24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 9 Mart 2016 EDİTÖR: CAN DOKER İdil’de 2 şehit, 8 yaralı haber 11 Şırnak’ın İdil ilçesi Turgut Özal Mahallesi’nde bir evde güvenlik güçleri 4 PKK’liye teslim ol çağrısında bulundu. Çıkan çatışmada 4 PKK’li öldürülürken diğer evlerde bulunan PKK’lilerin roketatar ve uzun namlulu silahlarla açtığı ateşte özel harekât polisleri Hakan Yılmaz ve Muzaffer Tufaner şehit oldu, 6 polis de yaralandı. Yaralı polis memurlarının hayati tehlikelerinin bulunmadığı öğrenildi. Operasyonda toplam 19 PKK’li öldürülürken İdil KCK Sorumlusu “Adnan” kod adlı Abdullah Ecevit, “Rodi” kod adlı Fuat Kaşbaş, “Reşit‘ kod adlı İdil Orta Alan Sorumlusunun da bulunduğu belirtildi. Operasyonlar tamamlandı 16 Şubat’ta hendek ve barikatların kaldrılması için başlatılan ve 4 bin polis ve askerin katıldığı operasyonlar dün sona erdi. Genelkurmay Başkanlığı 114 PKK’linin öldürüldüğünü açıkladı. Önceki gün öldürülen 2’si kadın 16 PKK’linin cenazesi belediyenin traktör römorkuna konularak, zırhlı araçlar eşliğinde İdil Devlet Hastanesi’ne kaldı rıldı. Bölgede yapılan aramada 3 keskin nişancı tüfeği Kanas ile mühimmat bulundu. Hendek ve barikatların bulunduğu Yeni Mahalle ve Turgut Özal Mahallesi’nde sürdürülen operasyonlarda dün Turgut Özal Mahallesi’nde sokağa tuzaklanan 1 ton patlayıcının imha edildiği belirtildi. Şiddetli patlama tüm ilçede duyulurken, yükselen dumanlar ilçenin üzerini kapladı. Acı haber ulaştı Şehit Hakan Yılmaz’ın Kayseri’nin merkez Melikgazi ilçesindeki, şehit Muzaffer Tufaner’in merkez Talas ilçesindeki evine acı haber gitti. Şehitlerin evlerine Türk bayrağı asılırken aileleri büyük acı yaşadı. Şehit polis memuru Muzaffer Tufaner’in Ali (13), Nisa Nur (12) ve Ahmet (5) adında 3 çocuğu bulunduğu belirtildi. Özel Harekât Polisi Hakan Yılmaz’ın şehit haberi Karaman’da yaşayan kız kardeşi Hatice Yılmaz’a da ulaştı. Şehit Yılmaz’ın polis emeklisi babasının 5 yıl önce hayatını kaybettiği öğrenildi. l ŞIRNAK, KAYSERİ/DHA Gürsel Demir Yaralı Diyarbakır’ın Sur ilçesinde önceki gün şehit olan 27 yaşındaki Uzman Çavuş İbrahim Tetik için dün Kütahya’da tören düzenlen arkadaşları di. Şehidin babası Necmi Tetik, slogan atılmamasını ve ıslık çalınmamasını istedi. Sur’da önceki gece şehit olan Uzman Çavuş uğurladı Gürsel Demir için düzenlenen törene saldırıda yaralanan uzman çavuşlar Yasin Kır, Abdulsemet Sel güçlükle katıldı. Oğlunu istedi ‘kül’ aldı Yanık kokan Cizre’de bir annenin acısı. Bodrumda ölen oğlunun cenazesini almaya giden Esmer Tunç’a bir avuç kül verdiler... O fotoğrafa soruşturma Diyarbakır Valiliği, önceki gün biri çocuk, 2’si kadın, 11’i erkek 14 kişinin Sur’dan tahliye edilmesi sırasında basına ve kamuoyuna yansıyan çıplak fotoğrafları çekip paylaşanlar hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı. Valilik, güvenlik güçlerinin tedbir amaçlı olarak böyle bir uygulama yaptığını, söz konusu uygulamanın dünyanın her yerinde aynı şekilde gerçekleştirildiğini savundu. Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen, “Suçlu veya suçsuz hiçbir insana böyle bir muamele yapılması kabul edilemez” dedi. Dün medyaya servis edilen görüntülerde tahliye edilenler arasında bulunanlardan 5 erkek, güvenlik güçlerine, PKK’lilerin kendilerini zorla tuttuklarını, duvar kırma ve erzak toplama işlerinde kullandıklarını anlattı. l DİYARBAKIR/ Cumhuriyet Salih Müslim: İster yerel yönetim ister federalizm Müslim Reuters’e konuşan PYD Eşbaş rüşmelerine yine davet edilmediklekanı Salih Müslim, Rusya’nın rini belirten Müslim, Türkiye, Suu federalizmin Suriye için olanaklı di Arabistan ve Katar’ı “siyasi süre bir model olduğuna dair açıklama ci baltalamakla” suçladı. PYD lide ları için “Ne isim verdiğiniz önem ri, çözüm görüşmelerinde önceliğin li değil. Her zaman söylediğimiz gi ateşkesin tümüyle sağlanması ve bi ademi merkeziyetçi bir Suriye is hangi grupların terör örgütü olarak tiyoruz. Buna isterseniz yerel yö nitelendirileceği konusunda anlaş netim deyin, isterseniz federalizm. ma sağlanması olduğunu, Suriye’nin Her şey mümkün” dedi. geleceğinin ancak bundan sonra ele 14 Mart’ta Cenevre’deki çözüm gö alınabileceğini ifade etti. Şırnak’ın Cizre ilçesinde 80 gün süren sokağa çıkma yasağı ve operasyonların ardından acı, öfke ve umutsuzluk var. İlçenin bir çok yerinde taziyeler kabul edilirken, kimlikleri belirlene Esmer Tunç Mehmet Tunç MAHMUT ORAL meyen 90 kadar cenaze hastanelerde bekliyor. Savaştan çıkmış gibi duran ilçede evler yanmış ve yıkılmış. Yıkılmış evlerinin önünde duran Cizreliler, devlete, medyaya, sessiz bir general ve eski milletvekili olduğunu belirterek”amcamın oğlu general ama bir şey ifade etmiyor. Evimi yıkmışlar. 8 dairem vardı, oradan gelen kira ile geçiniyordum. Şimdi kiracı oldum” diyor. Burası düşman yurdu mu? kalan herkese tepkili. İlçenin birçok yerindeki taziye evlerinden biri de bodrumda yaşamını yitiren Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç ve kardeşi Orhan Tunç’un evi. 2 çocuğu ölen anne Esmer Tunç, “Bana bir avuç kül verdiler ‘Al bu senin oğlun’ dediler. Diğer oğlum için de mahkeme tedbir kararı vermişti ama uygulanmadı. Onu da canlı canlı yaktılar. İki İkram Budak (35) yıkılan evinin önünde endişeyle duruyor. 16 nüfuslu ailenin bu evde yaşadığını anlatan Budak, “Biz beraber Çanakkale’de savaşmadık mı? Samsun’a akrabalarımın yanına gönderdiğim çocuklarım bugün Çanakkale’ye gidecekler, bu vatan için birlikte ölenlerin mezarlarını ziyaret etmek için. Burası düşman yurdu mu?” dedi. elim Erdoğan’ın yakasındadır. Dilerim ki o da Kürt anaları gibi evlat acısı çeksin. Ben Kürt doğduğum için suçlu mu oldum? Neydi günahımız, Cizre’de doğmuş Kürt olmak mı?” diyor. Bodrumda yanık et kokusu Özyönetim davasında DBP’li başkana hapis Özyönetim ile ilgili açılan davalarda ilk karar çıkmış oldu. Mardin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Nusaybin’de Cudi Mahallesi Bostancı Sokak 23 numaralı o evin önündeyiz. Yaralıların günlerce ambulans beklediği, en sonunda yanmış cenazelerin çıktığı o bodruma da güçlükle giriyoruz. Yanık kokan bodrumda insan kemikleri duruyor. Cizreli özyönetim açıklaması yapan sanıkların ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandıkları davada eski Nusaybin Belediye Başkanı Sara Kaya, Sabiha Gündüz, Zeynep Algan, Salih Cebe, Erhan Dinç, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmekten”1 yıl 3’er ay, “örgüt üye ler kokunun yakılmış insan bedenlerin si olmamakla birlikte örgüt adına suç iş den kaldığını söylüyor. Cizrelilerin anla lemekten” 5’er yıl olmak üzere 6’şar yıl tımına göre ev sahibi bina için Emniyet’e, 3 ay, “özyönetim” açıklamasını okuyan savcılığa gitmiş, ona “Senin evinin dibinde Suriye’ye kadar tünel kazılmış efendi” diyerek göndermişler. Yasak kalktıktan sonra oraya giden savcı bir tünel bulamamış. Hemen arkasındaki üçüncü binanın bulunduğu yere gidiyoruz. 6 katlı bina tamamen yerle bir edilmiş. Çöken binanın sahibi Abdulcabbar Değer, amcasının oğlu Mehmet Sait Değer’in emekli sözcü Muhsin Aksan ise 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Sanık avukatları kararı temyiz edeceklerini belirtti. Öte yandan Şırnak’ın Silopi ilçesinde DBP’li Belediyesi eşbaşkanları Emine Esmer ve Seyfettin Aydemir, belediye meclis üyesi Mehmet Ekren, İçişleri Bakanlığı kararıyla görevden uzaklaştırıldı. l Yurt Haberleri Ağla Cumhurbaşkanı ağla Genç bir kadın kürsüye çıkmış ve Cumhurbaşkanı’na hitaben konuşuyor. “Allahım Cumhurbaşkanımıza hayırlı, uzun ömür ver. Hizmetlerini tamamlamasını nasip et.” Cumhurbaşkanı derin bir iç çekiyor. “Ülkemizin, insanlığın ve İslam âleminin ona ihtiyacı var.” Cumhurbaşkanı’nın yüreği kabarıyor. “Şayet buna ömrü vefa etmeyecekse ve benim ömrüm var ise rabbim lütfen benim ömrümü ona ver.” Cumhurbaşkanı’nın heyecanı yükseliyor. “Benim iki tane yavrum var.” Cumhurbaşkanı’nın gözleri doluyor. “Onlara herkes annelik yapabilir ama güzel yurduma, İslam’a, insanlığa herkes güzel hizmet edemez.” Cumhurbaşkanı eğilip masadan bir kâğıt peçete alıyor. “Ömrüm size annenizin ak sütü gibi helal olsun.” Cumhurbaşkanı hiç acele etmeden o peçeteyi ikiye açıyor ve ağır ağır önce sağ gözünün sonra sol gözünün yaşını siliyor. 8 Mart’ta genç bir kadın kürsüye çıkıp Cumhurbaşkanı’na kadim kurban kültürünün diliyle arkaik bir heyecan yaşatıyor. Ve Cumhurbaşkanı içli içli ağlıyor... Bir insan övgüler karşısında neden ağlar? Bir ihtimal sevinçten ağlar. Cumhurbaşkanı eğer sevinçten ağlıyorsa... Ya Türk kadınını “iki ayyaş”ın yükselttiği seviyeden bu seviyeye indirebildiği için kendisiyle gurur duyuyor da ağlıyor. Ya ayakları öpülesi ve başı kapanası olarak tarif ettiği kadının kendiliğinden canı alınası olmayı kabullenmesi karşısında heyecana kapılıyor da ağlıyor. Ya da, ya da nihayet “Atam sen kalk ben yatam” mertebesine eriştiğini sanıyor da ağlıyor. Bir diğer ihtimal üzüntüden ağlar. Cumhurbaşkanı üzüntüden ağlıyorsa... Ya genç bir kadın onun yüzünden erkenden ölecek diye ağlıyor. Ya “Ulan ya gerçekten işleri tamamlayamadan ölür gidersem” diye ağlıyor. Ya da genel olarak ölümlü olma meselesini hazmedemediği için ağlıyor. Üzüntülerin ardında genelde korkular yatar. Cumhurbaşkanı ağlıyor çünkü belki de o an iktidarının ömrünü düşünüyor. Ne kadar kaldığını ve uzamasının nelere bağlı olduğunu düşünüyor. Bunu düşünen bir tek o değil... Ben de onun iktidarının ömrünü düşünüyorum. Sonra başkalarının ömürlerini düşünüyorum. Dağlarda, bodrumlarda ölenleri düşünüyorum. Askerde ölenleri düşünüyorum. Patlamalarda ölenleri düşünüyorum. Gezi’de ölenleri düşünüyorum. Soma’da ölenleri düşünüyorum. Faili meçhulleri düşünüyorum. Cumhuriyetin, demokrasinin, hukukun, koca bir ülkenin ölümünü düşünüyorum. Son yıllarda bu korkunç iktidarın ömrüne ömür katan ne kadar kayıp ömür varsa... Hepsini tek tek düşünüyorum. Sonra kürsüden kendi ömrünü Cumhurbaşkanı’na ikram eden kadına ve bu ikram karşısında gözyaşlarını tutamayan Cumhurbaşkanı’na bir daha bakıyorum... Ve, ağla Cumhurbaşkanı ağla, hakkındır; hatta daha da sık ve çok ağla, diyorum. Değil mi ki Okyanus ötesindeki eski dostunun gözyaşları da artık tamamen senin. Onları da kendininkilere katıp her fırsatta üstümüze başımıza bol bol dökebilirsin. En fazla duyduğum laf ‘kendine dikkat et’ TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu’nun hazırladığı rapor, çatışmalı bölgelerdeki kadın gazetecilerin zor ‘mesai’ koşullarını gözler önüne seriyor... Bir Diyarbakır dönüşü havalimanına girerken az önümde, sonradan hükümete yakın bir medya kuruluşunda gazeteci olduklarını anladığım bir grup vardı. Bir kadın muhabirin bavulunda sorun çıkmıştı, güvenlik görevlisi artık ne dediyse “İsterseniz emniyet müdürünü arayayım hemen” diye karşılık verdi kadın. Bunu yapacak mıydı, yapabileceğini mi hissettirmek istemişti? Neticede kişisel bir mesele için emniyet müdürünü cepten arayabilir, sorunu böyle çözebilirdi demek. Gazeteciler ikiye ayrılıyordu. “Namlunun ucunda baro başkanları, doktorlar, öğretmenler var. Sen de namlunun ucundasın. Bu işi yapmaya çalışıyorsun, bir şeyleri koparıp dünyaya duyurmaya çalışıyorsun.” “Abluka alanlarını takip etti ğim sırada darp edildim. Silahlar eşliğinde ölümle tehdit edildim. Gözaltına alındığımda sözlü ve fiziki şiddete maruz kaldım.” “Duygunu bastırmak, ötele mek zorunda kalıyorsun, haberi yazarken ağlıyorsun. Hepimizin bir yerden sonra psikolojik desteğe ihtiyacı olacak...” PÖınğaürnç Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ Komisyonu’nun hazırladığı bir rapor var elimizde. Rapor, ikiye ayrılan gazetecilerden, çatışma lı Kürt illerinde akrepe binmeden mes Fotoğraf Jinha arşivinden alınmıştır. leklerini yapmaya çalışanlarla, onların içinde de bunları ayrıca ağır yaşayan ka HA muhabiri Vildan Atmaca ve Beritan dın gazetecilerin çalışma koşullarıyla il Canözer istisna. gili. Şırnak’ın Cizre, Silopi, Beytüşşebap; Mardin’in Nusaybin, Derik, Dargeçit; ‘Sen de gebereceksin’ Muş’un Varto; Diyarbakır’ın Sur ve Bis Temel mesele can güvenliği elbette. mil, Hakkâri’nin Yüksekova ilçelerinde Üzerine güvenlik güçleri tarafından kur ve Van’da yaşanan çatışmaları, abluka şun yağdırılan, basın kartına rağmen ve sokağa çıkma yasaklarını takip eden işini yapması engellenen, tehdit edilen, 10 kadın gazeteciyle görüşmeler yapıl abluka hallerinde banyo, tuvalet gibi te mış. İsimler haliyle gizli; başlarına ge mel ihtiyaçlardan mahrum, uykusuz, so lenler haberleşerek alenileştiğinden JİN kakta sürekli eğilerek, tetikte yürüyen kadınlar anlatıyor. “En fazla duyduğum laf ‘kendine dikkat et’” diyenler... Sosyal medyadan “Öleceksin, sen de gebereceksin’ gibi mesajlar alanlar; ‘normal’ hayatları kalmayanlar, aylardır ağız dolusu gülmediğini söyleyenler... Bazıları şiddetin cinsiyet tanımadığını söylese de “erkek devlet”i hissettikleri anlar az değil. Operasyonlar bittikten sonra duvarların hangi yazılarla dolu olduğunu hatırlamak yeterli. “Eline silah verdiğin zaman daha da bir güven duyuyor erkekliğine” diyor bir muhabir. Duydukları cinsiyetçi küfürler, fiziki şiddetin kimi zaman doğrudan cinsel bölgelerine yönelmesi acıklı biçimde önemsizleşmiş, “can”dan konuşurken talileşmiş. Kimi anlarda kurumlarına haber geçmek için alternatif yollar bulmak zorunda kalmışlar. 19. yüzyılda gazetecilerin telgrafı kullanması gibi, telefonlarından ikiüç kelimelik kısa mesajlarla olabiliyor bu bazen. Telefon hatları kesildiğinde buldukları bir yöntem de 110 İtfaiye’yi arayarak orada bekleyen arkadaşlarına iki üç cümlelik haberlerini geçmek. Bir de tüm bunları Batı’dan görünmemenin verdiği yalnızlık duygusuyla yaşadıklarını anlatıyorlar: “En büyük zorluğumuz bu haberleri sadece bizim yapmak zorunda kalmamız. Yükümüz çok ağır oluyor. Ve birkaç gün önce konuştuğumuz insanların gözlerimizin önünde katledilmesi, bir daha görememek çok kötü bir duygu.” Koşullar onları savaşın da öznesi ve hedefi yaparken yaşananları aktarmak böyle bir mesuliyet, böyle bir yük. Bazıları için. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear