Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 25 Ağustos 2008 / 217 Nejat ESLEN Emekli Tuğgeneral Devletlerin politikaları coğrafyalarındadır. Napoleon Bonaparte Ne zaman savaşacağını, ne zaman savaşamayacağını bilen kazanacaktır. Sun Tzu Güney Kafkasya’daki son gelişmeler, Türkiye’nin enerji köprüsü olma potansiyelini riske attı. C S TRATEJİ 17 karşısındaki ilk önemli jeostratejik hamlesini oluşturdu. Rusya’nın müdahalesiyle artık Gürcistan’ın toprak bütünlüğünden söz etmek ve Güney Osetya ile Abhazya’yı Gürcistan’ın birer parçası olarak görmek gerçekçi değil. Bu müdahale Rusya’nın başta BaküTiflisCeyhan boru hattı olmak üzere Doğu’nun enerjisini Batı’ya taşımada bir geçiş kapısı rolü oynayan, Batı’dan Orta Asya’ya girişi sağlayan bir çıkış kapısı oluşturan, Soğuk Savaş sonrası dönemde Güney Kafkasya’daki dengelerle (GürcistanABD,RusyaErmenistan,TürkiyeAzerbaycan) önem kazanan, Karadeniz’in kontrolü bakımından da önemi olan Gürcistan’ı jeopolitik nüfuz sahası içine dahil ettiği söylenebilir. Ayrıca, Gürcistan hamlesi ile Rusya’nın, Rusya üzerinden Batı’yı besleyen enerji hatlarına alternatif oluşturan ve Gürcistan’dan geçen enerji hatlarını istediği zaman etki altına alabilecek bir konuma geldiği de söylenebilir. Rusya’nın Gürcistan harekatının, renkli bir devrimle ABD tarafından Gürcistan yönetimin başına getirilen Saaşkavili’nin geleceği ile birlikte, Gürcistan’ın NATO üyeliğini de tehlikeye soktuğu da bir gerçektir. Gürcistan hamlesinin, eski Varşova Paktı üyesi yeni NATO ülkelerini, Rusya’nın gelecekte Baltık Bölgesi’nde ve Doğu Avrupa’da benzer girişimlerde bulunabileceği hususunda tedirgin ettiği de doğrudur. Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesi, NATO ve AB’nin, yeni jeopolitik ortamda, benzer krizlere müdahale için irade ve yetenek bakımından hazır olmadıklarının işaretlerini de verdi. Soğuk savaş sonrası tek kutuplu düzene hazırlıksız giren Türkiye, çok kutuplu dünya düzenine ve Gürcistan krizine de hazırlıksız yakalandı. Politik enerjisinin büyük kısmını AB sürecine harcayan ve kendisini Batı’nın çıkarları için Ortadoğu’daki gelişmelerle meşgul eden, sürekli Batı’ya bakan, Avrasya’daki jeopolitik gelişmeleri kavrayamayan Türkiye’nin, enerji ve ulaştırma hatlarını gerçekleştirme ve Soğuk savaş sonrasında Güney Kafkasya’da oluşan dengeleri sürdürme gayretlerinin dışında, bu bölge için kapsamlı bir stratejisi de yoktu. Güney Kafkasya’daki son gelişmeler, Türkiye’nin enerji köprüsü olma potansiyelini de riske attı. Kafkasya ile ilgili kapsamlı bir stratejisi olmadığı için Türkiye, bölge ile ilgili çıkarlarını tanımlayamamış, nasıl bir Güney Kafkasya arzu ettiğini belirleyememiş, bölgedeki güç mücadelelerinin nasıl gelişebileceğini tahmin edememiş, güç mücadelelerini nasıl avantaja dönüştürebileceğini hesaplayamamıştı. Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki kurulmamışken, Ermenistan ile Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ sorunu devam ederken ve son gelişmelerle, Gürcistan Rusya’nın nüfuzu altına girmişken, gündeme getirilen Kafkasya istikrar birliği projesini, gecikmiş ve gerçekçi olmayan bir yaklaşım olarak değerlendirmek olasıdır. Gelişmeler, Türkiye’nin küresel ve bölgesel değişimleri kavramasını, küresel dengeler oluşuncaya kadar bölgesinde Gürcistan benzeri krizlerin ortaya çıkabileceğini anlamasını, çok kutuplu dünya düzenine ayak uydurmak, fırsatları değerlendirmek, riskleri hesaplayabilmek için ise kapsamlı bir Avrasya jeopolitik vizyonu geliştirmesini gerektiriyor. M ihail Saaşkavili’nin hesap hatası ile Gürcistan ordusunun ayrılıkçı Güney Osetya’ya müdahalesi, Gürcistan’a girmek için Rusya’ya tarihi bir stratejik fırsat yarattı. Rus ordusunun Güney Osetya ve Abhazya üzerinden Gürcistan’a müdahalesi, Kuzey Gürcistan coğrafyasındaki kritik bazı bölgeleri de kapsadı. İyi planlanmış, kısa bir zaman sürecinde kesin sonucu almayı amaçlayan, politik ve askeri hedefleri iyi belirlenmiş bu harekat, zayıf ve hazırlıksız Gürcü Ordusu karşısında Rusya’nın ve Rus askeri gücünün bir gövde gösterisine dönüşürken, Güney Kafkasya’daki dengeler bütünüyle değişti. Bu harekat aynı zamanda Avrasya’daki dengelerin değişmeye başladığının işaretlerini de verdi. ABD’nin kurguladığı renkli bir devrimle Gürcistan yönetiminin başına gelen, Gürcistan’daki ABD danışmanlarının tavsiyeleriyle ve ABD’nin sağladığı istihbarat ile hareket eden Saaşkavili’nin Güney Osetya’ya müdahalesinin, ABD’nin onayı olmadan gerçekleşmesini düşük bir olasılık olarak değerlendirmek gerekir. ABD’nin Irak’taki ve Afganistan’daki savaşlara Rus tankları Gori çıkışında... angaje olması, İran’a müdahalenin ve başkanlık seçimlerinin gündemde oluşu ve ABD’nin elinde, başka bölgelerde kullanabileceği stratejik kara gücü ihtiyatının bulunmayışı, Saaşkavili’nin hesap hatası ile birlikte, Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesi için uygun bir zamanlama ortamı oluşturdu. Aslında Rusya, Putin’in 10 Şubat 2007 tarihinde Münih’teki güvenlik konferansında yaptığı konuşma ile yeni dünya düzeni ile ilgili jeopolitik arzuları hakkında ipuçları vermişti. Putin, bu konuşmasında, ‘Amerika’nın dayattığı tek kutuplu dünya düzenin’ ve ‘Amerika’nın tek Gürcistan harekatı ile bölgedeki Batı yanlısı güçlere yanlı davranışlarının’ kabul edilemez olduğunu ifade mesaj gönderirken ABD’nin Kafkasya, Hazar Havzası ederek, tek kutuplu dünya düzeninin sonunun ve Karadeniz’deki nüfuzunu da azaltmayı amaçlıyordu. başlangıcını ilan etmişti. Rusya’nın kendisine komşu olan Ukrayna’nın ve Putin’i cesaretlendiren, ABD’nin Irak ve Gürcistan’ın NATO’ya üyeliğine ve böylece ABD’nin Afganistan’daki başarısızlıkları, artan enerji fiyatları NATO üzerinden Rusya’ya komşu olmasına tahamnedeni ile ekonominin toparlanması, enerjinin jeopolimülü yoktu, bu nedenle de Rusya’nın Gürcistan’a tik bir kaldıraç gibi kullanılarak avantajlar sağlanması, müdahalesi ayrı bir anlam taşıyordu. Bu girişim, aynı merkezi yönetimin güçlendirilmesi, askeri gücün mozamanda, Rusya’nın, muhalefet ettiği ABD desteği ile dernize edilmeye başlanması ile Rusya’nın tekrar yükgerçekleşen Kosova bağımsızlık hareketine, Rusya’nın selişe geçişiydi. cevapı olarak değerlendirildi. Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesi, yeni süreçte En önemlisi, Rusya’nın Gürcistan’a müdahalesinin, Rusya’nın uyguladığı ilk ve ciddi jeostratejik inisibu ülkenin Avrasya jeopolitiğinin bir başlangıç hamlesi yatifti. Rusya, bu inisiyatifi ile Soğuk Savaş sonrası olarak değer kazanmış olmasıdır. Çünkü, bu müdahale, dönemde, ABD’nin NATO’yu Doğu Avrupa’ya, Baltık çok kutuplu düzene geçişi yaşayan dünyada, Avrasya bölgesine, Balkanlara yayarak, Karadeniz’i, girişimini jeopolitik bir amaç olarak benimseyen ve Kafkasya’yı ve Orta Asya’yı jeopolitik etki alanı içine Avrasya satranç tahtasının önemli bir aktörü olarak, sokarak; Baltık BölgesiDoğu AvrupaBalkanlarjeopolitik etkinliğini, uluslararası ilişkilerdeki rolünü KaradenizKafkasyaOrta Asya hattında kendisini kanıtlamayı, jeopolitik etki ve nüfuz alanını yeniden çevreleme gayretlerine ilk defa dur dedi. Ayrıca Rusya, belirlemeyi amaçlayan Rusya’nın, ABD ve Batı Türkiye hazırlıksız yakalandı Rusya’nın müdahalesiyle artık Gürcistan’ın toprak bütünlüğünden söz etmek ve Güney Osetya ile Abhazya’yı Gürcistan’ın birer parçası olarak görmek gerçekçi değil.