Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 Ülkeler, güvenlik siyasetini, iç ve dış; tarihi, coğrafi, kültürel, etnik birçok nedeni göz önüne alarak oluşturuyor. Buna göre savunma ve saldırı yaklaşımları geliştiriyorlar. Avrupa’ya yönelik Sovyet tehdidine karşı geliştirilen ileriden savunma stratejisi, günümüzde, terörle mücadele amacıyla acil olarak uygulanmaya başlandı. ileride benzer bir paranoya yüzünden nükleer silahlar ile işleneceğini düşünmek, her ne pahasına olursa olsun, bir "öngörülü nükleer saldırı" seçeneğinin kesin olarak ortadan kaldırılması ihtiyacını doğuracaktır. BM’ye üye olan 191 devlete sahip yerküremiz, bir ya da bir kaç devletin tehdit kaynağının görünür olmadan temel alarak geliştirdiği paranoyak savunma stratejileri yüzünden olası bir dehşet dönemine girebilir. Bu yüzden böyle bir konseptin geliştirilmesinin insanlığa ihanet olduğunu söyleyebiliriz. milletlerin ordularının daha avantajlı olacağını düşünebiliriz. C S TRATEJİ larını Afganistan’a göndermekten çekinmemişlerdi. Buna rağmen savaşı, dağları yayan ya da at sırtında kat eden ve hafif portatif silahlar kullanan Afganlar kazanmışlardı. Fransızların Hindiçin’deki bozgunlar ve Cezayir’deki yıpratma savaşları sonucu buralardan çekilmesi de insan faktörünün önceliğini ortaya çıkartan bazı örneklerdir. Teknoloji ve insan faktörü Teknolojik üstünlüğün artış hızı, savaşlarda gelişmiş ülkelerin gelişmemiş ülkelere kesin bir üstünlük sağlamalarına yol açmıştır. 19. yüzyıl koloni savaşlarından 2003’teki Irak Savaşı’na kadar sürekli artan teknoloji ile elde edilen ateşgücü ve bunun sistematik bir şekilde verimli kullanılması sayesinde az sayıda muharip kuvvetin oldukça az kayıp vererek çok daha büyük sayıdaki bir kuvvete çok kayıp verdirmek suretiyle üstün gelmesi sıradanlaşmış ve böylece gelişmiş ülkelerin gelişmemiş ülkelere ekonomik hakimiyet kurabilmesi askeri açıdan sağlanabilmiştir. Gelişmiş ülkelerin orduları teknoloji bazlı olup, insan faktörü eskiden olduğu kadar ön planda değildir. Bunun aksine, gerilla savaşının tekrardan canlandırdığı insan faktörü sayesinde bölgesel şartları teknolojiye göre daha yerinde kullanabilen ordular, teknolojik üstünlüğe sahip ordulara karşı ciddi başarılar kazanmışlardır. Çünkü insanın düşüncesinin önceden tahmin edilemeyeceği ve yaratıcılığı sayesinde bölgesel şartları ucuz ve basit yöntemlerle kısa zamanda kendi lehine kullanabilmesi, aynı bölgeye yönelik sorunların teknolojik açıdan bu kadar hızlı ve ucuz bir şekilde çözümlenememesine her zaman üstün gelmektedir. Vietnam’da ABD’nin istediği tarz bir ZPT (Zırhlı Piyade Taşıyıcı) 1718 sene gibi uzun bir süre içinde geliştirilirken buralardaki sızma tünelleri insan eliyle bir kaç gün içinde kazılabilmekteydi. Irak’taki şehiriçi çatışmalarda en pahalı araçları bile zaman zaman yetersiz kalan Amerikan Ordusu, durumu geçici olarak çözebilmek için zaman zaman kentleri terk etmekte ya da kentleri zorla boşaltarak yok etmektedir. Ancak yıkılan evler direnişçilerin saklanması için zaman zaman daha iyi koşullar sağlamakta, çıkan yangınlar ise gece görüş sistemlerini olumsuz şekilde etkileyerek harekatlardaki Amerikan kayıplarının artmasına neden olmaktadır. Daha önce de Afgan mücahitlerin direnişine ağır kayıplar veren Sovyet Birlikleri doktrin değiştirerek mekanize birliklerin yerine havamobilize birliklere ağırlık vermişler ve geliştirmekte olan yeni savaş araç Değişen Amerikan savaş tarzı Amerika’nın 21. yüzyıl için geliştirmeye çalıştığı askeri doktrin 11 Eylül saldırılarından kısa bir süre önce tartışılmaktaydı. Ancak 11 Eylül ile başlayan gelişmeler Amerikan Ordusu için geliştirilecek yeni tarz açısından belki de bir şanssızlık oldu. 2003’te Irak’ta Amerikan Ordusu’nun kullandığı geliştirilmiş karahava doktrini, kalite açısından asimetrik ordular arasındaki savaşlarda teknolojik üstünlüğün kesin üstünlüğü şeklinde algılanabilir. Bununla birlikte işgal sonrası savaşın uzaması daha çok siyasi hesapların yanılgısıyla ön plana çıktı. Irak’ta siyasi istikrarın sağlanması için harekat aşamasından tamamen farklı bir işgal politikasının uygulanması kaçınılmaz olduğunda ise ABD’nin sahip olduğu savaş konseptinin bunu başarabilecek hususlara sahip olmadığı ortaya çıktı. Yeni tarzlar ve yeni silahlar Tarihteki savaşlara baktığımızda bir kaç hususun özellikle ön plana çıktığını görüyoruz. Bunların başında "sürpriz saldırı" yeteneğini sayabiliriz. Büyük İskender’in Gaugamela Savaşı’nda yaptığı sürpriz süvari hücumu kendi ordusundan beş kat büyük Pers Ordusu’nu dağıtmaya yetmişti. Sırpsındığı Savaşı’nda Hacı İl Bey’in komutasındaki Osmanlı öncüleri Haçlı Kuvveti’nin gövdesini teşkil eden büyük bir birliği bozguna uğratmıştı. İsrail’in 1967’deki ani saldırısı ise Mısır ve Suriye’nin saldırı yeteneklerini zayıflatarak bir haftada iki ülkenin ordusunu da etkisiz hale getirmişti. Sürpriz saldırı, düşmana üstün gelebilmekte önemli bir koz olup, hız ve gizlilik esasına kurulmuştur. Dolayısıyla sürat unsuru yüksek silahlar gerektirmektedir. 19. yüzyılın sonlarına kadar süvariler orduların en hızlı unsuruydu. Ancak bunlar seri tüfek atışı ile makinelitüfek atışı karşısında eriyorlardı. Bu yüzden Ortaçağ bittikten sonra sürpriz saldırılarda fazla etkin Kayba karşı hassasiyet Gelecekteki savaşlarda kayıp oranlarının ve buna bağlı olarak batılı ülkelerde yaşayan sivil halkın kayba karşı hassasiyetinin ne durumda olacağı konusunda fikir yürütebiliriz. Artan nüfus, artan ateşgücü, kitlesel orduların gelişmesi ve kovansiyonel silahların kitlesel üretimine devam edilmesi, yaklaşan çevre felaketlerinin insan beynine kazandırdığı gelecek korkusu sayesinde insan haklarına tezat bir düşünce altyapısının oluşması ile birleştiğinde gelecekteki savaşların tıpkı İkinci Dünya Savaşı sırasında olduğu gibi kitlesel imhaları da içeren doktrinlere sahip ordular tarafından yapılmasını mümkün kılıyor. Özellikle kaynaklara sahip olabilmek için yapılacak savaşlarda kayba karşı hassasiyeti daha az olan Yeni dönemde tehdit, daha çok terör boyutuyla ortaya çıkıyor