Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
16 Türk tarafıyla doğrudan ticaret hayal oldu… C S TRATEJİ Kıbrıs’ta domino taşları yıkılıyor Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası gyasin@tusam.net omino taşları ile hazırlanmış bir mizansene benzeyen Kıbrıs sorununda ilk taş, Kıbrıs’ın birleştirilmesinin halk oylamasına sunulduğu 24 Nisan 2004 tarihinde Kıbrıs Türklerinin "evet" cevabına yönlendirilmesi ile düşmüştü. Domino taşlarının yayılımının ortaya çıkaracağı son görüntünün "KKTC’nin Rumlara altın tepside sunulması" olduğunu ise geçtiğimiz günlerde ardı ardına düşen taşlar netleştirdi. Kıbrıs Rum kesimi bandıralı geminin 22 Şubat’ta Mersin limanı açıklarına demirleyerek Türkiye’nin gümrük birliği kurallarını uygulamadığına kanıt olmak üzere belge istemesi, Türkiye’ye imzalanan ek protokolün gereklerinin bir kez daha hatırlatılmasına vesile oldu. AB Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER), 27 Şubat günü aldığı bir kararla KKTC’ye uygulanan ambargoları hafifletmek amacıyla AB tarafından hazırlanan iki tüzük tasarısını birbirinden ayırdı. Böylece KKTC ile doğrudan ticaret yapılmasına izin veren tüzük bir daha masaya gelmemek üzere ortadan kaldırılmış, AB’nin yerine getirilmeyecek diğer sözlerinin bulunduğu yerde KKTC’ye ayrılmış rafa yerleştirilmiş oldu. Hemen ertesi gün, 28 Şubat’ta Rum Yönetimi lideri Tasos Papadopulos, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’la nicedir ertelediği bir görüşme gerçekleştirdi. Son dönemdeki gelişmelerin tümü Rum Yönetimi’nin uzun zamandır sürdürdüğü planlı çabalarının bir parçası. Özellikle Annan ile yapılan görüşme ise, Türkiye’nin 24 Ocak’ta yayınladığı "eylem planı", ardından İngiltere Dış İşleri Bakanı Jack Straw’un Rum kesimi açısından endişe verici açıklamaları ve Avrupa’da ortaya çıkan memnuniyetsizlik belirtileri üzerine geliştirilen ataklardı. Nitekim bu dönemde Rum Ulusal Meclisi Başkanı’nın Avrupa karşısında savunma ve saldırıya geçme zamanının geldiği yönünde açıklamalarda bulunuyordu. Anlaşılıyor ki, Rum Yönetimi, Kıbrıs sorununu kronikleştirmek yoluyla çözümü tamamen kendi inisiyatifine almasına cevaz veren AB’ye bile tam teslimiyetle hareket edecek denli güvenmiyor. VİYANA’DA RUM TANGOSU 24 Nisan tarihli referandumdan hemen sonra AB Konseyi’nin isteğiyle Komisyon, "Kıbrıs Türk Topluluğu’nun izolasyonunu sona erdirmek amacıyla kapsamlı öneriler oluşturacak" paketi hazırlamaya girişti. Bu doğrultuda, 259 milyon Euro’luk mali yardım tüzüğü tasarısı ile KKTC’nin AB ile doğrudan ticaret yapabilmesini öngören tüzük tasarısı 7 Temmuz 2004’te ilk halini aldı. Lüksemburg’un dönem başkanlığı sırasında iki tüzüğün onayının oy birliği ile yapılması yönünde alınan karar, İngiltere’nin dönem başkanlığı sırasında oy çokluğuna çevrilmek istense de bu başarılamamış ve Rum Yönetimi’nin vetosu etkisini korumuştu. Ne var ki, bu dönemde Rum Yönetimi de iki tüzüğün birbirinden ayrılarak onaylanması yönündeki talebine cevap bulamamıştı. Bu süreçte, KKTC de iki tüzüğün birbirinden ayrılmasını kabul etmediği için 259 milyon Euro’nun 120’si bir önceki yıla ait dilim olması nedeniyle silinmişti. Dönem başkanlığının Avusturya’ya geçmesinden sonra ise işler değişmiş, nicedir sürüncemede kalan tüzüklerin akıbeti belirlenmişti. 139 milyon Euro’ya düşen mali yardım tüzüğü, enerji ve çevre konularında acil ihtiyaçları gidermek ve AB mevzuatının tanıtımında kullanılmak üzere onaylandı. Bu arada doğrudan ticaret konusu da bir daha gündeme gelmeyecek biçimde masadan kaldırıldı. Hâlbuki Kıbrıslı Türklerinin izolasyonuna ve ambargolara son verebilecek, Kuzey Kıbrıs’ın ekonomik kalkınmasını sağlayabilecek tek düzenleme doğrudan ticaret tüzüğü idi. Üstelik bu tüzük tasarısı Kuzey Kıbrıs’ı ayrı bir devlet gibi algılıyordu. Zaten bu nedenle de Rum Yönetimi’nin canhıraş tepkisine uğradı; "Kuzey Kıbrıs ayrı bir devlet değil, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir parçasıdır ancak Türk işgali nedeniyle burada otorite kurulamamıştır. Kuzey Kıbrıs, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ait bir toprak olduğuna göre ticaretini de Güney Kıbrıs üzerinden ve Rum Yönetimi’nin denetimi altında yapması gerekmektedir." Nitekim 23 Ağustos 2004’te yürürlüğe giren Yeşil Hat Tüzüğü de böylesi bir ihtimal her nasılsa öngörüldüğü için KKTC’nin AB ile ticaretini Rum Yönetimi üzerinden yapmasını düzenliyordu. Rum Yönetimi, doğrudan ticaretin önüne geçebilmek için zoraki razı olurmuş gibi görünürken yaptığı itirazlarla Yeşil Hat Tüzüğünü de işlevsizleştirecek biçimde değişikliğe uğramasına neden olmuştu. D Kıbrıs’ta Türkiye’nin uyguladığı ‘bir adım önde olma’ politikası, Rum kesiminin beş adım sonrasını kolaylaştırmaya başladı. Rum kesimi, tüm Kıbrıs’a sahip olma yönündeki politikasını, AB’yi de yanına alarak adım adım uyguluyor. bir kazanç sağlayanlar arasında KKTC bulunmuyor. Dahası Türkiye’nin bir yılda yaptığı yardımın kat be kat altındaki 139 milyon Euro’luk AB yardımı, GKRY’nin tüm adayı temsil ettiği yönündeki tezini güçlendirerek KKTC’yi siyasi anlamda daha da geriye götürecektir. Bu nedenle de son dönem gelişmelerinden karlı çıkan Rum Yönetimi olacak. Rum Yönetimi, eleştirilen uzlaşmaz tavrından bu tüzüğe yüce gönüllülük göstererek(!) onay vermekle sıyrılmış görünüyor. Mali yardım tüzüğünde Rum Yönetimini rahatsız eden bütün ayrıntıların temizlenmiş olduğunu ve en önemlisi asla kabul edilmez gördükleri doğrudan ticaret tüzüğünün ortadan kaldırılmış olduğunu not düşmek gerekiyor. Üstelik bu dönemde gerçek anlamıyla kullanması aslında imkansız olan "veto"sunu da Türkiye’ye karşı olabilecek en akıllıca yöntemle kullanmış oldu. Yani kullanamayacağı bir gücü, "kullanmaktan vazgeçmiş" görüntüsü yaratarak hiç değilse AB ve iç kamuoyu nezdinde aktif hanesine yazmış oldu. Tüzüğün geçirilmesi ile siyasi bir başarı kazanan sadece GKRY olmadı. AB de bunu gerçekte böyle olmasa dakendi başarı hanesine yazdı. Gerçekten de verdiği sözleri yerine getirememekte sicili hayli kabarık olan AB, referandum öncesinde KKTC için izolasyonların kaldırılması yönünde verdiği sözün bu vesileyle yerine getirilmiş olduğunu lanse etmeye çalışıyor. Dahası bunu yetkilileri ağzıyla açıkça söylüyor. Ayrıca, böylesi bir başarının(!) kendi dönem başkanlığında gerçekleşmiş olması ise Avusturya’nın zafer çığlıkları atmasına sebep oluyor. KKTC’NİN KADERİ VE TBMM Oyunun bu aşamasında kaybeden de sadece KKTC değil. KKTC yanında Türkiye hükümeti de gelişmeleri siyasi bir kayıp olarak değerlendirecektir. Referandum sürecinde Kıbrıs Türklerinin "evet"e yönlendirilmesinde gösterilen çaba, bu "evet"in sonuçlarını lehe çevirmekte gösterilememiştir. Referandumda esasen 4 Mart 1964’den beri Kıbrıs’ta Rumları çoğunluk, Türkleri azınlık olarak gören BM parametreleri kabul edilmişti. Ardından Müzakere Çerçeve Belgesi’ne itiraz edilmeyerek Rumların Ada’nın tamamını temsil etmedikleri yolunda sürdürülen kırk yıllık politika anlayışından ciddi bir ayrılış sergilenmişti. En önemlisi ise imzalanan "Ek Protokol" ile Kıbrıs Rum Yönetimi’nin "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak adanın tamamını temsil eder mahiyette tanınabileceği yaklaşımı kabul edilmişti. Planlar, belki de "milli çıkar"lar yeterince ön plana alınmadığı için gereken sonuçları doğurmamış; bir adım önde olmak kazanç getirememiştir. Rum Yönetimi’nin bir sonraki hamlesini yönlendirmek amacıyla atılan her bir adım, Rumların beş sonraki hamlesini kolaylaştırmıştır. Bu aşamada yapılacak tek bir siyasi manevra kalmış gibi görünüyor; ek protokolün TBMM’de reddedilmesinin sağlanmasıyla Rum Yönetimi’nce beklenen sonuçlarının doğmasını engellemek... MALİ YARDIMIN SİYASİ GETİRİLERİ AB Konseyi’nin 28 Şubat tarihli açıklamasında tüzüğün onaylanmasında Ada’nın ekonomik bütünleşmesinin ve iki kesimin iletişiminin kuvvetlendirilmesinin amaçlandığı belirtildi. Ne var ki, Rum kesiminde açılacak bir AB ofisinin denetimindeki 139 milyon Euro’luk yardım, Kıbrıs Türklerinin Rum denetimine geçirilmesini sembolize eder nitelikte. Dünyaya açılmayı bekleyen Kıbrıs Türklerine bir kez daha sadece Rum kesimine çıkan tek yönlü kapı gösterildi. Mali yardım tüzüğünden siyasi anlamda Talat