22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 HABERLER 29 KASIM 1990 kuzıı fiyatma hindi • VAN (AA) — Yılbaşı eğlencelerinin vazgeçilmez yemeği olan hindilerin satışına Van'da erken başlandı. Piyasada satışa çıkanlan hindiler 60 ile 70 bin lira arasmda satılmasına karşın büyük ilgi görüyor. Hindi satıcısı Aptullah Koç, kışlık ihtiyaçlannı hindi satarak karşıladıklarını belirterek "Van'ın çevre köylerinde ve kenar mahallelerinde birçok arkadaşımız hindi yetiştiriciliği yapıyor. Bu hindileri yaz boyunca besleyip yılbaşına bir ay kala satışa çıkarıyoruz " şeklinde konuştu. Semra OzaTın ABD gezisi • WASHINGTON (Cumhuriyet) — "Türk kadının sosyal gelişmesine lideriik katkılan" dolayısıyla Türk- Amerikan Dernekleri Asamblesi tarafından "özel altın madalya" ıle ödüllendirilecek olan Semra Özal'ın Washington'a gelişi dolayısıyla ABD başkenti yoğun bir Türk işadanu akıruna uğradı. Semra Özal yann Washington'a gelecek ve Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi'nin düzenlediği Türk haftasına katılacak. özal 1 aralık gecesi yapılacak baloda da "özel altın madalya" ile ödüllendirilecek. Bu vesileyle Bayan özal ile birlikte Washington'a gelecekler arasmda özel terzisi, ses sanatçısı Coşkun Sabah, Süreyya Işbaşaran, Fatma Yıldınm, Leyla Yeniay Köseoğlu, Bilge Has, Ayşe Hattat, Tülin Demirören gibi isimler bulunuyor. Türk doktoruna burs • FRANKFURT (AA) — 2 yıl önce kurulan Türk- Alman Sağlık Vakfı, Turkiye'de ya da Almanya'da görev yapan 15 Turk doktoruna çeşitli Alman hastanelerinde burslu olarak çalışma olanağı sa|lıyor. Türk hastalarda risk-faktör taramasına yönelik bu projeye katılacak olan Türk doktorlarda, iyi derecede Almanca bilme koşulu aranıyor. Düsseldorf, Köln, Bochum, Hamburg, Berlin, Münih, Giessen, Stuttgart, Nürnberg ve Hannover'deki üniversite hastanelerinde 2 yıl süreyle görev yapacak olan Türk doktorlarına ayda 1500 DM maaş da verilecek. Aydınlar Ocagı ve laiklik • İSTANBUL (AA) — Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, laiklik kavrammın istismarını önlemek, temel hak ve hürriyetlerin adil bir şekilde uygulanmasınj sağlamak için hükümet ve TBMM'den, din ve vicdan hürriyetlerinin önündeki bütün engellerin kaldınlmasını talep ettiklerini belirtti. Kontrgerilla konusundaki Meclis araştırmasını tâsvip edip etmedikleri şeklinde bir soruya Yalçıntaş, "Her devletin güvenliğini sağlayıcı çalışmaları olacaktır. Ülke bütünlüğünü önlemede illegal bir takım çalışmalar olacaktır. Özel Harp Dairesi resmi bir kuruluştur. 1980'den önce bir takım illegal işler yapılmışsa, onlar da herhalde yavaş yavaş ortaya çıkacaktır" yanıtını verdi. Akyol eleştirdi M İSTANBUL CAA) — MüJi Eğîtim Bakanı Avni Akyol, demokratik, laik ve akla dayalı eğitimi, egemen kılmaya zorunlu olduklarını bildirdi. Akyol, öğretmenler Haftası çerçevesinde düzenlenen "Cumhuriyete ışık veren ilk öğretmenler için onur günü"nde yaptığı konuşmada eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapılmasına çaJışıldığını belirterek, "bu sistemle bu gemi yürümez. Köklü değişiklikleri sessiz sessiz yapmaya çaüşıyoruz. Taşranın yapamayacağı merkezde toplansın. Genel politika merkezde olsun. Gerisini bırakaüm. Buna gidiyoruz" dedi. ÇLHde açlık grevi • ADANA (Cumhuriyet Güney İHeri Bürosu) — Çukurova Üniversitesi'nde bir süre önce düzenlenen "Savaşa Hayır" yürüyüşünün ardından«gözaltına alınan ve daha sonra çıkarıldıkları mahkemece tutuklanan 18 öğrencinin açlık grevine başladığı bildirildi. Tutuklanan öğrenciler avukatları aracılığıyla yaptıkları açıklamada, "haksız gözaltı ve tutuklamalarla üniversite öğrencileri üzerinde baskı oluşturulduğunu belirterek "Üniversitelerimiz bugun tam anlamıyla polis ve jandarma işgali altmdadır. Öğrencilere üniversitelerde kurşun sıkılması, dipçik, tekme ve coplarla dövülmeleri özellikle kız öğrencilere hakaret edilmesi günlük olaylar halini almıştır" dediler. Muhbirlik iddiası • tZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) — Ege Üniversitesi öğrencilerinden Ercan Yıldız, polis tarafından kendisine muhbirlik teklif edildiğini belirterek, İzmir Cumhuriyet Savcıhğı'na suç duyunısunda bulundu. Ercan Yıldız, • savcılığa verdiği başvuru dilekçesinde polisin teklifıni reddettiğini belirterek, "ancak ısrarla 'sana her türlü maddi, manevi yardım ederiz. Bizim için okulda muhbirlik yapacaksın' dediler. 26.11.1990 günü Hatay'daki askeri hastanenin önüne gel dediler. O gün saat 15.00'te randevu verilen yere gittim. Onlara ajanlık yapamayacağımı, beni rahat bırakmalannı söyledim. Bu sırada bu kişiler bana küfür ederek tehditler savurdular. Bana 'seni Izmir'de okutmayız, seni harcarız, ya bize muhbir olursun veya buradan gidersin' dediler. Bu olaydan sonra başıma gelecek her türlü olaydan MÎT ve siyasi polisin sorumlu olacağına dair suç duyurusunda bulunuyorum" dedi. Belediye başkanına silahlı saldırı • SAMSUN (Cumhuriyet) — Tokat'ın Erbaa ilçesi Karakaya kasabasınm DYP'Ii Belediye Başkanı Recai Başar ile yakını Mustafa Fırat, uğradıklan saldırı sonucu silahla ağır yaralandı, olayla ilgili iki kişi gözaltına alındı. Edinilen bilgiye göre, belediye başkanı bir kahvede oturduğu sırada, Hasan Başar ve Rüknettin Gündoğdu ile tartıştı. Kısa sürede kavgaya dönüşen tartışma sırasında kurşunlara hedef olan Belediye Başkanı Recai Başar ile kahvede oturan yakını Mustafa Fırat ağır şekilde yaralandı. Samsun Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi altına alınan Recai Başar'ın durumunun ciddi olduğu bildirildi. Olayla ilgili olarak gözaltına alınan Hasan Başar ve Rüknettin Gündoğan'm sorgulamalan sürdürülüyor. Tedaviyi kabul etmediler • Haber Merkezi — Amasya Cezaevi'nde açlık grevine katılan ve fenalaşmalan üzerine hastaneye kaldırılan 8 mahkûm tedaviyi kabul etmemeleri üzerine yeniden cezaevine gönderildiler. Amasya Cezaevi Müdürü Şükrü öztürk, açlık grevini surdüren 48 mahkûmun isteklerinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını savundu. öztürk, tedavi kabul etmeyen 8 mahkûm için de, "Cezaevini siz bırakın, biz yönetelim diyorlar. Boyle bir şey olur mu?" diye konuştu. Bu arada Buca Bölge Ceza ve Tutukevi'nde bulunan 14'ü siyasi, toplam 66 hükümlü ve tutuklunun başlattıklan açlık grevi sürüyor. Eylemcilerle görüşmek isteyen İHD yöneticilerûıe ise savcıhk izin vermedi. Öğretim üyeleri kaîitenin düşeceğinisavundu Ifeni üniversitelere tepkîTogrol: Yeni kurulacak ve kuruluş aşamasında Kayan: Biz kendi üniversitemizde bile öğretim özdemir: Altyapısı kurulmamış, çeşitli oldukları için daha büyük bütçelere gereksinim üyesi sıkıntısına düşme tehlikesi yaşıyoruz. Yeni eksiklikler içindeki üniversitelerin kurulması duyacak bu kurumlara nasıl kaynak sağlanacak? üniversiteler de bu sıkıntıya düşecekse tehlikeli. yanlışhklar ve kalite kaybına yol açmaktadır. FİGEN ATALAY Yeni üniversitelerin açıiması- nın gündeme gelmesi, üniversi- te rektörleri ve öğretim üyeleri arasmda tartışıhyor. tTÜ Rektö- rü Prof. Dr. Dhan Kayan, altya- pısı tamamlanmadan ve öğretim üyesi sağlanmadan yeni üniver- site açılmasının doğru oimadı- ğını belirtirken Boğaziçi Üniver- sitesi Rektörü Prof. Dr. Ergün Toğrol, mevcut üniversitelerin bütçeden yeterli pay alamadık- larından yakındıklannı hatırla- tarak "Yeni kurulacak ve kuru- luş aşamasında olduklan için daha büyük bütçelere gereksi- nim duyacak bu kurumlara na- sıl kaynak sağlanacak?" diye sordu. İstanbul Üniversiteleri öğretim Üyeleri Derneği Başka- nı Prof. Dr. Coşkun Özdemir de "AJtyapısı kurulmamış, çeşitli eksiklikler içindeki üniversitele- rin kurulması büyük bir yanlış- Iıktır ve kalite kaybına yol aç- maktadır" dedi. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ergün Togrol, yeni ku- rulacak üniversitelerin, giderek kalabalıklaşmış olan eski Üni- versitelerin kontenjanlarının azaltılmasının sağlanması ve da- ha fazla lise ve dengi mezunun- nun üniversiteye devamının ko- laylaştınlmaa gibi iki amaca hizmet edeceğini söyledi. Prof. Togrol, bu konudaki görüşleri- ni şöyle anlattı: "Özellikle İstanbul, Ankara, tzmir gibi büyük şehirİerimizde- ki üniversiteterde öğrenci sajüa- n aşın ölçülerde artmış, bu yüz- den ögrenci ile öğretim üyesi arasındaki diyalog kopuklugu ku- rumda yabancüaşmaya yol aç- maktadır. Kanımca, yeni açda- cak üniversiteler, eski ve kalaba- lıklaşmış üniversitelerimizin gi- riş kontenjanlannın azaitılması için özellikle yararlı olabilir. Böylece, büyük şehirierdeki ka- labalıklaşmış üniversitelerimiz zaman içinde verimü sayılara in- dirilebilir. Üniversiteler, özellikle az gelişmiş yörelerin kalkınma- sına katkıda bulunabilir. Bu amaçla açılacak üniversitelerin gerekli araç gereç ve yasal ola- naklarla teçbiz edilmeleri gere- kir." Konunun en önemli unsuru- nun, "yapılabiliriiği" olduğunu vurgulayan Prof. Ergün Toğ- rol, yeni bir üniversite kurulma- sının birtakım külfetleri bulun- duğunu, bunların arasmda öğ- retim elemam, derslik, laboratu- var, yurt gibi gereksinimlerin yer aldığmı söyledi. Prof. Toğrol, "Kütüphane ve bDgisayar, unn- tulmaması gereken gereksinim- lerdir. Avrupa'da bugün, yeni kurulan üniversiteler, yüzbinler- ce ciltlik kütüphanelerle çalış- maya başlamaktadır. Öğretim elemanı sağlanması önceki tec- riibelerden hatırlanacağı üzere kotay olmamaktadır. Bu yüzden kuruluşlann gecikmesi bekiene- bilir" dedi. Mevcut üniversitele- rin, bütçeden yeterli pay alama- dıklarından yakındıklannı ha- tırlatan Boğaziçi Üniversitesi Rektörü, yeni kurulacak ve ku- ruluş aşamasında olduklan için daha büyük bütçelere gereksi- nim duyacak bu kurumlara na- sıl kaynak sağlanacağı sorusunu gündeme getirdi. Prof. Toğrol, "Azalan kaynaklar ve artan ma- liyetler, üniversiteleri yeni kay- nak arayışlanna yönettmektedir. Yeni kunılmakta olan üniversi- telerimiz için belki de iş dünya- sının katkısını sağlayacak flnans modelleri geliştirmek gerekecek- tir. Bazj ülkelerde yapıldıgı gibi yeni kurulacak üniversiteler için özel olanaklar saglayan, 'Geliş- tirme Kanunu'nu kabul etmek, yeni üniversiteleri mevcut pasta- dan pay koparma zorunda bı- rakmamak isabetli olacaktır" diye konuştu. Prof. Ergün Togrol, kurulma- sı önerilen üniversitelerin hiçbi- rinin büyük, kalabalık üniversi- telerin bulunduğu kentlerde ol- madığına da dikkat cekerek "Mevcut üniversitelerin yükünü hafifletmek amacı ile büyük şe- hirlerde yeni üniversiteler kunıl- AFO Yönetim Kurulu Başkanı Çavuşoğlu, ailelerin eğitime büyükyatırımlaryaptığını söyledi Iyi bir eğitim için iyi ücretANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Paralı özel okullar ile devlet okullan ara- sındaki kalite farkı, özel sektörü de kay- gılandmyor. Ankara Ticaret Odası Yö- netim Kurulu Başkanı Atamet Çavuşoğ- lu, ailelerin büyuk maddi fedakârlıkla- ra katlanıp eğitime büyük yatırımlar yaptığını beîirterek "Eğifimdeki pi>asa- İaşma, toplumda eşitsizligin en çok his- sedildigi alanlardan biri" dedi. Ankara'da dün sona eren "Türkiye 1 nin Ekonomik Kalkınmasında Eğitim ve KUltürün Yeri ve Önemi" konulu panel- de konuşan ATO Başkanı Çavuşoğlu, özel sektörün Türk eğitim sisteminden duyduğu kaygüan dile getirdi. Eğitimde- ki son yıllarda gözlenen hamle arayışla- rını 'ümit verici' bulduğunu belirten Ça- vuşoğlu, ailelerin eğitimi bir *yatırun yohı' olarak gördüklerini kaydetli. Çavuşoğlu şöyle konuştu: "Çocukla- nnı özel okullara göndererek büyük maddi fedakârlıklara katlanmayı göze alan aile bireyleri, eğitime >-atınm vap- maktan çekinmi>orlar. Egitimciler bu harcamaları, 'orta gelir grubu çocukla- rının ileride çok daha kârlı bir statüyü yakalamak için yaptıkları yatırım' ola- rak degerlendiriyorlar. Turkiye'de eğitim giderek piyasalaşmaktadır. Eğitim, aile- ler için yeni ve önemli bir masraf kapısı oluşturmaktadır. Aileler şimdi kendile- rine şu soruyu sonnaktadırlar: 'Çocuk- lanmın geleceği için piyasadan nasıl bir eğitim satın alabilirim?' Bu sorunun ce- vabı kimi aileler için iyi bir dil eğitimi, kimileri için şöhretli bir okul, kimileri için de yddız üniversiteler ya da daha mütevazı bir yaklaşımla bilgisayar kur- su veya bir meslek okuludur." Eğitimdeki yasalaşmanın, toplumda eşitsizligin en çok hissedildiği alanlardan biri olduğunu savunan Çavuşoğlu, "iyi egitimin" ancak "iyi bir ücref'le satın alınabildiğini söyledi. Öğretmenlik mesleğinin içinde bulun- duğu durumu da "hazln" olarak nitelen- diren Çavuşoğlu, "Bu ulvi meslek günü- müzde birçok gencimizin "hiçbir şey ola- mazsam öğretmen olurum' diyebildigi veya demek zorunda kaldığı, yani dege- ri sadece 'hiçbir şey' olan toplumsal sts- tüye inmiştir" dedi. Milli Eğitim eski bakanı Ali Naili Er- dem de eğitim modellerinin dışandan ge- tiriüp 'monte edilmesi'ni eleştirerek, "Bu modd, bizim modelimiz olacaktır. Onun dışındaki modeller sadece diplomalı in- sanlaryetiştirir" diye konuştu. Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol da egitimin politikaya sokulmaması gerek- tiğini savunarak "Eğitim, olaylarla uğ- raşmaz. Oiaylarla eğitimi ugraşbran zih- niyet, sınıriı ve dar kafalıdır" dedi. Akyol, egitimin bugüne kadar politik amaçlarla birçok kez kullanıldığını be- lirterek "Olaylann içine eğitim, öğret- men çok girdi, çok kullanıldı, çok om- zuna basıldı, güzel laflar edildi. Hiçbi- rine cevap vermiyorum. Olaylann içine sokmuyorum" dedi. Üniversite gençligi birey olmak istiyor Güzel Şanatlar Fakültesi IJeykel Bölümü öğrencileri "Mesleğimizi yapabilecek miyiz" endişesini taşıyorlar. Ve "Toplumları dUşünrnektep.bireyler unutulmuş" diyorlar. tDİL GÜRSEL TABELACI DEĞİLİZ — "Sanatçıya önem verilmiyor. Biz düşüncemizi satıyoruz." (Banş BiT) ANKARA — "68 kuşağuıa inanmıyorum, onlann yüzün- den şimdi 90'larda hiçbir şey yapılamıyor" diyor bir heykel öğrencisi. Ona göre yaşananın alternatifî yok, "toplumlan dü- şünmekten ise bireyler unutul- muş." Önündeki taşa biçim ve- rirken "Birey olarak tek başına daha özgüriiz. Topluluk maniı- ğını geliştiren insanlar, } j alnızca bu bölumün başındaki insanlar. Her koyun kendi bacagını kur- tarmaya çalışıyor" diyor. Heykel bölümü öğrencileriy- le daha fazla konuşmak imkân- sız, çünkü söze "Şimdi bu rö- portajla bize sanaümızı yapacak olanak sağlanabilecek mi?" di- ye başlıyorlar. Sonra sessizlik... Güzel Şanatlar Fakültesi 3. sı- mf öğrencisi Oğuz Yücel özgür- lüğün, "Bireyin kendi egoizmi içinde değil, varlıgının içerisin- de en uç noktaya varabilen bir delilik" olduğunu savunuyor. "Delilik" Yücel'e göre olması gereken bir şey, ama "Bireyin kendi varlıgını yok eden bir öt- gürlük, fetişizmdir" diyor. Yücel, "68'lerin günümnzde- ki temsilciliğini yapmaya yelte- nen aşın uç"lara inanmıyor. An- kara'nın Yüksel Caddesi'ndeki uzun saçlı hippileri "özgürlük yobazlan" olarak tanımla^n Yücel, "O kadar itetişimsizler ki onlaria ben de konuşamıyorum" diye yakınıyor. Türbanh öğrenciler için "Eger ozgürlüğü için takıyorsa saygırn vardır" diyen Yücel, "Yalnız tür- ban bayrak olunca o iş biter. Sa- dece türban için söylemiyorum, hippilik için de öyle" diyor. Yücel'e göre annesi ve arka- daşları televizyonun "Zenginler de Ağlar" dizisinde kendilerini buluyorlar, hem de en "ucuz yoldan" mücadelesiz. 90 kuşağı için "mücadele" toplumdan önce bireyin kendi içinde gerçekleşmeli. Zaten ken- di içinde "mücadelesi"ni kaza- nan insanın, toplumda mücade- le etmesine gerek yoktur. Bu yönden de 68'lilerden ayrılıyor. Söz dönüp dolaşıp "normallik" kavramına geliyor. Grafık 3. sı- nıf öğrencisi Murat Şenel'e gö- re kendisi normal, diğerleri anormal, "Düzenliliğin yok olmak" olduğunu savunan Şe- ner, en çok bir sanatçı ada>ı ola- rak "sanatçının toplumda anla- şdmamasından şikâyetçi." Ken- disini "tabelacı" olarak gören- lere gıcık olduğunu anlatan Şe- ner, "Ben onlara kurumsal bir kimlik kazandınyorum, onlara düşüncemi salıvonım" diyor ve ekliyor: "Düşüncelerimiz bu ka- dar ucuz mu?" Şener, Yücel, Ateş "toplumun verdigi irade" ile değil, önce ken- di mücadelelerini kendilerine karşı vererek var olmak isti- yorlar. Sevgilerdeki iletişimsizlik ise onları en çok üzen şey, "Önce- den yönleri belirlenmiş etiketli" ilişkileri yaşamak onları usan- dırmış ve paylaşamamak soru- nu her seferinde karşılanna çıkmış. Yücel'e göre gerçek özgürlük, "kadın-erkek ilişkileri gerçek anlamda yaşanabilseydi" olur- du. Ya aşk, hemen yanıtlıyor: "Aşk bir yanılsama, evlilikler de o yüzden yıkümıyor mu?" ması ile başlanılsa idi öğretim elemam sağlanması veya büyük üniversitelerden kolayca yardım alınması konusu daha gercekçi' bir biçimde çözülebüirdi. Öne- rilen üniversiteler için idealist kadrolara ihtiyaç vardır" dedi. İTÜ Rektörü Prof. Dr. tlhan Kayan, yeni üniversiteler açılma- sının, altyapısının tamamlanma- sı ve yeterli öğretim üyesinin sağlanması halinde yararlı oldu- ğunu söyledi. Prof. Kayan, "Ög- retim üyesi yeteriiyse ya da açıl- dıktan bemen sonra yeterli dn- zeye getirilmesi planlanıyorsa yeni üniversitelerin kurulması yararİL Ancak Anadoiu'daki ba- a üniversiteler gibi öğretim üye- si açısından sıkıntı içinde kala- caklarsa batah olur. Mübendis- lik daUannda şu anda büe sıkm- tı var. Biz kendi üniversiteıniz- de birkaç yıl sonra bu sıkıntıya düşme tehlikesi yaşıyoruz. Yeni üniversiteler, öğretim üyesi açı- sından sıkıntıya düşeceklene düşundürucü" diye konuştu. Yeni üniversitelerin uygarlığm Türkiye yüzeyine yayılması açı- sından yararlı olduğunu belirten tTÜ Rektörü, üniversitelerin açıldıklan yerlerin kalkınmala- rma önemli katkılarda bulun- duklannı belirtti. 'Mali bakımdan zararh' Prof. llban Kayan, bazı üni- versitelerin bölünmesi projesini de eleştirerek "Kendi içinde iş- ieyen müesseseyi ikiye böimenin yaran yok. Mali bakımdan za- rarlı" dedi. İstanbul Üniversiteleri öğre- tim Üyeleri Derneği Başkanı Prof. Dr. Coşkun Özdemir, ye- ni üniversiteler kurulması kara- nnın, YÖK'ün tutarsız ve so- rumsuz olduğunu kanıtladığmı belirtti. Prof. Özdemir, şunlan söyledi: "Açılacak yeni üniversite sayı- sı 4 iken miiletvekillerinin ken- di bölgelerinden geten baskılarla bu sayı 10a çıkartıidı. YÖK akıl almaz, inandmaz bir biçimde 10 yeni üniversite onerisini onayla- mıştır. Altyapısı kurulmamış, çeşitli eksiklikler içindeki üni- versitelerin kurulması büyük bir yanltşlıkür ve kalite kaybına yol açmaktadır. YÖK'ün 10 yeni üniversite kuruhnasına onay vermesi inanılmaz bir sorum- suzluktur. YÖK, son olaylarla da Türk yükseköğretimine ne kadar zarar vermekte olduğunu kanıtlamıştır. Hiçbir itiban ve inandıncılıgı kalmayan YÖK düzeninin değiştirilmesi, Türk ünivrrsitelerinin özerklige ka- vuşması, demokratik bir öz ka- zanması ve çagdaş üniversitele- re dönüşmesi için sabırsızianıyo- nız. Bütün öğretim üyekrini uğ- radığımız kayıplan telafi etmek kendi sorunlannuza sahip çık- mak için bu dogrultuda birleş- meye çagınyoruz." 'Kâğıt üzerinde kurulmaz' Demeğin ikinci başkanı Prof. Dr. Türkân Saylan da son yıllar- da Turkiye'de bir "üniversite enflasyonu" yaratıldığını söyle- di. Prof. Türkân Saylan'ın bu konudaki görüşleri şöyle: "Dünyanın hiçbir ülkesinde alt ve üst yapısı hazırlanmadan, yalnızca politik vaatleri gercek- leştinnek ve oy saglamak ama- cıyla Meclis'teki kol sayısua da- yanarak üniversiteler açılamaz. Ülkemizde son yülarda açılan taşra üniversitelerinin hiçbiri» istenen standartlara ulaşmamıs- tır. Yettştirilen (!) ve mezun edi- len ögrendler 'ikinci sınıf dam- gası yemektedirler. Yüksek eği- time vurulan bu ağır darbe hak edilmemiştir. Kâğıt üzerinde üniversite kurulamaz, yanhstır ve bu yanlışta ısrar edilmesi ge- lecek kuşaklann niteliksiz yetiş- mesine yol açmaktadır. Tarih böylesine sorumsuzca, ilkokul dersügi kurar gibi Üniversite kurmanın sorumlulugunu taşı- yanbuı affetmeyecektir." İSTANBUL'dan HİKMETÇETİNKAYA Vitrindeki Yıldızlar... İSTANBUL— DYP Büyük Kongresi'ni yap- tı, bir anlamda vitrin değiştirdi. DYP'nin eski- lerinden Sadettin Bıigiç, Nahit Menteşe, İsmet Sezgin GİK listesine giremeyenler arasmda olanlardan. Onlar da diğerleri gibi kırgın ve bu- ruk. Bir süre köşelerinde oturacaklar, olup bi- tenleri izleyecekler... DYP şimdi yenileşti mi? Tansu Çiller, Ersin Faralyalı gibi adların DYP'yi büyük kentlerde başarıya ulaştıracağı düşünülemez. Yine Hüsamettin Cindoruk, DYP'nin vitrininde görünse bile parti içindeki Nurcu kanadın hep tepkisini alacaktır. Bir hafta boyunca Tansu Çiller'in fotoğraf- ları gazetelerin birinci sayfasından iç sayfala- ra düşmedi. Okurlar, gazetelerini sabah sabah elllerine alınca, Tansu Hanım'a 'günaydın' de- diler. Hele magazin basını, ekonomi sayfala- rına arada bir giren Tansu Çiller'i neredeyse DYP'nin kurtarıcısı olarak gösterdi. B>r zamanlar SHP'nin de kurtarıcısı 'Yağız Oğlan' Deniz Baykal'la, 'Fato Kız 1 Şişli Bele- diye Başkanı Fatma Girik olmuştu. Kimi kez birlikte kırlarda papatya topladılar, kimi kez Güneş-1 otobüsünde yayık ayranı içtiler. Köy- lerde kadınlar 'Fato Kızı' bağırlarma bastılar. Biz, ilk kez Çanakkale'de izledik yeşil gözlü Fatma Hanımı. Otobüsün üzerine çıkmıştı. Alanda coşkulu bir topluluk vardı. İçimizden 'acaba ne diyecek' diye gecfriyorduk ki eline bir SHP bayrağı aldı ve sallamaya başladı. İki cepli mavi gömleğine renk renk kır çiçekleri yerleştirmişti Fato Hanım. Onları aşağıya attı, öpücük gönderdi sosyaldemokratlara. Tam o sırada bıyıklı, altın dişli, boynu kolyeli, kolu bi- lezikli ve bir hayli alkollü bir sosyaldemokrat (!), arkadaşlannın kolları arasmda salya sümük bağırıyordu: —Helal sana Fatma Abla! Fatma Girik, çiçekleri dağıtıp bayrağı salla- dıktan sonra iki sozcükle görevini bitirdi: —SHP iktidara! Fatma Hanımı son kez SHP kururtayında gördük. Yine ilgi odağıydı. Deniz Baykal'ı des- tekledi. Zaten kendisi için doğru olanı da buy- du. Deniz Bey, genel başkanlığı yitirince o me- nekşe gözleri dolu dolu oldu Fato'nun. Belki kimseler görmeden hıçkıra hıçkıra ağladı. O günden bugüne gazetelerde tek fotoğrafı çıkmıyordu. Oysa Şişli ilçesinin belediye baş- kanıydı. Çok işler yapmalıydı. Öyle kolay de- ğildi sosyaldemokrat olmak. Bekledi... Bekledi... Bir de baktık, gazetelerin birinci sayfasından 'Merhaba' diyor Fatma hanım. Saçlarını üç nu- maraya tıraş ettirmiş. Yeni bir film çevirecek- miş. Fotoğraflara bakılırsa, Deniz Bey'in yenil- gisini hâlâ içine sindirememişe benziyor. Ama olsun, saçlarını üç numaraya kestirip sosyal- demokrat belediye başkanı olarak gazetelerin birinci sayfasına girmeyi başarıyor. SHP'nin vitrinini oluşturuyor, sağa sola 'helafolsun Fa- to'ya, Tansu Çiller'e meydanı bırakmıyor' de- dirtiyor. SHP'nin vitrini Baykal-Girik ikilisinden olu- şuyordu. En önemli sorunlara bile eğilmeyen kimi gazeteler bu 'muhteşem ikilinin' boy boy fotoğraflarını yayımlıyordu. Bu arada Erol Çe- vikçe, telefon ve faks buyruğuyla atamalar ya- pıyor, Gaziantep örgütünü ve diğerlerini tepe- den aşağıya değiştiriyordu. Sonuçta SHP eri- yip gitti. Kamuoyu araştırmalarına göre SHP'nin haziran ayındaki alabileceği oy yüz- desi neyse, bugün de aynı. Yani, gazetelere fotoğrafları giren ünlülerin, siyasal partilerde üretken olmadıkları sürece katkılan olmuyor. Salt, gazetelerin vitrinlerine malzeme oluyor. Tansu Çiller ve Fatma Girik elbet ayrı dün- yaların insanlan. Girik, SHP'ye çok şey verme- di, üstelik alıp götürdü. Tansu Hanım DYP'ye ne verecek, ne götürecek bilmiyoruz. Ama o da Cindoruk gibi DYP'ye etkin Nurcuların tep- kisini alacak politik yaşamı boyunca. Oysa biz bugün, SHP'nin gölge bakanları- nın ikinci bölümünü yazacaktık. SHP lideri İnönü, önemli konulara değinen bir basın toplantısı düzenlemişti. İnönü, Özal'ın keyfi tutumundan söz ediyordu: —Türkiye'nin temel sorunu seçim sıkıntısı- dır. Önce seçim yapılmalıdır... Demırel ise daha sert çıkıyordu: —Darbe ile işbirliği yapmış, darbe alkışçısı demokrat bir idare olamaz... Tartışma, anayasa değişikliği üzerineydi... Ama bir noktada DYP'nin Tansu Çiller'i ile SHP'nin Fatma Girik'ini de ilgilendiriyordu... Her ikisi de vitrindi. Birisi ekonomi profesö- rü, drğeri duygusal, eğitimsiz, sosyal demok- rasi bilincinden uzak bir yıldız... Öyle değil mi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle