Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Latin Amerika’da IMF karşıtlığı C S TRATEJİ 23 Aybike KOCA TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası akoca@tusam.net rezilya ve Arjantin gibi geçiş ekonomisine sahip ülkeler, 2006 yılı itibariyle ekonomik özgürlüklerini yeniden kazanmak ve bundan sonra ABD’nin ekonomik gücü altında ezilmemek için IMF ile ilişkilerine son veriyorlar. Bu sayede "bitmek bilmeyen borçlarla geçen yüz kızartıcı geçmişi" geride bırakmayı, ekonomide yeni bir sayfa açmayı amaçlıyorlar. Bu ülkelerin yaşadıkları krizlerin sorumlusunun IMF olarak görülmesi, iktidarların popülaritesini ve radikal açıklamalarını daha da artırıyor. Önce ABD’nin arka bahçesi olarak tanımlanan Arjantin’in IMF ile ilişkisini bitireceğini açıklaması, ardından Brezilya’nın IMF’ye olan son borcunu erkenden ödeyerek yeni bir anlaşmaya gitmeyeceğini duyurması, Latin Amerika ülkelerinin ABD ve dolayısıyla IMF’nin elinden kurtulmaya çalıştıklarını ortaya koyuyor. Ortalıkta, Latin Amerika ülkelerinin kendi aralarında oluşturacakları "birlik" iddiaları dolaşırken, IMF’ye karşı çekilen böyle bir rest, ABD’nin arka bahçesini azat ettiğini ya da daha gerçekçi bir ifadeyle kaybettiğini göstermektedir. ABD’nin ekonomik baskılarından kurtulmayı amaçlayan bu ülkelerin birleşme konusunda ne kadar başarılı ve yeterli olacakları ise önümüzdeki günlerde ortaya çıkacaktır. Brezilya Ekonomi Bakanı Antonio Palocci her ne kadar programın yenilenmemesinin IMF ile ilişkileri tamamen kesmek anlamına gelmediğini söylese de, Brezilya Devlet Başkanı Luiz İnacio Lula Da Silva, halka, umudun korkuyu yendiğini duyurarak IMF ile yolların ayrıldığı mesajını verdi. Ar B jantin Devlet Başkanı Nestor Kirchner da IMF’yi, 20012002 yıllarında yaşanan krizlerden sorumlu tutarak eleştirmiş, bu sayede ülke içinde büyük destek toplamıştır. Buna karşıt olarak bu ülkelerin, desteğin çekilmesi halinde mali bir kriz yaşayacağı ve IMF’siz uzun süre ayakta duramayacakları tezini ileri süren IMF kanadı bir anlamda "yüksek borçlu ülkeler" listesinin daralmasını istemiyor gibi gözükmektedir. 2001 yılındaki ekonomik kriz öncesinde IMF’nin hata yaptığını kabul etmesi sonucu artan eleştiriler ve erken ödeme ile ilişkileri bitirme söylemleri Arjantin’de uzun zamandır yankılanıyordu. IMF bu durumun yüksek borçlu ülkeler listesinde bir numara olan Türkiye’ye de yansımasından endişe duymakta bu yüzden de uyguladığı ekonomi politikalarının yanlışlığını kabul etmemektedir. Çünkü Türkiye’nin IMF’den kopma gibi bir lüksü olmadığı gibi IMF’nin de Türkiye’yi elinden kaçırma niyeti bulunmamaktadır. verebileceği bir ülkenin varlığı bu kuruluşa ayrı bir güven ve güç getirmektedir. Latin rüzgarı Türkiye’de eser mi? Arjantin, Brezilya ve Türkiye ekonomilerinin benzer tarafları olduğu gibi bu ülkelerde makro ekonomik büyüklüklerin pek çoğu farklılık göstermektedir. Büyüme oranlarında 2005 yılı sonu itibariyle Arjantin yüzde 8’lere ulaşırken, Brezilya yüzde 4’lerde kalmış, Türkiye ise 2005 yılının tümünde yüzde 5’in biraz üzerinde bir büyüme elde edebilmiştir. Ancak üretimden değil tüketimden kaynaklanan bu büyüme ekonomik verilerdeki farklılığı da ortaya çıkarmaktadır. Aynı tarih itibariyle, Arjantin’in dış ticareti 10 milyar doların üzerinde fazla vermiş, Brezilya’da bu fazla 40 milyar doları bulmuştur. Türkiye’de ise dış ticaretin 40 milyar doların üzerinde açık verdiği tahmin ediliyor. Buna karşın aynı dönemde Arjantin’de 15 milyar dolar civarında olan döviz rezervleri Brezilya’da 60 milyar dolara yaklaşmıştır. Enflasyon oranlarına bakıldığında ise Geçiş ekonomisi Arjantin’de yüzde sürecini yaşayan 10’a yaklaşan, Brezilya’da yüzde 5’in Arjantin ve Brezilya, üzerine çıkan bir IMF ile ilişkilerini en tabloyla karşılaşılalt düzeye indirme makta, Türkiye’de de Kasım ayı itibagirişimlerini riyle yüzde 8’i gesürdürüyor. çen oran göze çarpArjantin’de Kirchner, maktadır. Brezilya’da Lula IMF Arjantin’in ve Brezilya’nın ekokarşıtı söylemleriyle nomik bağımsızlık halktan destek çabalarına Venezübularak yönetime ella’nın, petrollerinin taşınması konugeldi. Bu iki ülke ile sunda bir Rus şirkeTürkiye’nin ti ile anlaşması da ekonomisi eklenince görülüyor ki ABD arka benzerlikler bahçesini yavaş yagösteriyor. vaş kaybetmektedir. Türkiye’nin IMF ile Latin Amerika ülilişkilerini kesmesi kelerindeki bu "asi" duruş, ABD kanaise pek olası lıyla uluslararası görünmüyor. piyasalara yansıdığı takdirde, dışsal şoklara açık, kırılgan ve esnek bir yapıya sahip olan Türkiye de bundan nasibini alacaktır. Tüm bunların ışığında Latin Amerika’daki gibi bir rüzgarın Türkiye’de esmesi pek mümkün gözükmemektedir. Kaldı ki Arjantin ve Brezilya’nın gelecekte güçlü bir ekonomiye sahip olup olmayacakları, uluslararası piyasalara kendilerini kabul ettirip ettiremeyecekleri yakın zamanda ortaya çıkacaktır. Çünkü Arjantin Merkez Bankası rezervlerinin neredeyse yarısını, Brezilya Merkez Bankası ise yüzde 30’una yakınını borç ödeme işleminde kullanacaklar. Rezervlerdeki bu azalmanın etkileri orta vadede kendisini gösterecektir. Bu sadece ekonominin değil aynı zamanda siyasetin de başarısını sorgulayacaktır. Aynı tarihlerde ülkelerinin başına gelen Lula ve Erdoğan ile onlardan bir sene sonra iktidara gelen Kirchner’in IMF ile ilişkilerinin profili çıkarıldığında, şu an için ulusal sol iktidarların muhafazakar sağ iktidarın bir adım önüne geçtiği görülmektedir. Ancak son sözü her zaman olduğu gibi zaman söyleyecektir. IMF’siz Türkiye Türkiyesiz IMF Arjantin’in 2001 yılında uyguladığı moratoryumu Türkiye’nin de uygulayıp uygulayamayacağı konusu henüz soğumamışken şimdi de Brezilya gibi borcunu erken ödeme olasılığının bulunup bulunmadığı tartışılıyor. Gerek Latin Amerika ülkelerinin bu konudaki cesaret ve kararlılığının dünya kamuoyunda yarattığı etki gerekse AKP iktidarının ekonomiyi IMF’ye daha çok bağlayan politikası tartışma konusunun alevlenmesine sebep oluyor. Türkiye IMF’ye kalan toplam 16,5 milyar dolarlık borcunu 2009 yılına kadar ödeyecek. Bu tutarın erken ödenmesi Hazine’nin 16,5 milyar dolar sıcak kaynak bulmasını gerektirir. Bütçenin fazla vermeye müsait olmaması ve borcun borçla kapatılması felsefesinden vazgeçilmesi gerektiği için dış yada iç borçlanmanın mümkün olmaması bu durumu mümkün kılmamaktadır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) sahip olduğu 50 milyar dolarlık döviz rezervinden ödeme yapılması ise risk taşımaktadır. Dolayısıyla Türkiye’nin bu borcu erken ödeme yoluyla kapatması mümkün gibi görünse de, makro ekonomik büyüklükler buna izin vermemektedir. Bunlar bir yana, günümüz koşullarında Türkiye’nin IMF’ye olan borcunun büyüklüğünden ziyade yeni bir borç anlaşması imzalayıp imzalamayacağı daha büyük önem taşımaktadır. Yeni bir standby anlaşmasının imzalanması durumunda, TürkiyeIMF ilişkileri daha da sıkılaşacak, Türkiye ekonomisi IMF’ye daha bağımlı hale gelecektir. Türkiye, IMF politikaları uygulanan yıllarda IMF’siz yıllara oranla daha yüksek refah seviyelerine ulaşmışsa da şu an itibariyle IMF’den uzak duramaz. Gerek büyük yatırımcıların IMF’ye olan güveni gerek yabancı yatırımcıların Türkiye piyasalarını riskli görmesi gerekse sıcak paranın ülkeyi terk etme olasılığı, Türkiye’yi IMF’ye bağımlı kılan başlıca unsurlardır. Zaten IMF de Türkiye gibi "borcuna sadık" bir ülkeyi bırakmaya niyetli gözükmemektedir. Zira IMF’nin, Latin Amerika yenilgisinden sonra, uluslararası alanda kendini tekrar kabul ettirmesi ve yüksek faizlerle borç