Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 OCAK 1990****
Düzen, Değişim, SHR.
(Baştarafı 1. Sayfada)
dan yararlanamayan milyonlarca yurttaşımız
var hâlâ
İşsizlikle birlikte olağanüstü bozuk gelir
dağıhmı... Bölgeler arası dengesizlik... Fır-
sat eşitliği açısından çarpıcılığını hiç yitirme-
yen adaletsizlik...
Böylesi koşullarda insanların mutlu yaşa-
yabilmeleri, geleceğe umut ve güvenle ba-
kabilmeleri söz konusu olamaz.
Bunun gibi, böyle bir altyapıya demokra-
siyi oturtmak da son derece güçtür. İşsizlik,
hakçalıktan uzak gelir dağıhmı, olmayan fır-
sat eşitliği, bunların tümü, demokrasiye dö-
nük tehditlerdir.
Ama ekonomiyi yeterince büyütmeden,
dünya pazarlarında rekabet edebilir malları
daha çok üretmeden, söz konusu tehditler-
le kuşkusuz baş edilemez. Bunun için Tür-
kiye'nin ekonomik açıdan ayaklarının üstü-
ne sağlam basar duruma gelmesi, kişi başı-
na düşen milli gelirin hızla arttırılması, olmaz-
sa olmaz bir önkoşuldur.
Sağlam bir ekonomik ve toplumsal altya-
pıya demokrasinin nasıl gereksinimi varsa...
Böyle bir altyapıyı yerleştirebilmenin, bugün
artık demokrasisiz olamayacağı da günü-
müzde ortaya apaçık çıkmıştır. Ekonomik ve
siyasal çoğulcuiuğun ıç içeliğinı, 1989 yılı ile
Doğu Avrupa'da yaşananların kanıtladığı
söylenebilir.
Ulkemizde demokrasiye giden kanallar da
yer yer kesik ve tıkanıktır. Demokrasiye bir
yaşam biçimi olarak gerçeklik kazandırabil-
mek için bir yandan yasaların, öte yandan
kafaların değiştirilmesi gerekiyor.
Demokrasiyi tam anlamıyla getirecek ya-
sal düzenlemeler görece daha kolaydır. Par-
lamentoda gerekli çoğunluğu sağlamak ve
bu arada teknık bir çalışmayla demokrasi
karşıtı tüm yasa ve hükümleri ayıklamak ye-
terlidir.
Güç ve zaman alıcı olan, zihinlerde de-
mokrasi kültürünün oluşumunu sağlamakttr.
Bunun için ilkokuldan başlayarak yüksek-
öğrenime dek, tüm eğitim ve öğretim sis-
temini baştan aşağı ele almaktan başka ça-
re yoktur.
Yalnız demokrasi için değil, bılgi çağ.nı ya-
kalayabilmek, bilim ve teknolojide büyük bir
atılım yapabilmek için de bir eğitim seferber-
liğine, eğitimde bir "yeniden doğuş'a mah-
kûmdur Türkiye.
•
Bunların tümü "değişim"dir, "düzen" 6e-
ğil!
Oysa ulkemizde düzen, birçok alanda de-
ğişime hâlâ direnmekte...
Türkiye'nin çağını yakalaması ve tarihın
arkasında kalıp oraya buraya savrulmama-
SJ için gerçekleştirilmelıdir bu değişim.
*
Burada akla hemen sosyal demokratlar
geliyor Türkiye'de. Değişimin bayraktarlığı-
nı yapabilecekleri tarihsel bir fırsat var ön-
lerinde.
İç ve dış koşullardan kaynaklanıyor bu eş-
sız durum.
Tabii en başta SHP kullanabilecek mi bu
fırsatı?
Soruya hemen evef karşılığını vermek ola-
naksız. Şu söylenebilir: Şansını henüz tü-
müyle yitirmiş değil SHP.
Bu hafta sonunda SHP'nin kurultayt var.
Eğer parti bu kurultaydan, kendi içine ve
dışına güven veren yeni ve dengeli bir yö-
netimle çıkabilirse, önünde yeni ufuklar açı-
labilir.
Parti yönetiminde hizipçiliği ve dar grup-
çu anlayışı en aza indirmek gerekiyor.
Parti içi yarışma ve iktidar mücadelesi kuş-
kusuz her zaman var olacaktır. Ama bu, he-
gemonyacı bir zihniyetle, tarafların birbirle-
rinı neredeyse düşman belleyerek sürdür-
dükleri bir mücadele olamaz.
Demokrasiyi, diyalog ve hoşgörüyü, uzlaş-
mayı parti içinde yerleştirmedikçe, ülke için-
de demokrasiyi yaşama geçirmek düş kur-
makla eş anlam taşır. Böyle bir parti, ne ken-
di yandaşlanna, ne de halka güven verebi-
lir.
Bu açılardan SHP'nin yapması gereken
çok iş var. Bağırıp çağırmakla, slogan atmak-
la, bölünmekle ve parti içi vıdı vıdıyla bir ye-
re varılamaz. Bir bütünlük içinde yapılacak
çok görev bekliyor herkesi.
Değişim çok ciddi ve iddialı bir iştir; hele
Türkiye koşullarında...
İktidara yürüyecek kadro istiyorcurf
(Baftarafı 1. Sayfada)
netimin tüm partiyi temsil ettiği-
ni, ancak sorunun daha sonra yö-
netimin davramşlanyla orta>a
çıklığını belinti. SHP lideri, "Ku-
rultayın, kimsenin kendini dışlan-
raış bissetme>ecegi, bizi iktidara
getirecek bir vönetimi seçmesini
bekliyorum" dedi. Inönü, parti-
sindeki başlıea eksiklik olarak
"iküdarda yapabileceklerinin an-
latılması ve iş bölümünü" gordü-
ğunu dile getirirken de "İşbölü-
mu ve uzmanlaşma, bundan son-
raki yonetiraden başlıca isteğim
bu olacaktır" diye konuştu. SHP
lideri geçmiş yönetimin "çok de-
ğerli işler yaptığını" bunu kurul-
tayın değerlendireceğini, sorunun
kurultava, yeni yonetime "iktidar
tahmatı verdinnek" olduğunu da
kayasderefc ffcni yönetimden bek-
lenenin partiyi büyutmek biçimin-
de ortaya çıktığını soyledi. lnönu,
partisinin politikalarının her ge-
çen gün kamuoyunca daha çok
benimsendiğini ve onay gorduğu-
nu vurgularken de "Ancak hiçbir
değişikliğe ihtiyacımız yoktur de-
raek de vanlışlır" dedi. lnönu.
partiden ayrılmaları "geçici" bir
durum diye nitelerken "Partiden
aynlanlar geri dönsünler diye po-
litikalannı değiştirmeyeceklerini,
ancak geldikleri takdirde de
'hoşgeldin' diyeceklerini" ifade
etti.
SHP lideri kurultay öncesi
Cumhuriyet'in sorulannı yamtlar-
ken, Tüzuk Kurultayı'na "secim"
maddesinin eklenmesinin SHP'-
nin "yenilikler, değişmeler" iste-
yen bir parti olmasından kaynak-
landığını söyledi. Solda bir parti
olarak sürekli arayışlar içerisinde
olduklarını vurgulayan Inönü, bu
konuda şöyle dedi:
"Tartışma o açıdan da bitmi-
yor. Yani gerek partileşme siire-
cinin uzaması gerek değişme ara-
yan parti olmamız. bu parti içi
tartışmaları bitirmiyor. 'Parti içi
tartışmalarla vakit kaybediyoruz"
izlenimini ortadan kaldırmalıyız.
Zaten tiıziik kunıltayında seçim
isterken benim yapmak istedigim
de buydu."
Parti yönetiminin kurultayın is-
teği ile ortaya çıktığına dikkat çe-
ken Erdal Jnonu, "meseJenin, oıı-
dan sonra yönetimin davranışın-
da ortaya çıktığını" beürterek
"Ben kurultayın en iyi seçimi ya-
pacagına inanıyorum. Bütün parti
örgütünün beniraseyeceği, parti-
yi iktidara getirecek bir yönetimin
seçilmesini bekliyorum. Bizden
beklenen, bugüne kadar olduğun-
dan daha iyi bir iş bölümu içinde
iktidara gidişimizi ortaya koyabil-
mektir" biçiminde konuştu.
Inönü, "yeni bir yönetim kad-
rosunun gelebileceğine inanıyor
musunuz" sorusunu yanıılarken
de, "herkes değişecek diye bir şey
söylemedigini" hatırlattı, şöyle
dedi:
"Buna kurultay karar verecek
diyonım. Geçmiş yönetim, çok
değerli işler yaptı. Yerel seçimle-
ri kazandık. Partinin doğrultusu
üzerinde şupheler kalmadı. Mese-
le yeni yonelimi 'iktidara getire-
cek bir çalışmaya girin' talimatı-
nı verdirmektir kurultava. Parti-
mizjn içindekj insanlar aynı insan-
lardır."
Fransa ve tngiltere gibi ülkeler-
deki sol parti kurultaylarında, ön-
ceden belirlenmiş isimlerin onay-
lanarak geçildiğini ve seçimle va-
kit kaybedilmediğini hatırlatan
SHP lideri İnönü, Türkiye'deki
parti yapılaşmasında, bu yakla-
şımların dışında, ahşılmış bir şe-
kil bulunduğunu belirtti.
Inönü, "aynlan milletvekilleri"
ve "tabandan kopmalar" konu-
sunda yöneltilen soruları yanıtlar-
ken de "Tabandan kopmalar
yok. Bazı milletvekilleri aynldılar.
Aynlırken bize de sormadılar.
Ancak daha sonra yaptıkları ba-
zı konuşmalarda zaman zaman
SHP'nin programı ve uygulama-
lanyla uyuşamadıklarını, özlem-
lerinin SHP'den daha solda bir
parti olduğu havasını verdiler.
Her neyse bizden ayn bir siyasal
kunıjuş istiyorlar. Bizimle birlikte
olan insanlar üzerinde şuphesiz
bir etkileri olabilir. Örgiitlerdeki
bazı arkadaşlanmızı yanlarına ça-
ğırıyorlar. Parti üzerinde böyle
bir etki var, ama bu gecicidir.
Onun dışında partiden kopma di-
ye bir şey yok. Tam lersine, par-
tinin kamuoyundaki itibarı her
gün daha artıyor" dedi.
tnonu, "sessiz çoğunluğun"
SHP'yi desteklemeye devam etti-
ğini de beliıterek partinin iktida-
ra yürüyüşünde yeni katkılar ve
önemli gelişmeler olduğunu söy-
ledi.
CUNEYT ARCAYUREK yazıyor
(Baftarafı 1. Sayfada)
lanbay'la yaptığı söyleşıyı izler-
ken ınsan, bu kanıya bir kez da-
ha varıyor.
Geçenlerde Genel Sekreter
Baykal'ın özel kaleminde duvara
asılan bir dizi resme baktım. 14
genei sekreter gelip geçmişti.
Ara rejımın yarattığı çarpık siya-
sal sıstemin başladığı 1983 ma-
yısından bu yana, sosyal demok-
ratların geçirdiği gelişmeleri, bu
14 fotoğraf adeta gözler önüne
serıyordu.
Asker ruhsatlı Halkçı Parti,
CHP olgusunun mirasçısı SO-
DEP, yedi yıl çalkantılara göğüs
gererek SHP ile 1990'a uzanmış-
tı. Kısa sürede 14 genel sekreter
geçmişti. Ortalama her yıla iki
genel sekreter düşüyor. Sosyal
demokrat bünyede süregelen
onca çalkantıya karşın SHP, hal-
kın umut bağladığı partılerin baş-
lıcası olmuş. hele 26 Mart'tan
sonra iktidar kimliğine girebilmiş-
tı. Cezmi Kartay dönemi dış/nda,
Erdal İnönü, uzun süreli, üzerin-
de birleşılen tek insandı.
Bu gün de öyle. Bu nedenle
27-28 ocakta toplanacak olan se-
çimli kurultayda İnönü'ye zorlu
ve buyük görevler düşüyor Par-
tiyi iç çalkantılardan arındıran,
hiç değilse ıç çekışmelerı alt dü-
zeye ındiren. parti kadrolarının
artık birlıktelik içinde iktidara yü-
rüyeceği ınancını halka veren bir
yapıya kavusması ıstencinı ger-
çekleştirme görevı Inönü'nün
omuziarında.
İnönu, bu bilınçle harekete
geçmiş. Ağırlığını koymaya hazır-
lanırken adım adım ılerlıyor Par-
tinin dışa donuk yapıya kavuşma-
sını sağlayabilmek için gece gün-
düz 'taraflarla" yemekte olsun,
partide olsun surekli görüşmeler
yapıyor. Kurultay konusundaki
ilişkılerde kuşkusuz, bir hizbin ya
da bir tarafın partiye egemenliğı-
ni sağlayacak eğilimlerden uzak
kalıyor. Daha çok. "uzlaştırıcı" bir
davranış içinde olduğu söylene-
bilir Belirgm tek amacı partiyi iç
çekişmelerden uzak, dışa dönük.
iktidar inancıyla yeni bir iç dina-
mığe kavuşturmak.
Ana hedefin altında yatan öğe-
lerin başlıcası, parti meclısıni ka-
muoyunda p>ekişen "bir çekirde-
ğin egemenliği yargısından" kur-
tarmak. "Hizip havası"nı gider-
mek. İkincısı, parti meclısıyle ge-
nel merkezi üretken, dışa dönük,
iç çekişmelerden uzak yeni bir
çalışma düzenıne kavuşturmak.
Basına İnönü'nün sık sık "yö-
netimin değişeceginden" söz et-
tiği yansıyor. Yönetim değişikliği-
ni önce bu açılardan ele almak,
yeni parti meclisiyle genel mer-
kezdeki yapılanmaya "yeni bir bi-
çım vermek" zorunluğu diye
bakmak gerekiyor.
İnönü. yeni bir genel sekreter
aramıyor. Aradığı öğe. partiyi bir
hizbin egemenliği havasından
kurtararak kamuoyunun kabul
edeceği uyuma, bütünleşmeye
getirmek. Yanı sıra planını zorla-
yan guçlüğü yadsımıyor. Geçen
kurultayla son parti yönetımıni
seçen delegeler bu kurultayı da
oluşturacak. SHP'de yönet
:
me
oynayanlar, parti meclis grubun-
da, merkezınde, hatta örgütte de
yine aynı kışiler. İşte inönü, bu-
rada zorlanıyor. Yeni kişilikler ıt-
hal edılemeyeceğine göre her
kademede aynı kişilerle partiyi
dışa dönük uyuma kavuşturma-
ya, bırbiriyle uzlaşan insanlarla
iktidara yönelen. partiye yeni bir
görüntü vermeye uğraşıyor Bu
aşamada "Acaba başarabıiecek
mı" sorusu haklı olarak günde-
me geliyor. Insan yapısının değıs-
mezlığini bılenler, haklı olarak so-
ruya ve sonuca kuşku ile bakı-
yorlar
inönü'nün inatla. ınançla ya-
ratmaya çalıştığı yapının gerçek-
leşebılmesı ıçın, şayet partinin
halk ındınde ddha güçlü ve tutu-
lur olmasını ıstiyorlarsa otekı
gruplann, başta Deniz Baykal'ın
başlıca koşul olarak aynı doğrul-
tud'a İnönü'ye yardımcı olmaları
gerekiyor.
İnönü'nün istediği gibi parti.
hizıp havasıyla kavgalardan öz-
verilerle kurtulabılecek mi, kurul-
tayın önde gelen "meselesı bu!"
YOK,din
dersinden
habersiz
HAKAV AYGÜN
ANKARA — Din Bilimteri
Araştırma Enstitüsü kurulma-
sına iiişkin yasa önerisine
"olumlu göriış" bildiren Yük-
sek Öğretim Kurumu'nun
(YÖK> Baskan Vekiii UygurTa-
zebay, "İnceiennıek iizere bize
gönderika metinde. mcmurla-
ra din dersi veritmesi hükmu
yoklıt" dedi. Enstitünün böyle
bir amaca yönelnıesinin ola-
naksı? olduğunu belirten Taze-
bay, "Biz çeşitli dinieri araştı-
racak bir eıtstitüye onay vmttk"
sozleriyle tepkisini dile getirdi.
'Din enstitüsü
yasal değiT
Gerekçesinde, "devtet me-
murlarının dini bilgilerte
donatılraası" hedeflenen Din
Bilimleri Araştırma Enstitüsü
yasa önerisine, SHP'nin siyasi
ve hukuki açıdan karşı vikaca-
ğt bildtrildi.
Konya Niilienekilt Mehmet
Şinışek ve 22 ANAP'b tarafın-
dan bazırtanan yasa önerisı, bu
hafta Milli Eğitim Komisyonu-
nda ele ahnacak. Komisyonun
SHP'li üyeleri Fuat Erceto, ve
Rıza Yılmaz, yasa önerisine
karşı çıkacakiannt açıkiadtiar.
SHP Edirne MiHetveküi Fu-
at Erçetin, enstitünün yasal ge-
rekiere uygun olmadığını belir-
terek, "YOK'iin öBeriye olum-
lu görüş bildiren Yukseköğre-
tim Y urutnıe Kunılu'na bu ko-
auda karar verme yetkisini de>-
retmesi VÖK Yasası'na
aykındır" dedi. Öneriyi din
derslerini mecburi hale getiren,
imam hatip okullannın sayısı-
nı arttıran görüşün uzanttsı ola-
rak niteleyen Rjza Yılmaz da
"Enstitü yıiksek lisans ve dok-
tora efitimi verecek bir kuruhış-
tur, devlet adamlarını
egiıemez*' görüşünü savundu.
Ith O V U n l a n Yeni Zelanda'da 24 ocak-
ta başlayacak Commonvvealth oyunlan için tıim hazırlıklar tamam-
landı. Auckland kentindeki dev stadyumda vapılacak atletizm
gösterileri içinse atleüer şimdiden antrenmanlanna başladılar. Stad-
yum, sıkı guvenlik önlemleri altında korunuyor.
Konya'da
trafik kazası:
15 ölti
KONYA (Cumhuriyet) — Kon-
ya Afyon karayolunda önceki gun
meydana gelen kazada ölenlerin
sayısı 15'e yukseldi.
Önceki gece İzmir'den Mar-
din'e giden Halil İbrahim Yayla'-
nın kullandığı volcu otobüsünun
Konya'ya 22 km. uzaklıktaki Su-!
adiye Koprusu'nden dereye uçma-
sı sonucu olenlerden 13'ünün
kimliği belirlendi. Kimliği belirle-
nenler şuniar: Otobüs şoforü Ha-
lil İbrahim Yayla, Nedim Işık.
Hasan Dur, İbrahim Aksoy. Ah-
met Söğiiz, Şükrii, Salih, Osman
ve Feruze Turan, Seyfettin Özgür,
Feruze Balur, Mehrael Yavuz v e
Ramazan Acar.
HABERLEREV DEVAMl
URİYET/19
Prensesin
;kar keyfi
İngiliz kraliyet
ailesinin küçiik
prenseslerinden
Beatrice, York
dıikii ve diişesi
anne ve
babasıylaçıktığı
İsviçre tatilinde
kann keyfini
çıkardı. Küçiik
prenses.kendisi
için yapılan
kardan adamla
oynadı ve bol
bol karda
yiiriıdü.
(Fotoğraf:
Reuter)
Aydınlar,163'ün kalkmasına karşı Ankara dikkatli
Haber Merkezi — Türk Ceza
Kanunu'nun 163. maddesinin
kalkmaması için toplanan 4758
imzalı bildirge, bugün Adalet Ba-
kanı Oltan Sungurlu'ya sunula-
cak. Adana Çukurova Üniversi-
tesi'nde "laik öğretim ıiyeleri"nin
başlattığı "irticaya karşı" imza
kampanyasını 88'i profesör, 56'sı
doçent olmak uzere 219 öğretim
uyesi imzaladı.
TCK'nın 163. maddesinin kalk-
rnaması gerektiği konusunda oğ-
retim uyesi, hukukçu, gazeteci ve
diğer meslek gruplanndan 4758
kişinin imzaladığı bir bildirge ha-
zırlandı. 163'ün kalkmasının la-
ikliği temelinden sarsacağı belir-
tilen bildirge, bugun Adalet Ba-
kanı Oltan Sungurlu'ya verilecek.
Bildirge'nin altına imza atan-
lardan Ankara Üniversitesi Hu-
kuk Fakultesi öğretim üyesi Prof.
Dr. Eralp Özgen, "Bu örgütlü bir
çalışma olmadı. Spontane gelişti.
163'ün kaldınlmasının yarataca-
ğı tehlikeleri bilen aydınlar olarak
bir araya geldik" dedi. Prof. Öz-
gun, Adalet Bakanı Sungurlu'nun
141, 142 ve 163. maddelere iiişkin
olarak kamuoyunda başlattığı
tartışma ve göruş alma yonunde-
ki tutumu nedeniyle gündeme ge-
len bu girişimin ortak biidirgeye
dönuştuğunu vurguladı.
Soz konusu bildirgede Türkiye
Cumhuriyeti'nin temel taşının la-
iklik olduğu göruşu savunularak
özetle şöyle dendi:
"163. maddenin kalkması,
Türkiye'nin geleceği açısından
tehlikelidir. Böyle bir durumda
şeriat devleti kurulamsına yasal
olanak hazırlanmış olacaktır.
Atatürk devrimlerinin temelinde
laikliğin yallığı da unutulmama-
hdır."
Bu bildirge bugün saat
10.00'da, Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakultesi öğretim uyeleri
Prof. Dr. Yahya Zabunoğlu,
Prof. Dr. Eralp Özgen, Eğitim
Fakultesi öğretim uyesi Prof. Dr.
Esin Konanç, Tıp Fakultesi öğre-
tim üyesi Doç. Dr. Yaman Örs ile
Hacettepe Üniversitesi öğretim
uyesi Prof. Dr. Çigdem Altay ta-
rafından iletilecek.
Adana Çukurova Üniversite-
si'nde 219 öğretim üyesi ve yar-
dımcılarının katıldığı imza ka-
mpanyası sonuçlandı. "Laik öğ-
retim üyelerinin" sürdürduğu iki
gunlük "irticaya karşı" imza
kampanyasmın "salt rürban soru-
nundan değil, TC devletinin da-
yandığı lemel ilke olan laikliğin
büyük bir tehlike ile karşı karşı-
>a kalması nedenijle
düzenlendiği" bildirildi. Kampan-
ya için hazırlanan metin, Rektör
Prof. Dr. Mithat Özsan'a iletildi.
w
Adnan Hoca' ve 138
(Baştarafı 1. Sayfada)
nınan ve Adnan Hoca diye bilinen
Adnan Oktar ile 138 arkadaşı
gözaltına alındı.
İçişleri Bakanlığı'nın talimatıy-
la uzun suredir izlendiği bildirilen
Adnan Oktar'ın "müridi" oldu-
ğu öne sürülen, tanınmış ailelerin
çocuğu 138 kişiyle Bebek'te Mi-
mar Sinan Üniversitesi oğrencisi
ve Adnan Oktar'ın "veliahtı"
olarak tanımlanan Ali Konyalı'-
nın villasında yakalandıkları öğ-
renildi.
Edinilen bilgiye göre, önceki
gece istihbarat elemanları ve siyasi
şube ekiplerince izlenen Adnan
Oktar'ın, 138 kişiyle birlikte Be-
bek'te toplandığı evin çevresi sa-
rıldı. Crubun arasına sızan kadın
polislerin parola işaret vermeleri
üzerine saat 22.30 sıralarında ha-
rekete geçen polis ekipleri, imam
nikâhı kıyıldığı iddia edilen eve
girdiler. Yakalanan 138 kişiden,
yaşlan 17-20 arasında değişen ve
zengin ailelerin çocuğu olduğu bil-
dirilen yüze yakınının dün saba-
ha karşı ilk sorgularından sonra
serbest bırakıldıklan öğrenildi.
İstanbul'da yürüyüş
(Baftarafı 1. Sayfada)
zünden, polis ekipleri takviye
ekipler istedi.
"Sömüru diz boyu, ezeceğiz biz
onlan". "Bu kadar kan bu kadar
can, sahipsiz mi Azerbaycan",
"Kalliamı durduralım el ele vere-
lim", "Azerbaycan'daki Rus ve
Ermeni zulmüne hayır" pankart-
larını taşıyan gostericilere daha
sonra Turk Ocağı ve ülkücü grup-
ları da katıldı. "Şii yok, Muslü-
man Türk var" yazılı pankartla
yurüyuşe katılan ûlkucu grup,
"Çırpınırdı Karadeniz"i söyler-
ken, ellerindeki kurt kafası çizili
mavi zemin uzerine hazırlanmış
"bozkurt" flaması dikkat çekti.
Sovyetler Birliği Konsoloslu-
ğu'na 250 metre kala durdurulan
gostericiler, "katil Gorbaçov",
"faşist Gorbaçov" sloganları at-
tı. Çevik Kuvvet Müdürü Necmet-
tin Yıldınm "Polise zorluk çıkar-
mayın. Bir heyet konsolosluga çe-
lengi koyacak. Sizi burada
bekleteeeğiz" dedi. lkaz üzerine
duran grup polis barikatı önünde
çeşitli sloganlarla Sovyetler ve
Gorbaçov 'u protesto etmeyi sür-
dürdu. Bu arada tertip komrtesin-
den Sinan Oğan adlı genç, "Yü-
ce Türk milleti" başlığıyia kale-
me alınmış 2 sayfalık bildiriyi
okudu, konuşmasını 2 şiirle bitir-
di.
Bildiride, "TC devleti bu olay-
lara neden kayıtsı/ kalıyor. Cum-
hurbaşkanı, Türk milletine neden
ihanet ediyor. Anayasamızda
Türk birliğini koruma ilkesine
rağmen neden anayasal suç işle-
ni.-or?" denilirken, Nahcivan için
şu göruşler ileri süruluyor:
"TC hukümetindeD Nahcivan'-
daki garantörlük anlaşmasına
uvarak daha fazla Türk kanı akı-
tılmadan ordunun bu ülkeye aci-
len vardım gönderilmesini istiyo-
ruz."
Bu arada Sovyet Başkonsolos-
luğu önune giden 20 kişilik tem-
silci grubu, üzerinde "Rus, Erme-
ni ve Batı kanlı işbirligini kı-
nıyoruz" vazılı siyah çelenk bı-
raktı ve Istiklal Marşını okuyup
dağıtıldı.
5 BİN KİŞİ YtFRÜDÜ — Taksimde toplanan 5 bin kişilik grup SSCB'nin
İstanbul Başkonsolosluğu'na kadar yurudu. (Fotoğraf: Fuat Kozluklu)
Öte yandan MÇP Genel Başka-
nı Alpaslan Türkeş, Kırşehir'de
partisinin 71 il ve ilçe örgütü tem-
silcileri ile belediye başkanlan ve
MKYK üyelerinin katıldığı geniş-
letilmiş istişare toplantısında
"Azeri sorunu Türkiye'nin soru-
nudur. Türkiye tavTinı açıkça or-
taya koymalıdır" dedi. Turkeş
şoyle devam etti:
"Bu Türklerin haklarını biz
müdafaa etmeyeceğiz de kim ede-
cek. 'Azerbaycan'da yasanan
olaylar Sov-vetler'in iç meselesidir'
demek büyük hata olur. Türkiye.
yaşanan bu vahim olaylar karşı-
sında etkin bir dış politika uygu-
lamalı ve Türklerin haklannı >o-
nuna kadar savunmalıdır."
Ağlayarak konuştu
İzmır'de Turk Ocağı Turk
Dünvası Araştırma V'akfı tarafın-
dan duzenlenen "Azerbaycan
Cumhuriyeti Kultür ve Sanat Eki-
bi"nin halk dansları konseri yas
nedeniyle iptal edildi. Bir süredir
Izmir'de bulunan Azerbaycan
İlimler Akademisi üyesi Prof.
Teymur Yeliyev Süleymanoğlu
ağlayarak yaptığı konuşmada,
"Duyduk ki yurdumda binlerce
kişi öldürülmüş. İslama göre yas
gününde eğlence olmaz. İslama
bağlı olduğumuz için yas
tutuyoruz" dedi.
Savaş aleyhtarının zaferi
(Baştarafı 20. Sayfada)
Tarihi 4 Temmuz"un (Born on the
4th of JuK) tartışmasız zaferi ile
sonuçlandı. En iyi film dalında
Woody Allen'in "Suçlar ve Kaba-
hatler", Spike Lee'nin "Doğruv u
Seç", Peter VVeir'in "Ölü Ozanlar
Derneği" gibi güçlu rakiplerinin
arasından sıyrılan yapıt. Oliver
Stone'a En İyi Yönetmen, Roıı
Kovic ve O. Stone'a En İyi Senar-
yo, Tom Crui»e 'a da en iyi oyun-
cu odullerini kazandırdı.
Tekerlekli iskemlesinden yaptı-
ğı konuşmada Kovic, "Havatımın
trajedisini zafere dönuştürmekte
Stone ve Cruise'a çok şev
borçluvum" diyor ve ekliyordu:
"Havat >aşama>a deger, duşleri-
nize inanın."
Stone ise "Platoon"un ardından
yeni bir Vietnam filmiyle aynı ba-
jarıyı yakalamanın sevincini yaşı-
>ordu.
"Altın Küre" ödüllerinin geri
kalanları ise farklı filmlere gitti.
En iyi kadın oyuncu olarak Mic-
helle Pfeiffer jeçiliyordu. Pfeif-
fer'ın "Muhteşem Fırıncı
Oğlanlar" adlı filmdeki ovunu
Nevv York ve Los Angeles eleştir-
melerinin yıllık değerlendirmele-
rinde de bu gece olduğu gibi ilk
sıravı almıştı. Sallv Field. Liv L'll-
man, Jessica Lange gibi oyuncu-
lann arasından sıyrılmak kolav iş
değildi.
Altın Kure'nin bizi en yakından
ilgilendiren bolümu ise vabancı
film dalıydı hiç kuşkusuz. Bu da-
la seçilen beş adayın ikısi Fransız
filmlerivdi: Chabrol'un "Bir Ka-
dın Meselesi" ve Nyutten'in "Ca-
mille Clundel"i. Bunların yanı sıra
Kanada'dan "Montrealli İsa". Yu-
goslavya'dan "Çingenelerin
Zamanı" ve İtalya'dan " Yeni Cen-
net Sineması" gibi vılın üzerinde
çok konuşulmuş filmlerı yer alı-
\ordu. Sonuçta zafer Italyan yö-
netmen Giuseppe Tornatore'nin
oldu. Türk sineması, "Altın Küre
1
'ye aday gostermemişti, ama bu
filmlerden "Bir Kadın Meselesi"
dışındakilerle Yabancı Film Os-
car'ı için yarışacaktı.
Yabancı film dalındaki Oscar-
lara bu yıl rekor duzeyde (37) film
katılmıştı. Türkiye'nin "Uçurtma-
)i Yurmasınlar"ı aday gosterdıği
yarışta Avrupa'dan, Asya'dan pek
çok onemli ada> yer alıyordu.
Theo Angelopoulos'un Avrupa
Osoar'ı, vani Felı.\ Ödulu'nu ka-
zanan "Sisli Manzaralar"ı Yuna-
nistan, Manuel de Olivera'nın
"Yamyamlar"ı Portekiz, Karen
Şahnazarov'un "Sıfır Kenti" Sov-
yetler Birliği, Jeanine Mearepfel'in
"Arkadaş": Arjantin. Idrissa
Oudreago'nun "Yaaba"sı Burkino
Faso, Ildike Enyedi"nin "20. Yüz-
yılım Benim "i Macarıstan, Hou
Hsit-Hsien'in "Hüzün Kenti"
Taywan, Guslav Mykvist'in
"Damdaki Kadınlar") Isveç, Oli-
ver Schimitz'in "Mapastsula"sı
Guney Afrika adına katılıyordu.
Ama Amerikan beğenisine ses-
lenebilecek olanların bunlar olma-
dığı söylenebilirdi. Her yıl oldu-
ğu gibi "Altın Küre"lerle "Oscar-
"ları çakışması sürpriz olmama-
lıydı. Tornatore'nin filmi melod-
ramatik yapısı ve sinema sevgisi ile
kolaylıkla seyirciyi yakalayabilen
bir yapıt. Oscar'ın beş resmi ada-
yı arasına gireceğine kesin gözuyle
bakılabilir. Kuslurica'nın
"Çingeneler" filmi ve "Camille
Claudel" için de aynı şey söylene-
bilir. "Uçurtmayı Vurmasmlar"ın
da aynı şansa sahip olduğuna ve
Turk sinemasinın ilk kez katıldı-
ğı Oscar yarışından yuzunun akıy-
la çıkacağına inanabilirız.
f . Sayfada)
Öte yandan Ankara'nın Nahci-
van ozerk bolgesinin bağımsızlık
ilanı konusunda sessiz kalmayı
yeğlemesı de dikkat çekti. Nahci-
van parlamentosu, cuma günu
bolgenin bağımsızlığını ilan etti-
ğini açıklamış, Turkıve, Iran ve
BM ile diğer ûlkelerden bölgesel
butunlüğünun korunması için
destek istemişti.
Nahcivan'dan yapılan bu çağ-
n, Dışişleri Bakanlığı çevrelerin-
de daha once de endişe edildiği gi-
bi, Ankara'yı ciddi bir ikilemde
bırakmış bulunuyor.
Türkiye bir yandan Sovyetler
Birliği'nin içişlerine karışıyor gi-
bi görünmek istemezken, diğer
yandan Azerbavcan konusunda
Türk kamuoyunda buyüyen tep-
kiler ile karşı karşıya kalmış bu-
lunuyor.
Moskova, Buyukelçi Çernişev
aracılığıyla önceki gun Ankara'-
ya bildirdiği goruşlerinde Turki-
ye'den Nahcivan'a yonelik olarak
yapılacak resmi destek ifadeleri-
ni hoşnutsuzlukla karşılayacağını
dolaylı yoldan duyurmuştu.
Çernişev'in Yılmaz'a sunduğu
ve Nloskova'nın görüşlerini içeren
mektupta şöyle deniyordu:
"Mevcul şartlar altında Turk
tarafının Sovyetler Birliği ile
Türkiye arasındaki mükemmel
ilişkilerin sağladığı anlayış ve kar-
şılıklı güven ruhuna uygun olarak
almış olduğu gerçekçi ve dengeli
tutumun avnen korunması büyük
önem iasımakladır."
Çernişev'in dün Dışişleri Baka-
nı Yılmaz ile yaptığı goruşmede,
bu yaklaşımı yasal çerçeve'.i için-
de açarak yineledıği lahmin edı-
liyor,
Gozlemciler, ola>ların önu-
müzdeki günlerde varabileceği bo-
yutlar içinde bu konunun Anka-
ra için ciddi bir sorun haüne ge-
lebileceğini kaydediyorlar.
Milli Savunma Bakanı Safa Gi-
ray, UBA'run bölgedeki gelişmeler-
le ilgili sorulannı yanıtlarken
"Tiırk-Sovyel smınnda biz dikkat-
liyiz, vazifemi/in başındayız. Her-
hangi bir ilave onlemimiz yok.
Ama dikkatli, itinalı vazifelerini
yapıyorlar hudut birlikleri" dedi.
Giray, "Önümüzdeki günlerde sı-
nırda ne olabilir" sorusuna, "Bir
şey olacağını sanmıyonım. Olmaz
inşallah. Biz orada dikkatle duru-
yoruz. Sağlam duruyoruz" >anı-
tını verdı.
Öte yandan SHP Genel Başka-
nı Erdal İnönü. Azerbaycan'daki
olaylar karşısında, özellikle Batı
basımnda. "Türkler aleyhine, duy-
gusal bir kampanyanın kendini
gösterdiğini" belirterek "Ermeni-
lerin, vaktiyle haksızlıga uğradı-
ğı şimdi söyleniyor. Tarihsel ger-
çeklere dayanmadan, yerleşmiş
y^nlış izlenimler lekrar gündeme
getiriliyor. Amaç, Sov-yetler Birliği
içindeki, Ermenistan ve Azerbav-
can anlaşmazlığında Ermenistan
tarafına ustünlük sağlamak. Bu
bizim açımızdan, uzücu bir olay-
dır" dedi. İnönü, "iktidar içinde-
ki dağınık gidişin. bu olaylar kar-
şısında Türkiye'yi tehlikeye atma-
masını dikkatle izlemek zorunda
olduklarını" söyledi.
Partisinin istanbul îl Kadın Ko-
misyonu tarafından duzenlenen
"Siyasi Yaşama Eşit Kalılım" ko-
nulu toplantıda konuşan SHP Ge-
nel Başkanı Erdal Inönü, Azer-
baycan'daki olavlara da değindi.
İnonü. bu konuda ABD'de bulu-
nan Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın konuşmasını "büyük bir
gaf" olarak nitelendirdi. İnönu,
bu konuda şoyle dedi:
"Azerbaycan'daki insanlar için
'Onlar Şiidir, biz Sünniyiz, bizimle
ilgisi vok' diye son derece gerek-
siz ve yakışıksız bir demeç verdi
Sayın Özal. Türkiye'nin mezhep-
leri üzerinde boyie bir avnm ya-
pacak bir göriiş, bir Cumhurbaş-
kanı için en büyük yanlış ve ayıp-
tır. Şimdi de 'Yanlışiık oldu, boy-
1e bir şey soylemek istemedim'
demiş. Zaten, Cumhurbaşkanı
boyle bir şey söyleyemez."
Azerbaycan'daki kanlı olaylara
üzulmemenin elde oimadığını ifa-
de eden lnönu, "Sovyeller Birli-
ği'nin iç işlerine karışmak gibi bir
amacımız yok, ama demokrasi
içinde anlaşmaya ve uzlaşmaya va-
nlarak, herkesin hakkı kabul edi-
lerek. sağlıklı bir yönetimin yeni-
den devam etmesini diliyoruz. Bu-
radan savaşmadan, anlaşarak çı-
kılmasını beklivoruz. Bu yapılır-
ken de kimseye haksızlık edilme*
sini istemiyoruz. Çarpıtılmış eski
olaylan gündeme getirerek bugünr
kü olaylara yanlış bir şekilde ba-
kılmamasını istiyoruz" dedi.
Bu olaylardan sonra, dunyada
Türkler aleyhine "duygusal bir
kampanya" başlatıldığını söyleyen
Erdal Inonü, bunu özellikle Batı
basınnıın kullandığını belirterek
"Ermenistan, Azerbaycan anlaş-
mazlığında, Ermenilere üstünluk
sağlanmak istendiğini" soyledi.
ANAP ıktıdarının "bu gibi
onemli olaylar karşısında Türki-
ye'yi tehlikeye atmamasım" da ya-
kından izlediklerinı söyleyen SHP
lideri İnönu, "Sayın Özal, bir de-
meç veriyor, ANAP içinden baş-
ka demeçler duyuyoruz, bir bakan
başka demeç veriyor. O da tam
aksi doğrultuda. İklidar içindeki
dağınık gidişi dikkatle izlemek
zorundayız" dedi. Inönü, bu ko-
nuda şunlan soyledi:
"Bir bakan demeç veriyor. San-
ki eski. yayılımcı emeller, hâlâ
Türkive'de lakip ediliyorıtıuş gibi
havasını veriyor. Sayın Konuk-
man'ın dün (önceki gün) öyle bir
demeci çıktı. O da başka açıdan
son derece yanlış bir izlenim ya-
rattı. Onun için hükümetin ne
yaptığını en yakından izliyonız."
DYP Başkanlık Divanı dun ya-
yımladığı bildiride, "Sovyetler Bir-
liği'nde insan haklannın tanınma-
sı için uzun vıllara ihtiyaç var" de-
nildi.
DYP Başkanlık Divanı'mn bil-
dirisinde. Azerbaycan'daki olayla-
rın Çekoslovakya ve Macaristan
mudahalelerıni anımsattığı belir-
tilerek şu eörüşler savunuldu:
"Azerbaycan'da halkın üzerine
ateş açılması bizi üzmüştür. An-
cak Balı'nın Azerbaycan'daki
olaylara Ermeni soykırımı şeklin-
de bakması düşündürücudür. Ba-
tı, insan haklanndan çok kendi
işine geldiği vonde hareket elmek-
tedir. ABD Dışişleri Sozcusu 19
ocaktaki demecinde Moskova'nın
olaylann uzerine vanş şeklini des-
tekiediğini soylemiştir. Bakış böyle
olursa neticede kan dökülmesi
kimsevi şaşınmamalı idi. Soydaş-
lanmızın acısına katılıyoruz."
ANAP Genel Başkan Yardım-
cısı Halil Özsoy da düzenlediği
basın toplantısında, Malta'daki
Bush-Gorbaçov zirvesini anımsat-
tı ve "Güçsüz insanlar üzerine
yaptıkları pazarlıklar ve dünyada
oynanan çirkin ovunlar, Azerbay-
can'ı çiğneyen tanklarla gözler
önüne serilmiştir" dedi.
AzerDaycan da olaniara ABD'-'
nin ses çıkarmadığını söyleyen
Özsov, ABD'nin Panama işgali-.
ne de So\yetler'in sessiz kaldığı-'
na dikkat çekti.
111 £J nın yeni yonetımı
(Baştarafı 6- Sayfada)
da sınava katılamavacağı \olun-
dakı yazıyı gondermiştir. Kendi-
si yönetmeliğe uymadığı için en az
kendisı kadar bu alanda vetkili ve
ustelik bu alanda kitapları da olan
Prof. Dr. Sina Akşin üçuncü uve
olarak davet olunmuştur.
TİTE'nin yeni yönetim kurulu
goreve geldiği gundcn bugüne ka-
dar yaptığı butun işlerde \e bu iş-
lerle ilgili verdiğı butun kararlar-
da yonetmelikler dışında hiçbir ki-
şi, kurum ve kuruluşun etkisi al-
tında kalmadan vegozunun içine
bakmadan hareket etmektedir.
Dolayısıyla Sayın Kajmaz'ın ta-
limatı doğrultusunda hareket et-
mesi de söz konusu değildır.
Sayın Kaymaz'ın hiçbir zaman
değinmediği pek çok olumlu ça-
lışmalardan bir kısmı şunlardır:
1987 Kasım'ında yüksek lisansa
120 ve doktora oğrencüığine 80
kişi başvurmuş, yapılan dil \e bi-
lim sınavları sonucu altı oğrenci
sınavı kazanarak kaydını vaptn-
mıştır. 1989 eğitim yılında yapı-
lan lisans uslu sınavlarında kim-
se başarıh olamamıştır. Sınav ve
tezjuriIerinindanışmanlıkla^nte^-
pitinde, >a>a ve vonetmelik hü-
kumleri esas alınmiş, bu arada tez
konularının alan ile ilgili olania-
ra \enlmeMne titızlik gosteıilmiş-
1988 Şubatı'nda ilk kez Türki-
ye'de enstitumuz kendıne özgu bir
vonetmelik hazırlamış bu vonet-
melik yiırurluğe konulmuştur. Bu
yönettnelikte pek çok eksiği kapa-
tan madde vardır. Örneğin bu vo-
netmelik hükümleri arasında ta-
rih oğretımi ve çok yakın alanlar
dışında eâıtim gormuş olanlann
lisans üstü çalışma yapamayaca-
ğı hukme bağlanmıştır.
TITE'nin \eni vonetim kurulu.
enstıtüyü layık olduğu gerçek bi-
limsel tabana oturtmak amacıyla
pek cok olaııaksızlıklara karşın
"Atatürk Yolu" adlı bir dergi çı-
karmavı başarmış ve dergimizin •
1989'da 4. sayısı da çıkmıştır.
Sonuç olarak Sayın Kaymaz'-
ın butun bunlardan hiç söz etme-
mesi kendisınin ön yargılı, peşin
hukumlu ve kasıtlı olduğu ihtima- •
linı akla getirmektedir.
Sayın Kavmaz vaptığı asılsız it-
hamlarla valnız kamuoyunu de-
ğil. Cumhurivet donemı basını
içinde seçkin bir yeri olan Cum-
hunvet Gazetesi'ni de yanılıma-
va çalışmıştır. Enstitumuz yeni
vonetimıpi uzeıı noktalardan bi-
ri dc budur. Tarafsızlığıııa vurck-
ten inandığımız gazetenizde bu
yazımızın avnen yavımlanması iç-
ten dıleğimizdir.