Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 Son üye olan 10 ülkenin öncülüğüne soyunuyor… C S TRATEJİ Polonya’nın liderlik arayışı Polonya, AB’ye son üye olan 10 ülkenin en büyüğü. Geçtiğimiz dönemde yaşanan bütçe krizinde görüldüğü gibi Polonya, ‘utangaçlık’ yerine çıkarlarını ön planda tutmaya ve bunu seslendirmeye yöneldi. Ülkeyi yöneten ikizler Jaroslaw ve Lech Kaczynski’ler, Katolik özellikleriyle dikkat çekiyorlar. Azınlık hükümeti ise daha sağdaki partilerden destek buluyor. "Polonyalı ikizler" Cemile Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası caatac@tusam.net olonya’nın, 40 milyonluk nüfusu ile AB’ye geçen sene giren 10 ülkenin en büyüğü olarak, "yeni" Avrupa’nın liderliğini üstlenme yönünde bir irade göstermesi bekleniyordu. Nitekim, her fırsatta AB içinde "itilip kakılacak" bir piyon olmadığını dile getiren Polonya, 19 aylık AB macerasında çıkarları ve isteklerinin göz ardı edilmemesi adına, diğer 9 ülkenin utangaç duruşunu benimsemedi. Böylece, en çok sesi duyulan ve en talepkâr üye ülkeler arasındaki yerini aldı. Bunun son örneğini, geçtiğimiz haftalarda yaşanan bütçe krizi sırasında gördük. Kalkınma ve sosyal politikalarının başarısı tamamen AB’den gelecek fonlara bağlı olan Polonya, İngiltere’nin bu fonlarda kısıtlamaya gidilmesi teklifine en şiddetli tepkiyi gösterenler arasında yer aldı. Blair’in son dakikada attığı geri adım sonrası, fonlardan 100 milyon Avro daha fazla yararlanabileceği ortaya çıktığında ise Polonya gazeteleri, "bütün yeni ülkelerin, ellerine daha fazla para geçecek olmasını kendilerine borçlu olduklarını" yazdı. Bütçe krizi ile yenilerin çıkarlarını koruyacak lider olduğunu ilan eden Polonya, aynı zamanda AB 15’i (son genişleme öncesi üye ülkeler) en çok zorlayacak üye ülke olmaya da aday. "Önce Polonya" diyen politik liderleri, AB söylemi içine Katolik unsurlar yerleştirme çabaları, bazı çevrelerce "Amerikalılardan daha fazla Amerikancı" bulunan tutumu ve "eski" Avrupa’yı istila eden ucuz ve vasıfsız işgücü ile Polonya, AB gündemini kendi öngördüğü derecede meşgul ediyor. 2005 yılı içinde Polonya, AB’de soğuk duş etkisi yaratan bir "sağa dönüş" yaşadı. Jaroslaw Kaczynski’nin genel başkanı olduğu Hukuk ve Adalet Partisi’nin (PIS) iktidara gelmesi ve cumhurbaşkanlığına ikiz kardeşi Lech Kaczynski’nin seçilmesi ile birlikte Polonya’da Kaczynskiler dönemi başlamış oldu. 1960’ların çocuk yıldızları, şimdinin milliyetçi liderleri olarak, önümüzdeki 4 yıl boyunca sol kanadı politika sahnesinden uzak tutacak bir başarı elde ettiler. Polonya’da solun iktidardan bu derecede uzak olması, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde ilk defa yaşanıyor. Azınlık hükümeti kuran PIS, ihtiyaç duyduğu desteği kendisinden daha da sağda duran Katolik Polonyalı Aileler Ligi ve kırsal Öz Savunma Partisi’nden almayı tercih etti. Yüzde 7 ila 9 arasında bir oy oranına sahip olan Polonyalı Aileler Ligi, Polonya’daki en tutucu parti olarak biliniyor. Katolik Kilisesi’nin ülke yönetimine dahil edilmesini isteyen Lig aynı zamanda, Alman tehdidinin hâlâ devam ettiğini ileri sürerek Almanlara toprak satışının yasaklanmasını istiyor. Böyle bir siyasi görüşün desteğini alan Kaczynskiler’in de benzer bir söyleme sahip olduğunu düşünmek doğru olur. P Alman karşıtlığı Seçimler sonrasında daha yumuşak ifadeler tercih ediyor olsalar da Kaczynskiler, seçim kampanyaları sırasında AB 15’in tüylerini diken diken eden, bazen AB’nin varoluş nedeni ile çelişen sloganlar kullanmaktan kaçınmadılar. O derece ki; AB bürokratik çevrelerinde yaygın olarak "dikkat edelim, eğer bir gün Kaczynski kardeşler AB adına konuşuyor olurlarsa durumumuz tehlike arz etmeye başlar" deniyordu. Seçim kampanyalarında genel olarak AB’nin tepkisini çeken unsurlar, temel hak ve özgürlükleri göz ardı eder nitelikteki konuşmalar ve Alman karşıtlığı oldu. AB Komisyonu, cinsel ayırımcılığı ve ölüm cezasını destekleyici ifadeleri nedeniyle Lech Kaczynski’yi, cumhurbaşkanı seçildiğinin ertesi günü, Polonya’nın bu konularda AB yasaları ile bağlanmış olduğunu hatırlatarak uyardı. Diğer taraftan Jaroslaw Kaczynski, partisi iktidara gelir gelmez, yeni hükümetin Kadın Bakanlığı’nı kapatmasını sağladı ve böylece Polonya, kadın sorunları ile ilgili bir bakanlığı olmayan ender Avrupa ülkeleri arasına katıldı. Kaczynskiler’in Alman karşıtlığı ise, onların politik yaşamlarında çok iyi bilinen yönlerinden bir tanesi. Özellikle Lech Kazynscki’nin Varşova Belediye Başkanı iken, Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’nda Varşova’ya verdiği zararı hesaplatması ve sonuç olarak 45 milyar Avro’luk bir fatura çıkarıp, ödemenin resmi bir özürle beraber yapılmasını istemesi Avrupa tarihinin unutulmaz anekdotları arasındaki yerini aldı. Gerard Schröder’in başbakanlığı döneminde, Polonya’yı devre dışı bırakarak Rusya ile doğalgaz boru hattı anlaşması imzalaması da zaten varolan Alman düşmanlığını iyice körükledi. Ancak Angela Merkel, komşudaki kuvvetli Alman karşıtlığını kendi haline bırakılamayacak kadar ciddi bir mesele olarak algıladığından başbakan olması ile beraber Polonya’ya özel ilgi göstermeye başladı. İlk resmi ziyaretleri arasına Paris, Londra ve Brüksel’den sonra Varşova’yı da ekledi. Baltık doğalgaz boru hattına Polonya’yı da dahil etme kararında olduklarının defalarca altını çizdi. Merkel’in bu yumuşak ve ilgili tavrı Polonya’da Kaczynskiler’in tavizsiz duruşunun bir sonucu olarak algılandı ve Polonyalıların gururunu okşadı. Liderlik arayışları Polonya’da siyasetin gözde ikizleri Polonya, hedeflediği gibi "yeni Avrupa’nın lideri" olabilmek için AB’nin hem içinde hem dışında etkin olmanın yollarını hiç durmadan aramakta. Özellikle