01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Obezite Araştırmaları daha önemli ancak gözle görülemeyen başka faktörlerin gözle görülebilir belirtisidir. Beslenme şekli, fiziksel fıtnes, stres düzeyi, gelir düzeyi, aile geçmişi ve yağın vücuttaki dağılımı, tıp literatüründe kalpdamar hastalıkları için tanıtnlanan birbirinden bağımsız 100 risk faktöründen birkaçıdır. Obezite ile kalp hastalıklarını birbiriyle ilişkilendiren gözleme dayalı çalışmalar, hemen hemen bunların hepsini göz ardı eder ve tüm suçu obeziteye yükler. Oliver bu konuda şöyle konuşuyor: "Kalp krizine yol açtığı için obeziteyi suçlamakta kullanılan kriterleri baz alırsak, akciğer kanseri için sigarayı değil, sararmış dişleri veya kötü kokulu nefesi suçlamamız gerekir." Psikoloji OBEZİTE VE KANSER İLİŞKİSİ Sıra kansere geldiğinde, 2003 yılında sonuçlandırılan, 900.000 kişi üzerinde, 16 yıllık bir çalışmaya göre şişman ve hafif obez Amerikalı yetişkinlerde tiimöre bağlı ölümlerde belirgin bir artış kaydedilmiş. Ancak görünüşte obeziteye bağlıymış gibi görünen kanserler, aslında çok nadirdir bir yıl içinde her 100 bin denekten bir düzinesi obeziteye bağlı kanserlerden yaşamını yitirir . VKE'si yüksek olan kadınlarda kolon ve menopoz sonrası meme kanseri sıklığı az olmakla birlikte artarken, obeze erkeklerde kolon ve prostat kanseri artışları en sık görülen vakalardır. Ne var ki obeze kadın ve erkeklerde, şişmanlığın akciğer kanserine karşı koruyucu bir etkisi olduğu düşünülüyor. Bu ilişkinin sigara içme etkisi çıkartıldıktan sonra da geçerli oltnası, ileri araştırmaların yapılmasını gerekli kılacak kadar önemli bir bulguyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Affedici insanların hayat ve sağlıkla ilişkileri daha olumlu Klinik psikologlar, affetmenin insan sağlığı üzerindeki etkisi üzerine yılda 1200 araştırma makalesi yayımlayarak bir yayın rekoru kırdı.. Makalelerden çıkan sonuçlar, öfkeyi içinde taşımamak ve bağışlayıcı olmak, sağlığı olumlu etkiliyor. Diyelim ki biri sizi öldürmeye çalıştı, onu affetmek zordur. Ayrıca bağışlamamakta direnmek de hepimizin doğal bir yönii.. Ancak çoğu insan ihanet eden eşini, ayağınızı kaydırmaya çalışan iş arkadaşını veya mesela kuyrukta yerini almaya çalışan bir açıkgözü bağışlamaya hazırdır.. Bağışlamak anlık bir olay değil, bir süreç; emek gerektiren bir uğraş; çünkü insanlar doğal olarak intikam alma eğiliminde. Bunu beceremeyenler arkadaşlardan, psikiyatristden yardım istemeli. ewsweek'te yayımlanan bir haberde, affedici insanlarla bağışlamayan ve öfkeyi içinde taşıyan insanlar karşılaştırıldı ve affetmenin insanı huzurlu kılıdığı sağhğını olumlu yönde etkilediği ortaya çıktı. Tersine hareket, yani affetmemek yalnızca ruhsal sağlığımıza değil, fiziksel yapımıza da zarar verdiği belirlendi. Bugün klinik psikolojinin üzerinde en fazla durulan konulanndan birinin affetmenin insan sağlığı üzerindeki etkisi olduğu ve bu konuyu ele alan yılda 1.200 araştırma tnakalesinin yayımlandığı belirtilmiyor. Üstelik yeni kurulan Bağışlama Araşbrmalan Vakfı araştırmalara ve konferanslara destek sağlıyor. Son toplantıda "Bağışlama konusunda kadınerkek farkı" ele alındı. Bu toplantıda sunulan çalışmaların çoğu evlilik ve romantik ilişkilerde bağışlama konusunu ele alındı. ABD'de bu işin bir de gurusu var: Dr.Dean Ornish! Ornish bağışlamayı ruhun gıdası olarak tanımlıyor, sağlıklı bir yaşamda öfke ve intikamın yeri olmadığı kanaatinde: "Bir bakıma, kendiniz için yapabileceğiniz en bencilce şey başkalarını bağışlamaktır," diyor.. OBEZİTE VE DİYABET Obezitenin halk sağlığı açısından en ciddi tehlikesi tip II diyabete yol açmasıdır. Doktorlar yağ, insülin ve yüksek kan şekeri arasında biyolojik bağlantılar olduğunu tespit etmiş durumda. CDC'nin tahminlerine göre yetişkin diyabetiklerin yüzde 55'i obezdir. Ve obez sayısı artıkça diyabet vakalarının da artması bu ikisi arasında önemli bir bağ olduğunu gösterir. Ancak obezite tehlikesinin abartıldığını düşünen muhalifler, artan diyabet vakalanndan yalnızca obezitenin sorumlu olduğu ve kilo vermenin çözüm olduğu fıkrine karşı çıkıyorlar. CDC'nin 2003 analizine göre "Teşhis edilsin veya edilmesin diyabet sıklığı 199O'lı yıllarda ciddi bir artış göstermemiştir". Oysa bu dönemde obezite büyük bir artış gösteriyordu.'Teşhis edilmemiş diyabet", CDC analizine göre, tek bir test ile kan şekeri yüksek bulunan diyabet vakalarıdır (Diyabetin tam teşhisi için ikiden fazla sayıda testten pozitif sonuç alınması gerekir). Kaldı ki ABD'deki yetişkinlerin yüzde 4'ünün obez oldukları için diyabet hastası oldukları düşünülüyor. Oysa Campos, "Tip II diyabet şişmanlığa yol açıyor olabilir" diyor. Nedensonuç ilişkisinin ortaya çıkartılması için geniş kapsamlı, uzun vadeli deneylerin yapılması gerekir, çünkü ancak bu şekilde tek bir değişken (kilo gibi) değiştirilirken, diğer faktörler sabit tutulabilir. Obezite uzmanları, bu şekilde randomize, kontrollü deneylerden bir kaçını gerçekleştirdiler. Campos bu konuda da şöyle konuşuyor: "Şişman kişileri zayıflattığınız zaman ne olacağını bilemeyiz. Amerikalı yetişkinlerin yaklaşık yüzde 75'i yaşamlarının bir döneminde kilolarını korumak veya kilo vermek için uğraşmıştır." Bu arada Harvard Üniversitesi tıp Fakültesi'nde hemşireler üzerinde yapılan geniş kapsamlı bir araştırmada, kilo veren kadınların yüzde 39'unun verdikleri kiloları geri aldığı; bunların kilo vermeyen kadınlara göre ortalama 5 kilo daha aldıkları gözlendi. Kilo vererek diyabetten kurtulmanın mümkün olduğu fıkrini savunanlar 2 önemli deneyi işaret ediyor. Bu deneylerde daha dikkatli beslenen ve egzersiz yapan, yüksek risk taşıyan kişilerde tip II diyabetinde yüzde 58 oranında azalma tespit edilmiş. Dallas'taki Cooper Enstitüsü'ndeki obezite merkezinin yetkililerinden Steven N. Blair, "Elimize bir megafon alıp şişmanlığın kötü olduğunu, şişmanların zayıf iradeli ve kötü insanlar olduklarını, hepimiz kilo verirsek hiçbir sağlık sorunumuzun kalmayacağını haykırmaktan vazgeçelim. Olaya at gözlükleriyle değil, geniş açıdan bakalım. Ama şimdiki durum bunun tam tersi" diyerek bazı sağlık sorunlarının bize sunulduğu gibi olmadığını, çıkar gruplarının olayları çarpıtabileceğine dikkat çekiyor. Reyhan Oksay Kaynak: Scientifıc American, Haziran 2005 16 yılhk bir çalışmaya göre şişman ve hafif obez Amerikalı yetişkinlerde ölümlerde belirgin bir artış kaydedilmiş. N BEDENİ NASIL ETKİLİYOR? Bağışlamak, öncelikle stresi azaltır. Bağışlamayan insanda, acı, öfke, düşmanlık, nefret ve korku, yeniden aşağılanma veya acı çekme korkusu benzeri duyguların bir kanşımı ile yaşayıp gider. Fakat bütün bunların bedene fizyolojik olumsuz etkileri vardır... Mesela tansiyon yükselir, hormonal değişikler yaşanır. Ve bütün bunların sonucunda kalp hastalıkları, bağışıklık sisteminin çökmesi ve bir olasılıkla da bellek kaybı ve nörolojik bozukluklar gündeme gelebilir. Newsweek'de yayımlanan haberde şöyle deniyor: Bir araştırmada ele alınan 20 kişi, mut 954/182 Temmuz2005
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear