Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Altay Öktem'le "Şeytan Aletleri"nin yeni baskısı üzerine Altay Öktem’in 2000 yılında Varlık Yayınları tarafından yayımlanan, o dönemde oldukça ilgi çeken Şeytan Aletleri adlı kitabının genişletilmiş, elden geçirilmiş yeni baskısı Everest Yayınları tarafından geçen günlerde yayımlandı. Alt kültürlerin gün geçtikçe kan kaybettiği, yer yer sistemle bütünleştiği, fanzinlerin hem nitelik kaybettiği hem de sayısal anlamda azaldığı günümüzde; hayata başka bir açıdan bakmanın ve başka bir dünyanın mümkün olabileceğinin belki de son kanıtları olan fanzinleri ve "öteki kitaplar"ı yeniden gündeme getiren Altay Öktem’le bu kez "içerden biri" konuştu. Söyleşiyi yapan Kaan Koç, bir süredir Goygoy adlı antikapitalist fanzini hazırlıyor… Fotokopiyle isyan elektronik, manyetik ya da plastik hiçbir araç gereç, sömürünün hızla yayılarak küreselleşmesinden başka bir işe hizmet etmiyor. Bireyleri mutlu ettiği ise sadece bir martaval. Fanzinlerin neredeyse anavatanı İngiltere. 1980’lerde, özellikle punk hareketinin yayılmasıyla birlikte fanzin sayısında ve niteliğinde ciddi bir sıçrama oldu ve fanzinlerdeki bu hareketlilik punk müziğine koşut olarak dünyayı etkilemeye başladı. Bunun ülkemize yansıması ise 1990’ları buldu. Elbette ülkemizde alt kültürlerin yeterince gelişmemiş, kemikleşmemiş olmasının da bunda payı var. Daha nizami ve bürokratik bir ülke olmamız, kültürel anlamda gerçek bir Doğu ülkesi olmamız, ana akımların dışındaki her şeye Şeytan işi diye bakmamızı da kolaylaştırıyor. Kitabın adındaki alegoride bunu işaret ettim zaten. İSYAN DUYGUSU... Gerek fanzinler gerekse Öteki Kitaplar’la inanılmaz büyüklükte bir hazine sunuyorsunuz okura… Aynı zamanda, "Şimdilik kaos yaratacak güçte değiller. Aslında kaos yaratabilecek güce erişmeleri de bu koşullar altında olanaksız" diyorsunuz. Peki siz gerek kitaplarınızla, gerek açtığınız fanzin sergisiyle bu cılız hali güçlendirmeyi amaçlıyor musunuz? Her şeyden önce, cılız da olsa var olan bir gerçekliğin, dönüşmesi muhtemel ama çok zor olan bir isyan duygusunun altını çizmeyi amaçladım. Çünkü bunlar, aynı zamanda sivil tarihin bir parçası. Ve ülkemizde eli kalem tutan herkesin, bir ucundan yakalayıp bu sivil tarihin yazılmasına katkıda bulunması gerektiğine inanıyorum. Çünkü çok geç kaldık ve resmi tarih, tüm sivil verileri yok ederek kendi dümen suyuna sokuyor geçmişimizi ve bugünümüzü. Her şey öyle hızlı gelişiyor ki, eğer bugünün tarihini kayda geçirmezsek, çok kısa sürede unutulup gidecek. İzler hemen siliniyor. Fanziniyle, müziğiyle, edebiyatıyla, mimarisiyle, hatta sokak çalgıcılarından meşhur serserilerine kadar çeşitli insan portreleriyle sivil tarihimiz, şimdilik yetersiz de olsa, yazılmaya başlandı son yıllarda. Kendi adıma, yalnızca bu cılız hali güçlendirmek amacıyla yola çıkmadım, ama güçlenmesine katkım olduysa, sevinirim. Öyleyse, bunca araştırmayı yapıp Şeytan Aletleri’ni yazmanızın asıl nedeni, hissettiğiniz sorumluluk muydu? laşımın, hatta dışadönüklüğün ürünleri. Fanzinler ise kendini göstermeden görünmeye çalışmanın, büyük lafları kısık sesle söylemenin, az ama öz kişiyle paylaşma isteğinin, bilinçli bir içe kapanmanın ürünleri. Bu anlamda ortak bir fanzin ruhundan söz edebiliriz. Daha doğrusu, bu tarz bir ruha sahip olanlar genelde fanzinlere yöneliyor diyebiliriz. Kitabınızda bulunan birçok fanzin tanımı ortak bir paydada buluşuyor; parası ya da çevresi olanın değil, yaratanın engelsizce dünyaya kusabilmesi. Böylesi bir kalabalıkta, özellikle geçmişte, bu kadar yaratıcı ve akıllı gençler niçin karşı oldukları medyayı altüst etmediler? Böylesi bir devrim olanaksız mı? Elbette olanaksız. Hiçbir şey yapamamanın bir yöntemi de önüne ulaşamayacağın kadar büyük bir hedef koymaktır. Medya aniden ortaya çıkmış, gelip geçici bir kavram değil. Küresel kapitalizmin gerektirdiği, o yüzden de üzerinde dikkatle çalışarak oluşturulmuş bir kavramdan ve akla hayale gelmeyecek kadar büyük bir sermaye birikiminden söz ediyoruz. Buna karşılık, söyleyecek sözü olan ve bu sözü her şeyden, herkesten bağımsız olarak tek başına, canı istediği gibi söylemeye kalkan bir avuç gencin fotokopiyle çoğalttığı yayınları, medyanın karşısında bir tehdit unsuru olarak görmemek gerek. İsteseler de tehdit edemezler. Ama "Başka bir dünya mümkün" demeleri ve mümkün olduğuna dair küçücük bir kanıt sunmaları bile azımsanacak şey değil. Ayrıca, yaratıcılık ve akıllılık, günümüzde öyle az rastlanır özellikler değil. Bunu da abartmamak gerek. Öyle çok yaratıcı ve akıllı insan var ki… Zaten sistem onların birçoğunu keşfediyor, akıllarını ve yaratıcılıklarını yüksek meblağlar karşılığında satın alıyor ve kendine hizmet ettiriyor. ‘PASİF DİRENİŞ’ HAREKETİ Mİ? Adı üzerinde "yeraltı" ama sormak istiyorum, bu insanların alçak sesle konuşmaları ‘pasif direniş’ hareketi mi? Yoksa olanak bulunca, plazalara girince söylemleri değişiyor, asimile mi oluyorlar? Fanzinler aslında bir gençlik hevesi. Dönem dönem gençlik hevesinin gençlik hareketine dönüştüğüne de tanık oluyoruz. Ama bu kültürü, daha doğrusu alt kültürü hayatı boyunca sürdüren çok az kişi var. Çoğu, zaman içinde sistemle bütünleşiyor. Elbette söylemleri de değişiyor. Zaten söylemi belirleyen ekonomi değil midir? Şeytan Aletleri’nin ilk basısından bu yana altı yıl geçti. Altı yıl, çok şeyi değiştirebilecek bir süre. Mesela o dönemde üniversite öğrencisi olan, kışkırtıcı, sert fanzinler haCUMHURİYET KİTAP SAYI ? Kaan KOÇ apitalizmin bireyi ittiği yalnızlıktan kurtulmanın, sesini duyurmanın bir yöntemi, diyorsunuz fanzinler için. Siz de Şeytan Aletleri’yle o yalnızlıktan kaçarak diğer yalnızlıklara mı yöneliyorsunuz? Yoksa ötesine geçip kapitalizme, sisteme kafa tutuyor musunuz bu kitapla? Şeytan Aletleri her şeyden önce sosyolojik bir çalışma. Türkiye’deki alt kültürler, onların iletişim araçları ve bu iletişim araçlarını kullanma yöntemleri konularında, kendi alanında iddiaları olan bir araştırmainceleme kitabı. Bu haliyle, sisteme kafa tutmak bir yana, var olan piyasa koşulları içinde dolaşıma giren, yayınevi, dağıtımcı, kitapçı ağını kullanan, böylece sistemin içinde yer alan bir çalışma. Ama kendini kapitalist ilişkiler ağının dışında tutmaya çalışan, sistemin dayattığı iletişim biçimlerinin dışında alternatifler arayıp bunları hayata geçiren insanları ve onların yayınlarını ciddiye aldığı, açık seçik ortaya çıkarttığı için de doğal olarak "kafa tutan" bir yanı var elbette. Özellikle kafa tutmak için bu incelemeyi yapmadım. Ama böyle bir konuyu incelemek, zaten bir anlamda sisteme kafa tutmak değil midir derseniz; evet, derim... Öyledir! 1980’lerde İngiltere’de büyük okuyucu kitlesi yakalayan fanzinler ülkemizde, sizin deyiminizle Şeytan icadı olarak yer buldu. Nedeni, bu ülkede sıkı bir alt kültür olmayışı mı sadece? Şeytan icadı ya da Şeytan aleti gibi tanımlarda bir alegori var elbette. Başkasının, daha doğrusu çoğunluğun gözüyle baktığımızda fanzinler şeytan işidir deyip geçebiliriz. Oysa azınlığın, ama doğru yere doğru açıdan bakmasını bilen azınlığın açısından fanzin hiç de zararlı olmayabilir. Aksine, kredi kartı ya da cep telefonu Şeytan aletidir belki de. Hayatımızı kolaylaştırdığı, mutlu olmamızı sağladığı iddia edilen SAYFA 18 K Bir yanıyla sorumluluk elbette. Fanzinleri takip etmeye çalışırken ciddi bir arşiv oluştu elimde. Bu materyali doğru kullanıp, doğru tasniflerseniz bir alt kültür haritasına, biraz önce söylediğim gibi sivil tarihin sessiz ve derinden ilerleyen kısmına ulaşıyorsunuz. Bu kirli hazineyi kendime saklamam bencillik olur diye düşündüm. Diğer yandan da bana çok zevkli, eğlenceli bir çalışma temposu sağladı fanzinler. Söz ettiklerimiz belki siyahbeyaz yayınlar ama sundukları dünya gerçekten de çok renkli. Dikkatle incelediğimizde her fanzinin kendi içinde bir yalnızlık, onurlu bir kimsesizlik havası var. Bu bir çeşit içsel rekabetten mi, fanzin ruhundan mı kaynaklanıyor? Fanzinler, kalabalığın içinde geriye çekilmenin, kendi kabuğuna dönmenin ve döndüğün kabuğu çatlatmanın tarihi olarak da okunabilirler. Aslında dergiyle fanzinin ayrıldığı en önemli noktalardan biri bu. Dergiler görünmenin, ses çıkarmanın, olabildiğince çok kişiye ulaşmaya çalışmanın ve yoğun bir pay ? 880