Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Değinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN ıbbiyeyi 1954 yılında bitirmiştim. Sınıf arkadaşlarımız, 54. yılımızda, Eylül ayında, Gökova’da toplandı. Eşim Dr. Leziz’le birlikte bu toplantıya katılamadık. Ekim’de başlayacak olan bir televizyon izlencesinin ön hazırlıkları vardı. Kendimle sınırlı değildim. Öğrencilik yılları anılarına dalınca insan biraz çocuklaşıyor. Oysa yavaşça azalıyoruz. Aramızda nice köprüler yıkılmış. Birbirimize yabancı düşmenin üzgünlüğü içinde, öğrencilik anılarını bile yadırgamaya başlıyoruz. Ama anılarını yazan hekimleri yakından tanıyorsanız, örtüşen anılar yüzünden, geçen zamanı daha iyi değerlendirirsiniz. Demek hekim çıkalı 54 yıl olmuş. Bunun 40 yıla yakın zamanı cerrahi sıkıdüzen içinde geçti. O sıkıdüzen olmasa, zamanı yorumlamanın anlamı da kalmaz. HEKİMLİK: İNSAN İÇİN ÇALIŞMANIN EN İYİ YOLU Rıdvan Ege ile aramızda bir tıbbiye boyu yakınlık var. O, 1948’de Askeri Tıbbiye’den hekim çıkarken, ben 1948’de Askeri Tıbbiye’ye yeni giriyordum. Sonra Gülhane’de ben I. Cerrahi’de uzmanlık eğitimine başladığım zaman, O, Amerika Birleşik Devletleri’nden dönmüş, çağdaş anlayış içinde, “Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği”ni kurmaya çalışıyordu. O yıllarda cerrahinin kapsamı genişti. “Çocuk Cerrahisi ve Ortopedi” genel cerrahinin içindeydi. Sonra “Çocuk Cerrahisi” ayrı bir uzmanlık dalı oldu. “El Cerrahisi” ortopedi içinde ayrı bir yan dal gibi gelişme gösterdi. “Omur Cerrahisi” nöroşirürji uzmanlık alanında değerlendirildi. Cerrahideki yeni gelişmeler ileri uzmanlık dallarının yerleşmesini gerektirdi. Rıdvan Ege, “80 Yılın Ardından” hekimlik anılarını yazarken, aradan 5 yıl daha geçmiş. O bugün 85 yaşında genç bir gönül insanı (80 YILIN ARDINDAN 12, Ufuk Üniversitesi Yayınları, 2007). Bu 2 cilt tutan anılar birikimi 1500 sayfayı bulan bir yaşama serüveninin ayrıntılı dökümüdür. Yinelemeler var, özetlemeler var. Belki de nice hekimin yaşamasına sığmayacak bir görev sorumluluğu var. Bu yükün altından nasıl kalkmış? İyimser bir yaşama anlayışını benimsemiş. Kırıcı bir eleştiriye girmeden, öfkelenmeden, tepki göstermeden; belki katlanarak, hoşgörüyle yaklaşarak, daha iyi için yardım etmeye çalışarak... Bu anlayışı Rıdvan Ege şöyle açıklıyor: “Ben ahlaki durumlar ve haksız kazanç sağlayanlar dışında hiçbir görevli veya öğrenciye ceza vermedim, nezaket ve sükunetle yön ve yol göstermeye çalıştım, zararını da görmedim.” SAYFA 22 Rıdvan Ege’nin Anıları T zenlenmesinde çalıştığı dönemde, Ankara Tıp Fakültesi Ortopedi Kliniği’nin yönetiminde görevlendirilen Güngör Sami Çakırgil hem Akif Şakir’in büstünü, hem de kütüphanesini dağıtmıştır. Rıdvan Ege olayı şöyle anlatır: “Benim Gazi Üniversitesi’nde bulunduğum süreçte, 19831984’te, Cebeci’deki klinikler ve kırık sandalyeler bile İbni Sina’da açılan yeni Ortopedi Kliniği’ne taşınırken, her nedense, Akif Şakir Şakar Hoca’nın büstünün, yerinden kaldırılarak kayıplara karıştığını ve Akif Şakir Şakar kütüphanesindeki 3000’i aşkın kitabın, Morfoloji Merkez Kütaphanesi depolarına atılmış olduğunu duymak beni çok üzmüştü. Sonradan 1985’te klinik yönetimindeki bazı sorunlar yüzünden benim kliniğe dönmem için çok ısrar eden Prof. Dr. Güngör Çakırgil’e üzüntümü belirttim. Hiç cevap vermedi ama 25 yıllık eski kliniğim olduğu için “kör olası hanede avlad ü ayal var” atasözüne uyarak yuvaya, gene Ankara Tıp Fakültesi’ne döndüm.” BİR GÖNÜL İNSANI Tanıya varma yöntemlerinin gelişmediği dönemlerde bile, derin görüsü olan kimi hekimler yılların deneyimiyle doğru tanıya varabilirdi. Recai Ergüder böyle bir hocaydı. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nin genç hocalarından Orhan Burian’ı görünce, “yaygın bir mide kanserine benziyor” demişti. Ameliyatın yararı olmamış, Orhan Burian 39 yaşında ölüme yenilmiş. Rıdvan Ege “Ortopedi ve Travmatoloji”yi ABD’de ünlü ortopedist Bosworth’un yanında öğrendi. Bir akşam kimliğini belli etmeyen bir adam bilek kırığı ile Rıdvan Ege’ye gelir. Adamın o akşam tiyatroya, gece uçağıyla da Londra’ya dönmesi gerekecektir. Rıdvan Ege kırığı düzeltir, hafif bir alçı sargıyla adamı gönderir. Adam, Londra Üniversitesi Ortopedi Kliniği Direktörü, yaygın ünü olan Sir Watson Jones’tir. Usta cerrah, kendini iyileştirecek hekimin ne yapacağını bildiği için ona güvenir. (Oğlumun bir asansör kazasında yaralanan elini de Rıdvan Hoca ameliyat etmişti. Ama ben onun el cerrahisindeki hünerini biliyordum). Rıdvan Ege, 30 Ağustos 1976’da, Gerede yakınlarında bir trafik kazası geçirdi. Ölümün kıyısından döndü. Gerede Hastanesi’ndeki kadındoğum uzmanı göbekten yukarısını bilmediği, iğne bile yapmadığı için, göğüse kapalı drenaj uygulayamadı. Rıdvan Ege bu olayı “Gasilhane Yolundan Nasıl Dönmüştüm” diye anlatır. Geri dönemeyecek şekilde eşiği geçtiğiniz zaman o dönülmez yola girmiş sayılırsınız. Bütün iş eşiğin gerisinde durmayı bilmekte. Rıdvan Hoca gönül insanıdır. Onun 85 yaşında gençliğini koruması; kendisiyle barışık, hoşgörülü, en zor koşullarda bile iyimser olmasını bilen bir ruh yapısından gelmektedir. Rıdvan Hoca’nın eşi Binnaz Hanım Çocuk Hastalıkları, kızı Ufuk İngiliz Dili ve Edebiyatı profesörüdür. Onların yaşama alışkanlıkları hoşgörüye dayanan bir denge içinde geçer. Binnaz Hanım’ın kardeşi Yılmaz Güngören sınıf arkadaşımdır. Kendinin gerisinde duran, çelebi bir hekimdir. Kimi zaman Rıdvan Hoca’yla bir opera galasında buluştuğumuz olur. “Leziz Hoca nerde?” diye sorar. Onun hep yanımda oluduğunu iyi bilir. O şimdi 85 yaşında. Ben artık cerrahiyi bıraktım. Ama o Ufuk Üniversitesi’nin başında. Eski arkadaşlarıyla gönül bağını koruyor. Gönül insanı olmanın hoşgörüsüyle ölüme aldırmıyor. Uzun yaşamak belki de öç almaktır. Ama bağışlamanın, hoşgörülü olmanın da öç alma anlamına geldiğini ancak Rıdvan Hoca gibi bir “gönül insanı” bilir. ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Cumhuriyet’in coşkulu yıllarında Denizli’de geçen bir çocukluk, veteriner bir baba, hekim olan bir dayı, tıbbiyede okuyan bir ağabey Rıdvan Ege’nin yolunu çizmiştir: Hekim olacaktır. Hekimlik insan için çalışmanın en iyi yoludur. Yeter ki içinde insan sevgisi olsun. İnsanların iç güzelliğini anlamaya yarayan duyarlı bir sezgi olmalı. Rıdvan Ege o duyarlı sezgiyle sınıf arkadaşı Binnaz Hanım’ı tanıdı: Çalışkan, dürüst, yapmacıksız, iyi bir öğrenci. Ama Pendik’ten öteye çıkmamış olan bir İstanbul kızı. İnsan sevdiği kişiye açılırken rahat olabilir mi? Rıdvan Ege’nin şu sözleri içtenliklidir: “Ben de oldukça çalışkan ve dürüst olmaya çalışan bir kişiyim.” Bir askeri hekimin Anadolu’nun nerelerine savrulacağı belli değildir. Binnaz Hanım Rıdvan Ege’ye inanmasaydı o bilinmez yolculuğu göze alabilecek miydi? yoktur. Elin yatkınlığı her cerrahiye göre ayrı bir özellik gösterir. Değişik cerrahiler aynı ameliyat odasında uygulanmaz. (Zeki Ayhan Uygur ünlü komedyen Nejat Uygur’un kardeşidir. Şimdi o New York’ta ünlü bir “nöroşirürjien” olarak belli bir cerrahi alanının ustasıdır). KESİŞME NOKTALARI Rıdvan Ege’nin çok yönlü bir hekim olması, meslek çalışmasında Ankara Tıp Fakültesi Dekanlığı’na dek yükselmesi, özellikle el cerrahisindeki başarısı, Ufuk Üniversitesi’ni kurması, gerek ulusal, gerek uluslararası derneklerde etkin görevler alması, dünyanın dört bucağını dolaşarak edindiği izlenimler, geniş bir yazı dizisiyle anlatılabilir. Ben onunla ilgili birkaç gözlemime, meslek çalışmamızdaki kesişme noktalarımıza değinmekle yetineceğim. Gülhane’deki cerrahi eğitimim tamamlanınca beni “Suni Aza Laboratuvarı”nın başına getirerek “ortopedi” ile bütünleşen bir birimde görevlendirmek istemiştir. Zorunlu görevim tamamlanıp askerlikten ayrılacağım zaman Ankara Tıp Fakültesi Ortopedi Kliniği’ne çağırmış, burada başasistan olarak göreve başlayacağımı söylemiştir. Ankara Tıp Fakültesi Ortopedi Kliniği’nde sınıf arkadaşım Güngör Sami Çakırgil de vardı. Gülhane’de Recai Paşa’nın yanında fahri asistan olarak çalışmış, genel cerrahi uzmanlığını kazanmıştı. Onun “kıta hizmeti” gibi bir sorunu olmadığından cerrahiye erken başlamıştı. Güngör Sami Çakırgil benim ortopedide ayrıcalı bir durumda olmamı istemedi. O sıralar Rıdvan Ege yeniden yurtdışına çıktığı için beni Avni Duraman’a anlatamadı. Ama ben o serviste rahat bir çalışma ortamı bulamayacağımı anladım. Ben genel cerrahinin ileri bir uzmanlık dalı olan “Gastroenteroloji Cerrahisi” yapmak için Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi’ne geçip Hilmi Akın Hoca ile çalışmaya başladım. Rıdvan Hoca yurtdışından dönüp durumu anlayınca, “Ortopedi iyi bir cerrah arkadaşı kazanamadı” diye yazıklanmıştır. Rıdvan Ege’nin anılarında, ortopedinin ilk hocalarından Akif Şakir Şakar’ın 3000 ciltlik kütüphanesini, servisinde değerlendirmesi için Rıdvan Ege’ye vermesi de anlatılır. Rıdvan Ege Gazi Tıp Fakültesi’nin dü ORTOPEDİNİN YENİ KİMLİĞİ Rıdvan Ege’nin tıbbiye yıllarından sonra Erzincan ile Diyarbakır’da geçen kıta hekimliği görevi. Gülhane’ye dönüş. Recai Ergüder gibi büyük bir cerrahın yanında cerrahi uzmanlığı. Amerika’da ortopedi alanında çalışma. Yurda dönüşte “Ortopedi ve Travmatoloji” adıyla bu hekimlik alanına bağımsız bir kimlik kazandırma. Ayrıca “Rehabilitasyon” merkezleriyle uyumlu bir çalışmaya girerek hastanın iyileştirilmesine destek olma. Rıdvan Ege’nin girişimleri Gülhane ile Ankara Tıp Fakültesi’nde de aynı anlayışın yerleşmesini sağladı. Doçentliğini kazanarak Tıp Fakültesi’nde de görev aldı. Artık o fakültenin de öğretim üyesidir. El cerrahisine özel ilgi göstermiş, bu alanın da usta cerrahı olmuştur. Gülhane’den geçen “Ortopedi ve Travmatoloji”nin önemli adları; Faham Sipahioğlu, Metin Soyak, Ömer Şarlak, Rıdvan Hoca’nın yakın arkadaşlarıydı. Ben cerrahiyi Gülhane’de Necmi Ayanoğlu’nun yanında yapmıştım. Recai Paşa’nın cerrahisi ile Necmi Paşa’nın cerrahisi daha iyi çalışma için yarışan iki gelişmiş servisti. Çağdaş cerrahinin kökeninde hep Gülhane’nin getirdiği yenilikler vardır. Nitekim Rıdvan Ege “Ortopedi ve Travmatoloji”yi yeni bir yapılanma içinde, önce Necmi Ayanoğlu’nun cerrahi servisinde kurmuş, sonra bağımsız bir kişilik kazandırmıştır. O zamanlar genel cerrahi sıkıdüzeni içinde yalnız “ortopedi” yoktu. “Beyin Cerrahisi” ile “Göğüs Cerrahisi” de genel cerrahi içinde uygulanan uzmanlık alanlarıydı. Biz her iki cerrahide de usta cerrahların yaptığı ameliyatları izlemek isterdik. Hiç unutmuyorum; bir gün Zeki Ayhan Uygur sabahtan beyin ameliyatına girmiş, sonra göğüs, sonra mide ameliyatları yapmış, hemoroit ameliyatıyla işini tamamlayarak akşamı etmişti. Çağdaş cerrahide artık bu anlayışın yeri MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11 236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 971