25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Türkçe Günlükleri 15 Eylül Pazartesi er dilde olduğu “H gibi Türkçemizde de her bir renge en azından birer isim vermişiz: Sarı, beyaz, siyah, kara vb. Ancak yalnızca biri, o da kahverengi, diğerleri gibi değil. Kahveye atıf yaparak belirttiğimiz bir renk. Bildiğim kadarı ile Türklerin kahve ile tanışması 1400’lü yıllarda olmuş, kahveden önce bu renge acaba ne deniyordu?” Osman Fevzi Güneş’in sorusu buydu: Ben de yerim kalmadığını söyleyip yanıtlamayı ertelemiştim. Renk adlarından söz etmeyi ne zamandır düşünüyordum. Soru bunun için iyi bir fırsattı. Ertelemek de kendime zaman kazandırmamı sağladı. Kahvenin hayatımıza girmesinden önce bu renge ne dendiği hakkında bilgim yoktu çünkü. Türkçenin renk adları bakımından olağanüstü çeşitliliğe sahip bir dil olduğu çok bilinen bir gerçek. Görebildiğimiz hemen her rengi adlandırmışız. Kimine kendi dilimizin içinde kalarak ad vermişiz; kimi renkleri adlandırmada başka dillerden yararlanmışız. Renk adları, hemen her dilde, o renkte olan bir nesnenin adından hareketle verilmiş. Batı dillerinde renk tonları genellikle “açık” “koyu” diye nitelenirken (İngilizcedeki light dark gibi) bizde neredeyse tümü adlandırılmış. Bununla yetinilmemiş; renklerin tonu, “msı , mtırak , sı , ce“ ekleriyle “mavimsi, sarımtrak, kızılsı, yeşilce” diye açılırken “sapsarı, masmavi, yemyeşil, mosmor” diye de koyultulmuş. En eski Türkçe sözcüklerimizden biri sarı. Küçük değişikliklerle (sarıg . > saru > sarı) bugüne kadar gelmiş. Mavi, Arapça “su” anlamındaki “ma”dan geliyor. Halit Ziya’nın ünlü romanının (Mai ve Siyah) adındaki gibi “mai” (su ile ilgili olan, su renginde) zamanla “mavi” olmuş. Yeşil, yine Türkçe bir sözcük. “Taze, diri” anlamındaki “yaş”tan (yaş sebze ve meyvelerin rengi) önce yaşıl, sonra yeşil olarak bugüne ulaşmış. Farsça pamuk, pamuk çiçeği anlamındaki “penbe”, ünsüz benzeşmesiyle (nm değişimi) pembe biçimini almış. Eski Türkçede kızmak’ (çok fazla ısınarak kızıl renge bürünmek) ey FEYZA HEPÇİLİNGİRLER leminden “kızıl” kullanılırken Arapça al, kızıl anlamındaki “kırmıs” dilimize girince kırmızı ortaya çıkmış. Kırmızının “kırmız” adlı bir böcekten elde edilen ve Osmanlı döneminde romatizma tedavisinde kullanılan, koyu kırmızı renkte bir ilacın adından geldiğini söyleyenler de var. Türkçede “kara” varken Farsça aynı anlamdaki “siya” sözcüğü dilimize girmiş ve siyah olmuş. Farsça koyu mavi, renkli bir taşın adı olan “laciverd” sözcüğünü alıp lacivert yapmışız. Farsça “demir pası” anlamındaki “mur” sözcüğünün Türkçede mor olduğu sanılıyor. Fransızca koyun yününün rengi olan “beige” sözcüğü Türkçeye bej olarak girmiş. Açık kül renginin adı olan gri de Fransızca “duman” anlamındaki “gris”ten gelmiş. Fransa’da şarap üretilen kentin adı olan Bordeaux, üretilen şarabın renginden dolayı bordo olarak geçmiş dilimize. Bir adı da “firuze” olan mavi renkli, değerli taşın Fransızcadaki karşılığı “turquoise”, bizde turkuvaz (türkuvaz, turkuaz yazılışları da var ve yazım kılavuzlarımızda bu sözcük yok) olmuş. Türkçedeki “ak” ile yetinmemiş; Arapça “süt” anlamındaki beyazı almışız. Renk adı olarak da kullanılan menekşenin aslı da Farsça “benefşe”. Haki, (Arapça hak: toprak) toprak renginde olan; turuncu, turunç renginde olan, kurşuni, kurşun renginde olan… Renk sözcüğünün kendisi de Farsça. “Boya, kan, utanma” gibi anlamları olan “reng” sözcüğü bizde renk olmuş. Kırmızı, sarı, mavi, yeşil, turuncu, mor ile siyah ve beyaz dışında çok güzel renk adlarımız var. Bunların pek azını biliyoruz; bildiklerimizin de pek azını kullanıyoruz. İşte onlardan bir demet: kızıl, al, aşı, boz, çividi, ebruli, eflatun, gümüşi, firuze, kestane, haki, kuzguni, nefti, leylak, limoni, menekşe, şarabi, tirşe, vişne, yakut, zeytuni, zifiri, bordo, krem, güvez, kehribar, taba, kurşuni… Ben asıl şunlara bayılıyorum: Kavuniçi, camgöbeği, devetüyü, yavruağzı, limonküfü, balköpüğü, devetüyü, fildişi, gülkurusu, kazayağı, külrengi, limonküfü, narçiçeği, ördekbaşı, kazboku, samansarısı, tozpembe, balrengi, vişneçürüğü… Bitmedi. Türkçenin güzelliğini yansıtan daha ne renk ler var: Çivit mavisi, soğan kabuğu, tarçın rengi, altın sarısı, erguvan rengi, fıstıki yeşil, fulya sarısı, gelincik kırmızısı, kirli sarı, gök mavisi, hacı yeşili, gül pembesi, başak sarısı, küf yeşili, kiremit rengi, mürdüm yeşili, kanarya sarısı, portakal rengi, zeytin yeşili, saman sarısı, zümrüt yeşili, kirli beyaz, safran sarısı, patlıcan moru, buz beyazı, süt mavisi, çağla yeşili, mercan kırmızısı, fes rengi, limon sarısı, havai mavi, hardal rengi, kumru göğsü, fındık rengi, saman sarısı, somon rengi, civciv sarısı… Daha yenileri de girdi Türkçeye: Karmen kırmızısı, Ecevit mavisi, petrol rengi, oranj, lila, rubi, siklamen, Prusya mavisi, fuşya… Benim bilmediğim daha kim bilir neler… Hatta “morcivert” gibi uydurma sözcüklerle Mehmet Ali Erbil’in birkaç yıl once, “turuncu” ile “oranj”ı birleştirip buluş gibi ortaya attığı “turanj” bile var. Renklerimizin adını bilmeyenlerin bu “ucube”yi çabucak benimsemelerine ne demeli? Gelelim kahverengiye… Japonlar aynı renge, çay rengi anlamında “chairo” derlermiş (Cha: çay; iro: renk). Osmanlı’da “fındıki” diye adlandırılmış bu renk. İngilizcede de adını fındıktan (hazel) alırmış. Günümüzde “alageyik, alabalık” örneklerinde gördüğümüz ve “rengârenk” anlamındaki “ala” sözcüğü Türkçede kahverengi anlamında da kullanılmış. Çapraz bulmacalarda “bir göz rengi” olarak sorulan “ela”nın kaynağı da bu sözcükmüş. Eski Türkçede kahverengi anlamında kullanılan sözcük ise “konur”muş. Bu sözcüğün anlamı kaynaklarda, “yanık al, yağızımsı al” diye veriliyor. Açık kahverengi saçlar için kullandığımız “kumral” da bu sözcükle “al”ın bileşiminden (konural) “kumral” olmuş. “Konur” sözcüğünün kaynağının “kum” olduğunu söyleyenler de var. Türkmencede “karaya çalan kızıl renk” anlamındaki sözcük “kongur” diye geçermiş Kırgız Sözlük’ünde “kongur”un karşılığı, “kumral, esmer” diye açıklanmış. Aynı sözcük Çağataycada koyu kestane renkli atlar için kullanılırmış. Tatarcada da kahverengi anlamında “qongrt” diye yazılan, “kungırt” diye okunan bir sözcük varmış; ama Tatarlar daha çok, kahverenginin Rusçası olan “kariç”i kullanırlarmış. Günlüğün bugününü de tümüyle renklere ayırmış olduk.? www.feyzahepcilingirler.com feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Mesut Aşkın’ın Üç Ayın Kırk Ayini adlı şiir kitabındaki bir şiirin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şiirden dizeler ortaya çıkacaktır. 1 J 2 K 3 J 4 I 5 I 6 K 7 E 8 G 9 H 10 A 11 E 12 G 13 H 14 E 15 B 16 I 17 F 18 G 19 H 20 J 21 A Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 71 63 19 13 50 64 74 9 22 I 23 H 24 G 25 K 26 B 27 F 28 B 29 I 30 A 31 F 32 J 23 54 52 51 33 I. “... Öcü” (Fakir Baykurt’un bir romanı) 33 H 34 K 35 E 36 E 37 D 38 A 39 G 40 G 41 C 42 A 43 J 44 I 45 I 46 A 47 J 48 A 49 K 50 H 51 H 52 H 45 29 4 22 78 16 5 44 66 56 J. Kanama, Yeni Kuşbakışı ve Ölü Kitap adlı şiir kitaplarını da yaratan şair. 53 F 54 H 55 G 56 G 57 J 58 B 59 I 60 B 61 G 62 D 63 H 64 H 65 F 66 I 67 C 68 F 69 J 70 F 71 H 72 B 73 J 74 H 43 47 3 79 1 Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Hanende Nedim Bey ki, gençliğinde Boğaziçi’nin ... en sevgili kulu iken artık onun da ihtiyarlamaya, sesinin bozulmaya başladığı söylenirdi.” (Abdülhak Şinasi Hisar). 75 F 76 F 77 G 78 I 79 J 80 C 81 D 82 B 83 B 84 F 20 73 57 69 32 F. Vazgeçiriliş. K. İngilizce “roman”. 41 80 67 D. Erkek eşin karısına yanaşmaması için yemin etmesi. 10 48 30 42 38 21 46 B. Bir konunun incelenmesi ve eleştirilmesi gereken bütün yönlerini birer birer inceleme, araştırma... 53 17 68 76 27 84 75 65 31 70 G. Bir şeye işaret koyma. 49 2 6 34 25 970. sayının çözümü: A.TEK, B. EKE 81 37 62 E. Sıra ile yapılan görev, keşik. 12 18 24 8 40 61 39 56 55 77 H. “Ancak bugün anlıyoruz ki Mithat Paşa’dan beri o kırk yıllık davada beyhude ... ... çekmişiz.” (Yahya Kemal Beyatlı). 58 28 26 60 82 83 72 15 C. “Rodop”un ünsüzleri. 35 36 11 7 14 CEK, C. MAYK, D. MATKAP, E. RUKALALIKI, F. ZILGIT VERMİŞLER, G. SARISABIR, H. AKREP, I. ALİ BEY, J. TÖREN PROVASI, K. İKTİDAR. Şiir: “Bırak kalsın cam kırıkları yatakta / Kapat perdeleri ve gel artık / Sevişmek istiyorum Alper Özbek” CUMHURİYET KİTAP SAYI 971 SAYFA 31
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear