Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
B U L M A C A 1 B 2 F 3 E 4 3 D 5 G 6 E 7 E 8 İLKER MUMCUOĞLU A 7 B 9 G 10 D A 11 12 A 12 D 13 D 14 E 15 E 16 B 16 D 17 C 18 A 19 B 20 D R 21 L 21 B 22 A 23 G 24 F 25 I 25 E 26 G 27 G 28 A 29 E 30 I 31 F 31 A 32 33 D 34 H 35 F 35 I 36 E 37 G 38 A 39 G 41 J Feyza HEPÇİLİNGİRLER 6 Şubat Pazartesi Türkçe Günlükleri laştırılmış biçimi gösteriliyormuş. Bunu da kendim görmedim, duydum. CNBCe, bütün filmleri, dizileri, altyazıyla yayımlıyor; göstereceği filmleri İngilizce adlarıyla sunuyor, hatta kimi zaman filmin özgün adı İngilizce olmasa bile. Altyazıya bir şey demiyorum; filmin özgün seslerini duymak, sorunlu Türkçe seslendirmelerden daha iyi olabilir. Üstelik çeviri hataları bile daha az etkili olabilir altyazıda; ancak hiç değilse filmlerin adlarını Türkçeleştirmek konusunda bir titizlik gösterilmesini beklemek hakkımız olmalı. Nickelodeon adı verilen kuşakta yayımlanan çocuk çizgi dizilerinin adları da Türkçeleştirilmiyor. İşte o dizilerden bir demet, yayımlandıkları adlarla: Rugrats, My Life as a Teenage Robot, The Wild Thornberrys, Jimny Neutron, Hey Arnold, Catdog, Rocko’s Modern Life, Spongebob Squarepants, As Told by Ginger, All Grown Up, Angry Beavers… A 40 A 41 C 42 A 43 H 44 G 45 H 47 J 46 B 47 B 48 F 49 H 50 E 51 E 52 B 54 B 53 F 54 A 55 G 56 C 57 H 58 B 59 E 60 L 60 A 61 H 62 G 63 F 64 H 65 H 66 B 67 C 68 D 68 A 69 E 70 H 71 I D 72 I 74 J 73 G 74 A 75 I 76 G 78 C 77 E 78 B 79 A 80 A 81 F Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa, bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru bir şairin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse aynı şairin bir şiirinden alıntı ortaya çıkacaktır. Dikkat: “A/4”, “R/11” ve “A/32” harfi ipucu olarak yerine konmuştur. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Elimde demin/ Küçük bir saksı vardı/ Boş bir saksı/ Nasıl ağırmış meğe/ Nasıl kolum ağrıyor/ Boş/ Bomboş/ Çiçeksiz bir saksı” dizelerinin de yer aldığı, Arif Damar’ın şiir kitabı. 12 74 79 40 38 31 60 18 6 7 3 14 15 51 29 59 F. “Bahçemde dut ağacı/ vurdu ince dallarıyla penceremin camına,/ bir Beşiktaş tramvayı geldi aldı beni,/ bir Beşiktaş tramvayı götürdü sana./ Çemberlitaş, Şehzadebaşı, Saraçhane./ Almışım parmaklarını ellerime,/ Beşiktaş tramvayında giderim yane yane.” diyen şair. 2 48 81 53 24 63 G. Kadınları gizlice gözetlemek. 55 73 39 37 5 44 62 27 26 23 76 9 H. Hippokrates’in ortaya attığı soğukluk, kolayca duygulanmayış gibi nitelikleri kendinde toplayan kişilik tipi. 61 57 49 70 43 34 45 65 64 I. “Mehtap bize bir ... avize gibi gelirdi.” (Abdülhak Şinasi Hisar). 30 35 72 75 71 Şiir: “Denizkızı girmiş düşünceme Ben iflah olmam Dalyanları birbirine katmak orkinosların harcı” 68 22 80 8 42 28 54 B. Osmanlıların, Stara Zagora’ya verdikleri ad. 78 52 21 19 47 58 66 46 16 1 C. Enerji. 41 67 17 56 D. Hint müziğinde, heyecan havasını yaratmaya elverişli makam. 33 20 13 10 E. “... ... ... bu sözün/ Dahi tamam etmemişsin/ Tek yürüyeyim neyleyim/ Üstadıma gelem bir gün” (şairin adı soruda saklı). 25 77 50 69 36 ün Fethiye’den dönerken uçakta aynı uyarılarla karşılaşınca M. Koray Akkaya’nın mektubu yeniden aklıma geldi. Daha doğrusu uçağa her binişimde anımsıyorum da indiğimde, öteki uğraşlar bastırınca çıkıyor aklımdan. Bugün mektubu bulup yeniden okudum. “Outside air temperature”, “harici hava sıcaklığı” diye çevrilmiş sözgelimi. Haklı olarak “Neden ‘içeridekidışarıdaki’ değil de ‘dahiliharici’?” diye soruyor Akkaya. Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” gelmezse insanın aklına, hastane servisleri, hastane koridorları geliyor. İngilizcesi: “Distance from departure”; Türkçesi: “Kalkılan meydandan olan uzaklık”. Bu da çarpık değil mi? “Bir yere olan uzaklık” doğal da “bir yerden olan uzaklık” zorlama. “Olan” sözcüğünün atılmasıyla bile anlatım biraz toparlanabilir. “Local time at present position” da Türkçeye “Şu andaki mahalli saat” diye çevrilmiş. “Mahalli” yerine “yerel” denebilir; ama yetmez. Koray Akkaya’nın dediği gibi, İngilizcesindeki “yer” kavramı, “şu an” denerek zaman vurgusuyla verilemez çünkü. “Bulunduğumuz yerdeki yerel saat” olarak çevrilebilir, hatta “yerel” sözcüğü hiç kullanılmasa da olur: “Bulunduğumuz yerdeki saat”. En korkuncu: “İnilecek meydana olan zaman”. Bu ne demek? Nasıl bu kadar çarpık bir Türkçe kullanılabilir? “Time to Destination” başka türlü çevrilemez mi? “Ulaşılacak merkez için kalan süre” denebilir örneğin; hatta yalnızca “kalan süre” dense biz anlamaz mıyız neyin kastedildiğini? İngilizce metinde “mobile phone” deniyor olmalı, “taşınabilir telefon” diye bir laf ediliyor sesli duyurularda da. Ne demek “taşınabilir telefon”? Biz ona “cep telefonu” demiyor muyuz? 9 Şubat Perşembe orum yapmayacağım. “Millet nedir?” sorusuna verilmiş bir yanıtı aktaracağım yalnız: “Millet ne coğrafi, ne ırki, ne siyasi, ne de iradi bir zümre değildir. Millet lisanen müşterek olan, aynı terbiyeyi almış fertlerden mürekkep harsi bir zümredir. Milliyette secere değil yalnız terbiye aranır.Bir ferd hangi cemiyetin terbiyesini almışsa onun mefkuresine çalışabilir.” Bugünkü dile rahat bir çeviri ile şu denmiş: “Ulus, coğrafyayla, ırk ya da siyasetle belirlenmediği gibi, iradeyle de oluşturulmaz. Ulus, dil bakımından ortak olan, aynı eğitimden geçmiş bireylerin oluşturduğu kültürel bir topluluktur. Ulusta soy sop değil, yalnız (ortak) eğitim aranır. Bir kişi, hangi toplumun eğitimini almışsa onun ülküsü (idealleri) için çalışabilir.” Son tümcesi için aldım alıntıyı buraya. Bu sözleri söyleyen kim dersiniz? Ünlü “Türkçü” Ziya Gökalp. “Damarlarınızdaki asil Türk kanı, sizi yabancı etkilerin tümünden korur.” demiyor; “Hangi toplum tarafından eğitilmişseniz onun amaçlarına hizmet edersiniz.” diyor. Bunca İngilizce yayın, çocuklarımız küresel bilim dünyasının dışında kalmasınlar diye mi yapılıyor? Türkiyeli gariban çocuklar eğlensinler, mutlu olsunlar diye mi? Bu bir “terbiye” işte! Hem de yumurta ve limonla yapılmayanından. Etkisi yeni yetişen kuşaklarda görüldüğünde geri dönüşü olmayacak bir “terbiye”! Y Yine 6 Şubat Pazartesi oşkun Karabulut’un “Taramak Gökyüzünü” ve “Aklımda Sen”, Mahmut Özkoca’nın da “Hiç Kimse” adlı şiir kitaplarıyla Saatli Maarif Takvimi’nin gelenekselleştirdiği biçimde ve epeyce emek verilerek hazırlanmış “Desti Takvim”i getirdim Fethiye’den. Karabulut’un şiirleri mizahi, Özkoca’nınkiler bir bütünün parçaları, şiir kitaplarını yolda okudum; takvimin okunması 2006’nın sonunda bitecek. Funda Şimşek’in “Sessizliğin Sesi” ve “Devam Eden Hayat” adlı şiir kitaplarını da dönünce okudum. Milas’tan getirdiğim bir başka kitapla, Orhan Bahtiyar’ın “Nazmi Yükselen’in Müzikle Dolu Elli Yılının Hikâyesi” ile birlikte. “Ormancı” adıyla bilinen türkünün öyküsü de var kitapta. Hoş, türkünün kendisinde de var o öykü zaten; ama kitaptan öğreniyoruz ki türküde anlatılan olay 1946 yılında, Yatağan ilçesinin Bozüyük yakınlarında bulunan Gevenez köyünde geçiyormuş. C 11 Şubat Cumartesi sla yer almaması gereken bir ağızdan dökülmesiyle gündeme gelen “lan”, “oğlan” sözcüğünden değişerek oluşmuş bir sözcük. “Oğlan”dan “ulan”, “ulan”dan “lan”… “Lan”ın kökeni böyle. Gündeme gelişi ise çocuklukta alınan eğitimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Kötü eğitim, üstünü yaldızla, cilayla, boyayla ne kadar kapatmaya çalışsanız da bir yerlerden sırıtıp çıkıveriyor işte. Hani duvarınızdaki lekelerin üstünü badanayla örtmeye uğraşırsınız da duvar, içine işlemiş o alttaki lekeyi “kusar”. Böyle oluyor. Başbakan bile olsanız ağzınız “ananı…” diye başlayan küfürler etme alışkanlığındaysa onu denetim altına almayı başarıp, “Ananı al, git.” diye yuvarlasanız da “lan” dökülüveriyor kendiliğinden.? A 8 Şubat Çarşamba teki saatler büyüklere ayrıldığından cumartesi sabahı 7’de çocuğunuz televizyonun karşısına geçip çizgi film izlemeye başlayabilir; onun programı bu saatte başlıyor çünkü. Peki, neler izleyecek? Öyle “Şeker Kız Candy”, “Heidi” falan yok artık; onlar nostaljik oldu. Bizde “Şirinler” adıyla gösterilen çizgi filmin ABD’de komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yasaklandığını duymuştum. Kimi İslami kanallarımızda da Müslüman 834. sayının çözümü A. Hart Crane, B. Ayaklanmasının Kalbinedir, C. Lim, D. İzbiro, E. Mormon, F. Şüheda, G. Emici, H. Farklı, I. İbrd, J. Kızıl Güneş. Ö feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı Yıldız 80750 / İstanbul SAYFA 39 CUMHURİYET KİTAP SAYI 836