18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ 9 17 MAYIS 2020 PAZAR Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün 7 Mayıs 1938’de inceleme yaparak banklarında dinlendiği baraj alanı, şimdi bu hale geldi. (sağda) ATA MIRASINA YAVAŞ SAHIP ÇIKTI Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla yapılan ve 1936 yılında Atatürk’ün hizmete açtığı Çubuk 1 Barajı, 1994 yılında ekonomik ömrünü tamamlayıp devre dışı kaldı. Su tutmayan ve DSİ tarafından belediyeye devredilen baraj ve mesire alanı ile Atatürk Evi, 25 yıl atıl kaldı, çürüdü. Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, barajın halini görünce 29 Temmuz’da çalışma başlattı. Salgından sonra çalışma hızlı biçimde devam edecek. Baraj, mesire yeri ve rekreasyon alanına dönüştürülecek. Mobilyaların toz tuttuğu Atatürk Evi de müze yapılacak. Yavaş, “Baraj alanı ayağa kaldırılacak, Atatürk’ün mirasına sahip çıkacağız” dedi. Eski belediye başkanı Melih Gökçek döneminde baraj bakımsız kalmış, gazino da yıkılmıştı. Eski belediye başkanı Mustafa Tuna ise 2018 yılında bölgede rekreasyon çalışması yaptırmış ancak bu çalışma sonuca ulaşmamıştı. İlk betonarme baraj Çubuk 1 Barajı, Atatürk’ün talimatıyla Ankara’da içmekullanma sanayi suyu temini ve taşkın kontrolü amacıyla, Çubuk Çayı üzerinde 1927 yılında etütleri yapılıp, DSİ tarafından tasarlanarak 1930’da inşaatına başlanmıştı. Cumhuriyet döneminin ilk betonarme barajı olan Çubuk Barajı, 1936’da bitti ve 3 Kasım 1936’da Atatürk tarafından törenle açıldı. Barajda yer alan plakada “Bu Çubuk Bendi Türk Ulusunun İlk Cumhur Reisi Kemal Atatürk Devrinde Devlet Merkezi Ankara’nın su ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuştur. 19291936” ifadeleri bulunuyor. Atatürk ölümünden kısa süre önce 7 Mayıs 1938’de de baraj alanında incelemede bulunmuş ve şimdi müze yapılması öngörülen dönemin müdür evinde dinlenmişti. l Haber Merkezi Baraj tesisleri içerisinde bulunan binalar çürümeye terk edildi. Balıkesir’in İvrindi ve Burhaniye sınırlarındaki altın madeni projesi doğayı katlediyor ‘Madra Dağı’nı terk et’ URLA’DA YER ALIYOR Karantina Adası’nda restorasyon Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü, 155 yıl önce salgın hastalıklarla mücadele merkezine dönüştürülen ve dünyada tescil edilmiş 3 karantina adasından biri olan Urla’ya bağlı Karantina Adası’ndaki 16 yapının restorasyonu için ihale açtı. Restorasyon ihalesi 16 Haziran 2020 tarihinde yapılacak. Karantina Adası, 323 bin metrekarelik bir alana sahip. İlan duyurusuna göre, İzmir’in Urla İlçesine bağlı, 1. derece arkeolojik sit alanı olan Urla Karantina Adası’ndaki Büyük Tahaffuzhane Binası ve Küçük Tahaffuzhane Binası, 1. grup kültür varlığı olarak tescilli, diğerleri 2. grup kültür varlığı olarak tescilli olmak üzere, toplam 16 adet yapının aslına uygun olarak restorasyonu yapılacak. Urla Karantina Adası Tahaffuzhane Binaları Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 1865 yılında Fransızlara inşa ettirilmiş. l DHA ÇİFTÇİLER TEDİRGİN Çekirgeler şimdi de dağ köylerinde İzmir Tire Akarca Ovası’nda bulunan mahsulleri yiyerek zarar veren çekirgeler bu kez dağ köylerinde görüldü. Başköy ve Ortaköy civarında görülen çekirgeler, incir ağaçlarına zarar verip incir yapraklarını yedi. Çiftçiler, kısa sürede birçok ağacı telef eden çekirgelerle başa çıkamaz duruma geldiklerini belirtti. Durumu yerinde incelemek için bölgeye giden Tire Ziraat Odası Başkanı Halil İbişoğlu, “Bu bir çekirge salgınıdır. Bu her yıl olur. Ancak bu yıl popülasyon artışı çok fazla. Maalesef gün geçtikçe ekolojik denge bozuluyor. Şu an bu bölgede yabani kuş türevleri kalmadı. Eğer bunlar olsaydı zaten o kuşlar bu çekirgeleri yiyerek beslendikleri için böyle bir salgın olmayacaktı. O yüzden doğaya önem vermeliyiz ve sahip çıkmalıyız” dedi. l İHA CEMİL CİĞERİM Ekoloji Birliği, TÜMAD AŞ’nin Balıkesir’in İvrindi ve Burhaniye sınırlarındaki altın madeni projesine “Madra Dağı’nı terk et” diyerek tepki gösterdi. Ekoloji Birliği Eşsözcüleri Süheyla Doğan ve Coşkun Özbucak yaptıkları ortak açıklamada “Madra Dağı Kaz Dağı’nın kardeşidir. Kaz Dağı’na ne kadar sahip çıkıyorsak Madra’ya da o kadar sahip çıkmalıyız. Ülkemizin her yanındaki hiçbir kamu yararı olmayan ve ekolojik yıkım ve talana yol açan tüm altın madeni projelerine karşı birlikte mücadele etmeliyiz” dediler. TÜMAD AŞ’nin Çanakkale Lapseki’de de altın üretimine başladığına dikkat çekilen açıklamada şu görüşler savunuldu: “İvrindiBurha Altın madeni bölgeyi bu hale getirdi. niye projesinin ruhsat alanı 6.606,37 hektardır ve 7.902 futbol sahası büyüklüğündedir. ÇED raporuna göre işletmede saniyede 57 lt. su kullanılıyor. Avrupa’nın en büyük projelerinden olan bu projede 4 adet cehennem çukuru öngörülmektedir. Bu çukurlardan çıkacak cevher siyanür ile işlemden geçtikten sonra 54 milyon m3 zehirli pasa dağları oluşturacaktır. Proje, Burhaniye’nin meşhur Düdüklü Suyu ve diğer su kaynaklarının üstündedir. Halihazırda faaliyete başlamış olan proje İvrindi’den Burhaniye’ye, Ayvalık’a, Dikili’ye, Kozak yaylalarına kadar geniş bir alanı etkilemektedir. Daha şimdiden binlerce hektar alanda ağaç kesimleri yapılmış, bölge ormansızlaştırılmış ve atık havuzlarının inşasına başlanmıştır. Gözlerden ırak olan projenin zararının boyutları olanaksızlıklar nedeniyle daha önce tespit edilememiş ve Kirazlı gibi kamuoyuna yansıtılamadığından bu projeye karşı kamuoyundan yeterince destek sağlanamamıştır. Oysa yıkımın boyutu daha şimdiden korkunç bir noktaya ulaşmıştır. Bölge milletvekillerini ve tüm kamuoyunu bu projeye karşı çıkmaya ve bölgede mücadele eden yaşam savunucularını itibarsızlaştırma ve karalama kampanyalarına karşı destek olmaya çağırıyoruz.” TÜRKIYE, DEPREMDE CAN KAYBINDA DÜNYA ÜÇÜNCÜSÜ Korkunç istatistik 48 saatte ‘villakondu’ Antalya’nın Demre ilçesindeki koruma altındaki birinci derece doğal SIT alanı olan Kekova Koyu’nun karşısına, koronavirüs salgınını fırsat bilip 48 saatte kaçak villa yapıldığı ortaya çıktı. Kekova Koyu’ndaki birinci derece doğal sit sınırları içinde korunması gereken kültür varlığı ve yapılaşmanın kesinlikle yasak olduğu Koyun Adası’nın karşısına yapılan villa, Demre Belediyesi ekiplerince mühürlendi. Çivi çakılmasının dahi yasak olduğu adada villanın yapımında yaklaşık 15 kişinin çalıştığı, çelik konstrüksiyon ve ahşap malzemelerin bölgeye kayıklarla taşındığı ve 48 satte bitirildiği belirlendi. Tekne bağlama rıhtımından villanın olduğu yaklaşık 30 metre yukarıya da raylı vinç sistemi yapıldığı fotoğraflarla belgelendi. Villa yapımında görev alan çalışanların maske kullanmadığı, sosyal mesafe kuralını da hiçe saydığı fotoğraf karelerine yansıdı. Yıkım kararı alındı Demre Belediyesi encümeni, kaçak yapılan villa için yıkım kararı alırken ceza kesilip suç duyurusunda da bulunuldu. l DHA Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin 7 Mart 2020 tarihinde düzenlediği “Muğla Deprem Çalıştayı’nın sonuç bildirgesi Muğla Büyükşehir Belediyesi tarafından açıklandı. Sonuç bildirgesinde, “Türkiye, Afrika ve Avrasya levhalarının birbirine yaklaşması ve arada yer alması nedeniyle yoğun bir deformasyona maruz kalmaktadır. Bu deformasyon, Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı ve Ege Bölgesi’ndeki faylarda oluşan depremlerle gerçekleşmektedir. Bu nedenle Türkiye’de çok deprem meydana gelmektedir. Türkiye, son on yılda meydana gelen (5.5 ve üzeri büyüklükteki) deprem sayısı açısından karşılaştırıldığında dünya genelinde 6. sıradadır; ülkelerin yüzölçümü dikkate alındığında ise 17. sıradadır. Bu konuma karşın, depremlerde verilen can kaybı açısından 3. sıradadır. Bu durum, Türkiye’nin deprem güvenli kentler oluşturamadığını ortaya koymaktadır” denildi. Muğla uyarısı Muğla ile ilgili görüşlerin de yer aldığı bildirgede özetle şu ifadeler kullanıldı: “Muğla’da Türkiye’nin birçok ilinde olduğu gibi yıkıcı depremler üretebilecek faylar mevcuttur. Deprem risklerini azaltma çalışmalarının başarılı olmasının önko Belediye Başkanı Osman Gürün, çalıştaya katılanlara plaket verdi. şulu bu fayların deprem tehlikelerinin nicel verilerle tanımlanmasıdır. Afet yönetimi kapsamında deprem sonrası stratejiler dışında deprem öncesinde risk azaltma stratejileri geliştirilmelidir. Bu çerçevede uygulanacak kentsel dönüşümler kentin tüm bileşenlerini deprem güvenli hale getirmelidir. Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği halinde sorumlulukları paylaşmalı ve depreme dirençli toplum oluşturmaya önem vermelidir. Bu eylem planlarında Deprem Güvenli Kent ve Depremle Başedilebilirlik Kapasitesi yüksek yerleşimlerin oluşturulması öncellikli anlayış olmalıdır.” l İZMİR / Cumhuriyet Yalnız milyonlar! Çok sevdiğim şu Anadolu anlatımı son günlerde daha sık aklıma geliyor. Anadolu’nun tarımla geçinen kasabasıyla, ticaretle geçinen kasabası arasında bir dağ varmış. Tarımcılar hasattan sonra grup halinde yola koyulur, dağı aşar ticaret kasabasına gidermiş. Ürünlerini satarlar, o parayla altın, çeyiz, ne gereksinim varsa alıp yine dağdan dönerlermiş. Kasaba halkı da dönenleri yolda karşılar, güzel bir buluşma olurmuş. Birinde köye süklüm püklüm dönmüşler. Giysiler yırtık, atlar, eşekler perişan. Suratlar bir karış. Herkes şaşırmış. “Ne oldu?”, “Kim yaptı?”, “Soydular mı” sorularına cevap vermeye çalışanlar birbirine karışmış. Her kafadan bir ses çıkarken, kervandakilerden bir bağırmış: “Herkes sussun, ne olduğunu anlatacağım…” Demiş ki: “Dağ başında önümüzü eşkıya kesti. Hepimizi kayanın dibine sıkıştırıp, üstümüzde başımızda ne varsa aldılar…” Kasabanın ileri gelenlerinden biri sözünü kesmiş: “Kaç kişiydiler?” Cevap vermiş: “Onlar üç kişi birlikteydi, biz yetmiş kişi yalnızdık!” HHH Dün Cumhuriyet gazetesinin manşetten duyurduğu, 5 kıtada 600’den fazla üniversiteden 3 bini aşkın araştırmacı, akademisyenin altına imza attığı Covid19 manifestosu, yukarıdaki örneği küresel çapta anlatıyor. Manifesto, dünya, sermaye sahiplerinin kâr hırsına teslim edilemez, diyor. Emek, bir meta değildir, diyor. Geçmişteki büyük felaketler nasıl yenilenmeyi, daha insanca düzene giden yolu da açtıysa, Covid19 da aynı işlevi yerine getirebilir, diyor. Dünya, toplam nüfusunun yüzde 1’ini bile bulmayan bugünkü küresel anlayış sahiplerine teslim edilirse daha büyük felaketler yaşarız, diyor. Çokuluslu şirketleri (ÇUŞ) dünyaya, insana, emeğe ve demokrasiye saygı göstermeye çağırıyor. İçinden geçtiğimiz günler yakın geleceğin büyük tartışmaları için bulut topluyor. Dünyanın pek çok ülkesi bunu yapmaya başladı. Türkiye’de ise iktidar ufuktaki bu olası tartışmanın önünü kesmek, “bugüne kadar uygulanan sistem değişecekse, onu da ben değiştiririm” demek istiyor. Buna karşı çıkan herkesi ezip geçmeyi göze alan bir vahşetle yürüyor. İş Bankası’nı hükümet kurumu haline getirip Varlık Fonu’na devrederek bir nebze ekonomiye nefes aldırmayı hedeflemesinin nedeni bu… Tele1’deki, Halk TV’deki hükümete yönelik eleştirileri “darbe girişimi”, “terör faaliyeti” sayıp, Sevda Noyan’ın tehditler savurmasını, öldürülecekler listesi yapmasını “demokratik hak” olarak görmesinin nedeni bu… Apartmandan yayla evine kadar 3.5 milyon kaçak yapı için para karşılığında “imar barışı” getirip, muhalif bildiği gazetecilerin evlerini yıkma tehdidinde bulunacak kadar gaddarlaşmasının nedeni bu… Halka hizmet ediyor görüntüsü vermesi için, kendi belediyelerine her yolu açarken muhalefet belediyelerine yasak üstüne yasak getirmesinin nedeni bu… HHH İktidar, yukarıda saydıklarımızı yeni türevleriyle birlikte devam ettirecek. Ekonomideki sıkışıklığı aşmak için, mevcut durum gereği en çok tüketilen ürünlere ek vergi koymaya başladı. Nisan ortasında gazoza, oyun konsoluna ek vergiyi bu yüzden getirdi; nasıl olsa tüketiyorlar, vergi tahsili garanti… İktidar, bunların yerine bütçe açığında çok daha işlevsel olacak, geçiş garantili köprü ve yollardaki bu sistemi salgın nedeniyle askıya alabilirdi. Geçen yıl sadece Yavuz Sultan Selim, Avrasya Tüneli ve Osmangazi köprüsünde garanti verilen sayıda araç geçmediği için ödenen para 4 milyar lirayı buluyor. 2020 için ne olacak? Rakamın artacağı kesin. Ancak iktidar bu sistemi en azından erteliyorum demez, diyemez. Çünkü o sistemin iktidarı. AVM’leri camilerden bir ay önce açmalarının nedeni de bu. Türkiye’yi 20 kuruşluk maskeyi üretip dağıtamaz hale getirdiler, ama iktidarlarını güçlendirmeye çalışıyorlar. Neyle? Baskı, şiddet, korkutmayla… Türkiye güçsüzleşiyor, iktidar güçleniyor. Milyonlar yalnız… İktidar üç kişi birlikte! Patara antik kentine acele kamulaştırma Antalya’nın Kaş ilçesindeki Patara antik kenti 1. derece SIT alanında kalan Osmanlı’nın ilk telgraf istasyonu olma özelliğini taşıyan tescilli Telsiz Telgraf İstasyonu binalarının restorasyonlarının yapılması amacıyla bulunduğu taşınmazların acele kamulaştırılmasına karar verildi. Binaların Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından acele kamulaştırılması hakkındaki Cumhurbaşkanı kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. l ANKARA / Cumhuriyet
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear