26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S zorundadır. Esasen kendisi terörü kaçtığı delikte kovalarken diğerlerine siyasal çözümler önermesi de alışıldık çifte standartlı uygulamalarla ilgili görülmelidir. Demokrasi bile sorunun batısında ya da doğusunda olmaya göre farklı yorumlanabilmektedir. Buckovski hükümeti geçen hafta, esasen Kondovo’daki silahlı direnişi idare şekli nedeniyle düzenlenen güven oylamasını atlatmış olsa da Cumhurbaşkanı Zrevenkovski’nin sorularını hala cevaplayabilmiş değil. Bir suçlunun ancak af vaadi ile ele geçirilebilmesi konusunda sorulacak soruların cevapsız kalması veya cevapların basına yansımaması da normal olacaktır. Hükümet de hiçbir operasyon düzenlemeden suçluyu ele geçirmiş olmayı bir başarı olarak sunma eğiliminde. Hükümet, Krasni TRATEJİ ki’nin polisi şiddet kullanmaya zorlayarak Arnavut azınlığa zulmedildiği izlenimi yaratmak istediği düşüncesini taşıyor. Sonuçta zanlı gerçekten de, sivil kayıp verilmeden ve yerel nüfus arasında huzursuzluk yaratmadan tutuklanmıştır ancak yine de Makedonya halkı bu olayları hükümetin başarısızlığı olarak hatırlayacaktır. Bazı Arnavutların "Kosova bağımsızlığını kazandığında birleşeceğiz 23 ve azınlık haline gelecek Makedonlara kendi bayraklarını kullanma hakkı dahil çok geniş haklar vereceğiz" yönündeki sözleri de başarısızlık ve yetersizlik kanâtının çok daha geniş bir çevre tarafından paylaşılacağını gösteriyor. 1 Southeast European Times, 29/09/2005 S T R A T E J İ K İ T A P L I Ğ I Dünya düzdür Cihangir DUMANLI [email protected] 21.Yüzyılın Kısa Tarihi Orijinal Adı: The World İs Flat Yazar: Thomas L. FRIEDMAN Farrar and Giroux, New York, 2005, 488 sayfa üreselleşme konusundaki yazıları ile tanınan New York Times yazarı Thomas L. Friedman, bu kitabında 2000 yılından bu yana yaşanmakta olan üçüncü küreselleşme dalgasını anlatıyor. (Birinci küreselleşme 1492–1800 yıllarında, ikinci küreselleşme ise 1800–2000 yılları arasında yaşanmıştır.) Bu süreçte teknolojik gelişmelerin sağladığı olanaklarla, bilginin, mal ve hizmetlerin ve sermayenin, dünya çapında, sınırsız ve süratli dolaşımı sayesinde dünyanın düz hale geldiğini ileri süren yazar, dünyayı düzleştiren on faktörü (flattener) sıralıyor. Yazara göre birinci "düzleştirici" Berlin duvarının yıkılmasıdır. Bu sayede dünyadaki güç dengesi, demokratik ve serbest piyasa ekonomisi güçleri lehine değişmiştir. Artık dünyada tek bir sistem (kapitalizm) kalmıştır. Herkes kendisini bu sisteme uydurmalıdır. Aynı döneme rastlayan kişisel bilgisayar (PC) ve Windows devrimi ile, sınırlı da olsa bilgisayar ağlarının kurulmasıyla küresel bilgi devrimi başlamıştır. İkinci "düzleştirici" etken, 1995 yılında Netscape’in dünyaya yayılmasıdır. Bu suretle dünyadaki tüm bilgisayarlar internet ile birbirlerine bağlanmak olanağına kavuşmuştur. Bu, modern dünyadaki en önemli icatlardan birisidir. On yılda 800 milyon insan internetle birbirlerine bağlanmıştır. Üçüncü "düzleştirici", internetle birbirlerine bağlanan insanların, haberleşme aşamasından internet üzerinde ortaklaşa iş yapma aşamasına gelmeleridir. Dördüncü "düzleştirici" faktör kendi kendine organize olan işbirliği topluluklarının gelişmesidir. Yazar, buna açık kaynaklardan yararlanma (open sourcing) demektedir. İnsanlar artık internet yolu ile ortak yazılımlar geliştirmekte, herkesin katkıda bulunabildiği ansiklopediler yazılmaktadır (ör: Wikipedia). Bu sayede hiyerarşik yapılar ortadan kalkmakta, daha çok alanda yaratıcı K lığı geliştiren yatay işbirliği modelleri oluşmaktadır. Beşinci "düzleştirici" dışarıya iş yaptırmadır (outsourcing). Yazar bu konuda Hindistan’ı örnek göstermektedir. İnsan beyninden başka önemli doğal kaynağı olmayan bu ülke, interneti kullanarak ABD’deki doktorların sesli raporlarını yazılı hale getirmek, MR çekimlerini raporlaştırmak, firmaların çağrı merkezlerini işletmek, muhasebelerini tutmak ve yazılım geliştirmek gibi pek çok hizmeti ABD’ye göre 1/5 daha ucuza yapmaktadır. "outsourcing"de işin belirli kısımları dışarıya yaptırılmakta ve ana üreticinin işleri ile entegre edilmektedir. Altıncı "düzleştirici", işin tamamının dışarıda yapılmasıdır (offshoring). Örneğin ABD’deki bir fabrikanın, üretimini, girdi maliyetleri daha düşük olan başka bir ülkeye taşıması "offshoring" dir. Özellikle ucuz iş gücünden yararlanmak için, gelişmiş ülkeler üretimlerinin çoğunu Çin ve benzeri ülkelere kaydırmaktadırlar. Yedinci "düzleştirici", dünya çapındaki tedarik zincirleridir (supply chaining). Yazar bu konuda WalMart mağazalar zinciri örneğini vermektedir. ABD’de 3000 mağazası ve 108 dağıtım merkezi olan bu şirket, dünya çapında kurduğu tedarik zinciri sayesinde, örneğin Washington’da satılan herhangi bir maldan Çin’deki üretici anında haberdar olmakta ve o malın yenisini üretmektedir. WalMart sadece 2004 yılında Çin’deki 5000 tedarikçiden 18 milyar Dolarlık mal tedarik etmiştir. Sekizinci "düzleştirici", işlerin bir kısmının, bulunulan ülkede, fakat başka firmalara yaptırılmasıdır. Yazar buna "in sourcing" demekte ve örnek olarak Fed Ex ve UPS firmalarını vermektedir. Bu firmalar üreticilerin yalnız kargo hizmetlerini değil, bakım ve tedarik zinciri yönetimi dahil tüm lojistik hizmetlerini yapmaktadır. Dokuzuncu "düzleştirici", bilgilendirmedir (informing). Bu konuda en önemli örnekler Google ve Yahoo arama motorlarıdır. Tarihte bu kadar çok insanın, bu kadar çok konuda, bu kadar çok bilgiye ulaşması ilk kez yaşanan bir şeydir. Google’da yüz dilden günde bir milyar arama yapılmaktadır. Bu rakam üç yıl önce 350 000 idi. Yahoo’nun ise 300 milyon kullanıcısı ve 4 milyon aktif grubu vardır. Onuncu "düzleştirici" ise yazarın "steroidler" dediği ve yukarıdaki olayları daha etkin kılan kolaylaştırıcı teknolojilerdir. Bunların başlıcaları, kablosuz iletişim, dijital teknolojiler, fiber optik ve mobil iletişim teknolojileridir. Söz konusu teknolojiler bilgi iletişimini genişletmiş, hızlandırmış ve ucuzlatmıştır. Bugün İntel Pentium 4 Extreme Edition, saniyede 10,8 milyar işlem yapabilmektedir. Japonya’da saatte 240 kilometre hızla giden trende dizüstü bilgisayarla internete erişim mümkündür. Yazara göre, dünyanın düzleşmesi, gelişmekte olan ülkelere büyük fırsatlar sunmaktadır. Bu ülkelerin, yapacakları reformlarla kendilerini değişen dünyaya tamamen açmaları ve küreselleşmeye uyum sağlamaları halinde kalkınacakları iddia edilmektedir. Son bölümde, düzleşen dünyanın jeopolitiği üzerinde durulmaktadır. Dünya çapında geniş ve istikrarlı bir orta sınıfın gelişmesi küresel istikrar unsurudur. Dünyanın yarısının henüz düzleşemediği belirtilerek, gerçek istikrarın bu kesimleri de küreselleşmeye katmakla sağlanabileceği vurgulanmaktadır. Yazar, çatışmaların önlenmesi için "Dell teorisi"ni ileri sürmektedir. Yazarın kullandığı Dell marka bilgisayar, Amerika, Avrupa ve özellikle Asya’dan 400 değişik firmanın katılımı ile üretilmektedir. Bu firmalar yukarıdaki "düzleştiriciler" sayesinde birbirleri ile küresel düzeyde süratle işleyen (just in time) tedarik zinciri ile bağlıdırlar. Ülkeler bu zincirin parçaları olmaya devam ettikleri sürece, bundan elde ettikleri avantajları kaybetmemek için birbirleri ile savaşmayacaklardır. Savaş, bu ülkeleri tedarik zinciri dışına çıkartacak ve acımasız rekabet ortamında tekrar zincire girmek çok zor olacaktır. Dünyayı düzleştiren etkenlerden, terörist ve fanatik gruplar da yararlanmaktadırlar. Dünya barışına en büyük tehdit, bu olanaklardan yararlanan, yönetilemeyen bölgelerden gelmektedir. Çare bu bölgelerin küreselleşmeye dahil edilmesidir. Kitabın son bölümünde, toplumların kalkınmasında ve güvenliğinde yaratıcı hayal gücünün önemi vurgulanmaktadır. Bir toplumun hayallerinin hatıralarından daha çok olduğu zaman o toplumun ilerleyeceği belirtilmektedir. Küreselleşme, kimsenin yaratmadığı, fakat herkesin uyum sağlamak zorunda olduğu bir olgu olarak sunulmaktadır. Uyum sağlamanın en iyi yolu da korkuları bir tarafa bırakıp, yaratıcı hayal gücünü kullanarak yenilikler peşinde koşmaktır. DEĞERLENDİRME: Kitaba hakim olan düşünce, liberalizm ve Amerikan yaşam tarzının tüm dünyada geçerli, en iyi sistem olduğu ön yargısına dayanmaktadır. Küreselleşmenin, bu sistemi yaygınlaştırarak ABD’nin ve diğer gelişmiş kapitalist ülkelerin daha çok zenginleşmelerini sağlayan, emperyalizmin yeni sömürü aracı olduğu, küreselleşmenin nimetlerinden, az gelişmiş ülkelerde emperyalizmle işbirliği yapan küçük azınlıkların yararlandığı, geniş toplum kesimlerinin ise daha çok yoksullaştığı unutulmaktadır. Az gelişmiş ülkelerdeki ucuz işgücünden yararlanmanın anlamı, bu işçilerin yarattıkları artık değerin sömürülmesidir. Üçüncü küreselleşme döneminde yaşanan olaylar, küreselleşmenin dünyaya barış ve istikrar değil, güçlü ülkelerin çıkarları uğruna savaş ve yoksulluk getirdiğini göstermektedir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear