Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 HABERLER 29 KASIM 1990
kuzıı fiyatma hindi
• VAN (AA) — Yılbaşı eğlencelerinin vazgeçilmez
yemeği olan hindilerin satışına Van'da erken başlandı.
Piyasada satışa çıkanlan hindiler 60 ile 70 bin lira
arasmda satılmasına karşın büyük ilgi görüyor. Hindi
satıcısı Aptullah Koç, kışlık ihtiyaçlannı hindi satarak
karşıladıklarını belirterek "Van'ın çevre köylerinde ve
kenar mahallelerinde birçok arkadaşımız hindi
yetiştiriciliği yapıyor. Bu hindileri yaz boyunca besleyip
yılbaşına bir ay kala satışa çıkarıyoruz " şeklinde konuştu.
Semra OzaTın ABD gezisi
• WASHINGTON (Cumhuriyet) — "Türk kadının
sosyal gelişmesine lideriik katkılan" dolayısıyla Türk-
Amerikan Dernekleri Asamblesi tarafından "özel altın
madalya" ıle ödüllendirilecek olan Semra Özal'ın
Washington'a gelişi dolayısıyla ABD başkenti yoğun bir
Türk işadanu akıruna uğradı. Semra Özal yann
Washington'a gelecek ve Türk-Amerikan Dernekleri
Asamblesi'nin düzenlediği Türk haftasına katılacak. özal
1 aralık gecesi yapılacak baloda da "özel altın madalya"
ile ödüllendirilecek. Bu vesileyle Bayan özal ile birlikte
Washington'a gelecekler arasmda özel terzisi, ses sanatçısı
Coşkun Sabah, Süreyya Işbaşaran, Fatma Yıldınm, Leyla
Yeniay Köseoğlu, Bilge Has, Ayşe Hattat, Tülin
Demirören gibi isimler bulunuyor.
Türk doktoruna burs
• FRANKFURT (AA) — 2 yıl önce kurulan Türk-
Alman Sağlık Vakfı, Turkiye'de ya da Almanya'da görev
yapan 15 Turk doktoruna çeşitli Alman hastanelerinde
burslu olarak çalışma olanağı sa|lıyor. Türk hastalarda
risk-faktör taramasına yönelik bu projeye katılacak olan
Türk doktorlarda, iyi derecede Almanca bilme koşulu
aranıyor. Düsseldorf, Köln, Bochum, Hamburg, Berlin,
Münih, Giessen, Stuttgart, Nürnberg ve Hannover'deki
üniversite hastanelerinde 2 yıl süreyle görev yapacak olan
Türk doktorlarına ayda 1500 DM maaş da verilecek.
Aydınlar Ocagı ve laiklik
• İSTANBUL (AA) — Aydınlar Ocağı Genel Başkanı
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, laiklik kavrammın istismarını
önlemek, temel hak ve hürriyetlerin adil bir şekilde
uygulanmasınj sağlamak için hükümet ve TBMM'den,
din ve vicdan hürriyetlerinin önündeki bütün engellerin
kaldınlmasını talep ettiklerini belirtti. Kontrgerilla
konusundaki Meclis araştırmasını tâsvip edip etmedikleri
şeklinde bir soruya Yalçıntaş, "Her devletin güvenliğini
sağlayıcı çalışmaları olacaktır. Ülke bütünlüğünü
önlemede illegal bir takım çalışmalar olacaktır. Özel
Harp Dairesi resmi bir kuruluştur. 1980'den önce bir
takım illegal işler yapılmışsa, onlar da herhalde yavaş
yavaş ortaya çıkacaktır" yanıtını verdi.
Akyol eleştirdi
M İSTANBUL CAA) — MüJi Eğîtim Bakanı Avni
Akyol, demokratik, laik ve akla dayalı eğitimi, egemen
kılmaya zorunlu olduklarını bildirdi. Akyol, öğretmenler
Haftası çerçevesinde düzenlenen "Cumhuriyete ışık veren
ilk öğretmenler için onur günü"nde yaptığı konuşmada
eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapılmasına
çaJışıldığını belirterek, "bu sistemle bu gemi yürümez.
Köklü değişiklikleri sessiz sessiz yapmaya çaüşıyoruz.
Taşranın yapamayacağı merkezde toplansın. Genel
politika merkezde olsun. Gerisini bırakaüm. Buna
gidiyoruz" dedi.
ÇLHde açlık grevi
• ADANA (Cumhuriyet Güney İHeri Bürosu) —
Çukurova Üniversitesi'nde bir süre önce düzenlenen
"Savaşa Hayır" yürüyüşünün ardından«gözaltına alınan
ve daha sonra çıkarıldıkları mahkemece tutuklanan 18
öğrencinin açlık grevine başladığı bildirildi. Tutuklanan
öğrenciler avukatları aracılığıyla yaptıkları açıklamada,
"haksız gözaltı ve tutuklamalarla üniversite öğrencileri
üzerinde baskı oluşturulduğunu belirterek
"Üniversitelerimiz bugun tam anlamıyla polis ve
jandarma işgali altmdadır. Öğrencilere üniversitelerde
kurşun sıkılması, dipçik, tekme ve coplarla dövülmeleri
özellikle kız öğrencilere hakaret edilmesi günlük olaylar
halini almıştır" dediler.
Muhbirlik iddiası
• tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — Ege Üniversitesi
öğrencilerinden Ercan Yıldız, polis tarafından kendisine
muhbirlik teklif edildiğini belirterek, İzmir Cumhuriyet
Savcıhğı'na suç duyunısunda bulundu. Ercan Yıldız, •
savcılığa verdiği başvuru dilekçesinde polisin teklifıni
reddettiğini belirterek, "ancak ısrarla 'sana her türlü
maddi, manevi yardım ederiz. Bizim için okulda
muhbirlik yapacaksın' dediler. 26.11.1990 günü
Hatay'daki askeri hastanenin önüne gel dediler. O gün
saat 15.00'te randevu verilen yere gittim. Onlara ajanlık
yapamayacağımı, beni rahat bırakmalannı söyledim. Bu
sırada bu kişiler bana küfür ederek tehditler savurdular.
Bana 'seni Izmir'de okutmayız, seni harcarız, ya bize
muhbir olursun veya buradan gidersin' dediler. Bu
olaydan sonra başıma gelecek her türlü olaydan MÎT ve
siyasi polisin sorumlu olacağına dair suç duyurusunda
bulunuyorum" dedi.
Belediye başkanına silahlı saldırı
• SAMSUN (Cumhuriyet) — Tokat'ın Erbaa ilçesi
Karakaya kasabasınm DYP'Ii Belediye Başkanı Recai
Başar ile yakını Mustafa Fırat, uğradıklan saldırı sonucu
silahla ağır yaralandı, olayla ilgili iki kişi gözaltına
alındı. Edinilen bilgiye göre, belediye başkanı bir kahvede
oturduğu sırada, Hasan Başar ve Rüknettin Gündoğdu
ile tartıştı. Kısa sürede kavgaya dönüşen tartışma
sırasında kurşunlara hedef olan Belediye Başkanı Recai
Başar ile kahvede oturan yakını Mustafa Fırat ağır
şekilde yaralandı. Samsun Tıp Fakültesi Hastanesi'nde
tedavi altına alınan Recai Başar'ın durumunun ciddi
olduğu bildirildi. Olayla ilgili olarak gözaltına alınan
Hasan Başar ve Rüknettin Gündoğan'm sorgulamalan
sürdürülüyor.
Tedaviyi kabul etmediler
• Haber Merkezi — Amasya Cezaevi'nde açlık grevine
katılan ve fenalaşmalan üzerine hastaneye kaldırılan 8
mahkûm tedaviyi kabul etmemeleri üzerine yeniden
cezaevine gönderildiler. Amasya Cezaevi Müdürü Şükrü
öztürk, açlık grevini surdüren 48 mahkûmun isteklerinin
kabul edilmesinin mümkün olmadığını savundu. öztürk,
tedavi kabul etmeyen 8 mahkûm için de, "Cezaevini siz
bırakın, biz yönetelim diyorlar. Boyle bir şey olur mu?"
diye konuştu. Bu arada Buca Bölge Ceza ve Tutukevi'nde
bulunan 14'ü siyasi, toplam 66 hükümlü ve tutuklunun
başlattıklan açlık grevi sürüyor. Eylemcilerle görüşmek
isteyen İHD yöneticilerûıe ise savcıhk izin vermedi.
Öğretim üyeleri kaîitenin düşeceğinisavundu
Ifeni üniversitelere tepkîTogrol: Yeni kurulacak ve kuruluş aşamasında Kayan: Biz kendi üniversitemizde bile öğretim özdemir: Altyapısı kurulmamış, çeşitli
oldukları için daha büyük bütçelere gereksinim üyesi sıkıntısına düşme tehlikesi yaşıyoruz. Yeni eksiklikler içindeki üniversitelerin kurulması
duyacak bu kurumlara nasıl kaynak sağlanacak? üniversiteler de bu sıkıntıya düşecekse tehlikeli. yanlışhklar ve kalite kaybına yol açmaktadır.
FİGEN ATALAY
Yeni üniversitelerin açıiması-
nın gündeme gelmesi, üniversi-
te rektörleri ve öğretim üyeleri
arasmda tartışıhyor. tTÜ Rektö-
rü Prof. Dr. Dhan Kayan, altya-
pısı tamamlanmadan ve öğretim
üyesi sağlanmadan yeni üniver-
site açılmasının doğru oimadı-
ğını belirtirken Boğaziçi Üniver-
sitesi Rektörü Prof. Dr. Ergün
Toğrol, mevcut üniversitelerin
bütçeden yeterli pay alamadık-
larından yakındıklannı hatırla-
tarak "Yeni kurulacak ve kuru-
luş aşamasında olduklan için
daha büyük bütçelere gereksi-
nim duyacak bu kurumlara na-
sıl kaynak sağlanacak?" diye
sordu. İstanbul Üniversiteleri
öğretim Üyeleri Derneği Başka-
nı Prof. Dr. Coşkun Özdemir de
"AJtyapısı kurulmamış, çeşitli
eksiklikler içindeki üniversitele-
rin kurulması büyük bir yanlış-
Iıktır ve kalite kaybına yol aç-
maktadır" dedi.
Boğaziçi Üniversitesi Rektörü
Prof. Dr. Ergün Togrol, yeni ku-
rulacak üniversitelerin, giderek
kalabalıklaşmış olan eski Üni-
versitelerin kontenjanlarının
azaltılmasının sağlanması ve da-
ha fazla lise ve dengi mezunun-
nun üniversiteye devamının ko-
laylaştınlmaa gibi iki amaca
hizmet edeceğini söyledi. Prof.
Togrol, bu konudaki görüşleri-
ni şöyle anlattı:
"Özellikle İstanbul, Ankara,
tzmir gibi büyük şehirİerimizde-
ki üniversiteterde öğrenci sajüa-
n aşın ölçülerde artmış, bu yüz-
den ögrenci ile öğretim üyesi
arasındaki diyalog kopuklugu ku-
rumda yabancüaşmaya yol aç-
maktadır. Kanımca, yeni açda-
cak üniversiteler, eski ve kalaba-
lıklaşmış üniversitelerimizin gi-
riş kontenjanlannın azaitılması
için özellikle yararlı olabilir.
Böylece, büyük şehirierdeki ka-
labalıklaşmış üniversitelerimiz
zaman içinde verimü sayılara in-
dirilebilir. Üniversiteler, özellikle
az gelişmiş yörelerin kalkınma-
sına katkıda bulunabilir. Bu
amaçla açılacak üniversitelerin
gerekli araç gereç ve yasal ola-
naklarla teçbiz edilmeleri gere-
kir."
Konunun en önemli unsuru-
nun, "yapılabiliriiği" olduğunu
vurgulayan Prof. Ergün Toğ-
rol, yeni bir üniversite kurulma-
sının birtakım külfetleri bulun-
duğunu, bunların arasmda öğ-
retim elemam, derslik, laboratu-
var, yurt gibi gereksinimlerin yer
aldığmı söyledi. Prof. Toğrol,
"Kütüphane ve bDgisayar, unn-
tulmaması gereken gereksinim-
lerdir. Avrupa'da bugün, yeni
kurulan üniversiteler, yüzbinler-
ce ciltlik kütüphanelerle çalış-
maya başlamaktadır. Öğretim
elemanı sağlanması önceki tec-
riibelerden hatırlanacağı üzere
kotay olmamaktadır. Bu yüzden
kuruluşlann gecikmesi bekiene-
bilir" dedi. Mevcut üniversitele-
rin, bütçeden yeterli pay alama-
dıklarından yakındıklannı ha-
tırlatan Boğaziçi Üniversitesi
Rektörü, yeni kurulacak ve ku-
ruluş aşamasında olduklan için
daha büyük bütçelere gereksi-
nim duyacak bu kurumlara na-
sıl kaynak sağlanacağı sorusunu
gündeme getirdi. Prof. Toğrol,
"Azalan kaynaklar ve artan ma-
liyetler, üniversiteleri yeni kay-
nak arayışlanna yönettmektedir.
Yeni kunılmakta olan üniversi-
telerimiz için belki de iş dünya-
sının katkısını sağlayacak flnans
modelleri geliştirmek gerekecek-
tir. Bazj ülkelerde yapıldıgı gibi
yeni kurulacak üniversiteler için
özel olanaklar saglayan, 'Geliş-
tirme Kanunu'nu kabul etmek,
yeni üniversiteleri mevcut pasta-
dan pay koparma zorunda bı-
rakmamak isabetli olacaktır"
diye konuştu.
Prof. Ergün Togrol, kurulma-
sı önerilen üniversitelerin hiçbi-
rinin büyük, kalabalık üniversi-
telerin bulunduğu kentlerde ol-
madığına da dikkat cekerek
"Mevcut üniversitelerin yükünü
hafifletmek amacı ile büyük şe-
hirlerde yeni üniversiteler kunıl-
AFO Yönetim Kurulu Başkanı Çavuşoğlu, ailelerin eğitime büyükyatırımlaryaptığını söyledi
Iyi bir eğitim için iyi ücretANKARA (Cumhuriyet Bürosu) —
Paralı özel okullar ile devlet okullan ara-
sındaki kalite farkı, özel sektörü de kay-
gılandmyor. Ankara Ticaret Odası Yö-
netim Kurulu Başkanı Atamet Çavuşoğ-
lu, ailelerin büyuk maddi fedakârlıkla-
ra katlanıp eğitime büyük yatırımlar
yaptığını beîirterek "Eğifimdeki pi>asa-
İaşma, toplumda eşitsizligin en çok his-
sedildigi alanlardan biri" dedi.
Ankara'da dün sona eren "Türkiye
1
nin Ekonomik Kalkınmasında Eğitim ve
KUltürün Yeri ve Önemi" konulu panel-
de konuşan ATO Başkanı Çavuşoğlu,
özel sektörün Türk eğitim sisteminden
duyduğu kaygüan dile getirdi. Eğitimde-
ki son yıllarda gözlenen hamle arayışla-
rını 'ümit verici' bulduğunu belirten Ça-
vuşoğlu, ailelerin eğitimi bir *yatırun
yohı' olarak gördüklerini kaydetli.
Çavuşoğlu şöyle konuştu: "Çocukla-
nnı özel okullara göndererek büyük
maddi fedakârlıklara katlanmayı göze
alan aile bireyleri, eğitime >-atınm vap-
maktan çekinmi>orlar. Egitimciler bu
harcamaları, 'orta gelir grubu çocukla-
rının ileride çok daha kârlı bir statüyü
yakalamak için yaptıkları yatırım' ola-
rak degerlendiriyorlar. Turkiye'de eğitim
giderek piyasalaşmaktadır. Eğitim, aile-
ler için yeni ve önemli bir masraf kapısı
oluşturmaktadır. Aileler şimdi kendile-
rine şu soruyu sonnaktadırlar: 'Çocuk-
lanmın geleceği için piyasadan nasıl bir
eğitim satın alabilirim?' Bu sorunun ce-
vabı kimi aileler için iyi bir dil eğitimi,
kimileri için şöhretli bir okul, kimileri
için de yddız üniversiteler ya da daha
mütevazı bir yaklaşımla bilgisayar kur-
su veya bir meslek okuludur."
Eğitimdeki yasalaşmanın, toplumda
eşitsizligin en çok hissedildiği alanlardan
biri olduğunu savunan Çavuşoğlu, "iyi
egitimin" ancak "iyi bir ücref'le satın
alınabildiğini söyledi.
Öğretmenlik mesleğinin içinde bulun-
duğu durumu da "hazln" olarak nitelen-
diren Çavuşoğlu, "Bu ulvi meslek günü-
müzde birçok gencimizin "hiçbir şey ola-
mazsam öğretmen olurum' diyebildigi
veya demek zorunda kaldığı, yani dege-
ri sadece 'hiçbir şey' olan toplumsal sts-
tüye inmiştir" dedi.
Milli Eğitim eski bakanı Ali Naili Er-
dem de eğitim modellerinin dışandan ge-
tiriüp 'monte edilmesi'ni eleştirerek, "Bu
modd, bizim modelimiz olacaktır. Onun
dışındaki modeller sadece diplomalı in-
sanlaryetiştirir" diye konuştu.
Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol da
egitimin politikaya sokulmaması gerek-
tiğini savunarak "Eğitim, olaylarla uğ-
raşmaz. Oiaylarla eğitimi ugraşbran zih-
niyet, sınıriı ve dar kafalıdır" dedi.
Akyol, egitimin bugüne kadar politik
amaçlarla birçok kez kullanıldığını be-
lirterek "Olaylann içine eğitim, öğret-
men çok girdi, çok kullanıldı, çok om-
zuna basıldı, güzel laflar edildi. Hiçbi-
rine cevap vermiyorum. Olaylann içine
sokmuyorum" dedi.
Üniversite gençligi
birey olmak istiyor
Güzel Şanatlar Fakültesi IJeykel Bölümü
öğrencileri "Mesleğimizi yapabilecek miyiz"
endişesini taşıyorlar. Ve "Toplumları
dUşünrnektep.bireyler unutulmuş" diyorlar.
tDİL GÜRSEL
TABELACI DEĞİLİZ — "Sanatçıya önem verilmiyor. Biz düşüncemizi satıyoruz." (Banş BiT)
ANKARA — "68 kuşağuıa
inanmıyorum, onlann yüzün-
den şimdi 90'larda hiçbir şey
yapılamıyor" diyor bir heykel
öğrencisi. Ona göre yaşananın
alternatifî yok, "toplumlan dü-
şünmekten ise bireyler unutul-
muş." Önündeki taşa biçim ve-
rirken "Birey olarak tek başına
daha özgüriiz. Topluluk maniı-
ğını geliştiren insanlar, }
j
alnızca
bu bölumün başındaki insanlar.
Her koyun kendi bacagını kur-
tarmaya çalışıyor" diyor.
Heykel bölümü öğrencileriy-
le daha fazla konuşmak imkân-
sız, çünkü söze "Şimdi bu rö-
portajla bize sanaümızı yapacak
olanak sağlanabilecek mi?" di-
ye başlıyorlar. Sonra sessizlik...
Güzel Şanatlar Fakültesi 3. sı-
mf öğrencisi Oğuz Yücel özgür-
lüğün, "Bireyin kendi egoizmi
içinde değil, varlıgının içerisin-
de en uç noktaya varabilen bir
delilik" olduğunu savunuyor.
"Delilik" Yücel'e göre olması
gereken bir şey, ama "Bireyin
kendi varlıgını yok eden bir öt-
gürlük, fetişizmdir" diyor.
Yücel, "68'lerin günümnzde-
ki temsilciliğini yapmaya yelte-
nen aşın uç"lara inanmıyor. An-
kara'nın Yüksel Caddesi'ndeki
uzun saçlı hippileri "özgürlük
yobazlan" olarak tanımla^n
Yücel, "O kadar itetişimsizler ki
onlaria ben de konuşamıyorum"
diye yakınıyor.
Türbanh öğrenciler için "Eger
ozgürlüğü için takıyorsa saygırn
vardır" diyen Yücel, "Yalnız tür-
ban bayrak olunca o iş biter. Sa-
dece türban için söylemiyorum,
hippilik için de öyle" diyor.
Yücel'e göre annesi ve arka-
daşları televizyonun "Zenginler
de Ağlar" dizisinde kendilerini
buluyorlar, hem de en "ucuz
yoldan" mücadelesiz.
90 kuşağı için "mücadele"
toplumdan önce bireyin kendi
içinde gerçekleşmeli. Zaten ken-
di içinde "mücadelesi"ni kaza-
nan insanın, toplumda mücade-
le etmesine gerek yoktur. Bu
yönden de 68'lilerden ayrılıyor.
Söz dönüp dolaşıp "normallik"
kavramına geliyor. Grafık 3. sı-
nıf öğrencisi Murat Şenel'e gö-
re kendisi normal, diğerleri
anormal, "Düzenliliğin yok
olmak" olduğunu savunan Şe-
ner, en çok bir sanatçı ada>ı ola-
rak "sanatçının toplumda anla-
şdmamasından şikâyetçi." Ken-
disini "tabelacı" olarak gören-
lere gıcık olduğunu anlatan Şe-
ner, "Ben onlara kurumsal bir
kimlik kazandınyorum, onlara
düşüncemi salıvonım" diyor ve
ekliyor: "Düşüncelerimiz bu ka-
dar ucuz mu?"
Şener, Yücel, Ateş "toplumun
verdigi irade" ile değil, önce ken-
di mücadelelerini kendilerine
karşı vererek var olmak isti-
yorlar.
Sevgilerdeki iletişimsizlik ise
onları en çok üzen şey, "Önce-
den yönleri belirlenmiş etiketli"
ilişkileri yaşamak onları usan-
dırmış ve paylaşamamak soru-
nu her seferinde karşılanna
çıkmış.
Yücel'e göre gerçek özgürlük,
"kadın-erkek ilişkileri gerçek
anlamda yaşanabilseydi" olur-
du. Ya aşk, hemen yanıtlıyor:
"Aşk bir yanılsama, evlilikler
de o yüzden yıkümıyor mu?"
ması ile başlanılsa idi öğretim
elemam sağlanması veya büyük
üniversitelerden kolayca yardım
alınması konusu daha gercekçi'
bir biçimde çözülebüirdi. Öne-
rilen üniversiteler için idealist
kadrolara ihtiyaç vardır" dedi.
İTÜ Rektörü Prof. Dr. tlhan
Kayan, yeni üniversiteler açılma-
sının, altyapısının tamamlanma-
sı ve yeterli öğretim üyesinin
sağlanması halinde yararlı oldu-
ğunu söyledi. Prof. Kayan, "Ög-
retim üyesi yeteriiyse ya da açıl-
dıktan bemen sonra yeterli dn-
zeye getirilmesi planlanıyorsa
yeni üniversitelerin kurulması
yararİL Ancak Anadoiu'daki ba-
a üniversiteler gibi öğretim üye-
si açısından sıkıntı içinde kala-
caklarsa batah olur. Mübendis-
lik daUannda şu anda büe sıkm-
tı var. Biz kendi üniversiteıniz-
de birkaç yıl sonra bu sıkıntıya
düşme tehlikesi yaşıyoruz. Yeni
üniversiteler, öğretim üyesi açı-
sından sıkıntıya düşeceklene
düşundürucü" diye konuştu.
Yeni üniversitelerin uygarlığm
Türkiye yüzeyine yayılması açı-
sından yararlı olduğunu belirten
tTÜ Rektörü, üniversitelerin
açıldıklan yerlerin kalkınmala-
rma önemli katkılarda bulun-
duklannı belirtti.
'Mali bakımdan zararh'
Prof. llban Kayan, bazı üni-
versitelerin bölünmesi projesini
de eleştirerek "Kendi içinde iş-
ieyen müesseseyi ikiye böimenin
yaran yok. Mali bakımdan za-
rarlı" dedi.
İstanbul Üniversiteleri öğre-
tim Üyeleri Derneği Başkanı
Prof. Dr. Coşkun Özdemir, ye-
ni üniversiteler kurulması kara-
nnın, YÖK'ün tutarsız ve so-
rumsuz olduğunu kanıtladığmı
belirtti. Prof. Özdemir, şunlan
söyledi:
"Açılacak yeni üniversite sayı-
sı 4 iken miiletvekillerinin ken-
di bölgelerinden geten baskılarla
bu sayı 10a çıkartıidı. YÖK akıl
almaz, inandmaz bir biçimde 10
yeni üniversite onerisini onayla-
mıştır. Altyapısı kurulmamış,
çeşitli eksiklikler içindeki üni-
versitelerin kurulması büyük bir
yanltşlıkür ve kalite kaybına yol
açmaktadır. YÖK'ün 10 yeni
üniversite kuruhnasına onay
vermesi inanılmaz bir sorum-
suzluktur. YÖK, son olaylarla
da Türk yükseköğretimine ne
kadar zarar vermekte olduğunu
kanıtlamıştır. Hiçbir itiban ve
inandıncılıgı kalmayan YÖK
düzeninin değiştirilmesi, Türk
ünivrrsitelerinin özerklige ka-
vuşması, demokratik bir öz ka-
zanması ve çagdaş üniversitele-
re dönüşmesi için sabırsızianıyo-
nız. Bütün öğretim üyekrini uğ-
radığımız kayıplan telafi etmek
kendi sorunlannuza sahip çık-
mak için bu dogrultuda birleş-
meye çagınyoruz."
'Kâğıt üzerinde
kurulmaz'
Demeğin ikinci başkanı Prof.
Dr. Türkân Saylan da son yıllar-
da Turkiye'de bir "üniversite
enflasyonu" yaratıldığını söyle-
di. Prof. Türkân Saylan'ın bu
konudaki görüşleri şöyle:
"Dünyanın hiçbir ülkesinde
alt ve üst yapısı hazırlanmadan,
yalnızca politik vaatleri gercek-
leştinnek ve oy saglamak ama-
cıyla Meclis'teki kol sayısua da-
yanarak üniversiteler açılamaz.
Ülkemizde son yülarda açılan
taşra üniversitelerinin hiçbiri»
istenen standartlara ulaşmamıs-
tır. Yettştirilen (!) ve mezun edi-
len ögrendler 'ikinci sınıf dam-
gası yemektedirler. Yüksek eği-
time vurulan bu ağır darbe hak
edilmemiştir. Kâğıt üzerinde
üniversite kurulamaz, yanhstır
ve bu yanlışta ısrar edilmesi ge-
lecek kuşaklann niteliksiz yetiş-
mesine yol açmaktadır. Tarih
böylesine sorumsuzca, ilkokul
dersügi kurar gibi Üniversite
kurmanın sorumlulugunu taşı-
yanbuı affetmeyecektir."
İSTANBUL'dan HİKMETÇETİNKAYA
Vitrindeki Yıldızlar...
İSTANBUL— DYP Büyük Kongresi'ni yap-
tı, bir anlamda vitrin değiştirdi. DYP'nin eski-
lerinden Sadettin Bıigiç, Nahit Menteşe, İsmet
Sezgin GİK listesine giremeyenler arasmda
olanlardan. Onlar da diğerleri gibi kırgın ve bu-
ruk. Bir süre köşelerinde oturacaklar, olup bi-
tenleri izleyecekler...
DYP şimdi yenileşti mi?
Tansu Çiller, Ersin Faralyalı gibi adların
DYP'yi büyük kentlerde başarıya ulaştıracağı
düşünülemez. Yine Hüsamettin Cindoruk,
DYP'nin vitrininde görünse bile parti içindeki
Nurcu kanadın hep tepkisini alacaktır.
Bir hafta boyunca Tansu Çiller'in fotoğraf-
ları gazetelerin birinci sayfasından iç sayfala-
ra düşmedi. Okurlar, gazetelerini sabah sabah
elllerine alınca, Tansu Hanım'a 'günaydın' de-
diler. Hele magazin basını, ekonomi sayfala-
rına arada bir giren Tansu Çiller'i neredeyse
DYP'nin kurtarıcısı olarak gösterdi.
B>r zamanlar SHP'nin de kurtarıcısı 'Yağız
Oğlan' Deniz Baykal'la, 'Fato Kız
1
Şişli Bele-
diye Başkanı Fatma Girik olmuştu. Kimi kez
birlikte kırlarda papatya topladılar, kimi kez
Güneş-1 otobüsünde yayık ayranı içtiler. Köy-
lerde kadınlar 'Fato Kızı' bağırlarma bastılar.
Biz, ilk kez Çanakkale'de izledik yeşil gözlü
Fatma Hanımı. Otobüsün üzerine çıkmıştı.
Alanda coşkulu bir topluluk vardı. İçimizden
'acaba ne diyecek' diye gecfriyorduk ki eline
bir SHP bayrağı aldı ve sallamaya başladı. İki
cepli mavi gömleğine renk renk kır çiçekleri
yerleştirmişti Fato Hanım. Onları aşağıya attı,
öpücük gönderdi sosyaldemokratlara. Tam o
sırada bıyıklı, altın dişli, boynu kolyeli, kolu bi-
lezikli ve bir hayli alkollü bir sosyaldemokrat
(!), arkadaşlannın kolları arasmda salya sümük
bağırıyordu:
—Helal sana Fatma Abla!
Fatma Girik, çiçekleri dağıtıp bayrağı salla-
dıktan sonra iki sozcükle görevini bitirdi:
—SHP iktidara!
Fatma Hanımı son kez SHP kururtayında
gördük. Yine ilgi odağıydı. Deniz Baykal'ı des-
tekledi. Zaten kendisi için doğru olanı da buy-
du. Deniz Bey, genel başkanlığı yitirince o me-
nekşe gözleri dolu dolu oldu Fato'nun. Belki
kimseler görmeden hıçkıra hıçkıra ağladı.
O günden bugüne gazetelerde tek fotoğrafı
çıkmıyordu. Oysa Şişli ilçesinin belediye baş-
kanıydı. Çok işler yapmalıydı. Öyle kolay de-
ğildi sosyaldemokrat olmak.
Bekledi... Bekledi...
Bir de baktık, gazetelerin birinci sayfasından
'Merhaba' diyor Fatma hanım. Saçlarını üç nu-
maraya tıraş ettirmiş. Yeni bir film çevirecek-
miş. Fotoğraflara bakılırsa, Deniz Bey'in yenil-
gisini hâlâ içine sindirememişe benziyor. Ama
olsun, saçlarını üç numaraya kestirip sosyal-
demokrat belediye başkanı olarak gazetelerin
birinci sayfasına girmeyi başarıyor. SHP'nin
vitrinini oluşturuyor, sağa sola 'helafolsun Fa-
to'ya, Tansu Çiller'e meydanı bırakmıyor' de-
dirtiyor.
SHP'nin vitrini Baykal-Girik ikilisinden olu-
şuyordu. En önemli sorunlara bile eğilmeyen
kimi gazeteler bu 'muhteşem ikilinin' boy boy
fotoğraflarını yayımlıyordu. Bu arada Erol Çe-
vikçe, telefon ve faks buyruğuyla atamalar ya-
pıyor, Gaziantep örgütünü ve diğerlerini tepe-
den aşağıya değiştiriyordu. Sonuçta SHP eri-
yip gitti. Kamuoyu araştırmalarına göre
SHP'nin haziran ayındaki alabileceği oy yüz-
desi neyse, bugün de aynı. Yani, gazetelere
fotoğrafları giren ünlülerin, siyasal partilerde
üretken olmadıkları sürece katkılan olmuyor.
Salt, gazetelerin vitrinlerine malzeme oluyor.
Tansu Çiller ve Fatma Girik elbet ayrı dün-
yaların insanlan. Girik, SHP'ye çok şey verme-
di, üstelik alıp götürdü. Tansu Hanım DYP'ye
ne verecek, ne götürecek bilmiyoruz. Ama o
da Cindoruk gibi DYP'ye etkin Nurcuların tep-
kisini alacak politik yaşamı boyunca.
Oysa biz bugün, SHP'nin gölge bakanları-
nın ikinci bölümünü yazacaktık.
SHP lideri İnönü, önemli konulara değinen
bir basın toplantısı düzenlemişti. İnönü, Özal'ın
keyfi tutumundan söz ediyordu:
—Türkiye'nin temel sorunu seçim sıkıntısı-
dır. Önce seçim yapılmalıdır...
Demırel ise daha sert çıkıyordu:
—Darbe ile işbirliği yapmış, darbe alkışçısı
demokrat bir idare olamaz...
Tartışma, anayasa değişikliği üzerineydi...
Ama bir noktada DYP'nin Tansu Çiller'i ile
SHP'nin Fatma Girik'ini de ilgilendiriyordu...
Her ikisi de vitrindi. Birisi ekonomi profesö-
rü, drğeri duygusal, eğitimsiz, sosyal demok-
rasi bilincinden uzak bir yıldız...
Öyle değil mi?