Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 19 Ocak 2009/238 ST R A T E J İ c 11 Avrupa sadece izleyici Gazze’ye yönelik İsrail saldırıları… İ Orhan PEHLİVANLI TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası opehlivanli@tusam.net srail’in 27 Aralıkta başlattığı Gazze saldırıları Avrupa Birliğinin aslında, ne kadar aksi iddia edilse de, siyasal birlik ve küresel güç olamadığının bir kanıtıdır. Saldırılar başladıktan hemen sonra Çek Cumhuriyetinin Dönem Başkanı sıfatıyla İsrail’i ve saldırıları haklı bulan bir açıklama yapması birçok AB ülkesinden tepki almış ve Çek Cumhuriyeti adeta bir özür açıklaması daha yapmaya zorlanmıştır. İsrail 27 Aralık’ta öncelikle hava saldırısı başlatmış, ardından kara operasyonları ile saldırının kapsamını ve şiddetini artırmıştır. Sivilterörist ayrımının yapılmadığı saldırılarda büyük çoğunluğu çocuklardan oluşan yüzlerce sivil hayatını kaybetmiştir. Bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden olaylarda Sarkozy haricindeki diğer Avrupalı liderler izleyici olarak kalmışlardır. Krizden çıkış için ne bir öneri getirebilmişler ne de bir yaptırım kararı alabilmişlerdir. Zaten 8 Aralık 2008’de oybirliğiyle İsrail’i ayrıcalıklı ortaklık konumuna yükselten AB ülkelerinden başka bir tavırda beklemek hayalcilik olurdu. O günlerde saldırılar başlamamıştı diye düşünenler olabileceği için şunları belirtmekte yarar var; İsrail'in sürekli yinelediği uluslararası hukuk ve insan hakları ihlalleri bütün birleşmiş milletler ve bağımsız denetçiler raporlarında mevcutken, Kasım 2007'de gerçekleşen Annapolis konferansında kendi imzaladığı anlaşma metninin ve tüm angajmanların aksine, İsrail hükümeti, sistematik bir biçimde yeni yerleşim birimleri kurarak genişlemeyi sürdürürken ve en önemlisi Gazze’de ayrımcılık duvarıyla insanları açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkum etmişken ayrıcalıklı ortaklığa yükseltilmiştir. Her konuda standartları olan ve Türkiye’ye karşı standartlarından taviz vermeyen hatta ikincil standartlar yaratan AB’nin ayrıcalıklı ortaklık için de tabii ki standartları mevcuttur. AB komşuluk siyasetinde 2000 yılında ayrıcalıklı ortaklık için getirilen kriterler; başta demokrasi, insan haklarına saygı, temel hak ve özgürlüklerin uygulanması, iyi yönetişim ve uluslararası insancıl hukukun uygulanmasına dayanan her iki tarafın ortak olarak sahiplendiği uygulamaların var olması temel şartlardır. Bu şartlardan tek bir tanesinin bile İsrail’de var olmadığı bütün dünya tarafından bilinirken ve İsrail tarafından bile kabul edilirken standartlarından ve kriterlerinden hiç taviz vermeyen AB nasıl oluyor da İsrail’in bu uygulamalarını göremiyor! Üstüne Aralık ayı içinde aldığı bu kararın İsrail'e, Gazze saldırılarında ve işgalinde cesaret verdiği de açıkça görülmektedir. AB GAZZE’DE YOK OLDU Bu noktada sadece AB ile bu çifte standart ve ikiyüzlülüğü sınırlandırırsak AB’ye haksızlık yapmış oluruz. Çünkü benzer uygulamaları nedeniyle konuşamayan Rusya ve Çin, “İsrail ne yapsa haklıdır” ezberine sahip Amerika, İsrail ile ters düşmek istemeyen Arap devletleri, İsrailli yetkililere başka iç siyasette başka konuşan Türkiye, konuşurken bütün dünyaya meydan okuyan İran, ABD güdümünde ki İngiltere, Gazze’deki katliamlardan aynı oranlarda sorumludurlar. İsrail’in uyguladığı kolektif cezalandırma yönteminin kesinlikle kabul edilemez olduğunu, okullara varacak kadar her yeri bombalamanın insanlık dışı olduğunu herkes kabul etmesine rağmen hiçbir şekilde müdahale edilememesi gerçekten çok acıdır. Sarkozy dışında hiçbir liderin de arabuluculuk veya ateşkes için aktif çalışmaması da çok ilginç bir ayrıntıdır. Ortadoğu turuna çıkan Erdoan ise İsrail’e hiç uğramayarak ateşkesin Ürdün veya Suriye’de sağlanacağını zannetmektedir. AB dönem başkanlığı bitmesine rağmen temposunu hiç düşürmeyen Sarkozy ise RusyaGürcistan savaşından sonra Ortadoğu’daki bu vahim tabloda da en önemli figür haline gelmektedir. Barış turuna çıkmadan önce yaptığı; “herkes şunu anlamalıdır ki, bölgede yaşananlar sadece İsraillilerle Filistinlilerin meselesi değil, aksine küresel bir meseledir ve tüm dünya bu sorunun çözülmesine yardım edecektir” açıklamasıyla aslında kendisinin de küresel bir iddiası olduğunu söylüyordu. Fransa Sarkozy ile bu kadar aktif çalışırken insan haklarının yılmaz savunucusu diğer İsrail’in Gazze saldırıları karşısında çaba göstermeye çalışan tek lider Sarkozy idi. Yunanistan ve Polonya dışındaki ülkeler de İsrail’i haklı buldu, AB Gazze’de yok oldu… Avrupalılar hep geri planda kalmayı, İsrail nedeniyle ABD’yi kızdırmamak istediler. Tek tek ele alacak olursak; İngiltere, Başbakan Brown yaptığı açıklamanın büyük bölümünde İsrail’e yapılan roket saldırılarından, Gazze’deki silah kaçakçılığından bahsederek çekingen bir tutum izledi. Çek Cumhuriyeti ilk olarak yaptığı “İsrail bunu savunma amaçlı yapıyor” açıklamasıyla başka söze gerek bırakmadı! Almanya tarihi utancından olsa gerek tamamen İsrail sözcülüğüne soyunarak, Gazze’de silah kaçakçılığı bitirilmeden ateşkesin mümkün olmadığını söyledi. Hollanda daha da ileri giderek “Hamas Roket saldırılarını durdurmadıkça İsrail hiçbir şekilde suçlanamaz” açıklamasıyla açıkça tarafını gösterdi. Yunanistan, Polonya ve İspanya ise İsrail’e suçlama yapan az sayıda ki AB üyesi devletler oldular. Buradan anlayabileceğimiz gibi; AB Gazze’de tam anlamıyla yok olmuştur. Özellikle Şimon Peres’in AB troykansa verdiği “işimiz halkla ilişkiler değil terörle mücadele ve bu mücadelede her hakkımız var” yanıtıyla AB’yi ne kadar ciddiye aldığını göstermiştir. Ayrıca PKK ile mücadele konusunda AB’den sık sık duyduğumuz “orantısız güç” “sivil hakları” “insan hakları” sözlerinin yerine tamamen Hamas’ın saldırılarına karşı meşru müdafaa hakkını hatırlamış bir AB görmekteyiz. Ama moral bozmaya gerek yok Türkiye’de ve dünyada her şey yolunda gider, reform paketlerini hızlı bir şekilde uygulamaya koyarsak, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi veto hakkını kullanmazsa, Kıbrıs Rum Kesimine Limanlar açılırsa, Ekonomi düzelir, Avrupalı halklar Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmazlarsa, Türkiye karşıtı Sarkozy fikrini değiştirir ve başka bir Türkiye karşıtı Avrupa ülkelerinde iktidar olmazsa, bütün müzakere başlıkları kapatılabilirse ve son olarak AB’nin hazmetme kapasitesi Türkiye için uygun duruma gelirse Türkiye AB tam üyesi olur ve bu sorunların çözümüne yardımcı olur.