Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 Barış ADIBELLİ TUSAM AsyaPasifik, Çin Danışmanı badibelli@yahoo.com ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 19 Ocak 2009/238 26 Kasım 2008’de Hindistan’ın finans merkezi Mumbai (Bombay) kentinde yapılan terör saldırılarının üzerinden yaklaşık 2 aylık bir zaman geçti. Bu süre içinde saldırıların nedeniyle ilgili çok şeyler yazıldı çizildi. Hindistan’ın saldırıların ardından resmen Pakistan’ı sorumlu tutmasının dışında somut veriler pek de ortaya konamadı. Ancak Hindistan için bir takım ipuçları yeterli oldu. Hindistan için saldırganların Pakistanlı olması ve Laşkari Tayyibe örgütü tarafından eğitilmeleri bu saldırıların arkasındaki adresi göstermesi bakımından yeterli sayıldı. Hindistan ve Pakistan, 1947–1948, 1965 ve 1971 yıllarında olmak üzere tarihte üç defa savaşmışlardır. 2001 yılında 6 kişinin öldüğü Hindistan’daki parlamento saldırısının ardında Pakistan olduğu gerekçesiyle o dönemde Hindistan, Pakistan sınırına asker yığarak Pakistan ile savaşın eşiğine gelmişti. PakistanHindistan ilişkilerinin tipolojisini aslında iki ülke arasındaki gerginlikler oluşturuyor. Bu nedenle, Pervez Müşerref döneminde iki ülke arasında ilişkilerin normalleşmesi yönünde girişimlerde bulunuldu. Batı’nın da desteğini arakasına alarak iktidara gelen Zerdari, PakistanHindistan ilişkilerinde yeni bir dönem başlatmak için kimi tavizler vermek pahasına yeni bir süreç başlattı. BM Genel Kurul toplantısı için New York’ta iken Hindistan Başbakanı ile bir araya gelen Zerdari yeni dönemin temellerini attı; fakat Mumbai saldırıları bu yeni dönemi dinamitledi. Mumbai saldırılarının ardından bu yeni sürecin aksine oldukça saldırgan bir söylem ve politika izlemeye başlayan Hindistan, Pakistan’ın terörizmle etkin mücadele etmemesi halinde sorunu kendisi çözeceğini bildirdi. Bu kapsamda, Yeni Delhi, Pakistan’daki terör kamplarına ve merkezlerine sınırlı bir hava harekâtını gündeme getirdi. İki ülke arasında artan gerilimin üzerine Pakistan da Afganistan sınırındaki askerî gücünün bir kısmını Hindistan sınırına kaydırdı. İki nükleer güç bir kez daha savaşın eşiğine geldi. Kuşkusuz, Hindistan’ın savaş çığırtkanlığının arkasında bir takım nedenler bulunmaktadır. Hindistan Başbakanı uzun süreden beri ABD ile yapılan nükleer ve silah anlaşmaları nedeniyle iç politikada zor durumda kalmıştır. Parlamentodaki muhalifler başbakanı sert bir şekilde eleştirmektedirler. Savaşı gündeme taşıyarak hükümetin savunma alanında yaptıklarını meşru gösterme çabası içerisindedirler. Öte yandan Pakistan Cumhurbaşkanı Zerdari de benzer bir durum içerisindedir. Batı’nın desteğine güvenen Zerdari’nin başta ABD olmak üzere Batı tarafından Hindistan’a karşı kaderiyle baş başa bırakılması iç Mumbai saldırıları Pakistan ile Hindistan arasında sağlanmaya çalışılan barışı bozdu. Zerdari eski müttefik Çin’e yöneldi. Hindistan, İran ile birlikte hareket etmek isterken Suudi Arabistan İslamabad’a destek veriyor. Peştunların bağımsızlık isteği ise sorunlardan yalnızca biri… politikada Zerdari’nin konumunu muhalifleri karşısında oldukça zayıflatmıştır. Zerdari’nin ülke içinde siyasi birliği sağlamak için savaş söylemine ihtiyacı bulunmaktadır. Hindistan ile ortaya çıkan krizi iyi yönetememesinden dolayı Pakistan ordusu rahatsız. Pakistan’ın giderek ulusdevlet formundan uzaklaşarak adeta aşiretlerin oluşturduğu bir federasyon şekline bürünmesi ve ülke çıkarlarından çok her aşiretin kendi çıkarının peşinde koşar hale gelmesi ve buna bağlı olarak ülke içinde bölgesel güç merkezlerinin ortaya çıkması da orduda rahatsızlık yaratmıştır. Pakistan ordusunun üst kademesinin çoğunluğu Müşerref tarafından atanmıştır. Bu nedenle, ordu halen Müşerref’e sadık ve bağlı. Müşerref’in iktidardan ayrıldıktan sonra Pakistan’ı terk etmemesi ve kendisinin Pakistan ordusu tarafından korunduğunu söylemesi, ordunun yeni bir rol üstlenebileceği izlenimini doğurmaktadır. Pakistan’ın gerek iç politika açısından gerekse dış politika açısından durumu pek iç açıcı değildir. Ülke hızla aşiretler arasında iç savaşa doğru gitmektedir. ABD ve İslami grupların yoğun baskısı ve müdahaleleri kaosu daha da artırmaktadır. Bunun yanında bir de son günlerde ağırlıklı olarak Peştunlardan oluşan Taliban’ın Afganistan’dan ayrılıp Peştunistan’ı kurmak istediğini dile getirmesi, Pakistan’ın Peştun ağırlıklı kuzey bölgesinin Peştunistan’a dahil edileceği senaryolarını gündeme getirmiştir. ABD, kontrol dışında bir Afganistan yerine daha küçük ve her şeyden önemlisi Talibansız bir Afganistan’ın Avrasya’ya yayılma politikası açısından önemli bir basamak olacağı inancındadır. Tüm bu gelişmeler Pakistan ordusunun yönetime el koyma ihtimalini güçlendirmektedir. Bu ihtimali gören Zerdari başta Türkiye olmak üzere uluslararası toplumda konumunu güçlendirme arayışı içerisindedir. Savaşın eşiğinde olan Pakistan’da başkomutanlık sıfatına Zerdari’nin haiz olup olmadığı da Müşerref yanlılarının sık sık dile getirmeye başladıkları önemli bir ayrıntı. Hayatının büyük bir bölümünü işadamı olarak yurtdışında geçirmiş, ülkenin kendine özgü özel koşullarına yabancı kalan Zerdari’nin içinde bulunduğu ortam ülkeyi kritik bir duruma düşürdü. Zerdari’nin aksine Müşerref, asker kökenli olmanın verdiği avantajla gerek Pakistan içindeki Güney Asya istikrarsız Mumbai saldırıları Hindistan ile Pakistan ilişkilerini gerdi… dengeleri gerekse bölgesel dengeleri oldukça yakından biliyor. Her ne kadar emekli olsa da Müşerref’in olası bir askerî müdahalede yeniden Pakistan’ın başına gelme ihtimali var. Müşerref’in can güvenliğine rağmen ülkeyi terk etmemesi bu tezi kuvvetlendirmektedir. Washington yönetimi ise, demokrasinin hâkim olduğu istikrarsız bir Pakistan yerine otoriter bir yönetim altında istikrarlı Pakistan’ı tercih edecektir. Zira Pakistan’da istikrarın bozulması Avrasya coğrafyasında bir takım düzensizliklere neden olacaktır. Pakistan’da tüm bu gelişmeler olurken, Pakistan’ın doğal müttefiki Çin de gelişmeleri yakından takip ediyor. Özellikle, Çin’in geçtiğimiz günlerde korsanlarla mücadele etmek için Aden Körfezine gönderdiği savaş gemilerinin ikmali için Pakistan’daki limanlar hayati önem taşıyor. Dolaysıyla, Çin için özellikle Afrika’da yaşanacak olan enerji savaşında Pakistan önemli bir lojistik merkezi olacak. Aslında bu konuda gereken tüm sözler Müşerref tarafından Çin’e verilmişti. Ancak Zerdari yönetiminin Çin’e karşı ilk başlardaki olumsuz tutumu, Zerdari’nin Pakistan’ın bölgesel gerçeklerini görmesiyle değişmek zorunda kaldı. Çünkü Pakistan’ın Çin’le işbirliği yapmaktan başka çıkar yolu bulunmuyor. Zerdari, Batı dünyasıyla olan kişisel ilişkilerini kullanarak bu tabloyu değiştirebileceğini düşündü fakat başarılı olamadı. HESAP İÇİNDE HESAP İÇ ÇELİŞKİLER Konuya Hindistan açısından bakıldığında ise, bünyesinde 150 milyon Müslüman’ın yaşadığı Yeni Delhi’nin Müslüman bir ülkeye ve hele de aralarında tarihsel ve akrabalık bağları bulunduğu Pakistan’a doğrudan savaş açması mümkün görülmemektedir. Hindistan’ın başlatacağı sınırlı bir savaşın sonuçları Hindistan’ın siyasi birliği açısında oldukça kötü olur. Ülke içindeki dinamiklerin pamuk ipliğine bağlı olduğu şu hassas günlerde Hindistan’ın yangına körükle gitmesi hem Batı Asya’yı, hem de Güney Asya’yı içinden çıkılmaz bir kaosa sürükleyecektir. Hindistan’ın Pakistan konusunda İran’la birlikte hareket edelim çağrısı da yeni bir yapılanmanın sinyallerini vermektedir. Buna karşın Çin ve Suudi Arabistan’ı da Pakistan’a verdikleri desteği kesmeleri Mumbai’deki saldırı, HinsdistanPakistan ilişkilerini daha da bozdu. konusunda sert bir şekilde uyarmıştır. Sonuç olarak Mumbai kentine düzenlenen terör saldırılarının arkasındaki güçlerin istediği olmuş, barış süreci baltalanmıştır. Ayrıca nerdeyse bitmek üzere olan İranPakistan Hindistan doğalgaz boru hattının da geleceği tehlike altına girmiştir. Hindistan’ın İsrailvari saldırgan bir politika izlemesi aslında en fazla kendisine zarar verecektir. Pakistan ve Hindistan göz ardı edilebilecek sıradan devletler değildirler. Her iki devlet de hatırı sayılır bir nükleer güce ve silaha sahip bulunmaktadırlar. Bu iki ülke arasında bu nedenle “dehşet dengesi” adı verilen bir ilişki tipi mevcuttur. Dolaysıyla gelişmelerden tüm dünya sorumludur.