Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 25 Ağustos 2008 / 217 Orhan PEHLİVANLI TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası opehlivanli@tusam.net 21. Yüzyılın ötekileri: AB göçmenleri C S TRATEJİ 9 lan aile birleşiminde DNA testi uygulaması ise Danimarka’da senelerdir uygulanmakta. Hollanda, Belçika, Almanya, İngiltere gibi AB ülkelerinin tamamında bu yönde yasalar yürürlükte. Bu yasalar yeni gelenler için geçerli olduğu gibi senelerdir Avrupa’da yaşayan insanlar içinde geçerlidir. Zaten temel haklardan bile yararlanmalarında çeşitli sıkıntıları olan ve ayrımcılığa maruz kalan göçmenler için yeni düzenlemelerle hayat iyice zorlaştırılmaktadır. G öç ve göçmenler, Avrupa Birliği’nin (AB) son yıllarda en çok tartışılan konularından birisi. Bu konunun temelinde ortak bir Avrupalı kimliği oluşturmak istenmesi yatıyor. AB, siyasal bütünleşme sağlayarak uluslararası bir güç olmak için, devletler üstü bir siyasal kimliğe gereksinim duyuyor. Oluşturulmak istenen, AB vatandaşlarının ulusal kimliklerinden bağımsız olarak kendilerini Avrupalı hissetmesidir. Gelinen nokta ise bu hedefin çok uzağında; çünkü AB üye devletlerinde aidiyet unsuru olarak hala ulusal kimlikler ön plandadır. Buna karşın AB’nin yapmak istediği ise rasyonel bir Avrupalı kimliğini ulusal kimliklerin üzerine ulusüstü bir kimlik olarak inşa etmektir. Burada asıl tartışılması gereken ulusüstü bir kimlik inşasına kalkışan AB devletlerinin kendi içlerinde var olan ama ötekileştirdikleri ve entegrasyon adı altında asimile etmeye çalıştıkları göçmen kültürlerini kabul etmemesidir. Avrupa’nın kanayan yarası Göç ve göçmenler, Avrupa siyasetinin önemli konularından birini oluşturur. Çoğu Avrupa ülkesinde göçmen politikaları en önemli seçim malzemesi halini almış durumda. Göçmenlerin toplum kültürüne etkilerinden rahatsız olan Avrupalılarda, siyasetçilerin politik nedenlerle kışkırtmasıyla da yabancı düşmanlığı tohumlarının yeniden yeşerdiği görülüyor. ABAD’TAN ŞOK EDİCİ KARAR “BARBAR” ANLAYIŞI DEVAM EDİYOR Avrupa tarihini incelediğimiz zaman Helen uygarlığından bu yana bir "öteki" yaratıldığını görürüz. İlk uluslararası toplum örneği olan Helenler "Barbar" olarak tanımladıkları komşularını kendilerinden ayrı bir topluluk olarak görmüş ve dönemin koşullarına özgü bir diplomatik ilişki içinde olmalarına karşın kültürel iletişime girmemişlerdir. Küresel bir imparatorluk olarak adlandırabileceğimiz Roma İmparatorluğu "barbar"larla ilişkisini emperyal bir şekilde itaate bağlı olarak düzenlemiş, sonunda barbarların saldırılarıyla ikiye ayrılmıştır. çektikten sonra sınır dışı edilmesi ve suçlunun 18 yaBu bölünmeyle birlikte Hıristiyanlık da ikiye ayrılşından küçük olması durumunda ailesiyle birlikte sınır mış ve Avrupa daha sonra kendi içerisinde ötekiler yadışı edilmesine ilişkin maddelerin de bulunduğu, Nazi ratmıştır. Günümüze kadar her dönemde Avrupa topdönemindeki "soy sorumluluğu"na benzer bir yasa çılumları için ötekiler var olmuştur. Yükselen işsizlik ve karılması girişiminde bulunmaktadır. toplumsal değişimlerin körüklediği, 11 Eylül saldırılaEn sert göçmen yasalarının bulunduğu ülke olan rından sonra ortaya çıkan yeni konjonktürde MüslüDanimarka’da ise yurt dışından aile birleşimi yoluyla manlar ve yabancı olarak addedilen göçmenler Avrugelecek kişinin Danimarka’ya geldiği ülkeden daha pa’nın ötekileri olmuşlardır. bağlı olduğunu ispat etmesi gerekiyor. Bunun en bariz Göç ve göçmenler, Avrupa siyasetinin önemli konuispatı ise 28 yıl Danimarka’da ikamet etmek. Bu şartı larından birini oluşturur. Çoğu Avrupa ülkesinde göçsadece 5 kişi sağlayabilmiş durumda. Fransa’da tartışımen politikaları en önemli seçim malzemesi halini almış durumda. Göçmenlerin toplum kültürüne etkilerinAB’nin göçmen politikası tepkilere neden oluyor den rahatsız olan Avrupalılarda, siyasetçilerin politik nedenlerle kışkırtmasıyla da yabancı düşmanlığı tohumlarının yeniden yeşerdiği görülüyor. Bu tehlikenin farkında olan Avrupa Birliği, Avrupa Irkçılığı ve Yabancı Korkusunu Gözlemleme Merkezi kurarak önlem almaya çalışıyor. Ne var ki, üye ülkeler bazında ırkçı söylemler yükselmeye devam ediyor ve aşırı sağ partiler de yeni yasalarla göçmenler üzerindeki baskıyı artırmayı amaçlıyor. İsviçre’de iktidar ortağı olan SVP partisinin ırkçılığı önleme yasasının kaldırılması talebi buna en güzel örnek olacaktır. Ayrıca içeriğinde suç işleyen göçmenlerin cezasını Üye devletlerin hepsinde son zamanlarda çıkarılan yasadışı göçü önleyici ve göçmenleri düzenleyici yasalardan sonra Avrupa Adalet Adalet Divanı’nın 25 Temmuz 2008’de aldığı karar soğuk duş etkisi yarattı. Avrupa Adalet Divanı, AB ülkelerinin farklı göçmen politikaları izleyemeyeceğine ayrıca "nerede ve ne zaman evlendiklerine, eşlerinin hangi yollardan ülkeye girdiklerine bakılmaksızın aile fertleriyle birlikte AB içinde dolaşma ve yaşama haklarına sahip olduklarına" karar verdi. Adalet Divanı’nın kararları bağlayıcı özelliğe sahiptir. Alınan bu karar sonrasında üye devletlerin ne yapacağı merak konusu oldu. Çünkü çok yoğun tartışmalar sonrasında ulaşılan ve henüz yeni sayılabilecek düzenlemeleri tamamen iptal etme durumu söz konusudur. Ayrıca karara uymaları durumunda gelebilecek halk tepkisi dikkate alınacağından ortaya zor bir denklem çıkmaktadır. Göçmenler, Avrupa kültürünü ve kimliğini bazılarına göre tehdit ediyor bazılarına göreyse koruyor. Ama kesin olan şu ki, yerleşik değerler kaynaklı farklılıkları ve ikilemleri toplumun bir kısmını ciddi şekilde rahatsız ediyor. Ekonomik bozulmayla birleşince yabancı karşıtlığı ortaya çıkıyor. Suçlu olarak belirlenen kişiler ise: Ötekiler… Günah keçisi ilan edilen ve yasalarla hayatları zorlaştırılan göçmenler, kendilerini Avrupa’nın silahıyla yani yasa ve kanunlarla korumaya çalışmış ve şimdilik başarılı olmuş durumdalar. Eğer ki AB üye devletleri kültürlerinin bir parçası olarak gördükleri evrensel değerler ve insan haklarına saygı ilkesiyle hukukun üstünlüğü düsturunda istisnai bir durum yaratmazlarsa belirli hakları kazanmış olacaklar. Ama toplumla bütünleşemezlerse yasa ya da kuralların toplumla bütünleşmeye yetmeyeceğini tarihe bakınca anlayabiliyoruz. Asimile edilmeden ama içinde bulundukları topluma uyumlu ve temel hak ve özgürlüklerden yararlanabilen bir hale dönüşmeleri gereklidir ve bunun için ivedilikle çalışılmalıdır. Bu çalışmalar sonucunda her iki taraf arasında daha düzenli ve sağlıklı bir ilişki başlayacaktır. Sonuçta küresel oyuncu olma iddiasında bulunan bir yapı olan Avrupa Birliği’nin kültürler arası etkileşimi reddederek kültür paylaşımın önüne geçmeye çabalaması mantık dışı bir durumdur. İnsan hakları ve medeniyet temelleri üzerine inşa edilen Avrupa Birliği’nin günlük siyasi kaygılardan arınarak bir politika oluşturması bekleniyor. Evrensel değerlere bağlı olduğunu söyleyen AB, siyasal bütünleşmeyi tamamlamak için kendinden farklı olanı dışlamadan, farklı kültürel gelenekleri ile kabul etmek zorunda. Ayrıca kültürleri asimile etmeden anayasal temelde politik kültüre dâhil etmenin yolunu bulmalı ve oluşumunu bu yolla tamamlamalıdır.