Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 C S Dr. Hicran KAZANCI TRATEJİ İki tarafın da temas arayışları sürüyor... ABD ve Avrupa’da birçok ülke kendilerinin uyguladığı ‘ekonomik milliyetçilik’ ilkesinin tersini Türkiye gibi ülkelere öneriyorlar. Bu öneriler çerçevesinde ise Türkiye ulusal kuruluşu olan TPAO’nun yasal ayrıcalıklarını tırpanlıyor, kurumu yabancılara satışa hazır hale getiriyor. alanların kullanım hakkının işi yapacak kişi ve kuruluşlara 49 yıllığına verilmesidir. e) Suriye sınırındaki mayınlı alanların önemli bir bölümünde petrol bulma olasılığı çok yüksektir. Suriye’nin petrol üretim sahalarının bir bölümü sınırımızın hemen yanındadır. Esasen geçtiğimiz günlerde NusaybinCizre arsında 40 km. uzunluğunda, yaklaşık 400500 metre genişliğinde söz konusu mayınlı arazide TPAO’nun özverili mühendislerinin girişimleriyle açılan kuyuda petrol bulunmuştur. Bu sahanın her 100 metresinde kuyu açılıp petrol çıkacağı kanıtlandı. Her ne kadar bu bölgedeki petrolün API gravitesi düşük olsa bile dünya petrol fiyatlarının yüksekliği, fiyatların daha da yükselme olasılığının olması bu alanları cazip hale getiriyor. Mayın temizlemesini yapacak kişi ve kuruluşların bu alanlarla ilgili olarak bir sonraki aşamada, temizliğini yaptığı bölgenin, petrol arama ruhsatını alması durumunda kullanım haklarından doğan nedenlerle, bu alanların 49 yıllığına petrol arama, petrol işletme ruhsatını da alacaklardır. Böylelikle başlangıçta tarım alanı denilen yerler, petrol arama ve işletme alanlarına dönüşecektir. Petrol Yasası’nda niçin değişikliğe gidildiğinin bu boyutta da düşünülmesinde büyük fayda vardır. Mevcut 6326 sayılı Petrol Yasası’nda değişiklik yapan tasarı, TBMM’de komisyonlarda görüşülmüş, yasalaşması için Genel Kurul’da sıra beklemektedir. Petrol Yasası’nda yapılmak istenen ve birçok yönden ülke çıkarlarına ters düşen değişiklikler ile esas olarak, kamu yararının ve sektördeki kamu kuruluşumuz olan TPAO’yu gözetme anlayışının ortadan kaldırıldığı, petrol kaynaklarımızın "teşvik" adı altında uluslararası tekellere sunulduğu söylenebilir. Bir ülkenin kaynaklarının o ülkeye hiçbir getirisi olmayacak şekilde üstelik askeri bir Rafineriden bir işgal de söz konusu görünüm.. olmaksızın, kendi milletvekillerinin vereceği bir kararla harcanması dünya üzerinde başka örneği olmayan bir gelişmedir. Ulusal şirketlerin yabancılarca ele geçirilmesine karşı direnmenin yani milli kaynakları koruma akımının en yakın örneğinin geçtiğimiz günlerde önce Fransa’da, ardından ABD’de yaşanarak literatüre "ekonomik milliyetçilik" olarak girdiğini anımsamakta fayda bulunuyor. AB ülkelerinin dahi birbirleri ile ekonomik işbirliği yerine korumacılık yarışına girmiş oldukları artık gizlenemez bir gerçek halini almış durumda. Bu nedenle de yukarıda değinilen konular ışığında, stratejik nitelikli üretim araçlarının yabancıların eline bırakılmasının ülkemizin geleceğini karanlıklaştırdığını dikkate alan "millet"+"vekilleri"mizin bu değişikliği engellemesi görevlerinin gereği olacaktır. TUSAM Orta Doğu Araştırmaları Masası B ill Clinton’ın başkanlığı döneminde ABD İran ile doğrudan diyalog kurma girişimlerinde bulunmuştu. Söz konusu girişimler, reformcu Muhammed Hatemi’nin cumhurbaşkanlığı döneminde hız kazanmıştı. Buna paralel olarak, Clinton döneminin Dışişleri Bakanı Madeline Allbright, İran üretimi olan bazı ürünlerin ithal edilmesi kararını açıklamıştı. Bu dönemde, İran’daki reformcu akımın önde gelenleri de, İran’a uzun zamandan beri uygulanan ambargonun ve nükleer dosyanın çözümünün ABD ile kurulacak diyalogdan geçeceğini dile getiriyorlardı. Ne var ki, ABD’nin İran’a yaklaşma çabaları da, İran’ın ABD’ye karşı gösterdiği iyi niyet de, iki ülke arasındaki diplomasi durgunluğunun harekete geçirilmesinde yeterli olmadı. ABD’nin 31 Mayıs 2006 tarihinde, Dışişleri Bakanı Rice aracılığıyla İran ile görüşmeye hazır olduğunu açıklaması, 1979 yılından bugüne dek yaklaşık 27 yıl süren iki ülke arasındaki diplomasi gerginliğinin sona erdirilmesi için önemli bir girişim olabilir. ABDİran ilişkilerinde yeni boyut ABD ile İran ilişkileri Tahran’daki İslami devrimin ardından kesildi. Zaman zaman çeşitli düzeylerde sürdürülse de resmi bir ilişki kurulmadı. ABD’nin Irak’ta zorlanması iki ülkenin temas arayışlarını da beraberinde getirdi. nitelendiriyor. Bu durum, ABD’nin Afganistan’ı işgalinden sonra Irak’ı işgal etme hazırlığında bulunduğu süreçte, iki ülke arasında görüşme olanaklarını ortadan kaldırdı. Fakat 19 Mayıs 2003 tarihinde, ABD’nin Irak’ı işgali, iki ülke arasında oynanan oyunun kurallarını değiştirdi. Buna göre ABD, Afganistan’ı işgal ederek doğudan ve Irak işgal ederek de batıdan İran’a komşu olmuştur. Aslına bakılırsa, hem şeriatçı Sünni Taliban yönetiminin hem de laik Sünni Saddam rejiminin devrilmesi İran’ın lehine olan gelişmelerdi. Ancak bir süre sonra bölgedeki Amerikan varlığından rahatsızlık duyan İran, kendisine karşı muhtemel bir önleyici vuruşu engellemek amacıyla, siyasi ve askeri nüfuzunu kullanarak ABD’yi Irak’ta sıkıntıya sokmaya başladı. IRAK DENKLEMİ ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle birlikte İran’ın Irak’taki siyasi, ekonomik ve askeri etkinliği peyder pey arttı. Zaten, Saddam sonrasında Irak yönetiminin başına gelen gruplar (şimdiki Cumhurbaşkanı Celal Talabani dahil olmak üzere) Saddam döneminde İran’dan büyük destek alıyorlardı. Bu nedenle de, Irak’taki siyasi gruplara güvenen veya güvenmek zorunda kalan ABD, uzun süreden beri İran’ın zorunlu stratejik müttefiki(!) konumundadır. Dolayısıyla, Irak’taki gelişmeler ABD ile İran arasındaki ilişkilerin iç içe geçmesine neden oldu. ABD, buna dayanarak 2005’in Kasım ayında Bağdat’taki büyükelçisi aracılığıyla İran ile diyalog kurma niyetinde olduğunu açıkladı. İran ise, ABD ile görüşülecek konuların sadece Irak konusuna bağlı olmaması ve WashingtonTahran ilişkilerini zedeleyen başta İran’ın nükleer çalışmaları olmak üzere tüm sorunları içermesi gerektiğini dile getirdi. Böylece, her iki tarafın kendi çıkarları gerektiği takdirde diğer tarafın çıkarını gözetmeden görüşmeye hazır olduğunu açıklaması, söz konusu görüşme girişimlerini çıkmaza soktu. Ancak, ABD’nin Irak sorununu çözmek için uyguladığı kaba kuvvetin vahim sonuçlar doğurmuş olduğu gerçeğine boyun eğmiş olduğu gibi İran’ın da Amerika karşısında sürekli sergilediği sert tavrı sonsuza kadar sürdürmeyeceğinin farkına varmış olduğu görülüyor. Ancak, ABD ve İran’ın birbirine yaklaşma isteğinin geçmişteki gibi başarısızlığa uğramaması için, gerek ABD’nin gerekse İran’ın kendi çıkarları yerine hem komşu ülkelerin hem de bölge devletlerinin huzur ve istikrarını sağlayan faktörleri ön planda tutumları gerekBush mektedir. BÖLGESEL GELİŞMELER 1979 yılında İran’da rejiminin değişmesiyle ülkeye ambargo uygulayan ABD, 1980 yılında patlak veren ve 8 yılı süren İranIrak Savaşı sırasında Irak’a el altından büyük destek vermişti. Ancak 1980 yılının ortasında, İranIrak Savaşı’nda kullanmak üzere İran’a gizli bir şekilde silah satan ve satılan silahlardan elde edilen geliri de Nikaragua Hükümeti’ne karşı ayaklanan silahlı isyancıların güçlenmesi ve isyanın devam etmesi için harcayan ABD, İran yönetimi ile ilk görüşmeyi bu şekilde gerçekleştirmişti. Bahse konu olan gizli görüşme, daha sonra Contragate Skandalı ile dünya gündeminde uzun süre yer almıştı. Bundan sonra ise, iki ülkenin farklı aşamalarda birbirlerine yaklaşma girişimleri sonuç getirmedi. Fakat çıkarlarının Afganistan’ı yöneten Taliban rejiminin devrilmesi konusunda örtüşmesi, iki ülkeyi işbirliği yapmaya zorladı. 2001 yılında Taliban’ın devrilmesi amacıyla Afganistan’a yapılan askeri harekat sırasında ve sonrasında ABD’ye kolaylık sağlayan İran, savaş sonrası Afganistan’ın yeniden yapılandırılması için Almanya’nın başkenti Berlin’de ‘Afganistan’ın Geleceği’ adı altında gerçekleşen toplantıyı da desteklemişti. Ancak ABD, yine de nükleer çalışmalarından dolayı Irak ve Kuzey Kore’nin yanı sıra İran’ı da şer ekseninde yer alan devletlerden Ahmedinecad biri olarak