28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 nu tercih ettiği, Çin’in barışçıl kalkınmasına ilişkin kavramlar ve dünyaya etkisi açıklandı. Kitaptaki en önemli kavramlardan biri, Çin’in seçmesi gereken yolun barışçıl kalkınma olduğudur. Çin’in son üç yıldır kullandığı "barışçıl yükselme" kavramının yerine "barışçıl kalkınma" kavramını kullanması da dikkat çekicidir. Bu seçeneği, Çin’in tarihi, kültürü, geleneği, bulunduğu çağın koşulları, geçen 20 yıl süre içinde izlediği reform ve dışa açılma politikası ile çalışma odağı olarak saptadığı çağdaş yapılanmadan dolayı seçtiği belirtildi. Çin "barışçıl yükselme" yolu ile ilgili ilk açıklamayı, ev sahipliğini yaptığı 2003 yılındaki Bo’ao Asya Forumu (BAF) yıllık toplantısında dile getirmişti. "Çin’in barışçıl kalkınma yolu"nu izlemesinin gerekliliği ve kararlılığı ile bu hedefinin gerçekleştirilmesi için belirlenen stratejik ilkeler ve önlemlerin ilk kez açıklandığı beyaz kitapta, Çin’in barışçıl, açık, ortak ve uyumlu bir gelişme gerçekleştirmek için çaba harcayacağı kaydedildi. Kitapta, Çin’in uluslararası ortamda kendi gelişimini sağlamaya çalışırken, dünya barışına da katkı sağlamak, dışa açılma politikasını sürdürmek, ekonominin kürselleşme eğilimine göre ülkelerle karşılıklı kazanç elde etmek, çeşitli ülkelerle kalıcı barış ve ortak refah içinde uyumlu bir dünya kurmaya çalışmak gibi barışçıl gelişme yoluna ilişkin temel noktalara da yer verildi. Beyaz kitapta, öncelikle Çin’in devlet yapısı, tarihi, kültürü, geleneği ve çağdaş dünyanın gelişme eğilimi gibi alanlar analiz edilirken, şunlar kaydedildi: "Barışçıl gelişme, Çin’in, çağdaş yapılanmasını gerçekleştirmek için izlemesi gereken bir yol olarak, Çin Hükümeti ve halkının ciddi bir seçeneği ve taahhüdüdür. Çoktan beri, Çin Hükümeti’nin izlemekte olduğu bağımsız ve barışçıl dış politikanın temel ilkesini, dünya barışının korunması ve ortak gelişmenin sağlanması oluşturuyor. Bu ilke de Çin’in devlet ideali oldu. Çin Hükümeti Çin’in ne geçmişte, ne şimdi, ne de gelecekte hegemonya peşinde koşamayacağını defalarca ve açıkça ilân etti. Çin’in gelişmesi herhangi bir kişiye karşı tehdit oluşturmayacak, sadece dünyaya daha fazla gelişme fırsatı ve daha geniş piyasa getirecektir." Çin’in "beyaz kitap" yayımlamasının hemen ardından, Japonya, ABD ve Tayvan gibi ülkeler, Doğudan ABD, güneybatıdan İsrail ile karşı karşıya… C S TRATEJİ ‘Sınırlara sıkışan’ Suriye H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net SuriyeIrak sınırına abluka Suriye, ABD’nin 2003 Mart’ında Irak’ı işgali ile başlayan süreçte devamlı surette ABD tarafından Irak’taki direnişe destek vermekle, daha açık bir ifade ile teröre destek vermekle suçlanıyor. ABD, Suriye’yi sınır geçişlerini kontrol etmemekle suçlarken, Şam söz konusu iddialara karşı, coğrafi koşullar nedeni ile sınırı kontrol altına almanın çok zor olduğunu, sınırı kontrol "etmediğini" değil "edemediğini" ileri sürüyor. Suriye, üzerindeki bu "sınır" baskısından kurtulabilmek, en azından baskıyı biraz olsun hafifletebilmek için Ekim ayında Irak sınırını basına ve uluslararası gözlemcilere açtı. Irak ile Suriye arasındaki 605 kilometre uzunluğundaki sınırın uzunca bir bölümü çölle kaplı. Bu nedenle sınırın büyük bir kısmı, toprak bariyerlerden ve kum tepelerinden oluşuyor. Ancak, Suriye ABD’nin baskılarından sonra "göreli olarak" sınırda güvenlik arttırıcı bir takım değişiklikler yaptı. Söz konusu güvenlik arttırıcı önlemler çerçevesinde toprak ve kumdan oluşan bariyerlerin uzunlukları 4 metreye çıkarıldı ve buna ek olarak sınırın en "sorunlu" olarak nitelendirilen bölgeleri dikenli tellerle çevrildi. Suriye, bir anlamda sınır güçlendirme çalışmaları olarak da adlandırılabilecek önlemler bağlamında, sınır karakollarının da sayısını arttırdı. Suriye, daha önce 605 kilometrelik sınır boyunca sadece "10" olan sınır karakollarının sayısını 577’ye, sınır boyunca görev yapan güvenlik güçlerinin sayısını da 7 bin 500’e çıkarmış durumda. Suriye aldığı yeni önlemlerle ve sınırın yeni halini dünya basınına açmakla sınır güvenliği konusunda "elinden geleni" yaptığı izlenimini vermek istiyor. Ancak, ABD hiç de ikna olmuşa benzemiyor. Bunun en açık göstergesi de Irak’ın kuzey batısını boydan boya kaplayan Suriye sınırının, son 3 ayda 2 büyük ABD operasyonuna sahne olması. Operasyonlardan ilki Ekim ayında ABD Ordusu’ndan 3 bin 500 askerle başlattığı Çelik Perde Operasyonu. Diğeri de ilk operasyondan sadece 1 buçuk ay sonra bu sefer 2 bin 500 asker ile başlatılan Demir Yumruk Operasyonu. Söz konusu operasyonların bir diğer ilgi çekici özelliği de operasyonların zamanlaması. Çelik Perde 15 Ekim’de yapılan anayasa referandumu öncesinde, Demir Yumruk ise, 15 Aralık parlamento seçimleri öncesinde yapıldı. El Kaide’nin ve El Kaide S uriye bir yıldır yakın tarihinde görülmemiş bir uluslararası baskıyla karşı karşıya. Özellikle, Hariri Suikastı ve onu takip eden suikastlar zinciri ile Suriye’nin üzerindeki baskı her geçen gün biraz daha artıyor. Yanı başındaki Irak yangınının her an kendisine sıçraması ihtimali ile diken üstünde yaşayan Suriye, son bir yıl içerisinde gelişen olaylarla söz konusu ihtimale giderek yaklaşıyor gibi görünüyor. ABD’nin, Irak’ta kendisini en fazla "uğraştıran" Sünni direnişçilerin Suriye sınırından sızdığı ve Suriye’nin buna göz yumduğu iddiaları da Suriye’nin zaten çok da temiz olmayan sicilini biraz daha kabartıyor. Ç in, yükselişinin tehdit olarak algılanması üzerine ‘barışçıl kalkınma’yı amaçladığını anlattığı ‘beyaz kitabı’ yayımladı. Buna karşın Pekin, Tayvan’da güç kullanma konusu başta olmak üzere bölgesel iddialarından vazgeçmiyor. "Çin’in, nükleer bombaları olan ve 12 yıldır askeri harcamalarını sürekli artıran bir ülke olarak oldukça büyük bir tehdit oluşturmaya başladığını vurgularlarken, Çin’in kalkınmasının Asya Pasifik’te barış ve demokrasi için tehdit oluşturduğunu ileri sürmektedirler. Aynı zamanda, Çin’in "barışa", kalkınmak ve yükselmek için ihtiyaç duyduğunu, yükselme tamamlandığında barış anlayışının değişeceğini dile getirmektedirler. Pekin hükümeti, uluslararası arenada oluşan "Çin tehdidi"ne karşı "barışçı kalkınma" gibi yumuşak söylemler ortaya koymasına rağmen, ABD’nin hegemon konumuna çok kutuplu politikasıyla karşı koyması, bazı Çinli askeri yetkililerin nükleer silahla ABD’yi tehdit etmeleri, Japonya’ya karşı tarihsel sorgulama politikasıyla Tokyo’yu boyunduruğu altına almaya çalışması, Güneydoğu Asya ülkeleri ile Spratly ve Paracel Adaları üzerindeki iddiaları, Tayvan için kuvvet kullanma kararından vazgeçmemesi ve azınlıklara karşı uyguladığı baskıcı politikalar, uluslararası endişeleri ortadan kaldıramamıştır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear