26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bu değerlendirmenin daha da ilerisine giderek, azınlık hakları adına; devletlerin yapısını aslında sadece Amerikan siyasetçilerin değil, değiştirme çalışmaları, özgürlük mücadeleleri liberal görüşleri savunan ve kendi adına; devletlerin parçalanması ve işgal edilmesi, değerlendirmelerinde kullanan birçok Amerikan barış ve özgürleştirme operasyonları ile özgürlük bilim adamının da odak noktalarının çıkar adına; devletdin ilişkisini değiştirme ve olduğunu söylemek olanaklıdır. Daha 1990’ların misyonerlik çalışmaları da artık din özgürlüğü başında dünyayı demokratikleştirmek için adına yapılabilmektedir. ABD’nin eşsiz bir fırsat yakaladığını iddia edenler, bu savlarını ahlaki gerekçeler ve ABD çıkarlarını ‘İdealizm’ adı altında savunan Wilson ideallerden çok, gayet realist çıkarlarla temellendiriyorlardı. Bunlardan birisi, demokratikleştirme faaliyetlerinin baş faillerinden olan National Endowment for Democracy (NED) kuruluşunun yayınladığı Journal of Democracy dergisinin editörü Larry Diamond’dur. Diamond, 1992’de yayınlanan makalesinde ABD’nin güvenliğini sağlamak açısından demokrasi özendirme çalışmalarının, savunmaya yapılan herhangi bir harcamadan daha etkili olacağını iddia etti. Diamond’a göre demokrasinin özendirilmesi Amerikan dış politikasının özü haline gelmeliydi, çünkü Soğuk Savaş’tan sonra ABD’nin karşılaştığı bütün tehditleri savuşturmak için bu politika en etkili seçenekti. Diamond, ekonomi ve ekonomik güvenlik amaçlarından dolayı ABD’nin açık uluslararası ekonomiye ihtiyaç duyduğunu, bunun da ötesinde uzun vadede sadece demokrasinin dünyada yayılması sayesinde ABD’nin güvenliğinin sağlanabileceğini düşünüyordu. Dimaond’a göre güvenlik ve demokrasi arasındaki bu bağlantıdan dolayı ABD’deki bütün kesimlerin demokratikleştirmeyi desteklemeleri için 1990’ların başında uygun bir ortam oluştu. Buna göre demokratikleştirme, hem insan haklarına vurgu yapan liberallere hem küresel düzenin sağlanmasından yana olan muhafazakarlara hareket alanı sağlıyor, üstelik iki tarafta da ABD’nin dünya liderliğini sürdürmesi gerektiğini savunanların isteklerinin gerçekleşmesi için olanak yaratıyordu. (Larry Diamond, "Promoting Democracy", Foreign Policy, Yaz 1992, Sayı 87) L ve genel olarak Batı’nın üstünlüğü, ABD ve genel olarak Batı’nın çıkarlarına devamlılık sağlayan zeminin yaratılmasında ve bütün dünyada yaygınlaşmasında kullanılıyor. ABD dış politikasına ideolojik zemin sağlayan liberal uluslararasıcılığın, aynı zamanda dünyayı ABD hegemonyasının "gerekliliğine" ikna etme görevini de üstlendiği görülüyor. Uluslararası ilişkilerdeki liberal yaklaşım, ABD’nin yürüttüğü demokratikleştirme faaliyetlerinin hedef ülkeler açısından olumlu olduğunu, bu şekilde bütün dünyaya barış ve adalet dağıtan ABD’nin dünyada gelmiş geçmiş en iyi niyetli hegemon güç olduğunu, ancak böyle bir hegemonyanın devam ettiği bir dünyanın refaha ve barışa ulaşacağını savunuyor. Bugün Batı dışındaki dünyanın, Batı’nın yaşadığı düzen ve refaha duyduğu özlem, Batı’nın ve özellikle ABD’nin sunduğu şekliyle liberal demokrasinin her derde deva bir çözüm olarak kullanılmasına zemin hazırlıyor. Sosyal bilimlerde liberallerin çizdiği toplumsal refaha ulaşmanın yol haritası basitleştirilecek olursa, ekonomik anlamda serbest piyasa ekonomisi, siyasi anlamda ise serbest seçimlerdir. Bu yaklaşım, özellikle Doğu Bloku’nun yıkılışının ardından eski sosyalist ülkelerin ve yeni bağımsız devletlerin Batı’dan yol göstericiliği beklemeleri üzerine, iktisat ve siyaset bilimi literatüründe geliştirilen geçiş çalışmaları çerçevesinde kendisini gösterdi. Geçiş çalışmalarında dikkat çeken başlıca özellik, ülkelerin ekonomik ve siyasi dönüşümleri açısından başlangıç noktasına önemin verilmemesidir. Ülkelerin tarihi gelişim koşulları, ekonomik ve siyasi yapıları ne olursa olsun, serbest piyasa ekonomisine ve liberal demokrasiye hızlı bir geçişin olanaklı olduğu varsayılıyor. Rusya dahil olmak üzere, özellikle eski Sovyet ülkelerinin yaşadıkları kimlik bunalımı, uluslaşma ve devletleşme süreçleri, toplumsal yapıları göz ardı ediliyor. Gerçi bunun nedeni, geçiş çalışmalarının yanlışlığı veya bilimsel zayıflığı değil, bilimin bilinçli bir şekilde siyasi amaçlar için kullanılmasıdır. Geçiş İBERALİZM İSTİSMARCILARI çalışmalarında devletin ekonomiden elini çekmesi ve yöneticilerin seçimlerle belirlenmesiyle eski Açıktır ki, Soğuk Savaş’tan sonra ABD Sovyet ülkelerinin bütün siyasi, ekonomik ve etkinliğinin artırılması ve devam etmesinin, sosyoekonomik bunalımları aşılacakmış gibi bir küreselleşmenin başarısına bağlı olduğu hava hakimdi. Eski sosyalist ülkelerin Batı’nın düşünüldü. Liberal ekonomik sisteme bütün sunduğu reçeteye uymaya istekli olmaları, ülkelerin katılması için en uygun araç ise bütün Batı’nın bilimdeki üstünlüğüyle mümkün oldu. ülkelerin dışarıya karşı "açılması" olarak görüldü. Batı üstünlüğünün devamını sağlayan en önemli Serbest piyasa ekonomisi ve sınırlı araçlardan birisi olarak bilimsel üstünlük, Batı demokratikleşme, ABD hegemonyasını daha dışındaki dünyaya Batı’nın başarı öyküsünün sağlam ve kolayca devam ettirilir hale getirecekti. altındaki varsayımları gerçeklermiş gibi Böylece Soğuk Savaş sonrası dünyada sunulmasına olanak yarattı. AB’nin ABD’de belirlenen milli güvenlik kapsama alanında bulunan eski sosyalist stratejilerinde Amerikan gücünün devamı, ülkeler, bir ekonomik devin bizzat dünyada serbest piyasa ekonomisinin ve ilgisine nail olduklarından diğer geçiş demokrasinin yayılmasına bağlandı. ülkelerinden şanslıydılar. Ancak diğer Soğuk Savaş’ın ideolojik galibi olan geçiş ülkelerinin önerilen reçeteyle liberal demokrasinin, bütün dünyanın kabul "uygar dünyaya" değil, "üçüncü ettiği ideal bir sistem haline gelmesi, ABD dünyaya" hızlı bir şekilde başta olmak üzere Batı devletleri tarafından eklemlendikleri görüldü. Ekonomik dış politika aracı olarak kullanılmasına geçiş çalışmalarında yapılan yanlışlıklar olanak yarattı. Bu mekanizma Sovyet bugün bizzat yanlış reçeteleri önerenler ideolojik mekanizmasından farksızdır. tarafından kabul edilse de, aslında böyle Sovyetler Birliği’nde de, ABD’de de bütün bir sonuca baştan beri ulaşılacağı insanlığı kapsayıcı söylemler, kendi ulusal kendileri de biliyordu. Ancak eski çıkarları için kullanıldı. Liberalizmin Sovyet ülkelerinin yaşadıkları ekonomik belirsizlikler barındırması ve dünyayı ak ve yıkım yetmezmiş gibi, şimdi de devlet kara olarak bölmesi, çeşitli çevrelerin (etnik otoritesini ortadan kaldıran bir çeşit milliyetçiler, dini istismar edenler, oligarşik Demokrasi özendirme çalışmalarını savunan Larry Diamond siyasi ve sosyal "şok terapisi" öneri iş çevreleri gibi) liberal söylemi kendi olarak sunulmaktadır. Sosyoloji ve amaçları için kullanabilmelerine de zemin siyaset bilimi açısından tamamen bilimdışı olan yaratıyordu. İdealist bir yaklaşım olması KNA ARACI OLARAK BİLİM bu öneriler tek bilimsel doğruluk olarak dolayısıyla liberalizm, bugün artık şimdiye kadar sunulmakta, yeni liberalizm "ilk ve tek küresel Liberalizmin yeryüzündeki galibiyet geçişini dinin istismar edilme derecesinde istismar imparatorluğun" devamını sağlamaya devam pratikte sağlayan en önemli araçlardan birisi ise ediliyor. Liberal demokrasinin kılıfı altında artık ediyor sosyal bilimler oldu. Sosyal bilimlerdeki ABD’nin bölücülük ve etnik milliyetçilik insan hakları ve C S TRATEJİ 9 Bilimsel üstünlüğünü değerlendiren Batı, hegemonyasını ve sömürüyü sağlamlaştırmak için insan hakları, demokrasi gibi kavramları ideolojik propaganda aracı olarak kullanmayı sürdürüyor. İ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear