Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Spor Egitim AylakBilgi ^ Tahir M. Ceylan Çocuğunuzuf* hangispör ; okuluna emanet ediyorsunuz? Deney(len)en Insan \ kulların yaz tatiline girmesiyle, her sene olduğu gibi tüm illerde, birçok yaz spor okulları açıldı. Bu yaz spor okullarında tenisten futbola, basketbolden resme, satrançtan dramaya kadar, çocuklarımızı hem sportif hem de kültiirel açıdan geliştirecek birçok seçenek bulunmaktadır. Fakat acaba çocuklarımızı spor okullarına gönderdiğimiz zaman geçekten aklımız onlarda kalmamalı mı? Veya daha açık bir soruyla: "bu yaz spor okullarına gönderdiğimiz biricik yavrularımızı acaba kimlere emanet ediyoruz?" Yukarıdaki sorunun cevabını verebilmemiz için öncelikle, bu tiir spor okullarında kimlerin çalışıyor olduklarına bir bakmamız gerekir. Çoğunlukla Beden Eğitim ve Spor Yüksek Okulu (BESYO) öğrencileri, daha sonra sporun içinden sporcu olarak gelmiş kimseler ve en vahim durumlarda da sporla alakası olmayan, spor okullarının yöneticilerinin veya çalışanlardan bazılarının eşleri, dostları, akrabaları. Bu yaz okullarında herhalde en akla uygun, mantıklı gelen eğitmenler BESYO öğrencileri ve spordan gelmiş kimseler olsa gerek. Fakat her şeyden önce şunu kabul etmek gerekir ki. BESYO öğrencisi de olsa bu kimseler genellikle eğitimini vermiş olduğu konuda uzman değildirler. 0 sporun içinden gelmiş olsalar da henüz öğrenci olmalarından, yani eğitim formasyonuna tam anlamıyla vakıf olamadıklarından gerçekten çocuklarımızı bu kimselere emanet edebilir miyiz? Beden eğitimi ve sporun bir eğitim meselesi olduğunu, çoğu öğretmenlik branşlarından farklı bir yanının olduğunu görmezden gelmenin neticesi çok kötü olabilir. Bunların en başında da yüzme sporu gelmektedir. Bir çok yaz spor okulunda, gerek velileri cezbetmek, gerekse çocuklara eğlenceli bir aktivite sunmak amacıyla yüzme dersleri de programlara dahil edilmektedir. Yalnız yüzme sporunun, insanın alışık olduğundan farklı bir ortam olarak suyun içinde yapılıyor olması ve suyun yüzmeyi bilmeyenler için son derece büyük tehlikeler yaratabilecek olması bu tür eğitimlerde eğitmenlerin bilgi, birikim ve kalitesinin sorgulanması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Yıllar içinde, gerek kendi çalıştığım, gerek yakından uzaktan izlediğim bazı yaz spor I O okulu yüzme eğitmenlerinden bir iki profil ortaya koymak gerekirse: H Derse giren onlarca anaokulu düzeyindeki çocuğu sırtından suya itmek suretiyle yüzerek havuzun kenarına gelmesini isteyen öğretmen (ki öğretmen derken içim sızlıyor), • Elleri arkadan üst üste birbirine kavuşmuş şekilde havuz kenarında arkadaşıyla derin bir sohbete dalmışken suyun içinde çocukların ne yaptığından bihaber yüzme eğitmeni (bu eğitmen sözcüğü de bu kimseler için pek uygun olmasa gerek), • Daha kendisi yüzmeyi bilmeyen, herhangi bir tehlikeli durumda değil suyun içindeki öğrencilerden birini, kendini dahi kurtaramayacak kimseler. 14.04.2003'te tamamlanan genom projesine göre, kırkaltı kromozomda toplam üç milyon baz ve yirmi üç bin gen var insanda. Bu sayılarla doğrusunu söylemek gerekirse, gen sayımız beklenenin çok altında çıktı ve genetikçilerin aklını dolaşık biryumak gibi kanştırıp attı. Lafaramızdafaredebileyirmiyedibingen varmış. Bilim adamlan, fareylearamızda insan lehine genetik düzeyde oluşamamış farkı, gen olmayan DNA parçalarına daha fazla işlev yüklemekle açıklasalar da, ben gerçeğin daha başka olduğunu düşünüyorum. Bir kere başka canlılarla aramızda fark arayacaksak bunu uygarlığın dışında bir yerde arayalım; hiçbir şeye ihtiyacı olmayanlann parasının, her şeye ihtiyacı olanların buğdayından önemli olduğu günden bu yana, uygarlığın biyolojik evrim açısından önemi yok çünkü. Uygarlık insanın gelişkinliğinin değil, bir bakışa göre yetersizliğinin sonucudur. Şunu bilelim ki, atmosferi kirletmekten başka işe yaramayan arabalaıı, içinde incelikli yalanların konuşulduğu elli katlık ofis binalarını ve bir seferde yüzbinlerce insanı öldürebilen bombalan, fareden daha mükemmel proteın sentezlediğimiz için yapmıyoruz. Basitçe beynimizin bir bölgesinin (DLPFC) diğer canlılara göre daha iri olmasından ötürü, bazı proteinleri daha iyi kombine ettiğimiz için yapıyoruz; fark nıtel üstünlükte değil yani, nicel bir çeşitlilikte! Bunun gelişkinlik olduğu söylenebilir belki ama, ben bir şişe suyun bir bardak sudan, adamı üç kez fazla işetmesinden başka farkı bulunmadığını düşünen bir adam olarak, neden üç değil de dört proteini kombine eden beyni farklı bulayım! "Gübre pahalıysa, hepimiz toprağa yapalım bari" demişti Asturias; o işi şişeyle bardak arasına fark koyarak dünyanın ortasına yapıyoruz şimdi biz, bokumuzun pahasından değil ama, öteki canlıların ahrasından ve kendimizin ucuzluğundan! Bugün yeryüzündeki on binlerce laboratuvarda, araştırıcılarca her gün milyonlarca fare öldürülmektedir. Her ilaç için, iki uzay gemisine eş maliyetle bin kimyasal molekülün ayrı ayrı lest edilmesi gerekmekte ve bu testler tek tek işte bu farelerin canından geçmektedir. Sözüm ona hayvanların araştırmada "elik" biçimde öldürülmesini öngören bir sözleşme vardır ama, ölümü ortadan kaldırmamak ve fakat öldürmenin kuralını koymak ne demektir? Şu demektir: Soğukkanlı bir acımasızlık ancak basitlikten çıkarak yapılabilmektedir! Her bilim adamı heryıl firmalardan aldığı parayı açıklamak zorundadır (Türkiye'de değil), bunun gibi, araştırıcıların oyıl kaç fare öldürdüğünü açıklamak zorunluluğu da olmalıdır. Bilimin gizli maliyetleri ancak o zaman ortaya çıkacaktır. Uygarlık yarattık diyoruzama, insan, aklının taşıyabileceğinden daha ağır bir yüktür bugün dünyaya. Uygarlık bugün, sanki gaz pedalına bir tuğla bırakmışız ve içinde arabanın uykudayız, işte budur! Milyonlarca farenin ölüsünden üretilmiş tıbbi bilgilere göre, fareyi ve başka tüm memelileri, hızla yayılan enflüenza (grip) virüsüyle, güç yayılıp öldürücü olan rhabdo virüsü (kuduz) bin Yine erkeğin erkekten, kadının da kadından çocuk sahibi olması yirmi yıl sonra kesindir ve de zenginin kendi genlerini değiştirip hastalıksız, uzun ömürlü çocuklara sahip olması, fakirin de bugünkü gibi kalması yakın gelecek için pek olasıdır. Yani insan ikiye ayrılıyor, nasıl bir zamanlar adaptif ve kurnaz olanlar insan olmak için bir alt canlıdan ayrılmıştı, bugün de paralı olanlar insandan ayrılacak ve insanlıkta kalmışlara, biz bugün fareye ne yapıyorsak onu yapacak. Dünya kafatası gibi bir küre olarak sırf akıldır ve o akılla, bir gebe kadın karnı kadar geniş bu topraklarda çok ruh asmıştır! Araştırmalarda en sık beyaz fare kullanılır. insana benzeyen en küçük memelilerden olması, fareyi deney için vazgeçilmez yapmaktadır. Onlar yaşamını kuş kapanı gibi bir kafeste peletyiyerek geçirir. Bazen ayaklanndan elektrik verilir, bazen boyunca suyagömülüp ölüm durumuna gelene kaüar yüzdürülür, bazısının ağzından sokulan tüp midesine indirilir, öyle beslenir. Ecelle değil, deneyle ölürler ve çöplüğe atılırlar. Fare ölüleri varsa meydanda, ortada bir veba da olması gerekir, öeğil mi ama! 0 veba nedir, kimdir bugün? insanın en gelişmişinin (bilim adamı), insana en yararlı canlıya yaptığına bakılırsa veba insandır bugün! insandan boşuna umut kesmedim; ona yazacağım gülünç birpiyesin malzemesi gibi bakıyorum artık! Eskiden insan, bir sevgili, bir dost, çok derde deva bir aspirindi benim için, şimdi öylesine başı hoş eden birgripin bile değil! Ateşin hastalıklarda ortak bulgu olması gibi, kötülük de insanın ortak ruhudur. Tek tek bakınca insanda hayvanlıktan her şey vardır, ama hayvandaki tertemizlikten hiçbir şey! meceylan@crsm.net GÜBREPAHALIYSA HER ÇOCUK YÜZME ÖĞRENEBİLİR Yaz spor okullarında yüzme branşı bu kadar vahim mi? Evet, vahim. Bu gün, bu tür bir eğitmenle çalışan yaz spor okullarında bir sorunun yaşanıp yaşanmadığını siz veliler olarak akşamları "Bugün neler yaptınız bakalım" gibi bir soruyla anlayamayabilirsiniz. Fakat yüzme gibi, eğitimin başında, çocuktaki su korkusunu yenerek o andan itibaren suya korkmadan, aksine isteklice girmesi için, son derece özenle ve dikkatlice verilmesi gereken bir eğitimi alamaması olarak seneler sonra karşılaşa bilirsiniz. O zaman da "E bu çocuk o kadar yüzme kursuna gitti bak yine de bir şey öğrenememiş" gibi son derece haksız bir sebeple çocuğunuzda ararsınız hatayı. Halbuki yüzme gibi, son derece eğlenceli bir ortamda, doğru bir yaklaşımla yüzmeyi öğrenemeyecek hiç kimse ki özellikle hiçbir çocuk bulunmamaktadır. Bu durumda velilerin "yazın çocuğunuzu kime emanet ediyorsunuz" gibi bir soruya oldukça rahat bir cevap vermesi gerekiyor. Bu da, kursa çocuğunuzu yazdırmadan önce, ç o cuğunuzun ders göreceği eğitmenlerle birebir görüşmek ve onların eğitim durumlarını sorgulamak şeklinde olmalıdır. Bundan hiçbir şekilde rahatsız olmamak gerekir, sonuçta siz onlara büyük umutlarınızı, bir gelecek emanet ediyorsunuz. Ara$. Gör. Kadir C. Çakıa İstanbul Teknik Üniversitesi Beden Eğitimi Bölumü 956/1516 Temmuz 2005 BUGÛNÛNVEBASIKİM?