Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
BilimDüsünce Tarihi BiVVm, ve Sanat Bilim ve Demokrasi Tabiatçı düşünürler için sıryoktur; herşey insan aklı ile açıklanmalıdır. Kısacası bilim ancak insani olabilir. Bilimin ilahi bir sır halinden çıkarak en yeni tabirle laik olması eski Yunanistan'da gerçekleşmiştir. Galib Ata (Ataç) ilim, bir tanıma gdre, olaylar arasındaki ilişkileri aramaktır. Galiba bundan dolayı olacak ki, alimlerden bazıları bilimin kendisi ile sosyal olaylar arasındaki ilişkileri de bulmayı düşünmüşlerdir. Acaba bir memlekeUe bilimin gelişmesi için yönetim biçimlerinden hangisi uygun olmuştur? Yalnız son bir iki asırlık tarihe bakılınca, demokrasi usulünde bilimin pek çabuk ve önceki asırlara göre pek çok gelişmiş olduğu görülür. Fakat bu kadarla kanaat getirmek biraz basit olur. Zira, şimdiki medeniyete tabi olan memleketlerin hepsinde demokrasi vardır. Eski zamanlardaki müstebit hükümdarlar yahut derebeyleri bu rnedeniyetin hıçbir tarafında yoktur ki, karşılaştırma mümkün olsun ve daha kuvvetlı bir hükunı verilebilsin. Diğer taraftan, bilim şimdiki derecesinde, yönetim biçimlerinden de bağımsızdır. Memleketler arasındaki ilışki o derecede çoktur ki, boş bir tasavvur olmak B Galib Ata Ataç (18761947) Tarihçi Mehmed Ata Bey'in oğlu ve Nurullah Ataç'ın ağabeyi olan Galib Ata Ataç, Mülkiye Mektebi'nin birinci sınıfından ayrılarak Fransa'ya g'tti. 1903'te Montpellier Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Paris'te çeşitli hastane ve akademilerde incelemelerde bulundu. 190607 yıllarında Mektebi Tıbbiye'de müderris muavinliği(doçentlik) yaptı. Daha sonra Şişli Etfal Hastanesi'nde ve Haseki Hastanesi'nde çalıştı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Suriye'deki cephe hastanelerinde ve Medine Hastanesi'nde çalıştı. Cumhuriyet'ten sonra Darülfünun'da tıp tarihi ve deontoloji muavini ve daha sonra da profesörü oldu. 1929'da Sahil Sıhhiye Merkezi başhekimi oldu. 1935'de Haydarpaşa Bulaşıcı Hastalıklar Hastanesi başhekimi oldu. 1939'da Ankara Radyosu'na geçti. Bu yıllarda halk arasında en çok okunan hekim yazar olarak ünlendi. Özellikle de radyodaki Evin Saati ve Posta Kutusu proğramlanyla tanındı. 1943'te İstanbul Milletvekili oldu. Çeşitli gazete ve dergilerde çok sayıdayazısı yayınlanan Ataç'ın en önemli eserleri,Tıbbi Musahabeler (1912),' Tıp Tarihi (1923), Tıp Fakültesi Tarihçesi (1925), Pastör (1930) ve Hintlilerin Hekimliğet. Hizmetleri (1934)'dir. üzere, eski zamanların istibdadını bir yerde uygulamak mümkün olsa bile bilim gene üstün gelir. Bütün milletler karanlıkta kalmak için ittifak etmedikçe bilim kendi kendine ilerleyecek ve genişleyecektir. Bu nedenle o sorunun cevabını daha güvenle verebilmek için pek eski tarihlere, en iyısi bilimin başladığı zamana kadar çıkmak lazımdır. Gerçi bilimin ne zaman başladığını söyleyebilmek kolay bir şey değildir. Ancak ilk satırda yazdığım tanımı kabul eden bilim adamları, bu manaya göre bilimin eski Yunan milletinde başladığını da kabul ederler. TABİATÇILIK VE İLAHİCİLİK Şüphesizdir ki, eski Yunanlılardan önce kendilerinden bahsetmiş olan Doğu halklarına özellikle eski Mısırlılara cahil denilemez, onların da medeniye Sevgfti Ökkeş Hocam, Geçenlerde Balıkçı Şeref ve Balıkçı Dursun Reis ile bir dizi tartışmamız oldu, olasılık hesapları üzerine dönüyor ki sizden başka kimle paylaşabilir ve elinizde parıldayan bilimin keskin kılıncından başka neye güvenebilirim bu cahil cuhela takımına karşı haklılığımı kesinleştirmekte? Ilki bir Rus ruleti üzerine dönüyor; Oyuncu bizim Dursun Reis'den başkası değil. Soru şu: "Hangi durumda revolverin içindeki bir kurşunu satın almak üzere daha çok para öderdin Reis?" diyorum. "İçinde tek kurşun olan revolverdeki tek kurşun için mi? Yoksa içinde 4 kurşun olan bir revolverdeki kurşunlardan biri için mi?" Çoğu insanın tersine, nedense, Dursun Reis 4 kurşun olan revolveri seçiyor. Tabii ki ikisi deyanlış! Çünkü iki durumda da ölüm olasılığı altıda bir, aynı parayı ödemeniz lazım. Ama insanoğlu olasılık üzerine dö'nen kararlarında çokluk sağlamcı olmayı seçiyor, Dursun Reis hariç. Tek kurşunlu revolverde kurşun kalmayınca ölüm riski bitiyor, o halde ona daha çok para ödemek lazım diye düşünüyor. Oysa, 4 kurşunlu revolverden bir kurşun satın alır ve yine de ölürseniz tasarruf ettiğiniz paranın zaten size bir faydası olamaz. Diğer tartışma ise Balıkçı Şeref'le yaşandı. Birkaç kadeh rakının üstüne Balıkçı Şeref şöyle söyledi: "Marmara'daki balık nüfusunun, o da suların çok kirli Balıkçı Şeref Testi olduğu dönemlerde, zehirlilik oranı sadece ve sadece yüzde birdir. Ben zehirli balığı gözünden tanırım. Kendime özgü bir testim var. Balığı elime aldım mı, yüzde 99 doğrulukla zehirli olup olmadığını size şıp diye söyleyebilirim. Ben bir balık için zehirlidir diyorsam, yemeyin. Zehirsizdir diyorsam, yüzde 99 olasılıkla öyledir, korkmadan yiyebilirsiniz." Balıkçı Şeref'e bu iddialarının doğru olmadığını, onun zehirli olarak ilan ettiği balıkların sadece yüzde 50 olasılıkla zehirsiz olacaklarını, anlatmaya çalıştım. Dedim ki, "Ya Şeref, diyelim ki balıkçı haline 10,000 balık geldi. Bunun yüzde biri, yani 100'ü zehirli, 9,900'u sağlam. Bu balıklann hepsini Balıkçı Şeref testinden geçirsek, 100'ü zehirli balıktan sadece 99'unu doğru tespit edeceksin, kendi testinin doğruluk derecesine göre. Geriye kalan 9,900 balıktan 99'unu sağlam oldukları halde yanlışlıkla zehirli diye teşhis edeceksin. Etti mi sana 99+99=198 balık. Yani senin zehirli diye ilan ettiğin balıklann yarısı zehirli, yansı değil: (99/198)+(99/198)=100%. Eğer rasgele bir balık seçip Balıkçı Şeref'e getirsek ve o bu balığı zehirli ilan etse, balığın gerçekten zehirli olması ihtimali ile Balıkçı Şeref'in gözüne bakıp anlama testinin yanlış olması ihtimali birbirine eşit. Özetle, Şeref'in zehirli diye ilan ettiği balıkla954/142Jemmuz ,2005 rın sadece yüzde 50'si zehirli olacak. Bu o kadar kötü birşey değil. Şeref'e anlatamiyorum ki, olasılık hesaplannın cilvesi sonucu durumda bir asimetri var ve sağlam diye teşhis ettiği balıklann sadece yüzde 0.0102'si, yani onbinde 1.02'si zehirli. Ve Şeref'e güvenen bir milyon kişiden sadece 102 kadarı "Şerefli bir zehirlenme riskiyle karşı karşıya, ki bu da kötü değil hani. Bayes'in olasılıklar kuramı desem, Reis'e küfü'r gibi gelecek... Hocam böyle bir tehdit olduğunu düşünmeyin, okurlarınız da düşünmesin, örnekler farazidir. Balıklarımız taptaze ve pek lezzetlidir, Şeref'in testinden geçmiştir. Buyrun, sizi benim takaya balık yemeye davet edelim, zaten yanında rakı her derde deva ve herşeye panzehirdir, eğer ev yapımı değilse. Hürmetle ellerinizden öperim Balıkçı Emin Emmi n