19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 22 OCAK 1990 Lııf versiteniıı Topluıiı Yapısuıdaki Y erî Üniversitelerimiz, oğrenen, araştıran, buldukJan bilimsel gerçekleri topluma açıklayan, toplumu yonlendiren kurumlar olmalı, toplumun beyni olmahdır. Turk universitelerinin bu tarihsel gorevi yapabilmeleri için iki koşulun sağlanması gerekir. Birinci koşul, ozerklik. Ancak özerk universite doğmatizmi yıkabilir. Koşullanmaları kaldırabilir. Bilimi egemen kılabılir. Gerçeği, doğruyu soyleyebilir. Prof. Dr. EREN OMAY İTÜ Öğretim Üyesi Insan, uretım vaparken doğa ıle mucadele eder Bu mucadelede ınsanın başarılı olması ıçın msanın doja>a egemen olması gerekır Doğaya egemerı ol- mak ıçın ınsan, doğayı tanımalı ve doğa hakkında bılgı sahıbı olmahdır Insanın bılgı sahıbı olması- nın tarıhsel gelışımım ozetleyerek gırehm univer- site konusuna Paleolıtık çağ ınsanı, gereksınımlennı avcılık ve toplayıcılık vaparak karşılamıştır Bu ışlerı yapar- ken rastlantı ıle doğayla ılgılı bılgıler edınmıştır Bu bılgıyı genç kuşaklara, avcılık ve toplayıcılık ya- parken, usta-çırak yöntemıvle oğretmıştır Şu hal- de paleolıtık çağda, gerek bılgı uretme gerek eğı- tım, toplumun altvapısında yer almıştır Neolıtık çağda ınsan, hayvanları evcılleştırmış ve tanmı bulmuştur Uretıcı olmuştur Tanm ve hav- vancılık, ınsanın doğa hakkındakı bılgısını arttır- mıştır Bu bılgı ampnk bılgıdır Insan, bu bılgıyı uretım vapaıken yaratmakta, özumsemekte ve uy- gulamaktadır Neolıtık çağda eğıtım, şuphesız vardır ve usta- çırak yöntemıyle uretım prosesı ıçınde yapılmıştır Buna göre neolıtık çağda bılım ve eğıtım toplumun altyapısına aıt bır faalıyettır Bilim-uretim ilişkisi Daha sonra şehırler kuruldu tnsanlar, karma- şık ekonomık ve sosyal bır hayat yaşamava başla- dılar Daha verımlı uretım yapmak zorunda kal dılar Bu nedenle maden ışletmek, akarsuiardan sıs- temlı bır şekılde yararlanmak gıbı yenı ışiere gırış- tıler Bu ve benzerı gırışımler yenı teknolojık so- runlar >arattı Bu probJemlen, ınsanlar denevsel bıl- gılen ıle çozemedıler Çunku deneysel bılgı, koşullaı Jeğıştığınde çozum yaratamaz Insan bu engelı aş- mayı başardı Şöyle kı toplumda bazı gruplar, de- nevsel bılgının ılkelerını duşunmeve ve ıncelemeye başladılar ve bılımı yarattılar Orneğın buhar gü- cunun endusıırıde kullanılması termodınamığı va- rattı Bılım doğduktan sonra kendı mantığı ıçınde ıler ler Yenı bılgıler uretır Bu venı bılgıler uretımde kullamlır ve yenı teknıkler ortava çıkar Orneğın, once elektromagnetık kuram bulunmuş, daha sonra radvo ıcat edılmıştır Bu surecı, Profesor J D Ber nal, "Bılım tekerlekten \e vomlekten öğrenılmıştı, dınamovu varattı" dıye özetler Bılım ortaya çıktıktan sonra kokunun uretımde olmasına ve uretımde kullanılmasına karşın uretım den avrı bır faalıvet alanı oldu Kendı mantığı ıle ılerleyen, bılım adamı denılen uzmanların varattı- ğı bağımsız bır varlık alanı halıne geldı Bıhmın ba ğımsız karekten o kadar güçludur kı bılımın ha >at damarı olan bılım-uretım üışkılen farkedılmez Nıtekım bırçok bılım adamı bılımın uretımle ılışkı- sırıın farkında değıldır Hatta bu dışkıyı ınkâr eder ler Bilimsel çalışmaları, ınsanlığa hızmet aşkı, bı lımsel merak gıbı oznel (subjektıf) oğelen teşv ık et tığını ılerı surerler Bılım, bağımsız, uretımle doğrudan doğruya ılış kısı olmayan çaiışma alanı halıne gelınce toplumun ustyapısı ıçınde ver aldı Ust yapının bır elemanı oldu Yukarıda söylendığı gıbı bılım, kendı mantığı> la ılerler Bılım ılerlemek ıçın gereklı enerjıyı ure tım faalıyetınden alır Eğer bılımle uretımın ıhşkısı kopmuşsa bılım ılerleyemez, durur, çurumeye baş lar Toplumun altyapısı tarafından desteklenmez Bılımle uretım arasında ılışkı varsa bılım altyapı tarafından desteklerur Bılım gelışır ve ust- yapı nın gerçek bır elemanı olur Bilimsel çalışmalan >apan kışıler, bılımı genç ku- şaklara öğretmek ışını de ustlendıler ve öğretme ışını örgutledıler Bö>lece eğıtım kurumları doğdu Bı lım ustvapının elemanı olduğu ıçın oğretım kurum ları da ustyapıda yer aldılar Altyapı ve ustyapının tanımından, altvapı ıle ust yapı arsında uyum olduğu anlaşılmaktadır Bun dan dolavı ustyapı elemanı olan eğıtım kurumları ıle altvapı arasında bır uyum vardır. Başka bır de vışle her altyapı kendısıne uygun eğıtım kurumları varatır. Toplumun altyapısı değışıklığe uğrar, gelışır Bu gelışmeler toplumun ustvapısını da etkıler, değış tırır Eğıtım kurumları da bu genel kurula uygun olarak altyapı değıştıkçe değışırler Bu model, hı potetık bır modeldır Gerçeğe uyup uymadığı tah kık edılmeudır Bunu vapabılmek ıçın bılım ve eğı- tım kurumlarırun tarıhsel altyapı değışımlerıne pa ralel olarak ıncelenmelı ve aralarında korelasyon olup olmadığı araştırılmalıdır Böyle bır araştırma nın ortaya konması, ayn bır vazı konusudur Yı- ne de ozet olarak şunu belırtelım. 1- Toplumun bır altyapısı ve altyapının belirle- dığı bır ustyapısı vardır Ustyapı kendısını belırle yen altyapıyı destekler ve etkıler 2- Bılım ve oğretım kurumları ustyapıda yer alır Bılımın uretıldıf ı ve oğreMldığı kurum olan unıver- sıte de toplumun ustyapısında ver alır 3- Bılım ve uretım arasında organık bağ varsa bılım ve universite altyapı larafından desteklenır Toplumun ustvapısının gerçek elemanı olurlar 4- Bılım ve uretım arasında ılışkı yoksa bılım ve bılımJe ılgılı kurumiar, orneğın universite, toplu mun ustyapısında yer alamaz Toplumun bunve sınde aksesuar gorevi vapan kurumlar olarak kalır Cniversitelerimizin toplumdaki jeri Llkemızde, unıversıte kurmak 1844 vıllarında duşunulmuştur Nıtekım aynı yıl ulema, asker ve sıvıl kımselerden seçüen bır komıte, Dârulfûnun ku- rulmasına karar vermıştır Italyan mımar Tosatı, Dârulfûnun ıçın bır bına yapmakla görevlendırıl- mıştır Bınanın ınşaatı uzayınca Sadrazam Keçe- cızade Fuat Paşa, yapj tamamlanmadan oğrenımın başlamasını emretmış ve 31 Aralık 1863 gunu ders- lere başlanmıştır Bu kurumun eğıtım kadrosu, be- lırlı bır programı yoktu Bu kurum, hıkmet (fizık), hayvanat (zoolojı), nebatat (botanık) ve tarıh ko- nulannda genel derslenn verıldığı bır çeşıt okuldu Dârulfûnun bırkaç >ıl sonra kapatıldı Kapatılma nedenı, hocalardan Tahsm Efendı'nın canlıların ha vasız )aşayamayacağını ıspatlamak ıçın bır guver- cını havası boşaltılmış bır fanus ıçınde bırakması ve Afganlı Cemaleddın Efendı'mn "Peygamberlık sanattır" demesıdır Dârulfûnun, ıkıncı kez 1900 yılında "Dârulfûnun Şahane" adıyla açıldı Meş rutıvet'ten sonra "Dârulfûnunu Osmam" adı- nı alan bu kuruma, tıp ve hukuk okulları da bağ landı Almanya'dan getınlen profesorlenn etkısıyle bu kurum bıraz guçlendı 1919 vılında bır karar name ıle bu kuruma bilimsel özerklık verıldı Ku ruluş prosesınden Dârulfûnun'u, toplumun altya pısının yaratmadığı anlaşılmaktadır Bu da doğal- dır Çunku, Dârulfûnun'un kurulduğu vıllarda Os- manlı împaratorluğu'nun ekonomısı bır enkazdı Dârulfûnun, "Kurtulmamız ıçın Batı'dakı kurum- lan kurmak gerekır" duşuncesının eserıdır Bu ozel- lığınden dolayı Dârulfûnun o devırde toplumun ya- pısında yer alarcamış, bır aksesuar olarak kalmış- tır Cumhunvetın ılk vıllarında Dârulfûnun'a önem verılmıştır Cumhurıyet dönemırun ılk Mıllı Eğı- tım Bakanı Vasıf Bey, Dârulfûnun hakkındakı dü- şuncelerını şovle ıfade etmıştır "Arkadaşlar, Turk mılletı >enı bır amaca doğru yurüyor Memleketı- mızde uygarlığın tımsaiı Dârulfûnun olacaktır" Eğıtım Bakanlığı Dârulfûnun'u böyle basıt bır du- rumda bırakamaz Bırakırsa görevını yapmamış olur Cumhunyetın ılk yıllarında Dârulfûnun'u ge- lıştırmek, Vasıf Bey'ın deyışıyle basıt durumda bı- rakmamak ıçın ıkı göruş ılerı surulmuştur Bır gö- ruş, Dârulfûnun'a hukumetın mudahalesını ıstıyor- du Dığer göruş, Dârulfûnun'a kanşmarun şıddetle karşısında ıdı Cumhunyetın ılk on yılında hukü- metler ıkıncı goruşe bağlı kalmışlardı Fakat cum- hunyet hukumetı, bu tutumu 1933 yılında bırak- mıştır Nıtekım DâruJfûnun, 1933 yılında kapatıl dı ve yerıne Mıllı Eğıtım Bakanlığı'na bağL Istan- bul Unıversıtesı kuruldu 1946 yılı, unıversıtelerı- mız ıçın bır donum noktasıdır O yıl çıkarılan bır kanunla, universite yenı bır statuye kavuştu Unı- versıtelerın ozerklığı kabul edıldı 27 Ma>ıs 1960 devnmınden sonra Lnıversıte Yasası'nı değıştıren duzenlemeler >apıldı 1973 vılında, Unıversıteler Yasası bır daha değıştınlmış ve 1750 sayılı Unıver- sıteler Yasası yururluğe gırmıştır 1981 yılında çı- karılan 2547 sayılı Yükseköğretım Yasası, ünıver- sıtelerı venıden duzenlemıştır Bu tablodan, cumhurıyet hukumetlerının orta- lama her on yıida bır universite yasası çıkardığı go- rulmektedır Bu yasaların ortak özellığı "unıver- sıteyı hukukı normlarla kurulan toplumsal konstruksuyon" olarak tanımlamalandır Nıtekım yasaların maddelerının tumu unıversıtenın yönetı- mı ıle ılgılıdır Unıversıtenın toplumumuzun altya- pısı ıle ılışkısı bu yasalarda goz onune alınmamış- tır Bu doğaldır, çunku Turk unıversıtelerı tarıh- sel gelışımlerının onaya koyduğu gıbı toplumumu- zun altyapısırun varatuğı ustyapı kurumu değıldır Özlemlerın, oznel değer yargılarının yarattığı top- lumla bağı olmavan topluiîibdl aksesuarlardır Sonuç Unıversıtelenmızın bu yapısı, unıversıtelenmızın tum sorunlannın nedemdır Bu sorunları çozmek, " unıversıtelenmızı ışJevsel hale getırmek, toplumdaki gerçek yerıne oturtmak ıçın, universite ıle aJt- yapı arasında karşılıklı bır ılışkı kurulmalıdır Ataturk de bu vontemı salık vermıştır 1923'- te tzmır'de toplanan ıktısat kongresının açılı- şı dolavısıyla demıştır kı "Yenı devletımızın, yenı hukumetımızın temel goruşlerı, butun prog- ramları ekonomı programından çıkmalıdır Çun- ku her şey bunun ıçındedır Bundan öturu evlatla- rımızı o suretle >eııştırmelıyız kı, onlara o süretle bılgı ve kultur vermeiıvız kı tıcaret dunvasma, ta- nm ve sanata ve butun bunların çalışma alanları na vararlı olsunlar, bır eyleme dayansınlar Bu ne- denle mıllı eğıtım programımızda, gerek ılk oğre tımde, gerek orta oğretımde \ erılecek butun şevler bu goruşe gore olmalıdır Mıllı Eğıtım programı- mız gıbı devletın otekı bölumlerı ıçın tasarlanan programiar da ekonomı programına dayanmaktan kendısını kurtaramaz " Üniversitelerimiz ıle akyapı arasında karşılıklı ılışkı nasıl kurulabılır' Avrupa'da bu ılışkı kendıhğınden kurulmuştur Bu doğaldır Çunku Avrupa umversıtelerını, tan- hı gelışımlennın ortaya koyduğu gıbı altyapı varat- mıştır Unıversıtelerde, altvapının sorunlarını çöz- muştur Universite altyapı ılışkısının ulkemızde de Avrupa'dakı gıbı kendıhğınden oluşacağı duşunu- lebılır Fakat bu ılışkı, ulkemızde kendılığınden olu- şamaz Çunku dunya eskı dunya değıldır Dunva- mn ekonomık ve sıyasal yapısı ve şanları değışmış- tır Dığer vandan ulkemızın ekonomık yapısının bo- yutları, felsefesı, teknolojık yönden dışa bağımlı olması, ünıversıte-altyapı ılışkısının kendıhğınden oiuşmasını engeller Ulkemızde bu ılışkının oluşması ıçın, altyapımn yaru ekonomık yapımızın gelişmesmı bekleyeme- yız Altyapımızın kapıtalıst uretım tara olması alt- yapının devlet müdahaJesı ıle duzenlenmesıne ola nak vermez Bu durumda unıversıtelenmızın özel- lıklennı değıştırmek gerekır* Lnıversıtelenmız, oğ- renen, araştıran, bulduklan bilimsel gerçekJen top- luma açıklayan, toplumu yonlendiren kurumlar ol- malı.toplumun beym olmalıdır Turk unıversıtelennın bu tarıhsel gorevi yapabıl- melen ıçın ıkı koşulun sağlanması gerekır Bırıncı koşul özerklık, ıkıncı koşul arastırma ve gelıştır- me planlamasıdır. Ancak özerk universite doğma- tizmi vıkabıhr Koşullanmaları kaldırabilir Bılımı egemen kılabılir Gerçeği, doğruyu soyleyebilir Ikıncı koşul, açık söyleyelım , devletın, özerk ha- le getınlmıs unnersıte ıle beraber "araş-ırma, gelıştırme" planlaması yapraasıdır tyı duzenlenmış bır "arastırma gelıştırme planı" ve önculuk gorevi verılmış ozerk bır universite, uruversıte-altyapı ılışkısını kurabılır Bu ılışkı ku- rulabıhrse bıtkısel hayat yaşayan üniversitelerimiz kurtulabıhr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL On Beş Dakikada! "Her sabah kahvaliıda Türk gazetelerını getırırler Onların hep- sını on beş dakikada okurum Sadece fotoğraflara ve başlıklara bakmak yetıyor Başlıklardan haberı ve haberın eğılımını çıkar- mak mumkuridür' Bu sözler kımın' 7 ANAP Meclıs Grubu'nun oylarıyla Çanka- yaya çıkan Bay Turgut Ozal ın 1 Kendısıne ne kadar yakışıyor değıl m ı ' Kıtap olarak Red Kıd okuduğunu daha doğrusu baktığını soyleyen bır polıtıkacı ga- zete başlıklarına resımlerme de bakmakla yetınecektır elbet 1 On beş dakikada Turk basınını okuyormuş, nasıl becerıyorsa 1 Ama gecelerı bır buçuk saat Amerıkan gazetelerını ozenle ıncelıyor- muş Doğru haberler ve yazılar yabancı gazetelerde çıkıyormuş da ondan 1 Ama Bay Ozal bu konuda umutsuz değıl dıyor kı 'Bızde de on yıl sonra böyle gazeteler çıkacak Hatta Asıl Nadır Kıbrıs'ta tesıs kuruyor Bazı gazetelerı orada basacakmış" Turgut Ozal'ı VVashıngton'da bır albay karşılamış Ama Sayın Bay bu durumdan hıç yakınmıyor 'Ben buraya ozel bır zıyaret ıçın geldım' dıyor Anımsadığım kadarıyla ozel bıçımde VVashıng- tona gelen başka devlet başkanları ust kademedekı görevlıler tarafından karşılanır Ama Bay Ozal'a bır albayı uygun görmüş- ler Bu da Çankaya'ya ANAP oylarıyla çıkmış bır kışının ABD- dekı saygınlığını gostermeye yetmez mı 9 Turk basını on beş dakikada okunur m u ' Ben hemen her sa- bah gazetede bütun gazetelerı okumaya çalışırım En az bır sa- at surer bu Ustelık de butun yazıları okuyamam, ılgımı ceken- lerı altlarını çızerek okumak baş uğrasımdır Bır gazete yazarı başka gazetelerın, başka yazarların guncel konularda neler du- sundüğunu bılmek zorundadır Bır polıtıka adamı da öyle olma- lıdır Hele Çankaya'ya çıkmış bır polıtıkacı, ustelık de bu yükse- lışı epeyce gürültulü tartışmalı olmus bır kışı, ülkesınde neler olup bıttığını, gazete yazarlarımn neler duşunduğûnu, kamuo- yunda ulke sorunlarının nasıl değerlendırıldıgını oğrenmeden na- sıl yönetıcılık yapabılır? Batı ulkelerındekı devlet başkanlarının, başbakanlarının hıçbırı kendı ulkesının basını konusunda boyle kucumseyıcı bıçımde konuşmaz Bay Ozal kımdır kı Turk basınını on beş dakıka bakılacak bır değersız kâğıt parçası' olarak gorebılsın? Evet, kımdır' 12 Ey- Ijl fırtınasının yarattığı boşlukta, sırtını askerlere dayayarak bu- tun sıyasai iıderlerın bır yana ıtıldığı yollarının kesıldığı bır do- nemde on yerlerı ele geçırmeyı basarmış sıradan bırı 1 Kotu bır şey değıldır sıradan bırı olmak, ama kendını her şeyın ustünde, her şeyın tepesınde gorerek ulkesının basınını, yazarlannı hor görmek nıtelıksızlığın belırtısıdır ANAP grubunun oylarıyla en yuksek goreve getınlmıs bır kı- anın tum ulke halkının desteğını arkasında bufuyormus ınancı- ra kendını kaptırması bır gaflet değıl mıdır? Bay Ozal ın partısı tugun yapılacak bır seçımde yuzde 14 oranda oy alabılır mı 9 Son yerel secımde yuzde 21 buçuk oy alan bır partının lıderı Lİke halkının guvenını yıtırmıs bır grubun desteğıyle sımdıkı go- ravınde oturan bır kışı, daha dıkkatlı konusmamalı m ı ' Isveç'te ak sık soylenırmıs şu soz Sen kendını ne sanıyorsun' Bızım fadışahlara da Senden buyuk Allah var' denılmez mıydı' Bu ür bır söz, Bay Özal a cok yakışıyor On bes dakikada on bes-yırmı gazeteyı okuyan bırı, devlet ış- enm de boylesıne hafıfe alıyorsa vah bu halkın halıne 7 Insan konusurken dıkkatlı olmalı Ağzmdan çıkan sozu kulağı "uymalı Hele partı lıderı ısen eskı bır basbakansan, hele he- e kendı partının oylarıyla da olsa Ataturk un Inonu nun Çanka- ası'nda yerlesmış bırı ısen' YENI ÇOZUM YAYINLARI Eğitim Dizisi: 2 SINIF VE SÖMÜRÜ NEDİR? Ç I K T I Kadın Sorunları Dizisi: 1 KADIN VE SÖMÜRÜ(2bask,) Ç I K T I Oğretmen Yetiştinıı«Mİe Çapraz Modeller Yeni bir yüksekoğretim yasa tasarısına ilişkin olarak, ayn bir bakanhk ya da mutevelli heyet söylentileri duyulmaktadır. Ayrı bir yüksekoğretim bakanlığı, birkaç istisnası ile gençlik eğitimi ve öğretimini merkezileştirmeyi amaçlayan Doğu Avrupa, Afrika ve Arap ulkelerinden bazılarında gorulmektedir. Prof. Dr. ZİYA BURSALIOĞLU Atf Eğt. Bilimleri E Buyuk ve yerlesmış sıstemlerle oynamanın kolav ve doğru olmayacağını öğrenmış bulun- mamıza karşın, son yıllarda en çok denemış ve değıştırmış olduğumuz sıstemlerden bırı de oğretmen yetıştırme olmuştur YÖK'un kuruluşunu ızleyen 1982 yılı tem- muz ayında 41 sayılı kanun hukmunde karar- name ıle butun yüksekoğretim kurumları gı- bı, oğretmen vetiştıren eğıtım enstıtulerı ve >Tiksekokullar da YÖK'e bağlanmıştır Enstı- tulerden 20'sı aynı örgut çatısı altında, sade ce adları değıştuılerek eğıtım fakultelenne dö- nuşturuldu Bır o kadan da ılkokul oğretme- nı yetıştırmek amacı ıle yuksek eğıtım okulu- na çevrıldı Ote yandan, meslekı ve teknık alanlara oğretmen yetıştıren erkek teknık, kız teknık, tıcaret ve turızm, endustnyel sanatlar yuksek oğretmen okulları da teknık eğuım fa- kultesı ve meslekı eğıtım fakultesıne dönuş- turuldu Kuşkusuz bunlar adlan değıştırılme- den de YÖK'e bağlanabılırdı Ancak bo> le bır durumda, bu kadar eğıtım fakultesı açmış ol- makla övunemezdık Bununla beraber, oğret- men yetıştırmede deneyımı olmayan unıversı- telerden yetışen öğretmenlerın, eğıtım enstıtu- lerınden veuşenler kadar yeterh olup olmaya- cağı tartışması gunumuze kadar gelui Mes- lek derslen ve atolye uygulamalan yaklaşık uç- te bır oranında azalan meslekı ve teknık eğı- tım fakultelerının, vülarca umversıter yapıya gırmeyı ozleyen kıdemlı öğretmenlen de bu kurumlann eskı venmını ve ıklımını hâlâ unu- tamadı Yurtdışındakı eğıtım fakultelennde uzmardık ve doktora yapmış çok sayıda ele- manımız olmasına karşın, bu fakultelen ın- celemek amacıvla yurtdışına ayrıca kurullar gondenldıyse de meslek ıle teknığı bu-bınnden a>ırmak, oğretmen yetıştırecek fakultelerden muhendıs yetıştırmeye kalkışmak, eğıtım uz- manı vetıştırecek fakultelerı bır bölume mdır- mevı tasarlamak gıbı hatalara da duşuldu Bu kısrm ozetlemek gerekırse, oğretmen yetıştır- me>ı umversıter duzeye çıkarmak ne denlı doğ- ru bır stratejı ıdıyse, aynı anda 20'den fazla eğıtım fakultesı açmak da o denlı yanlış bır taktık olmuştur Uen Batı eğıtımınden esınlenen ve genellıkle bu ulkelerde kurulmuş bulunan eğıtım fakul- telerının bır amacı, eğıtım uzmam yetıştırmek, öbur amacı da bulundukları uruversıtenın fen ve edebıvat fakültelerınden gelen mezunlara >-a da oğrencılere oğretmenlık sertıfıkası prog- ramı açmaktır Bu nedenle, eğıtım fakultele- nnın evrensel orgut modelınde, fen ve edebı- >at bölumlen bulunmaz Oysa kı genellıkle bu bölumlerı kapsayan eğıtım fakültelenmızde, bunlardan hangısı çoğunlukta ıse o yönde bır kurumsal suruklenme başladığından; madde ve ınsan kaynaklanndan en az yararlanan eğı- tım bıumlen bolumJennın, bu fakültelerın ad- lannı temsıl edebılecek kadar gehşebılmelen kuşkuludur Bu fakultelere ısrarla öbur alan- lardan yönetıcı atanması da bu modelı yara- tanlar ve savunanların, bu kurumlara nasıl baktıklarını göstermektedır Demek kı evren- sel modele göre fen ve edebıyat bölumlerının ılgıh fakuitelere bağlanması, eğıtım büımJerı- nın de kendı fakultesı ıçınde gelışerek onu tem- sıl edecek duzeye getırılmesı gerekmektedır Ote yandan oğretmenlık mesleğıne gınşte geleneksel olarak aranan dıploma ya da ser- tıfıkadan son yıllarda vazgeçılmış, M Eğıtım Bakanlığı (MEB) bu amaçla açtığı smavlarda bu vetkılendırtne belgeleruıı aramaz olmuştur Bo>lece, zaten önemsenmeyen yönetıcıhk ve uzmanlık formasyonlarına, oğretmenlık for- masyonu da eklenmış bulunmaJctadır YÖK ve eğıtım fakultelerının de bu durumu kabullen- dıği gorulmektedir Demek kı kuruluşundan ben YÖK ıle MEB arasında kalan ve DPTnın arabuluculuğuna karşın, (1) çözumlenemeyen oğretmen yetıştırme sorunu, hem yeüştırme modeh, hem de ıstıhdam modelı bakımların- dan >em ve ıvedı bır duzenleme>i gerektırmek- tedır. Mılh Eğıtım Bakanlığı'nın 8-9 Hazıran 1989 tarıhınde topladıği "Oğretmen Yetıştırme Da- nışma Kurulu"nun vaklaşık 30 kışılık "Mo- del Komısyonu"nda, görüşmeler ıkı yönde oluşmuştu YÖK ve bazı universite mensup- lanna göre bugunku model dönüşu olmayan bır ırmak gıbıydı Kıdemh ve deneyımlı uygu layıcılara göre de varışı olmayan bır ırmağa benzıyordu. Çalışma süresının çok kısa oluşu da "gn çözumu", orta yolu bulmayi olanak- sız kıldı Anılan toplantıda Sayın Bakan Avnı Akyol, ıkı yıllık 22 yuksek eğıtım okulundakı toplam 1 profesor, 1 doçent ve 4 yardımcı doçentten oluşan akaderruk kadronun yetersızlığını dıle getırdı (2) Bundan kısa bır sure sonra bu okul- lann dort yıla çıkanlmasına karar venldı Kuş- kusuz bırçok ulkede, oğretmen yetıştıren 2-4 yıllık yuksekokullar bulunmaktadır Ancak boyle ulkelerde, eğıtım fakültelen bızdekı gı- bı yaygın değıldır önce eğıtım fakultelerının yerleşık olduğu ulkelerde genellıkle, ılkoğre- tım ve ortaöğretım öğretmenlerı değışık prog- ram ıle fakat aynı fakultelerde yetışır Sonra böyle bır yınelemenın unıversıte-akademı, takulte-yuksekokul sunuşmelen gıbı yakın eğıtım tanhımızde görulmuş statu çatışmala- nna yol açması olasıdır Daha sonra eğıtım ku- rumları, personelı ve oğrencılen oranında art- mayan kaynaklar, oğretım olanaklannın azal- masına yol açmaktadır Nıtekım, 1981 yılın- da 16 yayın çıkaran bır fakulte, 1989 yılında sadece 4 vavın çıkarabılmıştır Sonuç Yenı bır v ukseköğretım yasa tasarısına ılış- kın olarak, ayn bır bakanlık >a da mutevdlı heyet söylenülen duyulmaktadır Ayn bır >oık- seköğretım bakanlığı, birkaç ısusnası ıle genç- lik eğıtırnı ve öğretımım merkezileştirmeyi amaçiayan Doğu Avrupa, Afrika ve Arap ul- kelerinden bazılarında gorulmektedir Mute- velh heyet yaklaşırm da eğıtım tanhımız \e kul- turumuze uvgun duşmemektedır Şunu unut- mamak gerekır kı yönetımın karışması ıle mes- lekleşme surecı ters oranlıdır Bınncının ka- rışması arttıkça, ıkmcımn uzmanlaşması ve saygınlığı azalır Seçım-atama tartışmasına ge- lınce, asıl olan sureç değıl nıtehktır Yanı yo- netıcılerın makamlara nasıl geleceklerı değıl, hangı nıtelıktekı yonetıcılenn, hangı makam- lara geleceğıdır Göruluyor kı 2000'lı vılların ıstemlerım karşılayacak bır oğretmen yetıştır- me ve ısühdamı ortak modelıne ıvedılıkJe eğı- lırken, yansız danışma ve guçlu yurutme ko- şullannın sağlanması gerekmektedır (1) DPT, Sos>-al Planlama Bajkanbğı'ıun 8 21988 ve 648 sayılı >azısı (2)ÖSYM, 1988 1989 \ ukseköğretım İstatıstıklerı 1989 ÇOK ACIKAYBIMIZ Hunve Omaç ve merhum Cemıl Omaç'ın bırıcık oğulları, merhume Remzıye Oktem ve merhum Mehmet Alı Oktem'ın damatları, Fılız ve Orhan Acarlar, Sulun \e Faık Falay'ın kardeşlerı, Muhterem Oktem, Nımet Oktem, Yıldız ve Vural KaptanoğJu, Reyhan \e Arman Oktem, Oya \e Savaş Barutçuoğlu'nun enıştelerı, Sıbel \e Can Acarlar, Ece Acarlar, Zevnep \e Fırat Falay'ın bırıcık da>ıları, Burcu ve Mutlu'nun sevgılı babaları, Umıt Omaç'ın sevgıh eşı, ITU eskı basketbolcu ve koçlarından, Petkım eskı ınşaat ve proje mudurlerınden, Yük.İnş.Müh. ÜSÜDER OMAÇ20 Ocak 1990 tarıhınde \etat etmıştır Cenazesı, 22 Ocak 1990 Pazartesı gunu (bugun) Izmır Alsancak Hocazade Camıı'nde kılınacak oğle namazından sonra Bornova Aile Kabristanı'na defnedılecektır AİLESİ Not: Çıçek gonderılmemesı, arzu edenlerın TEV'e bağışta bulunması rıca olunur CÜMHURİYETTKV OKURLARA... OKAY GÖAE\StV Zam Sıkıntısı 7 urk basını yenıden zam donemıne gırmıştır Bır sure once gazete sahıplerınm vardıkları ortak kararlar uygulanmaya baslandı ve once Sabah Gazetesı 100 lıra zamlandı, bugun de gazetemız Cumhurıyet ıle Mıllıyet Dığer gazeteler de onumuzdekı gunlerde fıyatlarını arttıracaklar ve bır sure sonra coğu 700 lıra olacak Bu arada Cumhunyetın 700 lırada ne kadar durabıleceğını de doğrusu bılemıyoruz Gazete kâğıdına geçen yılın nısan ayında gelen zammın ardından Cumhurıyet 600 lıra olmuştu Kâğıdın dışında butun gırdıler bu arada enflasyon ekonomısının gerektırdığı fıyat artıslarından nasıplennı aldılar Ve Cumhurıyet de 10 aylık bu sure ıçınde, ancak bazı tasarruf onlemlenyle 600 lıralık fıyat ıle guç koşullara dayanabıldı Temmuz ayında kâğıt fıyatında SEKA'nın yaptığı kuçuk bır ındırımın de 600 lıralık satış fıyatıyla bu kadar uzun sure dayanabılmemıze katkısı oldu Bu kadar uzun sure dıyoruz bu 10 aya. çunku 1982'den bu yana zamsız geçen en uzun sure bu 10 ay oldu Bır de 1986 yılında 120 lıradan 150 lıraya gecerken bır 10 aylık sure boyle zamsız geçmıştı Gerıye donup gazete fıyatlanndakı gelışıme baktığımız zaman Turkıye ekonomısının genel gorüntusunü de ızleyebılıyoruz Gazeteler en uzun sure 50 kurustan satıtıyorlar, 1971 bunalımına gelene dek Sonra 1971'de Cumhurıyet once 60 sonra 75 kuruş Evet kurus ve henuz 20 yıl olmadı Aradan 2 yıl geçıyor 1973'te 1 TL oluyor, sonra yıne 2 yıl daha geçıyor ve satış fıyatı 1,5 TL , yanı 150 kuruş 1977dekı ekonomık sıkıntı hızla basına yansıyor ve ust uste 2 zamla gazete fıyatları 3 lıra oluyor, 1979'da da 2 kez zam ve gazeteler 5 TL. 1980 bunalımı da gazete fıyatlanna % 100'luk bır zamla yansıyor ve fıyat 10 TL oluyor Ve bundan sonra 7 yılda tam 16 kez daha zam gelıyor ve varılan fıyat 600 lıra Özetı 1970-1980 donemınde 50 kurustan 10 TL'ye, 1980-1990 donemınde de 10 TL'den 600 TUye gelınıyor 1970'lerı 20 kat zamlanarak kapatan gazeteler 1980'lerı böylece 60 kat zamlanarak kapattılar, 1990'ları düşunmek bıle zor Bır de kâğıda bakalım, 1980 yılının başında gazete kâğıdının tonu 17900 TL , bugun ıse 1300000 TL , yanı tam 72,5 kat artmış Iste tablo • Geçen haftakı yazımızda, yıllık satışlara ılıskın genel tabloda Mıllıyet 396158 gorunmuştu Doğrusu 316158'dır Duzeltır, ozur dılerız Sevgili hocamız, çok değerli çalışma arkadaşımız Avukat Doktor KEVORK ACEMOĞLU'nu ölümünün II. yılında içten gelen sevgi ve artan saygıyla anıyoruz. AVUKAT ÜLKER ARIKAN. AVUKAT HALUK ÜINDEŞ, AVUKAT NURSU SERT 13.FASİKÜL ÇIKTI Cbdbıri 68.OOO kavram ve keiıme OXFORD RESİMLİ ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK Şımdı Türktyede 3587 renkh restm vefotoğraf genç aynnîih açıklama OXFORD RESİMLİ ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK'TE Ingüızce bılene Ingılızte oğrenene bja^ Uepo HalicaJı da No 259 SeÖKOv ıstinbuir el T9* T 50-52 Makez.-Cumhı.'na CadDorJer \pt 1 & 6 ^ 3 Eta^tıJİ9anb(> Tei 13. 02 30-30 İ.Ü. İŞLETME FAKULTESI İŞLETME İKTİŞADI ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ HAFTA SONU PROFESYONEL SATIŞÇILIK SEMİNERLERİNİ BAŞLATIYOR SEMİNERİN AMACI: Semınerın amacı, satışçı adayını profes- vonel satı^çılığa hazırlamak ve mevcut satışçılann profîlıru gelıştır- mektır SEMİNERİ.N SLRESİ: Semıner i Şubat 1990 18 Şubat 1990 ta- rıhlen arasında uç hafta sonu Cumanesı - Pazar gunlen 9 00- 15 00 saatlerı arasında toplam otuz saatlık bır surede uygulanacaktır SEML>ERE KATILIMCI SAYISI- Semıner en az 20, en çok 40 katıhmcı ıle yılrutulecektır SEMİNER PROGRAMI: Semınerde aşağıdakı program ızlenecek- tır I- Satış ve Pazarlama Kavramı, II- Tuketıcı ve Muşten Davranışı ve Uyum, III- Pazarlama ve Satış Programmın Özellıklen ve Rekabetçı Üs- tunlukler, IV- Satış ve Satışçı Turlerı ve Satışçı Profılı, V- Satış Noktasında ve Muşterı Noktasında Satış, VI- Satışçı Faalıyetlennın Planlanması, Satış Fırsatları ve Satış En- gellerının Aşılması, VII- Satış Formulu ve Satış Goruşmesı Kurallan, VIII- Alternatıf Satış Teknık \e Taktıklen, IX Haberleşme ve Satış Sonrası Hızmet, X- Satışçı Etkınhğı ve Değerlemesı, XI Vak'alar, XII Role Plavıng OĞRETİM K.-VDROSU. Semmen I L Ijletme Fakultesı Oğretım U>esı Prof Dr Muhıttın KARABULUT >Tirutecektır SEMİNEREKATILAC\KI_4RDA 'VRA^A^ OZELLtKLERve KAYIT KOŞLLLARI- 1) En az h»e mezunu olmak, 2) Iyı bır fızıkı gorunume sahıp olmak, 3- Turkçe>n ıyı konuşmak ve vazmak, 4) Seyahate engel bır durumu bulunmamak, 5) Semınere hafta ıv ı 9 00 22 00 hafta sonları 9 00-14 00 saatlen arasında kavıt vaptınlabılır Bılgı ıçın I U Işletme Fakultesı Işletme Iktısadı Enstıtusü Avcılar İSTANBUL Telf 590 14 27 301-325 591 39 64 591 44 91 Dr. ZOt POLİVİU Klinik Psikolog-Psikoterapist Randevu. 144 04 47 Tukiirrı, htıklâl Cad Meşelık Sok \o 12-14 Kat 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle