Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 Bilge FİLİZ TUSAM Balkan Araştarımaları Masası vrupa Birliği’nin (AB) Balkanlara uyguladığı ne tamamen dışlama ne de hızla bütünleşme politikası1 yıllardır bölgede uygulanan ve muhatapları memnun etmeyen yaklaşımlarından biri olarak Batı’nın bölge sorunlarını çözmediğine ve bunları başka problemlere dönüştürdüğüne2 kanıttır. Bulgaristan ve Romanya’nın birliğe eşit konumda bütünleşmesine engel teşkil eden AB, söz konusu politikasını bölge ülkesi Hırvatistan’a da aynen uygulanmakta ve tüm bu yaklaşım AB’nin kontrol edilebilir topraklara doğru genişlemesini sergilemektedir. Arnavutluk Cumhurbaşkanı Bamis Topi’nin ülkesinin geleceğini büyük Avrupa’da görüyor olması çaresizliğin ifadesi olup ABD veya Rusya’ya tek taraflı bağımlılıktan kaçışı gözler önüne serer. Fakat bu çaresizliğin, AB’nin yaptırımlarına açık hale gelen Arnavutluk’un mağduriyetiyle sonuçlanacağını tahmin etmek zor değildir. Bu durum, Bulgaristan ve Romanya’nın geçirdiği, Hırvatistan’ın yolunda olduğu sürece Arnavutluk’u da ekler. Kosova’nın IMF tarafından devlet statüsünde tanınma aşamasına gelmesi ise ülkenin kendisini uluslararası alanda kabul ettirebilmiş olmasına değil borç yükümlüğünü resmen üstlenmesi için bu tanımanın vazgeçilmez olduğuna işaret etmektedir. Görüldüğü üzere ilk iki örnek Avrupa Birliği’nin bölgeye, ekonomik kazanç için uyguladığı ucu açık siyasi oyunları ortaya koyarken, Kosova’nın, Batı kurumu IMF tarafından bahsedilen amaçlarla tanınması, Batı’nın bölgede kendi çıkarları için bölge sorunlarının boyutlarını değiştirilmesiyle ilişkilendirilebilir. Bu tanıma ile istediği gibi uluslararası meşruluğu elde ettiği yönünde avutulmak istenen Kosova, büyük bir borç yükünün altına sokulmaktadır. Hatırlanacağı üzere ABD, Kosova’nın devlet olarak tanınması için Avrupa Birliği ülkelerini oldukça yoğun A Batı, Balkanların sorunlarını çözmek yerine onları başka sorunlara dönüştürüyor C S TRATEJİ Cumhuriyet Strateji 25 Ağustos 2008 / 217 Balkanların çıplaklığı Bölgeye yönelik Batı politikası, Balkan sözcüğünün olumsuz anlamlandırılmasıyla başlar. Güvensizlik, BATI’NIN BALKANLAR ALGISI Bölgeye yönelik Batı politikası, Balkan tembellik, sorumsuzluk, kötü yönetim, sözcüğünün olumsuz anlamlandırılmasıyla başlar. Güvensizlik, tembellik, sorumsuzluk, estetikten uzaklaşma ve uygarlığı kötü yönetim, estetikten uzaklaşma ve yıkmayla eş anlamlı olarak yıkmayla eş anlamlı olarak kullanılırken uygarlığı kullanılırken karşılaştığımız sözcük, dağarcığında "Dünya’nın karşılaştığımız sözcük, Rathenau’nun Rathenau’nun sonunun Balkanlaşmak olduğu" şeklinde yer dağarcığında "Dünya’nın sonunun alır. Birbirine karşı düşmanlık besleyen küçük Balkanlaşmak olduğu" şeklinde yer alır. siyasi birimlere ayırmak olarak İngilizceye bir diplomatik trafik sonucu ikna etmeyi başarmıştı. Bu ikna AB’nin yine bölgeyi kontrol altında tutma isteğinin ağır basmasıyla gerçekleşmişti. Kosova’ya meşru bağımsızlığı kazandıran ve bu yolla yaşanan sorunları çözdüğüne inanan bu ‘güçler’, ülkeyi büyük bir borcun altına IMF aracılığıyla sokarak bölgedeki uğruna çalışmaktan yorulmadıkları huzur ve istikrarı baltalamaktadırlar. Bölge, her giysiden daha görkemli bir çıplaklığa bürünmüş olacak ki, sürekli çeşitli ‘güç’lerin ilgi odağında yer alıyor. Her bir "güç" her gün elinde yeni bir kıyafetle gelip, ölçü alıyor. Bölgenin çıplaklığı, görkemli ve kıymetli oluşuyla; bölgenin kontrolünün stratejik önem taşıması ve medeniyetlerin çatışmasını önleyebilecek birleştirici unsur olma özelliği ile açıklanabilir. Ancak bu görkem, Sovyetler Birliği’nin ardından Batı’nın maddeci isteklerine karşı bölgeyi savunmasız bırakmakta, bölge insanlık adı altında müdahalelere maruz kalmakta, ezilmekte ve bölünmektedir. Bir yanda yıllardır süre gelen müdahalelerin yarattığı sorunlar içerisinde çaresizce çırpınmakta olan bölge diğer yanda tüm bunlara sebep olan ve kendisini insan hakları bekçisi ilan etmiş fakat çoğunlukla bu hakların birinci ihlalcisi Batı… Bölge, Batı tarafından sorunlarının başka boyutlara çevrilmesine seyirci kalıyor, buna boyun eğiyor. ABD’yi ve AB’yi arkasına alan Kosova bağımsızlığını ilan etti. geçen ‘balkanize’ fiilinin yanında tüm dışlayıcı kavramlar Batı tarafından kullanılırken ne Batı ne Doğu olma hissiyle bölgedeki özalgının da zarar gördüğünü görüyoruz. John Reed der ki, "Bir Romen’i kızdırmak istiyorsanız, ülkesinin bir Balkan ülkesi olduğunu söylemeniz yeterlidir" Avrupalı sayılmayan ve hiç de Asyalı olmayan, aşağılayıcı tanımlarla beyinlere yerleştirilmeye çalışılan bölge, uygarlıkların kavşak noktası, kültürler arası köprü olabilecek nitelik taşıyan jeopolitik açıdan dünyanın önemli bölgelerinden birisidir. Ne Batı ne Doğu değil; Hem batı hem Doğudur.3 Batı, 18.yy sonlarında üretim tarzındaki değişiklik, büyüyen iç ve dış ticaret, iletişim araçlarındaki gelişme sebepleriyle keşfettiği Balkanlara yaptığı müdahalelerle bölgedeki sorunları büyütmeye veya dönüştürmeye başlıyor; fakat bölge ülkesi Yunanistan, Batı’nın Akdeniz’e inmesini kolaylaştıracağından sürekli kollanıyor. Feodalizm, Rönesans, Reformasyon ve Sanayi Devrimini beraber yaşamış olan Batı, Avrupa kıtasını ikiye ayıran bir çizgi çekiyor. Çizginin batısıyla doğusu arasında tek ortak yönün milliyet bilinci olduğu söyleniyor. Böyle bir ayrım ne kadar kabul görür bilinmez ancak "Avrupa nerede biter, sonu neresidir?" sorusunun cevabı, ‘sahip olunan farklı kültürler’ olarak altyapısız şekilde verilmiştir.4 Çizilen çizgi durmadan çoğalan çıkarlara da set çekmiş olacak ki, yeni tanımlamalara ihtiyaç duyulmuş, farklı bölümlere ayrılan bölgede yeniden haritalandırılma çalışmaları başlamıştır. Kıta; Batı Avrupa, Orta Avrupa, Doğu Avrupa, Güneydoğu Avrupa olarak bölünmüş, her bölge için farklı politikalar benimsenmiştir. Orta Avrupa komünizmle kıvrandıktan hemen sonra müreffeh yaşamın yolunu Batıyla bütünleşmek olarak görerek ekonomisini ve siyasal yapısını AB’nin dayattığı piyasa ekonomisine ve demokrasiye hızla dönüştürürken, Batı Avrupa, kendisini Rusya’dan uzak tutacak bir tampon bölge arayışına geçiyor ve belirlenen Güneydoğu