26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

partisinin halkın anlayabileceği ve askeri birliğin askerlerimizi kurtarmak için bölgeye sevk edilmesi, değerlendirebileceği elle tutulur seçenekleri Hedeflerinde belirli ölçülerdede olsa başarılı olan liderlir ? Uçaklarımıza uyarı uçuşu yaptırılması, ortaya koymakta zorlandıkları görülüyor. ? NATO’nun toplantıya çağrılması, Halka sadece bugünün sorunlarını çözme ? İncirlik Üssü’nden ABD uçaklarının vaatlerinden çok ülkenin ve bireylerin orta ve uzun uçuşlarının yasaklanması, vadeli beklentilerini karşılayacak seçenekler ? ABD’ye ültimatom verilmesi, üretilmelidir. Türkiye 1951 yılından bu yana IMF gibi seçenekler gündeme getirilerek destekli ekonomik politikalar ile yönetiliyor. Bu uygulansaydı, bu gün bu olayın ulusal onur ve politikalar Batı ülkelerindeki gibi başarılı manevi değerlerimiz üzerindeki etkisi son derece olamadığına göre neden alternatif seçenekler ortaya sınırlı kalabilirdi. konulmuyor? Ülkemizin yetişmiş insan gücü alternatif ekonomik politikalar üretecek kadar EMOKRASİ, YURTTAŞ... zengindir. Bunlara politikacıların ve siyasi partilerin sahip çıkması Bir başka önemli konu da özellikle Batı gerekiyor. tarafından 1991’de sürekli ikaz, C S TRATEJİ 19 D Cilinton yandan ulusumuzun milli manevi değerlerini zedelerken, bir yandan da politik sisteme karşı olumsuz bir birikim ve şartlanma yaratıyor. Cumhuriyet tarihinde Atatürk’ten sonra hiç bir politikacı halkın büyük çoğunluğunun desteğini alamamıştır. Türkiye genç ve gelişmekte olan bir demokrasiye sahiptir. Bu nedenle halen ekonomik, politik ve sosyal alanlardaki sıkıntıların giderilmesi için uygun ve güvenilir seçenek üretecek yeterli politik mekanizma ve kurumlar bulunmuyor. Ülkeyi iyi yönetmekten daha önemlisi ülkenin yarınlarının Nazarbayev Putin eleştiri ve hatta zaman zaman tehdit edildiğimiz Demokrasi konusudur. Demokrasi, halkımıza en layık gördüğümüz ama bir türlü ulaştıramadığımız şey. ABD’nin Irak’ta Ortadoğu’da ve Orta Asya’da yerleştirmek istediği ideal. Batı’da olan, ancak Rusya, Çin, Kuzey Kore, Venezuela, Küba’da olmayan nesne. Üzülerek söylemek gerekirse, ağızlara sakız edilen Demokrasi’nin temel şartları maalesef Türkiye’de bulunmuyor. Bireylere politik kararlarını özgürce ve kişisel değerlendirmeye dayalı olarak verebilmenin ön şartı; iyi bir eğitim yanında bireylerin ekonomik yeterlilik ve bağımsızlığıdır. 1950’li yıllardan beri Türkiye’ye Batı tarafından dayatılan ekonomik modeller bunu sağlayamadı. Cumhuriyetin başlattığı eğitim projeleri tamamlanamadı. Bütün bunlara, Siyasi Partiler ve Seçim yasalarındaki yetersizlikler de eklendiğinde, Türkiye’de Batılı anlamda bir Demokrasiyi yerleştirmenin olanaklı olmadığı açıkça görülüyor. Yasalarda yapılan daha özgürlükçü düzenlemelerle demokrasiyi kurmaya çalışanlar yanılmaktadırlar. Çünkü demokrasinin yarısı yasal düzenlemelerse, diğer yarısı da insan/yurttaş/bireydir. Onu geliştirmedikçe yasalarla verilen demokrasi yarım kalmaya mahkumdur. Salt çoğunluğun ve Meclis İç Tüzüğü’nün sağladığı kolaylıklar ile muhalefetin kısıtlandığı ve temel yasaların bile açıkça tartışılamadığı bir sistemde halkın demokrasiye olan inancını nasıl sağlayabiliriz? Temel ihtiyaçları yeterince karşılanamayan bireylerden oluşan bir ülkede halkın demokrasiye inandırılması olanaklı mı? Mevcut hükümetimiz 2008’den sonra IMF destekli ekonomik hedeflere son vereceğini açıklamıştı. Şimdi 2008’den sonra da IMF ile devam edileceği söyleniyor. Tam üyelik amacı ile ortaya konulan AB projesinde, hiç bir garantisi olmayan; aksine Türkiye’nin sosyokültürel, idari ve sosyal yapısını tehdit eden uzun vadeli ekonomik ve politik bir bağımlılık içine girilmiştir. Bu uygulamalar, bir ABD, Rusya ve hatta Kazakistan’da yeni hedefler ve seçenekler üretme çalışmalarını ve başarılarını görmek olanaklı. Günümüzde Türkiye için yeni hedefler üretemeyen aydın ve yöneticilerin hiç olmazsa Atatürk’ün koyduğu hedeflere sahip çıkması gerekiyor. kazanılmasıdır. Yöneticilik, başarı merdivenini tırmanmaktaki becerikliliği, liderlik ve devlet adamlığı ise, merdivenin doğru duvara dayalı olup olmadığını görmeyi gerektirir. ATATÜRK’ÜN MİRASÇISI OLMAK Ülkemizdeki Devlet adamı ve güvenilir politikacı eksikliği de buna eklendiğinde, Türkiye’nin sorunlarını çözme yolunda hedef ve seçenek üretilmesi daha da zorlaşıyor. Ana muhalefet partisi rejimin, demokrasinin ve toplumsal barışın garantisidir. Bu nedenle hükümete yönelttiği her olumsuz kritiğin alternatif seçeneğini millete duyurmak zorundadır. Politik eleştiriler genellikle uygulamanın yetersizliği ve sorunları çözemeyeceği ve/veya yasalara aykırılığı üzerinde yoğunlaşmaktadır. Uygulama yetersizse nedenleri ve daha iyi seçenekler ortaya konulmalıdır. Yasalara aykırı bir uygulama varsa, ceza ve mahkeme tehditleri yerine, hukuki yollara başvurulmalıdır. Her eleştiri ve önerilen seçenek mutlaka saydam bir şekilde halkla paylaşılmalıdır. Modern politikada seçeneksiz yaklaşım ve projelere artık yer yoktur. 2002’de siyasetten çekilen Fransa eski başbakanı Josphin cumhurbaşkanlığı seçimi için yeniden politikaya dönerken yeni bir programla sahneye çıktı. Ülkemizdeki eski politikacılar ve ana muhalefet çöküşü takiben Rusya ve diğer ülkelere dayatılan liberal ekonomik modellerin başarısız olduğu görülünce süratle milli modele geçmişlerdir. Çin ve benzeri bir çok ülke Küresel sistemle ilişkilerini kendi şartları dahilinde düzenliyor. Dev bir ekonomik birlik olan AB içinde bile üyeler ekonomik milliyetçi davranışlar sergilemeye başlamışlardır. Türkiye’mizin mevcut ve potansiyel maddi manevi kaynakları dünyanın bir çok ülkesinden fazladır. Önemli olan bunun milli hedeflere yönlendirilmesidir. Eğer bir hükümet ulusun potansiyel gücünü bir hedef veya konu üzerinde etkili bir biçimde kullanamıyorsa, bu gücün varlığıyla yokluğu arasında hiç fark yok demektir. Bu yönde herkese görev düşmektedir. Milletimizi ve ülkemizi hedefsiz ve seçeneksiz bırakmaya kimsenin hakkı yoktur. Cumhurbaşkanımızdan üniversite öğretim üyesine, meslek kuruluşlarından en büyük sivil toplum organizasyonlarına kadar ülkemiz için seçenek üretip açıkça halkımıza sunalım ve tartışalım. Böylece yönetenleri katılmadığımız kararlarından vazgeçirmeye, katıldığımız kararlarına destek sağlamaya çalışalım. Cesaretle Cumhuriyetimizi kuran Atatürk’ün şu sözlerini aklımıza kazıyalım. Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz çetin ve köklü zorluklar karşısında, belki gayelere tamamen eremediğimizi, fakat asla ödün vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik edeceklerdir. Zaman süratle ilerliyor; milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilimin gelişimini inkar etmek olur. Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear