26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 E. Tümg. Armağan KULOĞLU Irak ve İran konusundaki gelişmeler, zamanlamayı değiştiriyor C S TRATEJİ Karadeniz İşbirliği Görev Grubu (Blackseafor) sözleşmesi imzalandı. 2004 tarihinden itibaren bu sözleşmeye uygun kuvvet Karadeniz Uyum Harekatı (Black Sea Harmony) adı altında faaliyet gösteriyor. Ancak şimdilik bu faaliyete Türkiye ve Rusya’nın yanı sıra Ukrayna da kısmen katılıyor. ABD, Doğu Akdeniz’de NATO bünyesinde oluşturulan Aktif Çaba Operasyonu görev alanının Karadeniz’i de kapsayacak şekilde genişletilmesi için resmi olmayan bir planı 2005 yılı içinde ortaya koydu. ABD bu planı, Karadeniz’in güvenliğinin önemli olduğu gerekçesiyle Akdeniz’de olduğu gibi terörle ve suçlarla mücadele amacıyla önerdiğini savunuyor. Karadeniz’de buna benzer bir yapının bulunmasına ve bu yapıya yeni NATO üyeleri Bulgaristan ve Romanya’nın da katılması olanağı bulunmasına rağmen ABD’nin böyle bir girişimde bulunmasının, ifade edilen amacın dışında tamamen Karadeniz’i doğrudan kontrol altına almak olduğu değerlendiriliyor. ABD’nin Karadeniz’i doğrudan kontrol altına alması ona, Ukrayna’yla olan ilişkinin perçinleşmesi, Gürcistan’daki Abhazya ve Osetya gibi problemlere doğrudan müdahale fırsatı yakalaması, Azerbaycan’la olan ilişkiyi güçlendirmesi, Ermenistan’daki etkinliğini arttırması, Hazar Havzası ve Orta Asya’daki etkinliğini kolaylaştırması, bu bölgedeki doğal enerji kaynakları üzerinde kontrol sağlaması, Orta Asya, Hazar Havzası ve Rusya’nın enerji iletim yolunun kontrolü ve dolayısıyla bölgede Rusya’nın etkisinin kırılması olanağını yaratacak. Aslında ABD’de bu düşüncenin, "Harvard Karadeniz Güvenlik Programı" adı altında 2001 yılından beri Harvard Üniversitesi tarafından yürütülmekte olan çalışmayla ortaya konduğu ve o zamandan beri uygulamaya geçirilmesi için fırsat yaratılmaya çalışıldığı anlaşılıyor. ABD’nin 2003 yılında, Irak’a yapacağı müdahaleden önce Türkiye’yle yaptığı müzakerelerde Irak müdahalesiyle yakın bir ilişkisi olmamasına rağmen Karadeniz’de Trabzon Limanı’nda bir üs istemesinin altında yatan düşüncenin de aynı hedefi taşıdığı bir gerçektir. A BD, Soğuk Savaş’ın sona ermesini takip eden yıllarda, diğer süper devletlerin gücünün zayıflaması karşısında gücünü koruyabilen tek ülke olarak kalmış ve bunun bir sonucu olarak dünyadaki hiçbir sorunun ABD katkısı ve önderliği olmadan çözülemeyeceği anlayışı hakim olmuştur. Bu anlayış, ortaya çıkan tek kutuplu dünya düzeninin gittikçe belirginleşmesine ve bu düzenin süper gücü olan ABD’nin dünyayı kontrol edebilme düşüncesinin de netleşmesine neden oldu. ABD, dünyayı kontrol edebilmek için bölgesel politikalar geliştirmiş ve bu politikaları da stratejik bölgelerde söz sahibi olma esasına dayandırdı. ABD, ENERJİ KONTROLÜ Karadeniz politikalarını Dünyayı kontrol edebilmek için özellikle Birinci Dünya Savaşı sırasında oluşmaya başlayan ve teori olarak kabul edilen Kara Hakimiyet, Deniz Hakimiyet, Hava Hakimiyet, Uzay Hakimiyet ve Kenar Kuşak Hakimiyet teorilerini müteakip, endüstride ve teknolojideki hızlı gelişme sonucunda enerjiye duyulan ihtiyaç gittikçe artmaya başladı. Özellikle gelişmiş ülkeler, kullanılmakta olan enerjinin esasını oluşturan petrol ve doğal gaza bağımlı hale geldiler. Bu bağımlılık, dünyayı kontrol edebilme ve oluşmakta olan yeni düzeni kendi istekleri doğrultusunda şekillendirebilme isteğinde olan ABD’de, yeni bir stratejik anlayışın doğmasına nenden oldu. Bu yeni stratejik anlayış "enerjiyi kontrol edebilen ülkenin dünyayı kontrol edebileceği" düşüncesine dayanıyor. ABD, bu stratejik anlayış çerçevesinde, bir taraftan terörle mücadele ederek tehdidi bertaraf edebilmek, diğer taraftan da enerjinin ve iletim yollarının bulunduğu, Kuzey Afrika, Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkasya ile beş deniz havzası olarak bilinen Hazar Havzası, Basra Körfezi, Kızıldeniz, Doğu Akdeniz, Karadeniz gibi stratejik bölgeleri kontrol ederek dünyayı kontrol edebilmek ve yeni dünya düzenini kendi arzusu yönünde oluşturabilmek amacıyla projeler geliştirdi. Bu projelerden en kapsamlısı, önceleri Büyük Ortadoğu Projesi, daha sonra da Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi adıyla anılan projedir. Bu projenin sınırları kesin olarak belirtilmemekte ise de izlenen yol haritasından Kuzey Afrika, Ortadoğu, Türkiye, Güney Kafkasya ve Orta Asya bölgesini kapsadığı ve Fas’dan Çin’e kadar uzandığı anlaşılıyor. ABD’nin 11 Eylül olayından sonra dört yıl arayla yayınlamış olduğu son iki ulusal güvenlik stratejisindeki ana fikrin, tehdidi daha ortaya çıkmadan etkisiz hale getirmek ve dünyada kendisinin kontrol edebileceği bir düzenin oluşmasına olanak sağlamak olduğu biliniyor. erteledi önemini daha da artırdı. Karadeniz, Kafkasya’yı doğrudan kontrol edebilecek bir konumda bulunmuyor. ABD’nin kontrolünde olması halinde, gücünü Kafkasya ve Orta Asya’ya aktarma olanağı yaratıyor. Bu özellikleriyle Rusya’yı bölgede sınırlayan ve güneyden çevreleyen niteliklere sahip. 11 Eylül 2001’deki terörist saldırının ardından ABD’nin, NATO’nun yeni stratejisi kapsamında terörle mücadelede bu örgütü de kullanmaya başladığı görülüyor. NATO’nun alan dışında hareket etme anlayışı da dahil olmak üzere Afganistan’dan başlayan bu yöntemin diğer bölgelerde de sürdürüleceği anlaşılıyor. Bu düşünceden hareketle DESTEKLEYENLER, KARŞI ÇIKANLAR ABD’nin bu girişimini, Karadeniz’e kıyısı olan Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan destekliyor. Türkiye ve Rusya ise karşı çıkıyor. Bulgaristan ve Romanya yeni NATO üyeleridir. Her iki ülke, bu üyeliklerini ABD desteğiyle kazandıklarını ve bunu ona borçlu olduklarını, AB üyelik sürecinde de ABD’nin katkısı olduğunu kabul ediyor. Ukrayna ve Gürcistan ise NATO’ya üye olmak istiyor ve bunun için ABD’nin desteğini almaya çalışıyor. Bu nedenlerle bu dört ülke ABD tarafında yer alıyor. Rusya ise, kendi etki alanı olarak gördüğü Güney Kafkasya ile toprakları içinde bulunan Kuzey Kafkasya’da ABD’nin ve NATO’nun etkili konuma gelmesini istemiyor, egemenliğinin güneyden de sınırlanmasına engel olmaya çalışıyor. Türkiye ise, böyle bir planın gerçekleşmesinin, Türkiye’nin kuruluş anlaşması olan Lozan’ın tamamlayıcısı niteliğindeki Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin ihlali anlamına geldiği ve dolayısıyla bir egemenlik kaygısı taşıdığı gerekçesiyle istemiyor. Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre, barış zamanında, Karadeniz’e kıyıdaş olmayan ülkelerin KARADENİZ HAVZASI Yukarıda belirtilen politikalar ve stratejik anlayışlar çerçevesinde Karadeniz Havzası’nın önemi gittikçe artıyor. Karadeniz, Hazar Havzası ve Orta Asya petrol ve gazının Batı pazarlarına ulaşım yolu üzerinde olup enerjinin kontrolünde etkin bir bölgedir. Ayrıca son zamanlarda Karadeniz’de tespit edilen petrol rezervleri bölgenin enerji konusundaki ABD, Türkiye, İngiltere, İtalya, Almanya, Yunanistan, Norveç, Danimarka, İspanya, Portekiz ve Hollanda donanmalarından kurulan gemilerden oluşan NATO gücü, Doğu Akdeniz’de teröre ve suçlara karşı mücadele amacıyla 2001 yılından beri Aktif Çaba veya Etkin Çaba (Active Endevaour) operasyonunu gerçekleştiriyor. Genelde aynı amaçla, 2001 yılında, Karadeniz’e kıyıdaş ülkeler tarafından, Karadeniz’de görev yapmak üzere
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear