 1980-84 yıl-
lan arasında 4 yıllık dönemde 50 idam ce-
zası infaz edilmiş olup bu sayı diğer dönem-
lere oranla en fazla infazın gerçekleştiğini
göstermektedir.
Bu olgular, idamların, hukuksal kaygı-
lardan çok politik kaygılardan hareketle in-
faz edildiğini gözler önüne seriyor. Insan
yaşantısının, birilerinin koltuk çıkarlarına
alet edilmesinin savunulabilir bir tarafı yok-
tur. Hele hele söz konusu çıkarların yasa
hükümlerince korumaya alınması, son de-
rece düşündürücüdür.
ölüm cezasımn tamamen kaldırılması,
çağdaş bir eğilimi, devletin hukuk politika-
sındaki çağdaş yönelişi ifade edecektir ki
bundan çekinmeye hiç gerek yoktur. Bugü-
ne kadar idam cezalan hep olagelmiştir. Bir
süre idam cezalarının yasalardan kaldınl-
masını denemekten korkulması, açıklana-
bilir bir tutum değildir.
Ölüm cezalarının amacı "suçlunun top-
hıma zarar verici davranışlardan" toplumu
korumak olduğu düşünülürse, ölüm ceza-
sımn işlevini yerine getirebilecek bir başka
cezanın bulunması sorunu çözecektir. Işte
bu anlayışla birçok Ulkede "ergastolo" adı
verilen bir ceza uygulanmaktadır. Bu ceza-
ya göre şartlı sahverme olanağı bulunma-
yıp suçlunun doğal ölümüne kadar cezae-
vinde tutulması öngörülmektedir. Ayrıca
bu suçlular ilerde olası bir af kapsamı dı-
şında tutulmuşlardır. Papa'ya suikast giri-
şiminde bulunan Mehmet AIi Ağca bu ce-
zaya çarptırılmıştır.
Hiç kuşku yok ki alternatif ceza konusu
birçok yönüyle tartışılmalıdır. Ancak ülke-
mizde bu konu bir türlü tartışma boyutu-
na taşınamıyor. Hükümetin idam cezalany-
Ia ilgili tutumundaki katılık alternatif ce-
zanın tartışılmasmdaki en büyük engeldir.
Buna rağmen alternatif cezanın gündeme
getirilmesine olan inancımdan dolayı ilgili
düşüncelerimi belirtme gereği duyuyorum.
öncelikle alternatif cezanın hangi suçla-
rın karşılığı olarak hükme bağlanacağı
özenle araştırılmalı ve bugünkü ceza mev-
zuatımızda ölüm cezası ile karşılanan tüm
suçların bu kapsama alınması gibi büyük
bir yanılgıdan kaçınılmalıdır.
Ayrıca "ergastolo" adı verilen alterna-
tif ceza, tıpkı ölüm cezası gibi suçlunun ye-
niden topluma kazandınlması (sosyalizas-
yonu) gibi ciddi bir sorunu göz ardı etmiş-
tir. Bu sakıncaları gidermek için bu kap-
samdaki suçlulara, örneğin 25 yıl ergasto-
lo cezasımn hükümlerinin uygulanması gi-
bi bir sınır konmalı, sonraki yıllar içinse fa-
ilin durumu göz önünde bulundurularak
yine mahkemelerce verilecek kararlarla
şartlı salıverme ya da olası bir genel aftan
yararlanabilme olanağı tanınması düşünü-
lebilir. Böylece en azından bu açıdan bir di-
zi Avrupa ülkesinin ilerisinde yer almak çok
mu ürkütücüdür. Ya da çağdaşlığın Batı ül-
kelerinin tekelinde olduğuna içten içe ina-
nıyor muyuz?
BÜLENT. AKBAY
t.Ü. Hukuk Fakültesi öğrcncisi
Yeni Bir Bekleyiş
Yaklaşık 5 nüfuslu tütün ekicisi, 13 aylık emeğinin
karşılığında 465 kg tütün elde edebilmekte, bunu satarak eğer
bir başka gelir kaynağı yok ise geçimini sağlamaktadır.
Tütün, ülkemiz ekonomisinde ve sosyal
yapısında önemli bir yeri olan tanm ürii-
nüdür. öncelikle yaklaşık 600.000 üretici
ailesi direkt olarak bu üretim dalında etkin-
lik göstermektedir. Buna tütün mamulleri
sanayii ve diğer hizmet dallarında çalışan-
lan da eklediğimizde karşımıza kesinlikle
küçümsenmemesi gereken bir rakam çıka-
caktır. Bu durum, tütün ile ilgili politika-
ların belirlenmesinde, son derece duyarh ve
titiz davramlmasmı, özellikle belirlenen po-
ütikaların uygulanmasında ciddi ve karar-
h bir tutumun izlenmesini gerekli kılmak-
tadır.
Izlenen politika nedir? Ülke iç tüketim
pazarını yabancı tütün ve sigaraya açma-
mn kesin kararhbğma sahip olan hükümet,
gerekli yasa değişikliğini, hiçbir danışma ve
tartışma gereksinimi duymadan, bir gece
ansızın yapmıştır. Zira 1988 yıh fiyatlany-
la yaklaşık 2.5 trilyonluk, tüketim potan-
siyeli yüksek, son derece cazip bir pazar söz
konusudur.
Tütün üretimi 13 aylık bir süreyi kapsa-
yan, oldukça güç şartlarda yapılan bir et-
kinliktir. Bu etkinlik genellikle aile tanmı
şeklinde sürdürülmektedir. TEKEL Geoel
Müdürlüğü'nün 1989 yılına ait verilerine
göre tütün üretimi yapan tanm işletmele-
rinin ortalama büyuklüp yaklaşık 5 dekar-
dır. Aynı kaynakh verilere dayanılarak ya-
pılan hesaplamalar sonucunda, bir dekar-
dan elde edilen tütün miktannın 93 kg ol-
duğu ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak
yaklaşık 5 nüfuslu tütün ekicisi, 13 aylık
emeğinin karşılığında 465 kg. tütün elde
edebilmekte, bunu satarak eğer bir başka
gelir kaynağı yok ise geçimini sağlamakta-
dır.
Bu hesaplamalanmıza bazı tartışılabUir
varsayımlara dayanılarak devam edelim!
Söz konusu tütün ekicisinin, emeğinin dı-
şında hiçbir harcama yapmadığı varsayı-
mından hareketle, 465 kg tütün karşılığın-
da, geçen yılın ortalama destekleme alım fı-
yatıyla (7.696.3 TL/Kg) elde ettiği gelir
3.578.780 TL'dir. Tütün işletmesinin bir
aylık geliri 275.290 TL., fert başına düşen
gelir ise 55.058 TL'dir. Bir başka anlatım-
la; fert başına düşen gelir net asgari ücre-
tin yaklaşık % 20'sidir.
Tütün destekleme alım fiyatının belirlen-
mesinde, bu tartışılabilir varsayımlara da-
yalı yaklaşımın da dikkate alınması, konu-
nun ticari yönünden öte, sosyal yönünün
daha ağırlıkh olarak değerlendirilmesi ge-
rekmektedir. Tütun ekicisi bu beklenti içe-
risinde bulunmaktadır. Unutulmamalıdır ki
geçen yıhn ortalama destekleme alım fiya-
tı "7o lOOartırıldığında, tütün işletmesinde
çalışan fert başına düşen aylık gelir yakla-
şık 110.000 TL olacaktır.
Bugüne kadar izlenen genel ekonomi ve
sektör politikalarını belirli bir temele otur-
tarak değerlendirmek olanaksızdır. Her ne
kadar, izlenen politikaların serbest piyasa
ekonomisinin gereği olduğu söylenmekle
birlikte, serbest piyasa ekonomisinin, bir
karmaşa, düzensizük ve günlük politikalar
dizini olmadığı da bir gerçektir. Bu politi-
kaların, özellikle tanm sektörü gibi alınan
kararlann sonucunun birkaç yıl sonra gö-
rülduğü, yapılan yanlışhklann onanmının
uzun yıllar aldığı sektörler üzerindeki etki-
si yıkıcı olmaktadır. Uygulanacak ekono-
mik politika ve tercihler, birer araştırma ko-
nusu olmalı, tartışmalar yapılmalı ve daha
da önemlisi ortaya çlkan sonuçlar mutla-
ka dikkate alınmalıdır. Zira bazı makroe-
konomik politikaların etkisi tanm kesimi
üzerinde oldukça fazla olabilmektedir.
Diğer yandan, tanm kesimindeki dur-
gunluğun genel ekonomik durgunluğa da
neden olacağı açıktır. Bu itibarla, tanm ke-
simindeki üretim potansiyelinin en etkin bir
şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir.
Böyle bir yaklaşım, halen uygulanan tanm
politikalarının aksine, tutarlı, kapsamlı,
özellikle ülke şartlanna uygun tanm poli-
tikalarının belirlenmesini, bu politikaların
madde politikalarına (tütun, pamuk gibi)
dayandırılmasını gerekli kılmaktadır.
NEDİM ARIKBAY
Ziraat Mühendisi/Ankara
SİNOP KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
1966/567 Esas
1968/100 Karar
Sinop ili Merkez Taşmanlı köyılnün Sarnıç mevkiinde tarla ve ah-
şap ev vasıflı 355 m!
rnesahalı 833 parsel sayılı taşınmaz, tapulama
yetkililerince Hüseyin Vurat, Necmiye Karagülle, ölü Ibrahim kıa EMİ-
NfE, Hüseyin oğlu Erol Vurat'a tahdıt ve tespit edilmiş ise de; davacı-
lar Sinop Orman tdaresi Müdürlüğu, Taşmanlı köyiinden Hüseyin Kurt
ve Salih Kurt tarafından itiraz edilmiş, mahkememize açılan tespite
itiraz davasının yapılan açık duruşmalan sonunda; mahkemece veri-
len 26.11.1968 tarih ve 1966/567 esas, 1968/100 karar sayılı hüküm
ile davacıtarın itirazlanaın reddine, tespit gibi davalılar adlarına ta-
puya tesciline dair verilen karar davacı idare vekili tarafından 6.3.1990
tarihinde lemyiz edilmiştir.
Gerek yukarıda bahsi geçen karar özeti ve gerekse davacının tem-
yiz layihası adı geçen davalılar ile davacılar Hüseyin ve Salih Kurt'a
tum araştırmalara rağmen tebliğ edilememiştir. Bu itibarla ilanen teb-
ligat yapılmasına karar verilmiş olmakla;
Hüküm ozetınin gazetede tebliğinden 15 gun sonra, temyiz lahiya-
sının tebliğinden sonra 10 gun içinde itiraz edilebileceği, karar tebli-
ğe ve temyiz layihası yerine kaira olmak uzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 48954
ANKARA NOTLARI
MUST4FA EKMEKÇİ
İlginç Şeyler...
İstanbul'da, kaldığım iki gün içinde, sabahlan erkenden kal-
kıp yürüyüş yaptım. Büyük Suadiye Oteli'nden, Fenerbah-
çe'ye dek yürüyordum. O gün pazardı. Görkemli, kapısında
nöbetçi bekleyen Fenerbahçe Orduevi'nin önünden geçtim.
O saatte, gazeteler çıkmıştır diye bir dağıtıcı, bir bakkal bu-
labilir miyim diye aranıyorum. Bir sivile sordum orduevi önün-
de...
—Kardeşim, burada gazete nerede bulurum?
—Şu köşeyi dönün, bakkalda var.
Köşeyi dönünce ne görsem? "Fenerbahçe Eczanesi"! Bu
Fenerbahçe Eczanesi, Hacı Turgut Bey'in ilk eşinin eczane-
si değil mi? Emın Çölaşan'ın, "Turgut Nereden Koşuyor?"
kitabından belleğimde kalmıştı Hacı Turgut Bey'in ilk eşi. Bir
kez savunmanımız Gülçin Çaytıgil'in evinden aramış, konuş-
mak istediğimi söylemiştim; çok ince bir dayranışla:
—Telefonda konuşmuyomm efendim, demişti.
—Ben sizi ziyarete gelsem?
—Gazetecilerle konuşmuyorum efendim!
Böyle demişti. Eczane kapalıydı; camında, nöbetçi ecza-
nelerin adresleri yazılıydı. Bakkala girip bir Cumhuriyet iste-
dim. Sordum:
—Bu yandaki eczanenin sahibi kim?
—Ayhan Hanım!
—Turgut Bey'in ilk eşi, değil mi?
—Evet!
—Bir şey soracağım; Turgut Bey buraya hiç geldi mi? Gel-
se, siz görürsünüz de...
Orada bulunan bir başkası, karşılık verdi:
—Ne gelecek abi, zaten iki ay evli kalmışlar!
Çıktım. Ertesi sabah, yürümek için zamanım vardı, ama
o gün aynlacaktık İstanbul'dan.
O sabah da yürüdüm. Fenerbahçe Eczanesi açıktı. Ama
içeride, iki genç kız vardı. Yürek ilacı 'Isordil' aldım, bulun-
sun diye. Sordum:
—Ayhan Hanım yok mu?
—Yarım saat sonra gelecek efendim!
Otele döndüm. Mahmut Makal, Ali Yılmaz kalkmışlar, Kartal
Belediye Başkanı Mehmet Ali Büklü ile birlikte kahvaltı yapı-
yorlardı. Mahmut'la, Ali 1030 treniyle Ankara'ya döneceklerdi.
Benim akşama dek vaktim vardı. Mehmet Ali Büklü, benim
rahatça gezip tozmam için bir araba ayıracağını söyledi. Ara-
ba, havaalanına götürüp bırakacaktı. Mahmut'la, Ali gitme-
den, Büklü bizleri Kartal-Maltepe yöresinde gezdirdi. Belediye
başkanı olarak yaptıklannı anlattı. Güzel bir hela yaptırmıştı,
bu hoşuma gitti. Parklar, spor alanları, ne varsa gördük. Be-
ğenimizi söyledik. Makal'la, Yılmaz'ı uğurlamaya Bostancı is-
tasyonuna Mehmet Başaran da geldi. Ayrıldık. M.AIi
Büklü'nün, bana ayırdığı arabayla gezmeye başladım. Şofö-
rün adı Erdal'dı. Önce Kadıköy'e gidip bilet işini çözümledim.
Erdal'a:
—Şimdi, Fenerbahçe'ye gideceğiz, dedim.
Eczaneye girdim. Heyecanlıydım doğrusu. Bir bayan otu-
ruyordu. Saçları ağarmış mı azıcık? Duru yüzlü bir hanım.
Yapay şekerim bitmişti, bir paket istedim. Çok ucuzdu, eski-
den kalmış, ondanmış.
—Ayhan Hanım sizsiniz değil mi?
—Evet!
—Ayhan Hanım, ben gazeteciyim! Sizinle bir kez konuş-
mak istedim, olmadı. Görüşemedik.
Gülümsedi. Kimler aramıştı kim bilir görüşebilmek için. Ka-
famda bin bir soru vardı? Sorsam, ne yanıt alırdım acaba?
—Ayhan Han.m, Körfez savaşına ne diyorsunuz?
—Bizim açımızdan mı?
—Evet!
—Bir cinayet olur!
Nasıl da sade bir bayan; bir ruj bile sürmemiş. O gülüm-
süyor, ben öyle duruyorum. Bir şeyler sorsam; neden bir şey
soramıyorum?
—Nasılsınız? ^
—Teşekkür ederim! Emin Çölaşan'ın kitabını okuyup oku-
madığını sordum. Okumamış!
Gözüm, taburenin üzerindeki Cumhuriyet'e ilişiverdi. De-
mek Cumhuriyet okuyordu!
—Cumhuriyet okuyorsunuz! dedim.
Gözleriyle 'evet' dedi. "Başka okuyacak gazete mi var ki?"
—Ben, o gazetenin yazarlarındanım. Adım, Mustafa Ek-
mekçi!
Hiçbir şey sormaya gerek yoktu artık; e bir Cumhuriyet oku-
ruydu!
—Allahaısmarladık!
—Güle güle! Elimi sıktı. Dışarı çıkıp arabaya bindim. Er-
dal'a:
—Erdal, korna çalıp o hanımefendiye 'Allahaısmarladık!'
diyelim!
Korna çaldık, bir bir daha. Kapıdan baktı, el salladı...
Deniz Otel'de, gazeteci İhsan Ada'ya uğrayıp not bıraktım,
görüşemedim. Arabanın telefonundan, Münire Hanım'ı, Al-
bay Sait Beyleri, aradım. Taksim'e geçtim. Etap Otel'de, 'An-
kara Notlan'ndan tanıdığım. Iclal Işık'ın kızı Sevim Uyguner'le
Doçent Türkel Minibaş'la görüştüm Sevim Uyguner, Burga-
zadalı, Ali Gevgilili'yitanıyor. Beki ile görüşemedim. Yakının-
daki Vakıflar Bankası salonunda ressam Pertev Boyar'tn
resim sergisini gezdim Türkel'le birlikte. Pertev Boyar'ın kızı
Füruzan gezdirdi sergiyi, babasının resimlerini sergileyerek
yaşatıyordu onu. Sergide, şarkılannı dinlediğimiz Şevki Bey'in
de bir resmi vardı. Füruzan Hanım, "Şevki Bey'in kimi kim-
sesi yok mu acaba? Gelip dedelerinin tablosunu görseler"
diyordu.
Ankara'da, ilginç olaylardan biri, İstanbul'dan gelen öğre-
tim üyelerinin Anıtgömüt'e gidişleri, saygı duruşunda bulu-
nuşlarıydı. Gelenler içinde, hiçbir dekan, rektör yoktu. 1920
imza adına Ankara'ya gelenlere, aba altından sopa mı gös-
termişler, "Giderseniz adlarınızı saptarız" mı demişlerdi. 130
kişi yılmamış gelmişlerdi Ankaralara. Otobüsten Anrtgömüt'te
indiler. Aslanlı yolun başında, onları Ankaralı öğretim üyele-
riyle, gazeteciler, birde MİT elemanlarıyla sivil polisler bek-
liyorlardı. Boynunda fotoğraf makinesi de olan, tombulca
birini çok kişi birbirine gösteriyor;
—O var ya, polismiş o, gazeteci değil; haberiniz olsun
diyordu.
Çağdaş Gazeteciler Derneği yöneticileri olarak Anıtgömüt'e
saygı duruşuna gekiiğimizde görmüştüm onu. Ben de ga-
zeteci sanmıştım. Önce o sormuştu:
—Siz Cumhuriyet'tensiniz değil mi?
—Evet! Siz hangi gazetedensiniz?
—Hürriyet, deyip uzaklaşmıştı. Sonra Hürriyet'in Ankara
Temsilcisi Fatih Çekirge'ye sorup olayı anlattığımda, Hürri-
yet'in, öyle Anrtgömüt'te, boynunda fotoğraf makinesiyle do-
laşan muhabiri olmadığım öğrenmiştim. Bunlara ne gerek
var? MİT görevlilerinin, sivil polislerin, Anıtgömüt'te ne işle-
ri var? Anıtgömüt'e saygı duruşuna gelen kişilerin, bilim
adamlarının resimlerini çekip ne yapacaklar? İşkence mi?
Artık kapansın bu dönemler...
Prof. Olcay Neyzi başkanlığındaki öğretim üyeleri, Atatürk1
ten sonra İsmet Inönü'nün gömütüne de gidip saygı duru-
şunda bulundular. Buna, kimileri katılmadı. Ah, bu korku
salanların gözleri kör olsun, emi?
Cumhuriyet'ten, foto muhabiri Banş Bil, ivedi gazeteye dö-
necekti. İdil de İstanbullu öğretim üyeleriyle otobüste yer bu-
lup Meclis Başkanı Erdem'e gidecekti. Ben, Kızılay'a giden
bir araba aramaya başladım. Gazeteciler kalabalık gruplar
biçlminde, arabalara doluşmuşlardı. Pek tanıdığım da yok-
tu. Birinde, iki kişi oturuyordu; sordum:
—Nereye gidiyorsunuz? Kızılay'a gidiyorsanız, ben de ge-
leyim!
—Hayır, dediler Pek yüz vermediler! Bir arabada da Ana-
dolu Ajansı'ndan muhabirler varmış. Biri seslendi:
—Buyur Mustafa Abi, bırakalım nereye gidiyorsanız! -
Teşekkür edip girdim arabaya. Onlar gülüşüyorlardı. Biri:
—Biraz önce binmek istediğin araba MİT'indi abi, dedi...
Foto muhabiri hayıflanıyordu:
—Abi binseydin de bir fotoğrafını çekseydim, ne ilginç ola-
caktı: "Mustafa Ekmekçi MİT arabasında" ne güzel!
MİT Müsteşarı Paşa'yla, Emniyet Genel Müdürü'ne söy-
lüyorum:
—Kaldırın adamlannızı oradan, yanlıslıklara yol açıyor! Lüt-
fen!..