28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 Referandum önerisiyle alevlenen gerginlik giderek tırmanıyor C S TRATEJİ edilen İntifada’ların ardından gelinen noktada ne bağımsız bir Filistin Devleti var ne de bu yolda ileri doğru atılabilmiş bir adım. Tam tersine gelinen son noktada değişen küresel ve bölgesel konjonktür içerisinde gerçekçi bir vizyon belirleyemeyen ve işgal altında yaşamanın yarattığı toplumsal travmanın giderek derinleşerek kalıtsal hale geldiği Filistin’de silahlar içeriye doğru yönelmeye başladı. İlerleyen ve ağırlaşan işgal şartları altında yaşam alanı her geçen gün biraz daha daralan Filistin halkı, bir süredir yeni bir felaketin eşiğinde. Telaffuzu bile Filistin için "sonun başlangıcı" anlamına gelecek olan bir "iç savaş", Filistin halkı için birincisinden çok daha büyük ve asla kapanmayacak yaralar açmaya aday olan II. "El Nakba"ya dönüşecek gibi görünüyor. üzere (Hareketül Mukavemetül İslamiyye – İslami Direniş Hareketi) İslami sıfatı taşıyan bir direniş hareketi ve yine İslami sıfatı taşıyan bir Filistin Devleti kurmayı hedefliyor. Hamas’ın El Fetih’ten ayrıldığı bir diğer önemli nokta da, İsrail’i tanıma konusunda kendini gösteriyor. Yukarıda da bahsi geçtiği üzere El Fetih, 1993’te barış masasına oturmuş ve İsrail’i tanımıştı ancak Hamas’ın açık ve net hedeflerinden biri de İsrail’in yok edilmesi, İran Devlet Başkanı Ahmedinecad’ın tabiri ile "haritadan silinmesi". Açıkça görülüyor ki El Fetih ve Hamas arasında gerçekten de derin fay hatları var. Nitekim Hamas iktidara geldiği günden beri bu fay hatlarının kırıldığına, Filistin’in büyük bir iç savaş depreminin eşiğinde olduğuna dair yorumlar yapılıyor. Ancak, unutulmaması gereken şey şu; El Fetih, Hamas, İslami Cihad, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi adı ne olursa olsun, yöntemi ideolojisi her ne olursa olsun Filistin’deki tüm grupların ortak bir amacı var işgal altında yaşamaktan kurtulmak ve "Bağımsız Filistin Devleti"ni kurmak. Ve bütün bu gruplar aralarında sürtüşmeler hatta çatışmalar yaşansa da "işgal altındayken" Filistin’de bir iç savaş çıkması Hamas’ın önde gelen liderlerinden İsmail Haniye’nin de dile getirdiği gibi Filistinli hiçbir grubun aşmak istemeyeceği bir kırmızı çizgi olarak varlığını koruyacagı görülüyor. Ama ne zamanki Bağımsız Filistin Devleti kurulur, işte o zaman kılıçların yeniden çekilmesi ve iktidar/rejim mücadelesinin yaşanması kaçınılmaz hale gelebilir. Filistin felaketin eşiğinde Filistin’de yapılan serbest seçimler ilk başta Batı için şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıkarmıştı. Başlayan iç gerginlik ise Filistin’i devlet olmadan bölünmenin eşiğine getirmiş durumda. Arafat döneminde başlayan iç gerginlik İsrail’i tanıma tartışmalarından kaynaklanıyor. H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net İÇ SAVAŞ SENARYOLARI F ilistin halkı, ilk resmi işgalin başladığı İsrail Devleti’nin kuruluş gününü "El Nakba" yani "Büyük Felaket" olarak nitelendirir. Her yıl bu "büyük felaketi" bir öncekinden daha büyük bir öfke ile anan ve her geçen yıl biraz daha nefretle bilenen Filistinliler, her "El Nakba" gününde intikam yeminleri ederler. Filistinli Araplar, işgal altında geçecek uzun yılların başlangıç noktası olan ve tarihlerinde kara bir leke olarak gördükleri bu günü "direnişi" canlı tutmak için bir an olsun dillerinden düşürmezler. Ancak, 1948 yılında yaşanan El Nakba’dan sonra Filistinliler için "bağımsızlık adına" değişen hiçbir şey olmadı. Bilakis aradan geçen 58 yıl içerisinde her biri bir öncekinden daha ağır sonuçlar doğuran Arapİsrail Savaşları ve zihinlere Filistin direnişinin simgesi olarak kazınan ilki 1987’de, ikincisi ise 2000’de ilan Aslına bakılırsa Filistin için yazılan "iç savaş" senaryoları çok da yeni sayılmaz. Filistin’in efsanevi lideri Yaser Arafat’ın ölümünden önce, özellikle Arafat’lı son 5 yılda "iç savaş" senaryoları en ince ayrıntılarına kadar yazılmaya başlanmıştı. 1993 yılında Oslo Süreci’nin sembolü haline gelen Arafat’ın İzhak Rabin ile el sıkıştığı o ünlü fotoğraf kareleri Filistin’e bir bomba gibi düşmüştü. Ebu Ammar’ın yani Arafat’ın İsrail’in varlığını resmen kabul etmesi ise Filistinli gruplar arasındaki görüş ayrılıklarını su yüzüne çıkarmakla kalmamış gruplar arasında soğuk savaşın başlamasına neden olmuştu. Başını Hamas gibi İslami örgütlerin çektiği gruplar Arafat’ı nerdeyse "hain" ilan ederek Filistin "direnişinde" alternatif yollar açmaya başladı. Giderek ayrılan yollar Arafat’ın ölümü ile iyiden iyiye yönlerini belirledi ve Ocak 2006’da yapılan seçimlerden Hamas’ın zaferle çıkması Filistin’de dengeleri kökünden değiştirdi. El Fetih ve Hamas arasında son derece keskin görüş ayrılıkları olduğu zaten bilinen bir gerçekti ancak bu defa iki tarafın arasına "iktidar ateşi" düştü. Ancak, El FetihHamas çekişmesini salt "iktidar mücadelesi" olarak tanımlamak durumu basite indirgemekten ibaret olur. Oysaki El Fetih ve Hamas arasındaki çatışmanın temeli bilinenden daha derinlere kadar uzanıyor. Her şeyden önce her iki tarafın yöntem ve ideolojisi birbirlerinden oldukça farklı. El Fetih siyasal anlamda sol ideolojiye yakın, laik yapıya sahip bir örgüt olarak, bağımsız, laik bir Filistin Devleti kurmayı hedeflerken; Hamas, adından da anlaşılacağı KIRMIZI ÇİZGİLER AŞILIYOR MU? Filistin’de El Fetih ve Hamas arasında bir süredir sürekli yüksek irtifalarda seyreden tansiyon her an kontrolden çıkacak gibi bir görüntü veriyor. İç savaş senaryolarının adım adım sahnelenmeye başladığı bir dönemde gelişen Hamas İsrail’i tanıyacak mı? İ srail’i tanımamak ve şiddeti reddetmemek bunların her ikisi de Hamas’ın varlık temeli. Çünkü Hamas kendisini/kimliğini İsrail’i tanımamak hatta yok etmek ki bu da şiddet kullanarak olacak üzere inşa etmiştir. Bu kimlik argümanlarından ilki yani "İsrail’i tanımamak" Hamas’ın hatta Filisitin’in elinde kalan tek koz ve bunu kaybetmek istemeyeceklerdir. Ancak, Hamas’ın ihtiyacı olan uluslararası alanda tam olarak kabul ve itibar görmek. Bunun için de her şeyden önce şiddetten vazgeçmesi gerekiyor. Gelelim Hamas’ın böyle bir taviz verip vermeyeceğine. Hamas’tan kısa ya da orta vadede böylesine keskin bir hareket beklenmiyor. Hele ki ateşkesin kalktığı bir ortamda. Ancak, şartlar olgunlaştığında daha da önemlisi bölgesel ve küresel konjonktür buna "izin verdiğinde" bu olasılık gündeme gelebilir. Ancak unutulmaması gereken şu ki, Hamas için İsrail’i tanımak ya da tanımamak eşittir olmak ya da olmamak. Filistin’de patlama sonrası...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear