Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
gelirler yatırıma dönüşmediği sürece ekonomik etki sürekli olmayacak. Görülüyor ki, kısa dönemli karların yaşanacağı kabul edilse de, Kupa gelirlerinin ekonomik büyümeye uzun dönemli etkisinin olabilmesinin ön şartı yatırımların devamı olarak gösteriliyor. Alman ekonomisindeki cılız talebe bakılırsa, bunun pek mümkün görünmediği açıklıkla söylenebilir. Bir diğer araştırma Zaten kar eden firmaların yanında zarar eden pek çok firmanın var olması da gelirlerin beklendiği ölçüde olmayabileceğinin işaretini veriyor. Etkilerin geçici olduğunu savunan bir başka araştırma, Portekiz Ekonomik Araştırmalar Merkezi Yönerge Komisyonu Başkanı Prof. Victor Martins tarafından yapılmış. 2004’teki Avrupa Şampiyonası gelirlerinin kendi ülkesinin ekonomisine etkilerini incelediğinde Martins, etkinin 23 ay sürdüğünü görmüş. Bunu da yatırımların (stat ya da tesis inşaatları) devamlı olmadığı takdirde ekonomik büyümenin sürekli olmayacağını gösteren bir başka örnek olarak karşımıza çıkıyor. Karşılaşmalardan bir görünüm... C S TRATEJİ 21 KUPANIN HAKİMİ Sadece Dünya Kupası’na katılmanın bile ekonomik yönden kazançlı bir durum olduğu biliniyor. Çünkü turnuvaya katılan her takım 4,5 milyon dolar "katılım payı" alıyor. Bu tutar Kupa’yı önemsememesine karşın iddiasını kaybetmeyen ABD için önem taşımazken aynı kıtanın güneyinden katılan ülkelerin kurtarıcısı olabiliyor. Bunun yanında katılım payı pek çok Avrupalı devlet için arzu edilen bir ek gelir, turnuvaya katılan 5 Afrika ülkesi için ise büyük bir ödül olarak kabul ediliyor. Katılım payı tatmin edici olsa da tüm takımların gözü büyük ödülde; daha doğrusu liderliğin beraberinde gelen güçte. Turnuvanın şampiyonunu yaklaşık 50 milyon dolar ödül bekliyor. Kimi devletler bu ödülü almanın "oyunun hakimi" olmaktan daha az önemli olduğunu düşünürken, kimilerince kazancın getireceği yan avantajlar daha fazla. Gerek yapılan yatırımlar gerekse yaratılan geçici istihdam, pek çok ülke için uzun dönemli büyümeyi başlatabilecek nitelikte. Ne var ki sürdürülebilir büyüme olmadığı takdirde beklenen olumlu gelişmenin ateşi çabuk sönmüş olacaktır. Ancak 2006 Dünya Kupası’nı kim kazanırsa kazansın, o ülkenin gerek siyasi gerekse ekonomik alanda büyük bir itibar göreceği kesin. KUPA KİME NE KAZANDIRDI? International Herald Tribune Gazetesi’nin verdiği bilgiye göre, 2006 Dünya Kupası’na sponsorluk yapan 15 çokuluslu şirketin harcadığı para 700 milyon Euro’dan fazla. Bu da aslında küresel çapta birer güç olmaya çalışan pek çok firmanın bu "sektörü", bir yatırım alanı olarak gördüklerini gösteriyor. Üstelik bu yatırım projesi yeni de değil; projenin temelleri geçmişe dayanıyor. Dünya Kupası’nın ilk kez düzenlendiği 1930 yılında toplam seyirci yaklaşık 450.000 kişi olmasına karşın organizasyonun düzenlendiği ülkenin itibarını artıracağı anlaşılmıştı. Sadece 4 Avrupa ülkesinin katıldığı o yıl bile Uruguay, yeni statların inşası gibi yatırımlara ödenek ayırdı. Takip edilen yıllarda ise 1934’te Mussolini’nin propagandasını yaptığı, 1958’de Türkiyeİsrail ilişkilerinin gölgesinde kaldığı, daha çok siyasi ağırlıklı şampiyonalar düzenlendiği görülüyor. Buna karşın İkinci Dünya Savaşı’nın kesintisine uğrayan Kupa, tüm ülkelerce öyle benimsenmiş ki, savaşın hemen ardından yinelendi. Hatta savaş sonrası ilk kupanın rekor kıran seyircisi, bu organizasyonun ekonomik getirisinin de habercisi oldu. İlk kez televizyonlarda yayınlanan 1958 Kupası’nın seyircisi beklenen ölçüde artmasa da ilerleyen yıllarda talep hedefe ulaştı. Seyirci Kupanın ev sayısındaki artış, turizm sahibi, Alman gelirlerindeki artış anlamına taraftarlar... geldiğinden artık Şampiyona’ya ev sahipliği yapma yarışı başladı. Yatırımların daha çok stat ve konaklama tesisi olması aslında yatırımda çeşitliliğin sağlanamadığını gösteriyor. Fakat yaratılan geçici istihdama kimse hayır diyemiyor. Bu durumu önemseyen diğer bir ülke olan İspanya’nın 1982’deki ev sahipliği döneminde statlarının modernizasyonuna 40 milyon Pound harcadığı söyleniyor. Bu organizasyonun nimetlerinden faydalanmak isteyen diğer bir ülke Meksika. 1986 Dünya Kupası’nda ev sahipliğini, yaşanan büyük depreme rağmen başarıyla tamamlayan ülkenin ağırladığı seyirci sayesinde büyük oranda turist geliri elde ettiği biliniyor. KİMLER NE KAYBEDİYOR? D ük bir ünya Kupası’nın doğmasında büy s Rirole sahip olan Fransız avukat Jule nsup me met, futbolu, farklı dil ve dine ebiçöz ları olan kişiler arasındaki anlaşmazlık Şüp . rdu riyo ndi lecek bir unsur olarak değerle oyu et imiy hak l ese hesiz Rimet, bu sporun kür ak Anc işti. em etm min nuna dönüşeceğini tah ri kimileringünümüzde kimilerince bir endüst tanımlaak olar ü güc itici i ce ekonominin gizl sinde ekononan futbolun, bu denli ilgi görme de. minin etkisi yadsınamayacak ölçü Akşar, Musrul Tuğ için iler ver ısal Say Not: lerinden ve kale tafa Taha, Osman Ulagay’ın ma 6 Özel 200 a any Hürriyet Gazetesi’nin Alm ştır. Dosyası’ndan faydalanılmı Dünya Kupası’na katılan ülkelerin kazansalar da kaybetseler de ekonomik yönden kazançlı çıkacaklarını belirtmiştik. Bunun karşıtı olarak turnuvaya katılamayan ülkelerin neler kaybetmiş olduğu, alternatif maliyet hesabına göre ne kadar zarar ettikleri konusunda bir ekonomik araştırma şirketinin yaptığı çalışmanın sonuçları oldukça ilginç. Çünkü buna göre Kupa’ya katılamayan ülke en azından katılım payından ve tüketim harcamalarından mahrum kalacak. Araştırma merkezine göre, 32 ülkenin milli gelirinde toplam 20 milyar dolara yakın artış meydana gelecek. Bu artışın büyük kısmı şüphesiz ev sahibi ülkede yaşanacak. Kaybedecek olan sadece spor kulüpleri (şirketleri) değil, kamu kurum ve kuruluşlarından ticaret odalarına, büyük girişimcilerden küçük esnafa kadar ekonominin tüm kesimi bu kazancı elde edemeyecek. Şüphesiz turnuvaya katılamayan ülkenin seyirci sayısında da düşüş yaşanacak. Araştırma merkezinin vardığı bir diğer sonuç ise katılımcılar açısından olumsuz bir durumu yansıtıyor. Çalışma saatleri içindeki maçları izlemek isteyenlerin işlerini aksatması sonucu verimlilik kaybının yaşanacağı iddia ediliyor. Kimi ülkeler kazanıyor, kimileri kaybediyor. Fakat hep kazanan bir kesim var ki, onlar karları nasıl daha fazla artırırız diye düşünüyorlar. Her organizasyona damgasını vuran sponsor firmaların öncelikle birbirleriyle sonra da kendileriyle girdikleri yarışta, turnuvalar daha çok paranın ve reklamın döndüğü bir sektör olmaktan kendini kurtaramıyor. Ne var ki bu sektörde pastadan en büyük payı "kale arkasındaki güçler" alıyor.