29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 OCAK 1990**** Düzen, Değişim, SHR. (Baştarafı 1. Sayfada) dan yararlanamayan milyonlarca yurttaşımız var hâlâ İşsizlikle birlikte olağanüstü bozuk gelir dağıhmı... Bölgeler arası dengesizlik... Fır- sat eşitliği açısından çarpıcılığını hiç yitirme- yen adaletsizlik... Böylesi koşullarda insanların mutlu yaşa- yabilmeleri, geleceğe umut ve güvenle ba- kabilmeleri söz konusu olamaz. Bunun gibi, böyle bir altyapıya demokra- siyi oturtmak da son derece güçtür. İşsizlik, hakçalıktan uzak gelir dağıhmı, olmayan fır- sat eşitliği, bunların tümü, demokrasiye dö- nük tehditlerdir. Ama ekonomiyi yeterince büyütmeden, dünya pazarlarında rekabet edebilir malları daha çok üretmeden, söz konusu tehditler- le kuşkusuz baş edilemez. Bunun için Tür- kiye'nin ekonomik açıdan ayaklarının üstü- ne sağlam basar duruma gelmesi, kişi başı- na düşen milli gelirin hızla arttırılması, olmaz- sa olmaz bir önkoşuldur. Sağlam bir ekonomik ve toplumsal altya- pıya demokrasinin nasıl gereksinimi varsa... Böyle bir altyapıyı yerleştirebilmenin, bugün artık demokrasisiz olamayacağı da günü- müzde ortaya apaçık çıkmıştır. Ekonomik ve siyasal çoğulcuiuğun ıç içeliğinı, 1989 yılı ile Doğu Avrupa'da yaşananların kanıtladığı söylenebilir. Ulkemizde demokrasiye giden kanallar da yer yer kesik ve tıkanıktır. Demokrasiye bir yaşam biçimi olarak gerçeklik kazandırabil- mek için bir yandan yasaların, öte yandan kafaların değiştirilmesi gerekiyor. Demokrasiyi tam anlamıyla getirecek ya- sal düzenlemeler görece daha kolaydır. Par- lamentoda gerekli çoğunluğu sağlamak ve bu arada teknık bir çalışmayla demokrasi karşıtı tüm yasa ve hükümleri ayıklamak ye- terlidir. Güç ve zaman alıcı olan, zihinlerde de- mokrasi kültürünün oluşumunu sağlamakttr. Bunun için ilkokuldan başlayarak yüksek- öğrenime dek, tüm eğitim ve öğretim sis- temini baştan aşağı ele almaktan başka ça- re yoktur. Yalnız demokrasi için değil, bılgi çağ.nı ya- kalayabilmek, bilim ve teknolojide büyük bir atılım yapabilmek için de bir eğitim seferber- liğine, eğitimde bir "yeniden doğuş'a mah- kûmdur Türkiye. • Bunların tümü "değişim"dir, "düzen" 6e- ğil! Oysa ulkemizde düzen, birçok alanda de- ğişime hâlâ direnmekte... Türkiye'nin çağını yakalaması ve tarihın arkasında kalıp oraya buraya savrulmama- SJ için gerçekleştirilmelıdir bu değişim. * Burada akla hemen sosyal demokratlar geliyor Türkiye'de. Değişimin bayraktarlığı- nı yapabilecekleri tarihsel bir fırsat var ön- lerinde. İç ve dış koşullardan kaynaklanıyor bu eş- sız durum. Tabii en başta SHP kullanabilecek mi bu fırsatı? Soruya hemen evef karşılığını vermek ola- naksız. Şu söylenebilir: Şansını henüz tü- müyle yitirmiş değil SHP. Bu hafta sonunda SHP'nin kurultayt var. Eğer parti bu kurultaydan, kendi içine ve dışına güven veren yeni ve dengeli bir yö- netimle çıkabilirse, önünde yeni ufuklar açı- labilir. Parti yönetiminde hizipçiliği ve dar grup- çu anlayışı en aza indirmek gerekiyor. Parti içi yarışma ve iktidar mücadelesi kuş- kusuz her zaman var olacaktır. Ama bu, he- gemonyacı bir zihniyetle, tarafların birbirle- rinı neredeyse düşman belleyerek sürdür- dükleri bir mücadele olamaz. Demokrasiyi, diyalog ve hoşgörüyü, uzlaş- mayı parti içinde yerleştirmedikçe, ülke için- de demokrasiyi yaşama geçirmek düş kur- makla eş anlam taşır. Böyle bir parti, ne ken- di yandaşlanna, ne de halka güven verebi- lir. Bu açılardan SHP'nin yapması gereken çok iş var. Bağırıp çağırmakla, slogan atmak- la, bölünmekle ve parti içi vıdı vıdıyla bir ye- re varılamaz. Bir bütünlük içinde yapılacak çok görev bekliyor herkesi. Değişim çok ciddi ve iddialı bir iştir; hele Türkiye koşullarında... İktidara yürüyecek kadro istiyorcurf (Baftarafı 1. Sayfada) netimin tüm partiyi temsil ettiği- ni, ancak sorunun daha sonra yö- netimin davramşlanyla orta>a çıklığını belinti. SHP lideri, "Ku- rultayın, kimsenin kendini dışlan- raış bissetme>ecegi, bizi iktidara getirecek bir vönetimi seçmesini bekliyorum" dedi. Inönü, parti- sindeki başlıea eksiklik olarak "iküdarda yapabileceklerinin an- latılması ve iş bölümünü" gordü- ğunu dile getirirken de "İşbölü- mu ve uzmanlaşma, bundan son- raki yonetiraden başlıca isteğim bu olacaktır" diye konuştu. SHP lideri geçmiş yönetimin "çok de- ğerli işler yaptığını" bunu kurul- tayın değerlendireceğini, sorunun kurultava, yeni yonetime "iktidar tahmatı verdinnek" olduğunu da kayasderefc ffcni yönetimden bek- lenenin partiyi büyutmek biçimin- de ortaya çıktığını soyledi. lnönu, partisinin politikalarının her ge- çen gün kamuoyunca daha çok benimsendiğini ve onay gorduğu- nu vurgularken de "Ancak hiçbir değişikliğe ihtiyacımız yoktur de- raek de vanlışlır" dedi. lnönu. partiden ayrılmaları "geçici" bir durum diye nitelerken "Partiden aynlanlar geri dönsünler diye po- litikalannı değiştirmeyeceklerini, ancak geldikleri takdirde de 'hoşgeldin' diyeceklerini" ifade etti. SHP lideri kurultay öncesi Cumhuriyet'in sorulannı yamtlar- ken, Tüzuk Kurultayı'na "secim" maddesinin eklenmesinin SHP'- nin "yenilikler, değişmeler" iste- yen bir parti olmasından kaynak- landığını söyledi. Solda bir parti olarak sürekli arayışlar içerisinde olduklarını vurgulayan Inönü, bu konuda şöyle dedi: "Tartışma o açıdan da bitmi- yor. Yani gerek partileşme siire- cinin uzaması gerek değişme ara- yan parti olmamız. bu parti içi tartışmaları bitirmiyor. 'Parti içi tartışmalarla vakit kaybediyoruz" izlenimini ortadan kaldırmalıyız. Zaten tiıziik kunıltayında seçim isterken benim yapmak istedigim de buydu." Parti yönetiminin kurultayın is- teği ile ortaya çıktığına dikkat çe- ken Erdal Jnonu, "meseJenin, oıı- dan sonra yönetimin davranışın- da ortaya çıktığını" beürterek "Ben kurultayın en iyi seçimi ya- pacagına inanıyorum. Bütün parti örgütünün beniraseyeceği, parti- yi iktidara getirecek bir yönetimin seçilmesini bekliyorum. Bizden beklenen, bugüne kadar olduğun- dan daha iyi bir iş bölümu içinde iktidara gidişimizi ortaya koyabil- mektir" biçiminde konuştu. Inönü, "yeni bir yönetim kad- rosunun gelebileceğine inanıyor musunuz" sorusunu yanıılarken de, "herkes değişecek diye bir şey söylemedigini" hatırlattı, şöyle dedi: "Buna kurultay karar verecek diyonım. Geçmiş yönetim, çok değerli işler yaptı. Yerel seçimle- ri kazandık. Partinin doğrultusu üzerinde şupheler kalmadı. Mese- le yeni yonelimi 'iktidara getire- cek bir çalışmaya girin' talimatı- nı verdirmektir kurultava. Parti- mizjn içindekj insanlar aynı insan- lardır." Fransa ve tngiltere gibi ülkeler- deki sol parti kurultaylarında, ön- ceden belirlenmiş isimlerin onay- lanarak geçildiğini ve seçimle va- kit kaybedilmediğini hatırlatan SHP lideri İnönü, Türkiye'deki parti yapılaşmasında, bu yakla- şımların dışında, ahşılmış bir şe- kil bulunduğunu belirtti. Inönü, "aynlan milletvekilleri" ve "tabandan kopmalar" konu- sunda yöneltilen soruları yanıtlar- ken de "Tabandan kopmalar yok. Bazı milletvekilleri aynldılar. Aynlırken bize de sormadılar. Ancak daha sonra yaptıkları ba- zı konuşmalarda zaman zaman SHP'nin programı ve uygulama- lanyla uyuşamadıklarını, özlem- lerinin SHP'den daha solda bir parti olduğu havasını verdiler. Her neyse bizden ayn bir siyasal kunıjuş istiyorlar. Bizimle birlikte olan insanlar üzerinde şuphesiz bir etkileri olabilir. Örgiitlerdeki bazı arkadaşlanmızı yanlarına ça- ğırıyorlar. Parti üzerinde böyle bir etki var, ama bu gecicidir. Onun dışında partiden kopma di- ye bir şey yok. Tam lersine, par- tinin kamuoyundaki itibarı her gün daha artıyor" dedi. tnonu, "sessiz çoğunluğun" SHP'yi desteklemeye devam etti- ğini de beliıterek partinin iktida- ra yürüyüşünde yeni katkılar ve önemli gelişmeler olduğunu söy- ledi. CUNEYT ARCAYUREK yazıyor (Baftarafı 1. Sayfada) lanbay'la yaptığı söyleşıyı izler- ken ınsan, bu kanıya bir kez da- ha varıyor. Geçenlerde Genel Sekreter Baykal'ın özel kaleminde duvara asılan bir dizi resme baktım. 14 genei sekreter gelip geçmişti. Ara rejımın yarattığı çarpık siya- sal sıstemin başladığı 1983 ma- yısından bu yana, sosyal demok- ratların geçirdiği gelişmeleri, bu 14 fotoğraf adeta gözler önüne serıyordu. Asker ruhsatlı Halkçı Parti, CHP olgusunun mirasçısı SO- DEP, yedi yıl çalkantılara göğüs gererek SHP ile 1990'a uzanmış- tı. Kısa sürede 14 genel sekreter geçmişti. Ortalama her yıla iki genel sekreter düşüyor. Sosyal demokrat bünyede süregelen onca çalkantıya karşın SHP, hal- kın umut bağladığı partılerin baş- lıcası olmuş. hele 26 Mart'tan sonra iktidar kimliğine girebilmiş- tı. Cezmi Kartay dönemi dış/nda, Erdal İnönü, uzun süreli, üzerin- de birleşılen tek insandı. Bu gün de öyle. Bu nedenle 27-28 ocakta toplanacak olan se- çimli kurultayda İnönü'ye zorlu ve buyük görevler düşüyor Par- tiyi iç çalkantılardan arındıran, hiç değilse ıç çekışmelerı alt dü- zeye ındiren. parti kadrolarının artık birlıktelik içinde iktidara yü- rüyeceği ınancını halka veren bir yapıya kavusması ıstencinı ger- çekleştirme görevı Inönü'nün omuziarında. İnönu, bu bilınçle harekete geçmiş. Ağırlığını koymaya hazır- lanırken adım adım ılerlıyor Par- tinin dışa donuk yapıya kavuşma- sını sağlayabilmek için gece gün- düz 'taraflarla" yemekte olsun, partide olsun surekli görüşmeler yapıyor. Kurultay konusundaki ilişkılerde kuşkusuz, bir hizbin ya da bir tarafın partiye egemenliğı- ni sağlayacak eğilimlerden uzak kalıyor. Daha çok. "uzlaştırıcı" bir davranış içinde olduğu söylene- bilir Belirgm tek amacı partiyi iç çekişmelerden uzak, dışa dönük. iktidar inancıyla yeni bir iç dina- mığe kavuşturmak. Ana hedefin altında yatan öğe- lerin başlıcası, parti meclısıni ka- muoyunda p>ekişen "bir çekirde- ğin egemenliği yargısından" kur- tarmak. "Hizip havası"nı gider- mek. İkincısı, parti meclısıyle ge- nel merkezi üretken, dışa dönük, iç çekişmelerden uzak yeni bir çalışma düzenıne kavuşturmak. Basına İnönü'nün sık sık "yö- netimin değişeceginden" söz et- tiği yansıyor. Yönetim değişikliği- ni önce bu açılardan ele almak, yeni parti meclisiyle genel mer- kezdeki yapılanmaya "yeni bir bi- çım vermek" zorunluğu diye bakmak gerekiyor. İnönü. yeni bir genel sekreter aramıyor. Aradığı öğe. partiyi bir hizbin egemenliği havasından kurtararak kamuoyunun kabul edeceği uyuma, bütünleşmeye getirmek. Yanı sıra planını zorla- yan guçlüğü yadsımıyor. Geçen kurultayla son parti yönetımıni seçen delegeler bu kurultayı da oluşturacak. SHP'de yönet : me oynayanlar, parti meclis grubun- da, merkezınde, hatta örgütte de yine aynı kışiler. İşte inönü, bu- rada zorlanıyor. Yeni kişilikler ıt- hal edılemeyeceğine göre her kademede aynı kişilerle partiyi dışa dönük uyuma kavuşturma- ya, bırbiriyle uzlaşan insanlarla iktidara yönelen. partiye yeni bir görüntü vermeye uğraşıyor Bu aşamada "Acaba başarabıiecek mı" sorusu haklı olarak günde- me geliyor. Insan yapısının değıs- mezlığini bılenler, haklı olarak so- ruya ve sonuca kuşku ile bakı- yorlar inönü'nün inatla. ınançla ya- ratmaya çalıştığı yapının gerçek- leşebılmesı ıçın, şayet partinin halk ındınde ddha güçlü ve tutu- lur olmasını ıstiyorlarsa otekı gruplann, başta Deniz Baykal'ın başlıca koşul olarak aynı doğrul- tud'a İnönü'ye yardımcı olmaları gerekiyor. İnönü'nün istediği gibi parti. hizıp havasıyla kavgalardan öz- verilerle kurtulabılecek mi, kurul- tayın önde gelen "meselesı bu!" YOK,din dersinden habersiz HAKAV AYGÜN ANKARA — Din Bilimteri Araştırma Enstitüsü kurulma- sına iiişkin yasa önerisine "olumlu göriış" bildiren Yük- sek Öğretim Kurumu'nun (YÖK> Baskan Vekiii UygurTa- zebay, "İnceiennıek iizere bize gönderika metinde. mcmurla- ra din dersi veritmesi hükmu yoklıt" dedi. Enstitünün böyle bir amaca yönelnıesinin ola- naksı? olduğunu belirten Taze- bay, "Biz çeşitli dinieri araştı- racak bir eıtstitüye onay vmttk" sozleriyle tepkisini dile getirdi. 'Din enstitüsü yasal değiT Gerekçesinde, "devtet me- murlarının dini bilgilerte donatılraası" hedeflenen Din Bilimleri Araştırma Enstitüsü yasa önerisine, SHP'nin siyasi ve hukuki açıdan karşı vikaca- ğt bildtrildi. Konya Niilienekilt Mehmet Şinışek ve 22 ANAP'b tarafın- dan bazırtanan yasa önerisı, bu hafta Milli Eğitim Komisyonu- nda ele ahnacak. Komisyonun SHP'li üyeleri Fuat Erceto, ve Rıza Yılmaz, yasa önerisine karşı çıkacakiannt açıkiadtiar. SHP Edirne MiHetveküi Fu- at Erçetin, enstitünün yasal ge- rekiere uygun olmadığını belir- terek, "YOK'iin öBeriye olum- lu görüş bildiren Yukseköğre- tim Y urutnıe Kunılu'na bu ko- auda karar verme yetkisini de>- retmesi VÖK Yasası'na aykındır" dedi. Öneriyi din derslerini mecburi hale getiren, imam hatip okullannın sayısı- nı arttıran görüşün uzanttsı ola- rak niteleyen Rjza Yılmaz da "Enstitü yıiksek lisans ve dok- tora efitimi verecek bir kuruhış- tur, devlet adamlarını egiıemez*' görüşünü savundu. Ith O V U n l a n Yeni Zelanda'da 24 ocak- ta başlayacak Commonvvealth oyunlan için tıim hazırlıklar tamam- landı. Auckland kentindeki dev stadyumda vapılacak atletizm gösterileri içinse atleüer şimdiden antrenmanlanna başladılar. Stad- yum, sıkı guvenlik önlemleri altında korunuyor. Konya'da trafik kazası: 15 ölti KONYA (Cumhuriyet) — Kon- ya Afyon karayolunda önceki gun meydana gelen kazada ölenlerin sayısı 15'e yukseldi. Önceki gece İzmir'den Mar- din'e giden Halil İbrahim Yayla'- nın kullandığı volcu otobüsünun Konya'ya 22 km. uzaklıktaki Su-! adiye Koprusu'nden dereye uçma- sı sonucu olenlerden 13'ünün kimliği belirlendi. Kimliği belirle- nenler şuniar: Otobüs şoforü Ha- lil İbrahim Yayla, Nedim Işık. Hasan Dur, İbrahim Aksoy. Ah- met Söğiiz, Şükrii, Salih, Osman ve Feruze Turan, Seyfettin Özgür, Feruze Balur, Mehrael Yavuz v e Ramazan Acar. HABERLEREV DEVAMl URİYET/19 Prensesin ;kar keyfi İngiliz kraliyet ailesinin küçiik prenseslerinden Beatrice, York dıikii ve diişesi anne ve babasıylaçıktığı İsviçre tatilinde kann keyfini çıkardı. Küçiik prenses.kendisi için yapılan kardan adamla oynadı ve bol bol karda yiiriıdü. (Fotoğraf: Reuter) Aydınlar,163'ün kalkmasına karşı Ankara dikkatli Haber Merkezi — Türk Ceza Kanunu'nun 163. maddesinin kalkmaması için toplanan 4758 imzalı bildirge, bugün Adalet Ba- kanı Oltan Sungurlu'ya sunula- cak. Adana Çukurova Üniversi- tesi'nde "laik öğretim ıiyeleri"nin başlattığı "irticaya karşı" imza kampanyasını 88'i profesör, 56'sı doçent olmak uzere 219 öğretim uyesi imzaladı. TCK'nın 163. maddesinin kalk- rnaması gerektiği konusunda oğ- retim uyesi, hukukçu, gazeteci ve diğer meslek gruplanndan 4758 kişinin imzaladığı bir bildirge ha- zırlandı. 163'ün kalkmasının la- ikliği temelinden sarsacağı belir- tilen bildirge, bugun Adalet Ba- kanı Oltan Sungurlu'ya verilecek. Bildirge'nin altına imza atan- lardan Ankara Üniversitesi Hu- kuk Fakultesi öğretim üyesi Prof. Dr. Eralp Özgen, "Bu örgütlü bir çalışma olmadı. Spontane gelişti. 163'ün kaldınlmasının yarataca- ğı tehlikeleri bilen aydınlar olarak bir araya geldik" dedi. Prof. Öz- gun, Adalet Bakanı Sungurlu'nun 141, 142 ve 163. maddelere iiişkin olarak kamuoyunda başlattığı tartışma ve göruş alma yonunde- ki tutumu nedeniyle gündeme ge- len bu girişimin ortak biidirgeye dönuştuğunu vurguladı. Soz konusu bildirgede Türkiye Cumhuriyeti'nin temel taşının la- iklik olduğu göruşu savunularak özetle şöyle dendi: "163. maddenin kalkması, Türkiye'nin geleceği açısından tehlikelidir. Böyle bir durumda şeriat devleti kurulamsına yasal olanak hazırlanmış olacaktır. Atatürk devrimlerinin temelinde laikliğin yallığı da unutulmama- hdır." Bu bildirge bugün saat 10.00'da, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakultesi öğretim uyeleri Prof. Dr. Yahya Zabunoğlu, Prof. Dr. Eralp Özgen, Eğitim Fakultesi öğretim uyesi Prof. Dr. Esin Konanç, Tıp Fakultesi öğre- tim üyesi Doç. Dr. Yaman Örs ile Hacettepe Üniversitesi öğretim uyesi Prof. Dr. Çigdem Altay ta- rafından iletilecek. Adana Çukurova Üniversite- si'nde 219 öğretim üyesi ve yar- dımcılarının katıldığı imza ka- mpanyası sonuçlandı. "Laik öğ- retim üyelerinin" sürdürduğu iki gunlük "irticaya karşı" imza kampanyasmın "salt rürban soru- nundan değil, TC devletinin da- yandığı lemel ilke olan laikliğin büyük bir tehlike ile karşı karşı- >a kalması nedenijle düzenlendiği" bildirildi. Kampan- ya için hazırlanan metin, Rektör Prof. Dr. Mithat Özsan'a iletildi. w Adnan Hoca' ve 138 (Baştarafı 1. Sayfada) nınan ve Adnan Hoca diye bilinen Adnan Oktar ile 138 arkadaşı gözaltına alındı. İçişleri Bakanlığı'nın talimatıy- la uzun suredir izlendiği bildirilen Adnan Oktar'ın "müridi" oldu- ğu öne sürülen, tanınmış ailelerin çocuğu 138 kişiyle Bebek'te Mi- mar Sinan Üniversitesi oğrencisi ve Adnan Oktar'ın "veliahtı" olarak tanımlanan Ali Konyalı'- nın villasında yakalandıkları öğ- renildi. Edinilen bilgiye göre, önceki gece istihbarat elemanları ve siyasi şube ekiplerince izlenen Adnan Oktar'ın, 138 kişiyle birlikte Be- bek'te toplandığı evin çevresi sa- rıldı. Crubun arasına sızan kadın polislerin parola işaret vermeleri üzerine saat 22.30 sıralarında ha- rekete geçen polis ekipleri, imam nikâhı kıyıldığı iddia edilen eve girdiler. Yakalanan 138 kişiden, yaşlan 17-20 arasında değişen ve zengin ailelerin çocuğu olduğu bil- dirilen yüze yakınının dün saba- ha karşı ilk sorgularından sonra serbest bırakıldıklan öğrenildi. İstanbul'da yürüyüş (Baftarafı 1. Sayfada) zünden, polis ekipleri takviye ekipler istedi. "Sömüru diz boyu, ezeceğiz biz onlan". "Bu kadar kan bu kadar can, sahipsiz mi Azerbaycan", "Kalliamı durduralım el ele vere- lim", "Azerbaycan'daki Rus ve Ermeni zulmüne hayır" pankart- larını taşıyan gostericilere daha sonra Turk Ocağı ve ülkücü grup- ları da katıldı. "Şii yok, Muslü- man Türk var" yazılı pankartla yurüyuşe katılan ûlkucu grup, "Çırpınırdı Karadeniz"i söyler- ken, ellerindeki kurt kafası çizili mavi zemin uzerine hazırlanmış "bozkurt" flaması dikkat çekti. Sovyetler Birliği Konsoloslu- ğu'na 250 metre kala durdurulan gostericiler, "katil Gorbaçov", "faşist Gorbaçov" sloganları at- tı. Çevik Kuvvet Müdürü Necmet- tin Yıldınm "Polise zorluk çıkar- mayın. Bir heyet konsolosluga çe- lengi koyacak. Sizi burada bekleteeeğiz" dedi. lkaz üzerine duran grup polis barikatı önünde çeşitli sloganlarla Sovyetler ve Gorbaçov 'u protesto etmeyi sür- dürdu. Bu arada tertip komrtesin- den Sinan Oğan adlı genç, "Yü- ce Türk milleti" başlığıyia kale- me alınmış 2 sayfalık bildiriyi okudu, konuşmasını 2 şiirle bitir- di. Bildiride, "TC devleti bu olay- lara neden kayıtsı/ kalıyor. Cum- hurbaşkanı, Türk milletine neden ihanet ediyor. Anayasamızda Türk birliğini koruma ilkesine rağmen neden anayasal suç işle- ni.-or?" denilirken, Nahcivan için şu göruşler ileri süruluyor: "TC hukümetindeD Nahcivan'- daki garantörlük anlaşmasına uvarak daha fazla Türk kanı akı- tılmadan ordunun bu ülkeye aci- len vardım gönderilmesini istiyo- ruz." Bu arada Sovyet Başkonsolos- luğu önune giden 20 kişilik tem- silci grubu, üzerinde "Rus, Erme- ni ve Batı kanlı işbirligini kı- nıyoruz" vazılı siyah çelenk bı- raktı ve Istiklal Marşını okuyup dağıtıldı. 5 BİN KİŞİ YtFRÜDÜ — Taksimde toplanan 5 bin kişilik grup SSCB'nin İstanbul Başkonsolosluğu'na kadar yurudu. (Fotoğraf: Fuat Kozluklu) Öte yandan MÇP Genel Başka- nı Alpaslan Türkeş, Kırşehir'de partisinin 71 il ve ilçe örgütü tem- silcileri ile belediye başkanlan ve MKYK üyelerinin katıldığı geniş- letilmiş istişare toplantısında "Azeri sorunu Türkiye'nin soru- nudur. Türkiye tavTinı açıkça or- taya koymalıdır" dedi. Turkeş şoyle devam etti: "Bu Türklerin haklarını biz müdafaa etmeyeceğiz de kim ede- cek. 'Azerbaycan'da yasanan olaylar Sov-vetler'in iç meselesidir' demek büyük hata olur. Türkiye. yaşanan bu vahim olaylar karşı- sında etkin bir dış politika uygu- lamalı ve Türklerin haklannı >o- nuna kadar savunmalıdır." Ağlayarak konuştu İzmır'de Turk Ocağı Turk Dünvası Araştırma V'akfı tarafın- dan duzenlenen "Azerbaycan Cumhuriyeti Kultür ve Sanat Eki- bi"nin halk dansları konseri yas nedeniyle iptal edildi. Bir süredir Izmir'de bulunan Azerbaycan İlimler Akademisi üyesi Prof. Teymur Yeliyev Süleymanoğlu ağlayarak yaptığı konuşmada, "Duyduk ki yurdumda binlerce kişi öldürülmüş. İslama göre yas gününde eğlence olmaz. İslama bağlı olduğumuz için yas tutuyoruz" dedi. Savaş aleyhtarının zaferi (Baştarafı 20. Sayfada) Tarihi 4 Temmuz"un (Born on the 4th of JuK) tartışmasız zaferi ile sonuçlandı. En iyi film dalında Woody Allen'in "Suçlar ve Kaba- hatler", Spike Lee'nin "Doğruv u Seç", Peter VVeir'in "Ölü Ozanlar Derneği" gibi güçlu rakiplerinin arasından sıyrılan yapıt. Oliver Stone'a En İyi Yönetmen, Roıı Kovic ve O. Stone'a En İyi Senar- yo, Tom Crui»e 'a da en iyi oyun- cu odullerini kazandırdı. Tekerlekli iskemlesinden yaptı- ğı konuşmada Kovic, "Havatımın trajedisini zafere dönuştürmekte Stone ve Cruise'a çok şev borçluvum" diyor ve ekliyordu: "Havat >aşama>a deger, duşleri- nize inanın." Stone ise "Platoon"un ardından yeni bir Vietnam filmiyle aynı ba- jarıyı yakalamanın sevincini yaşı- >ordu. "Altın Küre" ödüllerinin geri kalanları ise farklı filmlere gitti. En iyi kadın oyuncu olarak Mic- helle Pfeiffer jeçiliyordu. Pfeif- fer'ın "Muhteşem Fırıncı Oğlanlar" adlı filmdeki ovunu Nevv York ve Los Angeles eleştir- melerinin yıllık değerlendirmele- rinde de bu gece olduğu gibi ilk sıravı almıştı. Sallv Field. Liv L'll- man, Jessica Lange gibi oyuncu- lann arasından sıyrılmak kolav iş değildi. Altın Kure'nin bizi en yakından ilgilendiren bolümu ise vabancı film dalıydı hiç kuşkusuz. Bu da- la seçilen beş adayın ikısi Fransız filmlerivdi: Chabrol'un "Bir Ka- dın Meselesi" ve Nyutten'in "Ca- mille Clundel"i. Bunların yanı sıra Kanada'dan "Montrealli İsa". Yu- goslavya'dan "Çingenelerin Zamanı" ve İtalya'dan " Yeni Cen- net Sineması" gibi vılın üzerinde çok konuşulmuş filmlerı yer alı- \ordu. Sonuçta zafer Italyan yö- netmen Giuseppe Tornatore'nin oldu. Türk sineması, "Altın Küre 1 'ye aday gostermemişti, ama bu filmlerden "Bir Kadın Meselesi" dışındakilerle Yabancı Film Os- car'ı için yarışacaktı. Yabancı film dalındaki Oscar- lara bu yıl rekor duzeyde (37) film katılmıştı. Türkiye'nin "Uçurtma- )i Yurmasınlar"ı aday gosterdıği yarışta Avrupa'dan, Asya'dan pek çok onemli ada> yer alıyordu. Theo Angelopoulos'un Avrupa Osoar'ı, vani Felı.\ Ödulu'nu ka- zanan "Sisli Manzaralar"ı Yuna- nistan, Manuel de Olivera'nın "Yamyamlar"ı Portekiz, Karen Şahnazarov'un "Sıfır Kenti" Sov- yetler Birliği, Jeanine Mearepfel'in "Arkadaş": Arjantin. Idrissa Oudreago'nun "Yaaba"sı Burkino Faso, Ildike Enyedi"nin "20. Yüz- yılım Benim "i Macarıstan, Hou Hsit-Hsien'in "Hüzün Kenti" Taywan, Guslav Mykvist'in "Damdaki Kadınlar") Isveç, Oli- ver Schimitz'in "Mapastsula"sı Guney Afrika adına katılıyordu. Ama Amerikan beğenisine ses- lenebilecek olanların bunlar olma- dığı söylenebilirdi. Her yıl oldu- ğu gibi "Altın Küre"lerle "Oscar- "ları çakışması sürpriz olmama- lıydı. Tornatore'nin filmi melod- ramatik yapısı ve sinema sevgisi ile kolaylıkla seyirciyi yakalayabilen bir yapıt. Oscar'ın beş resmi ada- yı arasına gireceğine kesin gözuyle bakılabilir. Kuslurica'nın "Çingeneler" filmi ve "Camille Claudel" için de aynı şey söylene- bilir. "Uçurtmayı Vurmasmlar"ın da aynı şansa sahip olduğuna ve Turk sinemasinın ilk kez katıldı- ğı Oscar yarışından yuzunun akıy- la çıkacağına inanabilirız. f . Sayfada) Öte yandan Ankara'nın Nahci- van ozerk bolgesinin bağımsızlık ilanı konusunda sessiz kalmayı yeğlemesı de dikkat çekti. Nahci- van parlamentosu, cuma günu bolgenin bağımsızlığını ilan etti- ğini açıklamış, Turkıve, Iran ve BM ile diğer ûlkelerden bölgesel butunlüğünun korunması için destek istemişti. Nahcivan'dan yapılan bu çağ- n, Dışişleri Bakanlığı çevrelerin- de daha once de endişe edildiği gi- bi, Ankara'yı ciddi bir ikilemde bırakmış bulunuyor. Türkiye bir yandan Sovyetler Birliği'nin içişlerine karışıyor gi- bi görünmek istemezken, diğer yandan Azerbavcan konusunda Türk kamuoyunda buyüyen tep- kiler ile karşı karşıya kalmış bu- lunuyor. Moskova, Buyukelçi Çernişev aracılığıyla önceki gun Ankara'- ya bildirdiği goruşlerinde Turki- ye'den Nahcivan'a yonelik olarak yapılacak resmi destek ifadeleri- ni hoşnutsuzlukla karşılayacağını dolaylı yoldan duyurmuştu. Çernişev'in Yılmaz'a sunduğu ve Nloskova'nın görüşlerini içeren mektupta şöyle deniyordu: "Mevcul şartlar altında Turk tarafının Sovyetler Birliği ile Türkiye arasındaki mükemmel ilişkilerin sağladığı anlayış ve kar- şılıklı güven ruhuna uygun olarak almış olduğu gerçekçi ve dengeli tutumun avnen korunması büyük önem iasımakladır." Çernişev'in dün Dışişleri Baka- nı Yılmaz ile yaptığı goruşmede, bu yaklaşımı yasal çerçeve'.i için- de açarak yineledıği lahmin edı- liyor, Gozlemciler, ola>ların önu- müzdeki günlerde varabileceği bo- yutlar içinde bu konunun Anka- ra için ciddi bir sorun haüne ge- lebileceğini kaydediyorlar. Milli Savunma Bakanı Safa Gi- ray, UBA'run bölgedeki gelişmeler- le ilgili sorulannı yanıtlarken "Tiırk-Sovyel smınnda biz dikkat- liyiz, vazifemi/in başındayız. Her- hangi bir ilave onlemimiz yok. Ama dikkatli, itinalı vazifelerini yapıyorlar hudut birlikleri" dedi. Giray, "Önümüzdeki günlerde sı- nırda ne olabilir" sorusuna, "Bir şey olacağını sanmıyonım. Olmaz inşallah. Biz orada dikkatle duru- yoruz. Sağlam duruyoruz" >anı- tını verdı. Öte yandan SHP Genel Başka- nı Erdal İnönü. Azerbaycan'daki olaylar karşısında, özellikle Batı basımnda. "Türkler aleyhine, duy- gusal bir kampanyanın kendini gösterdiğini" belirterek "Ermeni- lerin, vaktiyle haksızlıga uğradı- ğı şimdi söyleniyor. Tarihsel ger- çeklere dayanmadan, yerleşmiş y^nlış izlenimler lekrar gündeme getiriliyor. Amaç, Sov-yetler Birliği içindeki, Ermenistan ve Azerbav- can anlaşmazlığında Ermenistan tarafına ustünlük sağlamak. Bu bizim açımızdan, uzücu bir olay- dır" dedi. İnönü, "iktidar içinde- ki dağınık gidişin. bu olaylar kar- şısında Türkiye'yi tehlikeye atma- masını dikkatle izlemek zorunda olduklarını" söyledi. Partisinin istanbul îl Kadın Ko- misyonu tarafından duzenlenen "Siyasi Yaşama Eşit Kalılım" ko- nulu toplantıda konuşan SHP Ge- nel Başkanı Erdal Inönü, Azer- baycan'daki olavlara da değindi. İnonü. bu konuda ABD'de bulu- nan Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın konuşmasını "büyük bir gaf" olarak nitelendirdi. İnönu, bu konuda şoyle dedi: "Azerbaycan'daki insanlar için 'Onlar Şiidir, biz Sünniyiz, bizimle ilgisi vok' diye son derece gerek- siz ve yakışıksız bir demeç verdi Sayın Özal. Türkiye'nin mezhep- leri üzerinde boyie bir avnm ya- pacak bir göriiş, bir Cumhurbaş- kanı için en büyük yanlış ve ayıp- tır. Şimdi de 'Yanlışiık oldu, boy- 1e bir şey soylemek istemedim' demiş. Zaten, Cumhurbaşkanı boyle bir şey söyleyemez." Azerbaycan'daki kanlı olaylara üzulmemenin elde oimadığını ifa- de eden lnönu, "Sovyeller Birli- ği'nin iç işlerine karışmak gibi bir amacımız yok, ama demokrasi içinde anlaşmaya ve uzlaşmaya va- nlarak, herkesin hakkı kabul edi- lerek. sağlıklı bir yönetimin yeni- den devam etmesini diliyoruz. Bu- radan savaşmadan, anlaşarak çı- kılmasını beklivoruz. Bu yapılır- ken de kimseye haksızlık edilme* sini istemiyoruz. Çarpıtılmış eski olaylan gündeme getirerek bugünr kü olaylara yanlış bir şekilde ba- kılmamasını istiyoruz" dedi. Bu olaylardan sonra, dunyada Türkler aleyhine "duygusal bir kampanya" başlatıldığını söyleyen Erdal Inonü, bunu özellikle Batı basınnıın kullandığını belirterek "Ermenistan, Azerbaycan anlaş- mazlığında, Ermenilere üstünluk sağlanmak istendiğini" soyledi. ANAP ıktıdarının "bu gibi onemli olaylar karşısında Türki- ye'yi tehlikeye atmamasım" da ya- kından izlediklerinı söyleyen SHP lideri İnönu, "Sayın Özal, bir de- meç veriyor, ANAP içinden baş- ka demeçler duyuyoruz, bir bakan başka demeç veriyor. O da tam aksi doğrultuda. İklidar içindeki dağınık gidişi dikkatle izlemek zorundayız" dedi. Inönü, bu ko- nuda şunlan soyledi: "Bir bakan demeç veriyor. San- ki eski. yayılımcı emeller, hâlâ Türkive'de lakip ediliyorıtıuş gibi havasını veriyor. Sayın Konuk- man'ın dün (önceki gün) öyle bir demeci çıktı. O da başka açıdan son derece yanlış bir izlenim ya- rattı. Onun için hükümetin ne yaptığını en yakından izliyonız." DYP Başkanlık Divanı dun ya- yımladığı bildiride, "Sovyetler Bir- liği'nde insan haklannın tanınma- sı için uzun vıllara ihtiyaç var" de- nildi. DYP Başkanlık Divanı'mn bil- dirisinde. Azerbaycan'daki olayla- rın Çekoslovakya ve Macaristan mudahalelerıni anımsattığı belir- tilerek şu eörüşler savunuldu: "Azerbaycan'da halkın üzerine ateş açılması bizi üzmüştür. An- cak Balı'nın Azerbaycan'daki olaylara Ermeni soykırımı şeklin- de bakması düşündürücudür. Ba- tı, insan haklanndan çok kendi işine geldiği vonde hareket elmek- tedir. ABD Dışişleri Sozcusu 19 ocaktaki demecinde Moskova'nın olaylann uzerine vanş şeklini des- tekiediğini soylemiştir. Bakış böyle olursa neticede kan dökülmesi kimsevi şaşınmamalı idi. Soydaş- lanmızın acısına katılıyoruz." ANAP Genel Başkan Yardım- cısı Halil Özsoy da düzenlediği basın toplantısında, Malta'daki Bush-Gorbaçov zirvesini anımsat- tı ve "Güçsüz insanlar üzerine yaptıkları pazarlıklar ve dünyada oynanan çirkin ovunlar, Azerbay- can'ı çiğneyen tanklarla gözler önüne serilmiştir" dedi. AzerDaycan da olaniara ABD'-' nin ses çıkarmadığını söyleyen Özsov, ABD'nin Panama işgali-. ne de So\yetler'in sessiz kaldığı-' na dikkat çekti. 111 £J nın yeni yonetımı (Baştarafı 6- Sayfada) da sınava katılamavacağı \olun- dakı yazıyı gondermiştir. Kendi- si yönetmeliğe uymadığı için en az kendisı kadar bu alanda vetkili ve ustelik bu alanda kitapları da olan Prof. Dr. Sina Akşin üçuncü uve olarak davet olunmuştur. TİTE'nin yeni yönetim kurulu goreve geldiği gundcn bugüne ka- dar yaptığı butun işlerde \e bu iş- lerle ilgili verdiğı butun kararlar- da yonetmelikler dışında hiçbir ki- şi, kurum ve kuruluşun etkisi al- tında kalmadan vegozunun içine bakmadan hareket etmektedir. Dolayısıyla Sayın Kajmaz'ın ta- limatı doğrultusunda hareket et- mesi de söz konusu değildır. Sayın Kaymaz'ın hiçbir zaman değinmediği pek çok olumlu ça- lışmalardan bir kısmı şunlardır: 1987 Kasım'ında yüksek lisansa 120 ve doktora oğrencüığine 80 kişi başvurmuş, yapılan dil \e bi- lim sınavları sonucu altı oğrenci sınavı kazanarak kaydını vaptn- mıştır. 1989 eğitim yılında yapı- lan lisans uslu sınavlarında kim- se başarıh olamamıştır. Sınav ve tezjuriIerinindanışmanlıkla^nte^- pitinde, >a>a ve vonetmelik hü- kumleri esas alınmiş, bu arada tez konularının alan ile ilgili olania- ra \enlmeMne titızlik gosteıilmiş- 1988 Şubatı'nda ilk kez Türki- ye'de enstitumuz kendıne özgu bir vonetmelik hazırlamış bu vonet- melik yiırurluğe konulmuştur. Bu yönettnelikte pek çok eksiği kapa- tan madde vardır. Örneğin bu vo- netmelik hükümleri arasında ta- rih oğretımi ve çok yakın alanlar dışında eâıtim gormuş olanlann lisans üstü çalışma yapamayaca- ğı hukme bağlanmıştır. TITE'nin \eni vonetim kurulu. enstıtüyü layık olduğu gerçek bi- limsel tabana oturtmak amacıyla pek cok olaııaksızlıklara karşın "Atatürk Yolu" adlı bir dergi çı- karmavı başarmış ve dergimizin • 1989'da 4. sayısı da çıkmıştır. Sonuç olarak Sayın Kaymaz'- ın butun bunlardan hiç söz etme- mesi kendisınin ön yargılı, peşin hukumlu ve kasıtlı olduğu ihtima- • linı akla getirmektedir. Sayın Kavmaz vaptığı asılsız it- hamlarla valnız kamuoyunu de- ğil. Cumhurivet donemı basını içinde seçkin bir yeri olan Cum- hunvet Gazetesi'ni de yanılıma- va çalışmıştır. Enstitumuz yeni vonetimıpi uzeıı noktalardan bi- ri dc budur. Tarafsızlığıııa vurck- ten inandığımız gazetenizde bu yazımızın avnen yavımlanması iç- ten dıleğimizdir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle