28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

luk Pakistan sınırları, Hindu çoğunluk ise, Hindistan sınırları içinde yer aldı. Belucistan’ın da Pakistan sınırları içinde yer alması, Beluçların çoğunluğunun Müslüman olmasından kaynaklanıyor. Fakat daha sonraki yıllarda Hindistan’ın Pakistan içinde bağımsızlık hareketlerine destek verdiğini görüyoruz. 1971 yılında Pakistan’dan bağımsızlığını kazanan Bangladeş bunun en iyi örneğini oluşturmaktadır. 11 Aralık 2005’de Hindistan gazetelerinden birine röportaj veren ABD’de bulunan Beluç Topluluğu Başkanı Wahid Baloch, Beluçlar’ın hem İran’dan hem de Pakistan’dan baskı gördüğünü savundu. Beluçlar’ın Hindistan’dan ve İsrail’den destek aldığı iddialarına ise, "Biz şu ana kadar ne Hindularla ne de Yahudilerle bağlantı kurmadık fakat, biz, bağımsızlık mücadelemize destek vermek isteyen herkese, Hindu ve Yahudi kardeşlerimize de elimizi uzatıyoruz" derken Pakistan üzerinde uluslararası bir baskı kurmayı hedeflediklerini gösteriyor. Pakistan basını, Belucistan’da sıcak çatışmaların tekrar baş göstermesinin ve Hindistan’ın Belucistan’la ilgili açıklamalarının, 17 Ocak 2006’da yapılacak olan HindistanPakistan barış görüşmelerinin üçüncü aşaması öncesine denk gelmesine dikkat çekiyor. İddialara göre Hindistan, Belucistan’da çıkan çatışmalar ile barış görüşmelerinin üçüncü aşaması öncesinde İslamabad üzerinde baskı oluşturmayı hedefliyor. Pakistan basınının bu iddialarını doğrulayacak tarihi bir olay 1971 sonrasında da yaşanmıştır. 1971 yılında Bangladeş’in bağımsızlığını kazandığı bir dönemde Hindistan, Pakistan üzerinde baskı oluşturarak Keşmir sorununu kendi lehinde çözmeye çalışmıştır. Belucistan sorununun tekrar alevlenmesinin İranPakistanHindistan Doğalgaz hattının tekrar görüşüldüğü günlere denk gelmesi konunun bir diğer önemli boyutudur. İran doğalgazını Pakistan ve Hindistan’a satmayı öngören bu hattın, Pakistan’ın Belucistan bölgesinden geçmesi öngörülmektedir. Bu hattın yapımına ABD şiddetle karşı çıkmaktadır. Hindistan hattın Belucistan bölgesinden geçmesi ile ilgili güvenlik endişelerinin olduğunu belirterek Pakistan’ı hattın dışında bırakmayı hedeflemiştir. Pakistan güzergahına alternatif olarak doğalgaz boru hattının Umman Körfezi’nden çekilmesini teklif etmiştir. C S Burak ÇINAR TRATEJİ 17 Soğuk Savaş’ın ardından yeni yaklaşımlar gündeme geliyor Değişen savaş tarzları H.Ü. Tarih Bölümü Doktora Öğrencisi ünümüzde batılı ülkelerin sahip oldukları askeri doktrin, askeri teknolojilerdeki gelişmişlik üzerine kurulu, destek ağırlıklı ve kayıpları azaltan niteliğe sahip bulunuyor. Teknolojik gelişmişliğe sahip olmayan ülkeler ise bu farkı kapatmaksızın genellikle fazla insan feda eden bir savaş tarzı kabul etmek zorundadırlar. Ülkeler arasındaki teknolojik uçuruma rağmen gelişmiş ve gelişmemiş ülkelerin birbirlerini tehdit olarak görmeleri söz konusu. Gelişmemiş ülkeler aradaki bu uçurumu azaltabilmek için farklı savaş tarzlarına başvurmaları gerekiyor. Bazıları caydırıcılığı yüksek NBC silahları geliştirmeyi seçerken, bazıları da gerilla savaşına odaklanmayı tercih ediyor. G Tehdit algılaması Bir ülkenin kendi varlığına yaşamsal tehlike olarak gördüğü etmenlerin bütünü o ülkenin tehdit algılamasını oluşturur. Ülkeler tehdit algılarını kendi iç ve dış dinamiklerini ilgilendiren tarihi, coğrafi, askeri, kültürel, etnik gibi bir çok nedeni göz önünde bulundurarak sıralar ve buna göre bir güvenlik siyaseti oluşturur. Bu siyasete bağlı olarak askeripolitik senaryolar üretilir ve savunma stratejileri oluşturulur. Bunlar da dikkate alınarak genel bir stratejiye başvurulur. Bazen de ülkeler olası bir tehdide karşı birleşerek birlikte önlemler alırlar. 20. yüzyılın ikinci yarısındaki kutuplaşma sırasında ortak tehdit algılaması ile ortaya çıkan uluslararası kuruluşlardan NATO, oluşturduğu savunma politikası ile bugüne kadar devam eden İleriden Savunma Stratejisi’ni geliştirmiştir. ları da Afganistan ve Irak savaşları oldu. Ancak bu strateji, kesin doğru sonuçlar veren bir istihbarat altyapısına sahip olması gerekmektedir ki, uluslararası ilişkilerde hukuki bir zemine oturabilsin. Ne var ki, kesin hesapların ağırlıkta olduğu bir sistemde, insanların hem insan hem de elektronik kaynaklı istihbarat faaliyetlerinin gerçekçiliğine fazla güvenmeleri yıkımı da beraberinde getirebilmektedir. Zaten istihbaratın doğasında da gözlemlerin yanı sıra varsayımların yoğun olma durumu mevcuttur. Kaldı ki, istihbarat faaliyetleri tek taraflı yapılmadığından her an bir aldatmaya da maruz kalınabilir. 199091’deki Körfez Savaşı’nda Amerikan uçaklarının uydudan saptanan hedefleri bombalaması ile kara harekatı sırasında bu hedeflerin önemli bir kısmının maket olduklarının gözlemlenmesi arasındaki bağlantı elektronik istihbarata karşı yapılan aldatmalara bir örnektir. Bununla birlikte son on yıl içinde Irak’taki kitle imha silahlarının varlığı konusunda kamuoyuna ipuçları sunmak ta istihbarat faaliyetleri dahilinde yapılmış bir çeşit aldatma olabilir. Bangladeş’in bağımsızlığı sürecinde Pakistan üzerinde baskı kurmaya çalışan Hindistan, günümüzde de bu ülkeyi İran doğalgazı projesinin dışında tutmaya çalışıyor. Kalabag Barajı ile başlayan iç çatışmalar giderek daha da büyümekte ve Pakistan’ın toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir. Bölgede askeri operasyonları başlatması 1999 askeri darbe ile iktidara gelen Pervez Müşerref ’e yönelik "ülke sorunlarına barışçıl değil askeri yolla çözüm bulan askeri diktatör" eleştirilerini daha da artırmaktadır. Birçok gazeteci, yazar ve siyasi analizci ülkede etnik nitelikli merkezçevre çatışmasının daha da şiddetlenmemesi için Kalabag Barajı’nın yarattığı sorunun siyasi yolla çözülmesi gerektiğinde hemfikirdirler. Bunun için ise, bir an önce Belucistan bölgesinde askeri operasyonların durdurulması gerektiği ileri sürülüyor. Silahlarla donatılmış Belucistan Kurtuluş Ordusu’nun tren yolu, doğalgaz boru hattı ve elektrik santralleri gibi bölgenin stratejik öneme sahip yerlerine saldırması Pervez Müşerrefi ikilemde bırakmaktadır. Bir taraftan ülke bütünlüğü için bu tür eylemlere karşı askeri operasyonların yürütüldüğünü inkar etmeyen Pakistan merkezi yönetimi, diğer taraftan bu operasyonlar nedeniyle bölge halkıyla ilişkilerini daha da kötüleştirmekten endişelenmektedir. İlerinden Savunma Stratejisi 1950’lerdeki Komünist Doğu Avrupa’dan batıya yönelik tehdidin Alman jeopolitiği üzerindeki etkisi sayesinde NATO kapsamında tartışılan ve 1962’de kabul edilen bu ilke, Ren Nehri üzerinden Batı Avrupa’yı savunmaya yönelik bir askeri politika idi. Görünürde yakın bir tehdidin bulunmasıyla oluşturulan bu strateji Soğuk Savaş ile birlikte değişmeye yüz tuttu. Bunun nedenleri Alman jeopolitiğinde yaşanan değişim ve NATO’nun tehdit algılamasının değişmesi olarak söylenebilir. Soğuk Savaş’ın bitimi ile birlikte sona ermesi gerekirken, İleriden Savunma değiştirilerek stratejik düzeyde terör tehdidi üzerine oturtulmuştur. Ancak görünürde olmayan bu tehlikeyi somutlaştırmak için de haydut devletler kavramı yaratılmış ve özellikle terör tehdidi ile kitle imha silahları tehdidi bu kavramda birleştirilmiştir. ABD, Irak’ta direnişçilerin yeni saldırı yöntemleriyle karşılaşıyor... Öngörülü nükleer ilk saldırı Son zamanlarda Amerika’da gündeme gelen bu tartışma büyük bir talihsizliktir. Irak’ta ortaya çıkan durumda harekatın asıl nedeni olan "kitle imha silahları" bulunamamış ve adeta ABD bir "yanlış savaşa" girmiştir. Başka bir deyişle Öngörülü İlk Saldırı stratejisi başarısız olmuştur. Bunun sonucunda en az on binlerce Irak vatandaşı ölmüştür. Böyle bir hatanın Öngörülü ilk saldırı 1990’lı yıllarda ABD’de artan terör endişesi ve 11 Eylül olayları ile ortaya çıkan bunun görünürdeki ispatı, yeni tehdit kavramına karşı tarihte örnekleri olan Öngörülü İlk Saldırı kavramının acil bir strateji olarak devreye sokulmasına neden oldu. Bunun ilk çıktı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear