22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

OKURLARA mizde de, magazin dergileri yayılırken, sanatedebiyatbilim dergileri azalıyor. Oysa eleştirinin yeri dergilerdir. İyi bir dergi yoksa eleştiri de yoktur. Gözümün önüne 1950’leri getiriyorum. Eleştiri, yazarca da, okurca da, eleştirmence de dergilerde can buluyordu. Edebiyatla uğraşan herkes, Nurullah Ataç’ı, Cevdet Kudret’i, Vedat Günyol’u, Memet Fuat’ı, Hüseyin Cöntürk’ü, Adnan Benk’i, Fethi Naci’yi, Asım Bezirci’yi... tanırdı. Bugün, eleştiriyi bilen de yok, eleştirmeni tanıyan da... Eleştirel düşünce, aydınlanmanın ürünüdür. Aydınlanma düşüncesi, her alanda gerçekle sahtenin birbirinden nasıl ayrıldığını öğretmiştir. Bu bağlamda, kitlesel aydınlanmanın olmadığı yerde eleştiri gelişmez; ancak, elit kesimlere özgü bir övmeyerme aracı olarak söz edilir eleştiriden. Oysa “eleştirinin amacı, gerçeği ortaya çıkarmaktır” diyor Adnan Binyazar’ın Edebiyatın Dar Yolu’nda. Kitapta eleştiri üzerine bilmediklerinizi, bilinmesi şart olanları okuyacaksınız. Binyazar ile kitabını konuştuk... Mehmet H. Doğan, şiir ortamına yönelik olumsuzluklardan en az hasarla çıkan birkaç eleştirmenimiz arasında sayılabilir. Sadece eleştirmen mi? Onlarca eseri dilimize kazandırmış nitelikli bir çevirmen de... İkarus Yayınları’ndan eşzamanlı olarak iki kitabı yayımlandı: ‘Türk Şiirinden Son Okumalar’ ve ‘İkinci Yeni Şiir’. Kitaplarla ilgili bir değerlendirme sunuyoruz sizlere. Bol kitaplı günler… “Dünyada da, ülke ENİS BATUR Pervasız Pertavsız ayatımın geniş bölümü ölüm korkusu içinde geçti. Yıllar yılıdır birlikte yaşıyoruz. Az ya da çok, herkesi yoklar o korku, benim gibilerin durumunda bir tür hastalıktan, hastaoluştan söz edebiliriz sanırım: Ölümümü düşünmeden geçirdiğim gün neredeyse yoktur. Ruhçözümün buna umar aradığını biliyorum. Freud’un Thamatos etrafında yazdıklarını dikkatle okudum. Hiçbir zaman ruh çözümcünün karşısına oturmayı aklımdan geçirmedim; Bergman’ın ağzından duyduğum cümle benim yaklaşımıma cuk oturuyor: “Senin hiçbir hastanı iyileştirdiğin oldu mu?”. Bırakın iyileşmeyi, hafiflemeyi umabilirdim; içimi ilaçlarla tıkabasa doldurmanın tehlikesi daha mı az, malum farmakın zaten ağudur. Sonra hastalık korkusu çıkageldi. Öncelikle, bir zamanlama sorunu bu: Belli bir yaş eşiği açıldığında, yeni korku virüsü eskisinin üzerine mıhlanıyor. Kazada, doğal afetle ölebilirim, biri(leri) tarafından öldürülebilirim uçak korkusunu saymazsak, benim ölüm korkumun tetikleyici imgesi hep hastalık oldu: Şundan ya da bundan, ölümün içeriden gelecek duygusu, düşüncesi, uzun süre altta yaşamını sürdürdükten sonra üste çıktı. Bu yer değiştirmenin ikinci güçlü nedeni, yakın çevremi kuşatan, ağır hastalıkların pençesinde hayatta kalma savaşı veren, azımsanmayacak sayıda tanıdığımın varlığına bağlanabilir. Bilebildiğim kadarıyla, henüz hasta değilim. Durumumun bu olduğunu yeni anladım. Henüz hasta olmamak, hasta olma korkusunun faili. Ağır hasta tanıdıklarım hastalanmaktan korkamazlar artık: Hastalığın sonuçlarından, sürecinden korkuyorlar şimdi, kendisinden değil. Ölümlülük üzerine deneme (I) H kendisi olduğu için kataloğundaki bütün yan korkuları indirgeyecektir. * Hastalık korkusu edindiğinde, belli bir süre içinde ağırlığını koyar olduğunda, ölüm korkusunda dönüşme başlar. Buna ola ki azalma diyemeyiz, daha çok bir tür hafifleme söz konusu olur. Nedeni açıktır bu gelişmenin: Ölüm korkusuna hastalık korkusu güçlü bir biçimde eklendiğinde, toplam oylumda bir artış, bir şişme görülür şüphesiz, ama birini ikiye katlamaz ötekisi, onunla geniş bir kesit üzerinde örtüşür. Oylum biraz büyümüştür ya, yeğinlik katsayısı enikonu yükselmiştir işte üç aşamalı bir figür tablosu: Freud a) ölüm korkusu b) ölüm korkusu c) iç içe korku Herkeste böyle midir bilemem, bende ölüm korkusu, bir başınayken bir son nokta, son an, bir sonuç, son uç olarak semirmişti. Ölecektim: Bu yapayalnız fiil, bu bilgi, fiilin şu çekiminde bütün inanış biçimlerinin, bütün dinlerin doğmasına yol açmıştır. Doğduğunda öleceğini bilmez insan; “ölüm” öğrendiği kaçıncı kelime olur, “fikir”le kaç yaşında tanışır, ergeç ölüm gerçekliğine toslar. ? hastalık korkusu TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Bergman “Bana bir şey olabilir” adını taşıyan korku, somutlaşsa bile soyuttur, “uçak düşebilir” türünden somut bir korku türün karşısında. Uçak korkusunu yenmek eldedir: Hiçbir biçimde uçağa binmezseniz, biter. Oturduğum evin tepesine uçak düşecek korkusuyla kıyaslanamaz. Onu yenmek, gücün gücü. Ağır, yarı yarıya ya da hepten amansız bir hastalığın gövdesine oturduğu birinin yanında, karşısında hastalık korkusundan da, ölüm korkusundan da söz açmaz insan: Tersi olsa olsa densizlik, kendini bilmezlikle, bönlüğün zalimliğiyle açıklanabilir. Susarsınız. Hasta konuyu açtığında, ölçeğinizi ufak tutarak söze girmeniz gerekir. Henüz hasta değilsinizdir; ama, pekâlâ, karşınızdaki hastadan sonra hasta olsanız da, ondan önce hastalığa yenik düşmeniz olasılığı vardır. “Senin hiçbir şeyin yok”un karşılığını ancak içinizden verebilirsiniz: “Senin de hiçbir şeyin yoktu”. Tam da oradadır fark: Hasta olma korkusu bitmiş hasta, artık hasta olma korkusunu önemseyemez; yerini alan asıl korku, Korku’nun ta İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 971 SAYFA 3
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear