Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 ABD’nin planları çerçevesinde Irak, Suriye C S TRATEJİ ABD’nin Ortadoğu’daki Ercan ÇİTLİOĞLU Bahçeşehir Üniversitesi SAM Müdürü rak’taki kitle imha silahlarının Saddam Hüseyin gibi bölge ülkelerine karşı düşmanca ve yayılmacı siyaset izleyen, bu siyasetini İran’la 8 yıl savaşıp sonrasında Kuveyt’i işgal ederek eyleme dönüştüren bir liderin elinde bulunmasının yarattığı varsayılan küresel tehditin yok edilmesi için ‘stars and stripe’ın Bağdat’ta dalgalanmaya başlamasının üzerinden üç yıl geçmiş bulunuyor. I I rak’a yönelik harekatı ile Ortadoğu’da küresel bir mevzi oluşturan ABD, içinde bulunduğumuz 2006 ve gelecek yıl yeni bir aşamaya geçmeye hazırlanıyor. ABD’nin Irak’ta artan kayıpları da yeni harekat tarzını zorunlu kılıyor. Irak’ın toprak bütünlüğü için verilen sözler ise çöl sıcağında buharlaşmış durumda. müş üç parçalı bir devlet yapısının ortaya çıkmak üzere olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır. Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün arabuluculuğunda İstanbul’da bir araya gelen ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad ve Sünni kökenli Irak İslam Partisi Genel Sekreteri Tarık El Haşimi’nin, Sünni grupların 15 Aralık’ta yapılacak seçimlere katılmaları konusunda bir anlayış birliğine vardıkları yazılı ve görsel basın organlarına yansıdı ve Sünniler seçimlere katıldılarsa da bunun Irak’taki barışa ne ölçüde hizmet edeceği hala bilinmezliklerle doludur. Kaldı ki aynı toplantı sonrası Halilzad’ın Irak’ta; Şii Araplar, Sünni Araplar ve Kürtler olarak üç ana etnik gruptan söz etmesi Türkiye’nin Türkmen politikasının iflas ettiğinin üstelik İstanbul’da ve Dışişleri Bakanı Sayın Gül’ün huzurunda ilanı anlamındadır. Sünni Araplarla Kürtler ve Şii Araplar arasında Saddam dönemine dayalı acılardan kaynaklanan ve yaşanmakta olan şiddet olayları ile güncellenip nefretle beslenerek kine dönüşen ayrılıkları içinde Sünnilerin de yer alacağı Bağdat merkezli bir hükümetin sağaltacağını ummak, sayıları onbinlerle anlatılan kayıpların birlikte barış içinde yaşama istek ve istencine engel değil yardımcı olacağını beklemek; Arap ve Kürt ırklarının farklı genetik kodları ile Şia’lığın inananlarına dayattığı radikalizmi hiç bilmemekle eşdeğer olmalıdır. Son perde Irak’ın işgalini gerekçelendirerek başlangıçta ABD’ye haklılık kazandıran kitle imha silahlarının varlığının CIA patentli ve İngiliz Gizli Servisi’nin de katkıları ile hazırlanan fabrikasyon bir aldatmaca olduğu ve bu ‘ısmarlama elbisenin’ defoları saklanamaz biçimde ortaya çıktığında sahnelenen ‘Irak halkına demokrasi getirme’ oyunu da son perdesine ulaşmış görünüyor. Irak’ın toprak bütünlüğü ve üniter yapısının bozulmasına asla izin verilmeyeceği, Iraklıların kendi kaderlerini tayin haklarına sahip kılınacakları gibi Andersen’den masallarla süslenen işgal senaryosu, so nuçları açısından 21. Yüzyılın ‘Dezenformasyon Anıtı’ olarak Babil Kulesinin yerinde yükselmekte ve yalnızca kültür hazineleri değil onurları da yağmalanmış Iraklılar, sanal bir özgürlük adına getirildikleri iç savaşın eşiğinde terörist ve direnişçi karmaşasının salınımlarına terk edilmiş bulunmaktadırlar. Görünürde hür ve demokratik genel seçimlerin(!) gerçekleştirilmesinden sonra seçilmiş bir meclis, meclisin onayladığı bir hükümet ve cumhurbaşkanına sahip olan, işgal altında bulunmasına karşın bağımsızlık ve hukuk devletinin yalnızca güvencesi değil temelini de oluşturan Anayasasına(!) işlerlik kazandıran Irak’ın tıpkı ay gibi görünmeyen yüzüne bakıldığında ortaya çıkan gerçekler Andersen yerine bu defa Hofmann’ın masallarına dönüşmektedir. Parçalı yapı Amerikalıların Irak’lı gazetecilere para karşılığı ‘her şeyin güllük gülistanlık olduğu’ masalları yazdırdığının ortaya çıkması ve bu utanç verici uygulamanın ABD yönetimi tarafından kabul edilmesinden sonra Hofmann ve Andersen’in masalları büyüsünü kaybetmeye başlamış olsa da şimdi merak konusu olan Irak’ta daha kimlere neler karşılığı para verildiğidir. Bağdat’taki merkezi hükümetin otoritesini Tıkrit, Felluce, Samara gibi Sünni bölgelere yayamadığı, Ayetullahların yönetimindeki Basra merkezli Şiilerin ABD güdümlü Bağdat’ın otoritesini dışladığı, kuzeydeki Kürtlerin ise bağımsızlık yapılanmalarını tamamlayarak merkezi hükümetle bağlarını sembolik bir düzeye indirgediği düşünüldüğünde; Irak’ın üniter yapı ve toprak bütünlüğünü koruma üzerine verilen sözler çöl sıcağında buz üzerine yazıldığı için çoktan buharlaşmış bulunmaktadır. Irak’ın, Osmanlı egemenliğinde coğrafi temelde uygulanan Musul, Bağdat ve Basra’dan oluşan eyalet sistemine günümüzde etnik bir kimlik kazandırıldığı ve Kürtler, Sünni Araplarla Şii Araplardan oluşan önce gevşek federasyon, sonrasında bölün Irak’taki olasılıklar Şii Araplarla Kürtler arasında şimdilik bir ayrılık ve çatışma görülmemekle birlikte Irak’taki bölünmüşlüğün artışına koşut olarak bu iki etnik grubun bir süre sonra özellikle petrol ve su gibi doğal kaynakların paylaşımı, denize açılım konularında karşı karşıya gelmeleri ve gelecekte mezhep farklılıklarını geride bırakarak (SünniŞii) Arap kimliği altında Kürtlere karşı birleşmeleri güçlü bir olasılık olarak görünmektedir. Çünkü ABD’nin Irak’taki konumu ve Kürtlerle ittifakı devam ettiği sürece, Sünni ve Şii Arapların, mezhep farklılıkları temelindeki ayrılıklarından arınarak Arap Milliyetçiliği temelinde ortak bir düşmana karşı birleşmeleri, bu birleşmeyi özendirip destekleyecek dış güçlerin varlığı da düşünüldüğünde uzak bir olasılık olmasa gerektir. Unutulmamalıdır ki ABD’yi haksız ve temelsiz bir işgalin faili görerek direnişlerini sertleştiren Sünni Arapların yanısıra Şii Araplar da ABD’yi işgalci bir güç olarak nitelemekte ve bu nitelemelerini henüz eylemsel boyuta taşımamakla birlikte ABD ve koalisyon güçlerinin Irak’ı olabildiğince kısa bir sürede terk etmelerini istemektedirler. Nitekim İstanbul’da düzenlenen toplantıda Sünni lider Tarık el Haşimi de tıpkı Şii önder Ayetullah Sistani gibi ABD’den bir çekilme takvimi hazırlayarak bunu açıklamasını talep etmiş bulunmaktadır.